Turan'da Türk Soykırımını Lanetliyoruz.

Bülent Baysal

Dost Üyeler
Katılım
21 Ağu 2008
Mesajlar
481
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Tanrı ve Hıra Dağlarında
Çinli katiller bir gün bunun hesabını vermelidir.
Çin güvenlik güçleriyle Uygurlar arasında başkent Urumçi’de patlak veren çatışmalarda, ilk belirlemelere göre 156 kişi öldü, 828 kişi yaralandı, ancak katledilen Türklerin sayısının daha ürkütücü boyutta olduğu ifade ediliyor. Uluslararası haber ajanslarına Sincan bölgesinden dehşet fotoğrafları düşüyor. Sokaklar cesetlerle dolu. Kadınlar tecavüz edildikten sonra öldürülerek sokakta bırakılmış. Aşağıdaki fotoğraflar konunun vahametini açık bir şekilde gösteriyor. Türk tek yumruk, tek ses olup ayağa kalkmalı ve bu katliamı uluslararası platformlara taşımalıdır. Ama gerektiği ciddiyet ve hassasiyeti göstererek. Van minüt gibi suni gündem ifadeleri ile değil, Türke yakışan azim ve vakarla.


BU ŞEREFSİZ KATLİAMIN HESABI SORULMALIDIR, HEPİMİZ ERMENİYİZ DİYEN ŞEREFSİZLER NEREDESİNİZ ? DİLİNİZ VE KALEMLERİNİZ NERENİZE KAÇTI.




Olayların fitilini, bir oyuncak fabrikasında zorla çalışmaya götürülen Uygur kadınlara sarkıntılık yapılması ve bazı kaynaklara göre iki Uygurun ölmesi ateşledi. Uygurların protesto gösterilerine güvenlik güçleri sert karşılık verdi. Ancak bu bence sanal bir sebep, planlı katliam ve öldürme girişimlerinin altında Türk düşmanlığı ve SOYKIRIM AMACI var.
SİNCAN Uygur Özerk Bölgesi’nin başkenti Urumçi’de önceki akşam başlayan Pekin yönetimine yönelik protesto gösterileri, güvenlik güçlerinin sert müdahalesi üzerine ayaklanmaya dönüştü. Bölgeden gelen haberlere göre, şiddet olaylarında 156 kişi öldü, 828 kişi de yaralandı. Çin resmi haber ajansı Kaşgar’da da birkaç yüz göstericinin dağıtıldığını belirtti. Ayrıca Aksu ve Yılı şehirlerinde de hareketlenmelerin başladığı bildiriliyor. Ölü sayısının artmasından, olayların yayılmasından korkuluyor.




ÇİNLİ yetkililer, haksız bir şekilde konuyu saptırarak, şiddet olaylarından Uygurlar içindeki aşırılık yanlısı, ayrılıkçı unsurları sorumlu tutuyor.Çin makamlarının hedefindeki isim, ABD’de sürgünde yaşayan Dünya Uygur Kongresi lideri Rabiya Kadir. Çin, Kadir’i, ayrılıkçı eylemleri körüklemekle ve şiddet olaylarını başlatmakla suçluyor. 1999’da Çin’in en zengin yedinci kişisi olan, milletvekilliği 1997’de antidemokratik bir uygulama ile iptal edilip, 8 yıl hapis cezasına çarptırılan Kadir, hapiste insan hakları mücadelesi nedeniyle birçok ödüle layık görüldü. ABD ve uluslararası kuruluşların baskısıyla 2005’te serbest bırakılan Kadir, 2006’da Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterildi. Rabia Kadir daha şimdiden Tarihte İz Bırakan Kahraman Türk kadınlarının arasına ismini yazdırmış bulunuyor.



Türkiye Dışişleri Bakanlığı, Urumçi’de meydana gelen olaylara sebebiyet veren sorumluların en kısa zamanda tespit edilip adaletin tecelli etmesinin beklendiğini bildirdi. Dün yapılan açıklamada, "Çin Halk Cumhuriyeti’nde bu tür olayların ileride meydana gelmemesi için gerekli tedbirlerin alınacağına inanıyor, yaralılara acil şifa, hayatlarını kaybedenlerin yakınlarına ve Sincan Uygur Özerk Bölgesi ve tüm Çin halkına (!!!?) başsağlığı diliyoruz" dendi. Bu yeterli mi değil mi tartışma sorusunun cevabı elbetteki HAYIR. Senin kardeşlerin, soydaşların, ırkdaşların, köklerin katlediliyor hunharca, sen kalkıp yabancı bir devlet gibi basit bir telin mesajı ile idare-i maslahat et. Bir hrantın öldürülmesinde, İsrailin Filistin katliamlarında gösterilen göstermelik olduğu ayan beyan ortada olan tepki ve demeçler nerede ? Boş vermeyin ey yöneticiler öldürülenler Türk. Böyle geçiştirici beyanlar yerine NOTA VERMELİYDİNİZ NOTA Çin hükümetine.




