Rum-Yunan-Ermeni İşbirliği

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım

Osmanlı yönetimindeki azınlıklar, bağımsızlık mücadeleleri sırasında birbirleriyle de sıkı ilişkilere girmişlerdi. Birinci Dünya Savaşı sonrasında uygun ortamı fırsat bilen özellikle Rumlar ve Ermeniler hemen her konuda işbirliği yapıyorlardı.
Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk’ta bu iki unsurun birlikte yürüttükleri örgütlenme eylemlerine ve katliamlara sık sık işaret etmiştir(1).



Bu konudaki çalışmalar daha Mondros Mütarekesi’nden önce başlamıştı. Bu amaçla Cenevre’de “Türkiye’de Zulme Uğramış Milletler Birliği” (Lique des Nationalites Opprimes de Turquie) kuruldu ve bu birliğe Yunan ve Ermeniler’den başka Araplar ve Yahudiler de katıldı. Bu kuruluş, Paris’teki “Yurtsuz Kalmış Yunanlılar (Rumlar) Milli Komitesi” ile Bogos Nubar Paşa ve İsviçre’deki İngiliz elçiliği tarafından destekleniyordu. Kuruluşun başkanlığını Cenevre Kantonu Başkanı M. Fazi üzerine almıştı. Birlik programının 6′ncı maddesinde “Türkiye’ye karşı mücadeleyi pekiştirmek ve gönülleri harekete geçirmek üzere tarafsız ve müttefik memleketlerde çalışma kolları” kurulacağı açıklanıyordu(2).

Ermeniler ve bu arada Ermeni Patriği Zaven Efendi, Mütareke yıllarında Mavri Mira Örgütü ile hemfikir olarak çalışmaya başlamıştı(3). Zaven Efendi aşağıda görüleceği gibi, Rum Patrikhanesi’nde ve Kiliselerde Türkler aleyhine yapılan toplantılara katılmış ve Rumlarla işbirliği yapmıştı. Çünkü, Yunanlılarla Ermenilerin çıkarları, biri Türkiye’nin batısında, öteki de doğusunda toprak kazanmak istedikleri için başlangıçta çatışmamakta idi. Gerçi sonradan Kuzey Doğu Karadeniz toprakları konusunda bir anlaşmazlık çıkacaksa da, ortak düşman olarak görülen Türklere karşı besledikleri duygular aynı idi. Bu bakımdan hangisi tarafından olursa olsun Türklere karşı kazanılan bir başarı ötekini sevindiriyordu(4).
Mütarekeden sonra İstanbul ‘da Ermenilerin ve Rumların siyasi bir birlik oluşturmaları konusunda gayretler vardır. Ermeni Patriği Zaven Efendi Kudüs’ten İstanbul’a döndüğü zaman (6 Aralık 1918) siyasi bir antlaşma yapılarak, “Rum-Ermeni Birliği Komitesi” kuruldu. Buna göre her iki taraf birbirinin davasını benimseyerek işbirliği yapacaktı. Bu birlik Rumların, Pontus Cumhuriyeti içine almak istedikleri Trabzon ve Tirebolu gibi yerleri, Ermeni politikacılarının “Büyük Ermenistan” için kendi hesaplarına elde etmeye çalıştıkları anlaşılıncaya kadar devam etti(5).
Yunanistan’ın İstanbul’daki siyasi Temsilcisi Kanelopulos, Venizelos’tan aldığı kesin talimat gereğince bu “Rum-Ermeni Birliği Komitesi”ni idare ediyordu. Bu cemiyetin çalışmalarında en büyük desteği ise Fener Rum Patrikhanesi ve Ermeni Patrikhanesi sağlıyordu. Ayrıca basınları da çok yardım ediyordu(6).
Rumlar, hükümete vergi vermemek, İngiliz ve Fransız işgal kuvvetlerinde vazife almak gibi faaliyetlerde tamamen Ermenilerle birlikte hareket ediyorlardı.
2 Kasım 1918 günü Rum milletvekilleri Osmanlı Mebusan Meclisi’nde verdikleri bir önerge ile “Ermeni olmaktan başka suçu olmayan bir milyon nüfusun öldürülmesinden…” bahsediyorlar, sorumlulara ne yapıldığını soruyorlardı. Bu milletvekillerinin başında da Aydın Milletvekili Emanuilidi, Çatalca milletvekili Dimitriyadi ve İzmir milletvekili Mimaroğlu Efendiler dikkati çekiyordu(7).
