Sorun Söyleyelim

Dr.Yalnızefe

Dost Üyeler
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,339
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Değerli Arkadaşlar,
Bu bölümde güncel sağlık sorunlarınız yer alacaktır....
Her türlü sağlık sorununuzu burada paylaşabilirsiniz..
Bende elimden geldiğince size tıbbi destek vermeye çalışacağım.....
Sağlıklı günler dilerim.....
 

Göktuğ

Halkla İlişkiler
Katılım
20 Şub 2008
Mesajlar
1,534
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
Anadolu
İlk soru benden olsun ozaman =)

Mide ülseri ve 12 parmak bağırsağı ülseri hakkında bilgi istiyorum hocam.
 

Dr.Yalnızefe

Dost Üyeler
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,339
Tepkime puanı
0
Puanları
0
En kısa zamanda ayrıntılı bilgi vereceğim..
Saygılarla sağlıklı günler dilerim...
 

kerem71

Guest
Katılım
25 May 2008
Mesajlar
1,739
Tepkime puanı
0
Puanları
0
tşkler hocam inanın güzel bir paylasım tşkler
 

Dr.Yalnızefe

Dost Üyeler
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,339
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Ulser (mide, duedonum, gastrik)

Stres ve beslenme alışkanlıkları ile yakın ilişkili olduğu kabul edilen ülserlerin, son yıllarda Helikobakter pilori (Helicobacter pylori) adı verilen bir mikrop (bakteri) tarafından meydana getirildiği ve antibiyotik tedavisi ile bu hastalığın tedavi edilebileceği üzerinde yoğunlaşılmıştır. Ancak yapılan çalışmalar ve alınan sonuçlar bu bakterinin çevremizde çok yaygın olarak bulunduğunu ve tedavi edilse bile çok kısa sürede tekrar vücuda girdiğini göstermiştir. Sonuçta tek başına bu bakterinin ülser nedeni olmadığı kabul edilmektedir.
Ülserler genelde duodenumun (ince bağırsağın ilk bölümü) başlangıcında, midenin çıkışında gelişirler. Midede daha nadiren gelişmektedirler. Her iki durumda da ülser gelişen bölümdeki dokular, mide asidine karşı duyarlı hale gelirler. Kesin tanı endoskopik inceleme (gastroskopi) ile konur. Ülserler kendiliğinden kaybolabilir ve tekrar gelişebilir. Aktif durumda olduklarında, yemek yemekle kaybolan ağrılara neden olurlar. Ağrının yanı sıra ağızda ekşime, yanma gibi hoş olmayan şikayetlere de neden olabilirler.

Klasik tedavide bir çok ilaç kullanılmaktadır: antasitler, yüzeyi kaplayıp koruyan ilaçlar, spazm gidericiler ve en sık olarak da midenin asit üretimini engeleyen ilaçlar.

Aşağıdaki öneriler ülserli hastaların tedavilerine yardımcı olarak kullanılabilir:

- Kafeinli veya kafeinsiz her türlü kahveden ve tüm kafein içeren besinlerden uzak durun. Alkol, sigara kullanmayın.

- Aspirin ve benzeri ilaçlardan ve non-steroidal anti-inflamatuvar ilaçlardan (naproksen içerenler, diklofenak içerenler gibi) uzak durun. Ağrı kesici olarak asetaminofen (acetaminophen) grubu ilaç kullanın.

- Çay yerine nane çayı için.

- Size süt içmeniz önerilse de kesinlikle içmeyin, çünkü süt mide asit salgısını arttırır.

- Daha sık ancak daha az yemek yiyin. Uzun süre midenizin boş kalmamasına dikkat edin.

- Sarısabır (Aloe vera) suyu içebilirsiniz. Bu ülserin iyileşmesine katkıda bulunur. Ancak yüksek dozda kullanıldığında ishale neden olur. Bu nedenle her yemekten sonra 1 çorba kaşığı alınabilir.

