T.C. Siyasetinde Tehlikeli Dalgalanmalar...

Alper Faik GENÇ

Onursal Üye
Katılım
13 May 2009
Mesajlar
93
Tepkime puanı
0
Puanları
0
T.C. SİYASETİNDE TEHLİKELİ DALGALANMALAR...

Alper Faik Genç


T.C.nin dış siyasetinde son zamanlardaki yalpalanmalar mutlaka hepimizin dikkatini çekmiştir...Halbuki Türk Dışişleri Bakanlığı denge bakımından dünyada ün yapmış Kurumlardan biridir...ama ne yazık ki, AKP. Bu ünlü Kurumu da kendine benzetmiştir.

“ONE MİNUTE” söylemini hatırlayacaksınız...İşte o zamandanberi işler ters dönmüş bulunmaktadır...Amerika’nın sorgusuz-sualsiz dostu olan Türkiye’nin, yine Amerika’nın değişmez ve ilişilmez İsrail’e sataşması:

Tarihi boyunca Arap dünyasından hep ‘kazık’ yemiş Türkiye sanki Arapları memnun etmek için bu mecraya girmiş bulunmaktadır...

Daha sonra, İsrail sularına girmeye çalışırken Uluslararası sularda önlenen Türk gemisi...ve boş yere akıtılan dokuz Türk’ün kanı yüreğimizde yara açan olaydır...

Bunu pervasızca yapan İsril’den özür dilemesini beklemek kadar ‘gülünç’ beklenti olamazdı...Nitekim kuruluşundanberi Ortadoğu’da, Amerikanın katıksız desteğiyle savaş politikası güden İsrail, Türk Başbakanı istedi diye özür dilemedi...

ORTADOĞU KAYNADI:
Daha sonra Ortadoğuda başgösteren ayaklanmalarda da Türk siyaseti bocalamaktan başka birşey yapmadı...Önce olayları izledi, sonra zaten varılacak sonuca katkıda bulunmuş gibi muğlak beyanlarla geçiştirdi ama... LİBYA bardağı taşıran olay oldu...

Gaddafi’nin ne denli dengesiz, güvenilmez ve dünya siyasetinden bihaber olduğunu bile bile, ve de mensup olduğu Batı siyasetine ters düşerek, yalnızlığa gömülen bir siyaset güttü Ankara...T.C Başbakanı durmadan konuştu...Önce Sarkozy’e çattı...mensubu olduğu NATO’nun Libyada işi olmadığını belirtti...

ÇIKARLAR KONUSU:
Batılıların LİBYA’nin petrolünde gözü ve çıkarı olduğunu iddia etti..Ancak bu arada Türkiye’nin de İHALELERİ ile Libya’da çıkarı olduğunu gizledi sandı...25 Bin Türk’ün ekmek parasının da Gaddafinin cebinde olduğundan Türk siyasetini izleyenlerin habersiz olduğunu sandı...Çünkü TC. Başbakanı makamının kendisine verdiği yetkileri böbürlenerek aştı her zaman...Bu arada T.C. Dışişleri Bakanlığı kimbilir ne acılar çekti! Kimbilir kaç Dışişleri Uzmanı dudaklarını ısırdı!...

Daha sonra NATO’un Türkiye’nin de desteğiyle Libya konusuna el atmasını istedi...Meclisten daha müdahale kararı alınmadan Libya açıklarına savaş gemileri gönderildi... Bir baktık ki, "Libya'ya dokunmayın" diyen Sn. Erdoğan Libya’nın hem hamisi, hem de içişlerine karışanı oldu görünürde...

Gaddafi ise, Türkiye’nin siyasetini beğenmediğini, Yunanistana heyet göndermekle Ankara’ya soğuk duş yaptırdı...

