Suskunluğun Bedeli!...

Katılım
22 Ağu 2008
Mesajlar
204
Tepkime puanı
1
Puanları
0
SUSKUNLUĞUN BEDELİ!...


‘’ Susmuşlar ülkesinde zamanın saatini ayarlamak zordur. Hem de çok zor!..’’

Aslında onlar hiç suskun kalmadılar!..Ettikleri yemin; onların bu mücadeleyi son nefeslerine kadar sürdüreceklerinin belgesiydi..Anavatanlarına, Yüce Türk Milletine olan sarsılmaz güvenleriydi onları ayakta tutan..
Yılmadılar direndiler..Gözleri Torosları tararken, o yiğit erkek sesleriyle söyledikleri türküler Anadolu’nun can insanını çağırırdı hep..Rum’un söylediği ‘’ Bekledim de gelmedin!..’’ Alaylı sataşmalarına inat!..
Rüyalarını süsleyen tek bir şey vardı!..Ay Yıldızlı O Şanlı Bayrak..Yüce Türk Ulusunun onur timsali ve uğruna ölmek için ant içilen Al Sancak..
1878 yılında terk ederken adayı son Osmanlı; boynunu bükük bırakmıştı Kıbrıs Türkünün.. Ama umutsuz ve suskun bırakmamıştı!..Dedeler şöyle fısıldamışlardı torunlarının kulaklarına:’’ Bir gün mutlaka dönecekler ‘’
Ve Kıbrıs adasını terk eden o şanlı Sancağımız önce 1960 yılında gösterdi yüzünü Gazi Magosa’dan.. Ay ve Yıldızın gölgesinde Mehmetçiğin gür sesi duyuldu adadan..O günleri tarih sayfalarından silerek unutturmaya çalışanlara inat, bu korkusuz ses hala yankılanır o surlarda .. Vatan şairimiz Namık Kemal’in vatan özlemine eşlik ederek..Onlar korkusuzca savunurlarken davalarını, yaşadıkları vatan topraklarında hiç suskun kalmadılar..O topraklar için, evlatlarının geleceği için öldüler ama Rum’a teslim olmadılar..
1974 yılına kadar zamanın saatini hep o güne, Mehmetçik ile kavuşacakları o an’a ayarladılar..Sonunda da beklenen ‘’özgürlüklerine ‘’ kavuştular..
Onlar ömürlerinin neredeyse yarısını mevzilerde geçirmişler..Her türlü baskıya direnmişler..Aç ve susuz kalmışlar, toplu mezarlara girmişler..Ama asla suskun kalmamışlardı.. Rum’a boyun eğmemişlerdi.. Sonunda da hak ettikleri ve uğruna korkusuzca ölüme gittikleri vatan topraklarını elde etmişlerdi..
Mücahit Kıbrıs Türk Halkı..Sevgili gençler:
İşte bugün unutturulmaya çalışılan milli mücadele tarihinizden bir sayfa sundum sizlere..O tarih sayfalarının her satırını yazan senin ataların bir düşünsene!..Bugün yaşadığın toprakları vatan yapan kahramanlar o cesur yüreklerinden taşan Bayrak, Toprak ve Millet sevgisi ile getirdiler sizleri bugünlere.. Kükreyen birer aslan gibi, patlayan bir volkan gibi gittiler Rum’un üstüne..Ve onlar hiç suskun kalmadılar!..
3 Eylül 2008 tarihine çok az kaldı!..Son 6 yıldır sana yapılan tüm haksızlıklar, hukuksuzluklar ortadayken!..Ve tarihin her döneminde Kıbrıs’ta çözüm için her türlü taviz senden beklenirken..Bir kez daha düşün! Neden hep sen?. Niçin?.
Sözde Kıbrıs Cumhuriyetini temsil edenler 1963 yılında seni bu ortaklıktan atarken hangi devletin kılı kıpırdadı?.. Sesi çıktı? Uluslar arası camia; senin ataların topluca katledilirken bunu yapanlara ne uyguladı? Hangi yaptırımları gerçekleştirdi? Ya güney Rum kesiminde bıraktığın toprakların, evin, malın, ibadethanelerin, Şehitliklerin, sana emanet kalan ata yadigarı eserlerin!..Nerede?..Ne oldu?..Kaydını tutan, hesabını soran oldu mu?
Değerli Kardeşlerim,
Değişen hiçbir şey yok!..Tarihin sayfalarını hep Rum’un sesi ile duymaya alışanlar şimdi de aynı sesin ağzı ile konuşuyorlar!..Ama tarihe mal olan gerçekler konuşmaya başladığında da neye uğradıklarını şaşırıyorlar..Onun için şimdi susmanın değil vatan topraklarına ve 25 yıldır yaşayan K.K.T.C devletine sahip çıkmanın zamanı..