- Bal, ülser tedavisinde kullanılabilen en etkin ilaç ve yiyeceklerden birisidir. Her yemekten sonra 1 çorba kaşığı çiçek balı yendiğinde ve buna 6 ay süresince devam edildiğinde hastaların %96 sında nedbe dokusu bırakmadan tam bir iyileşme olduğu gözlenmiştir. Ayrıca tedaviye başladıktan bir kaç gün sonra hazımsızlık, ağrı ve yanma - ekşime gibi şikayetler ortadan kalkmaktadır.

- Stres ve sıkıntıdan uzak bir hayat yaşamaya çalışın.

Bu sadece bir başlangıç..
Konu ile alakalı daha ayrıntılı bilgi de vereceğim...
Saygı ve sevgilerle...

Sağlıklı günler dilerim..

 

Dr.Yalnızefe

Dost Üyeler
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,339
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Helicobacter pylori: Midemizin gizli sakini

1982 yılında kendisini denek yaparak mide ülserinin nedeni konusundaki teorileri yıkmaya çalışan Barry Marshall bu buluşundan 23 yıl sonra Nobel Tıp Ödülü’ne kavuştu

Bundan 24 yıl önce Avustralyalı tıp doktoru Barry Marschall Helicobacter pylori bakterisinin bir kültürünü bizzat yutarak bu bakterinin akut gastrite neden olduğunu kendi üzerinde gösterdi. Kendisiyle birlikte Patolog arkadaşı Robin Warren’ı bu fikre getiren olay takip ettikleri hemen hemen tüm gastri, ülser ve mide kanseri hastalarının midesinde bu mikroorganizmaya rastlamış olmalarıydı. O dönemde bilim dünyası bu açıklamaya şüphe ile yaklaşmıştı, çünkü mide ve onikiparmak bağırsağı ülseri ile benzeri rahatsızlıkların temel nedeni olarak aşırı asit salgısı gösteriliyordu. Dahası bu kadar aşırı asidik bir ortamda bir eninde sonunda bir canlı organizma olan bir bakteri nasıl yaşayabilirdi ki? Ne var ki, geçen zaman bu iki arkadaşı haklı çıkardı ve sonunda 2005 yılında bu buluşlarından dolayı Nobel Tıp Ödülü ile onurlandırıldılar.

Eskiden ülser hastaları hekimlerin devamlı müşterisi olma niteliğini kazanıyordu. Günümüz bilgilerin ışığında ise bu bakteriye yönelik antibiyotik tedavisinin de eklenmesiyle ülser artık kronik bir hastalık olmaktan çıkarıldı. Yine Helicobacter’in bulunmasıyla daha önceleri ülserin doğrudan faili gibi görülen stres ve sigara gibi nedenler artık daha ziyade risk faktörü olarak anılmaya başlandı. Midesinde yerleşik Helicobacter bulunduran kişiler bu gibi risk faktörlerinin yanında bazı ilaçlara da (ağrı kesiciler, aspirin, antiromatizmal ilaçlar gibi) aşırı hassasiyet gösterebilmekte ve sonuçta bu uyaranlarla ülser oluşumu tetiklenebilmektedir.

