Tseri köyünde bir kuyudaki kemiklerin öyküsü...

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Tseri köyünde bir kuyudaki kemiklerin öyküsü...

Her şey bir ay kadar önce, bir Kıbrıslırum okurumun iki aracı vasıtasıyla bana ulaşmasıyla başlıyor...
Bir Kıbrıslıtürk beni arayarak, bir Kıbrıslırum’un benimle görüşmek istediğini, bu yaşlı adamın yazılarımı düzenli olarak takip ettiğini, adamın Tseri köyünde yaşadığını anlatıyor. Tseri köyünü biliyorum, hatta bu köyle ilgili çeşitli söylentilere de daha önce Aretyulu “kayıp” Kıbrıslıtürkler’i ararken bu yazı dizisinde yer vermiştim.
Kıbrıslıtürk okurumla Tserili Kıbrıslırum’la buluşmak üzere anlaşıyoruz. Aslında Kıbrıslıtürk okurum yalnızca bir aracı. Çünkü onu arayan şahıs da yine Tserili olan ama başka bir Kıbrıslırum.
Anlaştığımız gün Ledra Palace barikatında buluşarak Tserili orta yaşlı bir Kıbrıslırum’la birlikte üçümüz Tseri’ye yaşlı adamı görmeye gidiyoruz.
Tseri Lefkoşa’ya çok yakın, Lefkoşa’nın hemen dışında bir köy. Yaşlı adamın evini buluyoruz. Pek az İngilizce bildiğinden, bizi oraya götüren Kıbrıslırum tercümanlık yapıyor...

TSERİ KÖYÜNDEKİ TÜYLER ÜRPERTEN ÖYKÜ...
Yaşlı adamın anlattığına göre, 1964 yılının ilkbahar aylarının sonlarında birileri köye üç Kıbrıslıtürk getirerek onları vurmuş ve bir kuyuya atmışlar. Ancak sözkonusu üç Kıbrıslıtürk vuruldukları halde ölmemişler ve çığlık atarak, bağırarak kuyunun içinden yardım istemeye başlamışlar. Köylüler bu sesleri duymuş ve köy kahvehanesinde kavga çıkmış... Yaşlı adam kahvedeki kavgayı çok iyi hatırlıyor...
Köy kahvesindeki bazı Kıbrıslırumlar bu işe çok sinirlenmiş ve “Vurdunuz da vurdunuz, bari tam öldürseydiniz, ne diye insanlara can çekiştirirsiniz?” demişler.
Bunun üzerine köyün “komutanı” olan K., köyün şirocusu S.’a emir vererek, “Git, üstlerine birşeyler at, sesleri kesilsin” demiş.
Yaşlı adamın anlattığına göre, köyün şirocusu S., şirosunu alarak kuyunun başına gitmiş ve kuyunun içine taşlar atarak, sözkonusu üç Kıbrıslıtürk’ün “sesinin kesilmesine” yani ölmelerine yol açmış.
Kuyudaki Kıbrıslıtürkler’in “susturulması” emrini veren köyün “komutanı” K., 1955’li yıllarda İngilizler’e karşı mücadele eden bazı EOKA’cıları evinde saklayan bir kişi. Köyde anlatılanlara göre, 1974 darbesinde, kendi kendini “komutan” ilan etmiş ve AKELciler’in evlerini dolaşarak “Sen cezalısın! Sen evden çıkmayacan! Sen tutuklusun!” diyerek kendi “keyfi darbe düzeni”ni köye getirmeye çalışmış. Şimdi K. da, köyün şirocusu S. da hayatta değiller. K. bir yıl kadar önce, S. ise birkaç yıl önce ölmüş...
Bize tercümanlık yapan kişi yaşlı adamın aslında bu öyküyü bana birkaç yıl önce anlatmak istediğini ancak K. ile S. o günlerde hayatta olduğu için bundan çekindiğini anlatıyor. Şimdi her ikisi de ölüp gömüldüğü için yaşlı adam daha rahat konuşabiliyor...

