Tarihi Süreçte Kıbrıs

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
“BMGS, 15 Eylül 1988’de başlayan görüşmeler serisinde yeni bir uygulama başlatmıştır. Buna göre, Liderler, Lefkoşe’de BMGS’nin özel yardımcısı ile toplanacaklar ve zaman zaman New-York’a giderek Kıbrıs’taki görüşmelerini BMGS ile birlikte değerlendireceklerdir. Bu yöntem çerçevesinde, liderlerin 15 Eylül- 17 Kasım 1988 devresinde yaptıkları görüşmelerin 1. turu 22-23 Kasım 1988 tarihli New-York toplantısı ile sona ermiştir. İkinci tur görüşmeleri Aralık 1988 – Mart 1989 devresini kapsamıştır. BMGS, bu devrede, liderlerle birisi 30 Ocak 1989’da diğeri de 6-7 Nisan 1989’da olmak üzere iki kere buluşmuştur.
Bu iki tur görüşmelerde ortak bir karar üzerinde anlaşma sağlanamadıysa da iki toplum lideri ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, görüşmelerin yararlı olduğunda anlaştılar. Taraflar Haziran ayında sonuç elde etmeyi hedefleyen görüşmelere devam edilmesinde anlaştılar.
“6-7 Nisan toplantısını takiben Lefkoşe’ye dönen liderler üçüncü tur görüşmelerinden de bir sonuç alamamışlardır. Esasen bu tur görüşmelerin büyük çoğunluğu, BMGS’nin Özel Temsilcisinin iki liderle ayrı ayrı yaptığı ve sayın Denktaş’ın zaman zaman ciddi tenkitlerine neden bir yöntem çerçevesinde gerçekleşmiştir. Bu sonuçsuzluğa rağmen, BMGS, iki liderle 28 ve 29 Haziran günleri New-York’ta toplamayı uygun görmüştür. Israrlı rivayetler çıkmış ise de BMGS, Haziran toplantısında Kıbrıs konusunda kapsamlı bir açıklama yapmakla yetinmiş ve tarafları bu açıklamada yer alan ilkeler çerçevesinde görüşmeler yapmağa çağırmıştır.
Liderler arasında 4. Tur görüşmeler için 26 Temmuz 1989 tarihinde tespit edilmesine rağmen bu görüşme gerçekleşememiştir. Bu görüşmelerin 4. turunun gerçekleşmemesinde iki olay etkili olmuştur. Bu olaylardan birincisi Kıbrıs Rumlarının Türkiye’nin 1974 Barış Harekatının 15. yıldönümünü bahane ederek KKTC sınırlarına tecavüz etmeleri karşısında 100 kişinin KKTC toprağında yakalanarak mahkemece hapis ve para cezasına çarptırılmaları olayıdır. “İkinci olaya, BMGS’nin Kıbrıs konusundaki bir öneri paketini taraflara göndermesi olmuştur. Haziran toplantısından önce sözü edilen bu paket gerçekten 25 Temmuz 1989 tarihinde ortaya çıkmıştır. Denktaş’ın sert tutumu üzerine bu sözde belgenin öneri olmayıp, BMGS’nin şahsi görüşmelerini içerdiği ve tarafları bağlayıcı bir yön bulunmadığı Birleşmiş Milletler tarafından açıklanmıştır. “Belge olmayan Belge” olarak vasıflandırılan bu “Non-Paper” KKTC tarafından reddedilmiştir.
 

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
Haziran 1989 toplantılarından sonra iki toplum lideri arasında ikili görüşmeler yapılamamıştır.BMGS Kasım ve Aralık 1989 tarihlerinde iki toplum lideri ile yaptığı görüşmelerde de herhangi bir sonuç alınamamıştır ve görüşmelerin tekrar başlaması için bir mutabakat sağlanamamıştır.
15 Ocak 1990’da BMGS, iki toplum liderini 12 Şubat 1990 tarihinde 15 gün kadar sürecek bir toplantıya davet etmiştir. BMGS’nin bu davetini Denktaş, Kıbrıs Türk tarafının görüşleri alınmadan, görüşmelerin içeriği ve süresi konularında oldu bitiler olduğunu, bununda Türk toplumuna saygısızlık olduğunu bildirerek görüşmeyi reddederek New-York’a gitmeyeceğini açıklamıştır. Kıbrıs Rum lideri de New-York’ta haftalarca toplanmanın bir anlamının olmadığını 2-3 günlük bir zirve yapılmasını kafi olduğunu ve bu sürede prensiplerde anlaşmaya varılmasında ihtimal olup olmayacağının tespit edilmesi, eğer mutabakat olursa görüşmelerin Lefkoşe’de devamının daha uygun olacağını bildirmiştir. Denktaş’ta böyle bir durumda New-York’a gidebileceğini BMGS’ne bildirmiştir.
“Liderlerin bekleme toplantısı 26 Şubat 1990 tarihinde BMGS’nin de iştiraki ile New-York’ta başlamış ve 2 Mart akşamı başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Sağlanan bilgilere göre, başarısızlığın esas nedeni liderlerin “Community” terimi üzerinde anlaşmamaları teşkil etmiştir. KRY, “Community” teriminin “Peoples” terimi ile eş anlamlı olarak kullanılması yolundaki KKTC önerisini reddetmiş, Kıbrıs Türklerinin “Self-Determinasyon” hakkının bulunduğunu kabul etmemiş. “Community” terimini dar manada, yani “azınlık toplumu” anlamında kullanılmakta direnmiş, Denktaş’ın iki terimi bir arada, ya da “Community” teriminden sonra parantez içinde “Peoples” sözcüğünün ilave edilmesi önerilerini geri çevirmiştir. Bu şartlar altında müzakerelere son verilmek zorunda kalınmıştır.
Rauf Denktaş’ın 1990 Şubatında New-York’ta Rum Yönetimi Lideri Vasiliu ile yaptığı ikili görüşmelerde, Vasiliu’nun Türklere Self-Determinasyon hakkını tanımamakta direnmesi, siyasi eşitlik, Türkiye’nin garantisi gibi bir çok temel prensibi reddetmesi yüzünden sonuçsuz kaldı.
Bu görüşmeler olumlu bir sonuca ulaşmamış ise de, tarafların ileri sürdükleri görüşlerden sorunun genelde belirli bir ilerleme kaydettiğini ve oluşma safhasında yeni bir aşamaya eriştiğini gözlememek imkansızdır. BMGS’nin “Belge olmayan Belge” sıfatını kazanmış olan 25 Temmuz 1989 tarihli belgenin geniş bir tekrarı olan açış konuşması ve Vasiliu’nun görüşmeler sırasında kapsamlı çözümün elemanları olarak kabul ettiğini belirttiği hususlar, kaydedilen gelişmelerin belirli işaretleri arasında sayılabilir.
“Görüşmelerdeki anlaşmazlık Denktaş’ın Halklar ve Self-Determinasyon tabirleri yüzünden çıkmıştır. Denktaş’ın “communtiy” ve “peoples” terimlerini birlikte kullanmak önerisine Vasiliu kesinlikle karşı çıkmıştır. Denktaş’ta vakıaların reddedilemeyeceği noktasından hareketle ve ileri sürdüğü uzlaşma önerilerinin olması dolayısıyla “poeoples ” ve “self-determinasyon” konularında KRY’ nin kesin görüşlerini açıklamasında direnmiştir. Tarafların tutumlarında bir değişiklik olmayınca görüşmeler kesilmiştir.”
 