Dünya toplumunun yaklaşık yarısının bu bakteriyi midesinde barındırdığı hesaplanmaktadır. Bu özelliğiyle Helicobacter pylori dünyanın en yaygın enfeksiyon hastalığı olma özelliğini taşıdığı da söylenebilir. Yine de bu bakterinin bağırsağımızda bol miktarda bulunan ve normal bağırsak florasını oluşturan diğer bakteriler gibi bulunduğu bölgede birtakım fizyolojik işlevlere de hizmet edip etmediği merak konusu. Bir milimetrenin 3000’de biri büyüklüğündeki Helicobacter pylori mide mukozası içerisinde yaşarken kendisini mide asidinden korumak için bazik tabiatlı amonyakla kaplı bir hücre zarına sahip. Kişiden kişiye geçişin daha erken çocukluk çağında, olasılıkla eksik hijyen ve aile içi ortak çatal-kaşık kullanımı gibi davranışlarla, ortaya çıktığı düşünülüyor. Bakterinin iğneye benzer çıkıntıları ile mukoza hücrelerine temas etmesiyle bağışıklık sistemini tetikleniyor ve enfeksiyon reaksiyonları ortaya çıkıyor. Asit salgısının artırıcı özellikleri yanında mukoza tabakasına zarar verici toksinler de sagılayan bakteri kronik bir gastrit tablosuna yol açıyor. Bu kronik gastrit manzarası hemen hemen tüm Helicobacter pylori taşıyıcılarında görülmekle beraber vakaların %80’i bunu hissetmeden yaşamlarını sürdürüyor. Geri kalan %20’lik toplumda ise mide ve bağırsak ülserleri ortaya çıkarken mide kanseri riski de artmış olarak bulunuyor.

Bazı insanlarda niçin hiç bulgu ortaya çıkmaması, bazısında ise tam aksine oldukça belirgin hastalık belirtilerinin bulunmasının nedeni tam olarak izah edilememiştir. Genel olarak artan yaş ile bulguların görülme olasılığının arttığı kabul edilebilir. Yer yer kişiden kişiye bakterinin gücünün (patojenite) de farklı olabileceği öngörülebilir. Çoğunlukla normal mide tedavisine klaritromisin ve amoksisilinden oluşan bir antibiyotik kombinasyonununun eklenmesi bu bakteriye karşı başarılı sonuç vermekle birlikte bakteri varlığı gösterilen herkese bu tedavinin uygulanması da tartışılır durumdadır. Bir görüş bulgu ve belirti vermemiş taşıyıcılara ancak yüksek risk grubunda yer alıyorsa veya yakın ailesinde bu tip bir hasta yer alıyorsa antibiyotik tedavisi rejiminin uygulanması yönündedir. Bu görüşün karşısında ise bulgusu olmayan kişilere kesinlikle antibiyotik verilmemesi gerektiğini savunanlar bulunmaktadır. İkinci görüşün dayanak noktası lüzumsuz antibiyotik kullanımının bakterilerde direnç oluşumunu kolaylaştıracağı ve giderek daha güçlü bakteri soyları ile karşı karşıya kalacağımız şeklindedir.

Mide şikâyetleri genellikle basit bir yanma-ekşimeden, kıvrandırıcı ve gece uykudan dahi uyandırabilen ağrılar ve yemek borusuna kadar uzanan yakıcı ağrılara kadar varabilmektedir. Rahatsızlığın ülser (mide mukozasında yara) mi yoksa halen gastrit (mide mukozasının basit enfeksiyonu) aşamasında mı olduğu, yerleşimin ağırlıklı olarak mide mi yoksa onikiparmak bağırsağında mı olduğu, ya da yemek borusuna kadar uzanıp uzanmadığı hakkında kesin bilgi ancak endoskopi ile elde edilebilir. Bunun için hastaya ince bir hortum şeklinde yutturulan tetkik aracının içerisindeki optik sistemler vasıtasıyla yemek borusundan onikiparmak bağırsağına kadar tüm bölgeler ayrıntılı bir şekilde gözle görülebilmektedir. Aynı zamanda cihazın ucundaki aletler ile alınan küçük bir mukoza örneği biyopsisinde Helicobacter varlığı ya da yokluğu da olarak araştırılabilmektedir. Sonuçta tedaviye antibiyotik eklenip eklenmeyeceğine de bu testin sonucuna göre karar verilebilmektedir.

