Türk Birliği

GökTürk

Kurucu
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,015
Tepkime puanı
2
Puanları
38
Yaş
59
Konum
C¤ KIBRIS
Web sitesi
www.kibris1974.com
kutlubayragim9dl5cqqm4.gif


GAFLET,DALALET ve HIYANET İÇİNDEKİLERE RAĞMEN

İNADINA TURAN !...

HAK,HUKUK,ADALET İSTEYENLER BURADA;BUNU TESİS EDECEKLER NEREDE?

Son 30 yıldır Türkiye'yi soyanların yakasına yapışılırken, yüksek miktarda dövizi yurt dışına çıkarma, böylece faizleri yükseltme talimatı alan yabancı sermaye sahipleri Türkiye'ye siyasi baskı uygulamakta. Dünya üzerinde emsali görülmemiş bir ekonomik galibiyetin mümessili olan bu güçler, Türkiye üzerinde, TAM BİR EKONOMİK ve AHLAKİ ÇÖKERTME-Türk Milletini köleleştirme planı ve MEDYA TERÖRÜNÜ aynı anda sürdürürken, Türk tarihi ile ilgili yalanlar dünya kamuoyuna gerçekmiş gibi sunulurken, özellikle haber alma görevi yapan milli kurumlara ve o kurumların başındaki insanlara düşen, doğru bilgilerle Türk ve dünya kamuoyunu etkileyebilmek olmalıydı...

Hem ekonomik hem siyasi olarak köşeye sıkıştığı kabulüyle, Türkiye'nin üzerine her alanda çullanmaya kalkışan DÜNYA ELİTİ ve içerde bu politikalara uyum sağlamaya çalışan bütün GAFİLLER bilsin ki, Türk Milleti'ne bu saldırılar hafif gelir.

Yaratılma gayemiz olan Rabbe kulluktan sonra en büyük varlık sevdamız, Turan ülkümüz, daha uzak değil 5-10 sene öncesine kadar vatanımızda dahi faşistlik suçlamalarıyla muhataptı hatırlayın. Bakmayın siz şimdilerde, eski sosyalist, yeni hümanistlerin"AKRABA TOPLULUKLARIN BİRLİĞİ!!!" adıyla bizden fazla sahiplenmelerine. Allah'a şükürler olsun kul önünde utanmadık siyasi yelpazede; libarelinden, devletçisine,kızılından, en koyu yeşiline maşallah herkes Turancı oldu.

Milletçi Türkiye idealimizinden sonraki önümüze koyduğumuz nazlı sevdamız Türk Birliği; tarihimiz, kültürümüz kan bağımız açısından en tabii hakkımızdı. Biz ne olmadığımızı anlatmaya çalışırken birileri ne olduklarını ispat ettiler

Biz içeride çocukların evcilik oynamaları gibi senede birkaç gün toplanıp birbirimizi methetmekten öteye gitmeyen hamasi nutukların şahlandığı bu toplantılarla oyalanıp duralım,BİRİLERİ KAN ve İRİN İMPARATORLUKLARINA yeni hayat sahalarını kurdular bile.

Uluslararası ilişkiler kuramındaki en klasik teorilerden birisi de medeniyetlerin,imparatorlukların gelişme sürecini tamamladıktan sonra yıkıldıklarıdır. Roma İmparatorluğunda Osmanlıda bu böyle olmuştur.Son iki yüz yılının çıban başı konumundaki Amerika'nın iki kutuplu düzenin bitişiyle mahallenin kabadayısı koltuğuna oturduğu hepimizce malumdur.

Soğuk savaş yıllarında hızla yayılan Sovyet emperyalizmi karşısında Amerika, 3. Dünya ülkelerini kendi yelpazesi altında tutmak için malum ülkelerdeki;

Askeri darbeleri desteklemiş, pazarını SSCB'nin eline teslim etmemek için ihtilal güçlerinin her türlü mezalimine izin vermiştir.

