Şehit bilindiği semte 33 yıldır uğramıyor

DEMİR

Beğ Yönetici
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
374
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Şehit bilindiği semte 33 yıldır uğramıyor


Barış Harekâtı’nda Kıbrıs’a ilk inenlerdendi İsmail Ünverdi. Ama yakın arkadaşları bile onu şehit bildiği için Gaziosmanpaşa Pazariçi semtine 33 yıldır uğramıyor. Kıbrıs gazisi, üzüntüsünden ‘yaşıyorum’ diyememiş.


--------------------------------------------------------------------------------

Beşiktaş’ta sarı minibüslerin kalktığı durağın önünde kuruyemiş dükkânı işleten İsmail Ünverdi, Kıbrıs gazisi. Ancak Gaziosmanpaşa Pazariçi semti için o bir şehit! Gençlik dönemini geçirdiği Pazariçi semtinde ‘Şekerci İsmail’ olarak tanınan 54 yaşındaki Ünverdi, Kıbrıs harekâtı sırasında şehit olduğu haberi geldiğinden beri yaşamıyor sanılıyor. Oysa o tezkere aldıktan sonra geldiği semtte şehit bilindiğini öğrendiği günden beri 33 yıldır Pazariçi’ne küskün. Gözyaşları dökerek ayrıldığı semte bir daha uğramamış. Hiçbir arkadaşıyla görüşmemiş. Ta ki dükkânından alışveriş yapan müşterisi “Bir arkadaşımız vardı Şekerci İsmail diye. Kıbrıs’ta şehit oldu.” diyene kadar…

O GECE UYUYAMADIK

Ünverdi, Pazariçi semtinde bulunan cami altında şekerci dükkânı işletiyormuş. Fabrikalara işçi taşıyan servislerin ve Topkapı-Aksaray hattında çalışan minibüslerin, müşterilerini bu dükkân önünden alması sebebiyle herkes tarafından tanınır. Tatlı dilli Şekerci İsmail, kimi zaman mahallelinin, kimi zaman servis bekleyen işçilerin sohbet için uğrak yeri olur o zamanlar. Askerlik vakti geldiğinde dükkânı ağabeyine devreden Ünverdi, vatani görev için Kayseri’ye gider.

2. Hava İndirme Taburu’nda muhabere ve paraşüt eğitimi alan Ünverdi, bölük komutanının postası olur. Kıbrıs’a çıkarma yapılacağı kendilerine sadece bir gün önce, 19 Temmuz 1974’te söylenir. Gece boyunca dinlenmeleri ve sabah olmadan Kayseri Erkilet Havaalanı’ndan uçuşa geçileceği emredilir. Diğer arkadaşları gibi o da gece uyuyamadan sabahı bekler.

Uçaklara binme saati gelmiştir. 20 Temmuz sabahı saatler 04.45’i gösterdiğinde erler, astsubaylar ve subaylar devasa uçaklara sırt çantaları ve silahlarıyla binmeye başlar. Havalanan ilk uçakta yerini alan İsmail Ünverdi’nin üzerinde fazladan 18 kiloluk sırt telsizi vardır. Uçaklar Kıbrıs semalarına doğru ilerler. Sonunda emir verilir ve ‘Allah Allah’ nidalarıyla askerler atlamaya başlar. Gökyüzünü bir anda dev şemsiyeler kaplamıştır. Rumlar harekâtı henüz fark edememiştir. Saat 07.05’tir. Uzaklardan mermi sesleri gelmeye başladığında hâlâ havada olan bazı paraşütçüler göğüs göğüse çarpışarak şehit olmak için dua ederler.

Onbaşı İsmail, Kıbrıs topraklarına ilk ayak basanlardandır. Emredildiği gibi paraşütünü olduğu yerde bırakarak toplanma noktasına doğru hızla ilerler: “Yerde kırağılar vardı. Uzaklardan mermi sesleri gelmeye başlamıştı. Ancak hiç etkili değildi. Mermiler hiçbir askerimize isabet etmemişti.” İlk günkü harekât sırasında en önde avcı birliğinde yer alan Ünverdi, çatışmanın en yoğun yaşandığı ikinci gün ölümden döner: “Şahinlertepe mevkiindeyiz. Mermi ve havan topları sağır edercesine yağıyordu. En öndeydik. Bir kayanın arkasına siper aldım. Uzun süredir de aç ve susuzdum. Herhalde beynim yorulmuştu. Kendimi kaybedip ayağa kalktım. Mermilerin geldiği yönü ve yanımdan geçişlerini görebiliyordum.”

