Semazen (lik)

Firuze

Dost Üyeler
Katılım
18 Tem 2011
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Maviliklerde


wol_error.gif
Tüm resmi görmek için tıklayın
htqb2.png



Ney sesinin, kamışların ağlaması olduğuna inanılır Anadolu’da. Çünkü kendilerine verilen sırları, dayanamayıp kuyulara anlatmışlardır ve pişmandırlar. Her şeyin döndüğü şu evrende, gerçek aşkı dönerek arayan semazenler de neyin çıkardığı büyülü sesin eşliğinde Allah’a ulaşırlar. 17 Aralık Mevlevilerin ayin-i şerif gecelerinden en önemlisidir. Bir Şeb-i Arus(düğün) gecesidir. Mevlana’nın ölümünün kutlandığı gecedir. Seven sevdiğine kavuşmuştur çünkü.




Mevlana babasını kaybettikten sonra dokuz yıl boyunca Seyyid Burhaneddin Muhakkık’ın manevi terbiyesini alır, Halep ve Şam’a giderek medreselerde eğitim görür, Bilginler ve sufilerle görüşür.



1456fl0.png



Mevlana ellili yaşlarına geldiğinde hayatına olgun,çok gezen, kendini peygamber yaşantısına adamış Tebriz’li Şems girer. Mistik ruhu yakalamış olan Şems kollarını açar ve ruhunu boşluğa gönderirmiş. Vücudunu terk eden ruhunun Tanrı’ya yaklaştığını düşünürmüş. Şems ile birlikte Mevlana’nın yaşantısında değişiklikler olmuş.


Derslerin ve vaazların yerini müzik ve sema almış. Bir türlü Tanrı’ya ulaşamadığından yakınan Mevlana, Şems’in yardımıyla Tanrı’yı her yerde bulmaya başlamış. Şems kendiniyine dünyanın yollarına bıraktığında Mevlana ilahi aşka adanmış ünlü rubailerinin en acılarını yazmaya başlamış. Şems’e adanan Büyük Divan böyle yazılmış. Mevlana, en önemli eseri sayılan Mesnevi’yi yazarken insanları aydınlatmayı, onlara doğru yolu göstermeyi amaçlamış.


Mesnevi’yi bitirdiği sırada yaşı seksenlere dayanan Mevlana 1273 yılı Aralık ayının onyedinci gününün gecesi Hakk’ına kavuşmuş. Mevlana’nın ölüm gününün anısına yapılan bir törendir Şeb-i Arus. İkindi vaktinden sonra Kur’an oku***** ve Aynü’l-Cem yapılarak başlanan bu anma gecesi ayrılığın değil, kavuşmanın günüdür. Bir düğün gecesidir



wol_error.gif
Tüm resmi görmek için tıklayın
14vq5.png



Mevlevi inanışına göre insan iki kere doğar. İlkinde annesinden,ikincisinde kendi bedeninden. Asıl doğuş kendi bedeninden olandır. Mevlevilik bir pirin önderliğinde, prensipleri olan ortak bir hayatı yaşamayı gerektirir.


Semazenler mevlevi dergahının dervişleridir ve semazen olmadan önce uzunca bir süre geçirirler. Dergaha ilk geldiklerinde “nevniyaz” olarak kabul edilirler. Üç gün boyunca temel ihtiyaçları dışında yerlerinden kalkmadan saka postu üstünde otururlar. Derviş dünyevi gururundan uzaklaşmalıdır. Bu nedenle nevniyaza üç günden sonra dünyevi gururunu kıracak temizlikten, yemeğe onsekiz çeşit iş yaptırılır. Bu sürecin bitiminde dergah girişinde nevniyazın ayakkabılarının yönü kapıya çevrili olursa, dergaha kabul edilmemiş olur.


