Tercüme Hakkında Açıklama
Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını ihtiva eden «Siyon Liderlerinin Protokolları»nın İlk Türkçe tercümesi Sami Sabit Karaman tarafından yapılmıştır. Bu ilk tercümede Roger Lambelin'in Rusça’dan Fransızca’ya yapmış olduğu çeviri esas a1ınmıştır.
Kitabı Fransızca’ya çeviren Roger Lambelin Hıristiyan. olan Fransızları gözönüne alarak Siyonist Protokollarda geçen «Yahudi olmayanlar» şeklindeki ibareyi «Hristiyanlar» şeklinde tercüme etmiş ve Roger Lambelin'in bu ve buna benzer değişiklikleri daha sonra da., Sami Sabit Karaman'ın tercümesinden istifade edilerek yapılan diğer tercümelere de aksetmişti
Türkiye'de kaynağa, yani Rusça tercümeye en yakın olan İngilizce tercümeden, Türkçe'ye yapılan ilk çeviri budur
Kitap İngilizce’ye ilk defa G. Shanks tarafından Rusça’dan tercüme edilerek 1930 yılında. «Eyre and Spottiswood Ltd.» Yayınevi tarafından neşredilmiştir. Ayni çevirinin 1921 yılında 5., 6., 7. baskıları «Britons» Yayınevi tarafından yapılmıştır.
Britons Yayınevi yine 1921 senesinde «Siyon Liderlerinin Protokolları»nın Victor Mars den tarafından İngilizce’ye yapılan tercümesini «World Conquest Through World Government Protocols Ot The Learned Elders Of Zion» isim ile neşretmiştir. Ayni Yayınevi bahis konusu olan tercümeyi:
1921 1956 arasında 75 defa neşretmiştir. 1958 senesinde 77. baskısı. 1960 “ 78. “. 1963 “ 79. “. 1968 “ 80. “. 1970 “ 81. “
Böylece ayni Yayınevi G. Shanks tarafından yapılan tercüme de dahil olmak üzere “Siyon Liderlerinin Protokolları”nın;İngilizce tercümesini 85 defa neşretmiş bulunmaktadır
Britons Yayınevinin adresi şudur:
Britons Publishing Company Beamish House South View Chawleigh, Chulmleigh Devon Ex 18 7 HL ENGLAND
Ancak bu, yayınevi 1976 yılından sonra «Word of Government Protocols of The Learned Elders of Zion» isimli kitabın geçici olarak mevcudunun kalmadıgını bildirmekteydi. Bu yayınevi bilahare malî sebepler yüzünden kapanmıştır.
TAKDİM
SÎYON Liderlerinin Protokolları bir kısım Yahudi liderleri tarafından, hiçbir zaman gerçekleşmesine imkan olmayan dünya üzerinde Yahudi hakimiyeti altında tek bir devlet kurmak hayalleri,ile hazırlanmış bir programdır.
Bu kitabın ilk defa 1902/1903 kıyında bir Moskova gazetesinde tefrika, halinde neşredildiği sanılmaktadır. 1903 yılında yine Rusya'da diğer bir Rusça gazetede tefrika edilmiştir. Her iki tefrika da Rusya dışında meçhul kalmıştır. 1905 yılında Rus papazı profesör Sergyei Nilus tarafından kitap halinde bastırılarak neşredilmiştir. Sergyei Nilus bahis konusu kitabın baş tarafındaki yazısında kitabın kendisine bir arkadaşı tarafından el yazması halinde verildiğini, o arkadaşının bunları bir kadından aldığını, kadının ise Fransa'daki bir mason cemiyeti toplantısı sonunda bunları mason cemiyetinin en nüfuslu liderlerinden birinden çalmış olduğunu beyan etmiştir. Sergyei Nilus aym yazısında bunların bir toplantı zabıtnamesi olmayıp toplantıda okunan nutuklar olduğunu ve bu protokollardan bir tanesinin kayıp olduğunun açıkça anlaşıldığını ifade etmektedir.
Yukarıda bahsedilen Rusça neşriyat komünist ihtilalinden evvel Rusya dışında meçhul kalmış ise de komünist ihtilalinden sonra Rusya dışına 'kaçabilen bir kısım kimseler tarafından Sergyei Nilus'un neşrettiği kitap Amerika ve Rusya'ya götürülmüştür. Bu arada ingiltere'de British Museum kütüphanesi bunlardan bir nüsha elde etmiştir ve halen o kütüphanede 3926.d.5 numarada kayıtlı oîarak bulunmaktadır.
Sergyei Nilus 1917 senesinde, 1905 senesinde neşrettiği kitabın diğer bir baskısını hazırlamış fakat bu kitap piyasaya çıkmadan Yahudi Kerenski tarafından ihtilal yapılmış ve iktidara geçen Kerenski bu kitabın bütün nüshalarının toplanarak imha edilmesi için emir vermiştir. Daha sonra Sergyei Nilus komünist partisi polis teşkilatı tarafından tevkif ediîerek kendisine işkence yapılmış ve Sibirya'ya sürülmüştür. Bilahare Sergyei Nilus orada ölmüş veya öldürülmüştür.
Rusya'da 'komünistler iktidara gelince bu kitaba sadece sahip olmayı dahi ölüm cezasım gerektiren bir suç saymışlardır. Bu kanun Rusya'da 'halen yürürlüktedir. Rusya'da bu kitabın basılması ve satılması yasak olduğu gibi bu, kitaptan bir nüshasına sahip olan kimseler de ölüm cezasına çarptırılmaktadır. Diğer komünist devletlerde de durum aymdır. Komünist olmayan devletlerde ise Güney Afrika Birliğinde bu kitaba sahip olmak kanunla yasaklanmıştır ve bu kitaptan elde eden kimselere ölüm cezası dışında ağır cezalar verilmektedir.
Siyon Liderlerinin Protokolları, Rusya'dan kaçan bir kısım göçmenler tarafından Kuzey Amerika ve Almanya'ya götürülmesinden bir müddet sonra meşhur olmuş ve yirminci yüzyılda siyasî sahadaki kitap satışlarında en çok satılan kitaplardan birisi haline gelmiştir. Yalnız ingilizce nüshası bir milyon adetten fazla satılmıştır.
İngiltere'de Rusça'dan ilk tercüme G. Shanks tarafından yapılmış ve 1920 yılında basılmıştır. Kitabın fazla satışı sebebiyle aym yıl dört baskı daha yapılmıştır. Daha sonra 1921 yılında Victor Marsden'in Rusça'dan yaptığı tercüme neşredilmiştir.
Amerika Birleşik Devletlerinde ilk ingilizce tercümeler 1920 yılı sonlarında Boston ve NewYork'da yayınlanmıştır.
Almanya ve Fransa'da 1920 yılından sonra müteaddit baskılar piyasaya çıkarılmıştır.
1925 yılında Şam'da Arabça bir tercümesinin neşredildiği ve ayrıca çeşitli tarihlerde hemen hemen dünyadaki her lisana çevrildiği muhtelif kitaplarda kaydedilmektedir
Türkiye'de Sami Sabit Karaman 1943 yılında Roger Lambelin'in Fransızca tercümesinden Türkçe'ye yaptığı tercümeyi neşretmistir
Siyon Liderlerinin Protokollarının Avrupa Amerika ve diğer birçok yerlerde çok miktarlarda basılıp satıldığını gören Yahudiler büyük bir telaşa kapılarak bunların baskı ve satışını önleme çarelerini aramağa başlamışlardır. Komünist devletlerde ve Güney Afrika Birliğindeki neşretme ve bulundurma yasağını diğer devletlerde tatbik ettiremeyince bu kitabın Yahudi olmayan bir kısım kimseler tarafından yazıldığını ve Yahudiler tarafından yazılmış şeklinde gösterildiğini iddia etmişlerdir. Yahudiler bu iddialarını bir mahkeme kararı ile güya ıspat etme çarelerini bulmak yolunu denemişler ve bir dava yoluna müracaat etmişlerdir. 26. Haziran. 1933 tarihînde İsviçre Yahudi Cemiyetleri Federasyonu ve Bern Yahudi Cemiyeti, İsviçre Millî Cephesinin beş üyesine karsı dava açarak mahkemeden Siyon Liderlerinin Protokolları'nın sahte olduğu hususunda karar verilmesini ve neşrinin yasaklanmasını istemişlerdir. Mahkemedeki hakimin muhakeme sırasında tatbik ettiği usul İsviçre'de uygulanan usul kanunlarının çok haricine çıkmış ve onun bu kasdî tutumu İsviçre'de büyük hayret ve heyecan uyandırmıştır. Mahkemede duruşmayı idare eden hakim,, davacı tarafın şahit listesinde yazılı 16 şahitten hepsini çağırarak dinlemiş davalıların şahit listesinde yazılı iki şahitten ise ancak birinin ifade vermesine müsaade etmiştir. Ayrıca mahkemede resmî zabıt katibi tarafından zabıt tutulması gerekli iken hakim davacı tarafa iki hususî katip tayin etme hususunda müsaade ederek şahitlerin dinlenmesi ve muhakeme celselerinde cereyan eden hadiseleri zabıt halinde yazmaları için onlara yetki vermiştir, İsviçre muhakeme usulü kanunlarında yeri olmayan bu ve diğer bir takım tutumları, hakimin davacı taraf lehine karar verme temayülünde oîduğunu ortaya koymuştur. 14.5.1935 tarihinde mahkeme Siyon Liderlerinin Protokolları'nın sahte olduğuna dair bir karar vermiştir. Bu sırada dikkati çeken bir hadise daha olmuş ve mahkeme kararının açıklanması tarihinden evvel Yahudi basını mahkeme kararını neşretmistir. l. Kasım. 1937 tarihinde İsviçre Federal Mahkemesi (İsviçre Yargıtayı) mahkeme kararının tümünü bozmuştur. O tarihten sonra Yahudi propagandacılar İsviçre Federal Mahkemesinin mahallî mahkeme kararını bozarak hükümden kaldırdığı hususuna hiç temas etmeden sadece mahalli mahkeme kararını ileri sürerek Siyon Liderlerinin Protokolları'nın sahte olduğunun mahkeme karan ile ispat edildiğini iddia etmektedirler. Burada dikkat edilecek bir husus da şudur, İsviçre'de Siyon Liderlerinin Protokolları'nın basılması satılması bulundurulması ve okunması halen kanunen serbesttir.
