Talat: “Görüşmelerden Çekilme Lüksümüz Yok”

İsmet Kotak

Onursal Üye
Katılım
13 Nis 2009
Mesajlar
318
Tepkime puanı
0
Puanları
0

Talat: “Görüşmelerden çekilme lüksümüz yok”


Dün Başbakan Derviş Eroğlu’nun ve belgeleri birleştirerek vardığım sonuca gore Hükümet Programında yer alacak “Dışpolitika” bölümünü, sunmaya çaba harcadım. Bugün de KKTC Cumhurbaşkanı M.A. Talat’ın politikasını ele almak istiyorum. Son kanıt, BRT’deki AKİS programında Mete Tümerkan’la yaptığı söyleşi oldu. Bazı bölümleri buraya alarak görüşleri işaret etmek istiyorum. Çünkü Talat’ın yaptığı her açıklama çelişkilerle doludur. Ödüncü bir tutum her zaman sırıtmaktadır.Orams davası bana gore ölçü değildir. Onun sonrasındaki tutum önemlidir.

Önce KKTC Cumhurbaşkanı M.A.Talat’ın Ortams Davasından kaynaklanan şikâyeti:

M. A.Talat: “ Herkes bir şey söylüyor. Hani meşhur bir reklam vardı ‘Ağzı olan konuşuyor’ dedikleri, onun gibi bir durumla karşı karşıyayız. Herkes birden bire avukat oldu. Bilgi sahibi olmadan konuşuyorlar veya bazı hukukçularımız siyasi implikasyonlarını yani yansımalarını düşünmeden konuşabiliyorlar. Dolayısıyla ondan kaynaklanan bir düşünce kirliliği belki daha doğru olur. Ancak değişik ideolojik yaklaşımların sonuç itibariyle çarpıtarak veya bazı bilgileri saklayarak yapılması tabi ki hiç doğru bir şey değil. O nedenle bana göre medyanın görevi bu işi bilenlerle, doğru bir şekilde halkı bilgilendirmek ve tabi ki o bilgiler çerçevesinde de herkes yorumunu yapabilir buna hiç kimse itiraz edemez.”

&&&


(Yorum:M.A.Talat bilgi kirlenmesinden ve hatta ideolojik yaklaşımdan ötürü halkı yanlış bilgilendirmeden söz ediyor. O zaman da yapılması gereken “Yanlı medya” ile dans etmek yerine basının tümüne aynı oranda yaklaşmak ve doğru bilgilendirmektir.Bugün medyanın tümü görüşmeler konusnda hala gerçek bilgi sahibi değildir. Bırakınız Orams Davasını,Kıbrıs görüşmelerinin altı kazındığında yığınla ödün çıkacağı ve kavganın o anda kopacağını bilmeyen yoktur. Çünkü halktan, gizli saklı işler pişirilmektedir…Yanlış veya taraflı yayından en son şikâyet etmesi gereken Cumhurbaşkanının kendisidir. Çünkü gizli görüşmeye önem vermektedir.)

&&&

M.A.Talat,bana göre Hristofyas’ın “Yoldaşlığına” çok güvenmektedir.Eski günlerde olsa Sosyalist kampta bunu samimiyetle başarırlardı ve halka hesap vermezlerdi. Ama Kıbrıs Görüşmelerini bizim sırtımızdan yapıyorsunuz. Bakınız arada rastladıklarımıza…Konu Orams davası ve Sayın Talat neler aktarıyor?

M.A.Talat: “Nitekim Sayın Hristofyas ile ben telefonda görüştüğümüzde, ‘neden bu kadar abartıyorsunuz bu meseleyi bu mesele o kadar büyük bir mesele değil ki’ dedi. Yani belki doğru ancak eğer bir çözüme gideceksek belli bir zaman dilimi içerisinde gerçekten bu bir sorun değil. Ama belli bir zaman limiti içerinde çözüme gidemeyeceksek o zaman Kıbrıs Rum tarafının esnekleşmesini bu karar engeller. Nasıl engeller? Yani ‘bir bomba olur’ dedim ya işte onun nedenlerinden bir tanesi de bu. Şöyle engeller, Hristofyas eğer mülkiyet konusunda bir esneklik gösterecekse Kıbrıs Rum tarafı ‘niye der, bakın ATAD’ın aldığı karar da bizim lehimize, sen ne hakla Kıbrıslı Türklere taviz veriyorsun’ der. Ve Hristofyas muhalefetinden ve kendisini eleştirenlerden son derece ciddi endişe duyan, hatta korku derecesinde korkan birisi olduğunu bildiğim Hristofyas, böyle bir durumda asla yerinden kıpırdamaz.”