Dün Daos'ta,Bugün Cenova'da 3. dünya ülkelerinde gelişen milliyetçi akımlar karşısında pazarın daraldığını gören batılılar yeni maskelerle sahneye çıkmışlardır.Milliyetçi yerel iktidarlar karşısında yapılacak ilk iş, mikro milliyetçileri ateşlemek o ülkeleri başını kaldıramayacak duruma sokmaktı.Başardılar da.

3. Dünya ülkelerinde her tür ayrılıkçı harekete destek veren ABD, Teksas Eyaletinde bağımsızlığa dair her tür hareketi idamla cezalandırırken,

İngiltere, İRA' nın militanlarını yargılamadan sokak ortasında köpek öldürür gibi infaz etmektedir.

Almanya, tutuklama kararı olan Abdullah Öcalan için kendi mahkemelerinin kararını cumhurbaşkanının emriyle yok saymış ve İtalya'dan istememiştir. Milli Devletlerin içerideki direncini kırmak için bir dizi tezgah hazırlandı. Bunları saymadan önce kılıfın gerçekten çok mükemmel olduğunu kabul ettiğimizi belirtelim.

İnsan hakları,

-Temel özgürlükler,

-Demokrasi,

-Ortak gelecek, birlikte barış içinde hayat

-Ekonomik birliktelik, refah düzeyinin artırılması,

-Sağlık hizmetlerinden herkesin yararlanması, v.s.

Buna isterseniz yeni dünya düzeni deyin, isterseniz FİLLER ve ÇİMEN.

Gözünüzün önüne getirsenize; ne güzel bir dünya, açlıktan ölen insanlar yok, küçücük masum çocuklar cephelerde ölmüyor,ilaç yokluğundan kitlesel ölümler olmuyor; kısacası; dünyanın tüm güzelliklerini hep birlikte barış içerisinde paylaşıyoruz!.

Sabanı dahi bilmedikleri için yüzyıllarca hayvan gibi yaşayan, hastalıklara iyi gelir zannıyla, daha eksik değil 16-18. yüzyılda, ölü etlerini, ceza verip yaktıkları insanların yağlarını yiyen çağdaş yamyamlar, yeni yetme barış havarilerinin, vaatlerinde ilk bakılacak referansları geçmişte elde ettikleri kazanımları; kan tecavüz ve hırsızlık olan;İnsan hakları vaadedenler, nasıl ve ne yüzle ortaya çıkabiliyorlar.

Amerika'ya,Afrika'ya getirdikleri barış ne de güzeldi!. Yeni dünya düzeni denilen;emperyalizmin son oyunu, tüm kollarıyla saldırıya geçmiştir.İnsan hakları savunucularının Kıbrıs'ta 63-74 arasında yapılan tüm katliamlarının hiç birisi uluslararası mahkemelerde muhatap bulamazken, Kıbrıs harekatında en temel hak olan yaşama hakkını kullanan, meşru müdafaa sonrası olan olaylar,halen uluslararası mahkemelerde önümüze konmaktadır.Ellerini attıkları her yerde kan ve gözyaşı bırakan batılılar,ekonomik paylaşımda da dünyaya refah ve huzur getirdiler(!).Küreselleşme taraftarları dünyadaki refah payının %70'ini alırken, geriye kalan milyarlarca insan %30'a razı olacaktır. İMF ile ekonomilerini çökerttikleri 3.Dünya ülkelerini kendi pazarları haline getirdikleri gibi en ufak bir yaşama şansı da bırakmamışlardır. Düşük(!)faizle verdikleri kredileri alabilmek için de kanunlarınızı bile yarınlar için kendi yelkenlerine yönlendirmişlerdir.Amerika'da yatırım yapan bir Türk yatırımcısı kesinlikle tahkime gidemez, Lakin yatırımcı olan onlarsa her türlü tahkim onlara açıktır.En sıcak örneği meclisten geçen kanunlarımızdır. Hele hele bir de tahkimi kabul etmişseniz-ki ettik ilerideki itirazlarınızda kendi mahkemeleriniz dahi sizi kurtaramaz.