Üçüncü protokolün bas taraflarında sembolik yılandan bahsedilmektedir. Protokolların İngilîzce tercümesinde bu mevzuda yazılanlara göre Yahudilerce yılanın başı Yahudilerin planlarını tertip eden kimseleri yılanın gövdesi ise diğer Yahudileri temsil ediyormuş. Yılanın başı bir yere girince oradaki Yahudi olmayan güçler ile mücadele ederek onları ezmeğe çalışırmış ve yılanın başı Kudüsten hareket ederek birçok yerleri işgal edip tekrar Kudüse dönerek devrini tamamlayacakmış. ingilizce tercümede yılanın işgal hedefîerinden Kudüsten evvelki son şehrin istanbul olduğu kaydedilmekte ve şu not ilave edilmektedir: «.Bu harita Jön Türk hareketinin yani Türkiyedeki Yahudi ihtilalinin vukuundan senelerce önce çizilmiştir.»
On dördüncü protokolda Yahudilerin bütün inançların kusurlarını münakaşa edeceklerine fakat kendi inançlanın kendilerinden başka kimseler tarafından tam olarak bilinmemesî sebebi ile onları kimsenin münakaşa edemiyeceğine dair bir nazariye yürütülmektedir. Yahudilerin bu nazariyeleri kendi inançlarına kendilerinîn de itimadları olmadığının tam bir tezahürüdür. Ayrıca onların inançlarına dair bilinen kısımlar gerekli şeyleri söylemek için yeterlidir. İslâmiyette ise hiç bîr kusur mevcut olmadığına göre, islamiyet düşmanlarının daima ya iftira yoluna başvurma veya doğru şeyleri kusur gibi göstermeğe çalışma metodu takip ettikleri bilinen hususlardır.
Dikkat edilecek bir nokta da Sosyalizm, Anarşizm ve Komünizmin Yahudilerce desteklenîp yürütüldüğünün üçüncü protokolda açıkça beyan edilmiş olmasıdır.
Yahudiler hayal ettikleri Dünya hakimiyetini elde edebilmek için komünîzm rejiminin yayılmasını arzu etmektedirler. Rusya'daki ve diğer yerlerdeki komünist ihtilalleri Yahudilerin faaîiyetlerinin neticesidir.Halen de Dünya üzerinde tüm komünizm faaliyetleri gizli veya açık olarak Yahudiler tarafından idare edilmektedir. 1917 yılında Rusya'nın idaresini üzerlerine alan 52 kişinin hepsi Yahudi idiler. 1919 yılı aralık ayında Rusya'da ihtilal hükümetinin 388 üyesinden sadece 16 kişîsî Rus idi. Diğer 372 kişiden bir kişi hariç 371 kişi Yahudi İdi. 1935 yılında Rusya'da Üçüncü Enternasyonal îcra Merkezinin 59 üyesînden 57 adedi Yahudi idi. ingiltere'de Karl Marks, Rusya'' da Trotsky, Macaristan'da Bela Kun ve Mathias Rakosi, Almanya'da Rosa Luxemburg, Amerika Birleşik Devletlerinde Emma Goldman.,Polonya'da Jacob Bergman, Romanya'da Anna Pauker, Yugoslavya'da Moishe Pyjede gibi Komünism faaliyetleri tarihinde en çok isimleri geçen Komünist ihtilalcileri ve Komünist ihtilali kışkırtıcılarının hepsi Yahudidirler. Amerika Birleşik Devletlerinde ve ingiltere'de atom bombası sırlarını Komünist Rusya'ya vermekten yakalamp hapse atılan Frank Rosenberg,Fuchs, Profesör Weinbaum, Judith Caplon, Harry Gold, Davut Greenglass, Julius Rosenberg, Miriam Moskewitz ve Abraham Brothanz' da Yahudidirler.
Protokollarda rastlanan Yahudi olmayanlar ibaresinin, yerine göre Yahudi olmayanların hepsini veya bir kısmını hedef aldığı anlaşılmaktadır.
Protokolları okuyanlar bunların üç çeyrek yüzyıl kadar evvel yazılmış olduklarını hatırda tutmalıdırlar.
Sıyon liderlerinin Protokollarındaki her fikri ayrı mütalaa etmek ve her biri için ayrı hüküm vermek gerekir. Fakat bir tanıtma yazısının hacmi buna müsait olmadığı için bu yazıda bu hususta beyanlara girişecek değiliz.
ABDULLAH MUSTAFA
PROTOKOLLAR
PROTOKOL 1
Edebiyat yapmayı bir kenara bırakarak her fikrin manasım söyleyeceğiz. Mukayese ve istidlal ile çevremizdeki hadiselere ışık tutacağız.
İlerde meydana koyacağım sistemimiz iki görüş noktasından hareket eder; Kendimiz ve Yahudi olmayanlar.
Dikkat etmelidir ki kötü düşünceli insanlar sayıca iyi insanlardan fazladır. Bundan dolayı onları idare etmekte en iyi neticeler akademik müzakerelerle değil, şiddet ve yıldırma ile elde edilir. Herkes iktidar mevkiinde olmayı arzu eder, her şahıs bir diktatör olmayı ister, yeter ki buna muktedir olsun. Kendi menfaatim temin etmek uğrunda herkesin menfaatim feda etmeğe istekli olmayan insanlar gerçekten pek azdır.
İnsan denilen yırtıcı hayvanları zapteden nedir? Onlara şimdiye kadar rehberlik için ne hizmet etmiştir?
Cemiyet hayatinin başlangıcında onlar, kaba ve kör kuvvete tabi oldular. Sonra ise. ayn mahiyette ve sadece kıyafet değiştirmiş biı kuvvet olan kanunlara boyun eğdiler. Bundar şu neticeyi çıkarıyorum: Yaratılışın kanununo göre, hak, kuvvette yatar.
Siyasî hürriyet bir fikirdir, fakat bir gerçek değildir. Otorite mevkiinde bulunan bir partiye baskı yapmak gayesi ile halk kitlelerim diğer bir partiye çekmek lüzumu ortaya çıktığı zaman, bu fikrin bir yem olarak nasıl kullanılacağı bilinmelidir. Liberalizm de denilen bu hürriyet fikrine eğer hasmın kendisi de kapılmış ye bu fikrin uğrunda iktidarının bir kısmım teslim etmeğe arzulu ise görev daha da kolaylaşır. Burada bizim nazariyemizin zaferi kesinlikle meydana çıkıyor. Gevşetilen hükümet dizginleri hayat kanunu gereğince derhal yeni bir el tarafından ele geçirilir ve bir araya toplanır. Çünkü milletin kör kuvveti bir gün dahi rehbersiz kalamaz ve yeni otorite, liberalizm ile zayıflatılan eskinin sadece mevkiine yerleşmekten ibaret kalır.
Günümüzdeki liberal idarecilerin iktidarının yerini, «altının iktidarı» almıştır. Bir zamanlar ise iman hükmetmişti. Hürriyet, gerçekleşmesi imkansız bir idealdir. Çünkü kimse onun ölçülü olarak nasıl kullanılacağım bilmez. Halka muayyen bir müddet için kendi kendisin! idare etme yetkisi vermek, onları düzensiz bir güruh haline getirmeğe yeter. Ondan sonra orada öldürücü bir didişme ortaya çıkar ve kısa zamanda sınıf mücadelesine dönüşür. Bu durumun içinde devletler yanıp yok olur ve onların değeri biı kül yığını derecesine iner.
Bir devlet kendi sarsıntıları içinde kendini tüketse, veya dahili anlaşmazlıkları onu dış düş manlarından zayıf duruma getirse telafi edileme;bir kayba uğramış sayılabilir: O bizim hakimiye timize girmiştir. Tamamile bizim ellerimizde olar sermayenin istibdadı, ona bir saman çöpü uzatır. Devlet ister istemez ona sarılır. Eğer şarılmazsa dibi boylar.
Liberal düşünceli bir kimse, yukarıdaki gibi fikirlere ahlaka aykırı derse şu sualleri sorarım Her devletin iki düşmanı olduğuna ve hariç düşmana karşı onları taarruz ve müdafaa planlarından habersiz tutmak onlara gece vakti veyc üstün sayıda kuvvetlerle hücum etmek gibi mücadelenin her tarz ve maharetin! kullanma, ahlaka aykırı mütalaa edilmediğine göre daha kötü bir düşmana karşı, cemiyetin yapışım ve amme menfaatim bertaraf edenlere karşı aynı vasıtalara, nasıl olur da ahiöka aykırı ve müsaade edilemez denilebilir?
