Rauf Denktaş Makaleleri-Suçlu Aramayalım

KÜLTEGİN

Genel Koordinatör
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,731
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
Tanrı Dağlarında
Annan Planı savunucusu Sn. Mehmet Ali Birand’ın (Papadopulos çok şanslı) yazdığı yazısına göre “Denktaş ve arkadaşları Annan Planı’n da direndiler. Müzakereleri sürüklemeye soktular. Papadopulos’un HAYIR demesine dahi fırsat vermeden, ara görüşmelerde sürekli HAYIR’cı oldular. Nöbeti Talat’a bıraktıklarında artık kurtarılacak bir durum kalmamıştı.” Yani, ta ilkten Türkiye’yi adadan çıkaran, Türk-Yunan dengesini bozan, KKTC’yi ortadan kaldıran, halkın yarısını göçmen yapan bir plana EVET demeliymişim?
O zaman ne olacaktı? Rum AB üyesi olmayacakmış! Bunlar hayal görmektedirler, görüşmeler başlar başlamaz Verheugen’in “anlaşsanız da anlaşmasanız da Kıbrıs AB üyesi olacaktır” dediğini ve Yunanistan’ın bu konuda AB’ye yaptığı şantajı unutuyorlar!

Sn. Birand, Annan Planı’na Türk tarafı EVET dediği takdirde Kıbrıs meselesinin halledileceğine, Türkiye’nin AB yolunda büyük bir engelin kalkacağına inandırılmış olanlardandır. Beklentisi Rum’un da EVET diyeceğiydi herhalde, çünkü kimse Türkiye’ye veya bize “SİZ EVET, RUM HAYIR derse siz AB üyesi olacaksınız, Rum olmayacak” dememişti.
Kimse Türkiye’ye veya bize “SİZ EVET RUM HAYIR derse üzerinizden ambargolar kalkacak” da dememişti. Verilen sözler Rum’un da EVET diyeceğine dayalıydı. Rum ilgilileri, ilgililer de Türkiye’yi, AKEL ise Sn. Talat’ı Rumların da EVET diyeceğine inandırmıştı. Papadopulos, Türkiye’nin EVET vagonuna binmesi ile halkın önüne geçerek ve ağlayıp yalvararak HAYIR demelerini istemek zorunda kaldı. Yoksa sonuç yine çoğunlukla HAYIR olacaktı. Sn. Birand’ın “Rum’un HAYIR oyu kullanılmasında Papadopulos sorumluluk almadı” görüşü martavaldır.

Sn. Birand’ın bilmediği veya bilmek istemediği bir gerçek vardır. Kıbrıs’ın üyeliği şu veya bu dönemde Denktaş’ın veya Türk hariciyesinin yaptığı veya yapmadığı ile ilgili değildir. Eli kanlı, terörist Rum idaresini AB üyesi yapmak isteyenlerin ana siyaseti, garantör İngiltere’nin de katkısı ile, Türkiye’yi Ada’dan çıkarmak ve Kıbrıs’ı İslâm alemine karşı (Türkiye dahil) bir gözetleme kulesi haline getirmekti.

Kıbrıs Türkleri’nin iki eşit, egemen halktan biri olduğunu inkâr, KKTC’nin varlığını red, bu siyasetin bir parçasıdır. Kıbrıs meselesini Türkiye’nin önüne engel olarak koymak da maksatlıdır.

Neticede Kıbrıs Rum idaresinin gasbetmiş olduğu “meşru hükümet” unvanı devam ettiği sürece, Kıbrıs meselesinin halli Türk tarafının bu şerefsizliğe boyun eğmesine bağlıdır. KKTC’yi yok farzederek anlaşma yapmanın anlamı da budur. Annan Planı KKTC’yi ve Kıbrıs’ta ve kısa bir zaman içinde Türkiye’nin garantisini sıfırlayan bir plandı. Bu Kıbrıs’ın Türkiye açısından stratejik milli bir dava olduğuna inananların eşitliği, egemenliği savunanların EVET demeleri mümkün değildi.

Ben milli görüşü, milli davayı savundum. AB, tüm hak ve hukuk kurallarını çiğneyerek, kendi normlarını kirleterek eli kanlı, terörst bir idareyi “Kıbrıs” diye üye yapacak düşüncesiyle self-determinasyon hakkı olan ve egemen olduğuna inandığım halkıma “süslü-püslü” azınlık statüsü öngören ve Türkiye’yi Ada’dan çıkaran bir plana EVET diyemezdim. Yapılması gereken şey, Papadopulos’un salvolarından, AB’nin raporlarından korkmadan haklı davamızı savunmaktır. Cumhurbaşkanı Sn. Sezer’in açıkladığı milli formüle dört elle sarılmaktır.
Aldatıldıklarını söyleyenler, aldatılmamış olanları suçlu masasına oturtamaz. Rum’u ve Yunan’ı bilmeyenler, suçlu arayacaklarına aynaya baksınlar kafidir.
 
Üst