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
Turgut Özal – Papandreu Davos Görüşmesi:


Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonraki yıllarda Rum tarafının Kıbrıs konusunda görüşleri hiç değişmeden devam etmiştir. Görüşmelerin çoğunda herhangi bir sonuç alınamamasının nedeni Kıbrıs Rum Yönetiminin Türk Toplumunun self-determinasyon hakkını görmezden gelip Kıbrıs gerçeklerine uymayan yönetimlerde ısrar etmesidir.
Bu dönemde 1985, 1986 ve 1987 yıllarında üç kez Davos’da Türkiye Başbakanı Turgut Özal ve Yunanistan Başbakanı Papandreu arasında yapılan görüşmelerde Türk tarafının bütün gayret ve samimiyetlerine rağmen olumlu bir sonuç alınamadı.
Türkiye Başbakanı Turgut Özal ve Yunanistan Başbakanı Papandreu arasında Davos’da yapılan görüşmelerde bir sonuç alınamamasında, Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Vasiliu’nun görüşleri etkili olmuştur. Vasiliu; Kıbrıs Türk Toplumu ile hiç bir suretle yetki paylaşımına gidilmeyeceğini belirterek, Kıbrıs Türklerini, Türk kökenli bir toplum olarak görüp, Rumları ise “Kıbrıslaştırılmış” gibi sözde Kıbrıs ulusunu Rumlar temsil ediyormuşçasına göstermeye çalışarak, Türkler için, Kıbrıs ulusu içinde Kıbrıslı olmayan Türk kökenli bir toplum olduğunu ifade ederek, Bulgaristan ve Yunanistan’daki azınlık statüsündeki insanlar olduğunu misal vererek izah etmeye çalışmıştır.
İki ülke Başbakanlarının Davos Zirvesinde Kıbrıs Sorununun çözümü için olumlu bir gelişme alınamamıştır. İki ülke Başbakanlarının bu zirvesi ilerisi için olumlu bir toplantı olarak değerlendirilebilir ve bu toplantıda savaşmama kararı alınmıştır.
 

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
90-95 YILLARI AR5ASI GELİŞMELER

Rum Yönetiminin Avrupa Birliği’ne (AB) Üyelik Başvurusu:

1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti ile Ada’da Türklerle eşit statüye geçen Rumlar, bu duruma fazla tahammül edemeyip 1963 yılında Türk Toplumunu yönetimden atarak Ada’yı tek başlarına yönetme hayallerine geçmişlerdir. Fakat Türk toplumunu varlık mücadelesindeki başarılı direnişi Kıbrıs Adasında Türk toplumunun yok olmasını engellemişti. Ayrıca 1974 yılında yapılan Barış Harekatı ile Kıbrıs Türk halkının hakları Türkiye Cumhuriyeti tarafından güvence altına alınmıştır. 1974 Barış Harekatından sonra yapılan müzakerelerden herhangi bir sonucun çıkmamasında Birleşmiş Milletlerin taraflı davranarak, iki toplumu eşit masaya oturtmayıp, Rum kesimine Devlet, Türk kesimine ise toplum gözüyle bakmamasıdır. Kıbrıs’ta adil bir çözüm bulunabilmesi için Ada’da şartları iyi bilerek iki topluma eşit yaklaşarak, toplumlararası müzakerelerde buna uygun davranıp çözüm yolu aranmalıdır.
“Kıbrıs meselesi kırk yıla yakın bir zamandan beri, BM çatısı altında tatmin edecek bir çözüm aranmaktadır. Bu süreç içerisinde, Kıbrıs’ta iki toplumlu, iki bölgeli ve Türkiye’nin fiili garantisini içeren federal bir devletin kurulması için zemin hazırlandığını gören Rum-Yunan ikilisi nihai hedefleri olan “Enosis”ten uzaklaştığının farkına vararak, sorunun çözümüne hizmet edecek olumlu her teklife karşı gelip, Kıbrıs Meselesi BM’nin inisiyatifinden çıkararak, destek ve himayesine mazhar bulacağından emin olduğu büyük devletlerin kontrolüne sokmak için büyük bir gayret içine girmiştir. Böylece Rum-Yunan ikilisi, Kıbrıs meselesine büyük devletleri dahil ederek sorunu kendi amaçları doğrultusunda çözüme kavuşturmayı politikalarının temeli haline getirmişlerdir.”
Rumların amacı meseleyi uluslararası platforma taşıyarak, Enosis’i gerçekleştirebileceğine inanmışlardır. Bu amaçla, Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan , 4 Temmuz 1990 tarihinde üyelik müracaatında bulunmak suretiyle Kıbrıs Meselesini Avrupa Birliği’ye taşımışlardır.
Avrupa Birliği , Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni dışlayarak, Birleşmiş Milletlerin Kıbrıs Meselesinde gösterdiği çalışmaları görmezden gelerek, Kıbrıs Adası’nın Avrupa Birliği üyeliği için Kıbrıs Rum Yönetimi ile görüşmeleri başlatmıştır.
Günümüze kadar olan süreçte Rum ve Yunan ikilisi bir tarafta toplumlararası görüşmeleri sürdürürken, diğer taraftan Kıbrıs’ta Enosis’i gerçekleştirmek için sorunu uluslararası platforma taşımayı bir hedef olarak benimsemişlerdir. Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakı için Avrupa Birliği ve gelişmiş ülkeler Türkiye’ye baskılar yapmışlardır. Bunun yanında Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimine doğrudan veya dolaylı olarak destek vermişlerdir. Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimini müzakerelerde uzlaşmaz tutumunun altında Avrupalı ve büyük devletlerden aldığı desteklerle arkalarını sağlama almaları yatmaktadır. Büyük devletlerde Rum halkına sağladıkları silah yardımıyla kendilerinin barıştan yana değil de asıl hedeflerinin savaştan yana olduklarını göstermişlerdir.