Sağlam mantıklı herhangi bir dimağ için akla uygun müşavere ve münakaşalar yardımı ile kalabalık güruhları bir yöne sevk etmede herhangi bir başarı ümit etmek mümkün müdür?
O zaman akılsızca itiraz ve tekzipler de yapılabilir. Bu gibi itirazlar halk arasında daha çok taraftar bulursa muhakeme kuvveti su yüzüne çıkabilir mi? Avam tabakasından olan ve olmayan insanlara sadece küçük ihtirasları, önem
(Protokollar Forma; 2)
siz kanaatlan, adetleri, an'aneleri, hissî naziriyeleri rehberlik ettiğinden parti anlaşmazlıklarına düşerler, hatta tamamiyle uygun müzakere temeline dayanan herhangi bir anlaşmaya engel olurlar. Bir kalabalık güruhunun her kararı, bir çoğunluk ihtimaline veya çoğunluğa dayanır. Onlar siyasî sırları bilmediklerinden bir kısım gülünç kararlar ortaya koyarlar ki bunlar idareye bir anarşi tohumu eker.
Siyasetin ahlak ile ortak hiçbir yönü yoktur. Ahlaka uygun bir şekilde hüküm süren bir hükümdar mahir bir politikacı değildir ve bundan dolayı tahtında sağlam duramaz. Hükmetmek isteyen kimse hem kurnazlığa hem de yapmacılığa baş vurmalıdır. Açık sözlülüK ve dürüstlük gibi halk arasında meziyet sayılan vasıflaısiyasette kusurdurlar. Çünkü bunlar en kuvvetli düşmandan daha tesirli olarak ve daha kesinlikle hükümdarları tahtlarından düşürürler. Bu gibi vasıflar Yahudi olmayanların krallıklarına ait olmalıdır. Fakat biz hiçbir surette o vasıfları rehber edinmemeliyiz.
Bizim hakkımız kuvvette yatar. Mücerret bir düşünce olan «hak» kelimesi hiç bir şey ile ispat edilemez. Bu kelimenin manası şundan başka bir şey değildir: İstediğimi bana ver ki onunla senden kuvvetli olduğuma dair delil sahibi olayım.
Nerede hak başlar? Nerede sona erer?
Merkezî otoritenin zayıf olduğu, liberalizmin durmadan çoğalttığı hakların seli ortasında; kanunların ve hükümdarların şahsiyetlerim kaybetmiş oldukları herhangi bir devlette; kuvvetlinin hakkı ile hücum etmek ve mevcut bütün kaide ve düzeni darmadağın etmek, bütkn müesseseleri yeniden kurmak, kuvvetlerinin hakkını kendi liberalizmleri içinde gönüllü olarak bırakıp bize terkedenlerin hükümdarı olmak için kendimde yeni bir hak buluyorum.
Her çeşit iktidarın sallantı halinde olduğu şimdiki zamanda bizim iktidarımız diğer herhangi birinden daha yenilmez olacaktır. Çünkü o hiçbir kurnazlığın artık kendisinin temellerini çürütemiyeceği bir kuvvete sahip oluncaya kadar görünmez kalacaktır.
Şimdi işlemek zorunda bırakıldığımız geçici kötülükten, sarsılmaz bir idarenin iyiliği meydadana çıkacaktır. Bu idare, liberalizmin nice indirdiği millî hayat mekanizmasının düzenli işleyişini geri getirecektir. Gaye, vasıtaları haklı kılar. Bu duruma göre planlarımızda, dikkatlerimizi iyi ve ahlakla uygun olandan ziyade lüzumlu ve faydalıya çevirelim.
Önümüzdeki stratejik bir plandır. Birçok yüzyıllar boyu devam eden çabaların boşa gittiğim görmek riskine girmeden bu plandan sapamayız.
Faaliyetin memnuniyet verici şekillerini üzerinde inceden inceye durarak meydana getirmek için avamın seviyesizliğini, gevşekliğini, sebatsızlığım, kendi hayat veya refahlının şartlarım anlamak ve onlara uymaktaki kabiliyetsizliğini dikkat nazarına almak gereklidir. Bilinmelidir ki avamın kuvveti kör, hissiz ve akılsızdır. Daima herhangi bir taraftan gelen telkinlerin elinde kalır. Bir kör diğer bir köre onu uçuruma yuvarlamaksızın rehberlik edemez. Binaenaleyh büyük bir zeka sahibi olsalar bile avamın fertleri ve halk arasından çıkan sonradan görme kimseler henüz siyasetten anlamadıklanndan bütün milleti mahva götürmeksizin kitlenin liderleri olarak ileri çıkamazlar.
Ancak çocukluğundan beri müstakil olorak hükmetmek için eğitilmiş bir kimse siyaset alfabesi ile tertip edilebilen kelimelerin mönasını anlayabilir.
Kendi haline, yani aralarından çıkan sonradan görme kimselere bırakılan halk, iktidar ve itibar elde etmeğe çalışmanın tahrik ettiği parti çekişmeleri ve bundan doğan karışıklıklarla kendisini mahva götürür. Halk kitlelerinin sükunetle ve küçük kıskançlıklardan arî olarak karar vermesi ve şahsî menfaatları ile karıştırmadan memleket işleri ile uğraşabilmesi mümkün müdür? Bunlar haricî bir düşmandan kendilerim koruyabilirler mi? Bu düşünülmez. Çünkü halk kitlesindeki kafa sayısınca parçalanmış bir plan bütün birliğini kaybeder, bu suretle anlaşılmaz olur ve tatbiki imkansız hale gelir.
Ancak müstebid bir hükümdar ile bu planlar geniş ve açık bir şekilde, üzerinde dikkatle durularak hazırlanabilir ve devlet mekanizmasınin parçaları arasına uygun şekilde dağıtılabilir. Bundan çıkan zarurî sonuç şudur ki, herhangi bir memleket için tatmin edici, hükümet şekli birdir. O da sorumlu bir şahsın ellerinde toplanmasıdır. Kesin bir istibdad olmaksızın medeniyet mevcut olamaz. Medeniyet, kitleler tarafından değil onların yönetiçisi tarafından devam ettirilebilir. Avam vahşîdir ve vahşetin! her fırsatta gösterir. Avam, hürriyeti ellerine aldığı an o hürriyet çabucak vahşetin en yüksek derecesi olan anarşiye dönüşür.
Hürriyetin kendilerine çok miktarda içki kullanma hakkı verdiği, içki ile düşünce kabiliyetini kaybetmiş, alkollenmiş hayvanlara bakın. Bu bizim için değildir ve bu yol bizim yürüyeceğimiz yol değildir. Yahudi olmayan halk, alkollü içkilerle düşünce kabiliyetlerim kaybetmişlerdir. Onların gençliği klasisizm ve ilk çağ ahlaksızlığı ile ve içlerine soktuğumuz özel ajanlarımız, öğretmenler, hizmetçiler, zenginlerin evlerinde mürebbiyeler, kötipler vasıtası ile ve Yahudi olmayanların sık sık gittikleri sefahet yerlerindeki kadınlarımız vasıtası ile zehirlenerek ahmak bir şekilde yetiştirilmişlerdir. Bu sonuncular arasına kötü yo! ve lüks içindeki kimseleri gönüllü olarak takip eden ve kendilerine sosyete kadını denilen kimseleri de dahil edeceğim.
Parolamız kuvvet ve yapmacıktır. Siyasette sadece kuvvet, bilhassa devlet adamlarına çok lüzumlu olan kabiliyetler içinde gizlenmiş kuvvet galip gelir. Taclarının bir kısım yeni kuvvetlerin ajanlarının ayaklarına düşmesin! istemiyen hükümetler için şiddet bir prensip, ve desise ile yapmacık usul olmalıdır. Bu kötülük, sonunda iyiliği elde etmek için tek ve yegane vasıtadır. Bundan dolayı gayemizi elde etmeğe hizmet edecekleri zaman rüşvetçilik, düzenbazlık ve hıyanet hususuiannda duraklamamalıyız. Siyaset yolu ile başkalannın mülkünü tereddütsüz olarak nasıl ele geçireceğimizi bilmeliyiz; eğer bu yolla başkalarına boyun eğdirmeyi ve hükümdarlığınıızı temin edebileceksem.
Bizim devletimiz, bu sessiz işgal yolunda ilerlerken körü körüne İtaat meydana getirmek için lüzumlu olan dehşet havasım sürdürmek hususunda harb korkusunun yerine daha az farkedifebilen fakat daha tatmin edici olan Ölüm cezasını koymak hakkına sahip bulunmaktadır. Adil fakat merhametsiz şiddet, devlet kuvvetinin en büyük amilidir. Sadece menfaatımız için değil aynı zamanda vazifemiz icabı oiarak ve zaferimiz için şiddet ve yapmacık programı devam ettirmeliyiz. Hesaba dayanan bu doktrin kesinlikle kullanılan vasıtalar kadar kuvvvetlidir. Bundan dolayı o vasıtalar ile olduğu kadar şiddet doktrini İle de zafer kazanacağız ve bütün hükümetleri bizim hükümetimizin tebası haline getireceğiz. Bütün itaatsizliklerin ortadan kalkması için bizim merhametsiz olduğumuzu bilmek onlcra yetecektir.