Hümanizm naraları nedense ülkemizde eski tüfekler tarafından seslendirilmekte. Bizce bir utancın temeli, dünlerinde utandıkları mazilerine; mesela Kabeleri Moskova'nın Türkistan'da 3.000.000 Türk'ün katliamlarına alkış tutmalarının utancı olsa gerek.Demokrasi denen sihirli kılıçlarıyla içeride oluşturdukları kamuoyu ile her türlü olayı avuçlarına aldıkları basın kuruluşları ile kendi menfaatlerine çevirmişlerdir.Avrupa fonundan gelen 800.000. doları bölüşürken gazetecilerimizin birbirlerini boğazlamaları görülmeye değerdi. Fikren bağlı oldukları batıya midelerinden de bir urgan bağlanmasının resmidir.

Birlikte yaşam sevdası derseniz,zaten tabiatın kanunlarına aykırıdır.Eski bir siyasinin tabiriyle; 'fille yatağa girilmez' yani size eşit haklar vermez.

21. yüzyılda İnternet ortamında, Kars'taki bir kasabada yaşayan insan, Amerikalı, milyar dolarlık bütçeli şirketin pazarı olabiliyorsa; bunun karşısında değil bir mahalle esnafı, o devletin kuruluşları bile yarışamaz. Allah aşkına bir düşünün Coca Cola 208, MC DONALDS 108 ülkede hanedanlığını ilan etmedi mi?

Dünya ticaretinde 1000/0.5 paya sahip ülkemiz kimle nasıl güreşsin? Kabul edelim ki, Fransa'nın uyguladığı "yabancı isimli şirketlerin 3 kat vergi verme" müeyyidesine bile cesaret edemedik. Dönün de etrafınıza bir bakın şöyle.Küreselleşmeyi ülkemiz yalnızca Amerika patentli de yaşamamaktadır. İkinci bir dev ise "AB"dir. Bir nevi iki emperyalist güç ülkemizi arenaya çevirmiştir. En küçük kasabalara kadar getirdikleri mamullerini güreştirirken ekonomik refahı bize sunarlarken bir yandan da kültürel birliği sağlamak için (!) tüm piyasalarının % 70 ni elinde tutan Amerikan sineması Avrupalı sinemalarla yarışmaktadır. 2010 yılının hedefi 'her eve bir Sony televizyon için bir Amerikan filmi' dir.

HER YÖNDEN CAN ÇEKİŞEN ZAVALLI 3.DÜNYA ÜLKELERİ NEYLE ve NASIL YARIŞACAK BU EMPERYALİSTLERLE. BİRLİKTE YAŞAM,ORTAK KÜLTÜR DEDİKLERİ GAZELİN EN GÜZEL FOTOĞRAFI AFRİKA'DA 22 DEVLETİN RESMİ DİL OLARAK İNGİLİZCE, 20 KÜSÜR DEVLETİNDE FRANSIZCA KONUŞMALARI ÇAKAL SOYLUNUN EŞİTLİK ANLAYIŞIDIR. ÜLKEMİZDE KÜLTÜREL EMPERYALİZMİN DEĞİŞİK BİR MODELİ BU GÜNLER DE YİNE CANLANDIRILDI. KÖKÜ 1900'LERE DAYANAN 'Mavi Anadoluculuk' DEPREM SONRASI TEKRAR HORTLADI; ANADOLU'YA DIŞARIDAN HİÇBİR ŞEY GELMEMİŞ GİBİ KÖKLERİMİZİ FRİK'LERE, LİDYA'LILARA DAYANDIRAN HELENCİ ZİHNİYET DEVLET İÇİNDE DE DESTEK BULMAKTADIR. NE KADAR YIKIK KİLİSE VARSA GECE - GÜNDÜZ ONARILMAKTA, TEK BİR SELÇUKLU-OSMANLI ESERİ ONARIM GÖRMEMEKTEDİR. YUNAN TARİH KİTAPLARINDA,TÜRKLÜĞE EN AĞIR HAKARETLER YAPILIRKEN İÇERİDE TÜM TAVERNALAR YUNAN'A KARDEŞLİK ŞARKILARI İLE İNLEMEKTEDİR.