BM Güvenlik Konseyinin Kararları :

Şubat – Mart 1990 New York görüşmelerinde Rauf Denktaş’ın halkların eşitliğini, Türkler’in self - determinasyon ve Türkiye’nin garantisini içeren bir öneri paketini sunması ve Vasilou tarafından reddedilmesiyle görüşmeler tekrar çıkmaza girmiştir bunu üzerene BM Güvenlik Konseyi 12 Mart 1990’da 649, 11 Ekim 1991’de 716 ve 10 Nisan 1992’de 750 sayılı kararları almıştır. Bu kararların ortak noktası Kıbrıs Sorununun çözümünün bağımsızlığı,toprak bütünlüğüne dayanan, tek egemenlik altında, tek vatandaşlık temeline dayalı, siyasi olarak eşit, iki toplumlu, iki kesimli bir federasyon içermektedir. BM’nin bu karaları siyasi eşitliğin ve ortaklığın kesin bir şekilde BM gündeminde olduğunu göstermektedir. New York görüşmelerinde Rum yönetiminin uyguladığı politika, Türk Halkını meşru haklarını yok eden ve egemenlik haklarını tanımayan bir politikadır. Buna karşılık Türk Yönetimi, iki bölgeli ve siyasi eşitliğe dayanan bir sistemden geri dönülmeyeceğini açıklamıştır.
 

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
Ghali Haritası ve Çözüm Planları :
1981 Yılında BM Genel Sekreteri Kurt Waldhim’in özel temsilcisi Hugo Gobi’nin Rum tarafıyla istişare ederek hazırlamış olduğu haritaya göre KKTC topraklarından 47 yerleşim yerinin :Rumlara bırakılmasını içermekteydi. Türk Topraklarını %27.5’e düşüren bu harita zamanında Denktaş tarafından reddedilmiş olmasına rağmen Yunanistan Başbakanı Miçotakis, 1990 yılında Gobi Haritasının esas alınmasını istemiştir. Görüşmeler 1992 yılında tekrar başlamıştır. New York görüşmelerinin birinci turu 18 Haziran 1992 Tarihinde başlamıştır. Dönemin Genel Sekreteri Budros Ghali taraflara kendi adıyla anılan bir harita ve çözüm planı sunmuştur. Türkler’in bir çok yerleşim yerinin Rumlara verilmesini (Karpas, Güzelyurt) içeren bu haritaya göre bir çok Türk’te göç etmek zorunda kalıyordu. Bunun içindir ki Türk yönetimi bu haritayı kabul etmeyerek “harita olmayan harita” ismini vermişlerdir.
Harita dışındaki yüz maddelik çözümler paketini Türk Tarafı kabul etmesine rağmen Rum Yönetimi bunu reddetmiştir. Bu pakette AB üyeliğini çözümden sonra olabileceğini, eşitlik ilkelerine dayanan ve Türkiye’nin etkin garantisinin olduğu, merkezi devletin zayıf olduğu bir yönetim biçimini içermesi ile önemli yer tutmaktadır. New York görüşmelerinde eşitlik ve demokratik müzakereler yönetmeliğine ters düşen görüşmeler, Ghali Haritasının Kıbrıs Türk tarafına empoze edilmek istenmesi karşısında, KKTC Meclisi 31 Temmuz 1992 tarihinde Kıbrıs Türk Halkının kabul edeceği bir çözümün geçerli olacağını BM’nin zorla empoze etmeye çalıştığı bir çözümün mümkün olmayacağını içeren bir karar almıştır.
Fikirler dizisinden sonra B. Ghali bu kez “güven yaratıcı önlemler” adı altında bir belge hazırladı (1993) bu belge, Maraş ve Lefkoşe havalimanının iki toplum yararına açılmasını ve iki toplum arasında işbirliğini sağlanmasını amaçlıyordu. Bu belgede Rum yönetimi tarafından, Türk tarafına uygulanan ambargoların kalkmasına olanak sağladığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
 

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
1995-1997 Kıbrıs Görüşmeleri :

Rum yönetiminin Kıbrıs Türklerini hiçe sayarak tek yönlü olarak AB üyeliği müracaatından sonra Kıbrıs Görüşmeleri daha da karmaşık bir hal almaya başlamıştır. Kıbrıs görüşmeleri 1995-1997 yılları arasında Ada’ya gelen çeşitli diplomatlar vasıtasıyla devam etmiştir. Başta ABD ve İngiltere olmak üzere bir çok ülke Kıbrıs’taki gelişmelerden haberdar olmak ve olası bir anlaşmaya katkı sağlamak için Ada’ya özel temsilci göndermiştir. Bu çerçevede, KKTC Cumhurbaşkanı Sn. Rauf. R. Denktaş’ın görüşmeler sürecine yeni bir ivme kazandırmak amacıyla Rum tarafına yapmış olduğu öneri ve girişimler, Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Glafkos Klerides tarafından görüşmeler için gerekli zemin olmadığı gerekçesiyle reddedildi.17 Nisan 1996’da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi, New York’ta yapılan görüşmede Genel-Sekreter’in iyi niyet misyonu (good offices mission) çerçevesinde yürütmekle olduğu çabalara ve iki tarafça üzerinde mutabık kalınan zirve anlaşmaları temelinde bütünlüklü bir anlaşmaya varılmasına tam destek verdi. 6 Haziranda Cumhurbaşkanı Denktaş, BM Genel Sekreteri Boutros Ghali ile İstanbul’da görüştü ve görüşmelerin yeniden başlaması için gerekli yolları tartıştı. Boutros Ghali, 11 Haziranda Klerides ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada iki tarafında kendisinin yeni özel temsilcisi Profesör Han Sung-Joo ve Özel Temsilci Yardımcısı Gustave Feissel ile çalışmalarının önemine değinir. Bu şekilde hızlanan diplomasi trafiği bir kez daha Rum tarafının uzlaşmaz tutumu nedeniyle bir sonuca ulaşamadı.
Adada gerilim Rum tarafının silahlanma çabaları ve KKTC sınırlarına yönelik yaptıkları eylemlerle arttı. Rum tarafının tahrihkar ve provokatif tutumu nedeniyle iki halk arasında var olan güvensizlik daha da arttı.