Ünverdi’nin hemen arkasında siperde bulunan Bölük Komutanı Kıdemli Üsteğmen Ergün Gören ‘Ne yapıyorsun’ diyerek matarasını fırlatıp sırtından vurmasa, ayılamayacak ve kurşunlara hedef olacaktır. Yeniden sipere yatar ve ateş etmeye devam eder.

OĞLUNUZ ŞEHİT OLMUŞ

Kıbrıs Barış Harekâtı devam ederken Türkiye’de nefesler tutulmuş, gelecek haberlere dikkat kesilmiştir yürekler. Gaziosmanpaşa’da oturan Ünverdi’nin ailesine de acı bir haber getirilir: “Oğlunuz şehit oldu.” Aile fertleri bir anda yıkılır, ağıtlar yakılır. Taziye ziyaretleri de ardı ardına gelmeye başlamıştır artık. “Haberi kim getirmiş bilmiyorum. Belki isim karışıklığıdır. Ancak bu yanlış haber beni ve ailemi çok yıprattı.” diyen Ünverdi, haberin geldiği gün hâlâ Kıbrıs’ta savaşmaya devam etmektedir.

Ünverdi, üç gün süren harekât sonrasında da ailesine telefon etme ya da mektup yazma imkânı bulamamıştır. Ancak Kıbrıs’ta Türk askerini adım adım izleyen gazeteciler Adem Yavuz ve Ergin Konuksever, çektikleri toplu fotoğrafları gazetelerine göndermiştir. Ailesi, Gün Gazetesi’nde İsmail Ünverdi’nin fotoğrafını gördüklerinde oğullarının hayatta olduğunu öğrenerek büyük sevinç yaşar. Ama hâlâ akıllarında soru işaretleri vardır: “Buna rağmen annem yoldan geçen askerleri çevirip, ‘Evladım benim oğlum da asker, oğlumu gördün mü, tanıyor musun, o ölmedi değil mi?’ diye sorarmış.”

Harekâtın ardından 14 Ağustos’ta savunmaya geçtiklerini anlatan İsmail Onbaşı, Kıbrıs’ta 80 gün vatanî görevini yaptıktan sonra yeniden Kayseri’ye gönderilmiş. Burada bir süre kaldıktan sonra tezkeresini alarak İstanbul’a dönmüş.

PİŞMANIM, KEŞKE SÖYLESEYDİM

Pazariçi’nin Şekerci İsmail’i, dostlarıyla birlikte en çok gittikleri kahvehaneye uğramak ister askerlik dönüşü: “Kahvehanenin kapısında da ayakkabılarımı boyattığım boyacı vardı. Ayakkabımı sandığına koydum. Şöyle bir yüzüme baktı; dondu kaldı. Bir süre sonra içeriye koşup ocaktakilere beni göstermeye çalıştı. Bir panik havası vardı. ‘Şehit olmamış mıydı? Ona ne kadar çok benziyor’ sözleri beni buhrana sevk etti. Neden onlara ‘Yaşıyorum, ben ölmedim’ diyemeden çekip gittim, hâlâ bilemiyorum. Pişmanım, keşke söyleseydim. Ancak moralim çok bozuldu. Zaten savaş çok etkilemişti. Oradan ağlayarak uzaklaştım. 33 yıldır da uğrayamıyorum.”

Olayın ardından Gaziosmanpaşa’daki evlerinden de taşınır. İsmail Ünverdi, şimdilerde başka bir semte gitmek için bile eski semtinden geçmiyor, yolu uzatma pahasına. “Gerçi, bu kadar yıldan sonra artık orada beni tanıyan da kalmamıştır.” diye de ekliyor.

ŞEHİT BİLDİĞİN İSMAİL BENİM!

Beşiktaş’ta açtığı kuruyemiş dükkânında da ziyaretçileri eksik olmuyor Şekerci İsmail’in. Kimi zaman Beşiktaş esnafı kimi zaman ise Kıbrıs gazileriyle hararetli sohbetleri hiç bitmiyor. Müşterilerinden biri de 23 senedir Dolmabahçe Sarayı’nda itfaiyeci olarak çalışan Kemal Balcı. Balcı’nın önemli bir özelliği var; o da eski bir Pazariçili: “Bundan 5-6 sene önce dükkânda yine bir sohbet ediyorduk. Ben yeğenlerini tanıyordum; bu yüzden buradan alışveriş yapıyordum. Ama onu çıkaramadım. Aradan zaman geçtiğinden çok değişmişti. Sohbet esnasında ‘onların bir dayısı vardı, Şekerci İsmail. Kıbrıs’ta şehit oldu.’ deyiverdim. Biraz duraksadı ve ‘Ben o Şekerci İsmail’im.’ dedi. Çok şaşırdım. 24 sene sonra onun yaşadığını öğrenmiş oldum. Herkes onun şehit olduğunu sanıyordu. Sonra o da beni tanıdı. Ben bu olayı mahalleliden hâlâ görüştüğüm birkaç kişiye anlattım, onlar da şoke oldu.”