Çok eski zamanlarda «hürriyet, eşitlik, kardeşlik» kelimelerini halk kitleleri arasmda ilk defa biz bağırdık. O günlerden beri her taraftan gelip ju oltaya takılan budala papağanlar tarafından bu kelimeler çok defalar tekrar edlldi. Bunlarla, evvelce avamın baskısına karşı çok güzel muhafaza edilen dünyanın refahı ve ferdin hakiki hürriyeti giderildi. Yahudi olmayanların sözde zeki insanları, ilim sahipleri, bu mücerred kelimelerin hakiki manalarım anlayamadılar, Bunların manalarının ve karşılıklı münusebetlerinin çelişmesine dikkat etmelidir. Görmediler ki mahlükat arasında eşitlik yoktur ve hürriyet olamaz. Yaratılıştan akıl, seciye ve kabiliyetler eşit değildir. Düşünmediler ki avam tabakası kördür. Onların arasından seçitip yönetimi üzerlerine alan sonradan görmeler de siyaset mevzuunda avam tabakasının kendisi gibi kördürler. Yetişmiş bir kimse bir budala da olsa yine hükmedebilir. Halbuki yetişmemiş kimse çok zeki de olsa siyasetten bir şey anlamaz. Bütün bu hususiara Yahudi olmayanlar dikkat atfetmedi. Oysa ki her zaman hanedan hükümdarlıkları bu fikirlere dayanmıştır. Çünkü baba, siyasî işlere dair bilgileri oğluna naklederdi. Bu suretle bunları hanedan ailesinden başka kimse bilmez ve kimse onları yönetilenlere ifşa edemezdi. Zaman geçtikçe siyasî işlerin gerçek pozisyonu olan hanedan içindeki intikal, manasım kaybetti ve bu durum davamızın başarısına yardımcı oldu.
Dünyanın her köşesinde «hürriyet, eşitlik, kardeşlik» kelimeleri şuursuz ajanlanmız sayesinde, bizim sancağımız coşkunluğu taşıyan çok sayıda kimseleri saflanmıza soktu. Bu kelimeler daima Yahudi olmayanların refahım kemiren, her tarafta sulhu, sükuneti, dayanışmayı, yok eden, Yahudi olmayan devletlerin bütün müesseselerini tahrip eden mahvedici kurtçuklar oldular. İlerde göreceğiniz gibi bu durum bize zaferimiz için yardım etmektedir. Bu, diğer şey
ler meyanındo en kuvvetli imkanı, yöni imtiyazları yıkma, başka bir ifade ile Yahudi olmayanların aristokrasismin tüm mevcudiyetim' yok etme imkanım elimize geçirmeğe bizi muktedir kıldı, Bu sınıf, halkları ve memleketlerin bize karşı sahip oldukları yegane müdafaa vasıtası idi. Yahudi olmayanların tabiî ve soya dayanan aristokrasisinin yıkıntıları üstünde biz para aristokrasisinin önderiiğinde bizim tahsil görmüş tabakamızın aristokrasisini kurduk, Bize bağlı olan serveti ve bizim Siyon Liderlerimizin tertip ettiği tahrik kuvveti olan bilgiyi bu aristokrasinin şartları olarak tesis ettik.
İhtiyacımız olan İnsanlarla münasebetlerimizde daima beşer düşüncesinin en hassas duyguları, para hesabı, tamah ve ihsanın maddî ihtiyaçları hususundaki açgözlülük üzerinde istemek suretiyle zaferimîz kolaylaştırılmış bulunmaktadır. Bu beşerî zafiyetlerin her biri tek basma ele alınınca şahsî teşebbüsü felce uğratmaya yeterlidir. Çünkü insanların temayüllerine göre istedikleri verilerek faaliyetleri satın alınmıştır.
Hürriyetin mücerretliği, her memlekette avamf; hükümetlerin, memleketin sahipleri olan halkın kahyası olmaktan başka bir şey olmadıkları ve kahyanın ise eskimiş bir eldiven gibi değiştirilebileceği fikrine inandırmağa bizi muktedir kıldı.
Halk temsilcilerinin bu değiştirilme imkanı, onları bizim emirimize tabi hale getirdi ve böylece bize onları tayin etme kuvveti verdi.
PROTOKOL 2
Gayelerimize erişebilmek için harplerin mümkün olduğu kadar arazi kazançları ile neticelenmemesi zorunludur. Böylece harpler ekonomik alana kaydıralıcaktır. Bu alanda milletler, verdiğimiz yardımda üstünlüğümüzün kuvvetini sezmekte gecikmiyeceklerdir, Bu durum her iki tarafı bizim beynelmilel ajan kadromuzun merhametine terkedecektir. Bu kadromuz milyonlarca göze sahip olup devamlı olarak gözetleme halindedir ve hiçbir tahdit onları engellememiştir. Sonra bizim beynelmilel hukukumuz, millî hukuku ortadan kaldıracak ve devletin medenî kanunları, tebası arasındaki münasebetleri nasıl idare ediyorsa milletleri öyle idare edecektir.
Halkın içinde kabiliyetleri ve kölece itaatlerine göre titiz bir dikkatle saçeceğirniz idareciler, idare etme sanatında eğitim görmemiş kimselerden olacak ve bundan dolayı kendilerinin müşavirleri ve uzmanları olan ve çocukluktarından beri bütün dünya işlerini idare etmek için yetiştirilen bilgi ve zeka canibi kimselerin ellerinde oyuncak olacaklardır. İyice bildiğinim gibi bizim bu u^manlarımız idare hususunda ihtiyaç duydukları rna!ümat! bizim Siyasî plönlanmızdan, tarih derslerinden ve her an geçen hadiselerin müşahadcsinden çikarmışlardır. Yahudi Oimanyanlar peşin hükümsüz tarih müşahadeierinin tatbikatı ile yönetilemezler. Onlar neticelerden tenkidî bir görüş çıkarmayan nazarî usule alışıktırlar. Bundan dolayı bizim onları hesaba katmaya ihtiyacımız yoktur. Bırakın onları vakti gelinceye kadar kendilerini eğlendirsinler veya girişken mazilerinin yeni şekillerinin ümidi içinde ve zevklerinin hayalleri ile yaşasınlar. Bfrakın; bizim onları ilmin emirleri diye kandırdığımız oyunların baş roiünü oynasıntar. Bu maksatla devamlı olarak basımmız vasıta İle bu nazariyefere körü körüne itimad uyandınyoruz. Yahudi olmayanların bilim adamları bilgileri ile böbürlenecek ve ilimden elde edeceği bütün malumatı makul bir şekilde doğruluğunu ıspat etmeden tatbik mevkiine koyacaktır. Halbuki bizim uzman ajan kadromuz onların kafalarım bizim arzu ettiğimiz istikamette eğitmek için bunları kurnazlıkla tertip etmişlerdir.
Bir an bile bu ifadelerimizi boş sözler sanmayın. Bizim tertip ettiğimiz Darvvinizm, Marxizm, Nietzcheizmin başarılarını dikkatle düşünün, Biz Yahudiler için bu direktiflerin Yahudi olmayanların fikirleri üzerinde nasıl bir bölücü etki vaotiaim aörmek herhalde zor olmayacak.
Siyasette ve idarî işleri yönetmekte hata yapmaktan kaçınmak için milletlerin düşüncelerim, seciyelerim' ve temayüllerini hesaba katmak bizim için zaruridir. Siyasetimizin zafer ve onun meydana getrdiği mekanizmanın işleyişi, karşılaştığımız halkların mizacına göre değişmelidir. Onun tatbikatı şimdiki zamanın ışığında geçmişten alınan derslerin hülasalarına dayanmadıkça temin edilmiyecektir.
Bu günün devletlerinin elinde büyük bir kuvvet vardır ki halkın içinde düşünce hareketleri meydana getirir. Bu, basındır. Basının rolü devamlı olarak ihtiyaçları zaruri imiş gibi göstermek, halkın şikayetlerim ifade etmek ve hoşnutsuzluk meydana getirmektir. İfade hürriyetinin zaferi basında mücessem hale gelir. Fakat Yahudi olmayan devletler bu kuvvetin nasıl kullanılacağım bilmediler ve o kuvvet bizim ellerimize geçti. Basın vasıtası ile kendimiz gölgede kalarak tesir yapmak gücünü kazandık. Her ne kadar kan ve göz yaşı deryaları içinde toplamağa mecbur olmuş isek de basın sayesinde altım elimize geçirdik. Gerçi halkımızın içinden birçoğunu feda ettik, fakat altın elirrrize geçti. Safımızdan feda edilen her şahıs Allah nazarında bin Yahudi olmayan şahsa bedeldir.
PROTOKOL 3
Bugün size söyleyebilirim ki hedefimiz şimdi bize sadece birkaç adım uzaklıktadır. Uzun yolun yürünecek ancak ufak bir kısmı kaldı. Kendisi ile halkımızı temsil ettiğimiz sembolik yılanın, önünde yürüdüğümüz çemberi kapanacaktır. Bu halka kapanınca bütün Avrupa devletleri kuvvetli bir mengene içinde onun büklümlerine kilitlenecektir.
Bu günlerin anayasal terazileri kısa zamanda kırılacaktır. Çünkü üzerinde döndüğü ekseni aşınıncaya kadar durmadan sarsılsın diye biz onu dengesiz kurduk. Yahudi olmayanlar o eksene yeterli derecede sağlam kaynak yaptıklarım zannediyorlar ve o terazilerin dengeye geIceğinî umuyorlardı. Fakat eksenler —tahtlarındaki krallar— kontrolsüz ve sorumsuz yetkileri İle şoşkına dönmüş olan ve budalaca hareket eden temsilcileri tarafından kuşatılmışlardı. Bunlar bu yetkileri saraylarda teneffüs edilen dehşet havasına borçluydular. Bu şahıslar halkları ile teması kesince tahtlanndaki krallar iktidara göz diken kimselere karşı artık halk ile aniaşıp kendilerini kuvvetlendirmeye muktedir otamıyoriardı. Biz, uzak görüşlü hükümdar iktidarı ile halkın kör kuvveti arasında her iki taraf da manasım kaybetsin diye bir uçurum meydana getirdik. Bir kör ile değneği gibi ki, ikisi de birbirinden ayrı olunca kuvvetsizdir.