Doğu Türkistan'da Demokratik hakları için yürüyen Türkler, Çin askerlerince kalleşçeşehit edilmektedir.
Bütün dünya, gözü önünde yaşanan Çin mezalimini ibretle seyretmektedir.
1949 yılından beri Çin işgali altındaki Kutsal TURAN ÜLKESİNİN kalbindeki bu güzel Türk yurdunda Türklere yaşatılan bu vahşi katliam İnsanım diyenlerin ciğerini yakmaktadır. Başkent Urumçi’de yaşanan bu mezalimde Çin kaynaklarına göre 140, bağımsız kaynaklara göre 500 Türk şehit olmuştur.
Doğu Türkistan’da yaşanan bu olaylar İşgal altında olmalarına rağmen Türklerin hürriyet ve istiklal aşklarının sönmediğini, hala özgürlükleri için uğraştıklarını göstermektedir. Çin işgalinin ardından asimile edilmeye çalışılan Türklerin Öz yurtlarında rahat olmadıkları görülmüştür.
İşgal altındaki TURAN’a kan düşmüştür.
Daha bir kaç gün öncesine kadar Cumhurbaşkanımızın ziyaret ettiği bu topraklarda Şimdi Çinliler tarafından Türk kanı akıtılmakta Türkler alçakça eziyetlere maruz kalmaktadır. Yaklaşık 40 milyon Uygur Türkünün yaşadığı Türkistan Sincan özerk bölgesinde yaşananlarTürküm diyen herkesin yüreğini dağlamaktadır.
Modern silahlı çin ordusuna karşılık Türkler, taş ve sopalarla karşı koymakta Özgürlük ateşini söndürmemeye çalışmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti bir kez daha Çinde yaşanan Türk katliamına engel olmalı Çine baskı yaparak, Dünya kamuoyunu harekete geçirerek bu alçakça mezalimin durmasını sağlamalıdır. Yaşanan insan hakları ihlalleri ve kıtal derhal durdurmalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti iç siyasal çekişme ve sahte gündemleri derhal durdurarak bir bütün halinde TBMM ni derhal toplantıya çağırıp, acil gündemle karar alarak, Doğu Türkistan olayını Birleşmiş Milletlere taşımalı ve konuyu sonuna kadar ısrarla takip etmelidir.
Doğu Türkistan’da yaşanan bu kanlı kıtal, yok etme ve mezalime karşı bütün Türk Vatandaşları ellerinden gelen her imkanla tepki göstermeli, Hemen her platformda Türkistan’a destek vermeli ve oralardaki Türk Kardeşlerine Türk Ulusunun yüce hasleti olan BİR’lik mesajını bütün Dünyaya sergilemelidir.
Çine ve Çin mallarına boykot yapılmalı, Devletçe ve iş adamlarımızca kişilikli bir tepki kampanyası başlatılmalı ve sürdürülmelidir.





Özgürlük ve Türk'ün onur ve varolma mücadelesi için Şehit olan kardeşlerimize Allah'tan rahmet, geride kalanlara baş sağlığı ve sabır, esasen Türk’te doğal olarak asil kanının özelliği olarak var olan mücadele azmi ve gücünün en üst seviyelerde kor ateş gibi yanmasını ve düşmanlarını kavurup yakmasını dileriz Türk Ulusu olarak.
 
Son düzenleme:

Şimşek

Dost Üyeler
Katılım
22 May 2009
Mesajlar
207
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
Türkiye
Cevap: Turan'da Türk Soykırımını lanetliyoruz.

Çinliler ezelden beri teröristtir bu soykırım ilk olmadığı gibi sonuncusu da olmayacak gibi görünüyor. İnsan haklarından bahdesen bm nerde ? yalan yalan yalan bm koca bir yalandır sadece kendi menfaatleri doğrultusunda hareket ediyorlar.

Lübnana filistine sayısız yardımlar yapan Rte aynı şeyi katedilen türk kardeşlerimiz için yapıcak mı ? kesinlikle en ufak umudum yok.
Ama yeter artık bu kadarıda fazla türk milleti bu kadar duyarsız olamaz. Bu hesaptır sorulması gerektir.