Aslında mide şikâyetleri ile hekime başvuran hastaların yarısından çoğunun gerçekte organik bir rahatsızlığının bulunmadığı görülmüştür. Psikolojik ve psikosomatik bileşenleri de olan bu durumdaki kişilerin genel olarak birtakım uyarıcı faktörlere daha hassas tepki verdikleri görülmüştür. Mide –bağırsak sisteminin kas tabakası içerisine yerleşmiş olan özel sinir ağının özel egzersizlerle kontrol altına alınmaya çalışılması bu tip hastalarda çözüm olabilmektedir. Çok inatçı vakalarda psikoterapi gereksinimi doğabilir.

Son olarak mide şikâyetlerinde sıklıkla kullanılan ilaçlar ve bunların ne şekilde etkili olduğunu özetleyecek olursak:

Antiasitler: Çoğu magnezyum ya da alüminyum içeren şurup ya da çiğneme hapı şeklindeki bu ilaçlar mide asidini nötralize ederek uzaklaştırma yoluyla etkili olmaktadır.

H2-reseptör blokerleri: Başlıca simetidin, ranitidin ve famotidin etken maddelerini içeren bu grup asit salgılayan hücrelerde bu salgıyı uyaran histamin maddesi için özelleşmiş reseptörleri kapatarak etki göstermektedir.

Proton pompası inhibitörleri: Omeprazol, lansoprazol, pantoprazol şeklinde özetlenebilecek bu maddeler asit salgılayan hücrelerin doğrudan salgı pompasını bloke etmektedir. Asit salgısını bloke edici özelliği H2-reseptör blokerlerinden daha güçlüdür.

Prokinetik maddeler: Metoklopropamid ve domperidon gibi maddeler mide-bağırsak düz kaslarının hareketlerini uyararak mide boşalmasını hızlandırır ve mide ile yemek borusu arasındaki kapağı (kardiya) kasarak mide asidinin yemek borusuna kaçmasını engeller.

Spazmolitikler: Mebeverin ve N-butilskopolamin gibi kas gevşetici maddeler kramp tarzındaki ağrılar söz konusu olduğunda etkili olmaktadır.

Bitkisel reçeteler: Çok çeşitli ve kombine etkinlik gösterebilen bitki karışımları vardır. Örneğin, çok miktarda alınan nane ve kimyon yağının kramp çözücü etkisi vardır. Enginarın safra akışını hızlandırıcı dolayısıyla hazmı kolaylaştırıcı etkisi bulunmaktadır.
 

Dr.Yalnızefe

Dost Üyeler
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,339
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Mide yanmasi (ekşimesi)

Mide yanması 20 ile 50 yaş arasında birçok insanda görülen çok yaygın bir rahatsızlık. Midede yanma hissi yemekten önce, yemek sırasında ya da yemekten 2-3 saat sonra hissediliyor. Besinler, sindirim işlevinin bir gereği olarak midede ilk değişikliklere uğrayarak bağırsaklara gönderilmek için hazırlanıyor. Mide bu işlevi yerine getirirken iç yüzeyini kaplayan zarın altındaki salgı hücrelerini, besinlerin gerekli değişimini sağlamak üzere uyarıyor. Bu sırada oluşan bir dengesizlik, aşırı asit ortamına ve midenin kendini koruyamamasına yol açarak yanma hissine neden oluyor.

Büyüklerimiz midede yanma hissi duydukları zaman hemen bir lokma ekmek içi çiğnermiş. Ekmek içinin değil ama ağıza birşey atmanın doğru bir yöntem olduğunu belirten günümüz doktorları da az ama sık yemeyi öneriyorlar. Öğünleri küçülterek sık sık yemenin şikayetleri azaltacağını söylüyorlar.


Yemeğe daha fazla zaman ayırın. Ayaküstü değil, sofrada oturarak yiyin. Acele yemek mide işlevine zarar veriyor. Kendinize daha fazla zaman ayırıp yemek yemeyi bir zorunluluk değil de bir keyif anına dönüştürün.


Ağzınıza küçük lokmalar almak midenin sindirim için gerekli salgıları daha kolay üretmesine yardımcı olur. Lokmaları uzun uzun çiğneyin. Bu, midenizde şişkinlik ve ağırlık hissetmemenizi sağlar.