1997-2002 Kıbrıs Görüşmeleri :

Troutbeck ve Glion Görüşmeleri :
17 Mart 1997’de, BM Genel Sekreter Yardımcısı Gustave Feissel iki taraf arasında yüz yüze görüşmeleri başlatmak amacıyla biz dizi girişimde bulundu. 9 Haziran’da BM Genel Sekreteri iki lideri yüz yüze görüşmelerin birinci turunun yapılacağı Troutbect New York’a davet eder. 9-13 Temmuz tarihleri arasında BM Genel Sekreteri’nin açılış konuşmasıyla başlayan yüz yüze görüşmeler, Genel Sekreterin Kıbrıs Özel Danışmanı Diego Cordovez tarafından basına kapalı olarak yürüttü. Fakat görüşmeler sırasında taraflara üzerinde çalışılmak maksadıyla sunulan belge ve içeriği Rum tarafınca basına sızdırıldı. Diego Cordovez 14 Temmuz’da BM Güvenlik Konseyi’ni bilgilendirildikten sonra basına yaptığı açıklamada iki taraf arasındaki ayrılığın çok fazla olduğunu fakat aynı zamanda bu ayrılığı gidermek için niyet olduğuna inandığını söyledi. 1992 yılından sonra ilk kez yüz yüze görüşmelere süreciyle yaratılan olumlu hava görüşmelerin ilk turunun sonuçlanmasından sadece 3 gün sonra yine AB’nin müdahalesi ile bozuldu. Devam eden görüşmelerin 1. turu AB müdahalesiyle kesilmeye ve olumlu bir havaya bürünen ilişkilerin eski seviyesine dönmesine neden olmuştur. AB’nin bu müdahalesi daha başlamamış olan Glion görüşmelerinin de başarısızlığına neden olmuştur. AB’nin bu müdahalesi Rum kesiminin tutumlarında da uzlaşmanın yok olmasına sebep olmuştur. “6 Ağustos’ta ise, KKTC ve Türkiye Dışişleri Bakanları, 20 Temmuz 1997’de iki ülke Cumhurbaşkanları tarafından açıklanan Deklarasyon uyarınca, kurulması öngörülen Ortaklık Konseyi anlaşmasını imzaladılar. Ortaklık Konseyi Anlaşması’nın imzalanmasının ardından basına yapılan açıklamada görüşmeler sürecinin iki tarafın politik ve egemen eşitliği üzerine oturtulması ve varılacak olan anlaşmanın Türkiye ve Yunanistan arasında 1960 Antlaşmaları tarafından kurulan dengenin korunması gerekliliğinin altı çizildi. Açıklamada ayrıca ada ve bölgedeki politik gerçekleri kabul etmesi gereken AB’nin, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile üyelik müzakerelerini başlatıyor olmasından dolayı doğacak olan olumsuz gelişmelerin sorumluluğunu üstlenmesi gerektiği de vurgulandı.Bu gelişmeler ışığında Türk tarafı, Glion’daki 2. tur görüşmelere katıldı. Fakat, Rum Yönetimi Başkanı Klerides’in uzlaşmaz tutumundan gerilememesi ve AB’nin aldığı karar sonucunda görüşmeler bir büyük darbe aldı ve sonuç elde edilmedi.”
 

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
AB Lüksemburg Zirvesi :
AB’nin Kıbrıs’a olan müdahalesi Aralık 1997 yılında yapılan Lüksemburg Zirvesinde Kıbrıs Rum yönetimi ile üyelik müzakerelerini başlatmak kararını almasıyla had safhaya ulaşmıştır. AB’nin bu müdahalesi BM gözetiminde devam eden ve eşitlik statüsüne dayanan müzakerelerin sonuçsuz kalmasına en büyük etkendir.“Lüxemburg kararı görüşmelere son darbeyi vurmakla beraber BM Genel Sekreteri’nin iyi niyet misyonu çerçevesinde oluşturulan parametreleri ve görüşmelerin zeminini oluşturan iki tarafın eşitliği ve iki bölgelilik ilkelerini de ortadan kaldırdı. Bu gelişmeler ışığında KKTC Parlamentosu, 10 Mart 1998 yılında almış olduğu kararla KKTC’nin yadsınamaz bir gerçek olduğunu ve bundan sonra yapılacak görüşmelerin sadece Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Güney Kıbrıs Rum arasında gerçekleşeceğin bildirdi. KKTC ve Türkiye Cumhurbaşkanları tarafından 23 Nisan 1998’de yapılan ortak bir deklarasyonla KKTC Meclisinin bu kararı desteklenerek AB’nin Rum tarafı ile üyelik görüşmelerine başlama kararının anlaşma sürecine darbe vurduğu, KKTC’nin bağımsız ve egemen bir devlet olarak varlığını sürdürmesinin esas olduğu ve Türk Tarafınca görüşmelere devam etme için zemin bulunmadığı teyit edildi.”