ARAPLARIN BAĞIMSIZLIK ve DEMOKRASİ MÜCADELESİ:

Bir süre önce Lübnan’daki karışıklığa el atan Ankara’nın AKP’si, oradan kibarca kovulunca, Sıraya Suriye girdi...Suriye suçu İsrail’e yükleyince...AKP’nin yüzü güldü...ama AKP. Hafız Esad’a önerilerde bulunmaktan da geri kalmadı çünkü Esad’ın sonu da Mısır’ın Hüsnü Mübarek’ine benzeyebilirdi...

Diğer Arap ülkelerindeki demokrasi mücadelelerine Ankara uzaktan destek verir göründü, ancak Batılı dostları başta olmak üzere ortaya bir soru attı:

ŞİMDİ SIRADA KİM?

SEÇİMLER ve AKP TÜRKİYESİ:
Gerçekten sırada kimdi acaba? TÜRKİYE olabilir miydi? TÜRKİYE’de Yüksek Ordu mensuplarının, Profesörlerin, Yazarların, Gazetecilerin, suçlarının ne olduğunu bilmeden, yıllardır Silivri Cezaevi’nde inlemeleri bu soruyu akla getirdi...

Öyle ya...daha basılmamış kitapların toplattırılması...Yazı safhasında diğerlerinin nüshalarının ani baskınlarla ele geçirilmesi...Fethullah Gülen’e ve de Masonlara destek için mi yapılmıştı yoksa ?...

TÜRK DIŞ SİYASETİ TARİHİ BOYUNCA “TEK ELDEN” İDARE EDİLMEYE BAŞLANDIĞI İÇİN EN ACI DÖNEMİNİ YAŞAMAKTADIR..

TANRI TÜRK'Ü KORUSUN ve de MİLLİ KIBRIS DAVASINI BU ÇALKALANMALARDAN UZAK TUTSUN çünkü bu saçma Dış siyasetin sonucu ve Batı’nın intikamı olarak,

KIBRIS GÜM'E GİDEBİLİR...
 

Türkiye Sevdalısı

Dost Üyeler
Katılım
26 Eki 2010
Mesajlar
190
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Tanrının emanet verdiği bedende
Cevap: T.C. Siyasetinde Tehlikeli Dalgalanmalar...

Değerli büyüğüm sayın Alper Faik GENÇ,

Yazılarınızı her zaman büyük heyecanla okumaktayım. Endişelerinize ve tespitlerinize katılıyorum. Irak'ta birbuçuk milyon müslümanın ölmesine ve beşyüzbinden fazla insanın kaybolmasına, hatta ABD li askerlerin katlettikleriyle hatıra fotoğrafı çektirenlere ses çıkmayanların, Libyada katledilmekte olan müslümanlara da sesi çıkmayacaktır.

Irak'taki katliamlara sesini çıkarmayıp, İsraile laf atanlarla, İsrail'e laf atana ses çıkarmayan ABD arasında fark bulabiliyormusunuz. Bence fark yok. İkisi de çıkarları ne gerekiyorsa onu yapmaktadırlar. ABD ile İsrail yumurta ikizi gibidir. İsraile diklenene ses çıkarmayan ABD'nin mutlaka bir alacağı vardır. Vaktinden önce öten horoz olmak istememektedir. Sabahı beklemektedir. Ama diğerinin asla sabahı olmayacaktır. Ama bunun farkında değildir. Çünkü biri hayal peşindedir, diğeri ideal peşindedir.

Bilirsiniz bir madalyonun iki yüzü vardır. Biri diğerini asla göremez. Hiç bir şansı yoktur. ABD politikaları da hedeflerine ulaşmak için madalyonun iki yüzü gibi farklı iki stratejiyi uygular. hassasiyetleri hep ön planda tutar.

Bir taraftan din merkezli Gülen'i kullanırken, diğer taraftan kurduğu sözde iyilik meleği derneklerle (Rotary, Lions ve diğer uzantıları) farklı hassasiyetleri kullanır. Bu derneklere üye olanlar kendilerini sınıf atlamış sanmaya başlarlar ve bu derneklerden asla ayrılamazlar. Madalyonun her iki tarafında bilerek veya bilmeyerek yer alanların artık gerçekleri görmeleri gerekmektedir.