Doğu Türkistan Ağlıyor Türkiyem......
 

Göktuğ

Halkla İlişkiler
Katılım
20 Şub 2008
Mesajlar
1,534
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
Anadolu
Cevap: Turan'da Türk Soykırımını lanetliyoruz.

Kandaşlarımız sorgusuz sualsiz sırf Türk ve Müslüman oldukları için öz be öz ata topraklarında çinli şerefsiz milisler ve askerler tarafından işkence ve görülmemiş zulüm ile uçmağa varırken bizlerin bu aşamada yapacağı çin mallarını derhal boykot etmektir büyük şehirlerde yaşayan Türkçü Turancı arkadaşlarımız az çok demeden toplanarak seslerini duyurmaları boyunlarının borcudur.

Hükümet yetkililerinin bu vahşete yaklaşımı 2 gündür sessizlikten başka birşey değildir buradan yetkililere ne kadar uyumayın desekte başımızdakiler TÜRK olmadıkça uyumaya devam edeceklerdir bunlar uyandıkları zaman malesef binlerce Türk hayatlarını kaybetmiş olacaklardır.

Bu mezalime karşı durmayanın çinli ler den hiç bir farkı yoktur.

Allah soydaşlarımızın yardımcısı olsun.
 

Bülent Baysal

Dost Üyeler
Katılım
21 Ağu 2008
Mesajlar
481
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Tanrı ve Hıra Dağlarında
Cevap: Turan'da Türk Soykırımını lanetliyoruz.

