Suriye Türkmenlerinin Tarihçesi

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
Suriye, bulunduğu coğrafi konum itibariyle; doğu ve batıyı birleştirdiğinden Anadolu’nun tabii bir uzantısı olmasından ötürü hem doğu ve hem de batıdaki devletlerin ilgi odağı olmuştur. Sümerler, Asurlular, Makedonyalılar ve Romalılar Suriye’de hakimiyet kurmuşlardır.

İslamiyet’in doğuşundan sonra bölgede, Hz. Ömer’le başlayan bir İslimi hareket görüyoruz. Bu durum, Emevi ve Abbasi hanedanlıkları zamanında da devam etmiştir.
Suriye'deki Türkmenlerin daha 7. ve 8. yüzyıldan beri Fırat ve Dicle boylarına indikleri, ayrıca, Mezopotamya'dan ve Anadolu'dan Suriye'ye göçtükleri 9. ve 11. yüzyıldan buyana bölgede yaşadıkları bilinmektedir. daha önce Mısırda bir Türk komutanı Tolun oğlu Ahmed kendi hanedanını kurmuş (875) ve bu hanedan 905 yılına kadar devam etmişti. Tolunoğlu Ahmed Suriye'yi (877) almıştı .

Daha sonra yine başka bir Türk komutanı Toğaç oğlu Muhammed Ebu Bekir, tarihte İhşidî adıyla anılan hanedanı kurmuş ve bu hanedan (935-969) yılları arasında bölgeye hakim olmuştur. Her iki Türk hanedanı, Abbasî halifeliğinin bir politikası olarak Türk komutanları ile Türk askerlerine, orduda büyük yer vermelerinin sonucunda doğmuştur.

İhşidîler'i (969) yılında Şiî Fatımî devletine yıktı.
X.Yüzyılın birinci yarısında Abbasî İmparatorluğu iyice parçalanmış, Irak'ta bile kuvvetini hissettiremeyecek bir duruma düşmüştü. Bizans bundan faydalanarak karşı taarruza geçti ve birçok yöreleri ülkesine katmaya muvaffak oldu. Bizans' a karşı, kuzey Suriye ve Cezîre'nin (Kuzey Irak ve bazı Güney Anadolu yöreleri) hakimleri olan Hamdanî hükümdarları karşı koymaya çalıştı. Bu cümle adı geçen hanedanın en büyük hükümdarı olan Seyfü'de-devle, Seyfü'de-Devle'nin en ünlü ve muktedir kumandanlarından birinin “Türk Yemek” olduğunu biliyoruz. Bu Türk kumandanının Kimek elinin yemek boyundan olduğu için böyle anılmış olması muhtemeldir. (ölümü:951-2)

Türkmenlerin bölgeye gelip yerleşmeleri, Büyük Selçuklu Devleti’nin Gazneliler’le yaptığı Dandanakan Savaşı sonrası olmuştur. Büyük Selçuklu Devleti, bu savaştan sonra özellikle 1063 yılından itibaren kendi hayat tarzlarına uygun buldukları bu bölgeye yerleşmeye başladılar. Özellikle Halep, Lazzikiye, Trablusşam ve Asi Irmağı vadisi boyunca Hama, Humus ve Şam bölgesinde bu yerleşme yoğunluk kazanmıştır.

Türkmenlerin buraya yönelik akınları Afşin ve Sandık Beyler komutasında Halep’e kadar devam etmiştir. (1069-1070) yıllarında ise Kurlu ve Atsız Beyler, Güney Suriye’yi tamamen ele geçirmişlerdir.

(1071) yılında Malazgirt Savaşından sonra Aşağı ve Yukarı Fırat boylarında, Saltuklar, Mengücekler, Danişmendiler, Yınaloğulları, Artuklar gibi Türk Beylikleri kurulmuştur..