Kıbrıs Türk Tarafının Konfederasyon Önerisi :
31 Ağustos 1998’de KKTC Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş, Kıbrıs’ta kalıcı bir barış sağlamaya yönelik olarak “Kıbrıs Konfederasyonu” kurulmasını önerdi. Bu amaçla yapılacak müzakerelerin hedefi, iki halktan ve iki devletten müteşekkil konfederal bir yapıyı öngören, iki anavatan ile garantör devletler arasında akdedilecek simetrik anlaşmalarla desteklenen bir ortaklık çözümünün teşkil edilmesidir. Fakat, AB üyelik sözü ile cesaretlendirilen Rum tarafı bu öneriyi de reddetti. “Böylece müzakerelerin nihai hedefi, Türkiye ve Yunanistan ve garantör ülkelerle gerçekleştirilecek simetrik anlaşmalarla desteklenen adadaki iki halk ve iki devletten meydana gelen, konfedere bir yapının söz konusu olduğu bir ortaklıkla uzlaşılması olacaktır. Konfederal yapıyla alakası olamayan bütün haklar ve güçler, konfederasyonu oluşturan iki ülkeyle kalacaktır (yetkisi altında kalacaktır) müzakerenin sonucunda yapılacak her hangi bir anlaşma ayrı bir referandumla onaya sunulacaktır.”
 

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
Dolaylı Görüşmeler :

Dolaylı görüşmelerin ilk turu Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş ve Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Glafkos Klerides arasında 3-14 Aralık 1999 tarihleri arasında New York’ta başladı ve 31 Ocak – 8 Şubat tarihleri arasında Cenevre’de devam etti Görüşmelerden pek bir ilerleme sağlanamaması ve zemin hazırlanamamasına rağmen 3. ve 4. turlar da devam eder.4. turun açılışında Genel Sekreter Kofi Annan yapmış olduğu konuşmada hedefin yeni bir ortaklık kurulması olduğunu iki tarafın eşitliğini ve bir tarafın diğerini temsil etmediğini vurgular. Rum tarafı Genel Sekreterin bu konuşmasına sert tepki gösterdi ve görüşmeleri iki gün boykot etti. Müzakerelerin bundan sonraki aşamalarında BM sunmuş olduğu belge olmayan belgelerle Rum tarafının pozisyonunu güçlendiren ve Kıbrıs Türklerinin yasal taleplerini göz ardı eden bir tutum sergiledi. İki lider 1-10 Kasım tarihleri arasında Cenevre’de tekrar görüştüler ve Genel Sekreter 8 Kasım’da 11 sayfadan oluşan sözlü ifadesini sundu.
“Türk tarafınca Genel Sekreter’in bu “sözlü ifadesi”, “yeni bir ortaklık kurulması” “iki tarafın eşit statüsü” ve adil, gerçekçi ve yaşayabilir bir anlaşmaya ulaşılması hedeflerinden oldukça uzaktır. Genel Sekreter bu “sözlü ifadesi”nde “tek egemenliğe ve tek uluslar arası kimliğe sahip ayrılmaz bir ortak devlet” kurulmasını öngörüyordu. Bu özellikler, Türk tarafınca kabul edilemez olan bir üniter devletin özellikleriydi ve yeni bir ortaklık kurulması fikri ile bağdaşmıyordu. Bu olumsuzluklara ilaveten 8 Kasım 2000’de, AB yayınlamış olduğu Katılım Ortaklığı Belgesinde Kıbrıs’ı Türkiye’nin üyeliği önünde bir politik kriter ve “önkoşul olarak açıkladı. Bu gelişmeler ışığında, Ankara’da iki ülke temsilcileri ve Cumhurbaşkanları başkanlığındaki zirve toplantısının ardından Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş 24 Kasım 2000’de Türk tarafının, esas parametreler olan KKTC’nin kabulü ile “Devletten Devlete görüşmeler” sürecine girilmediği, Kıbrıslı Rumların, Kıbrıslı Türklerin devleti olmadığı ve Kıbrıslı Türkleri temsil edemeyeceği gerçekleri kabul edilene kadar görüşmelere devam edilmeyeceğini bildirdi. Cumhurbaşkanı Denktaş dolaylı görüşmeler sürecinin esas amacından uzaklaştığını ve bu şartlar altında sürdürülmesi durumunda, Kıbrıs Türk çıkarlarına zarar vereceğini açıkladı. Böylece 14 Kasım 1999’da, bütünlüklü bir çözüme ulaşmak amacıyla kapsamlı görüşmelere geçmek için zemin oluşturma amacıyla başlatılan görüşme süreci sona erdi. Altı ay sonra 28 Ağustos 2001’de BM Genel Sekreteri, Cumhurbaşkanı Denktaş ile görüşme sürecini yeniden başlatmak maksadı ile Strasbourg’da görüştü. 12 Eylül 2000 tarihinde, Genel Sekreter Kofi Annan, New York’ta aracılı görüşmelerin 4. turunun açılışında yapmış olduğu açıklamalarda, kapsamlı bir anlaşmayı mümkün kılacak anlamlı müzakerelere geçilebilmesini teminen, önkoşulsuz olarak yürütülecek aracılı görüşmelerin eşit iki taraf arasında yapılacağını ve kapsamlı bir anlaşmada tarafların eşit statüleri açıkça tanınması gerektiğini vurguladı.” Türk tarafı, her fırsatta, Genel Sekreter’in 12 Eylül açıklaması temelinde Rumlarla eşit statüde bir ortaklık kurmaya hazır olduğunu bildirir.
 