Yine bu milletvekilleri 17 Kasım’da 7 Rum milletvekilinin de imzaladığı takrir ile “son beş sene zarfında memlekette hükümet icraatı namı altında birçok facialar vukuu bulduğunu iddia ile tahkikat yapılmasını” istemişlerdi. Meclisin özel bir oturumunda görüşülecek olan bu iddialar içinde Ermenilerle ilgili iddialar da yer alıyordu(8).
Bu dönemde bazı zengin Rumlar, ekonomik bakımından Ermenileri desteklemişler ve onlara her türlü maddi yardımda bulunmuşlardır. Mesela Mersin’de büyük bir un fabrikasının sahibi ve Bağdat Demiryolu müteahhidi olan Bodusaki Atanasyadis, Ermeni göçmen ve öksüzlerine verilmek üzere Ermeni Patrikhanesi’ne 1200 lira yardım yapmıştır(9).
İstanbul’da zaman zaman yapılan ayinlere her iki taraf da katılıyordu. Örneğin, 5 Ocak 1919′da Ayatiriyada Kilisesi’nde “Tehcir olunan Rum ve Ermeniler için” ortak bir ayin yapılmış; burada konuşan Çanakkale Metropoliti “Türklerin mezaliminden uzun uzadıya bahsetmiş ve Rumlarla Ermenilerin Türklere karşı birleşmelerini” istemişti(10).
Patrikler zaman zaman birbirlerini ziyaret ederek, özel günler dolayısıyla tebriklerini sunuyorlardı. Ermeni Patrik vekili 7 Ocak 1919 günü Rum ve Bulgar Patrikhanelerini ziyaret etmiş ve “Yılbaşı” dolayısıyla “tebrik”te bulunmuştu(11).
İstanbul’da kurulan bu karşılıklı dostluk ve işbirliği, İzmir Rum ve Ermenileri arasında da gerçekleştirilmeye çalışılıyordu. Özellikle, İzmir’de İtalyanlarla Rumların arasının açılması sonucunda Rum basınının Ermenileri kendi saflarına çekmek için uğraştığı(12) fakat bunun bazı problemlerden dolayı İstanbul’daki kadar başarılı olmadığı anlaşılıyordu(13).
Rumların ve Ermenilerin ortak hareket için yaptıkları bazı çalışmalara bazen Museviler de katılıyorlardı. Örneğin, “Musevi Meclis-i Millisi Heyet-i Mahsusası” Yılbaşı dolayısıyla Ermeni ve Rum Patrikhanelerine yaptığı ziyaretler sırasında, ortak düşünülecek ve hareket edilecek konuları belirlemek için bir özel heyet kurulmasını istemişti(14).
Yunan Millet Meclisi’nin, başta Venizelos olmak üzere 1920 yılının ilk aylarında Ermenilere tam destek sağladığı görülüyordu. 3-4 Şubat 1919′da Paris Barış konferansında yaptığı konuşmada “Ermenilerle dayanışma içinde olduklarını” belirterek Ermeni iddialarını tekrarlayan Venizelos(15), 13 Mayıs 1920′de Paris Barış Konferansı’ndaki çalışmalarını Yunan Meclisi’nde anlatırken de, “Ümit ederiz ki, Başkan Wilson, Büyük Ermenistan hudutlarını cömertçe çizsin” ifadesini kullanmıştı(16).
Yunan Millet Meclisi’nin 5 Mart 1920 oturumunda Kilikya olayları ele alındı. Milletvekillerinden Birisimitsakis, Yunan Meclisi’ni, Ermenilerin katline karşı sesini yükseltmeye ve barbar müstevlinin caniyane saldırılarına maruz kaldığını iddia ettiği Ermenilere sempatisini açıklamaya davet etti. Dışişleri Bakanı N. Politis, milletvekilinin duygularını paylaştığını belirtti, “asil Ermeni milletine” Yunan halkının sempatilerini belirtmesi için Meclis Başkanının yetki vermesini dileyerek, sözlerini şöyle bitirdi:
“Hükümet, bu sempati dileğine katılmakla kalmak istemiyor, aynı zamanda, Ermenileri son kıtallara karşı korumak için fiili herhangi bir yardımda bulunulmadığından ötürü üzüntülerini beyan etmek istiyor”.
Bakanın sözleri alkışlarla karşılandı.