(1077) yılından beri Suriye Selçuklu meliki olan Tutuş, kendini sultan ilân ederek, Oğuzların Yıva Boyu ile Bayat, Avşar, Begdilli, Döğer ve Üçoklar oymakları Şam ve Halep’e yerleşmişlerdir. Berkyaruk'un üzerine yürümüş, fakat yenilmişti (1095). Oğullarından Rıdvan Halep'te, ve Dokak Şam'da hâkimiyetlerini ilân ettiler. Halep hakimi Rıdvan Haçlılarla mücadele etti. Bir ara sınırlarını Güney Anadolu'ya kadar genişletti.

(1117)'ye gelindiğinde her iki bölgede de hâkimiyet, atabeylerin eline geçmişti. Suriye Selçukluları'nın Şam kolu, Atabey Tuğtekin tarafından yönetiliyordu. Oğlu Tacü'l-mülk Böri babasının ölümü üzerine idareyi ele aldı. Pek güçlü olmayan bu atabeylik, Zengî Atabeyi Nureddin Mahmut tarafından ortadan kaldırıldı (1154).
(1127) yılında Melikşah'ın Halep Valisi Ak-Sungur'un oğlu İmadeddin Zengi'nin Musul valiliğine getirildi. Haçlılara karşı verdikleri mücadelelerle öne çıkmışlardır.

İmadeddin Zengî, Haçlılardan Urfa'yı alınca Avrupalılar II. Haçlı Seferi'ni düzenlemişlerdir (1137). Zengî'nin ölümünden sonra atabeylik Musul ve Halep olmak üzere iki kola ayrıldı (1146). Halep'teki oğlu Nureddin Mahmut haçlı kontluklarına karşı başarılı mücadeleler verdi. Şam'daki Börileri kendine bağladı. Haçlılarla iş birliği yapan Mısır Fâtımî Devleti'ni ortadan kaldırdı (1171). Nureddin Mahmut ölünce atabeylik Eyyubi ailesine intikal etti (1174).

Selahattin Eyyubi komutasındaki Müslümanlarla birleşerek Haçlılara karşı bölgeyi savunmuşlardır
Selahattin Eyyubi’nin ölümünden sonra bölgeye bir başka Türk devleti olan Memluklular hakim olmuştur. Anadolu’ya hakim olan

Türkiye Selçuklu Devleti ise, 1243 yılında Moğollarla yaptığı Kösedağ Savaş’ını kaybetmesi sonrası ağır Moğol baskısı altında kalmıştı. Bu baskı sonucu özellikle Kayseri ve Sivas’ta yaşayan Türkmenler, Memluk Sultanı Baybars zamanında Suriye bölgesine yerleşmişlerdir. Bu dönemde Suriye’ye gelip Şam’a yerleşen Türkmenler, İlhanlı hükümdarı Ebu Said Bahadır Han’ın ölümünden sonra çıkan siyasi karışıklıktan faydalanarak 1337’de Elbistan civarında Dulkadiroğulları beyliğini kurmuşlardır.

Yavuz Sultan Selim, 1516 yılında Mercidabık’ta Memlukluları yenerek bu günkü Suriye topraklarını Osmanlılara bağlamıştır.

Suriye Türkmenleri, ilk yerleşimlerinde göçebe olarak kalmışlarsa da sonradan yerleşik düzene geçmişlerdir. Konar-göçer ahalinin merkeziyetçi bir devlet nizamı ile bağ-laşamayan hayat tarzları yüzünden yerli halka büyük zararlar verme­lerim sona erdirmek endişesi , Harab ve boş yerleri imar etmek ve yeniden ziraata açmak

(1691-1699) yılları arasında konar-göçer halkın Osmanlı hükümet tarafından iskan edilmesinin bazı sebepleridi .