İktidar peşinde koşanlar iktidarı kötüye kullanmaya tahrik etmek için, bütün kuvvetlerin liberal temayüllerim bağımsızlığa doğru yönelterek onların hepsini birbirine muhalif hale getirdik. Bu maksatla her çeşit teşebbüsü teşvik ettik, bütün partileri silahlandırdık, iktidar mevkiini her ihtiras için hedef haline getirdik. Devletleri karışık bir yayın kalabalığının çarpıştığı gladyatör arenaları haline getirdik. Kısa bir zaman sonra karışıklıklar ve iflaslar bütün dünyayı kaplayacaktır.
Çok konuşan gevezeler parlamento oturumlarım ve yönetimle ilgili toplantıları konuşma müsabakası haline çevirmektedir. Atılgan gazateciler ve vicdansız yazarlar her gün idareci memuriara sa id iriyorlar. Cılgına dönmüş avamın yumrukları altında herşey hovaya uçuşurken iktidarın suiistimali, bütün müesseseleri kendilerini devirmeğe hazırlayan son manivela olacaktır.
Bütün halk fakirlik sebebi ile ağır çalışma mecburiyetine zıncirlenmiştir. Bu, onların evvelce vurulduğu kölelik ve toprağa bağlı kölelik zincirlerden daha kuvvetlidir. Onlar bu zincırlerden kendilerini herhangi bir yolla kurtarabitirlerdi. Fakat yoksulluktan asta kurtulamayacaklardır. Biz anayasa kitleler için hayali ve gerçek dışı gözüken bir kısım haklar dahi! ettirdik. Halkın hakları ismi de, verilen bu hakların hepsi,, yalnız bir fikir halinde mevcud olabilir ve fiilî hayatta asla gerçekleştirilemez. Proleterya bizim. emrettiğimiz yönde ve bizim iktidar mevkiine yerleştirdiğimiz ajan kadromuzun hizmetinde bulunan kimseler lehinde rey kulanmalannın karşılığı olarak acıyıp soframızdan kendilerine fırlattığımız ekmek kınntılanndan başka anayasadan bir menfaat elde etmediğine göre, konuşmacıların gevezelik yapma hakkı elde etmeleri, gazetecilerin güzel yazılar yanında saçma şeyler yazma hakkına sahip olmaları, ağır yükünün altında beli ikiye bükülmüş proleter işçi için ne ifade eder? Cumhuriyete ait haklar, fakir bir insan içi nacı bir istihzadan başka bir şey değidir. Çünkü bir taraftan hemen hemen her gün çalışmaya mecbur olması sebebiyle o hakları kullanmaya muktedir değildir. Diğer taraftan o haklar kendisini yoldaşlarının grevlerine ve işverenlerin lokavtlanna bağlı hale getirdiğinden muntazam ve muayyen gelirinin bütün teminatından mahrum etmektedir.
Bizim rehberliğimiz altında halk, aristokrasiyi yok etti. O aristokrasi ki; kendisinin tek ve yegane müdafaa vasıtası ve halkın refahına bağlı ve ondan ayrılması imkansız menfaatleri sebebiyle de kendilerini besleyen bir anne idi. Şimdi aristokrasinin yık.ılması sebebiyle halk, para öğüten merhametsiz alçakların pençesine düştü. Bunlar işçilerin boyunlarına acımasız ve zalim bir boyunduruk vurdular.
Biz işçileri bu baskıdan kurtaracak kimseler olduğumuzu ileri sürerek sahnede görüneceğiz ve bizim savaşan kuvvetlerimiz olan Sosyalistlerin, Anarşistlerin ve Komünistlerin saflanna girmelerini onlara telkin edeceğiz. Bu savaşan kuvvetleri mizi biz; sosyal masonluğumuzun .sözde bütün beşeriyetin dayanışması ve kardeşçe idaresi gereğince daima destekledik. İşçilerin örneğinden kanunen faydalanmakta olan aristokrasi; İşçilerin iyi beslenmeleri, sıhhatli ve kuvvetli olmaları ile alakalanırdı. Biz ise tam aksine Yahudi olmayanların öldürtülerek azalmalarından menfaat bekliyoruz. Bizim kuvvetimiz devamlı yiyecek kıtlığı ve işçinin beden zayıflığında gizlidir. Çünkü bütün bunlar onun bizim arzularımızın kölesi olmasına delalet eder. O kendi yetkileri içinde bizim arzulanmıza karşı koyma kuvvet ve enerjisini bulamıyacaktır. Kralların kanunî otoritesinin aristokrasiye verdiği işçiyi idare hakkını, açlık daha sağlam bir şekilde bize verir.
Biz avam tabakasını açlığın doğurduğu sıkıntı, hased ve kin ile harekete geçirecek ve yolumuzun üzerinde bizi engelleyen ne varsa onların elleri ile silip yok edeceğiz.
Bütün dünyaya hükmedecek olan hükümdanmızın taç giymesi vakti gelince, aynı eiler ona engel olabilecek her şeyi ortadan kaldıracaklardır.
Yahudi olmayanlar bizim uzmaniarımızın telkinleri ile harekete geçirilmeksizin düşünme alışkanlığım kaybetmişlerdir. Bundan dolayı bizim krallığımız kurulunca derhal yapacağımız bir işi yapmanın, acil lüzumunu görmüyorlar. Bu iş, bilginin basit ve gerçek bir bölümü ve bütün bilgilerin temeli olan insan hayatinin ve onun sosyal varlığının yapısının gerektirdiği iş bölümünü ve netice olarak insanların sınıf ve şartlar içinde ayrılmaları hususundaki bilgileri okullarda öğretmektedir. Herkesin bilmesi gerekir ki İnsanların çalışma mevzularındaki farklılık sebebiyle herhangi bir eşitlik mevcud olamaz. Bir kimsenin kendini iekeleyen bir hareketi ile bütün bir sınıf kanun önünde eşit olarak sorumlu tutulamaz. O şahısla beraber hiçbir kimsenin değil, yalnız o şahsın kendi şerefi lekelenmiştir, Sırlar içinde o!an ve Yahudi olmayanlann öğrenmesine imkan vermediğimiz cemiyet kuruluşunun gerçek ilmi herkese gösterecektir ki mevki ve iş, muayyen bir çevre içinde muhafaza edilmelidir. Şöyle ki, fertlerin bir eğitimden geçmiş olmaları sebebiyle kendilerine uygun olmayan bir işi yapmaya davet edilmeleri yüzünden insanların ıztırab kaynağı olmasınlar. Bu ilmin tamamen okunmasından sonra halk gönüllü olarak iktidara itaat edecek ve devlette kendilerine tahsis edilen mevkii kabul edecektir. Bilimin bizim geliştirdiğimiz bugünkü durum ve istikametinde halkı yanlış yofa sevketme kastı ile hareket edilmesi ve halkın kendisinin cehaleti sayesinde onlar basılı şeylere körü körüne inanır,bağrına basar. Bir kör kendisinden üstün saydığı her duruma kin duyar. Çünkü sınıf ve durumun manaiannın idrakine sahip değildir.
Ticarî mübadeleler üzerindeki muameleleri durduracak ve sanayii felce uğratacak olan e" konomik krizleri tesiri bu kini daha fazla artıracaktır. 'Bizce bilinmekte olan bütün gizli yeraltı metodlan ile ve tamamile elimizde olan oltın'ın yardımı ile bütün Dünyada ekonomik krizler meydana getirecek, bu krizler vasıtasıyla Avrupa'daki bütün memleketlerde bütün işçi güruhunu aynı anda sokaktara fırlatacağız. Bu güruh; cehaletlerinin basitliği içinde zevkle dökerim, cehaletlerinin basitliği içinde zevkle dökecekler ve beşikte bulundukları günlerden beri hased ettikleri malları o zaman yağma etme imkanı bulacaklardır.
Bizimkilere dokunmayacaklardır. Çünkü saldırı anı bizce bilinecek ve biz kendimizinkileri muhafaza etmek için tedbirler alacağız.
Göstermiş bulunmaktayız ki, hödiselerin gelişmesi bütün Yahudi olmayanları idrakin hakimiyetine sokacaktır. Bizim istibdadımız kesin olacaktır. Çünkü o, bütün kargaşalıkları tedbirli bir şiddetle yatıştırmayı ve bütün müesseselerde liberalizmi yakıp kül etmeği bilecektir.
Halk kendisine hürriyet adı altında her türlü müsaade ve müsamahada bulunulduğunu görünce kendisini hükümdar tahayyül ederek yolunun üzerindeki iktidara saldırdı. Fakat tabii diğer bütün körler gibi birçok engellere rastladı. Bir kılavuz arama telaşına kapıldı. Eski durumuna dönme idrakine asla sahip olmadı ve bütün iktidarım bizim ayaklarımızın altına attı. Bizim «büyük» ismini verdiğimiz Fransız ihtilalim hatırlayın. Onun hazırlanmasındaki sırlar bizce gayet iyi bilinmektedir. Çünkü o tamamen bizim ellerimizin eseridir.