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
Yüz yüze görüşmeler :
Cumhurbaşkanı Denktaş 8 Kasım 2001’de bir girişimde bulunur ve Rum Yönetimi Lideri Clerides’e bu duyguları içeren bir mektup gönderir. Bu girişim, karşılıklı iki mektupla devam eder ve sonuç olarak Klerides; Cumhurbaşkanı Denktaş ile 4 Aralık 2001’de, BM Kıbrıs Özel Temsilcisi Alvaro De Soto’nun da sadece not tutmak üzere bulunacağı bir toplantıda buluşmayı kabul etti. Uluslararası Lefkoşa Havaalanı yakınındaki Ara Bölgede BM tarafından özel olarak düzenlenen bir Konferans Merkezinde yapılan görüşmenin ardından basına yapılan açıklamada görüşmenin çok samimi ve olumlu bir atmosferde gerçekleştiği ve BM Genel Sekreterinin iyi niyet misyonu çerçevesinde tarafları yüz yüze görüşmeler için davet edeceği bildirdi. Bu çerçevede, görüşmeler Kıbrıs’taki ara bölgede gerçekleştirilecek, görüşmelerde hiçbir önkoşul olmaksızın taraflar istedikleri her konuyu masaya getirecekler ve kapsamlı bir çözüme ulaşana kadar görüşmelere devam edecekler, ancak tüm konularda görüş birliğine varılıncaya kadar hiçbir konuda anlaşılmış sayılmayacaktı. Böylece görüşmeler, Kıbrıs sorununa kalıcı bir çözüm bulma amacıyla BM Genel Sekreteri Kıbrıs Özel Temsilcisi Alvaro de Soto gözetiminde 16 Ocak’ta başladı. 5 Aralık 2001 tarihinde, Rum Yönetimi Lideri Glafkos Klerides 1974 Barış Harekatı’ndan bu yana ilk kez kuzeye, KKTC’ye geçti ve Cumhurbaşkanlığı Sarayında Cumhurbaşkanı Denktaş’ın vermiş olduğu akşam yemeğine katıldı. Yemekte BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın Kıbrıs Özel Temsilcisi Alvaro de Soto’da, bulundu. Buna karşılık, Cumhurbaşkanı Denktaş 29 Aralık 2001 akşamı Rum Yönetimi Lideri Glafkos Klerides’in vermiş olduğu yemeğe katılmak üzere güneye geçti. Yemek sonunda yapılan açıklamada, iki liderin 11 Ocak 2002 tarihinde kayıplar konusunu görüşmek üzere bir toplantı gerçekleştireceği bildirdi.Cumhurbaşkanı Denktaş’ın inisiyatifiyle 16 Ocak’ta başlayan doğrudan görüşmeler sürecinin birinci turu 19 Şubat’ta yapılan 14. görüşmeyle tamamlandı. 1 Mart-27 Mart 2002 tarihleri arasında geçekleşmiş olan ikinci tur görüşmeler, Salı günleri saat 16.00 ve Cuma günleri saat 10.00’da olmak üzere haftada iki kez yapıldı. Birinci turda konularla ilgili görüşlerini ortaya koyan taraflar, ikinci turda özlü müzakereler yaptılar. Nisan ayı boyunca devam eden 3. turda Cumhurbaşkanı Denktaş ve Klerides ilk iki turda üzerinde durdukları konuların detayına girdiler.
4. Tur görüşmelerin devam ettiği Mayıs ayında BM Genel Sekreteri Kofi Annan 14-16 Mayıs tarihleri arasında adayı ziyaret etti. Cumhurbaşkanı Denktaş ve Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Glafkos Clerides ile ayrı ayrı görüşen Genel Sekreter, akşam yemeğinde iki tarafı bir araya getirir. Adadan ayrılırken basına yaptığı açıklamada Kofi Annan, temel konularda yoğunlaşılmasını sağlamak amacıyla adaya geldiğini, ziyaretinin oldukça tatmin edici geçtiğini ve liderlerin çözüme yönelik çabalarını artırmaları yönündeki taahhütleriyle ayrıldığına dikkat çekti.Görüşmeler güvenlik, toprak ve egemenlik konuları üzerinde yoğunlaştı. Görüşme süreci, BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın 6 Eylül’de Paris’te Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ve Rum Yönetimi Lideri Glafkos Klerides ile bir araya gelmesi ile devam etti. 6 Eylül’de, Fransa’nın başkenti Paris’teki Bristol Hotel’de, BM Genel Sekreteri Kofi Annan, Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ve Rum Yönetimi Lideri Glafkos Klerides arasında, yapılan tarihi zirve, yeni bir zirve kararıyla sonuçlandı. Tarafların, 3-4 Ekim’de, New York’ta yeniden bir araya gelmeleri kararlaştırıldı.
Genel Sekreter’le üzerinde durulan konularda görüşmelere devam eden taraflar, Ekim’de, New York’ta tekrar bir araya geldi ve iki teknik komite oluşturulması ve Kasım ayında yeniden bir zirve toplantısında bir araya gelmek konusunda anlaşmaya varıldı. Cumhurbaşkanı Denktaş, burada basına yapmış olduğu açıklamada Kıbrıs konusunun çözümlenebilmesi için AB’nin meseleden elini çekmesi gerektiğini konunun iki tarafın eşitliği temelinde, dış müdahale olmaksızın halledilebileceğini söyledi. AB ise 9 Ekim 2002 tarihinde, aday ülkelerle ilgili olarak açıkladığı genişleme raporunda, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin siyasi kriterleri yerine getirdiği ve uyum müzakerelerini tamamlama aşamasına geldiğini kaydetmekte ve bir anlamda Aralık ayında toplanacak Avrupa Birliği Konseyi’ne üyelik için yeşil ışık yakmaktaydı.
 