1916 sonuna kadar da bu bölgedeki Türk hakimiyeti, kesintisiz olarak

402 yıl sürmüştür. Bu sürede bölge sakinleri, derin Türk kültürü etkisi altında kalmıştır. Bu etki kendisini en çok dil konusunda göstermiş;

Suriye lehçesi en fazla Türkçe kelime içeren Arab lehçesi olmuştur. I. Dünya Savaşı sonuna kadar Osmanlı hakimiyetinde kalan Şam, Trablus ve Halep eyaletleri şeklinde yönetilen Suriye, Türk yönetimi altında kültürel, sosyal ve ekonomik açılardan kalkınmış ve en huzurlu dönemini geçirmiştir.

30 Ekim 1916 Mondoros mütarekesine kadar aşağı yukarı 500 yıl Türk hâkimiyetinde kalan Suriye, İngiliz, ve Fransız işgaline uğramış, 1936 yılında ise Fransa denetiminde cumhuriyet olmuştur.


Suriye Türkmenleri ve yaşadığı yerler


9. yüzyılda Tolunoğulları döneminde ilk defa Türk hakimiyetine giren Suriye, 11. yüzyılda Selçuklu Türkmenleri'nin, 1260'a doğru Memlûk Kıpçak Türkmenleri'nin eline geçmiş, 1516 yılında Yavuz'un bu ülkeyi fethetmesiyle Osmanlı hakimiyetine girmiş ve 850 yıllık Türk idaresinden sonra 10 Ağustos 1920'de imzalanan Sevr Anlaşmasıyla Osmanlı Devleti'nden koparılarak Fransız kontrolüne bırakılmıştır. Bugünkü Suriye 17 Nisan 1946 yılında bağımsız bir devlet haline gelmiştir.

20. yüzyılın ortalarında çok sayıda Suriye Türkmene Araplaşmış, böylece bu ülkede yüz yıllardır süren asimilasyon son dönemde de devam etmiştir

Oğuz Türkmenleri'nin ve Memlûk Kıpçakları'nın torunları olan Suriye Türkmenleri'ne Bayır-Bucak Türkmenleri de denilmektedir. Türkmenler bu ülkede azınlık olarak kabul edilmemekte ve kayıtlarda Müslüman olarak geçmektedirler. Halk arasında ise Türkmenler olarak adlandırılmaktadırlar.. .

Suriye'de Bayat, Afşar ,kadirli ,arabli , Bakmishli , HajAli , Karakeçili , İsabeğli, Musabeğli, Elbeyli, Akar, Hayran ,karashhli, Çandırl , guonajli, Sincar gibi Türkmen boyları yaşamaktadır. Bu Türkmen boyları ile Anadolu'daki uzantıları olan Türk boyları arasında inançlar, gelenekler ve folklorik pratikler bakımından çok önemli benzerlik tespit edilmiştir. . .

Suriye'de yaşayan Türkmenler'in nüfusu hakkında verilen rakamlardan 100.000 tahmini bu gün artık eskimiştir. Yakın zamanlarda verilen tahminler ise 500.000 - 1.000.000 daha azdır ,gerçek rakamlar 1.8 - 2 milyon arasında tahmin edilir, Onlarada Araplaşmış Türkmenleri eklenirse onların sayısına ikiye katlaşır, Surıyedeki Turkmenlerin basenda olan Kal Muhamed Mustafa Basa,sonra oglu Haj Nassan Mustafa Basa,semdi Suriyedeki Turkmenler in basenda olan Faruk Mustafa Basa Merhan(Belwa) ,semdeki Salwa koyunde oturmakdadir,kandsi HajAli asratinden olmakdader, HajAli asrati suriydeke turkmenleri yuz yelardir bir araye toplamakdader tespit edilmiştir.
Suriye'de Toplam 523 Türkmen köyü vardır (büyük şehirler harlarından başka) . Suriye hükümeti, son yıllarda Türkçe yer adlarını Arapça'ya çevirmiştir. İsabeğli "İseviye", Kabamazı "Belutiye",Merhan(Balwa) Salwa, Dashlihoyuk TalHajr, Tırınca "Ümitüyur", Karınca "Behlüliye" olmuştur

Suriye'de Türkçe eğitim yapan okullar olmadığı gibi. Türkmenler bir arada tutan her hangi bir teşkilat da yoktur. Köy ve kasabalarda yaşayan Türkmenler kendi aralarında Türkçe konuşmayı sürdürürler. Yüksek eğitim yapan Türkmenler'in sayısı çok azdır ve tamamına yakını Türkiye'deki okullarda okumuştur.
Türkçe çıkan yayın organları, 1922'den 1937'ye kadar, sürgündeki Refik Halit'in de katkılarıyla renklendirdiği, "Doğru Yol" ve "Vahdet"'tir.