YAŞLI ADAMIN KAYGISI
Tserili yaşlı adam bana bir harita veriyor – haritada üç kuyu yeri işaretlenmiş. Sonra bizi bu kuyulara götürüyor. İlk gittiğimiz yerde bölge belli ki parsellenmiş – yaşlı adamın kaygısı büyük:
“Bu köy büyük bir inşaat alanına dönüştü... Bu arazi de parsellendi, yol yapımına başlandı... Yakında buralara villalar dikilecek. Bu kuyu bir daha bulunamayacak... İçinde üç Kıbrıslıtürk’ün bulunduğuna yüzde yüz eminim” diyor.
Ona “Nasıl bu kadar emin olabilirsin ki?” diyorum...
Tseri’nin bu bölgeleri gerçekten de inşaat halinde... Adamın gösterdiği ilk kuyunun az ötesinde tali yol inşaatı devam ediyor.
Sonra bir başka bölgeye, köyün çıkışına gidiyoruz ve buradaki kuyunun yerini de bize gösteriyor.
“Bir an önce Kayıplar Komitesi’ni buraya getir, kazsınlar... Çünkü korkum, inşaatlar nedeniyle ya bu kuyuların yeri daha sonra bulunamayacak ya da inşaatlar yapılıp bittikten sonra, bu kuyulara ulaşmak çok daha zor olacak” diye konuşuyor.

KAYIPLAR KOMİTESİ’NE HARİTALARI VERİYORUM
Yaşlı adama teşekkür ederek oradan ayrılıyoruz. Daha sonra Kayıplar Komitesi yetkilileri Ksenofon Kallis ile Ahmet Erdengiz’e, yaşlı adamın bana verdiği, üzerinde Kıbrıslıtürkler’in olası gömü yerleri olan üç kuyunun işaretlenmiş olduğu haritayı veriyorum. Kallis bölgede araştırma yapmaya başlıyor ve gidip yaşlı adamla buluşuyor. Yaşlı adam ona da kuyuların yerini gösteriyor.
Derken harika bir şey oluyor ve Kayıplar Komitesi, bu üç kuyunun kazılmasına karar veriyor. Bu son derece sevindirici bir haber çünkü aslında bölgedeki inşaat temposu, bu kazıları neredeyse “acil kazı” sınıfına sokmuş durumda...

YAŞLI ADAMIN SÖYLEDİKLERİ ÇIKIYOR...
İlk kuyuda geçen hafta yapılan kazıda yaşlı adamın söylediklerinin doğru olduğu anlaşılıyor çünkü kazıda üç Kıbrıslıtürk’ün kemikleri bulunuyor. Tam da yaşlı adamın anlattığı gibi, kuyunun ağzına koca koca taşlar yığılmış. Bu, K.’nin talimatı üzerine şirocu S.’ın yığdığı taşlar olmalı. Kuyudan çıkarılan kemikler, üç erkeğe ait...
Dün kazı yerini ziyaret ediyorum... Burada harika arkeologlarımız, “sulu elek” yapıyorlar yani kuyudan çıkarılmış olan toprakları, gözden bir şey kaçmasın diye eleyerek sudan geçiriyorlar. Çamurlar içinde Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum arkeologlarımız canla başla çalışıyorlar...