Saygılarımla
 

dersml

New member
Katılım
2 Nis 2011
Mesajlar
2
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: T.C. Siyasetinde Tehlikeli Dalgalanmalar...

Yazınıza bende tamamen katılıyorum fakat TANRI TÜRKÜ KORUSUN yerine tanrı TÜRKİYEYİ korusun deseydiniz daha iyi olabilirdi çünkü bu işten zarar görecekler sadece Türkler olmayacaklardır. Ayrıca sol gruplar bu işin bu noktaya varacağını ta en başından gördüler ve insanları uyarmaya çalıştılar fakat insanlar sanki başörtüsüyle kafalarını kapattıkları gibi beyinlerini de kapatmış gibiler.
Ufak bir not daha bu süreçten sonra Tanrı'nında pek bir faydasının olacağını zannetmiyorum.
 

Beysam42

Dost Üyeler
Katılım
24 May 2009
Mesajlar
42
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: T.C. Siyasetinde Tehlikeli Dalgalanmalar...

EMPERYALİSLER;
Yeni bir dünya inşa etmek istiyorlar. Bu dünyada salt kendilerine hizmet eden, kendilerine bağımlı haklar var etme peşindeler. Onların izin verdiği kadar yaşama; onların izin vermediği anda ölme karına onlar karar verir bir dünya düzeni istiyorlar.

Dünyayı ele geçirmek, bir devletin içindeki bazı özel teşebbüsçüleriyle işbirliğinde devleti dışlamak, devletin sahip olduğu hisseleri global sermayedar güçlerin eline geçirmek için, ekonomide öncelikle kaos yaratmaktır. Sonra halkı aç-sefil bırakmak, elden ayaktan düşürüp kadere boyun eğdirmek ilk hedeftir. İşin en kolay tarafı bundan sonra başlar...

İşte, vaaz-ı Nasihatinde Başbakan Recep Erdoğan’ın 2005 yılında Cevahir İş Merkezi açılışında, dış sermayedarların yatırımların gelmesi için bir konuşma yapar. Yabancı yatırımların gelmesi için gerekirse herkesle her yerde görüşmelerini tavsiye eder bu işle ilgili bakanlarına ve: “Bakan arkadaşlarıma da her yerde görüşmelerini tavsiye ediyorum ‘görüşün’ diyorum. Çünkü ben ülkemi adeta pazarlamakla mükellefim” der.

Gücü, kudreti temel esas alan sömürgeci Batılılar, 16. yüz yıldan itibaren kendi ana toprakları dışına çıkarak Asya, Afrika, Avustralya dahi Amerika topraklarını işgal ve istila ederek yer altı ve yerüstü zenginliklerini yağmaladılar. Bu utanç verici istila ve işgallerine kılıfları 19. yüz yıldan itibaren samimi kanaatlerinin tam ifadesi olmayan “uygarlık götürdüklerini” iddia etmeye başladılar. Zulümlerini “medeniyet götürüyoruz” kavramıyla örtmeye çalışmakta oldukları son Irak işgaliyle daha net anlaşılmıştır.

Daha 20. yüz yılın ilk çeyreğinde Mısır, Irak, Suudi Arabistan'da İngilizler; Suriye ve Cezayir gibi yerlerde Fransızlar, Libya’da ise İtalyanların işgali hafızalardan silinmeyen şeylerdi. Böylece geçmişte iyi tanıdıkları emperyalistlerin niyetinin son Irak işgalinde hiç değişmediğini gördü Müslümanlar. Böylece Irak işgali, Batı'ya duyulan ifrit ve hıncın Müslümanların hafızalarda yeniden canlanmasına neden oldu...