Ayakkabılar kapıya çevrilmemişse “halvet” adı verilen binbir günlük çile dönemi başlar. Çile tasavvuf inançlarında çok önemlidir. Çünkü dertler yol göstericidir. “Fakr” denilen vazgeçiş dönemi semazenlik yolunda son aşamadır. Bu sürecin tamamlanmasıyla nevniyaz, dergahın dervişi olup “semazen mertebesine ulaşmıştır artık. Başındaki sikkesi nefsinin mezartaşı, bembeyaz tennuresi nefsinin kefenidir. Destegül adı verilen manşetli ceket, kuşak ve hırka kullanılır.
Ney ve rebap eşliğinde sema ayinlerine katılır.



wol_error.gif
Tüm resmi görmek için tıklayın
ewbe7.png



Yedi bölümden oluşan sema töreninin ilkinde peygamberimiz methedilir. Bu ondan önceki peygamberleri ve Tanrı’yı methetmek demektir. Daha sonraki bölümlerde her şeye can veren “nefes”i temsil eden bir ney taksimi duyulur. Semazenler birbirlerine üç kez selam vererek peşrev eşliğinde daire şeklinde yürüyüşe geçerler. Daha sonra semazenler siyah hırkalarını çıkarırlar ve manen edebi aleme doğarlar.


Gerçeğe dönüş başlamıştır artık. Kollarını çapraz bağla***** “Bir” sayısını temsil eden semazenler Tanrı’nın birliğine şehadet ederler. Şeyh efendinin elini öperek Semaya girme iznini alır ve semaya başlarlar.


Sema sırasında yerle teması kesmeden sola doğru döndürülen sol ayağa “direk”, havadaki sağ elin yardımıyla vücudu sola döndüren havadaki sağ ayağa “çark” denir; ism-i celalin “AL-” hecesiyle kalkan sağ ayak, “LAH” hecesiyle çarkı tamamlamış olarak yere basar. Yukarıdaki sağ elin içi yukarıya,Allah’a dönüktür. Sol elin içi ise yeri gösterir. Neyin büyülü sesinde semazenlerin “aşk’a” yolculuğu, sevenin sevdiğine kavuşmasının kutlanmasıdır.



mevlanaxt6.png



Sema Mevlana’ya göre bir uyanış demekti. Kutsal Sema insanı vecd’e ***ürür, vecd’de insanı Allah’a yaklaştırır. Varolmanın temel şartı dönmektir. Evrendeki her şey döner. Elektron ve protonların dönmesi, vücuttaki kanın dönmesi, herşeyin topraktan gelip, toprağa dönmesi...Herşey hareket noktasına geri dönmektedir. Sema ayinlerinde semazenler hayatın çemberinde dönerek, akla yücelip nefislerini terkederler. Hakk’ta yok olurlar. Olgunluğa erer ve kamil bir insan olarak tekrar kulluğa dönerler.



 

Firuze

Dost Üyeler
Katılım
18 Tem 2011
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Maviliklerde
Cevap: Semazen (lik)






wol_error.gif
Tüm resmi görmek için tıklayın
adsztv3.png



VE SEMAAA.....


Sema'nın pek çok tarifi yapılmıştır: arapca işitmek kelimesinden geldiği söylenir
Türkçedeki karşılığı da gökyüzüdür ama Mevlevi seması deyince aklımıza pervane gibi dönen dervişler aklımıza gelir.

Sema anında cezbe hali esastır ama Hz. Pir sema etmek için cezbeyi bekleme der. Vecd kelimesinin tasavvuftaki anlamı :ilahi aşka talip yada sahip olan dervişin kendi varlığından sıyrılarak, mutlak varlığın karşısında yok olmuş bir vaziyette yine mutlak varlık'ın onu kendine doğru çekmesidir. Herkesin bildiği gibi dönen her hangi bir nesne fiziksel olarak 2 şeye sahip olur.birincisi çekim[obsorbe] ikincisi de sıcaklıktır. Çekim[obsorbe]cezbedır, sıcaklıkta aşk.


Sema eden derviş ilahi aşkın hararetiyle Tanrı cihetine çekilmede olduğundan ve çekende Tanrı olduğundan , sema ayinini izleyen her hangi bir kişi, dini inancı ne olursa olsun, bu çekim ve ilahi aşkın içinde buluverir kendini ve yaratılış[fıtraten ve ruhen] itibariyle de bu cezbe ve aşk kervanına ,bu gizemli ilahi yolculuğa elinde olmadan kendini kaptırıverir.

Müziğin de etkisiyle, sema eden dervişlerin tennurelerinin etekleri ve bu açılan eteklerin meltem rüzgarları adeta semayı izleyenlere sala [buyrun]der, onları bize katılın diye davet eder. Onlar fiziksel olarak koltuklarında oturmalarda ruhen semanın içindedirler. Ayak yada mest gıcırtıları: insanların gönüllerinde ilahi olana açılan kapıların gıcırtısıdır yada zaten açık olup da bu kapının farkına varamayanları uyandırmak için bir uyanın nidasıdır.