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
Annan Planı :
Bu gelişmeler ışığında, 12 Kasım 2002 tarihinde, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan’ın, “Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin görüşleri” olarak tanımlanan çözüm planı Cumhurbaşkanı Denktaş ve Rum Yönetimi Başkanı Glafkos Klerides’e aynı anda sunuldu. Cumhurbaşkanı Denktaş Annan’ın, Türk ve Rum taraflarına sunduğu kapsamlı çözüm önerileri ile ilgili yaptığı açıklamada, planı tüm yönleri ile dikkatlice inceleyeceklerini, yapıcı bir anlayışla değerlendireceklerini ve hükümet, meclis ve Türkiye ile değerlendirme ve istişareden sonra, halkın görüş ve düşüncelerine başvuracağını belirtti. Cumhurbaşkanı ayrıca her iki lidere serbestçe müzakere için imkan ve zaman verilmesi gerektiğini vurguladı. Cumhurbaşkanı, planın içerisinde değişmesi gereken, kabul edilemez olan ve zaman içerisinde Kıbrıslı Türkleri bir azınlık durumuna düşürecek çok şey olduğunun takvimleme yapılmasının ve tarih sınırlaması getirilmesinin empoze anlamına geldiğini belirtti. Kıbrıs Türk tarafı, planın zemin olarak kabul edilebilmesi için yapılması gereken değişiklikleri ise görüşebileceğini açıkladı. Türk tarafınca yapılan değerlendirmede, BM planının genel olarak Kıbrıs gerçeklerine uymayan, bugüne kadar Kıbrıs Türk tarafının savunduğu ve ortaya koyduğu, egemenliğinin tanınması ve kayda geçirilmesi, iki kurucu devletin siyasi eşitliğinin her düzeyde tescil edilmesi, iki kesimliliğin değiştirilmeden devamının sağlanması, mal-mülk konularının tazminatlar yoluyla halledilmesi, 1960 Antlaşmalarından kaynaklanan Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin sulandırılmadan devamı gibi gerçekçi önerilerden uzak olduğu tespiti yapılmıştır.. Plan özellikle toprak, harita, mal mülk ve yeniden göçe zorlanan Kıbrıslı Türklerin sayısı ve kuzeye gelecek Rumlar ve onlara verilecek siyasi haklar konularında kabul edilmesi çok sakıncalı ve mümkün olmayan hükümler içermektedir.
Plan’ın anayasal değişiklik izlenimi veren bir yaklaşımla Rum tarafının AB’ye girişini garanti altına almak isteyen ve Türkiye ile Yunanistan arasındaki dengeyi bozmaya yönelik bir yaklaşım sergilediği saptanmıştır.BM Genel Sekreteri, planın iki tarafça da ilk değerlendirmelerinin ardından, taraflara birer mektup göndererek, belgede uygun bulmayıp, değiştirmek istedikleri noktaları kendisine 30 Kasım’a kadar bildirmeleri konusunda bir davet yaptı. İki taraf değişiklik yapılmasını istedikleri konuları içeren mektuplarını BM Genel Sekreteri’ne gönderdiler. 10 Aralık’ta, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Alvaro De Soto, Annan Planı’nı iki tarafın itirazlarını dikkate alarak revize edilmiş şekliyle taraflara sundu. KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, planın revize edilmiş haliyle iyileştirilmiş kısımlarının bulunduğunu ancak temelinde Kıbrıs Türk’ünün egemenlik sorunu, devlet sorunu, Rumların Kıbrıs Türk’ünün içine gelip yerleşme sorunu, gibi konular bulunduğuna, toprak, harita meselesi bulunduğuna ve bu konuların Rumlarla bir araya gelerek müzakere yapılması gerektiğini, belgenin imzalanma aşamasına gelmediğini söyledi.(57)AB ise Kıbrıs konusundaki yanlı tutumunu 12 Aralık Kopenhag Zirvesi’nde Kıbrıs Rum Yönetimi’ni “Kıbrıs” adı altında AB’ye üye alarak katma konusunda almış olduğu kararla bir kez daha gözler önüne serdi ve 16 Nisan’a kadar bir anlaşmaya varılamaması durumunda, GKRY’nin AB üyeliğinin onaylanacağını bildirdi.Bu gelişmeler karşısında, taraflarla istişarelerde bulunmak amacı ile, BM Genel Sekreteri Kofi Annan 24 Şubat 2003 tarihinde, Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs’ı kapsayan bölge turunun ilk durağı olan Ankara’ya, ardından da Atina’ya gitti. 26 Şubat’ta adaya gelen Genel Sekreter taraflarla ayrı ayrı görüşerek, üçüncü çözüm planını sundu. Annan adadan ayrılışında basına yaptığı açıklamada, iki liderle yapmış olduğu görüşmelerde ortaya koyduğu değişiklikler ve çözüm planı ile ilgili değerlendirmeler yaptığını ve taraflardan planda öngörülen 30 Mart tarihinde referanduma gidip gitmeyecekleri konusunda taahhüt istediğini, liderleri cevaplarını vermek üzere 10 Mart’ta Lahey’e davet ettiğini söyledi .
 

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
ANNAN PLANINA KADAR Kİ KRONOLOJİ

1571 - Kıbrıs Osmanlı devleti tarafından fethedildi ve ilk Türk cemaati adaya yerleştirildi.

1878 - Ruslar karşısındaki yenilgide fazla ödün vermemek için, ada Britanya İmparatorluğu’na kiralandı.

1914-İngiltere adaya tamamen el koydu.

1923 - Lozan Barış Antlaşması’nın 20. Maddesi gereğince, Türkiye adanın İngiltere’ye ilhakını kabul
etti.

1925 - Kıbrıs Crown Colony olarak ilan edildi ve adaya ilk Türkiye Cumhuriyeti konsolosu atandı.

1931 - Rumların Enosis isyanı başladı, Rumlar İngiliz valisinin konağını yakınca İngiliz politikası sertleşti. Türk cemaati Enosis’e karşı olduğunu açıkladı.

1943 - İngiltere güdümlü ‘Kıbrıs Adası Türk Azınlığı Kurumu’ (KATAK) kuruldu, ancak yapısı nedeniyle gelişemedi.

1944 - Doktor Fazıl Küçük, ‘Kıbrıs Milli Türk Halk Partisi’ni kurdu.

1950 - Kıbrıs Rum Ortodoks Liderliği 18 Ekim’de başına Makarios seçilmiştir, yoğun bir kampanyaya girişti. Yunanistan hükümeti de Birleşmiş Milletlere ulusların kendi kaderlerini tayin haklarının Kıbrıs için de uygulanması yolunda başvuruda bulundu.

1954 - Yunanistan, Birleşmiş Milletlere self-determinasyon için başvurdu. Türkiye karşı çıktı. Birleşmiş Milletler, Yunan talebini reddetti.

1955 - Yunan terör örgütü EOKA 1 Nisan’da adada faaliyete geçti.

1956 - İngiliz hükümeti, karışıklıkların baş kışkırtıcısı sıfatıyla Başpiskopos Makarios’u Seyschelles Adaları’na sürdü. Birleşmiş Milletler’de Türkiye ilk kez, ‘taksim’ tezini açıkladı. İngiltere, askeri üssünün kalması koşuluyla ‘self-determinasyonu kabul etmeye yanaştı.

1957 - NATO arabuluculuk görevini üstlenince, EOKA geçici olarak ateşkes ilan etti; Makarios serbest bırakıldı. 15 Kasım’da Türk Mukavemet Teşkilatı kuruldu.

