Bu amaçla sürdürülen çalışmalar sonucunda, ülkenin artan ekonomik imkanları, eğitim, sağlık, okul, yol gibi hizmetler ile toplumdaki gelir dağılımı eşitsizliğini ve sosyal adaleti sağlamada kullanılmaktadır.
Ancak bazen beklenmeyen, arzu edilmeyen olaylar ülkenin kalkınmasını engelleyebilmektedir. Bir ülkenin kalkınmasını yavaşlatan olayları komşu ülkelerde yaşanan savaşlar, ülkede çıkan isyan ve karışıklıklar, terör olaylarının yaygın hale gelmesi, düzenin bozulması, deprem, yangın, sel vb. doğal afetlerin ülkeye verdiği zararlar şeklinde sıralamak mümkündür.
2. Terörizmin Türkiye’nin Kalkınmasına Etkisi
Dünya tarihinde, terörden en fazla etkilenen, jeostratejik, jeopolitik ve jeoekonomik açılardan önemli bir konuma sahip olan Türkiye, yıllarca ülkede yaşanan terör olayları istikrarsızlıklar, üretimin artırılmasına yönelik yatırımlara ağırlık verilememesi ve bütçesinin önemli bir bölümünün terör olaylarının önlenmesi amacıyla harcanması sonucunda kalkınmasını tamamlayamamıştır.
Nüfus büyüklüğü olarak dünyada 16’ncı, toprak büyüklüğü bakımından dünyada 32’ci ve Avrupa’nın yüzölçümü itibariyle en büyük ülkesi konumundaki Türkiye’nin, Atlantik, Avrupa ve Avrasya kuşakları içinde özel bir konumu vardır.Türkiye aynı zamanda Batı camiası ile bütünleşen, İslam aleminin demokratik, laik ve çağdaş bir üyesi, az gelişmiş bir çok ülkenin örnek aldıkları bir model olup, zengin ve fakir ülkeler arasındaki farklılığın hızla büyüdüğü dünyamızda, BM’e üye 185 ülke içerisinde 1997 satın alma gücü paritesine göre GSMH (Gayri Safi Milli Hasıla)’sı ile dünyanın 16.büyük ekonomisine sahiptir.
Bu durum, bütün dünya uluslarının dikkatini çekmekte ve bu coğrafya üzerinde emelleri olan milletlerin iştahlarını kabartmaktadır. Her geçen gün, gelişmekte ve kalkınmakta olan Türkiye, yıllarca terörün her çeşidiyle son olarak da pkk(terör örgütü)/KONGRA GEL gibi sivil insanları ve küçük çocukları dahi katleden bir terör örgütü ile mücadele etmek zorunda kalmıştır.
Türkiye, geçmişte olduğu gibi günümüzde de üzerinde ve yakın çevresinde dünya güç dengesini etkileyecek tarzda, sürekli ve çok yönlü olarak çıkar-güç çatışmalarına sahne olan, hassas bir bölgede bulunmaktadır. Bu nedenle Osmanlıdan itibaren tarihi süreç içerisinde “değişik isimlerle” Türkiye üstünde çeşitli oyunlar, oynanmış ve oynanmaya devam etmektedir. Türkiye’nin kalkınmasını istemeyen güçler, sürekli olarak onu siyasi, ekonomik, sosyal, politik ve kültürel yönlerden baskı altında tutmanın yollarını aramaktadırlar.
1950’li yıllarda, ihracatının % 90’ı tarım ürünlerine dayanan Türkiye sanayisini geliştirmek ve sanayi ürünleri ihracatını gelişmiş ülkelerdeki % 90’lar seviyesine çıkarabilmek, o yıllardaki yoksulluğu, fakirliği ortadan kaldırabilmek, zenginleşmek ve kalkınmada daha ileri gidebilmek için önemli adımlar atmıştır.
1950’li yıllardan itibaren kalkınma yolunda atılan ciddi adımlar Türkiye’de bazı değişimlerin yaşanmasına neden olmuş, ekonomik ve toplumsal alanlarda yaşanan bu değişimlerin ülkedeki siyasal şiddet olaylarını artırmıştır. 1950’li yıllardan itibaren hızla artan nüfus ülkede işsizliği, büyük şehirlerde ise gecekondulaşmayı ve çarpık kentleşmeyi beraberinde getirmiştir. Büyük şehirlerde giderek ağırlaşan geçim koşulları ile işsizliği propagandalarına malzeme yaparak istismar eden terör örgütleri, çevrelerine topladıkları işsiz ve üniversiteli gençlerle terör eylemlerine yöneldikleri görülmüştür.
1960’lı yılların ikinci yarısından itibaren belirli aralıklarla ülke gündemini işgal eden terör olaylarının yarattığı istikrarsızlık veya çekingenlik, bir çok yabancı firmanın Türkiye’ye yatırım yapmasını önlemiştir. Yine terörün yarattığı bütçe açıklarının enflasyona yaptığı etkiler bir noktada, hem doğrudan yabancı yatırımların Türkiye’ye gelmesini engellemiş, hem de Türkiye’deki yerli sanayiinin yeterli finansman kaynağı bulmasını ve düşük faizlerle yatırım yapma imkanını ortadan kaldırmıştır. Oysa bir ülkeye yabancı yatırımın girmesi, üretimin, yatırımın, ihracatın yani reel sektörün gelişmesi, ekonomik-sosyal yapının ve toplumsal barışın teminatıdır.
Ülkede sağlanan güvenli ortam ekonomik kalkınmanın ana koşuludur. Sermaye sahipleri bir ülkeye yatırım yapmadan önce o ülkenin güvenli bir ülke olup olmadığını yatırımları için herhangi bir riskin bulunup bulunmadığını araştırmaktadır. Bu nedenle bir ülkede kendini güvende hissetmeyen sermayenin o ülkeye yatırım yapması beklenemez. Ülkede güvenli ortamın tesis edilmesi amacıyla yürütülün faaliyetler ise savunma harcamalarını artırmaktadır. Savunma harcamalarının aşırı derecede artması ise ekonomik ve sosyal olumsuzlukları da beraberinde getirmektedir.