DOĞU TÜRKİSTAN'DA MİLLİYETÇİLİK HAREKETLERİ

Doğu Türkistan'da, geçen asrın 40'lı yıllarının ortalarından başlayarak, "Üç Efendi", "Milliyetçiler", "pan-Türkistler" ve "pan-İslamistler" denen siyasî deyimler ortaya çıkmıştır.
Doğu Türkistan'da millet tarifi:
Millet insanın müşterek paylaşım ve harslarının sentez edildiği insan toplumudur. Millet ve ortak medeniyet üzerinde ifadelenen ortak psikolojik unsurları sabitleşen insanların toplumudur. Doğu Türkistan Uygur Türkleri, kendi coğrafî ve siyasî şartları dolayısıyla Türk milleti, için bu tarifi kullanırlar.
Milliyetçilik
Milliyetçilik, kısa ve genel tarifiyle, kişinin milletine, sevgi ve saygı hisleriyle bağlanmasıdır. Milliyetçilik, bir sosyal politika prensibi veya fikir akımı olarak, millet gerçeklerinden hareket eder ve millî menfaati temin gayesi ile bir ülkü etrafında toplanmayı ifade eder. Milliyetçilik, ideal ve kader birliğinin yönlerini belirten bir prensiptir ve toplumu yüceltme amacını gösterir. Çağımızda, Milliyetçilik, insanı bir gruba ve bir topluma bağlayan en kuvvetli bir bağdır. Milliyetçilik, modern toplumun tarihî gelişmesinin bir ürünüdür
Uygur Türklerinin Milliyetçilik Fikrî
Türk milliyetçiliği fikrî üzerinde konuşmadan önce Uygur Türk milliyetçiliğinin uzak mazisine bir göz atalım.
Uygurlar Türk'tür; Türkler, Hunların ayrı bir koludur. Yani Uygurların ecdatları Hunlar'dır.
Türklerde milliyetçilik fikrî milattan önce 2 nci asırda başlamıştır. Hun Tanrı Kutu, Batur Han devrinde, doğusundaki düşmanları en sevdiği atını, eşini istediklerinde milletini savaşa sokmamak için vermeyi kabul eder. Sonra düşmanlar çorak bir toprak bölgesini istediklerinde, Batur Han "TOPRAK MİLLETİMİNDİR!" diye kükrer, kabul etmez. Savaşarak düşmanı mağlup eder. Bu onun milletine olan sevgisiydi ve "Türk milliyetçiliğinin" çarpıcı bir tarihsel örneği idi.
MÖ 56-36 yılları arasında Hun Hakanı olan Çiçi Han için, Alman tarihçisi Hirth: "Çiçi Han'ın nutku milliyetçiliğin tarih sahnesinde ilk kez dile gelişidir, bu bakımdan Çiçi Han, milliyetçiliği devlet siyasetine temel yapan ilk (Türk) devlet adamıdır. " diyor
Yine Kül Teğin ve Bilge Kağan'ın ağızlarından çıkarak, kayalar üzerine oyulmuş şu satırlar; "Ey Türk Oğuz beyleri! Türk milleti işitin, üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe Türk milletini, Türk vatanını ve Türk töresini kimse bozamaz! Türk milleti titre (düşün) ve kendine dön!. . ." İşte bunlar Türk milliyetçiliğinin destan satırlarıdır.
Kürşat ve 40 yiğidinin Çin sarayındaki kahramanlarca verilen "ölüm-kalım savaşı" Türk milliyetçiliğinin en parlak şanlı destanıdır.
Uygur Türklerinin "Kut Dağı Efsanesi"de âdeta Türk milliyetçiliğini perçinleyen (sağlamlaştıran) delillerden biridir.
Kaşgarlı Mahmud'un Divanü lügat-it-Türk adlı eserinde Türklerin Hz. Muhammed tarafından methedildiğine dair hadisler kaydedilmiştir.
Bunlar Uygur Türk milliyetçiliğinin uzak bir tarihe sahip olduğunu gösterir.
Uygur Türk milliyetçiliği dünyada Uygur Türk'ü yaşadığı müddetçe var olacaktır, devam ederek yaşayacaktır. Uygur milliyetçiliği dili, dinî, ahlakî, tarihleri ortak olan Türk milletini sevmekten ve saygı göstermekten ibarettir.
Uygur-Türk milliyetçisi, Türk düşüncesinin ilmî, fikrî, edebî, felsefî ve teknik sahalarında imkanlarını zenginleştiren, İslamiyet'e saygı gösteren, Uygur Türkü ve dünya Türklüğünün istiklâli, özgürlüğü, baht ve saadeti için mücadele eden insandır.
Doğu Türkistan'da yeni Milliyetçilik fikrînin ortaya çıkışı