Suriye Türkmenleri, şiveleri ve edebiyatları bakımından Türkiye'nin bir uzantısı gibidirler. Suriye'de konuşulan ağız da, Hatay bölgesinde konuşulan Türkmen ağızlarının bir devamı niteliğindedir.hama ve humus Türkmenlerinin şivesi eski Osmanlı diline daha yakın. Ve bazı ülkelerde Azerbaycan diline yakın olunmaktadır.

Lazzikiye Türkmenleri

Lazkiye sahili


Suriye'nin Akdeniz kıyılarında, başta Lazzikiye şehir merkezi Cimmel Harası (Türkmen Mahallesi) olmak üzere Basit, Bayır, Behlüliye, Kesap nahiye ve köylerinde Bayır-Bucak Türkmenler yaşamaktadır Bu şehir ve nahiyelere bağlı Türkmenler'in yaşadığı köy sayısı ise yörelere göre şöyledir: Lazzikiye vilayet merkezi ve Kesap Nahiyesi'ne bağlı 6; Bucak bölgesinde sahil boyunca 84; Behlüliye Nahiyesi'ne bağlı 12; Bayır Nahiyesi merkezine bağlı Kebeli'nin kuzeyinde 27, doğusunda 8, güneyinde 11; İncesu'nun batısından güneye doğru olan bölümünde 20, doğusunda 17. Suriye hükümeti, son yıllarda Türkçe yer adlarını Arapça'ya çevirmiştir. İsabeğli "İseviye", Kabamazı "Belutiye", Tırınca "Ümitüyur", Karınca "Behlüliye" olmuştur. Bazı Türkmen köyleri : (Karamustafa, Büyükpınar,Köy Çiçekliyazı mahalleleri) , hayat, sallor, al yamamah, assamra, al ğassaniyeh, kastalmaaf, ğamam, um tuyur, zınzıf, Turunç, Meydancık, Hacranlı Hasancık Saray, Camuslu, Bödirsiye, Karaca, Çamurlu, Bostancık, Fakıhasan, Karabacak, Mollomahmutlu, Ubeydiye, Karamanlı, Kara Cücük, Türkmenli, Çalkamanlı, Sağırt, Ali, Elmalı, Abanlı, Bayır nahiyesinden, Gebelli, Dervişhan, Gebere, Şeren, Karaahmet, Gökdağ, Yumuşak, Mılıklı, Kebir,Murtlu, Karakisa, Ulucak, Kara pınar, Aşağı Karamanlı, Yukarı Karamanlı, Saldıran, Karacağız, İsapınar, Kulcuk Pınar, Kulcuk, Çukurcak, Nisibin, Dağdağan, Çovkaran, Sarraf, Kapıkaya, Ablaklı, Kapaklı, Çanacık, Korali, Çınarlı, Kızıkçuracık, El Kasap, Kislecik, Mahruka, Kuruca, Kızınca, Ağcabayır, Cümeren Yamadı, Burc-İslam, Sulayıp