Sofradan tıkabasa doymadan kalkın. Mide boş bir torba olduğu için yemek yerken çiğnediğimiz besinler buraya ulaştıkça mide sürekli genişler. Eğer kemerinizi çok sıkmışsanız yanma hissi duymanız çok doğal. İçi dolu bir plastik torbayı düşünün. Tam ortasından bir ipi kemer gibi sıkıca bağlayın. Torba sağa ya da sola çekecek ya da aşağıya doğru sarkacaktır. Mide de aynı böyle... Bu nedenle ölçülü miktarda yemek yiyin.


Akşam öğününden hemen sonra damak kaçamakları yapmayın. Aksi takdirde mide gece boyunca çalışıp yorulur. Akşam yemeği ile uyku arası en az üç saat olmalı. Yani yemek yedikten en az 3 saat sonra yatın. Gece yatarken sağ yana dönerek yatmayın. Besinin mideye girişi sağ taraftan gerçekleştiği için yedikleriniz yeterince hazmedilemeyip mide borusunda yanma hissi oluşabilir.


Yemek yedikten sonra yere eğilmeniz gerekiyorsa dizlerinizi bükerek eğilin. Aksi takdirde mide işlevini gerektiği gibi yapamaz.


Yiyecek ve içeceklerin çok sıcak ya da soğuk olması mide sıvısına zarar verebilir. Bu nedenle yiyecek ve içeceklerin ılık olmasına özen gösterin.


Sigaradan uzak durun.



Yemekten sonra uzanmayın. Unutmayın, mide sıvısı yatay pozisyonu sevmez ve yanma hissi mide borusu yoluyla ağzınıza kadar gelebilir.


Bunlardan Uzak Durun



Hazmı kolay olmayan kızartmaları ve yağlı yiyecekleri sofranızdan uzaklaştırın. Ağır yağlı, fazla kremalı ya da soslu besinleri yemeyin. Çikolata, içerdiği yüksek dozdaki yağ ve kafein nedeniyle hassas mideye zarar vererek yanma hissine yol açıyor. Sütlü çikolata, daha az yağ içeren bitter çikolataya oranla daha tehlikeli olduğundan çikolata sevenler genelde sütsüz olanını tercih etmeli.


Kafeinli içecekler mide için çok zararlı. Kahve, çay ve kola gibi içecekler hassas mideyi yorar. Eğer mide yanmasından şikayet ediyorsanız ve kahve içmeden duramıyorsanız kafeinsiz kahveyi tercih edin.


Gazozlu içecekler ve asitli meyve sularını dikkatli için. Domates veya portakal suyu asitli olduğu için mide yanmasını şiddetlendirebilir. Bu nedenle sulandırarak ve balla tatlandırarak için.


Et suyu ile hazırlanmış çorbalardan uzak durun. Diğer çorbaları ise çok sıcak içmeyin. Ilınmasını bekleyin.


Alkol midedeki yanma hissini artırır. Hele mide boşken alkol kesinlikle almayın.


Çiğ soğan ve çiğ meyve de mide asidini artıran etkenlerdendir.


Şeker yemeyi seviyorsanız naneli olanları seçmeyin.


Mide ağrılarınıza son verecek sağlıklı ve dost besinlerle yemek yemenin keyfini çıkartabilirsiniz...


Karnabahar : Haşlanmış karnabahar, mideyi asit saldırılarından koruyarak tüm sorunları giderebilir. İçeriğinde bulunan gefarnato maddesi ülser ilacının hammadesi olarak kullanılıyor.


Lahana : Lahanayı çiğ olarak yemeyi tercih edin. İnce şeritler halinde doğrayıp salata yapın. Meyve presinde lahananın suyunu sıkıp aynı miktarda elma suyu ile karıştırın ve için. Lahana, ülser ve gastrit ilacı olarak biliniyor. Dörtte bir lahanayı yıkayıp kalın şeritler halinde doğrayın. 1 kerevizi soyup doğrayın. 1 havucu temizleyip dilimleyin. Lahana, kereviz ve havucu katı meyve presinde sıkıp sabah akşam suyunu için.