O vakitîenberi daima Dünya için hazırladığımız Siyon kanından müstebid kral lehinde, en sonunda bizden bile dönmeleri için halkı bir hareketten diğerine sevkediyoruz.
Bu gün biz enternasyonal bir güç olarak yenilmez bir durumdayız. Çünkü herhangi bir devletin hücumuna uğrarsak diğer devletler tarafından destekleniriz. Yahudi olmayan halkların; kuvvet karşısında yaltakçılık ettikleri halde zayıfların karşısında merhametsiz olmak, hatalar dan kaçınmaz ve cürümlere karşı müsamahakar, hür sosyal sistemin muhaliflerine tahammü! etmeğe isteksiz oldukları halde cesur bir istibdadın şiddeti altında dîn uğrunda ölen kimse kadar sabırlı olmak gibi hususlarda derin alçaklık içinde bulunanları bize bağımsızlık için yardım eden vasıflardır. Bugünün başbakan diktatörlerine sabırla katlanan ve onların suiiistimallerine tahammül eden Yahudi olmayan haklar, bunların en az bir kısmı için yirmi kralın kafasını uçururlardı.
Halk kitlelerinin bu mantıksız, birbirini tutmaz hali, aynı mahiyette görünen olaylar karşısındaki tutumu nasıl izah edilebilir?
Bu, diktatörlerin kendi ajanları vasıtası ile halkların kulağına bu suiistimaller ile devlete verecekleri zararın halkların refahı, onların hepsinin enternasyonal kardeşliği, onların dayanışması ve haklarının eşitliği gibi yüksek bir gaye ile olduğunu söylemeleri vakıası ile izah edilebilir. Tabiî onlar bu birleşmenin sadece bizim hakimiyetimizdeki idare altında başanlınası gerektiğini söylemezler.
Böylece halk dürüst kimseleri mahkum eder ve suçlu kimseleri suçsuz çıkarır, her ne isterse yapabileceğine gittikçe doha çok inanır. Bu durum sayesinde halk her türlü muvazeneyi yok eder ve her adımda karışıklık meydana getirir.
Hürriyet kelimesi insan topluluklarım her kuvvete, her çeşit otoriteye, hatta Aflah'a ve yaratılış kanunlanna karşı savoşa sevkeder. Bunun içindir ki biz krallığımızı kurduğumuz zaman, zalim bir prensip ifade eden ve kitleleri kana susamış hayvanlar haiine getiren bu kelimeyi hayat lugatından silmeğe mecbur olacağız.
Gerçekten bu hayvanlar her zaman kan içip doydukiarında yeniden uykuya dalarlar ve o zamanlarda zincirlerine kolaylıkla vurulabilirler. Fakat onlara kan verilmezse uyumazlar ve mücadeleye devam ederler.
PROTOKOL 4
Her cumhuriyet bir takım safhalardan geçer. Bunların birincisî, oraya buraya atılan kol avamın ilk günlerdeki çılgınca Öfkesinî ihtiva eder. İkincisi, demagoji safhasıdır ki, bundan anarşi doğar ve bu da kaç;nılmaz olarak istibdada götürür. Artık kanunî ve açıktan açığc ve bundan doiayı mes'uliyeti haiz bir istİbdaC değil, fakat görünmeye ve esrarlı bir şekilde gizlenmiş, bununla beraber bir gizii teşkilatın ellerinde olduğu hissedilen bir istibdad. Bunun hareketleri bir paravana gerisinde ve her çeşit ajanın arkasında çalıştığı nisbette vicdansızca olur. O ajanları değiştirmek sadece zararsız değil, fakat devamlı değiştirme sayesinde uzun müddetli hizmetlerin mükafatlandırılması için kaynakların harcanmasını önlediğinden gizti kuvvete gerçekten yardımcıdır da.
Görünmeyen bir kuvveti kim ve ne gibi bir durumda devirebilir? Bizim kuvvetimiz tamamen böyle bir kuvvettir. Yahudi olmayanların masonluğu, bir paravana olarak bize ve amaçlarımıza körü körüne hizmet eder. Fakat kuvvetimizin hareket planı, hatta onun tam hedefi .bütün halk için bilinmeyen bir sır olarak duruyor.
Hürriyet de; Allah'a îman ve insanların kardeşliği temeline dayansa, yaratılışın insanları, derecelere ayıran kesin kanunları tarafından reddedilen eşitlik telakkisine bağlanmasa, zararsız olarak ve halkın refahım bozmaksızın devlet ekonomisindeki yerini alabilirdi. Böyle bir îmanla bir halk toplumu dînî idare mıntıkaiarının vesayeti altında idare edilebilir ve Allah'ın yeryüzünde tertip ettiği nizama itaat ederek manevî çabanın rehberlik eden eli altında rahat ve saygılı bir şekilde yürürdü. Bu sebepledir ki bütün îmanların ei altından mahvına çalışmak, Yahudi olmayanların kafalarından Allah ve maneviyat dkşüncelerini koparmak ve onların yerine aritmetik hesaplar ve maddî ihtiyaçları yerleştirmek bizim için zaruridir.
Yahudi olmayaniara düşünme ve farkına varma hususunda vakit bırakmamak için onların akimi sanayi ve ticarete çevirmelidir. Böylece bütün milletler kar peşinde ve yarışında bütün bütün yutulacaklar ve müşterek düşmanlarım farketmiyeceklerdir. Fakat yine de hürriyetin Yahudi olmayanların toplumlarım parçalayıp yıkması için sanayii spekülatif temele oturtmalıyız. Netice olarak sanati ile topraktan ne çıkarılmış ise onların ellerinden kayarak spekülasyona yani bizim sınıflarımıza geçecektir.(Protokollar Forma: 3)
Üstün gelmek için yapılan şiddetli mücadele ve ekonomik hayata yayılacak sarsıntılar rıureketli, soğuk ve merhametsiz toplumlar meydana getirecektir ve şimdiden getirilmiştir de. Bu toplumlar yüksek siyasete ve dîne karşı kuvvetli bir nefret besleyeceklerdir. Onların yegane kılavuzu kar yani altın'dır, onunla elde edecekleri maddî zevklerden dolayı ona tapacaklardır. Sonra vakti gelince Yahudi olmayanların aşağı tabakaları, iyiyi elde etmek için değil, hatta servet kazanmak için değil, fakat sadece imtiyazlıtara karşı kinlerinden dolayı, bizim iktidar rakiplerimiz olan Yahudi olmayanların alimlerine karşı bizi takip edeceklerdir.
PROTOKOL 5
Bozulmanın her yere girdiği, zenginlerin sadece yarı dolandırıcılık düzenlerinin becerikli sürpriz taktikleri ile kazanç sağladıkları, gevşekliğin hüküm sürdüğü, ahlakın gönüllü olarak kabul edilen prensiplerle değil cezaî tedbirler ve sert kanunlarla muhafaza edildiği, îman ve memlekete dair duyguların kozmopolit inançlarla silindiği toplumiara ne şekilde bir idare tarzı verilebilir? Bu toplumlaro biraz sonra anlatacağım istibdaddan başka ne şekilde bir idare verilebilir? Biz cemiyetin bütün güçlerim ellerimize alabilmek için sıkı bir şekilde merkezleştirilmiş bir hükümet meydana getireceğiz, tebamızın siyasî hayatinin bütün faaliyetlerini yeni kanunlarla mekanik bir tarzda düzenleyeceğiz. Bu kanunlar Yahudi olmayanlar tarafından tanınmış olan bütün müsamaha ve hürriyetleri birer birer geri alacak ve bizim krallığımız herhangi bir anda ve her yerde bize söz ile veya fiilen karşı gelecek olan herhangi bir Yahudi olmayan şahsı yok edecek derecede muhteşem bir istibdad ile temayüz edecektir.
Benim söylediğim şekilde bir istibdadın bu günkü gelişme durumu ile bağdaşamıyacağı bize söylenecektir. Fakat ben size bunun olacağtnı ıspat edeceğim.
Halk, tahtlarında oturan krallara Allah'ın iradesinin izharı olarak baktığı zamanlarda kralların müstebid iktidarına mırıldanmadan itaat ederlerdi. Fakat biz onların kafalanna kendi hakları mevzuunda telakkiler îma ettiğimiz günden beri tahtların sahiplerim alelade şahıslar gibi görmeğe başladılar. Biz onları Allah'a îmanlanndan da uzaklaştırdık. O zaman iktidarın kuvveti halkın sahip olduğu sokaklara fırlatıldı ve bizim tarafımızdan ele geçirildi.
Bundan başka kurnazca dalavereler ile ortaya konan teori ve sözler vasıtası ile, genel hayatın düzenleriyle ve her çeşit diğer desiseler ile kitleleri ve fertleri yönetmek sanatı gibi bizim idareci beynimizin uzmanlarına ait olan hususlarda Yahudi olmayanlar bir şey anlamazlar. Analiz ve müşahadeler, küçük çıkarlar üzerinde hassasiyetle durma gibi maharetlerde bizim rakibimiz yoktur. Siyasî faaliyet planları çizmede ve dayanışmada bizimkihden fazlası mevcud değildir. Bu hususta yalnfz Cizvitler bizimie mukayese edilebilir. Fakat biz kendi gizli teşkilatımızı daima gölgede tutarak, onları açık bir teşkilat olmaları sebebiyle düşüncesiz avamın gözünden düşürmek yolunu bulduk. Bununia beraber muhtemelen Dünya için kendi hükümdarı kim olsa aynıdır. Katoliklerin başı da olsa bizim Siyon kanından müstebidimiz de olsa. Fakat biz seçilmiş kavime bunu bir kayıtsızlık mevzuu yapmak çok uzaktır.