Küreselleşme filminin en flaş, hafızalardan silinmeyecek sahnesi herhalde Clinton'un T.B.M.M' deki konuşması sırasında silahlı milletvekillerinin CIA Ajanlarınca dışarıya çıkarılmalarıydı. NE BAĞIMSIZLIK AMA (!). eski başkandan benim aklımda kalan en güzel hatıra bu, yeni başkan da bir hayli renkli anılar bırakacağa benziyor. Bülent Bey'e Telekom konusunda uyarı mektubu gönderen W. Bush Amerikan telekomünikasyon kurumunun hisselerinin yabancılara satılmayacağını da bilmiyor herhalde! Acemilik diyeceğiz ama iş tecrübesizlik değil gibi, neden derseniz idam konusunda bize baskı uygulayan Avrupalı asilzadeler yeni başkanın valilik yaptığı eyalette tam 152 idamının onayını bizzat kendisinin imzaladığını da bilmiyorlar mı ne?

Yeni Dünya Düzeni denen ahtapotun kollarını saymak için, değil birkaç sayfa, birkaç kitabın yetmeyeceğinin bilincindeyim. Olayı kısaca tasvir ettikten sonra kısa bir hikaye aktarmak istiyorum; Konfüçyüs günün birinde bir köyü ziyaret eder, izzet itibar görür, sabahlara kadar sohbet ederler. Köyden ayrılırken köylüler kendisine; "Bizim köyde çok kavga oluyor, hiç huzurumuz yok. Ne yapalım?" derler. Konfüçyüs köylülere döner; "Epeydir sizi dinliyorum,yapmanız gereken, kavramlar üzerinde anlaşın" der. Bu derdimizin ilk ilacı. Uluslararası platformda herkesle anlaşmamız mümkün olmadığına göre, Türkler olarak,Türkün menfaatleri etrafında asgari müştereklerde artık buluşmak zorundayız. En hafif tabiriyle KÜRESELLEŞME = "MANDA YÖNETİMİDİR". Bundan da mutlaka uzaklaşmak zorundayız.TARİH TEKRAR ETMEDEN EVVEL...

MAZLUM MİLLETİM

Türkiye, bu kıskaçtan IMF dayatmalarına uyarak çıkamaz. Çözüm, uluslararası soygun sistemini çökertmektir! Bütün mesele, bu kararlılığı ortaya koyacak siyasi iradeyi önce Ankara'da, sonra bütün dünyada oluşturmaktır. Küreselleşme adlı soygun sistemine uyarsanız, IMF temsilcilerinin bugün Bakanlar Kurulu salonunda, üstelik Atatürk resminin ve "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" yazısının önünde yaptıkları basın toplantılarına, yarın Çankaya'da devam etmeleri beklenir... Bu da Türkiye Cumhuriyeti'nin sonu demektir.

Cumhuriyeti korumak ve kollamak ise sadece askerlerin değil, bütün Türk vatandaşlarının; özellikle ve öncelikle Türk Milliyetçileri'nin görevidir... Görevden de önce, bu bir şeref, haysiyet ve namus meselesidir...

Türkiye, uluslararası bir plan dahilinde soyulmakta, bütün çabalara rağmen plan uygulanmaya devam etmektedir ve asıl sebeplerin üzerine kimse yürümediği için ülke krizden krize sürüklenmektedir. TÜRKİYE,TÜRK BİRLİĞİ HEDEFİNDEN,EKONOMİK KURTULUŞ SAVAŞI VERMESİ GEREKEN BİR SEVİYEYE DÜŞÜRÜLMÜŞTÜR... Bütün bu meselelerin anası gizliliktir. Türk seçmeni, siyasi, ticari veya kültürel alanlarda, gerçek kimliklerini gizleyen kozaların hakimiyeti bulunduğunu bilmemektedir. Bunu anlatacak olan medya da aynı durumdadır çünkü...

Yapıcı bir değişiklik olması için, her konuda tarihi gerçekler ortaya konulmalıdır... Sözde Ermeni soykırımı iddiası da ancak bu bilgilerle çürütülebilir. Tarihin en büyük soygunu ancak böyle önlenebilir...