Ünverdi, bu olayı anlatırken “Şekerci İsmail diye bir arkadaşımız vardı, şehit oldu” cümlesini duyunca yine yıkıldığını; ancak “Yaşıyorum, ben ölmedim. Yanlış haber vermişler.” diyebildiğini söylüyor.

Kıbrıs Gazisi İsmail Ünverdi, harekâtın ve yaşadıklarının etkisinden uzun süre kurtulamamış. Korna sesini bile birkaç kez bomba sanmış: “Benim savaşım 10 yıl sürdü diyebilirim. Geceleri uyuyamıyordum. Uyusam bomba sesleriyle bağırarak uyanıyordum. Panik atak olmuştum. Bir de dostlarımın benim yaşadığımı bilmemeleri, acımı katlanılmaz hale getiriyordu.” Uzun süre savaş filmleri izleyemeyen ve askerlik anılarını kimseye anlatamayan Ünverdi, Kıbrıs’ta yanında şehit olan arkadaşlarının ve mermi seslerinin kendisini çok etkilediğini söylüyor. Fakat şu an diğer birçok arkadaşına göre daha sağlıklı ve iyi durumda olduğunu savunuyor.

FOTOĞRAFTAKİLER BULUŞUYOR

Kıbrıs gazisi Ünverdi, dükkânının bir bölümünde Muharip Gaziler Derneği’nde ve Kıbrıs’ta askerlik yaptığı sırada çekilmiş fotoğrafları sergiliyor. Ancak bir siyah-beyaz fotoğraf özellikle dikkat çekiyor. Kıbrıs Zeytinlik bölgesinde bölük komutanı habercisinin uzattığı ankesörle konuşurken sağında ve arkasında bulunan silahlı iki asker teyakkuz halinde bekliyor. Bu kişiler Asteğmen Zekai Altınok ile Astsubay Kıdemli Başçavuş Ali Cihan. Fotoğraf, gazeteci Ergin Konuksever imzasını taşıyor. Ünverdi, bölük komutanı rahmetli olmadan önce gittiği bir ziyarette almış fotoğrafı Konuksever’den. Ali Cihan İstanbul’da, Zekâi Altınok ise Adana’da yaşıyor. Geçtiğimiz günlerde Ünverdi’nin heyecanlı bekleyişinin sebebi ise komutanları Altınok ve Cihan ile bir araya gelecek olmasıydı.

Ve, 33 sene önce çekilen fotoğrafın iki kahramanı Adana’dan gelen Zekai Altınok’la bir araya geliyor. Buluşma yeri Ünverdi’nin dükkanı. Fotoğraflarının önünde çaylarını yudumlarken geçen günleri ve şehitleri yâd eden üçlü, sohbetleri esnasında çocuklar gibi mutlu görünüyor. Kimin daha ihtiyar olduğu üzerine iddialaşmalar devam ederken, paraşütçü eğitmeni Astsubay Cihan, yüzündeki kırışıklıkları sert hava akımına rağmen sürekli uçağın kapısından bakmak zorunda kalmasına bağlıyor.

Her birinin farklı hikâyeleri olduğu kadar ortak anıları da var. Askerlik hatırası en çok olan isim ise şüphesiz 25 sene astsubaylık yapan Ali Cihan. Kıbrıs harekâtını dün gibi hatırlıyor. “Ateşkes emri birkaç saat geç verilseydi, Kıbrıs’ın tamamını almış olacaktık; ama izin vermediler.” diye başlıyor konuşmasına. Kıbrıs harekâtıyla ilgili olarak halka yanlış bilgiler verildiğini iddia ediyor: “Havada çok zayiat verildi. İlk olarak insan maketleri atıldı gibi asılsız haberler çıktı, bunlar doğru değil. Ancak saldırı sırasında mermiler uçakları delip geçiyordu. Bir askerimiz yara bile almadı. Bu, Allah’ın lütfuydu.”

BEN, HAYATINI KURTARDIĞIN KİŞİYİM

Yanında şehit olan askerini ve boğazından yaralanan onbaşıyı da unutamıyor emekli astsubay. Çatışmanın en sert geçtiği Şahinlertepe mevkiinde onbaşı Yılmaz Yıldız ile aynı kayanın arkasında bulunmuşlar, yarım metre yakınlarına düşen mermilerin ardından Onbaşı Yılmaz, kayanın arkasından çıkarak başka bir yere geçmek istemiş. Başçavuş Ali Cihan paçasından yakalamaya çalışmış; ama başaramamış. Yıldız çıkar çıkmaz vurularak şehit olmuş. Uçaksavar mermisiyle boğazından yaralanan bir askerini ise bir İngiliz’in arabasına bindirerek Girne’deki Türk hastanesine yetiştirmiş: “Yıllar sonra Bolu’ya gittiğimde çarşıda birisi beni çevirip sarıldı. ‘Beni tanıyor musun, hayatımı kurtarmıştın.’ dedi. Bu kişi, hayatından ümidimi kestiğim, boğazından vurulan Mehmetçik idi.”