Sema aslında şükrün ve kutlamanın bir sonucudur. Geçmişte ve gelecekte yaşamayıp anı yani demi yaşayan insanların halidir.
farkında olan insanların halidir.



wol_error.gif
Tüm resmi görmek için tıklayın
95068853xc9.png



Mevlâna, "Semâ, ilâhî vuslata erişmek içindir" der. Bu vuslat yolunun zevkini alan âşık, zaman ve mekân kayıtlarından kurtulur.
Mesnevi'de, "zamandan, zaman kaydından kurtuldun mu, keyfiyet kalmaz. Keyfiyetsiz Allah'a mahrem olursun." (c: 3, b. 2775) denir.
Bu anda "Demirle mıknatıs neyse âşıkla maşuk da odur" Mesnevi, (c: 3 b. 3152). Mevlâna'mızın.

"Semâ ederken, ne neyden haberimiz olur, ne teften.." buyurdukları gibi âşığın
cezbe hali, onu, o anda dünya kayıtlarından sıyırır. Bu hal bir süre devam eder. Sonra, yavaş yavaş sükûna varır.

Allah'ın mutlak cemaline ve celâline hamdeder: "Artık öyle bir makama ulaşmıştır ki, orada ne zikir,ne zikreden, ne de zikredilen vardır". Bunun için Mevlâna, "Semâ, aşıkların gıdasıdır. Çünkü onda canana vuslatın hayali vardır" demektir. Tebrizli Şems "Hak'kı isteyen ve ona âşık olanlar, semâ ettikleri zaman, aşkları ve manevî halleri çoğalır" diyerek, Mevlâna'yı daima semâ etmeğe teşvik etmiştir.



wol_error.gif
Tüm resmi görmek için tıklayın
14fj8.png


SEMAZENLİK EĞİTİMİ

Sema meşk(eğitim)i,”Meşk Tahtası” da denen,bir kenarının uzunluğu takribi
bir arşın(70-80 cm)olan,kare şeklinde bir tahta (Sema Tahtası)üzerinde yapılan egzersizle başlardı.Bu tahta ceviz veya ıhlamur ağacındandı.Orta kısmında başparmak tırnağı büyüklüğünde (takriben iki santimetre çapında) bakır veya pirinçten mamul,yuvarlak bir kabara çivisi vardır.Günümüzde ancak müzelerde görebildiğimiz eski meşk tahtalarında çivinin etrafı,

egzersizler sırasındaki ayak hareketlerine bağlı olarak aşınmaya uğramıştır.

Semazen olmak isteyen derviş,sağ avucuna bir miktar tuz koyarak bu tahtanın yanına gelirdi.Evvela “baş keser”di.Sol dizini yere dayardı.Sağ dizini bükerek
yere çökerdi.Çiviyi öptükten sonra,avucundaki tuzu çivinin etrafına serperdi.

Tuz,meşk esnasında ayağın rahatça kaymasını sağladığı gibi,ayakta bül gelişip epidermisin ülseresyon sonucu yara olmasını da engeller.Mevlana Dergahı’nın
açık olduğu yıllarda,Konya halkı arasında,Tavusbaba’ya tuz adama adeti vardı.Tavusbaba’ya adanan bu tuzlar,sema meşkine başlayanlarca kullanılırdı.

Bundan sonra derviş ayağa kalkardı.tekrar baş kestikten sonra tahtanın üzerine çıkardı.Sema meşki çıplak ayakla yapılırdı.Sol ayağının baş parmağı ile ikinci parmağı arasına çiviyi alırdı.Ayağın iyice dönebilmesi için bu çivinin etrafındaki aşınmış,çukurlaşmış yerlere ve çivinin çepeçevre etrafına,bir miktar ince tuz serpilirdi.Sağ kolu üstte olacak şekilde kollarının göğsünün üzerinde çaprazvari bağlardı.Avuçlarının omuz başına koyardı.Sağ ayağını,sol ayağına dik vaziyette
ve biraz açıkta tutardı.Sol ayağını,topuğunu kaldırmadan sağa doğru çevirirdi.Topuğunu mümkün olduğu kadar sağa çevirdikten sonra,sağ ayağını yerden kaldırırdı.Sol ayağının dizi hizasından,buna dik şekilde yere basardı.