1911 yılında Çin'de inkılâp oldu; cumhuriyet kuruldu. Bu cumhuriyet Doğu Türkistan halklarına hiçbir fayda getirmediği gibi, Çin esareti ve baskısı da artan bir hızla devam etti. Nihayet 1911 yılında Kumul'da Tömür Halfe bir hareket, bir devrim ve özgürlük başkaldırısı başlattı, ancak bu hareket hile ve desiselerle bastırıldı. Gerçi bu inkılâp mağlup olsa da, Doğu Türkistan'da Çin'e karşı milliyetçilik hareketlerinin başlangıcı olarak önemlidir ve gittikçe güçlenmeye başlamıştır.
Geçen asrın ikinci çeyreğinde, Çin'in o zamanki başkenti Nankin şehrinde, İsa Alptekin, Çin'î Türkistan Avazı dergisini yayınlayarak milliyetçilik propagandasını başlatmıştı. Doğu Türkistan'da milliyetçilik gün geçtikçe güçleniyordu. Neticede 1931 yılı Kumul inkılâbı patladı. Bu inkılap Doğu Türkistan tarihinde umumî bir inkılap oldu. İnkılap ateşi tüm Doğu Türkistan'a yayıldı.
İnkılap sonunda 1933 yılında, Kaşgar'da, DOĞU TÜRKİSTAN İSLAM CUMHURİYETİ kuruldu! Bu cumhuriyet devrinde yeni eğitim tesis edilerek, geliştirildi; millî, dinî, siyasî terbiye güçlendirildi. Bunun etkisiyle Doğu Türkistan'da milliyetçilik güçlü bir halette gelişmeye başladı.
Üç Efendi ve Doğu Türkistan milliyetçilik hareketi
Önce kimdir bu Üç Efendi?! Bunları kısaca anlatmak icap eder. Üç Efendilerin ilki, Mes'ud Sabri Baykuzı ; Gulca’da doğmuş, geçen asrın başlarında Türkiye'de tahsil gören, Türkçü, milliyetçi bir zat olup, Doğu Türkistan'a milliyetçilik, Türkçülük fikrîni yayanlardan biri ve öncüsüydü. 1933 yıllarında "Rus kızıl ordusu" Doğu Türkistan'a girdiğinde Gulca'da öldürülecek 200 kişilik kara listenin bir numarasında Mes'ud Bey vardı. Bundan haberdar olan Mes'ud Efendi Gulca'dan güneye kaçar. Aksu'da, Hoca Niyaz Hacı ve Mahmud Muhitî ile görüşür, "Kara Yulğun Savaşı"na katılır , o yerden Hindistan arkalı Çin'e gider, İsa Efendi ile birleşir. Çin merkezi hükümet üyeliğine kadar yükselir. 1947 yılında Doğu Türkistan eyalet hükümeti başkanı olur. 1951 yılında Çin Komünist hükümeti tarafından tutuklanarak 25 Şubat 1952'de Urumçi'de zehirli iğne ile şehit edilmiştir.
Üç Efendilerin ikincisi, Muhammed Emin Buğra; Hoten'li olup, dinî medreseden mezun olduktan sonra, müderrislik yapmıştı. Zamanının yetiştirdiği en güçlü milliyetçilerdendir. Kumul İnkılâbı'ndan sonra Hoten'de teşkilatlanarak, önce Karakaş ilçesini azat etti, arkadan bütün Hoten vilayetini Yarkent dahil azat ederken, İki kardeşi Abdullah ve Nur Muhammed şehit düşerler. İnkılap, Rusya'nın ihaneti ve askeri yardımıyla bastırıldıktan sonra, Hindistan'a ve oradan da Afganistan'a gidip, Kâbil'de ikamet eder. Burada geçirdiği zaman içerisinde ölmez eseri olan, Doğu Türkistan Tarihi'ni yazar. 1943 yılında Çin'e gelerek, Mes'ud ve İsa Efendilerle birlikte Doğu Türkistan mücadelesini başlatır ve 1949 yılında Doğu Türkistan eyalet hükümetinin başkan yardımcısı olur. Komünist Çin İstilası'ndan az evvel ikinci defa Hindistan'a iltica eder. 1952 yılında Türkiye'ye gelir. Burada da vatan davasına elinden gelen hizmetleri yaparken, 1965 yılında Ankara'da vefat eder.
Üç Efendilerin sonuncusu; İsa (Yusuf) Alptekin; Kaşgar Yenisar'dandır. 1926 yılında Çin'in Encan konsolosluğunda çalışmıştır. Encan'dayken, Batı Türkistan'ın milliyetçi şahsiyetleriyle tanışmış, milliyetçiliği şiar edinmiştir. Buradan Çin'e geçerek tüm hayatı boyunca Doğu Türkistan istiklâli için mücadele vermiş ölümsüz bir şahsiyettir.
Dönemin milliyetçi aydınları, yazarları-edipleri, şairleri ve gençleri 'Abdul-Eziz Mahsum, Emin Vahidî, Bay Ezizî, Abdul-Azîz Çengizhan, Hamdullah Tarımî, Polat Kadirî, Hacı Yakub Yusufî ANAT, Abdurrehim Ötkür, Kurban Koday, İbrahim Mutiî, Abdullah Temen, Hebir Tömür, Settar Mukbul, Ertuğrul Sabrî, Hemid Sabrî, Doktor Abdur-Rauf, Fethidin Mahsum, Süleyman Selçuk, Muhammedin Tohtî, Abdurehim Cuşkun, Abdul Hemithan Kuçarî, İnayetullahan, Niyaz Erol, Polat Abdullah, Hamut mahmudî, Hasan Hacî, Abdul Ehet Hacî, Abdul Halîk Haci, Hamdul Ni'meti (Kavan), Abdur-rehim Kılıç, Muhammed Ömer Hac ı, Abdurrehim Ruzi Hacı . . . . . , gibi milliyetçiler "Üç Efendiler" etrafında toplanıp, Doğu Türkistan Millî Mücadalesini sürdürmüşlerdirYukarıda adları geçen muhterem kişilere "Üç Efendiciler" denilirdi. Şimdi hayatta kalan iki kişi vardır: Biri Hacı Yakup ve diğeri İbrahim Mutiî’dir.