Çözümün adına önce ‘’ Birleşik Kıbrıs ‘’ dediler!..Yetmedi!!.. Tek devlet, tek egemenlik ve tek kimlik tavizini de elde ettiler!..Ama yetmez diyorlar!..Şimdi de Türk askeri gitsin!..Türkiye’nin garantörlüğü olamaz diye buyuruyorlar!..Ve en sonunda da en can alıcı taleplerini dayatıyorlar!..Karpaz bölgesi, Maraş ve Güzelyurt’u da vereceksiniz!..
Rum tarafı her yeni gün peş, peşe bu dayatmalarını sıralar ve en yüksek ses tonu ile dünyaya duyururken!..Senin hakkını savunması gerekenler suskun!..Tepkisiz ve renksiz!..Neden?..
Tüm bu suskunluğun ve teslimiyetin sebebi müzakere sürecini aksatmamak olarak açıklanabilir mi? Geleceğin ile ilgili çok önemli konuların alt yapısı hazırlanırken, hep savunmada kalmanın adına diplomatik beceri denebilir mi?..Senin geleceğini siyaset masasına yatıranlar sana bilgi aktarmadan başarıya ulaşabilir mi?..Hala Rum’un reddettiği Annan planının kriterlerini masada tutarak; benim halkım 24 Nisan 2004 tarihinde bu planı onayladı stratejisi hedefleyen bir siyasi zihniyetin hedefinde başarı olabilir mi? Bu hedefin içerisinde senin egemenliğin, sana ait kimliğin ve 25 yıldır varolan K.K.T.C devleti yaşayabilir mi?..
Türk Milletine mal olmuş Kıbrıs Milli Davamızın kırmızı çizgileri çok nettir.. Bu çizgilerin sarmaladığı yegane gerçek K.K.T.C devletidir..Bu devletin tapu senedinin altında Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yegane temsilcisi T.B.M.M’nin imzası ve tanınmışlığın mührü vardır. Güney Rum kesimini Kıbrıs Cumhuriyetinin kuruluş antlaşmalarına aykırı olarak AB’ne üye yapanlar; şimdide bu hukuksuz uygulamalarının ardına saklanmış ve varılacak çözümü senin ‘’ Kıbrıslı Halk ‘’ statüsü ile anılacağın bir azınlık planına oturtmuştur!..
Sevgili gençler:
3 Eylül 2008 de başlayacak olan müzakere süreci senin ve senin çocuklarının geleceğidir.Geçmişte yaşadıklarını çok iyi değerlendirerek hareket etmek senin birinci ve en önemli görevindir..Kıbrıs Türk Halkının bugüne kadar elde etmiş olduğu tüm kazanımları pazarlık masasına getirecek olan siyasilerin en temel görevi gerektiği zaman Rum’un anlayacağı dilde bu kazanımları savunmak ve korumak olmalıdır..
Kıbrıs adasının peşinde olan ve bölgedeki şahsi çıkarlarını Rum’u kullanarak elde etmek isteyen diğer devletler; artık bu ada da yaşayan halkın sadece Rum’lardan ibaret olmadığını ve bu topraklarda 1571 yılından beri varolan, 307 yıl boyunca adayı idare eden Osmanlının ada da ki varislerinin Türk Milletinin ayrılmaz bir parçası olan Kıbrıs Türk’ü olduğunu ve tarihin hiçbir döneminde bu kahraman halkın Rum’un azınlığı olmadığını ve idaresinde yaşamadığını, Anavatanları Türkiye’ye olan bağlılıklarından asla vazgeçmediklerini ve vazgeçmeyeceklerini anlamalıdırlar.. Tabi ki onların ülkede ki işbirlikçileri de!..
Çözüm 2008 yılının sonuna kadar olmalıdır dayatmasını yapanlar ile günümüzdeki mevcut siyasi ortamı kendi çıkarları için kullanabilmeyi umanların unuttukları en önemli şey, Annan tuzak planının oylandığı günden bugüne çok şeyin değiştiğini görmek istememelerinden kaynaklanmaktadır!..Kıbrıs adasında her iki kesimde yapılan kamuoyu yoklamalarından çıkan iki çarpıcı sonuç mevcuttur. Rumların % 65’i Türkler ile iç, içe yaşamak istememektedir..Kıbrıs Türk Halkının % 67 si de K.K.T.C’nin yani devletlerinin yaşatılmasından yanadır..