Burada dikkat edilecek nokta,sol ayağın hiç kaldırılmaması ve dizin hiç
bükülmemesi gerektiğiydi.Sağ ayak itici motor fonksiyonu görürdü.Sağ ayağın
itişi sayesinde bütün vücut bir dönüş yapardı.

Semazenlikte sağ ayağa “Çarh(çark)”,sol ayağa ise Direk adı verilirdi.Bu şekilde dönmeye “Çark Atma” denirdi.Çark atmak,sağ ayağı bulunduğu yerden alıp,
sağdan sola doğru dönerek,yine aynı noktaya bırakmak suretiyle yapılırdı.
Bu sırada direk(sol) ayağın topuğu tahtadan hiç kaldırmadan,soldan sağa
doğru çevrilerek eski pozisyonuna getirilirdi.Yapılan bu harekete
“Tam Çark Atış” denirdi.

Çark atmak,yani sağ ayağı kaldırıp sola doğru atarak yere basmak,ne kadar hızlı olursa,bu ayağın yere basıp kalkması da o kadar hızlılaşır ve adeta yere konup kaldırılması aynı zamanda olduğundan,iyice dikkat edilmedikçe bu hareket fark edilmez,sadece sabit olan sol ayak görülür.bu yüzden halk,”Mevleviler tek ayak üstünde döner” der.

İlk egzersizler,ayak parmakları arasında yukarıda anlatıldığı şekilde çivi
bulunduğu halde yapılırken,daha sonraları parmaklar çivilerden çıkarılırdı.

İlk meşk yeri Matbah-ı Şerif yani mutfağın üst katındaki oda idi.Ancak meşke mutfakta devam etme mecburiyeti yoktu.Dedelerin hücrelerinde bulunan sema tahtası üzerinde de meşk yapılmaktaydı.

Sema’ı dedelerden usta bir semazen meşkettirirdi.Önce hareketi tarif eder,
kendisi yapar,sonra meşk edene yaptırır,kusurlarını söyle,tekrar gösterirdi.
Böylece yavaş yavaş çark atmayı iyice öğrettikten sonra,kol açma
talimine geçilirdi.

Sema meşkeden,ilk zamanlar kollarını,sağı üste gelmek ve ellerle parmaklar
açık olmak ve parmak uçları omuzları biraz geçmek üzere çaprazvari göğsüne koymaktadır.

Direk tutmayı ,yani sol ayağını,tabanı yerden kaldırmadan ve koyduğu yerden ayırmadan,olduğu yerden sola doğru döndürmeyi ve Çark atmayı,yani sol
ayağını sola doğru çevirirken sağ ayağını,yukarıda tarif edilen tarzda kaldırıp
yere basmayı iyice öğrenen semazen ,Kol Açma talimine girişirdi.



Kolları açıkken omuzları tutan parmaklar,yavaş yavaş göğse doğru ve vücuttan ayrılmadan böğürlere gelir,kollar ise artık vücuttan ayrılmıştır.
Derken kollar geriye doğru gerilir ve eller ,yanlardan yukarıya kaldırılırken kollar tamamiyle ve omuzlardan itibaren vücuttan ayrılmış olur.

Bu vaziyette eller baş seviyesinden yukarıdadır.Sağ el dua vaziyetinde,baş parmaktan başka bütün parmaklar bitişik olarak yukarıya doğru açılmıştır.
Sol el ise rahat bir vaziyette aşağıya dönüktür ve parmaklar rahatça aşağıya
doğru sarkmaktadır.Baş,yüz sola doğru dönük olarak,sağa doğru yaklaşık 20-25 derede yatıktır.Bu yüzden de sağ kol,sol kola nispeten biraz daha yukarıdadır.

Meşk tahtasında Çark atmayı ,Direk Tutmayı ve Kol Açmayı belleyen semazen,tekkenin semehanesinde de Sema Ederken Yürümeyi öğrenir.Çark atılınca sol ayak,yerden geriye doğru sürünür ve böylece semahanede,sağdan sola doğru yürümüş olur.Sol ayak,geriye doğru ne kadar hızlı ve fazla çekilirse, o kadar hızlı yürünür.

