Tarihten Bir Yaprak'lık Ders...

Seyyan Uzunoğlu

Onursal Üye
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
194
Tepkime puanı
0
Puanları
0
TARİHTEN BİR YAPRAK'LIK DERS...

Yıl 1912 idi. Yunanlılarla Bulgarlar Selanik’i de işgal etmişlerdi. Orada da mezalim, katliam ve yağmacılık tüm hızıyla devam etmekte ve Türkler acımasızca katledilmekteydi. İzmir’de de durum farklı değildi ve sırada tümüyle Anadolu vardı...

Şimdi, bunlardan bahsetmek ne alaka, ne ilgisi var veya benzeri sorular soracak olanlara; burada mesele sadece tarihin tekerrürü de değil; burada Rum Yunan’ın Türklere besledikleri nefret, garez ve intikam alma ateşinin asla sönmeyeceğini, dün de bugün ve yarın da aynen devam edeceğini kanıtlamaktır maksat. Ve çünkü “Tarih tekerrür eder” diyenlerin de, çok yerinde bir nedenleri olduğunun kanıtıdır da ondan...

Londra’da “THE ILLUSTRATED LONDON NEWS” dergisinde çıkmış bir resim; bir Yunan askerinin, bir Türk’ün kollarını arkadan kıskıvrak yakalamış, bir Bulgar askerinin de Türk’ün başındaki fes’e haç çizdiğini gösteriyor ve Türk’ün gururuyla oynanıyor, Türk’le, Türklükle alay ediliyordu. Baş sayfada dolaştırılan bu resim, tüm Hıristiyan dünyasının sevinç kaynağı, zafer müjdeleyicisiydi. Türk’e bu kadar nefret yani...

Bütün Yunan işgal bölgelerinde örfi idare tatbikteydi. Türk kanunları kaldırılmış, yerine Yunan Askeri Mahkemeleri kurulmuştu. İzmir’de Yunan mezalimi, işkence, katliamlar ve yağmacılık sürmekte iken de, dış dünyaya: “İzmir’de sükûnet ve şenlik var” diye haberler gönderilmekteydi… Gerçi aksini söyleseler, Türklere yardım elini uzatacak tek bir ülke bulunmayacaktı da, Türk’ün, Türk’ten başka dostu yoktur deyince bize ırkçı damgası vuranlar utansın. Ne ise… Evet, burada da olduğu gibi. Rum-Yunan AKRİTAS Planı ile adadaki tüm Türkleri temizleme operasyonuna girdiğinde, o zaman Türk ortaklı Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Makaryos da dünyaya:

“Biz hallederiz. Bu bizim iç meselemiz” mesajları vermekte ve bu insanlığın yüz karası soykırımı küçük bir başkaldırı süsü vererek önemsizleştirmeye çalışmaktaydı. Çünkü nasıl olsa, radyo, TV istasyonu ele geçirilmiş, dış dünya ile bütün irtibatları kesilmiş Türkler, aksini söyleyebilmekten yasaklanmıştı… Haliyle adadaki Rumlarla bir olmuş on binlerce Yunan askeri, kadın, çocuk, bebek, genç, ihtiyar ayırımı yapmadan, katliamlarına korkusuzca devam ediyor ve ‘Tüm Türkler, hayvanlarına kadar, kırk sekiz saat içerisinde tüketilmelidir’ anlayışıyla önlerine geleni hunharca ve acımasızca katlediyorlar; diri diri katliam çukurlarına gömüyorlardı… Zaten parolaları “En iyi Türk, ölü Türk’tür” değil miydi?

Ancak şimdi Rumlarla birleşmekle, ‘AB üyesi olacağız. Ve AB üyesi ülkelerde böyle şeyler olmaz’ diyen mahmurlara da küçük bir sorum var. Kapılar açılalı, Güney’e geçmiş insanlarımıza uygulanmış saldırılar, atılan dayaklar ve araçlarına yapılmış zarar ziyanları şikâyet etmiş bu kardeşlerimizi, Rum polisi kale almış; failleri yakalamış, hem velev ki yakalanmış, ancak bunlar şimdiye dek mahkemeye verilmiş veya cezalandırılmış mı? Hayır! Üstelik bu gibi saldırıları şikâyete gitmiş vatandaşlarımızı Rum polisler azarlamış, alay etmiş ve hatta çoğu zaman hakaret ederek, tartaklaya tartaklaya, yaka paça karakoldan dışarı atmıştır! Kaçtır, inşaatlardan düşüp(!) ölen Türk işçilerin, nasıl ve ne şekilde düştüğü, nasıl öldü(rüldü)ğü hiç araştırılmış, bir uzman kadro tarafından soruşturulmuş mu? O da hayır! İşte bu da anamızı ağlatan kadıyı, kadıya şikâyet etmek olurdu zaten...