(İşte kanıt.Sayın Talat Hristofyas’a çok güveniyor. Hatta Orams Davası konusunda oynadığı oyuna masumane neden bulmaya ve Rum Kamu oyu önünde onu savunmaya çaba harcıyor.Ve de işte o tutumun devamı:

M. A. Talat: “Ben tabi şunu söyleyeyim, her yerde de söyledim. Bu kararın sorumluluğunu ben hiçbir zaman Hristofyas’a yüklemedim. Yani Hristofyas yüzünden oldu, o kışkırttı falan gibi şeyler söylemedim. Çünkü bu dava Papadopulos döneminde açıldı hatta o zaman ben başbakandım, cumhurbaşkanı Sayın Denktaş’tı bu dava o zaman başladı. Dolayısıyla onun arkasından gelişen süreçte bana göre Hristofyas eğer çözüm istiyorsa bu dava kendisine de zaten zarar verdi. Çözüm istemeyen biri için evet, yani şimdi Papadopulos olsaydı karşımda, derdim ki ‘o bununla bayram etti’. Ama Hristofyas’ın bununla bayram etmesini anlamam çünkü eğer çözüm istiyorsa bu sonuçtan memnun olmaması gerekir Ben memnun olduğunu düşünmüyorum. Zaten öyle olsaydı o açıklamaları yapmazdı. Yani ‘Kıbrıs sorunu müzakerelerle çözülecek, dava yoluyla değil’ demezdi öyle olsa ki bizim de görüşümüz aynıdır.”

&&&

KIBRIS KONUSU.

M.A.Talat: “ Son görüşme ilginç bir görüşmeydi, BM masada değildi, dördümüz görüştük. Müzakere heyeti olarak ben, temsilcim ve Hristofyas, temsilcisi görüştük. Görüşmensin sonucunda BM’nin nasıl açıklama yapması gerektiğini biz BM’ye söylemiş olduk. Dolayısıyla son görüşme bence çok verimli ve anlamlı bir görüşme oldu. Hızlandırma veya yoğunlaştırma, müzakereleri etkinleştirme önemli bir karardı. BM Güvenlik Konseyi başkanlık açıklamasıyla da paraleldi. Dolayısıyla bence son derece olumlu bir görüşme yapmış olduk.”

&&&

(İşte işin can alıcı noktası buradadır.Orams kazığını atan Rumklar, bu kez bunun önemsiz olduğunu söyleyerek M.A.Talat’ı masada tutmaya çaba harcadılar. Ilımlı ve olumlu lâflar ürettiler. Orams davasına pararlel olarak rest çekileceğine yine Ruma tavla teslim olundu.Bunu halk görmektedir)

&&&

M. A. Talat: “Bazı eleştiriler daha almıştım onlara da açıklık getirelim. Haklı olarak birçok yazar, birçok parti yöneticisi de ‘hiçbir şey olmamış gibi müzakerelere devam etmemek gerektiğini, hatta müzakerelerden çekilmek gerektiğini’ ifade ettiler. Ben uzunca bir süre bu konuyu kendi beynimde tarttım, arkadaşlarımla konuştum, değerlendirdim ve nihayet şuna karar verdim.