Halep Türkmenleri





halep kalesı



Osmanlı Devleti döneminde Türk nüfusunun idari merkezi Halep'ti. Halep, sokaklarında Türkçe konuşulan bir yerdi. Türk mimari ve sanat eserleri Halep'te oldukça çoktur. Suriye'de Halep şehiride daha çok yaşayan Türkmenler vardır şehir merkezi huyluk harası(büyük bir Türkmen Mahallesi ,Türkmen nüfusu 400,000 tahmin edilir ) , Kürtdağı, Cerablus, Mümbiç, Musabeyli, Azez nahiyeleri ve yörelerinde Türkmenler yaşamaktadır , Bu şehir ve nahiyelere bağlı Türkmenler'in yaşadığı köy sayısı ise yörelere göre şöyledir: Cebeli Sema'nın doğusunda nahiye merkezi ile 16; Kilis'in güneyinde Azez Kazası'na bağlı, Azez ile Aferin Suyu arasında 17, Azez'in doğusunda 29, güneyinde Halep'e bağlı 3; Çobanbeğ Nahiyesi'nde Mümbiç Kazası'na doğru 54, aynı kazanın güneyinde 15; Baraklı Oymağı'ndan Cerablus Nahiyesi'ne bağlı 26; Sacır Suyu'nun güneyinde 23; Urfa hudud nahiyesi Mürşid Pınarı ve Akçakale Kazası'nın güneyine isabet eden ve Belih Irmağı'na kadar uzanan sahada 59 köy olmak üzere .Halep Bazı Türkmen köyleri : mirza, kerpiçli, arabazi, merhan (balwa ),khalisa ,dashlihoyuk ,karsanle ,aiyasha ,talaysha, sakizlar ,sande ,arabjurduk ,dabis ,bizaah ,bozilja ,agdash, beyliz, nabğa, kanlı koy, eşekli, usbağılar, gavureli, amerne, bel veren, taflı, lilve, yusuf başa, kadılar, memeli, kurucu höyük, taş atan , buyan, dadlı, belli, sakkal veran, kara yakub, kara taş, kara kuz, balali köy, bandarlık, duraklı, anbarlı, hacı hasanlı, kara baş, bir elli, avşar, küllü, dabık, yazlı bağ, ıral, şüvirin, delha, iğde, tukmen barıh, kara köy, kara mazraa, harab mamal, azak, hava köy, telile, beş curun, sinekli, ziyarat, okuf, çoban bey, hedebet, tiral, kurt, öküz öldüren, cubbon, üvilin, zülüf, kalkum, bablimun, tat hums, çeke ,dashkapo, samandra ,bahwarta ,harjala, kndra.

Yalnız,Birçoğu asimile olmuştur bu arada

Suriye Turkmenlerinin cogu su anda arapcidan daha fazla arapcidirlar.Arapci olmasalardilar, bolucu basi apo pisligini yillarca orada yasatmazdilar.

Malesef şu an Suriye Türkmenleri kendi dillerini bile unutmak üzereler.

KARAYLAR


Zaman içersinde birçok Türk boyu Anayurttan göçe başladı..Göçler esnasında herhangi bir Arap unsuru ile karşılaşmayan ve sonrasında Museviliği secen Karay Türklerinden (Çoğul .Karaim) kısaca söz edelim.
Kaanları Batı Oğuz boyundan olan Karaylar diye adlandırdığımız Türk boyu bugünkü Ukrayna toprakları,Karadenizin kuzeyi ve Hazar civarını kapsayan topraklarda kurulmuş olan Hazar Devleti topraklarından doğmuştur.Köken olarak incelendiğinde Sibirya Türkleri ve Batı Göktürk boylarından olaşan Hazar Türkleri yaklaşık 500 yıl bu topraklarda hüküm sürmüşlerdi.[1]
Dil Olarak Oğuz-Kıpçakça lehçesini kullanırlardı.. Konuşulan bölgeler: Gagauzya,Bulgaristan,Batı Avrupa,Doğu Türkistan ve nihayetinde Türkiyedir.. Kaanlarına, Büyük Kaan, Kaan Beğ, Hakan Beğ, Şad Tarkan, Yabgu diye hitap ederler.[2]