Uzun lafın kısası, bunları neden anlattığımdır. Batılıların sıkça kullandıkları bir söz vardır – çok geçerli nedenleri olmalı - “Never trust a Greek” yani Yunan’a asla güvenme diyen. Ve şimdi AB ülkesidir, Rumlar artık dosttur diyerek, birleşmek isteyenlere uzak olmayan ve AB üyesi Yunanistan’ın azınlığı Batı Trakya’da yaşayan – daha doğrusu yaşam savaşı vermekte olan - soydaşlarımıza bir hal hatır sormalarını öneririm. Ayrıca ve illaki de, bir Türk ülkesi KKTC’de çok da keyifli bir yaşam sürmekte iken; Rum’un ve Eperyallerin ispiyonculuğunu, simsarlığını, casusluğunu yapmakta olan o en büyük ‘Kıbrıslı’ Elcil şimdi de yüzü kızarmadan, siyasete soyunmaya hazırlanmakta! Bu en büyük ‘Kıbrıslı’ya söyleyecek başka bir atasözüm ve birkaç da sorum olacak...

Gelelim en büyük ‘Kıbrıslı’ bay Elcil’e hatırlatma sözü verdiğimiz atasözüne. Ve o atasözü: “Once a Greek, always a Greek” demekte. Yani: “Yunansan, sonuna dek Yunansın.” Yani, Yunansan asla başka bir şey olamazsın! O kadar kesin yani. O zaman, Bizim ‘Kıbrıslı’nın şimdi dost ‘zannettiği’ diyelim veya karşılığında her ne almış veya almaktaysa, kerhen dost diyerek düdüklüğünü yaptığı… Kendi milletine, kendi halkına ve kendi devletine zarar vermek pahasına ispiyonculuğuna, simsarlığına, kuklalığına soyunduğu Rumlar; daha Osmanlı zamanında, yayılmacılık hastalıklı, ENOSİS, MEGALİ İDEA sevdalı – yeminli - Ortodoks Papazlar tarafından Elen, Yunan olduklarına inandırılmışlardı. Bugün de her eylemlerinde de görüldüğü üzere, Elcil ve gibilerine yutturdukları Kıbrıslılıkla, sinsi ve kalleş bir oyun oynamakta oldukları apaçık ortada ve gizlisi saklısı da yok üstelik. Çünkü her fırsatta sınırlarımıza saldıran bu sahtekârlar, Kıbrıs bayraklarıyla değil, Yunan bayraklarıyla saldırmakta ve açık açık Elen, Yunan olduklarını haykırmakta. Ve, sizin utanmadan; sizleri besleyip büyütmüş… Bu günlere getirmiş… Güvenliğinizi sağlayan, ceplerinizi para, gırtlaklarınızı yemek dolduran Anavatan Türkiye’ye karşı açtırmış olduğunuz o lanet pankarttaki cümle ile, Türklerin adadan ‘astir’ olmalarını haykırmakta. Hal bu iken, sizin bu, hade ‘gaflete’ diyelim, hala devam etmekte olmanızın; bizim gibi, özgürlükten, devletten… Anavatan’dan, tek güvencemiz Türk Askerinin ve Türkiye’den gelmiş kardeşlerimizin kalmasından yana olanların kafalarında soru işaretleri oluşturması, yanlış mı olsun şimdi? Ö zaman soruyoruz, siz şimdi Yunan, Elen misiniz yoksa? Çünkü, yukarıdaki atasözünden yola çıkarak, sizin bu ‘dostlar’ size ‘Kıbrıslılığı’ yutturmakta iken, kendiler Elen, Yunan kalıyor ve isteseler de başka da bir şey olamazlar zaten! O zaman sizin bunlarla ortak noktanız, ENOSİS, MEGALİ İDEA olmalı! Yanlış mıyız? Çünkü Yunan’ın tek emeli, ENOSİS’tir! MEGALİ İdea’dır! Kıbrıs Adası’nı da, Türkiye’yi de elimizden alıp, Türk’ü Orta Asya’dan hatta dünya yüzünden temizlemektir!

O zaman, Kıbrıslılığı bir yana bırakalım, çünkü bunun bir aldatmaca olduğunu kargalar bile biliyor. Sonuçta sizin güya inandığınız bu Kıbrıslı’lıkla, maksadınızın Kıbrıs Türk halkını kandırmak olduğu belli olmuyor mu? Bunu düşünmekle hata mı yapıyoruz biz? Ne? Çünkü bir yandan hala Türk düşmanlarının ispiyonculuğunu, simsarlığını yapmakta ve ekmeğini yediği ülkesini de, maaşını ödeyen, güvenliğini sağlayan velinimeti Türkiye’yi de yabancılara şikâyet etmekteyken ve mademki tek güvencemiz Türk Askerlerinin de Kıbrıs’tan gitmelerini istiyor… Ve mademki, Kıbrıs’ı Yunanistan’a ilhak etme sevdalı Elenlerle işbirliğinde, o zaman kendilerinin de Elenliği, Yunanlığı mı kabul etmiş olmaları uzak bir ihtimal mi sizce?

Haliyle, şimdi de yüzü kızarmadan siyasete atılacağını da söyleyen bu Kıbrıslı, Türk mü, Yunan Elen mi olduğuna bir karar vermiş mi yoksa? Çünkü Bir Türk ülkesi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bir ‘Kıbrıslı’, kimin siyasetini yapacak; kimden yana konuşacak? Kıbrıs Türkü’nü ahmak mı, enayi mi zannediyor bu?
 
Üst