Numara bir, biz görüşmelerden çekilemeyiz. Böyle bir lüksümüz yoktur, bu çok ciddi bir risk almak demektir çünkü biz ‘çekildik’ dediğimiz andan itibaren Rum tarafının masaya gelme yükümlülüğü veya motivasyonu olmayabilir. ‘Türkler çekildi’ deyip ‘bana ne ben bu oyunu oynamıyorum’ deyip masadan uzaklaşabilir. Yıllarca masayı yeniden kurmak için bu defa biz yalvar yakar olmak zorunda kalabiliriz. Niye? Çünkü biz çözümden en fazla kazanç elde edecek tarafız. Bu nedenle ‘bizim görüşmelerden çekilme lüksümüz yoktur’ dedim.

İki, peki hiçbir şey değişmemiş gibi devam edersek halkımız moralini nasıl etkiler? Çünkü bir sürü şeyler söyleniyor etrafta. Hiçbir şey olmamış gibi devam edersek, masaya oturup da ekonomiyi konuşmaya devam ediyoruz dersek vatandaşımız bunlar iyice ‘summak dayı’ oldu der, bize kızar ve haklı olur.

Dolayısıyla süreci hiçbir şey olmamış gibi götürmek de yanlıştır. Bunun üzerine karar verdim ve Hristofyas’ı telefonla aradım. ‘Bak’ dedim, ‘ATAD’ın aldığı karar bizi çok rahatsız etti ve sürecimize atılmış bir bomba olarak görüyorum kararı’. ‘Ben’ dedi ‘bazı açıklamalar yaptım’ ve o açıklamaları bana İngilizce okudu. Demek ki benim bu tepkime hazırlıklıydı. Bana onları İngilizce olarak okudu ve ‘biz müzakerelere devam etmek durumdayız’. Ben de dedim ki ‘bak bir araya gelelim müzakerelerle ilgili benim de sana söyleyeceklerim var, senin de bana söyleyeceklerin olabilir hem bu ATAD kararını değerlendiririz hem de müzakere sürecinin geleceği ile ilgili görüş alışverişinde bulunuruz çünkü gördüğün gibi çözüm geciktikçe dış etkenler daha fazla etkili olmaya başlıyor’.

“Bizim kışkırttığımız bir şey yok” dedi. Ben de “zaten sizin kışkırttığınız bir şey olduğunu söylemedim ama ne dersen de benim halkım bugün Rum hükümetinin bu işi kotardığını düşünüyor halkı olarak. Sen istediğin kadar ‘ben söylemedim’de buna kimse inanmaz çünkü bunun geçmişi var. Geçmişte olanlar var bunu biliyoruz, hiç kimse bu Kıbrıs Meselesinde suçsuz değildir. Ama hele siz hiç masum değilsiniz. O yüzden lütfen bir araya gelip bu konuyu konuşalım”. Bana dedi ki ‘memnuniyetle, benim için hiçbir sorun yok’. Telefonda karar verdik ben temsilcimi, o temsilcisini ve tercüman da almak istediğini söyledi. Böylece biz iki, onlar iki ve tercümanı girdi ve böyle bir toplantı gerçekleştirdik. Sonuçta da süreci yoğunlaştırma kararı çıkardık. Bizim de arzumuz buydu aslında, bütün uğraşımız buydu. Çözümü bir an önce sağlamak, yani yoğunlaştırmak. Dolayısıyla bunu da sanıyorum bu toplantının sonucunda elde ettik. Tabi ki onun da kabulüyle elde ettik. Dolayısıyla bunu bugün benimsedik ve yola devam dedik.”


&&&

İşte zayıflık burada.Talat görüşmelerden çekilme lüksünün olmadığını söylüyor Hristofyas da kozunu oynuyor. Orams tokatına rağmen görüşmeler aksatılmadan sürüyor…Bu her ne pahasına olursa olsun Ruma yama yolunda ilerlemek isteyenlerin izledikleri yoldur. İşte burada UBP Hükümeti devreye girmek zorundadır. Çünkü Talat-CTP’nin Kıbrıs sorununa bakışı,bugüne kadar verdikleri ödünler ile UBP’nin bakışı aynı olsaydı, bu halk CTP’yi reddedip UBP’yi getirmezdi.Dışişleri Bakanı Hüseyin Özgürgün’e ve kadrosuna çok iş düşmektedir.
 
Üst