Statüko Derken...

Makbule ÖTÜKEN

Onursal Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
532
Tepkime puanı
0
Puanları
0
STATÜKO DERKEN...

“Statüko” kelime anlamı itibarı ile “mevcut durum” anlamına gelir.


“Mevcut durum”un ise çok geniş bir kullanım alanı bulunmaktadır.


Nitekim; uzun bir süre ‘Kıbrıs sorunu’ üzerinden “statüko” tartışmaları yapıldı.


Sadece ortaklık devleti olan “Kıbrıs Cumhuriyeti”ni silah zoru ile kapıp kaçan hakimiyetçi Rum siyasi eliti değil; halkımızın haklarının iadesi için mücadele eden, müzakere masalarında ömür törpüleyen rahmetli liderimiz Denktaş “statükocu” olmakla suçlanıp duruldu.


O kadar ki, emperyalizmin dayatmalarına hayır dediği için adı “Mr. No”ya çıkarıldı.


Kıbrıs Türk Halkı’nın değil; “Türkiye’nin stratejik çıkarlarını korumakla” itham edildi. Ancak gün oldu; Rahmetli Kurucu cumhurbaşkanımız, Türkiye Hükümetlerinin hışımına uğramaktan bile Kendini kurtaramadı.


Aslında “statükocu” olan; “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin bütün imkan ve kaynaklarına el koyan ve Kıbrıs Türk Halkı’nın tüm haklarını gasp eden ve bu gasp idaresinin ilanihaye devamını isteyen Rumlardır.


Enteresandır “statüko ve statükocu” tartışmaları özelikle CTP-BG iktidarı döneminde hem biçim değiştirdi hem de tavan yaptı.


Denilebilir ki; CTP-BG iktidarı dönemi hep hükümetle, sendikacıların bir birlerini “statükocu” olmakla suçladıkları bir dönem olarak geçti.


Sendikalar; eski arka bahçesi oldukları CTP-BG’yi devraldığı “statik düzen” ve bu düzenin yoz siyasi alışkanlıklarına teslim olmakla suçlarken; Hükümet de, sendikaları “değişim”in önünde kendi kesimlerinin avantalarını korumaya çalışan, nemalandıkları “statüko”nun bekçiliğini yapan muhafızlar olarak lanse etti durdu.


Doğrusu her iki tarafında söylemlerinde haklılık payı oldukça fazlaydı.


CTP; muhalefetteki eleştiri ve söylemlerinin aksine Sn. Serdar Denktaş’ın o dönemde dillendirdiği gibi “statükoyu değiştirmek yerine, statükonun koltuklarına oturmayı” yeğlemişti.


Eski iktidardan devraldığı ‘ne kadar yoz siyasi alışkanlık’ varsa kendi iktidarının da siyaset anlayışı haline getirmişti.


Zaten CTP imajını süratli bir şekilde bozan ve iktidarını trajik bir şekilde sonlandıran da bu yoz, partizan ve hukuk dışı alışkanlıklara yenik düşmesinin halk kitleleri üzerinde yarattığı kızgınlıktı.


Nitekim şimdilerde, halk mevcut siyasi iktidardan şikayet etmekle birlikte CTP’ye de iltifat etmiyor. Öyle olsaydı; şimdiye CTP meydanları hükümete dar eder ülkeyi erken seçime götürürdü.


CTP’nin sendikalara yönelttiği “statükoculuk” suçlamasında da haklılık payı yok değildi.


Sendikalar, “derelerin kütük götürdüğü” UBP iktidarları döneminde bol keseden elde ettikleri menfaatlere zerre kadar dokunulmasını istemiyorlardı.


Ancak ülkenin kaynakları bu avantaların bir noktada törpülenmesini gerektiriyordu.


Kabul etmek gerekir ki, sendikalar; UBP hükümetlerinin “cevizcinin çuvalı”ndan imkan ve kaynak dağıttığı dönemlerde Avrupa da bile görülmeyen sosyal ve ekonomik menfaatler elde etmişlerdi.


Bu gerçeği kabul etmek istemeyenler olabilir. Lakin, güneşi balçıkla sıvama mümkün olmadığı gibi gerçekler de değişmez.


Mesela Kıbrıs Türk Hava Yolları niye iflas etti?


Lefkoşa Belediyesi niye maaşları dahi ödeyemez noktalara taşındı?


Kit’ler neden kaynak yutan kurumlar haline geldi? Ve neden cari bütçenin %85’i maaş, ücret ve sosyal transferlere gidiyor?


Bu ve buna benzer durumların yanıtı ortada değil midir?


Şimdi hala sendikalar, “astığım astık, kestiğim kestik” havalarında “nereden bulursanız bulun; çıkarlarımıza dokunmayın” demeyi sürdürüyorlar.


Bir yandan da bu ülkeye karşılıksız kaynak sağlayan Anavatan Türkiye’ye; “Ne seni, ne memurunu nede paranı istemiyoruz” şeklinde tafra atıyorlar!


İyi de bu günkü avantaların yani “statüko”nun devamı için; size kim para verecek? ABD’mi; AB’mi yoksa IMF’mi?


Sendikalar olarak asıl bunun yanıtını vermeniz gerekmez mi?


Ha eğer diyorsanız ki, Hükümet de savurgandır; o zaman mücadeleniz savurganlığa, haksızlık ve adaletsizliğe karşı yükseltin. Tabi eğer samimiyetle halktan, emekten yana iseniz..


İşte o zaman halkı da yanınızda bulmuş olursunuz!
 
Üst