Bu çarpıcı gerçek ortadayken başlayacak olan müzakerelerden beklenen sonuç ne olabilir?..Bu görüşmelerde dünya kamuoyuna anlatılması gereken en önemli gerçek bugüne kadar çözümün Rum’lar tarafından engellendiği, Kıbrıs sorununun 1974 de değil 1963 Yılında Rumlar tarafından toplu katliamlar ile başlatıldığı, Kıbrıs Türk Halkının 25 yıldır yaşayan bir devleti olduğu ve K.K.T.C’nin tanınması zamanının geldiğidir.. Kosova’ya verilen uluslar arası tanınma hakkının Kıbrıs Türk Halkından neden esirgendiğinin sorgulanması olmalıdır..
Peki tüm bu gerçekler görüşme masasına getirilip Rum’un dayatmalarına karşı ortaya konabilir mi? Tabii ki evet.. K.K.T.C’nin kurucu Cumhurbaşkanı Sayın Denktaş ve onunla birlikte bu davayı savunan Türk Hükümetleri, Kıbrıs adasını elimizden çekip almaya çalışan uluslararası camiaya bu şekilde karşı koymadılar mı? Şimdi ise AB macerası uğruna Rum’lardan bir adım önde olacağız diyenlerin uyguladığı politikalarla Kıbrıs Milli Davamızı sonu çıkmaz sokak olan bir yolun başına getirdiler!.. Henüz bu yola girilmedi!..50 yıldır dik durulan ve Kıbrıs Türk Halkının vermiş olduğu varoluş mücadelesini görmezden gelerek bizim de vazgeçilmezlerimiz bunlardır demeden, her konuyu görüşme masasına getirmeyi kabul edenlerin ne elde edebileceğini önümüzdeki günler gösterecektir!...
Ama bu müzakere sürecinde Rum’larla birlikte aynı masada karşı karşıya oturacakların halkın nabzını iyi tutmaları gerekmektedir..Şu anda ada da var olan sessizlik; tek devlet, tek egemenlik ve tek kimliğin kabulünü ve Kıbrıs Türk Halkının bugüne kadar elde ettiği tüm kazanımlarından çözüm adına vazgeçilebileceğini düşündürüyor ise!.. Bu büyük bir yanılgı olacaktır.
Yapılacak müzakereler sürecinde unutulmaması gereken iki gerçek vardır..Birincisi Kıbrıs Milli davası hala Türk Milletinin davasıdır. Milletimiz bu dava uğruna evlatlarını seve, seve feda etmiş ve gerektiğinde Yunanistan’la savaşı da göze alarak tüm dünyaya meydan okumamış mı dır?.. Çünkü Lozan’ın Türk Yunan dengesi burada kurulmuştur..Türkiye’nin uluslar arası sulara açılan tek penceresi Kıbrıs adasıdır. Kıbrıs Türk Halkının adada ki mevcudiyetini eşit ortaklık temelinde savunmayan, iki ayrı egemen devlet yapısını içermeyen Rum’a yamanmış bir azınlık statüsünü içeren ve gerçek anlamda içi doldurulmuş kalıcı çözümlerle sonuçlanmayan olası bir anlaşma; Türk Milletinin milli iradesinin tek temsilcisi T.B.M.M’nin onayına nasıl sunulacaktır?
İkinci ve en önemli gerçek ise Kıbrıs Türk Halkının bugün, dün den daha güçlü bir şekilde K.K.T.C’ye sahip çıkma kararlılığında oluşudur.. İşte halkın geleceğinin belirleneceği 3 Eylül 2008 ve sonrası yapılacak müzakerelerde, Rum’un yüksek sesle dile getirdiği ve her cümlesi ile Kıbrıs Türk halkının ada da ki yaşamını azınlık statüsüne indirecek tüm dayatmalarına yeterince ses çıkarmayarak, kimi zaman suskun kalan siyasilerin unutmaması gereken en önemli husus temsil ettikleri halkın tercihinin ne olduğudur?..24 Nisan 2004 tarihinden bugüne kadar geçen süreç Kıbrıs Türk Halkına tercihlerinin ne olması gerektiğini çok iyi öğretmiştir..
Kıbrıs Türk Halkı ata’larından ona miras kalan tüm değerlere, Bayrağına ve Şehitlerimizin emanet edildiği vatan topraklarına sahip çıkma kararlılığındadır.. Anavatanlarına olan bağlılıklarından ve Mehmetçiğe olan sevdalarından asla vazgeçmeyeceklerini haykırmaktadırlar..
Evet suskunlar ülkesinde zamanın saatini ayarlamak zordur!..Ama öyle durumlar vardır ki!..Yeri ve zamanı geldiğinde bu ayarı yapmak o topraklarda yaşayanların görevi olacaktır..İşte o görevin adı vatanın savunulmasıdır..