Yunan Millet Meclisi Başkanı Th. Sofulis, 23 Mart’ta Meclis adına Erivan Ermeni Hükümeti’ne gönderdiği bir tel yazısında, “Kilikya’da Ermenilere karşı girişildiğini” iddia ettiği “kıtal hareketlerini(!)” eleştirdi; Yunanistan’ın yardım gönderemediğinden dolayı üzüntüsünü beyan etti; Yunan Meclisi’nin en derin sempatilerini belirtti. Buna 6 Mayıs’ta Ermeni Cumhurbaşkanı Hatissian teşekkür cevabını göndererek “aralarındaki içten ilişkilerin, iki memleketin refahı için, gelecekte daha sıkı olması” dileğinde bulundu(17).
Ermeni Patrikhanesi ve Ermeniler ve Rumların başarılarını kutlayarak, onlarla birlikte hareket etmek için hiç bir fırsatı kaçırmıyorlardı. Örneğin, Ermeniler, İzmir’in Yunanlılarca işgalini kutlamışlar, Venizelos onlara verdiği cevapta, “Eminim ki, İzmir’ in Yunan askeri tarafından işgali Ermeni cemaatine de bir hürriyet ve eşitlik devresi açacaktır” demiştir(18).
Rum Patrikhanesi ile beraber Ermeni Patrikhanesi de İstanbul’daki itilaf devletlerinin temsilcilerini ziyaret ederek, Türk ordusunda hizmette bulunan Rum ve Ermeni askerlerinin derhal salıverilmeleri için Osmanlı Hükümeti nezdinde teşebbüste bulunmalarını rica etmişlerdi(19).
Rum Patrik Vekili Doroteos ve Ermeni Patriği Zaven Efendi 17 Ekim 1919′da “bütün Türkiye’nin işgal edilmesini” müttefiklerden istemişlerdi(20).
Mütarekeden sonraki dönemde uygun ortamı fırsat bilerek kendi emellerini gerçekleştirmek için her türlü işbirliğini yapmaktan kaçınmayan Rumlar ve Ermeniler, Karadeniz bölgesinde kurulması düşünülen “Pontus Devleti” ve Doğu Anadolu’da kurulması düşünülen “Büyük Ermenistan” sınırlarının özellikle “Trabzon’da” çatışması üzerine anlaşmazlığa düşmüşlerdi.
Bu konuda her iki unsurun öncelikle bir anlaşma yapmak için gayret sarf ettikleri görülüyordu. Paris’te oluşturulan “Rum Karadeniz Cumhuriyeti Heyeti”, Bogos Nubar Paşa’nın başkanlığındaki “Ermeni Hükümet-i Muvakkatesi”ne müracaat ederek teşkili düşünülen Ermenistan’la aradaki sınırı tayin etmek için müzakere teklifinde bulunmuşlar(21) ve bu konudaki görüşmeler Ocak 1918′de başlamıştı. Trabzonlu olup, Marsilya’da oturan Mösyö Konstantinides, Paris’e giderek Ermeni Milli Birliği Reisi Bogos Nubar Paşa ve Ermenistan Hariciye Nazırı Gabril Noradunkiyan Efendi ile görüşmüş, Ermenilerin Trabzon üzerindeki iddiaları hakkında heyecanlı tartışmalar olmuştu. Rum temsilcisi Konstantinides, bu değerlendirmeyi kesin olarak reddetmiş ve söz konusu sahillerde Rum unsurunu ispat etmiş, fakat Yunan-Ermeni ilişkilerini de bozmamak için Ermenistan’ın Karadeniz’de bir pencereye sahip olması gerektiğini kabul etmiştir(22).
Trabzon konusunda başlangıçta bir anlaşma zemini arama çabaları, 1919 Şubat’ında Ermenilerin Paris Barış Konferansı’nda Trabzon’u “Büyük Ermenistan” sınırları içinde gösteren bir muhtıra vermeleri üzerine tamamen ortadan kalkmıştır.
Ermeni Milli Birliği Reisi Bogos Nubar Paşa ile Taşnak lideri ve Ermeni Milli Meclisi reisi Avedis Aharonian, Paris Barış Konferansı’na 12 Şubat 1919 tarihli ortak bir muhtıra verdiler. 26 Şubat’ta müttefiklerin karşısına çıkan Aharonian ve Bogos Nubar, Le Temps Gazetesi’nin “Ermeni İmparatorluğu Kurmaya Yönelik” dediği talepleri sıralarken, Van, Bitlis, Diyarbakır, Harput, Sivas, Erzurum ile birlikte Trabzon’u da istediler(23).