Hazar İmparatorluğu



Önceleri Gök Tanrı ve Türkün doğa felsefesinin yansıması olan Şaman inancına sahip olan hazarlar 780 yılında, diğer Türk devletlerinin Müslümanlıkla yavay yavaş tanıştığı yıllarda , bir taraftan Müslüman Arapların, diğer tarafta Hristiyan Bizans’ın baskılarından kurtulmak için Museviliği seçtiler.Lakin diğer Musevilerden çok farklıdırlar ayinlerinde ey İsrailoğlu demez tam tersine Ay Karayoğlu derler.
Hazar Türkleri ve devamında Karaylar şekil itibarı ile tarihte Museviliği kabul etmiş tek Türk topluluğudur.
Zaman içersinde yoğun Rus saldırıları karşısında zayıflayan Hazarlar yaklaşık 1100 yıllarında tarih sahnesinden silinmişlerdir.. Hazarların bir kısmı diğer Türk boylarına karışmış bir kısmı da bugünkü Ukrayna, , Macaristan ,Litvanya Polonya Romanya ve Kırıma dağılmışlardır.[3]



Hazar İmparatorluğu dağıldıktan sonra "Hazar Göçleri" ve "Göç Yolları"





Toprak işleyecek nüfustan yoksun Litvanya Prensliği 1370 yılında Türkçe konuşan Hazar Yahudilerini zorla Polonya ve Litvanya'ya yerleştirir ve geniş ayrıcalıklar tanır.
Hazarlar artık gittikleri yerlerde Hazar Türkü olarak anılmazlar. Onlara artık Karay Türkleri ve konuştukları Türkçeye de Karaim Türkçesi denilmeye başlanmıştır,Bu kelimenin aslı İbranicedir ve "oku" anlamına gelir. İsrail Yahudileri ise onlara "Kuzeri" dedi.Cumhuriyet devri yazarlarımızdan Refik Halit Karay'da Karay Türklerinin tanınmış simalarından biridir.[4]
Hazar İmparatorluğunun dağılması ve ağır Rus baskısının başlaması yüzünden topraklarından ayrılmak zorunda bırakılan bir grupta oradan Romanyaya ve Romanyadanda Fatih Sultan Mehmetin talimatları ile İstanbula getirilir.
Karay Türkleri bina yapım ve onarımında usta oldukları üzere mesleklerini buradada sürdürürler.Yerleşke olarak Eminönü ve Karaköy civarını seçerler..Keza KarayKöy günümüzde Karaköy adını almıştır ki çoğumuz bunu bilmeyiz.
1560 yıllarında Eminönü’ndeki yeni Cami'nin yapımında da çalışan Karay Türkleri devamında başka Yahudi cemaatlerininde yaşadığı Hasköy'e yerleştirilirler.[5]

Burada yani Hasköyde yapılan Karay mabedine Karaköy ve Eminönünde yaşayan diğer Karay Türkleri de gelmekte idi .1918 yılında çıkan yangından sonar Karaylar Hasköy'den de uzaklaştılar.





İstanbul'daki Karaim Türkleri'nin Okmeydanı'ndaki Mezarlıkları



Geriye birtek mezarlıkları ve Kenesaları kaldı. Hasköyde ayrıca Bizans döneminden kalma Kadoş be Kuşta Bene Mikra adında bir sinagogları vardır.Sinagog 1536'da büyük bir onarımdan geçmiş ve sonrasında 1800'de yeniden inşa edilmiştir.
Günümüzde hala çok küçük bir Karay topluluğu Hasköy'de yaşamaktadır (Yaklaşık 50-60 ailedir) ve her Cumartesi ibadethanelerinde ayinlerini yapmaktadırlar..Allah’ın adına "Tengri" derler.Günümüzde artık Kırımda yaşayan Karaylar, İstanbul'dakileri maddi ve manevi olarak desteklemeye başlamışlardır.
Karaylar İstanbul'da Türkiye Türkçesinin dışında, Karay Türkçesinin Trakay-Galits ağzını konuşmaktadırlar.[6]
Atatürk 1934 yılında yapılan Türk Dil Kurultayı'na Karaim Türklerini de çağırmıştı.
Bugün, A.B.D. Avrupa'nın çeşitli ülkeleri, Türkiye, İsrail ve eski Sovyet coğrafyasında olmak üzere bütün dünyada 30.000'in üzerinde Karay yaşamaktadır.Kırım'ın Kenesa kasabasında 700 kadar yaşayan Karaylar çoğunluktadırlar.Kırım'da çok anıtları bulunan Karaylar Polonya'da Litvanya yakınlarında 50,Krakovi de 65 Karay yaşamaktadırlar.Litvanya da ise Vilnius ta 138,Trakay da 65 ve Diğer bölgelerde 50 Karay yaşar.Rusya'da Dağıstan'da ise azınlıkta olan Karay milleti,İsrail'de ise 7000-13.000 civarındadır.[7]


