TALAT NEREYE KOŞUYOR?
Peşinen söyleyelim. Sn. Cumhurbaşkanı’nın kişiliği ile ilgili söyleyecek bir sözümüz yok..Kendisiyle kişisel olarak bir sorunumuz da olmamıştır. Ancak kendisi sıradan bir insan değil. O bu ülkenin Cumhurbaşkanı ve bulunduğu makam nedeniyle de bu halkın kaderini belirleyecek konumda bir insan.
Bizim kendisine yönelik eleştirilerimiz, politik duruşu ve ‘Kıbrıs sorunu’nun çözümüne yönelik vizyonu ile ilgili..
Bir kere; demokratik bir hukuk devletinde bireyleri olduğu kadar kurumları ve makam sahiplerini bağlayan kurallar vardır. Herkes gücünü ve yetkisini bu kurallardan alır. Bu kurallar da Anayasa ve yasalardır. Sn. Talat; Cumhurbaşkanlığı makamına otururken, o makamda bulunduğu sürece bağlı olacağı ilkeler üzerine andiçmiştir. Bu andın temel içeriği de ‘devletin varlığının korunması ve yüceltilmesi’dir..Sn. Cumhurbaşkanının içtiği anda bağlılığı konusunda halk arasında ciddi tereddütler bulunmaktadır. Biz de bu tereddüdü yaşayanlardanız..
Cumhurbaşkanlığı makamı; bütün halkı kuçaklayan, bağımsız bir makamdır. O makamda oturan kişinin bireyler, kurumlar ve siyasi partiler karşısında yansız hareket etmesi sorumluluğunun gereğidir. Sn. Talat’ın bu anlamda bağımsız ve kucaklayıcı olduğunu kimse iddia edemez. Kendisi halen eski genel başkanı olduğu parti ile üyelik ilişkisini bile sonlandırmamıştır. Cumhurbaşkanlığı kurumunu partilileri ile doldurmuştur. Yapılacak olan milletvekilliği genel seçimlerinde ‘tarafsız’ davranacağını söylemesi hiç de inandırıcı değildir. Denilebilir ki; bundan önceki Cumhurbaşkanı da, tarafsız davranmıyordu. Bu da ayrı bir tartışma konusudur ama; emsal göstererek ‘o öyle yaptı, ben niye yapmayayım’ mantığı kimseyi haklı konuma getirmez.
Sn. Talat’ın CTP Genel Başkanı bulunduğu dönemlerde Rum Komünist Akel Partisi ile olan ilişkileri ve bu parti ile üzerinde uzlaştığı söylenen ilkeler halkın geniş kesimlerinde merak konusu olmaya devam ediyor. Hakikaten Sn. Talat Hristofyas’la ‘tek halk, tek vatan ve tek devlet’ gibi Rum tezlerinin temelini oluşturan çerçevede bir uzlaşması olmuşmuydu? Hristofyas ısrarla böyle bir iddiada bulunuyor ve “Sn. Talat’ın makama oturduktan sonra yan çizdiği”ni söyleyip duruyor..Halkın bu konuda net ve kesin bilgi sahibi olması ve gerçeği öğrenmesi hakkı değil mi acaba?
Sn. Cumhurbaşkanı “bulunacak bir çözümde, Kıbrıs Türkü’nün haklarının korunacağı ve geçmişte yaşananların tekrar edilmeyeceği” bir çözümden söz ediyor. Ancak arkasından da, ‘ayrılma hakkı’nın olmayacağı federal bir çözüm peşinde olduğunu söylüyor. Kıbrıs Türkü’nün ayrı egemenlik hakkını önemsemiyor. O kadar ki; “Hristofyas masadan kalkmasın diye tek egemenlik ve tek vatandaşlığı kabul ettim” diye de beyanda bulunuyor. O da yetmedi; Kıbrıs sorununun en çetrefilli konularından biri olan mülkiyet konusunda ayak üstü beyanlarla “Rumların mülkiyet haklarını kabul ettiğini” beyan ediyor.
Peki ya; Kıbrıs Türkü’nün olmazsa olmazı olan “Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğü?” Doğrusunu isterseniz o konuda da Sn. Cumhurbaşkanının ne düşündüğünü, Hristofyas’ın “işgal” ve “garantörler istemiyoruz” söylemleri noktasında nereye kadar dirençli davranacağını kestirmek güç. “Hristofyas masadan kalmasın diye tek egemenliği kabul ettim” diyen Sn. Talat; ilerleyen süreçte bu halkı yine bir acı sürprizle karşı karşıya bırakmayacağını kim garanti edebilir?
Yaşanan bunca acıları ve Rumun değişmezliğini görmezden gelip “Kıbrıslıca çözüm” adı altında bu halkı yeni bir maceraya sürüklemek isteyen “Birleşik Kıbrıs” tarftarları için, Sn. Talat’ın duruş ve vizyonu ‘güven’e mazhar olabilir, ancak bulunacak bir çözümde bu halkın egemen eşitliği ile Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünü savunanlar, Sn. Talat’a nasıl güven ve destek versin ki?