TÜRK Potansiyelinden Korkanlar !

_Disi_KurT_

New member
Katılım
25 Nis 2009
Mesajlar
11
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Orta Asya dan kopup gelerek, İran’ı ve Anadolu’yu fethederek Orta Avrupa içlerine kadar ilerleyen Oğuz Türkleri, genişledikleri bu bölgelerde, Anadolu, Rumeli, Azerbaycan Türkleri olarak adlandırılan toplulukları meydana getirmiş ise de esasen bütün Orta ve Doğu Avrupa coğrafyasındaki bölgelere daha önceleri yerleşmiş olan Peçenekler, Kumanlar (Kıpçak), Hakaslar, Karluklar ve Akhunlar’ı unutmamak gerekir. Yine Ortadoğu da yerleşen başta Türkmenler ve birçok Türk boyu da Türk ırkının bu bölgelerde kurmuş olduğu imparatorluğun temel yapısını ve devraldığı zengin ırk mirasının köklerini açıklar. Yani temelde bir avuç Osmanlı Türk’ü eski dünyanın yarısını tek başına fethetmemiştir. Anadolu, Avrupa ve Ortadoğu da asırlardır var olan Türk varlığının da yardımıyla Osmanlı imparatorluğu gibi geçmişin bu muazzam gücü ortaya çıkmıştır.



Batılı emperyalistler Türklüğün bu zengin mirasının ve yaygın dağılımının tarihsel boyutlarının farkındadırlar. Doğu Avrupa’dan Çin’e kadar uzanan bölgedeki yok edilemeyecek Türklük etkisinin büyüklüğünün farkındadırlar. Bunu Sovyetler Birliği gibi bir baskı rejiminin bile 70 yıllık mezalim sürecinde yok edemediğini de tespit etmişlerdir.

Geçmişten günümüze uzanan bu mirasa ve realiteye bugün bir de bu söz konusu geniş coğrafyadaki Türk insanının başarı gösterdiği diğer boyutlar eklenmiştir. İş adamlarımızın, eğitim kurumlarımızın, Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin ilgisizliği ve bürokrasinin türlü engellerine rağmen nasıl geliştiğini, günbegün bölgede egemenlik kurmaya başladığını gören Batılı emperyalistler, bugün bizi içerden parçalama faaliyetlerine tekrar hız verme ihtiyacını artan ölçüde hissetmektedirler.

Özellikle Sovyetler Birliği’nin bütün gayretlerine, Türkistan’ı parçalara ayırmalarına, Türk'ler birbirlerini anlamasınlar diye 15 farklı alfabeyi uygulamalarına rağmen geçmişten bu yana bölgede var olan Türklük bilincini ve bunun göstergesi olabilecek Pantürkizm olgusunu ortadan kaldıramadılar. Sovyetler Birliği Panslavist yaklaşımına ve elindeki bütün ekonomik, siyasi, kültürel ve askeri güce rağmen her an yeşerebilecek ve bütün dünyada bende varım diyecek bir Pantürkist olguyu ortadan kaldıramadı. Çünkü asırlardır, Batılı emperyalistlerin Batıda, Panslavist uygulamaların da doğuda hedefi haline gelen Türk'ler yıllardır bir refleks geliştirerek bu yok edici senaryolara karşı mücadeleye girdiler. Bu mücadele özellikle komünist süreç boyunca bütün Doğu Bloku ülkelerinde zor kullanmak suretiyle süregeldi. Türk kimliğini yok etme senaryosunun en canlısının 1980’lerin sonunda Bulgaristan da yaşandığı unutulamayacaktır. Batı Trakya da uygulanan farklı türdeki asimilasyon senaryoları da yıllardır, bugün dahi sürdürülüyor. Eski Yugoslavya topraklarında, Makedonya’da, Kosova’da, Kıbrıs’ta, Irak’ın kuzeyinde Telafer’de, Kerkük’de, Musul’da, Güney ve Kuzey Azerbaycan’da somut bir var oluş mücadelesi görüyoruz.