Çözüm Türkiye'nin borçlanmayı durdurarak kaynak yaratmasıdır. Tabii, milli gelir seviyesine yükselmiş borçları, IMF veya Dünya Bankası yöntemleriyle ortadan kaldıramazsınız. Zaten onlar, sizin daha fazla borçlanarak, kendilerine daha fazla bağımlı hale gelmeniz için çalışmaktadır. Dolayısıyla, Kemal Derviş'in görevi, Türkiye'yi daha fazla borçlandırmaktır. O halde, Türkiye'nin kendi doğal kaynaklarını değerlendirmesi gerekir. İşte bor rezervlerinin en az 750 milyar dolar değerinde olduğu ortaya çıkmıştır. Ağrı dağı ve çevresinde Güney Afrika ve Yakutistan'dan daha zengin, elmas ve yakut yatakları bulunduğu bilinmektedir. Ermeniler'in Ağrı ile ilgili iddialarının bir sebebi de budur. Onları yönlendirenler dünya elitleridir. Ege'de çok geniş altın yatakları vardır. Yine, Türkiye dünyanın en zengin boraks ve molibden yataklarına sahiptir. Bu maddelerin tamamı stratejik değere sahiptir. Marmara Denizi'nin altı molibden yatakları ile kaplıdır ve Fransa'nın burada deprem araştırması yapmasının asıl sebebi budur. Türkiye'nin bir petrol denizi üzerinde bulunduğunu Batılı petrol şirketleri söylemektedir. Bütün bunlardan dünyanın haberi vardır ama bu bilgiler Türk halkından gizlenmektedir.

Türk işçilerinin dövizleri, 100 milyar Mark civarındadır. Bu paraların tamamının Türkiye'ye transfer edilmesi mümkün değildir ama Türk işçileri borçlanma politikasının durdurulması halinde Türkiye'nin borçlarına kefil olacaklarını söylemektedir. Paralar, Alman bankalarında dursa bile, kefalet değeri olduğu için Türkiye'nin krizden çıkmasına yarayabilir. Bu kalemleri çoğaltmak mümkündür. Bütün mesele, bu kadar kaynağı değerlendirme yeteneğine sahip YENİ BİR İRADE oluşturmaktır. Teslimiyetçi politikalar ve bir yabancı şirketin hazırladığı söylenen ve suç duyurusuna konu olan Endüstri Bölgeleri Tasarısı gibi peşkeş formülleri ise Türkiye'nin bağımsızlığına son verebilecek kadar büyük tehlike arzetmektedir... Özelleştirme adı altında işte bu büyük servete, Türk Milleti'nin geleceğine el konulmak istenmektedir.

Alternatif Türkiye'dir ve Türkiye'nin zenginlikleridir... Türkiye'nin iç kaynaklarının peşkeş çekilmesi önlenmelidir. Anayasada öngörülen ekonomik buhran şartlarının oluştuğunu, durumun savaş hali ile eş değerde bulunduğunu da artık anlamak gerekir. Türkiye sanki bir savaş kaybetmiş gibi boyunduruğa alınmak istenmektedir. Türk milliyetçilerinin temel görevi, Türkiye'nin bağımsızlığını korumaktır. Bağımsızlığı korumak, namusu korumak demektir...

Türk Milleti teşhiste birleşmiştir;KÖR İLE YATAN ŞAŞI KALKMIŞTIR!DÜRÜSTLÜĞÜNDEN ŞÜPHEMİZ OLMAYAN Sayın:GENEL BAŞKANDA SÜREN EKONOMİK SAVAŞIN, DOĞRUDAN BU MAZLUM MİLLETİ ,İDEOLOJİMİZİ ve KENDİSİNİ ORTADAN KALDIRMAYA YÖNELİK OLDUĞUNU ARTIK GÖRMELİ MAZLUM MİLLETİMİZDEN ÖZÜR DİLEMELİ,YÜZYILLARIN BİRİKİMİ BU FİKRİYAT ve MÜCADELEYE İTİBARI İADE EDİLMELİ
 
Üst