Bir zaman için dünyadaki bütün Yahudi olmayanların bir koalisyonu bizimie belki başarılı bir şekilde mücadele edebilirdi. Fakat onların aralarında mevcud ve kökleri şimdi asla koparılıp çıkarılmayacak derecede derine atılmış olan anlaşmazlıklar sebebiyle bu tehlikeye karşı emniyette bulunmaktayız. Biz, Yahudi olmayanların şahsî ve kavmi hesaplarım, son yirmi yüzyıl boyunca besleyip çok geliştirdiğimiz dinî ve ırkî kinlerim birbirlerinin karşısına çıkardık. Bu sebepledir ki bize karşı kolunu kaldıran herhangi bir yerdeki bir devlet destek görmeyecektir. Onların her biri hatırlannda tutmalıdır ki bize karşı herhangi bir anlaşma kendisi için faydasız olacaktır. Biz çok kuvvetliyiz. Bizim kuvvetimizden kurtuluş yoktur. içinde bizim esrarlı elimiz bulunmadıkça milletler önemsiz bir hususi anlaşma bile yapamazlar.
Bizzat Allah tarafından bütün dünyanın idaresi için bizim seçildiğimizi peygamberler söylemiştir. Allah bizi bu vazifeyi görebilecek bir zeka ile teçhiz etti. Hasım tarafta bir zeka olsaydı bize karşı hala mücadele edebilirdi. Fakat öyle olsa da yeni gelen bir kimse eskidenberi yerleşmiş olan bir kimse ile denk olamaz. Bu sebeple aramızdaki mücadele, dünyanın bu güne kadar asla görmediği şekilde merhametsiz olacaktı. Evet onların zekösı çok geç yetişmiş oiacaktı. Bütün devlet mekanizmalannın tekerlekleri bir motor kuvveti ile hareket ettirilir ki o bizim ellerimizdedir. Devlet mekanizmalarının bu motoru altındır. Siyon Liderlerimiz tarafından icad edilen politik ekonomi ilmi uzun zamandanberi sermayeye şahane nüfuzunu vermiş bulunmaktadır.
Sermayenin engelsiz olarak işletilmesi için o, sanayi ve ticarette inhisar tesis etmek hususunda, hür olmalıdır. Bu, şimdiden görünmez bir el tarafından dünyanın her tarafında İcra safhasına konulmaktadır. Bu hürriyet, sanayi ite meşgul olanlara siyasî bir kuvvet verecek, bu da halka baskı yapmağa yardımcı olacaktır. Bu günlerde halkları silahsızlandırmak onları harbe sevketmekten, alevler içinde yanan ihtirasları bizim menfaatımıza kullanmak onların ateşini söndürmekten ve başkalannın fikirlerini alıp onların manalarım bize uygun şekilde değiştirmek onları kökünden kazımaktan daha ehemmiyetlidir.
Yöneticiliğimizin en mühim amacı şu hususları ihtiva eder: Halkın zihnini tenkid İle bozmak, onu mukavemet uyandıran ciddî düşüncelerden uzaklaştırmak, zihnî kuvvetleri boş nutukların sahte savaşı ile meşgul etmek.
Her çağda dünya halkları da fertler gibi sözleri iş şeklinde kabul etmişlerdir. Çünkü onlar genel arenadaki gösteri ile tatmin olurlar ve vadleri icraatın takib edip etmediğine nadiren dikkat ederler. Bundan dolayı biz halka söz İle hitab edilecek müesseseler kuracağız ve bu mü
esseseler gelişmeye olan faydalarının beliğ delilini vereceklerdir.
Her yöndeki bütün partilerin serbest dış görünüşlerini zahiren kabulleneceğiz ve bu dış görünüşlere nutuklarda ses vereceğiz. Nutuk veren kimseler o kadar konuşacaklar ki dinleyicilerin sabrım tüketecek ve nutka karşı bîr nefret hasıl edeceklerdir.
Kamuoyunu avucumuzun içine almak gayesiyle her taraftan birbirlerine zıd fikirleri netice çıkamayacak şekilde karşı karşıva getirerek, bu karışıklık içinde Yahudi olmayanların başlarınin dönmesi ve her çeşit siyasi mevzularda hiç bir fikir sahibi olmamanın en iyi hal olduğu kanaatine varmaları için, yeterli bir zaman boyunca çahşarak onları şaşkın hale getirmeliyiz. Halkın siyasî mevzuları anlamaması gerekmektedir. Çünkü o mevzular yalnız halkı idare edenler tarafından anlaşılır. İşte bu birinci sırdır.
Hükümetimizin başarısı için zarurî olan ikihci sır aşağıdaki hususları ihtiva eder: Millî başarısızlıkları, ihtirasları ve medenî hayat şartlarım çoğaltmak. Böylece keşmekeş doğuran bir durum içinde bir kimsenin nerede bulunduğunu bilmesi imkansız olacak ve neticede halk birbirlerini anlamaz duruma gelecektir. Bu tedbir başka bir yoldan da bize hizmet eder. Şöyle ki, bütün partilerin arasına anlaşmazlık eker, hala bize boyun eğmek istemiyen bütün toplu güçleri yerinden çıkarır ve işimize herhangi bir derecede engel olabilecek herhangi bir şahsî te
şebbüsün cesaretini kırar. Bize karşı şahsı teşebbüsten daha tehlikeli bir şey yoktur: Eğer o, arkasında bir dahîye sahipse böyle bir şahsî teşebbüs oralarına anlaşmazlık ektiğimiz, milyonlarca kişinin yapabileceğinden fazla şey yapar. Biz, Yahudi olmayan cemiyetlerin eğtimini o şekilde yönetmeliyiz ki her ne zaman şahsî teşebbüs isteyen bir mevzu ile karşılaşsalar meyus bir acz içinde elleri böğürlerinde kalsın. Çalışma hürriyetinin neticesi olan büyük cabalar bir başkasının hürriyeti İle karşılaşınca kuvvetleri tüketir. Bu çarpışmadan ağır ahlakî sarsıntılar, hareketler ve başarısızlıklar ortaya çıkar. Bütün bu vasıtalario Yahudi olmayanların kuvvetim o şekilde azar azar tüketeceğiz ki ontar bize Dünyanın enternasyonal iktidarım sunmaya mecbur olacaklardır. Bu durum herhangi bir şiddet hareketinde bulunmaksızın Dünyanın bütün devletierinin kuvvetlerini tedricen yutmağa ve bir üstün hükümet teşkil etmeğe bizi muktedir kılacaktır. Bu günün hükümdarları yerine bir hayalet dikeceğiz ki ona yüksek hükümet idaresi denilecektir. Onun elleri bir kıskaç gibi her istikamete uzanacak ve onun teşkilatı öyle muazzam ölçülerde olacaktır ki Dünyanın bütün milietierine boyun eğdirmekte başarısızlık göstermiyecektir.
PROTOKOL 6
Biz yakında büyük paraların hazineleri olacak muazzam inhisarlar kurmaya başlayacağız. Yahudi olmayanların geniş servetleri bile o derece bunlara dayanacaktır ki siyasî mahvoluşun ............... ertesi günü devlet kredileri ile birlikte batıp gideceklerdir.
Burada hazır bulunan ekonomistler, bu tertibin ehemmiyetim bir kere tasavvur edin!..
Bizim yüksek hükumetimîzi, bize gönüllü olarak İtaat eden kimseleri koruyan ve onlara iyilik eden bir durumda göstererek mümkün olan her yol ile onun önemini arttırmalıyız.
Siyasî bir güç olan Yahudi olmayanların aristokrasisi öldü. Bizim onu hesaba katmağa ihtıyacırruz yoktur. Fakat arazi sahibi olarak kendi kendilerine yeter oldukları müddetçe hala bize zararlı olabilirler. Bundan dolayı her ne pohasına olursa olsun onları topraklanndan uzaklaştırmak bizim için elzemdir. Arazi vergilerinin arttırılması ile arazilere borç yüklenerek bu amaç en iyi bir şekilde elde edilecektir. Bu tedbirler arazi sahipliğin! engelleyecek ve arazi sahiplerim aciz ve kayıtsız şartsız İtaat etme durumunda tutacağız.
Yahudi olmayanların aristokratları kendilerihi az ile tatmin etmekte irsî olarak kabiliyetsizdirler. Çabucak yanıp bitecek ve söneceklerdir.
Ayni zamanda ticaret ve sanayii, fakat en başta vazifesi sanayie mukabil bir kuvvet teşkil etmek olan spekülasyonu şiddetle himaye etmeliyiz. Spekülatif sanayiin yokluğu öze! ellerde sermayeyi çoğaltır ve toprağı emlak bankalanna borçluluktan kurtararak ziraatin eski haline gelmesine hizmet eder. Biz sanayiin hem emeği hem de sermayeyi araziden çekip çıkarmasını ve spekülasyon vasıtası ile Dünyanın bütün parasının elimize geçmesini bu suretle bütün Yahudi olmayanların proleterya saflanna attimasını arzu ediyoruz. O zaman Yahudi olmayanlar başka bir sebep için olmasa bile var olma hakkını elde etme için önümüzde eğileceklerdir. .