Semazen,sema etmeyi ve yürümeyi iyice belledikten sonra,tennureyle sema ettirilir.Tennure açmasını,Şeyh postunun önünden hızlıca geçmesini ve selam başında durmasını da beller.Bundan sonra semazenin mukabelelere katılması için “Mübtedi Mukabelesi”yapılır.

Mübtedi mukabelesi,bir mukabele günü,mukabeleden birkaç saat önce yapılır.
Bu mukabeleye ziyaretçi alınmaz.Mübtedi mukabelesi,Konya’da Şems zaviyesinde,başka tekkelerde ise tekkenin semahanesinde yapılır.Diğer mukabelelerden farklı,selamların kısa olmasından ve mukabelenin sonunda,
sema çıkaranın,Şeyhten itibaren önce sağ,sonra sol taraftakilerle “görüş-mesi”nden,yani herkesin elini iki eliyle kavrayıp öpmesinden ibarettir ki,
eli öpülen de aynı zamanda eğilip onun elini öper.Görüşme esnasında hırkaların kolları giyilir.

Yeni semazene meşkeden Dede,ekseriyetle onun Dedesi,yani mürebbisi(eğiticisi)dir.Fakat bazen salikin dedesinden başka,diğer bir dede de öğretebilir ki bu
takdirde sema öğreten dedeye,”Sema Dedesi” denir.

Sema çıkaranın,Sema Dedesine,öbür dedelere,Şeyhe ve matbah canlarıyla dergaha,kudreti neye yeterse bazı armağanlar da alması adettir.mübtedi mukabelesinden sonra Sema Dedesi bunları dağıtır.

Mevlevilerin çivili tahta üzerinde meşk etmesi bir idman,egzersiz olduğu kadar,tarikatta ilerleme vesilesi olarak da kabul edilirdi.Bundan dolayı
“Mevlevi’nin çivisi,Bektaşi’nin çapası”darb-ı meselesi meşhurdur.
Bu sözle Mevlevilerin çivili tahtada sema meşk ederek yüksek manevi
mertebelere toprağa çapa ile işleyerek,ziraat yaparak yükseldiği ifade eder edilmekteydi.


iou.bmp



Yedi bölümden oluşan sema töreninin ilkinde peygamberimiz methedilir.
Bu ondan önceki peygamberleri ve Tanrı’yı methetmek demektir.
Daha sonraki bölümlerde her şeye can veren “nefes”i temsil eden bir ney taksimi duyulur. Semazenler birbirlerine üç kez selam vererek peşrev eşliğinde daire şeklinde yürüyüşe geçerler. Daha sonra semazenler siyah hırkalarını çıkarırlar ve manen edebi aleme doğarlar.

Gerçeğe dönüş başlamıştır artık. Kollarını çapraz bağlayarak “Bir” sayısını temsil eden semazenler Tanrı’nın birliğine şehadet ederler. Şeyh efendinin elini öperek Semaya girme iznini alır ve semaya başlarlar.

Sema sırasında yerle teması kesmeden sola doğru döndürülen sol ayağa “direk”, havadaki sağ elin yardımıyla vücudu sola döndüren havadaki sağ ayağa “çark” denir; ism-i celalin “AL-” hecesiyle kalkan sağ ayak, “LAH” hecesiyle çarkı tamamlamış olarak yere basar. Yukarıdaki sağ elin içi yukarıya,Allah’a dönüktür. Sol elin içi ise yeri gösterir. Neyin büyülü sesinde semazenlerin “aşk’a” yolculuğu, sevenin sevdiğine kavuşmasının kutlanmasıdır.Sema nedir?

Sema Mevlana’ya göre bir uyanış demekti. Kutsal Sema insanı vecd’e götürür, vecd’de insanı Allah’a yaklaştırır. Varolmanın temel şartı dönmektir. Evrendeki her şey döner. Elektron ve protonların dönmesi, vücuttaki kanın dönmesi, herşeyin topraktan gelip, toprağa dönmesi...

Herşey hareket noktasına geri dönmektedir. Sema ayinlerinde semazenler hayatın çemberinde dönerek, akla yücelip nefislerini terkederler. Hakk’ta yok olurlar. Olgunluğa erer ve kamil bir insan olarak tekrar kulluğa dönerler.
 
Üst