1958 - Kıbrıs’ın İngiliz Milletler Topluluğu içinde kalmasına ama Türkiye ve Yunanistan’la da bağlara sahip olmasına dayalı ‘MacMillan Planı’ gündeme geldi.

1959 - İngiltere Başbakanı ve üç devletin dışişleri bakanlarının katılımıyla Zürich Antlaşmaları onaylandı. Cemaat temsilcileri olarak Makarios ve Dr. Küçük de toplantıya katıldılar.

1960 - Kıbrıs Anayasası imzalandı. Adaya simgesel Türk ve Yunan birlikleri yerleştirildi.Makarios cumhurbaşkanı,Fazıl Küçük cumhurbaşkanı yardımcısı oldu.

1963 -21 Aralık’ta Noel katliamı ile EOKA, Türk cemaatine karşı ‘etnik temizleme ,adadan kaçırma’ politikasını doruğa çıkardı. Eylemleri 1964 Ağustos’unun ortalarına kadar sürdü

1967 - Yunanistan’da ordu yönetime el koydu ve

1974’e kadar iktidarda kaldı. Subaylar halkın desteğini elde etmek için Kıbrıs’ta EOKA’ YA desteği arttırdılar.

1967 -TBMM hükümete müdahale yetkisi verdi. Türk uçakları Kıbrıs üzerinde uçmaya başladı. ABD’nin arabuluculuğuyla Yunan birliklerinin geri çekilmesi sağlanınca, Türk harekatı durduruldu. 1964’ten beri Türkiye’de bulunan Rauf Denktaş gizlice adaya gitti.
5 TEMMUZ 1974 - Yunanlı subayların yönettiği Ulusal Muhafız Örgütü, Cumhurbaşkanı Makarios’u devirdi ve EOKA-B önderi Nikos Sampson’u ‘cumhurbaşkanı’ ilan etti.


Adadaki İngiliz üssüne sığınan Makarios, Kıbrıs’ı terk etmek zorunda kaldı.

16 AĞUSTOS 1974 - Cenevre’de sürdürülen barış görüşmelerine rağmen Yunanistan hiçbir uzlaşmaya yanaşmak niyetinde olmadığını gösterdi.

1975 - 13 Şubat’ta, Kıbrıs Türk Federe Devleti’ni kuruldu. Aynı yıl içerisinde bir de nüfus mübadelesi gerçekleşti.

1977-79 - Denktaş-Makarios(1977) ve Denktaş-Klerides (1979) ile Doruk Anlaşmaları imzalandı. Bu anlaşmalarla, Kıbrıslı Rumlar ilk kez iki kesimli, iki toplumlu federal bir çözümü benimsiyordu.

1983 - 15 Kasım 1983’te, KTFD Meclisi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) adında bağımsız bir devlet kurulduğunu dünyaya ilan etti.

1984-1990 - KKTC’nin kurulmasından sonra toplumlararası görüşmeler yeniden başladı. Görüşmeler sürecinde;

New York’ta 17 Ocak 1985’te ve 29 Mart 1986’da BM Genel Sekreteri’nin hazırlamış olduğu ‘Kıbrıs Üzerine Anlaşma Taslağı’, Kıbrıs Türkleri tarafından kabul edilip, Rumlar tarafından reddedildi. 22 Mayıs 1987’de AB ve ‘Kıbrıs’, 18 aylık görüşmeler sonucunda Gümrük Birliği protokolü başlattı. Ocak 1988’de Anlaşmanın tüm Ada’yı kapsamasına karar verildi. 1990’daki iki taraf arasındaki New York Zirvesi de başarısızlıkla sonuçlandı.
 

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
1992 -100 paragraftan oluşan BM Fikirler Dizisi, tarafların onayına sunuldu.

Türk tarafı 100 paragraftan 91’ini onayladığını açıkladı. Rum tarafında ise, Kıbrıs Rum lideri Yorgo Vasiliu paketi onaylarken, daha sonra iktidara gelen Glafkos Klerides ile bu pakete karşı çıktı.

1993 - AB, Haziran 1993’te Kıbrıs’ın tam üyelik için gerekli şartları taşıdığını belirten görüşünü yayınladı. Aynı yıl Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimi arasında Ortak Savunma Doktrini imzalandı.

1994 - BM Genel Sekreteri Boutros Gali’nin girişimleriyle ortak anlaşma zemininin oluşturulması amacıyla ‘Güven Arttırıcı Önlemler Paketi’ düzenlendi. ABD’nin destek verdiği pakete Rum tarafı karşı çıkınca

1994’te rafa kaldırıldı.

1996 - 3 Haziran’da bir Kıbrıslı Rum asker, BM denetimindeki bölgede bir Kıbrıslı Türk asker tarafından vurularak öldü.

1997 - 4 Ocak’ta Kıbrıslı Rumların, Rusya’dan S-300 yerden havaya 150 km. menzilli füze alımına ilişkin anlaşmaya imza koyması uluslararası arenayı ve dolayısıyla hassas Türk-Yunan ilişkilerini karıştırdı.

1999 - AB’nin 10-11 Aralık 1999’da yaptığı Helsinki zirvesinde Türkiye’nin AB’ye tam üyelik için adaylığı resmi olarak kabul edildi.

2000 - AB Komisyonu’nun 7 Kasım 2000’de açıkladığı ve Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecindeki “yol haritasını” çizen Katılım Ortaklığı Belgesi’nde (KOB) yer alan Kıbrıs’la ilgili ifadeler Türkiye-AB arasında büyük bir krize neden oldu.

2001 - Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Romano Prodi Kıbrıs sorunu çözülmeden de Güney Kıbrıs’ın üyelik başvurusunun değerlendirilebileceğini söyledi. Yıl sonunda Rauf Denktaş’ın, Glafkos Klerides’e mektupla yaptığı görüşme teklifi sonucunda iki lider 4 Aralık’ta Lefkoşa’daki ‘Yeşil Hat’ta BM gözetiminde bir araya geldiler.

5 Mayıs 2002 - Ada, 1979 yılından bu yana ilk kez bir BM genel sekreterini ağırlıyor. Annan, Kıbrıs’ta sorunun çözümü için, daha ileri bir adım atılmasını sağlamaya çalışıyor.

MUHAMMET KEMALOĞLU
 
Üst