Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya Chrome kullanmalısınız.
Sana niçin Mecnûn diyorlar?
Sana niçin Mecnûn diyorlar?
Sana niçin Mecnûn diyorlar?
Ah Kays!
Sana niçin Mecnûn diyorlar?
Nereden bilsinler
asıl cinnetin Leyla’sız kalmak olduğunu!
Nereden bilsinler Leyla’nın adını bile anmanın sana yettiğini…
Günlerden bir gün Mecnûn’a rastlayan bir gönül ehli
onun halini bilen bir yolcu
bütün içtenliğiyle sordu:
“Leyla hakkında ne biliyorsun? Bana Leyla’dan haber ver!”
Mecnûn
o anda baş aşağı yıkıldı
yola serilip kaldı. Sonra inler gibi mırıldandı:
“Bir kere daha Leyla de! Eğer Leyla’yı bilmek istiyorsan bir kere daha Leyla de. Yoksa benden bir şeyler sorup durman beyhûde. Madem Leyla diyorsun
sualine cevap olarak Leyla adı kâfi değil mi? Ne kadar mânâ incisi delinse
yine de Leyla adı kadar değerli değildir. Leyla’nın adını andın mı
cihan içinde cihanlarca sır söyledin demektir. Leyla adı hatırımda dururken başka bir adı bir an bile ansam küfürdür bu.”
Bunu duyan o gönül ehli
daha sonraki zamanlarda şu şiiri okuyup durdu:
Mecnûn ki “La ilahe illa!” der idi
Teklif-i visal eyleseler la der idi
Şol mertebe meftûn idi Leyla’sına kim
Mevlâ diyecek mahalde Leyla der idi
[Mecnun "La ilahe illa (...dan başka ilah yoktur)" diyordu. Leyla ile kavuşma teklif ettiklerinde ise "la (hayır)! diyordu. Leyla'ya o derece tutkun idi ki, bazen şaşırıp "Mevla" diyeceği yerde "Leyla" deyiveriyordu.]
İskender Pala / Katre-i Matem