Yahudi olmayanların sanayiini tamamen çökertmek için Yahudi olmayanların arasına geliştirdiğimiz lüksü ve spekülasyonun yardımına getireceğiz. Çünkü lüks için hırslı talep, herşeyi yutup bitirmektedir. Biz işçi ücretlerini yükselteceğiz, fakat bu işçilere hiçbir menfaat sağlamıyacaktır. Çünkü biz aynı zamanda hayat için en lüzumlu şeylerin fiyatlannda da yükselme meydana getireceğiz ve bunun ziraat ve hayvancılıktaki gerileme sebebiyle olduğunu iddia edeceğiz. Ayrıca işçileri anarşiye ve sarhoşluğa alıştırarak istihsal kaynaklarım kurnazlıkla ve el altından derin bir şekilde mahvetmeğe çalışacağız. Aynı zamanda bu tedbirlerle yanyana olarak Yahudi olmayanların eğitim görmüş bütün güçlerini ortadan kaldırmak için her tedbiri alacağız.
Bu faaliyetlerin gerçek manalarının vaktinden önce Yahudi olmayanların gözlerine carpmamosı için bu faaliyetleri «işçi sınıfına hizmet hususunda ateşli bir arzu ve politik ekonominin büyük prensipleri» iddiaları ile maskeliyeceğiz. Politik ekonomide ise bizim ekonomik nazariyeSerimizin enerjik, bir propogandosı sürdürülmektedir.
PROTOKOL 7
Silahlanmanın hızlandıriiması ve polis kuvvetlerinin artırılmast yukarda bahsedilen planların yerine getiriimesi için tamamen elzemdirler. Biz istiyoruz ki Dünyadaki bütün devletlerde bizlerden başka ancak proleterya sürüleri bizim menfaatlarımıza bağlı birkaç, milyoner, polisler ve askerler bulunsun.
Baştanbaşa bütün Avrupa'da ve Avrupa ile münasebetleri vasıtası ile diğer kıtalarda karışıklıklar, anlaşmazlıklar ve düşmanlıklar meydana getirmeliyiz. Bununla biz iki menfaat etde ederiz. İlk olarak, istediğimiz yerde karışıklıklar meydana getirmek veya sükuneti temin etmek kuvvetine sahip olduğumuzu iyice bilecek olan bütün memleketleri kontrol altında tutabiliriz. Bütün bu memleketler bizde kaçınılmaz bir baskı gücü görmeğe alıştıktırlar. İkinci olarak da siyasî vasıtalarla ekonomik anlaşmalarla veya borç yükümlülükleri ile her devletin kabmelerinde gördüğümüz bütün iplikleri entrikalarımızıa karmakarışık bir hale getireceğiz. Bu hususta başanya ulaşmak için müzakereler ve anlaşmalar sırasında büyük kurnazlık ve tesir kullanmalıyız. Fakat «resmî lisan» denilen hususlarda bunun zıddı taktikleri kullanacak, dürüstlük ve uysallık maskesi takınacağız. Dikkatlerine sunduğumuz şeylerin yalnız dışına bakmaya alıştırdığımız Yahudi olmayan millet ve hükümetler bu durumda bizi hala insan soyunun iyilik edici ve kurtarıcıları olarak kabule devam edeceklerdir.
Bize karşı muhalefet hareketlerinin hepsine, buna cür'et eden memleketin komşularınin ilan edeceği bir harb ile cevap verme durumunda olmalıyız. Fakat eğer o komşular da bize karşı gelme tehlikesine atılırlarsa o zaman bir Dünya harbi ile mukavemet göstermeliyiz.
Siyasette başarının başlıca sebebi teşebbüslerindeki gizliliktir. Diplomatın sözü işlerine uymamalıdır.
Biz ihmal edilebilecek birkaç istisnası ile şimdiden tamamen ellerimizde olan basın vasıtası ile gizlice suflörlük ettiğimiz ve kamu oyu oiarak takdim edeceğimiz şeyle, istediğimiz sonuca şimdiden yaklaşmakta olan geniş bir şekilde tasarlanmış planımızın gösterdiği yönde faaliyette bulunmaya Yahudi olmayan hükü metleri mecbur etmeliyiz.
Avrupa'nın Yahudi olmayan hükümetlerim kontrol altında tutma sistemimiz kısaca şöyle özetlenebilir: Onlardan bir tanesine karşı kuvvetimizi yıldırıcı teşebbüslerle göstereceğiz. Hepsine karşı ise; eğer bize karşı umumi bir ayaklanmaya imkan verirsek, Amerika, Çin ve Japonya topları ite cevap vereceğiz.
PROTOKOL 8
Hasımlarımızın bize karşı kullanabilecekleri bütün silahlar ile kendimizi silahlandırmalıyız, Anormal bir şekilde küstahça ve haksız görünecek hükümler söylemeğe mecbur kalacağımız haller için kanunî terimler lügatından en ince ifade gölgelerim ve düğümlü noktaları bulup çıkarmalıyız. Çünkü bu kararların kanunî şekle dökülmüş en yüksek ahlak prensipleri olarak görünecekleri ifadeler içinde ileri sürülmeleri mühimdir. Bizim yöneticiliğimiz, aralannda çalışmağa mecbur olacağı bütün medeniyet kuvvetleri ile kendini kuşatmalıdır. O, kendisini siyasî konuların yazarları, hukuk tatbikatçıları, idareciler, diplomatlar ve nihayet bizim Özel okullarımızda hususî üstün talim ve terbiye görmüş kimseler ile kuşatacaktır. Bu kimseler sosyal yapının bütün sırlarının bilgisine sahip olacaklar, siyasî alfabeler ve sözler ile tertip edilecek her lisanı bilecekler, insan mizacının üzerinde işlemeğe mecbur olacakları bütün hassas telleri ile beraber, bütün derinliklerinaen haberdar olacaklardır. Bu teller Yahudi olmayanların düşünüş şekli, onların temayülleri, kusurları, kötü huyları, meziyetleri, sınıf ve durumlarının hususiyetleridir. Söylemeğe lüzum yoktur ki otoritenin yukarda bahsettiğimiz kabiliyetli yardımcıları, kendilerinin idarî işlerim, o işlerin gayesinin ne olduğunu düşünme zahmeti vermeksizin ve o işlerin ne için lüzumlu otduğunu asla incelemeden yapmağa alıştırılmış olan Yahudi olmayan kimseler arasından alınmayacaktır. Yahudi olmayanların idarecileri kağıtları okumadan imzalarlar ve onlar ya ücret için veya İhtiras sebebiyle hizmet ederler.
Biz hükümetimizi İktisatçıların tüm dünyası İle kuşatacağız. Şu sebeple k,i iktisadî ilimler. Yahudilere verilen öğretimin başlıca mevzuunu teşkil ederler. Yine bizim etrafımızda bankerler, sanayiciler, sermayedarlar ve bilhassa milyonerlerin tüm kadrosu bulunacaktır. Çünkü esasında herşey rakamlar meselesi ile halleledilecektir.
Devletimizde sorumlu mevkileri Yahudi kardeşlerimize tevdi etmekte herhangi bir tehlike mevcud olmayacağı zamana kadar, bir zaman tehlike mevcut olmayacağı zamana kadar, bir zaman için bu mevkileri mazisi kötü şöhreti kendileri ile halk arasında bir uçurum teşkil eden şahısların ellerine vereceğiz. O şahıslar eğer bizim emirlerimize itaat etmezlerse cezaî sorumluluk ile veya ortadan kaybolma durumu ile karşılaşacaklardır. Bunlar o şahısları son nefeslerine kadar bizim menfaatlerimizin müdafii yapmak içindir.
PROTOKOL 9
Prensipterimizin tatbikinde içinde yaşaaiğınız ve faaliyet gösterdiğiniz memleketin halkının karakterine dikkat edin. Bu prensiplerin umumî bir şekilde ve aynen tatbiki halkın bizim modelimizde yeniden eğitilmiş olacağı zamana kadar başarılı olamaz. Fakat göreceksiniz ki bunların tatbikine tedbirli bir tarzda yaklaşarak on sene geçmeden en sabatkar karakter değişecek ve halen bize İtaat ettirmiş olduklarımızın soflarına yeni bir halk toplumu daha eklenecektir.
Aslında bizim masonik parolomızın ifadeleri olan liberal kelimeler yani «hürriryet, eşitlik, kardeşlik», biz krallığımızı kurduğumuz zaman bizim tarafımızdan artık birr parola teşkil etmeyen ve sadece bir idealizm ifade eden sözler haline yani «hürriyet hakkı, eşitlik vazifesi, kardeşlik ideali» şekline çevrilecektir. Böylece o şekle sokulacaktır ki boğayı boynuzlarından yakalamış olacağız ............... Biz şimdiden kendimizinkinden başka her çeşit idareyi, her ne kadar onlardan çoğu hukukan mevcud bulunuyorlarsa da, fiilen yok etmiş bulunuyoruz. Şimdiki zamanda eğer herhangi bir devlet bize karşı bir itirazda bulunursa, bu durum bizim önceden verdiğimiz yetki ve bizim emrimiz iledir. Çünkü onların Yahudi düşmanlığı küçük yaştaki kardeşlerimizi terbiye etmemiz hususunda bize gereklidir. Daha fazla açıklamaya girmeyeceğim Çünkü bu mesele aramızda birçok defalar müzakere mevzuu teşkil etmiştir.
Faalivetlerimizin sahasını sınırlayacak engeller mevcud değildir. Bizim üstün hükümetimiz kabul edilen terminolojide kuvvetli ve tesirli —diktatörlük— kelimesi ile vasıflandırılan kanun dışı şartları içinde bulundurur,