NİSAN-MAYIS AYLARINDA “KAYIP” OLMUŞ OLMALILAR...
Kuyudan çıkarılan bu üç Kıbrıslıtürk, kimler olabilir? Bu konuda son söz elbette DNA sonuçlarında ortaya çıkacak. Ancak yaşlı adamın anlattıklarından anladığımız kadarıyla, bu üç Kıbrıslıtürk 1964 yılının Nisan-Mayıs aylarında “kayıp” olmuş olmalılar. Yani Aretyulu “kayıp” Kıbrıslıtürkler’in “kayıp” oldukları tarihle, burada işlenen cinayetin tarihi birbirini tutmuyor. Bu Kıbrıslıtürkler, belki de Lefkoşa-Leymosun yolunda Nisan-Mayıs 1964 tarihlerinde “kayıp” olmuş üç kişilik bir grup olabilir mi acaba?
Yaşlı adam “İlk gösterdiğim kuyuda üç Kıbrıslıtürk’ün olduğundan yüzde yüz eminim ancak diğer iki kuyuyla ilgili çeşitli söylentiler var... Buralarda da bazı Kıbrıslıtürkler’in gömülü olduğu anlatılırdı. Lefkoşa’dan getirildikleri anlatılıyordu. Ancak bu son iki kuyuda bir şey bulunup bulunmayacağı konusunda yüzde yüz emin değilim” diye konuşuyor.
Kayıplar Komitesi’nin Tseri köyündeki kazıları devam edecek ve bugün de ikinci ve üçüncü kuyular kazılmaya başlanacak. Bakalım bu kuyularda “kayıplar”ın izine rastlanabilecek mi?
Bu konuda yaşlı Kıbrıslırum okurumuza, ona aracı olan Tserili Kıbrıslırum okurumuza ve Kıbrıslıtürk okurumuza, verdiğimiz bilgiler üzerine derhal harekete geçerek konuyu sonuçlandırmaya çalışan Kayıplar Komitesi yetkilileri Ksenofon Kallis ile Ahmet Erdengiz’e sonsuz teşekkürler...



*** Tseri köyünde bir kuyuda gömülü olan 3 Kıbrıslıtürk’ün bulunmasını sağlayan Kıbrıslırum şahit anlatıyor:

“Sadrazamköy’den (Livera) “kayıp” Kıbrıslıtürk aile, Paraskevaidis’in tarlasının yanındaki kuyuda gömülüdür...”

Tseri köyünden Kıbrıslırum okurumuz göstermiş olduğu kuyudan iddia ettiği gibi 1964 “kaybı” üç Kıbrıslıtürk’ün kemiklerinin çıkmış olmasından ve onların ailelerine iade edilecek olmasından oldukça mutlu...
Onunla röportajımızda, bize Sadrazamköy’den (Livera) “kayıp” bir Kıbrıslıtürk ailenin, Sadrazamköy’de (Livera) Paraskevaidis’in tarlasının yanındaki kuyuda gömülü olduğunu da anlatıyor. Bunu o günlerde köyde yaygın biçimde anlatılırken duymuş.
Sadrazamköy’den (Livera) “kayıp” tek bir aile var: Aslen Vasilyalı (Karşıyaka) olup Livera’da (Sadrazamköy) yaşayan Rahmi Hasan ile eşi Ayşe Rahmi ve beş çocukları (Ahmet, Hasan, Zahide, Şerife ve Mustafa) 21 Aralık 1963’ten sonra bu köyden “kayıp” olmuşlar. Rahmi Hasan, burada çiftçilik yapıyormuş...
21 Aralık olayları çıkınca, okula gittiği için ninesinin yanında Vasilya’da (Karşıyaka) kalan 12 yaşındaki en büyük kızı Zahide’yi Livera’ya (Sadrazamköy) götürmek üzere Rahmi Bey, Vasilya’ya gitmiş. Kardeşi Bayram Mehmet Salih ona Livera’ya geri dönmemesi için telkinde bulunmuş ancak Rahmi Hasan, kardeşine “Şimdi keçilerin yavrulama zamanıdır, Zahide’yi de yeni doğacak keçilere baksın diye alıp gidiyorum” demiş ve keçilerin çiftleşme zamanı olduğu için Livera’dan ayrılamayacağını anlatmış. Rahmi Hasan’ın Livera’da (Sadrazamköy) 200 kadar keçisi varmış...
Daha sonra Rahmi Bey’in kardeşi Bayram Bey, olaylar nedeniyle Vasilya’dan Templos’a (Zeytinlik) göç edince, kardeşinden ve ailesinden haber alamamış. Livera’ya giderek araştırma yapmak istemiş ancak o köydeki bazı Kıbrıslırumlar, Kıbrıslıtürkler’in köyde araştırma yürütmesine izin vermemişler... Bayram Bey, Barış Gücü’ne de başvurmuş ancak Barış Gücü ona çocuklarıyla birlikte bu ailenin izine rastlayamadıklarını söylemiş. Ne Rahmi Bey, ne eşi Ayşe Hanım’dan, ne de çocuklardan yani 15 yaşındaki Hasan, 12 yaşındaki Zahide, 7 yaşındaki Ahmet, 5 yaşındaki Şerife ve 2 yaşındaki Mustafa’dan hiçbir iz yokmuş – onlar Livera köyünde “kayıp” olmuşlar. Elbette kuyudan çıkarılan kişilerin kimler olduklarını ancak DNA testlerinden sonra kesin olarak öğrenebileceğiz.
Kıbrıslırum şahidimiz, işte bu aileyi kastederek, onların Sadrazamköy’de (Livera) Paraskevaidis’e ait tarlanın bittiği noktada bulunan kuyuda gömülü olduklarını anlatıyor.