Saddam gitti, sırada ki Kaddafi...
Batılılar önce bölgede omuzlarını sıvazlayıp diktatörler yetiştiriyorlar. Şişiriyorlar, şımartıyorlar, iyice zalimlik eder hale getiriyorlar, sonra bütün dünyaya: “bakın bu diktatörlerden insanlığı kurtulmak gerek” diyerek saldırı bahaneleri ile askeri harekât başlatıyorlar, bir gece vakti uçaklardan bombalar yağdırarak yeni acılar yaratıyorlar. Ortadoğu halklarının kaderi bu, Batılı emperyalistler kendilerine hizmet etmeyeceğini sezdikleri mevcut diktatörden kurtulmak ve yerine demokrasi falan değil taşımak istedikleri, kendilerine hizmet eden yeni diktatörler yaratıyorlar.

1911 yılında Osmanlı toprakları olan Libya’yı Osmanlının elinden alarak işgal etmişlerdi. Yüz yıl sonra 2011’de aynı güçler ABD, Fransa, İngiltere, İtalya yanlarına aldıkları bazı Avrupa ülkeleri ile Libya’ya havadan saldırdılar. ABD ve İngiltere, Fransa, İtalya denen ülkeler, yabancı ülkelerin genelde İslam ülkelerinin içişlerine burunlarını sokup karıştırıyorlar, sonra alışkanlık haline getirdikleri askeri müdahaleleri sürdürüyorlar.

Libya’yı kırk iki yıldır demir yumrukla yöneten ruh hastası bir Kaddafi diktatörü var.
Fransa bu megaloman adamla en başta silah almak kaydıyla ticaret yapan ülkedir. Dahi daha Aralık 2008 yılında Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, diktatör Kaddafi’ye ünlü Elysee Sarayının bahçesine bedevi çadırı kurdurtan kendisiydi. O bedevi çadırında görüşmek için kırk dakika beklettikten sonra Kaddafi ile görüşebilmişti Sarkozy... Benzer yarış içine giren İtalya yine 2009 yılında Roma’nın en güzel parkına bedevi çadırı kurdurtmuş ve devlet adamları Kaddafi’nin ayağına kadar giderek görüşürler...

Ortadoğu'da ki gelişmeleri göremeyen bir iktidar karşımızda. Sıranın nereye geleceği endişesi var içimizde...


 

Kartal Gözü

Dost Üyeler
Katılım
6 Eki 2008
Mesajlar
1,388
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: T.C. Siyasetinde Tehlikeli Dalgalanmalar...

Alper Bey, her cümlenizde haklısınız. bunları dile getirmek o kadar da kolay değildi dile getirmekle kalmayıp kaleme de aldınız, teşekkür ederiz.

Türkiye Sevdalısı ortaya attığınız sivil toplum kuruluşları ile ilgili olarak bir tartışma konusu başlatmayı öneriyorum :) dilerim kabul edersiniz.

dersml, Türk olmazsa Türkiye nasıl olur, burayı atladınız sanıyorum.

Sol grupların cemaatleşme ve teröristleşmeye katkısı 1960 larda başladı. Ülkemiz halkının cahil bırakılarak bazı dindarların kucağına itilmesinde etken rol oynadıklarını ne yazık ki 1980 den önce göremediler. Son yıllardaki ulusallaşma hallerini de Doğu Perinçek şu şekilde açıklamıştı;

"Devrimler süreklidir, biz devrime devam etmeliyiz ancak Türkiyede bir dini yapılaşma olursa sol devrim geriler. Gerilememek için bir süre ulusalcı olmalıyız." Biliyorum çünkü yanındaydım, bunları bir anlatışında. Kısaca solcuların ulusalcı olma sebebi, Türkü ve Türkiyeyi sevmeleri değil, mevcut halden çıkışta milliyetçilerden destek alma ihtiyacıdır.

Olayı bir baş örtmeye bağlayan siz bu yazdıklarımı ne kadar anlarsınız bilemiyorum. Çünkü olay baş örtmek değil "türban üniforması" giymektir. O türbanlı kadınların en az % 80 ni de birer asker olduklarını bilir ve ona göre hareket ederler. Ya sizler?!..
 
Üst