Takım Komutanı Asteğmen Zekai Altınok ise Kıbrıs anılarını bir ajandada toplamış. İsmail Ünverdi için “Cansipârane savaştı.” diyor. Harekât devam ederken etkilendiği bir olayı ise şöyle anlatıyor: “Bizim Bursalı Yılmaz Çavuşumuz vardı. 3. Manga komutanı Yılmaz Çavuş ormanda yanarak şehit olan askerlerimizdendi. Yangın bittikten sonra kim eksik yanımızda diye sayım yapmak istedik. Ormanın içerisinde künyesini bulduk, kömür gibi olmuştu. Bir süre sonra Bursa’dan mektup geldi. Mektubu yazan kişi eşiydi. ‘Komutanım, ben Yılmaz’ın hanımıyım. Ne olur bana, -sağ merak etmeyin- diye iki satır bir cevap gönderin’ diye yazıyordu. Bunu bütün askerlerimi toplayıp okudum hepimiz, ağladık. Ben ‘Kardeşim Yılmaz şehit oldu. Kısmet onaymış, herkes şehit olamaz, vatan sağ olsun.’ diye cevap yazdım.”

İkinci harekâtın ardından Doktor Fazıl Küçük, Bedrettin Demirel ve dönemin başbakanı Bülent Ecevit’in Kıbrıs’ta kendilerine teşekkür konuşması yaptığını anlatıyor Altınok. Boğaz bölgesinde yapılan konuşmanın ardından askerlerinin iki gözü iki çeşme ağladığını hatırlatıyor.

İsmail Ünverdi, Sirkeci’de bulunan Muharip Gaziler Derneği’ni sıklıkla ziyaret ediyor. Derneğin müdavimlerinden Tarsuslu Çavuş Ethem Pehlivan’ın hikâyesi de Şekerci İsmail’inkine benziyor. Ancak o “şehit oldu” haberinden sonra tezkere alıp memleketine dönünce yaşadığını herkese ilân etmiş. “Allah bir daha savaş vermesin.” diyen Ethem Çavuş, çocuklarının isimlerini de hayat hikâyesinin üç önemli kelimesinden seçmiş: Savaş, Barış ve Özlem…

KIBRIS’TA 838 ŞEHİT

Kıbrıs Barış Harekatı’nda 498 Türk askeri, 70 Kıbrıslı mücahit ve 270 Kıbrıs Türk’ü şehit oldu. Türkiye’de gazi maaşı almaya devam eden toplam 51 bin 200 kişi bulunuyor.

GAZİLER DERTLİ

Kıbrıs gazileri, kendilerine yeterince sahip çıkılmadığından yakınıyor. Verilen maaşların özellikle işsiz kalan ve ailesi olmayan birçok muhtaç gaziye yetmediğini dile getiriyor. Gaziler, devletin kendilerine takmadığı onur madalyasını yaptırmak için de aralarında para toplamak zorunda kalmış. 41 milyon YTL’yi verebilenler, madalya taşıyabilecek! Gazilerin ayrımcılığa sebep olduğu gerekçesiyle karşı çıktığı yeni yasayla birlikte 7. aydan itibaren sosyal güvencesi olmayanlar 410 lira; sosyal güvencesi olanlar ise 280 lira maaş alacak.


ALINTI : Aksiyon Dergisi Bülent Ceyhan - Sayı: 649 - 14.05.2007

http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=27410
 

Nesloş

Dost Üyeler
Katılım
13 Mar 2008
Mesajlar
5
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Türkiye
Bu analiz-röportajı hazırlayan gazetecinin kimliğini öğrenme şansım var mı?
 

GökTürk

Kurucu
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,015
Tepkime puanı
2
Puanları
38
Yaş
59
Konum
C¤ KIBRIS
Web sitesi
www.kibris1974.com
kutlubayragim9dl5cqqm4.gif


Bu analiz-röportajı hazırlayan gazetecinin kimliğini öğrenme şansım var mı?


Aksiyon Dergisi Bülent Ceyhan - Sayı: 649 - 14.05.2007

http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=27410
 

DEMİR

Beğ Yönetici
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
374
Tepkime puanı
0
Puanları
0
İyi de yazının en altında belirtmiştim zaten kaynağı :confused:
:)
 
Üst