Atilla ÇİLİNGİR.
( Kıbrıs Gazisi )
 

Kartal

New member
Katılım
12 Kas 2008
Mesajlar
44
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Suskunluğun Bedeli K.K.T.C''den Vazgeçmek olamaz!..

Kıbrıs Milli Davamıza Gönül vermiş Değerli Dostlar,

Son zamanda ve özellikle müzakereler sürecinde yaşananları yorumladığımızda:Kıbrıs Türk Halkının 25 yıl önce kurmuş olduğu devletini yaşatmaktaki azmini gözardı ederek BİRLEŞİK KIBRIS yolunda kararlılıkla ilerleyen, verelim-kurtulalım politikacılarına verilecek en güzel cevap..Kan ve Can bedeli ödenerek kazanılmış olan Bağımsızlığımızın ve Özgürlüğümüzün her platformda savunulması ve sesimizin duyurulması olmalıdır..Kıbrıs Türk'ünü sessizliğe bürünmüş gibi gösteren yazılı ve görsel basının teslimiyete bayrak açanları bunun hesabınıTarih huzurunda ve gelecek nesillere mutlaka vereceklerdir?..Tüm bu teslimiyetçi görüntülerden kurtulmanın en kestirme yolu; K.K.T.C'nin yaşatılması yönünde göstereceğimiz kararlılığı tüm dünyanın işiteceği sesle haykırmak ve sessizliğimizin yanlış yorumlanmasını önlemektir..Bu tercihimizi göstereceğimiz en önemli yer önümüze gelen ilk seçim ya da referandum sandığı olmalıdır. TTK.
 

Mürüde Sevicer

New member
Katılım
21 Ağu 2008
Mesajlar
176
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Lefkoşa
Referandum çok geç olur. Susmak da hatalıdır.Biz halk olarak hep korkarak susup oturmanın bedellerini şu an öderiz. Referandum olduğunda yine birileri susacak nasıl olsa birşey olmayacak mantığı ölmemiştir. Şu anki durumumuza bakınız AB'ın bizi şirin görmesi için Hristofyas dostumuzun önünde ezilip büzülüyoruz. Güzel mi? Hayır Eğer bizi tanımak isteyen bir Ülke varsa zaten REFERANDUM sonucundan tanırlardı. Bu da Referandumun o kadar önemli olmadığını herşeyin de geç olacağına inanırım bu benim görüşüm? Halk ne düşünür nasıl olsa kapalı kapılar arkasında mutlaka bizim için iyi düşündükleri birşey vardır diye ümitle beklemektedirler.Referandum ne işimize yarar?
 
Üst