Ermenilerin Karabağ’daki işgali, Gürcistan’da Ahıska Türkleri’nin trajedileri bugünkü Türk Dünyası’nın önemli meselelerinden sadece bir kısmıdır. Bugün Türk Dünyası’nın adeta aysbergin görünmeyen kısmı gibi gizli ancak büyük ve derin potansiyel başka sorunları da var. Batılı emperyalistlerin ve Panslavik uygulamaların, Orta Asya’nın zenginlikleri üzerinde başlayan, giderek ortaya çıkan son oyunları da yeni tehdit boyutlarıdır. Yine küreselleşme ve buna uygun olarak ülkeleri belli kalıplara sokarak onları içten usulca ve çoğu zaman yumuşak savaş yöntemleriyle ele geçirme çabaları özellikle yeni kurulmuş ve dış politika açısından deneyimsiz, kurumsal örgütlenme açısından zayıf Türk Cumhuriyetleri için de gözden uzak tutulmaması gereken bir tehdittir.

Pantürkizm veya daha dar anlamda, dünyadaki Türk Devletleri’nin tamamını bir araya getirerek, bir AB veya Arap ligi örneğinde olduğu gibi ekonomik ilişkileri geliştirmekle başlayan anlaşmalar yapmaları, ekonomik ilişkilerde birbirlerine destek olmaları, siyasal anlamda BM örneği, Uluslararası Olimpiyat Komitesi veya Futbol Federasyonları veya çok çeşitli uluslararası ekonomik kuruluşta birbirlerine destek olmaları, tek alfabeyi gerçekleştirip, Türk Radyo-Televizyon Yayın Birliği’ni kurmaları, ulaştırma sistemlerini müştereken geliştirmeleri, enerji üretim ve naklinde emperyalist ülkeler tarafından yapılan istismara karşı koymaları, herhangi bir Türk Cumhuriyeti’ne karşı yapılmış bir askeri müdahaleye uluslararası örgütler nezdinde beraberce karşı koyup, hatta birbirlerine askeri anlamda da yardım etmeleri elzemdir. Bunu başaramayan Türk Dünyası, ezilmeye açıktır.

Zaman zaman ortaya konan “Kardeş Türk toplulukları Federasyonu” fikri bu anlamda bir realite olmalıdır. Yine bu anlamda Pantürkizm, bütün Türk toplulukları için bir varoluş hedefi olmalıdır. Bu mücadele, tek para, tek ülke, tek lider, tek ekonomi güden küreselleşme olgusuna karşı da bir başkaldırı olacaktır. Pantürkizm bazılarının lanse etmeye çalıştığı gibi, başka ulusların toprağını elinden alma, onları özgürlüklerine son verme mücadelesi değildir. Bu mücadele ve başkaldırı, Türklüğün gücünü bizden daha iyi kavramış olan ve bizleri pasifize etmek, hatta ortadan kaldırmak isteyenlere karşı verilecek bir mücadele olacaktır.

Bu mücadele Türk Devletleri’nde yaşayan ve bulundukları toprakların nimetlerinden özgürce, onurluca yararlanmak isteyenlerin var oluş mücadelesidir. Çünkü özellikle, yabancı müdahalesiyle karıştırılan, mezhep çatışmalarının en katı boyutlarını yaşayan Irak örneğinde olduğu gibi yabancı güçler, ülkelerin zafiyetlerinden yararlanma konusunda hiç tereddüt etmezler. Bu konuda zafiyet yaratırlar, etnik ve daha da hassas olan dini çatışmaları körüklerler. Bunlardan en iyi şekilde yararlanırlar. Parçala ve yönet taktiğidir bu. Bu nedenle özellikle Türk Devletlerinin bu tuzaklara düşmemesi, dirliğin, düzenin garantisi olan laik düzene de sıkıca sarılmaları gerekir. Çünkü Batılı emperyalistlerin yanı sıra zaman zaman onların da kontrolüne giren Panslavizm ve Panarabizm in bugünlerde en geçerli gibi gözüken silahlarının, laikliği zayıflatmak, İslam âleminde “Ilımlı İslam”, “Az Dindar”, “İyi Müslüman” “Daha iyi Müslüman” gibi kavramları yerleştirmeye çalışmak olduğu artık gün gibi belli olmuştur. Birlik olup karşı koymadıkça da özellikle Batılıların en köklü rakip olarak gördükleri Türk Dünyası’nı ve bu anlamda Pantürkist girişimleri zayıflatma çabaları her geçen gün artan düzeyde bir tehdit unsuru olarak ortaya çıkacaktır.

Ali KÜLEBİ / TUSAM Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi Başkanvekili



Alıntıdır...
 
Üst