Çinperestler: Çin askerlerinin himayesinde vatanı devamlı "Çin emperyalistlerinin" zülmü altında kalmasını isteyen, idealsiz, az bir menfaate satılmış, millî münafıklardı. Bunlar Doğu Türkistan'ı Şi cyang (Batı bölge), Dun cyang (Doğu bölge) ve Nan cyang (Güney bölge) lerden ibaret 3 eyalete bölmekteydi. Bunlar hatta bu tasarıyı 1948 yılında Nankin'de açılmış Birinci Halk Kurultayı'nda kararlaştırmıştı. Milliyetçi vekillerin karşı çabaları neticesinde bu görüş ve karar kurultaydan geçmedi. Bunların başını çekenler; Burhan Şehidî, Kasım Kurbanî, Nasır Bek, Seyid Ahmed Hoca, Na dey chao (Nasır), Turap Bek, Supi bek Haci, Pasar Bek, Nurbek, Tohti Alem Ahun, Yolbasbek, . . . . , gibi insanlardı.
Rusperestler: bunlar Kızıl Rus sosyal emperyalistlerinin mümessilleriydi. Amaçları vatanı Rusya'ya bağlamak olan güçlü bir akımın temsilcileriydiler. Almatı'da çıkarılıp, Doğu Türkistan'a gizli gönderilen Şerk Hakikatı (Doğu Gerçeği) mecmuası o dönemin yukarı teknolojisinden istifade ederek basılmış, Rusperestlerin güçlü propaganda aletiydi. Bu mecmuada Uygur'ların Türk ikenliği [oldukları] inkâr edilirdi. Doğu Türkistan milliyetçiliğine karşı kalem mücadelesi veriyorlardı. Onlar, "Emperyalizmin menfaati için Uygur Tarihi sahte kılınmasın!, Uygurlar Türk değildir!?, . . ." gibi makaleleriyle karşı çıkıyorlardı. "Oysa gerçek onların Emperyalizme hizmet edenlerden oldukları idi! Uygurlar Türk'tür; Neden Kaşgarlı Mahmud divanını, Divanü lügati Uygurî, Özbekî, Kazakî, Kırgızî, . . . vb, demeden Divanü lügat-it-Türk denmesinin derin bir nedeni vardır. Sonra onlar sustu. Bunları, Seyfuddin Azizî, Abdülkerim Abbasuf, Abdülkerimhan Mahdum, Zahir Savdanof, gene Rusya'dan Doğu Türkistan'a girgizilen (gizlice sokulan) 4 ncü kolunna'nın (kolun) casusları, Kasım Efendi (Kazak), General İshakbek (Kırgız) başlarında olmak üzere Rusya'da tahsil gören Rusperestler, Almata (Almatı) ve Taşkent'lerde, vatanoğlu Mansur ve başkaları olup, Doğu Türkistan'ın fikrî hayatında en güçlü siyasî kuvvet olarak görünüyorlardı. Çünkü bunların arkasında bir zamanların süper gücü Stalin Rusya'sı vardı.
Milliyetçiler: "Üç Efendi" başçılığındaki milliyetçilerdi. Bunlar vatanı Çin esaretinden kurtarmayı maksat edinen, birinci merhalede "yüksek milli muhtariyet statüsünü" kazanıp, şart-şeraitleri yerine getirildikten sonra, istiklâl merhalesine geçmekten; aynı zamanda Rusya nüfusunu altına girmeye karşı mücadele veren güçlerdi. Milliyetçilerin, Rusperestler gibi güçlü siyasî, askerî destekçisi olmasa da, milletin manevî gücüne, milli duygusuna dayanan, milletten manevî ilham ve feyiz alan bir siyasî grup idi. Bunların elinde neşriyat eğitim müesseseleri¥Dağ Neşriyatı, üniversite, pedagoji okulları. . . . olup, güçlü milliyetçilik propagandası yürütmüşlerdi.
Doğu Türkistan'da o yıllarda halkçılık, demokrasi anlamında kullanılırdı. Uygur Türk milliyetçileri diline, dinine, ahlakına, hak ve hürriyete, şahsiyete en üstün içtimai değerlere kendi gözü ile baktığı için, demokrasiyi tarihi ve içtimai imkânları en iyi şekilde muhafaza ve temsil eden yegâne idare tarzı derlerdi. Dolayısıyla, Doğu Türkistan milliyetçileri demokrasiyi kendilerinin ikinci şiarı ilan etmişti. Bundan maksat Doğu Türkistan halkı o yıllarda sömürgenin sömürgesi sûfetinde yaşıyorlardı. Çin'de cumhuriyet kurulduktan sonra bir az demokrasi olsa da, bu Çince "doğu demokrasisi" Chia yu Kuan'dan aşarak Doğu Türkistan'a ulaşamamıştı. Doğu Türkistan'ı siyasî, kültürel ve askerî etkisi altına almış, Stalin Rusya'sı diktatörlü düzeninde olup, "demokrasi" söz konusu değildi. Rusya'daki sosyalizm düzeni anti-demokratik bir rejim olup, halkın fikir ve hürriyetlerini tehdit etmekteydi ve boğmaktaydı. Bunun tesiri Doğu Türkistan'a girdiği için, bu çeşit demokrasiye karşı fikir ve rejimi engellemek için, Doğu Türkistan milliyetçileri halkçılığı şiar yapmıştı ve bu yolda çalışmalarını devam ettirmişti.