4135-sev-tseri-lrg.jpg
TSERİ BİR ŞANTİYE...

Tserili bu yaşlı Kıbrıslırum şahit, bize köydeki üç kuyunun yerini göstererek bunları işaretlediği bir de harita verirken, oldukça kaygılıydı. Çünkü Tseri köyü tam bir şantiye halinde ve sürekli inşaatlar yapılıyor. Bu duyarlı adam, yapılacak olan inşaatların bu kuyuları yok etmesinden korkuyor.
Tseri köyünde kuyuların ikisi Yerakaris denen bölgede, biri de köyün tam çıkışında.
Kayıplar Komitesi, ilk kuyudaki kazıları tamamlayarak buradan 1964 “kaybı” üç Kıbrıslıtürk’e ait olduğu sanılan kemikleri çıkarmış bulunuyor. Şimdi sıra diğer iki kuyunun kazılmasında. Tseri’deki kazıların bu hafta da devam etmesi ve Kıbrıslırum okurumuzun göstermiş olduğu diğer iki kuyuda da “kayıp” Kıbrıslıtürkler bulunup bulunmadığının anlaşılması bekleniyor.
Tseri köyü, Aretyu köyüne oldukça yakın olduğu ve Aretyulu “kayıp” Kıbrıslıtürkler’in Tseri’de gömülü olduğu söylentileri nedeniyle bu üç kişilik grubun Aretyulular olmuş olabileceği akla gelebilir. Ancak yaşlı şahidin anlattıklarına göre, bu ilk kuyuya gömülmüş olan üç Kıbrıslıtürk’ün tutuklanma tarihleri ilkbahar sonu-yaz başına rastlıyor, yani Nisan-Mayıs 1964 tarihine... Oysa Aretyulu Kıbrıslıtürkler, 1963 yılının Aralık ayının son haftasında “kayıp” olmuşlardı.
Tseri’deki söylentilere göre, kuyudan kemikleri çıkarılmış bulunan üç Kıbrıslıtürk, Lefkoşa-Leymosun yolundan alınıp öldürülmüş kişiler. Tseri yakınında bir köyde tutuklanarak Tseri’ye getirilmişler ve vurularak bu ilk kuyuya atılmışlar. Ancak vuruldukları halde ölmedikleri için çığlıkları köyden duyuluyormuş. Bunun üzerine köy kahvehanesinde kavga çıkmış ve bazı Kıbrıslırumlar, “Onları vurdunuz, bari tamamen öldürseydiniz” diye itiraz etmişler. Bunun üzerine köyün komutanı K., şirocu S.’yi kuyuya göndererek, kuyudaki o üç Kıbrıslıtürk’ün üstüne taş yığmasını sağlamış. Ve kuyuda kemikleri bulunan bu üç Kıbrıslıtürk, böylesi acı bir ölümle hayata veda etmişler...
Bize kuyuların yerini gösteren Kıbrıslırum şahidimizin, bir ay önce kazılar başlamadan önce anlattıkları şöyleydi:

SORU: Olayla ilgili neler hatırlıyorsunuz?
KIBRISLIRUM ŞAHİT: Ben bu Kıbrıslıtürkler’in tam olarak nereli olduklarını bilmiyorum. Tanık olduğum tek şey, kahvehanede duyduklarımdır 1964 yılının ilkbahar sonlarında – bazı Kıbrıslıtürkler getirip kuyuya atmışlar...

