Sorunları Öteleyerek Nereye Sürükleniyoruz ?

Ahmet Ötüken

Onursal Üye
Katılım
17 Nis 2012
Mesajlar
35
Tepkime puanı
0
Puanları
0
SORUNLARI ÖTELEYEREK NEREYE SÜRÜKLENİYORUZ ?

Ülkemizin sadece kurumlarında değil, siyaset kurumunun bizzat kendisinde de bir takım yapısal bozuklukların olduğu genel bir kanının ötesinde bir gerçektir.


Bir başka gerçek de şudur ki; sorunları ötelemek veya “ileride bakarız” gibi bir mantıkla yaklaşmak sorunları ortadan kaldırmaz tam tersi kronikleştirir.


Hatta “dal budak saran” sorunlar, öyle bir ortam oluşturur ki; hem toplum bundan zarar görür hem de ülke yönetilemez bir hale gelir.

Böyle bir durumda; vatandaşın devlete ve kurumlarına olan güveni sarsıldıkça sarsılır ve arzu edilmeyen bir takım sonuçlar ortaya çıkar.

Nitekim halkın siyasete ve Hükümetlere yönelik güveni her geçen zaman diliminde daha alt düzeylere düştüğü kamuoyu yoklamalarından da sabittir.


Bence bu noktada muhalefet etme kolaylığına yatıp; siyasetin bütününü kapsama alanına alan güvensizliğin nasıl ortadan kaldırılacağı bütün siyasal aktörlerce önemle dikkate alınmalıdır.


Aksi halde sorunlar girdabında süratle yıpranan bir siyasal iktidarın değiştirilmesi ve yerine bir başka siyasi partinin hükümet koltuklarına geçmesi belki kısa bir süre umudu tetikleyebilir ama ilerleyen zamanda yeni iktidar da bir önceki iktidarın kaderi ile baş başa kalır.


Zaten bunun deneyimini şu son 10 yıllık dönemde yaşamadık mı?


2003’lü yıllarda o dönemin iktidarının genel sorunlar ve özellikle de “bankalar krizi” nedeniyle adeta toplum içindeki güveninin yerlerde sürünmesi nedeniyle halk yeni arayışlara girmiş ve “umut” olarak CTP’yi iktidara taşımıştı.


Ancak ilerleyen zamanda görüldü ki; “devran aynı devran” misali CTP’de yerleşik siyaset anlayışına teslim olmuş ve bu teslimiyetin bedelini ağır ödemişti.


Aslında her dönemde bedel ödeyen siyasal iktidarlar gibi görünse de; asıl sorunlarında altında ezilen ve gerçek mağdurlar bizzat halk katmanları ve bu ülkenin yurttaşlarıdır.


Şimdi bakıyoruz da adeta yeni bir tekrarla halk karşı karşıya getirilmiş bulunmaktadır.


CTP vaat ettiği gibi yapısal sorunları cesaretle ele alıp gerekli kararları üretmek ve ihtiyaç duyulan dönüşümleri yapmak yerine, yoz siyasi alışkanlıklar içinde neredeyse tüm sektörlerin dibe vurmasına; kamu maliyesinin ve kurumların borç batağında batma noktasına taşınmasına neden olmuştur.


Kabaran kitlesel tepkiler karşısında da çareyi iktidar koltuklarını boşaltmakta bulmuştur.


Şimdi de manzarada değişen bir şey yoktur.


Sorunları öteleme anlayışı devam etmektedir.


Kurumların yapısal sorunlarına neşter vurmaktan kaçınılmakta; dun alınan kararlar bu gün aksıya alınmaktadır.


Yani gündelikçi, tepkiler karşısında çekingen; sorunların kurumların yapısal sorunlarından ve partizan istihdamlardan kaynaklandığını bile bile pansuman tedbirlerle fırtınaların savuşturulacağı sanılmaktadır.


Lefkoşa Belediyesi ve muhtemelen diğer bazı belediyelerdeki sorunlar yapısaldır. Gereksiz istihdamlarla bu kurumlar mali ve idari açıdan duvara vurmuştur.


Elektrik kurumu, Telekominikasyon Dairesi ve Kıbrıs Türk Kooperatif Merkez Bankası Limitet’in iştiraklerinde yaşanan sorunlar yapısaldır, partizan ve keyfi istihdamlardır. Kurumların; işletmecilik kuralları dışında keyfi bir şekilde yönetilmeleridir.


Siz partizan istihdamları yapanları en ağır şekilde cezalandıracak yasal önlemleri almazsanız; kurumların işletmecilik esasları temelinde yeniden yapılandırılmasında gerekli karaları zamana oynamak yerine gerektiği zamanda gerekil yasal düzenlemeleri yapmazsanız; Kıbrıs Türk Hava yollarındaki trajik durum diğer kurumlarda da mutlaka yaşanacaktır.


Açık konuşalım; kurumların batmasına göz yummak sonra da batan kurumları kapatıp; açığa çıkan personeli devlete istihdam edip, zaten ağırlıklar nedeniyle çöken kamu yönetimini de daha da ağırlaştırıp hantallaştırmak devleti gerektiği gibi, gerektiği şekilde yönetmek değildir.


Lefkoşa Belediyesi başta olmak üzere diğer kurumlarda yaşanan ve mali gibi görüne sorunları, bir yerlerden para borçlanıp veya kamu maliyesinden kaynak aktarıp “bu ay personeli ödeyelim, gelecek defaya allah kerim” demek, bu ülkeye de bu halka da söz konusu kurumların varlığına da zarar vermek demektir.


Beyler artık ne yapacaksanız yapın ama yapılması gerekeni yapın.


Aksi halde gelmekte olan çığın sadece sizler değil, bütün bir halk ve devlet altında kalacaktır.


Bu ülkeye, bu halka ve bu devlete yazık etmeyin!
 
Üst