Doğu Türkistan Türkleri geçen asrın 30-40'lı yıllarında doğudan gelen Çinlileştirme, batıdan gelen Ruslaştırma siyasetleri tarafından bir kıskaca alınmıştı.
Doğu Türkistan'daki, Rusperestler milletimizi materyalist, dinsiz, Allahsız bir millet yapmak istiyorlardı ve fiîlî hareketlerine başlamışlardı. Uygur Türkleri başta olmak üzere Doğu Türkistan halkı için, Çin kültürü özellikle Rus kültürü tehdidi altında kalmıştı. Dilimizdeki hemen hemen ilmî ıstılahlar Rusçalaştırılmaktaydı; Kiril alfabesi kullnılmaktaydı. Ancak, 50'li yıllardan sonra Kiril alfabesi Çinliler tarafından engellenmiştir.
Doğu Türkistan halkı en geride kalan yarı sömürge, yarı feodal devletin sömürgesi olarak yaşadıkları, hümanizm nimetlerinden mahrum bırakıldıkları için, hümanizme çok büyük ihtiyaç vardı. Doğu Türkistan halkı o zamanlarda "insan halkları" deyimini yeni öğrenmişse de, insanca yaşamak arzusu çok güçlüydü. Onun için devrin güçlü talebi olan hümanizm Türkistan milliyetçilerinin 3.Şiarı olmuştur. Bu şiarlar Rusperestler'in, Türk milletini Ruslaştırma, materyalistleştirme, allahsızlaştırma çabalarına engel oldular. Bununla da kalmayarak asimilasyona karşı kendilsrini korudular.
Uygur Türkleri bin seneden beri İslam dinine mensuptur. Dünyaya Darvinizm, materyalizm, komünizm fikirleri yayıldıktan sonra. Bizim batı komşumuz Rusya, 1917 yılındaki "Ekim İhtilâli"nden sonra komünizm yolunu tuttu. Rusya'dan bize Darvinizm, sosyalizm, komünizm ihraç edildi. Doğu Türkistan'da da ateizm fikirleri yayılmaya başladı. Maymun nazariyesi dağıtıldı. Rusya'da okuyup eğitim alanlar bu gibi zehirlik nazariyeleri dağıttılar. Bir bölüm gençlerimiz materyalizm felsefesini kabul etti. Onun için Doğu Türkistan milliyetçileri bu şiarı ortaya atarak. Kendilerinin Darvinist, komünist olmadığını, İslâm dinine inanan, Sünnî-Hanefî Müslim olduklarını bildirdiler. Halkının dine sadık olması arzu ve mücadelesini verdiler.
Dünyada "Türk" kelimesinden korkan iki devlet var: biri Rusya , diğeri Çin. (Şimdilerde korkanlar çoğalmaya başladı.) Rusya, Orta Asya (Türkistan)'da bir bütün olmak isteyen Türk toplumlarını parçalayarak Özbek., Kazak, Kırgız, Türkmen, Azerî. . . . . ve başka yapay halkları millet olarak ortaya çıkardı. "Sizler Türk değil; Uygur, Özbek, Kazak, Kırgız, Türkmen, . . . . . , siniz, "dedi. Ve bu adlar altında "kukla cumhuriyetler" tesis etti. Karşı çıkanları "Basmacı, milliyetçi, eksik inkılapçı" namlarıyla suçlayarak yok ettiler. Bunun güçlü tesiri Sheng shish sai döneminde Doğu Türkistan'da görülür. Hatta bir dönem bizde de yapay "Tarançı" milleti yaratmıştı; sonra iptal edildi bu proje. Dolayısıyla Türkistan'daki milletlerin "Türk" olduğunu tarihî, ilmî yönden ispat etmek zaruriyeti gündeme gelmişti. Bu günlerde Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan'dan gelen gençler kendilerine "Türk" demiyorlar: Özbek, Kazak, Kırgız, . . . , diyorlar. Doğu Türkistan'dan gelenler öyle değil; biz "Uygur Türkleriyiz diyorlar. Bu da Doğu Türkistan milliyetçilerinin bu şiarının ve bu yöndeki tarihî, ilmî çalışmalarının bir neticesidir.