Türkiye'de Karay Türklerinin sayısı 1985 yılında 150, 1995'te 90, bugün de 80-90 kişi olarak tahmin edilmektedir.
KARAY TÜRKÇESİİ[8]

Karayların konuştuğu dil Kıpçak Türkçesi grubuna dahildir. Karay kültüründeki Kıpçak Türk karakteri Güney Rusya'da Kıpçak stepleri denilen bölgede yaşayan Karayların atalarının Türkçe konuşan diğer halklarla karışmış olabileceğini akla getirmektedir.
Günümüzde küçük bir topluluk olan Karaylar'ın dilini yeryüzünde konuşanlarin sayısının 5000 dolayında olduğu sanılır.Karay dilinin, Karaçay, Kırım Tatarcası, Nogay gibi öteki Kipçak Türkçe lehçeleri ile birçok ortak özelliği vardir. Bu lehçeleri konuşan topluluklar dil dışında ortak gelenekler, öyküler, masallar, koşuklar, yemek adları gibi özellikleri de paylaşırlar.
Karaylar ibadetlerinde Karay Türkçesi konuşurlar. Karay Türkçesinin Troki (Trakay), Kırım ve Haliç-Lutsk şeklinde üç ağzı bulunmaktadır.
Bugun Litvanya’da Karay dilini günlük konuşmada kullananların sayısı 50’yi geçmez. Bu sayı Ukrayna’da sekizdir. Polonya Karayları iletişim için artık bu dili kullanmasalar da, aralarında zor da olsa bu dili konuşabilenler bulunur. Kırım’da bugün yokolmuş olan Karay dilini, son yıllarda gençler arasında kitaplardan ögrenerek yaşatmaya çalışanlar vardır.
Litvanya’da bugün Karay dili yalnizca pazar günleri okullarda ögretilir ve 1988’de kurulan "Litvanya Karay Kültür Dernegi"nce desteklenir. Ayrıca Karay topluluğu, gençleri ulusal ekinleri ve geçmişleri ile yakınlaştırmak için her yıl gençlik ve kültür bayramı düzenler.
KARAY TÜRKÇESİ'NDEN ÖRNEKLER


Sav

Sağ, iyi
sav-uş
İyileş(mek), savuş(mak) (TDK sözlüğündeki “Hastalık ya da başka kötü bir durum geçirmek, iyileşmek” anlamında)
Sav-uş-tur-
Savuştur(mak), Geçiştir(mek), iyileştir(mek)
Sav-uş-tur-u-
Savuşturu (“savuşturma”nin isim durumu)
Sav-uş-tur-uv-ču
Savuşturucu, doktor
Sav-uş-tur-uv-ču-lar
Savuşturucular, doktorlar
sav-uş-tur-uv-ču-lar-ım
Savuşturucularım, doktorlarım
sav-uş-tur-uv-ču-lar-ım-ız
Savuşturucularımız, doktorlarımız
sav-uş-tur-uv-ču-lar-ım-ız-dan
Savuşturucularımızdan, doktorlarımızdan
 
Üst