SORU: Peki onların Aretyu köyünden olup olmadıklarını hiç duydunuz mu? Çünkü Aretyu’dan üç Kıbrıslıtürk evlerinden alınarak bir polis landroveriyle götürülmüşler ve “kayıp” olmuşlardı... Yani üç kişilik bir gruptu oradan “kayıp” olan...
KIBRISLIRUM ŞAHİT: Aradan o kadar uzun yıllar geçti ki, onlar Aretyulu muydu? Tam olarak bilmiyorum, olabilir de, olmayabilir de. Ancak köyde duyulan onların Lefkoşa bölgesinden getirildikleri idi...

SORU: Kuyulara kaç kişi atılmıştı?
KIBRISLIRUM ŞAHİT: Tam olarak kaç kişi attılar kuyulara bilemiyorum – size gösterdiğim ilk kuyunun çevresinde kan vardı ve sonra kuyunun üstünü örtmüşlerdi – buna tanık olanlar vardır.
Bu ilk kuyuya atılan kişiler vurulmuş ancak öldürülmemişlerdi... Bağırıyorlardı ve çığlıkları duyuluyordu. Bu sesleri duyan bazı köylülerimiz, kahvede kavga çıkarmışlar ve bu yapılana itiraz etmişlerdi. Bunun üzerine şirocu S. giderek üstlerine taş yığmıştı.
Aslında Tseri’de dört-beş tane kuyu vardır – belki oralara da bazı “kayıp” Kıbrıslıtürkler gömülmüştür. Ben tek bir kuyudan eminim ancak diğerleri de kazılıp bakılmalıdır. Bunun için size harita da vereceğim. Size gösterdiğim ilk kuyuda “kayıp” Kıbrıslıtürkler’in gömülü olduğundan yüzde yüz eminim.
Dediğim gibi dört-beş kuyu vardır – bunlardan ikisinde insanların gömülü olduğundan eminim. Diğerlerinde gömülü olan insanlar var mıdır, yüzde yüz emin değilim.

SORU: Bu kuyular, çoban kuyuları mıydı? Yoksa daha büyük müydüler?
KIBRISLIRUM ŞAHİT: Evet, çoban kuyularıydı... Ağızları bir metre kadardı bu kuyuların... 20 ayak derinliğinde kuyulardı...

SORU: Bu kuyular birilerine mi aittir?
KIBRISLIRUM ŞAHİT: Evet ama şimdi oralara inşaat yapılacak – bu inşaatlar bittiğinde kuyular ortadan kaybolacak. O nedenle sizi aradım. Derhal harekete geçmelisiniz ve Kayıplar Komitesi yetkililerini buraya getirmelisiniz ki bu kuyular yok olmadan, içlerinde gömülü bulunan insanlar çıkarılabilsin.

SORU: Aretyulu Kıbrıslıtürkler’i tutuklayan K. adlı polisi tanıyor muydunuz? O da “kayıp”tır...
KIBRISLIRUM ŞAHİT: Hayır, onu tanımıyorum...

SORU: Üç Kıbrıslıtürk’ü alıp götürdükten sonra, bu insanlar “kayıp” oldu...
KIBRISLIRUM ŞAHİT: Öylesi bir kişiden bahsedildiğini hiç hatırlamıyorum, duymadım yani... Ancak yüzde yüz emin olduğum tek şey, size gösterdiğim ilk kuyuda gömülü olan Kıbrıslıtürkler’in bulunduğudur. Şimdi önemli olan bu kuyular yok edilmeden, onları oradan çıkartabilmektir.