Doğu Türkistan vatanımızın tarihî adı olup, tarih eserlerinde umum itiraf eden, kullanıla gelmekte olan, hem de iki defa kurulan cumhuriyetlerimize ad olan isimdir. Uluğ bilginimiz, Yusuf Has Hacib bin yıl öncesinde yazdığı Kutadgu Bilig adlı eserinin giriş önsözünde: "Kamuğ Türkistan illerinde, Bugrahan dilince, bu kitaptan yahşırak hergiz kimerse tesnif kılmadı" diye vatanımızın adının Karahanlılar döneminde Türkistan olduğunu bildirmiştir. Lakin Çin istilacıları 1884 yılında Doğu Türkistan adını kaldırarak "Hsin chiang (Yeni Yer)" denilen menfur adı koydu. Halkımıza, Yenî nesillere vatanımızın adının "Hsin chiang" olmadan önce Doğu Türkistan olduğunu duyurmak, kendini milliyetçi sayan her bir Uygur Türkünün millî borcudur. Vatanımızın adı asla ve asla "Hsin chiang" olamaz. . . vatanımızın ebedî kalıcı adı Doğu Türkistan'dır.
1948 yılı Çin cumhuriyeti I Kurultayı'nda Doğu Türkistan milliyetçi vekillerinin çaba ve mücadeleleriyle "Hsin chiang" adı iptal edilerek, "Çin-î Türkistan" kabul edilmişti. O dönemin şart-şartlarında bu karar bir adım ilerlemek idi.
Yukarıdakiler geçen asrın ikinci çeyreğinden başlayarak Çin komünistlerinin istilasına kadar Doğu Türkistan'daki milliyetçilik hareketlerinin kısaca manzarasıdır.
25 Eylül 1949'da Burhan Şehidî, Seyfeddin Azizî, İshakbek, Delilhan Sugurbayuf, Abdulkerim Abbasuf, Abdülkerimhan Mahdum. . . . ve başkalarının ihanetiyle millî armiye [ordunun] desteklendiği Çin komünistleri tek kurşun bile atmadan Doğu Türkistan'ı istila ettiler. Şimdi yarım asır geçti; tarihimizde hiç görülmeyen en ağır sömürge hayatını geçirmekteyiz.
Çin komünistleri düzenledikleri operasyonlarla Doğu Türkistan'da milliyetçilik, Türkçülük fikirlerine son verdi. Milliyetçi, Türkçü insanları hapishanelere attı, öldürdü. Toprak reformu yürütülmesi adı altında yine çok insanları hapse attı ve öldürdü. 1958 yılında milliyetçilere karşı hareket yürütüp, tüm Doğu Türkistan'da milli duyguları yaşatmakta olan insanları temizledi. Millî ordu dağıtıldı. Türkçülük, milliyetçilik, "menfi-menfur" isimlere aylandı. Arkadan "doğal afet" denilen düzmece bir afetle halkı aç bıraktı; köyler komünleştirildi. Şehirlerde sosyalist reform adı altında halkın evleri müsadere edildi. Eğitimimiz ve dilimiz çinlileştirilmeye yönlendirildi. Meselen: "chung kung chung yang cheng chih chyining hou pu wei (Çin komünist partisinin merkezi siyasî bürosunun adı). Bu cümlenin "ning" ile " i" Uygur Türkçe'si olup, kalan hepsi Çince'dir. Eğer mao ze dung ölmeden siyasette değişiklik olmasaydı, dilimiz tahrip olurdu.
Bu vakitlerde chou en lai, mao ze dung, chu de gibi Çin komünistelerin liderleri arka arkaya ölmeye başladılar. Çin'de Deng hsiao ping iktidara geldi. Üçüncü Umumî toplantıdan sonra, Çin'de siyaset değişerek bir demokrasi sözü verildi. "Çin'ce sosyalizm", gerçekte kapitalizm yürütüldü. Fikir sahasında da az bir serbestlik oldu: matbuatlarda Türk, Milliyetçilik söz-ibareleri görülmeye başlandı. Bu dönemde Doğu Türkistan'da milliyetçilik hareketleri yeniden başladı. Merhum Muhammet Emin BUGRA Bey'in, Doğu Türkistan tarihi adlı kitabı yurda gizli girmeye başladı.
Doğu Türkistan'da Çinlilerin yarım asır sürdürdükleri Çinlileştirme, komünistleştirme siyasetleri berbat oldu. Milliyetçilik yine üstünlük kazandı.
Şimdi Doğu Türkistan'da Çin'e karşı yüzlerce milliyetçi, inkilapçı teşkilatlar kuruldu. Her yerde Çin'e kaşı inkılabî hareketler baş göstermektedir.
Demek ki, sömürgecilik, zulüm, diktatörlük, asimilasyon siyasetleri- milliyetçiliği doğuran doğal sebeplerdir.
Doğu Türkistan milliyetçiliği, Uygur milleti yaşadıkça devam edecektir. Çünkü aradığımız kudret Türklerin damarlarındaki asil kanda mevcuttur! Herhangi bir güç içimizdeki milliyetçilik ateşini söndüremez!
YAŞASIN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ
Netten derlemedir.

 
Üst