Trabzon’un statüsü konusunda Yunanistan, Rumlardan farklı düşünüyor, burasının Ermenilere bırakılabileceğini ileri sürüyordu. Örneğin, Yunan Başbakanı Venizelos 13 Mayıs 1920′de Yunan Milli Meclisinde yaptığı konuşmada “Trabzon ilinin Ermenilere verilmesine itiraz etmediğini” söylemişti(24). Fakat, başta Metropolit Hrisantos olmak üzere Rumlar bunu kabul etmiyorlardı. Çünkü Rumlar, İsviçre’deki kantonlar gibi bağımsız, Ermenistan’a bir konfederasyon içinde bağlı da kalsa ayrı bir “Pontus Cumhuriyeti” istiyorlardı(25).
“Pontus Milli Ligası” Başkanı İlkonomos Yunanistan’a çatarak, “Helen Hükümeti’nin Ermeni dostlarımıza Trabzon’u vaat etmiş olmaları mümkündür. Fakat biz, milletlere ayrı ayrı mukadderatlarını bizzat tayin etme hakkı tanıyan çeşitli demokrat devletlerin kabul ettikleri prensiplere uymayan bir hal suretini bütün gücümüzle protesto ediyoruz. Ermeni dostlarımız, Trabzon vilayetinde pek ufak bir azınlık teşkil etmektedirler(26)” diyordu.
Yine Hrisantos Paris Barış Konferansı’na sunduğu muhtıranın üçüncü maddesinde, “Pontus bölgesi içinde Ermeniler zayıf bir azınlık teşkil ederler” diyerek, “Bu şartlar içinde Pontus bölgesinin muhtar bir Rum Memleketi olması gereklidir Gelecek Ermenistan Hükümeti ile komşuluk, iktisadi’ münasebet ve çekilen müşterek zulümler her iki millet ve muhtar memleketin kesin bağımsızlığı temeli üzerine olabilir” diyordu(27).
Büyük devletler, özellikle İngiltere, Fransa ve İtalya daha çok Rum propagandasının tesirinde kalarak ve kendi menfaatlerini düşünerek, Trabzon’un Ermenilere bırakılması konusunda bazı tereddütlere kapıldılar.
Üçler Meclisi’nde 16 Şubat 1920 tarihinde Fransız temsilcisi Berhelot, Ermenilerin isteklerine sahip çıkılmasını, ancak Erzurum’un, Trabzon’un Kilikya’nın vaatlerin dışında bırakılması gerektiğini ifade etti. İtalyan temsilcisi de meslektaşına katıldı. Ermenistan’ın sınırlarını tespit için kurulan komisyon, 27 Şubat’ta Üçler Meclisi’ne ilettiği raporunda Erzincan ve Trabzon’un hariç tutulmasını belirtti ve müttefikler de bunu onayladı. Fakat, böylece Ermenilere denize çıkış yolu verilmesi meselesi yine halledilmiş olmuyordu(28).
Paris Barış Konferansı’nın ilk üç haftası sonunda, İngiltere’nin de Kafkasya’dan Akdeniz’e uzanan “Büyük Ermenistan” fikri konusunda pek olumlu düşünmediği anlaşılmıştı. İngilizler, böyle bir projeyi desteklemek şöyle dursun, altı doğu vilayetini Erzurum, Diyarbakır, Bitlis ve Van olmak üzere dörde indirmek eğilimindeydiler(29). Zaten, İngilizler, Anadolu’da yanlarındaki, Rum ve Ermeni tercümanlar aracılığı ile, “Türkiye’nin taksiminin mukarrer olduğu, vilayat-ı sittenin Ermenilere, İzmir; Trabzon ve Samsun’ un Rumlara verileceği” şeklinde propaganda yapıyorlardı(30).
Paris Barış Konferansı’nda büyük devletlerin Trabzon konusunda Ermenileri desteklememelerinde İngiltere’nin o sırada Yunanistan’ı ve Rumları desteklemesi, Fransızların Çukurova (Kilikya) bölgesini kendi çıkarları içinde görmesi gibi sebepler rol oynamıştı.