Patates : Çiğ patates suyu mide yanmasının doğal ilacıdır. Patatesi soyup katı meyve presinde suyunu sıkın. Su,havuç suyu ya da kereviz suyu ile karıştırıp için.


Elma sirkesi : Salatalarda ya da mezelerde elma sirkesi kullanın.


Maden suyu : Mide asidinin büyük bir bölümünü etkisiz hale getiriyor.


Ispanak : Ispanağı buharda pişirin ya da haşlayarak tüketin. Taze yapraklarını salata olarak yiyin.


Zeytinyağı :
Çiğ olarak kullanıldığında besinlerin midede kalma süresini azaltıyor ve yağların sindirimi için safra salgısını artırıyor.


Baklagil : Fasulye, bezelye ve mercimekte bulunan bioflavionid maddesi, midenin koruma faktörünü artırıyor.


Muz : Mideyi seven meyvelerin başında geliyor. Ara öğünlerde birer muz yemek, midedeki yanma hissini ortadan kaldırabilir. Muz, mide enzimleri ve hücrelerinin üretimini de artırıyor.


Kızarmış ekmek : Midenin salgıladığı aşırı asidi kurutarak yanma hissini gideriyor.


Meyankökü :
Güçlü bir mide koruyucusu.Yapılan son araştırmalara göre midedeki aşırı asitlenmeyi azaltıyor.

 

Dr.Yalnızefe

Dost Üyeler
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,339
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Zeytinyaği mide ülseri ve gastrite karşi da koruyor

Kalp ve damarların yanında, cildin, karaciğerin ve sinir sisteminin en iyi besinsel dostlarından biri olan zeytin ve zeytinyağının mide için de son derece yararlı olduğu gösterildi. İspanyol bilim adamlarının yaptığı bir çalışmada sızma zeytinyağının gastrit (mide yanması) ve mide ülserine neden olduğu iyi bilinen Helicobacter Pylori isimli mikroorganizmaya karşı mideyi koruyucu ve tedavi edici olduğu gösterildi.

Öncelikle bu mikrobu laboratuvar şartlarında sızma zeytinyağı ile karşılaştıran bilim adamları özellikle yağın içerisindeki antioksidan maddelerin H. Pylori nin üremesini engellediğini fark ettiler. Bu etkiye neden olan fenolik bileşikler aynı zamanda yeşil ve siyah çay, üzüm suyu, iyi kalitede kızılcık, yabanmersini, böğürtlen, kiraz vb. koyu renkli meyvelerin kendilerinde ve sularında da bol miktarda bulunmaktadır. Ancak zeytinyağının iyileştirici ve ülser/gastritten koruyucu gücünün sadece fenolik bileşiklerden ibaret olmadığı da başka bir gerçek.

Çalışmanın yayımlandığı Journal of Agricultural and Food Chemistry (Tarım ve Gıda kimyası dergisi) de ayrıca zeytinyağının içindeki bu fenolik bileşiklerin midenin asit ortamında saatlerce bozulmadan kalabildiği ve midede bulunan H. Pylori bakterisi savaştığı da ifade edilmiş. Zeytinyağının içerisindeki bu fenolik bileşikler antibiyotik direncine sahip bazı bakteri türleri üzerine dahi öldürücü etki göstermiştir.

Zeytin ve zeytin ürünlerinin çok zaman geçmeden (tarihte olduğu gibi) bir kez daha ilaç (şifa) muamelesi göreceği günler yakındır. O günlerde zeytin ve zeytinyağı ithal eden bir ülke durumuna düşmemek için zeytinliklerimizi yazlıklara dönüştürme acımasızlığının kısa zamanda durdurulması çok önemlidir. Tıbbın elinde tüm teknolojik ve bilimsel çalışmalara rağmen henüz zeytinyağına benzer bir ilaç bulunmamaktadır.
 