SORU: Orada olduklarından neden bu kadar eminsiniz?
KIBRISLIRUM ŞAHİT: Eminim çünkü o civarda arazim vardı ve o günlerde köyde, bu ilk gösterdiğim kuyuya Kıbrıslıtürkler’in gömüldüğü anlatılıyordu. Ben arazi insanıyım, sürekli tarlalardayım, o nedenle bilirim ve eminim bundan. Bana o günlerde şunu da anlatmışlardı: Livera’da (Sadrazamköy) Paraskevaidis’e ait bir tarla vardı, bu tarlanın bittiği yerde bir yükselti vardı – bu yükseltinin altındaki kuyuda ise Livera’dan (Sadrazamköy) bir Kıbrıslıtürk ailenin öldürülerek gömüldüğü anlatılıyordu – çoluk-çocuk, bu kuyuya gömülmüşler...

SORU: Evet, aslında Sadrazamköy’den (Livera) “kayıp” bir aile vardır, kadının adı Ayşe Rahmi... Beş çocuğuyla birlikte “kayıp”tır bildiğim...
KIBRISLIRUM ŞAHİT: Evet... Anlatılanlara göre bir tanesi Livera’dan (Sadrazamköy) bir kadındı...

SORU: Peki ya İhsan Ali’nin “kayıp” ailesiyle ilgili neler duydunuz?
KIBRISLIRUM ŞAHİT: Onların otobüsten alınıp öldürüldüğünü duydum ancak otobüsten alındıktan sonra nereye götürüldüler, kimse bilmiyor. Ancak Livera’ya (Sadrazamköy) giderseniz, Paraskevaidis’in tarlasının bittiği yerdeki yükseltinin yanındaki kuyuda, Liveralı o Kıbrıslıtürk ailenin gömülü olduğunu bulabilirsiniz.
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
KIBRIS TÜRKLERİ bu vahşetleri nasıl unutup da şimdi bu canilerle beraber tek devlet halinde nasıl yaşamak ister ve nasıl olur da kendi devletini ve egemenlik haklarını eliyle teslim ederek köleliğe aday olur? Hiç ama hiç anlayamıyorum doğrusu...Herhalde kendi isteğiyle devletinden vazgeçen bir başka millet yoktur tarihte...Biz TÜRKİYE TÜRKLERİ bunu asla kabul etmiyoruz.Orada can veren ve kanlarını döken şehitlerimiz, gazilerimiz bizden ve siz KIBRIS TÜRKLERİNDEN hesap sorar.LÜTFEN UYANALIM ARTIK BU GAFLET UYKUSUNDAN.Ve devletimize sahip çıkalım.

YAŞASIN BAĞIMSIZ KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ!

NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE!
 

DOĞUKAN

New member
Katılım
18 Eki 2008
Mesajlar
2,057
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
K.K.T.C.
KIBRIS TÜRKLERİ bu vahşetleri nasıl unutup da şimdi bu canilerle beraber tek devlet halinde nasıl yaşamak ister ve nasıl olur da kendi devletini ve egemenlik haklarını eliyle teslim ederek köleliğe aday olur? Hiç ama hiç anlayamıyorum doğrusu...Herhalde kendi isteğiyle devletinden vazgeçen bir başka millet yoktur tarihte...Biz TÜRKİYE TÜRKLERİ bunu asla kabul etmiyoruz.Orada can veren ve kanlarını döken şehitlerimiz, gazilerimiz bizden ve siz KIBRIS TÜRKLERİNDEN hesap sorar.LÜTFEN UYANALIM ARTIK BU GAFLET UYKUSUNDAN.Ve devletimize sahip çıkalım.

YAŞASIN BAĞIMSIZ KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ!

NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE!

+rep
 

Dr.Yalnızefe

Dost Üyeler
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,339
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Geçmişini unutan, ders almayan, geleceğini kuramaz..
Geçmişteki bu vahşeti unutmamak ve belgelendirmek gerektiği aşikar..
Umarım bu kuyudaki şehitlerimizin kemiklerini sızlatmazlar...
 
Üst