Fakat, 10 Ağustos 1920′de imzalanan Sevr Barış Antlaşması’nda 89′ncu ve 90′ncı maddeleri gereği Trabzon, Erzurum, Van, Bitlis illeri ile beraber “kısmen veya tamamen” Ermenilere bırakılmıştır(31).
Türkiye Cumhuriyeti’nin 1920′lerde kurulmasıyla 50 yıllık bir suskunluk dönemi geçiren Ermeni istekleri, 1973′de Türkiye’nin Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ve Bahadır Demir’in şehit edilmeleri ile başlayan terör eylemleriyle yeniden su yüzüne çıkmıştır.
1973′te kurulduğu açıklanan ASALA ve JCAS (Ermeni Soykırımı İçin Adalet Komandoları) 1980′lerin ortasına kadar Türk diplomatlarına yönelik eylemlerinde bir çok Türk diplomatını şehit etmişlerdir.
Türkiye’ye yönelik Ermeni terörü, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra tırmanış göstermiştir. Bu dönemde Yunanistan ile Ermeni terör örgütleri ve bölücü terör örgütlerinin birbirlerine kol kanat germeleri dikkat çekicidir.
KAYNAK:
Güler, Ali-; Dünden Bugüne Yunan-Rum Terörü, Ocak Yayınları, Ankara 1999.

DİPNOTLAR
1) Özellikle, bkz, Nutuk, C: III. Vesikalar, s. 927, 1063, 1134.
2) S. Tansel, a.g.e., C: I., s. 98 ve Not: 69, 99.
3) M. Kemal Atatürk, Nutuk, C: 1., s. 2, 11.8.1919′da Harbiye Nezaretince orduya gönderilen bir tamimde “Ermeni Patriği Zaven Efendi Mavri Mira Cemiyeti’nce satın alınmıştır” deniliyor ki, dikkat çekicidir. (Bayar, s. 1455, Not: 1).
4) Tansel, a.g.e., s. 100-101.
5) C. Bayar, a.g.e., s. 1449.
6) Pontus Meselesi, s. 36-37.
7) C. Bayar, a.g.e., s. 1449-1450.
T. Gökbilgin, Milli Mücadele Başlarken, C: 1., Ank., 1959, s. 6.
9) Âti, 3 Ocak 1919.
10) Tansel, a.g.e., s. 85, Not: 3.
11) Âti, 8 Ocak 1919.
12) Âti, 12 Aralık 1919.
13) Âti, 16 Ocak 1919.
14) Âti, 18 Ocak 1919.
15) M.K. Öke, Ermeni Meselesi, İst., 1986, s. 171.
16) S.R. Sonyel, “Yunan Millet Meclisi Gizli Tutanaklarında Mustafa Kemal ve Türk Kurtuluş Savaşı”, B.T.T.D., Sy. 49, (Ekim 1971), s. 12.
17) S.R. Sonyel, a.g.m., s. 12.
18) S. Tansel, a.g.e., s. 101, Not: 78.
19) M.A. Ayni, Milliyetçilik, İst. 1943. s. 311.
20) Tansel, a.g.e., s. 312.
21) M.A. Ayni, a.g.e., s. 312.
22) Âti, 2 Ocak 1918.
23) E. Uras, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, s. Bsk. İst. 1987, s. 671 ve M.K. Öke, a.g.e., s. 169 Le Temps’te çıkan yazıda “Karadeniz’e ait hususlarda Ermeniler’in önceden Yunanistan’la anlaştıkları ve Yunanistan’a Trabzon’u istemekten vazgeçtiği söyleniyordu. (Bkz.E. Uras, a.g.e., aynı yerler).
24) S.R. Sonyel, a.g.m., s. 12.
25) S. Tansel, a.g.e., s. 98-99 Ermeniler ise Pontuslulara içişlerinde bir dereceye kadar bağımsızlık tanımak şartıyla, Trabzon Vilayetinin memleketlerine bağlanmasında ısrar ediyorlardı. (Bkz. Tansel, a.g.e., aynı yerler).
26) S. Tansel, a.g.e., 98 Not: 68.
27) C. Bayar, a.g.e., s. 1463.
28) M.K. Öke, a.g.e., s. 188.
29) Y.T. Kurat, “Doğu Anadolu’da Ermeni Sorunu” (1990-1920) Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu (8-12 Ekim 1984) Ank. 1985, s. 237.
30) HTVD. Sy: 7 (Aralık 1954) Belge: 149.
31) E. Uras, a.g.e., 654.
 
Üst