Dr.Yalnızefe

Dost Üyeler
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,339
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Sevgili Göktuğ kardeşim,
Gecikme için kusura bakma..
Umarım bu bilgilerle biraz olsun gönlünü almış olurum...
Saygı ve sevgilerle...
Sağlıklı günler dilerim...
 

Kartal Gözü

Dost Üyeler
Katılım
6 Eki 2008
Mesajlar
1,388
Tepkime puanı
0
Puanları
0
sayin doktor yanliz efe,

benim mide rahatsizligim cok kucuk yaslarda basladi halen devam ediyor. onceleri midem agrirdi, sonra sonra agri olmamaya basladi.

asiri halsizlik ve yorgunlugum vardi. ama sebebini anlayamiyordum. kan bagisi icin hastaneye gitiigimde kan sayimin cok dusuk oldugu muhakkak bir hemotoloji kontrolunden gecmeni istediler, tabi kan almadilar.

bu sekilde tedaviye basladigimizda yapilan tum tetkikler sonucunda midemde surekli ve sizinti seklinde knamalar oldugu bu nedenle kan kaybindan halsiz ve yorgun oldugum tespit edildi. midem tedavi edilirken, kan tedavisi de yapildi.

aradan gecen bir kac yilda ayni sikayetler yeniden basladi, midemden kaynaklaniyor olabilecegi endisesi ile baslattigim muayenemde heliko bakter tespiti yapildi, yine kan degerlerim dusuktu, antibiyotik tedavisi ve kan degerlerinin yukseltilmesi sonucunda bir kac yil daha rahatladim.

bu bir kac yil icinde yukseltilen b12 vitamini degerlerim doktorlarin soyledikleri surenin altinda bir surede alt seviyenin altina iniyor. mesela doktor tamam bu sana 10 yil yeter diyor, ama ben 3 veya 4 senede gene ayni rahatsizligi yasiyorum.

daha saglikli sonucu soyle belirteyim, b 12 966 ust sinirinda ben igneleri g yerine 10 tane yaptirmisim, 8000 seviyelerine cikmisti, ancak son enjeksiyondan 15 gun sonra olculdugunde bu deger cikti. doktorum 10 sene rahat edersin dedi, 3 sene sonra 500 seviyelerine inmisti.

en son iki sene once gastroloji doktorum, hala akli almaz nasil bu mide agrimaz diye isyan eder, her seferinde bir kac hiperemik bolge gorur, bana kizar, b12 vitaminin ulkemizde cok dusuk oldugunu dodex ignelerimi surekli yaptirmam gerektigini ve alti aylik aralar ile midemin tedavi edilmesi gerektigini soyledi. son seferde heliko bakter olmamasina ragmen midemde gene bir kac bolgede hiperimik goruntu vardi. heliko olsada olmasada degisen bir durum yok benim icin. hala midem agrimiyor.

gunluk yasantimda ilac kullanmiyorum, aspirin dahil, zaman zaman olan refluyu de ilik su ile ve uygun yastik ile sanirim gecirdim simdilerde rahatim.

ne olacak benim halim, her ay igne olmaya, her 6 ayda yaralarimi tespite gidiyorum, nasil iyilesecegim?

benim doktorum ne yazikki kolon kanseri, ona bunun için sizlanamiyorum, onun derdi daha buyuk, sanirim siz anlarsiniz halimi. hep ayni doktora gittigim icin dost olduk, onun hastaligi nedeniyle ben ona sizlanamiyorum.

saygi ile,
 

Dr.Yalnızefe

Dost Üyeler
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,339
Tepkime puanı
0
Puanları
0
İlginç bir durum..:confused:
En kısa zamanda ayrıntılı olarak cevap vereceğim..
Saygı ve sevgilerle...
 
Üst