Türkçe İsimler

DELİKURT

Dost Üyeler
Katılım
12 Haz 2008
Mesajlar
1,103
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Turan
Cevap: Türkçe isimler

TOKTAMIŞ: Durucu, kalıcı, dirençli, dayanıklı, uzun ömürlü, dirayetli

TOKTAR: Dayanıklı, dirayetli, uzun ömürlü

TOKU: 1- Doğu 2- Dövüş, temas, savaş

TOKUM: 1- Doğum, doğuş 2- Yaşam, direnç, dayanıklılık

TOKUMAK: Tokmak

TOKUR: 1- Gözü pek, cesur 2- Dokur, dokumacı

TOKURGAK: Dokuma aleti, dokuma tezgahı

TOKUŞ: 1- Dövüş, savaş, vuruşma 2- Doğuş, direnç, yaşam, dirayet

TOKUZ: 1- Dokuz sayısı (..Türklerin uğurlu ve kutlu saydıkları sayılardan) 2-
sıkça ve kalınca

dokunmuş bir kumaş

TOLAN: Eşsiz, emsalsiz

TOLAY: Bir tavşan türü

TOLDI: Doldu, dolu, doluluk, bütünlük, olgunluk, irilik, bilgelik, erginlik

TOLDIKORGAN: Anıt, lahit, abide

TOLGA: Miğfer, çelik başlık

TOLGAN: 1- Dolgun, iri, dolu 2- Acı, üzüntü, inleme

TOLKAN: Dolgun

TOLMIŞ: Dolmuş, dolu, olgun, bilge

TOLU: 1- Dolu, olgun, kamil, yetkin, usta 2- İçki, içki kadehi, içki ile dolu
kadeh 3- Seçkin, güzide

TOLUHAN: birl. Tolu/Han

Arap işgalleri sırasında, onlara karşı direniş örgütleyen ve çeşitli savaşlara
giren bir bey

TOLUK: 1- Dolu, olgun, yetkin, bilge 2- Tuluk, tulum

TOLUM: 1- Silah, savaş aleti 2- Olgun, dolgun

TOLUN: Dolu, tam, bütün, eksiksiz, kusursuz, olgunlaşmış

TOMAN: Duman,sis

TOMBAY: Manda, camış

TOMRİS: (Tomris Hatun) 1-Demir ucu 2- Demir sesi. 3- Demirin özü, nüvesi.4-
Bereket, bolluk,uğur.

T... Türk tarihinin ünlü simalarından. Sakalar devletinin katun’u (kraliçesi)
(İran – Turan savaşları sırasında, zalimliğiyle ünlü, Pers kralı Hüsrev’in, Türk
topraklarını işgal etmesine karşın yapılan savaşta büyük kahramanlıklar
göstererek, onu yenmiş, başını kesip kan dolu bir fıçıya atarak, “Hayatın
boyunca kana doymadın, kan döküp kan içtin. Ben de sana yakışanı yapıp, seni
bundan mahrum etmeyeceğim.” diyen ulu kişi.)

TON: Don, giyim, giysi, elbise

TONA: Giyimli, varlıklı, yakışıklı

TONAT: Donat, cömert, eli açık, aç doyuran – çıplak giydiren.

TONATMIŞ: Giydirmiş, hayır hasenatta bulunmuş, cömert ve eli açık.

TONGA: Kaplan, Asya kaplanı.

TONGUZ: Domuz

TONKA: 1- Tunga , kaplan 2- iri,büyük,gösterişli

TONLU: Giyimli,şık,zengin,varlıklı

TONSUZ: Yoksul

TONYUKUK: (Tanyu/Kök,gök) Sonsuzluk ve genişlik,bilgelik ve deneyimlilik.

TOP: Yığın, topluluk, bütünlük, erk

TOPAÇ: 1- Top gibi, toparlak, dolgun 2-İbrik 3- Sepet, sele

TOPAK: Topluca, toplanmış, yığın

TOPRAK:.. Yer, yurt, arazi

TOPURGAN: Ayak basıldığında toz çıkaran, yumuşak toprak

TOPUZ: Toplanıp, kurutulmuş, katılaşmış, topluca ve katıca. Silah, dövme ve ezme
aracı

TOR: 1- Mevki, mertebe, şeref, şereflilik 2- Türeme, doğma, soy, gelişme,
yayılma 3- Ağ, tuzak 4-Giysi 5- Evlat, çocuk, nesil 6- Zayıflık, incelik, hamlık

TORAMAN: 1- Fahri, onursal, şerefli 2- Kaba, yetişmemiş, acemi 3- İri, dolgun,
heybetli

Toran: Turan, duran, yaşayan, dirençli

TORÇUK: Kozalak

TORKU: İpekli kumaş

TORLAK: 1- Eğitilmemiş at 2- Çırak, acemi, ham

TORMIŞ: Durmuş, yaşayan, yaşar, yaşam

TORMU: Yaşam süresi, yaşam

TORU: 1- Duruş, yaşam 2- Bolluk, bereket, fazlalık 3- Doru, doru renk

TORUG: Doruk, Doru renk

TORUK: 1- Doruk, zirve 2-İnce, zayıf, ham, olmamış

TORUM: 1- Aygır, aygır yavrusu 2- Kul, köle, muti, bağlı 3- Deve yavrusu

TORUN: 1- Evladın, evladı 2- Sevgili, biricik, çok sevilen 3- Acemi, ham,
yetişmek üzere olan 4-Genç boğa

TOSUN: 1- Genç boğa, 2- Tos atan, tos vuran, azgın, azmış, saldırgan

TOY: 1- Şölen, yemekli eğlence, düğün dernek 2- Em, ilaç, doyum, doyumluluk 3-
Ordu, ordu birliği 4- Çamur bataklık 5- Doğan türü bir avcı kuş 6- Genç,
gençlik, acemilik, çıraklık

TOYAK: 1- Atlara giydirilen savaş zırhı 2- Tırnak, at tırnağı

TOYAN: Toy sahibi, toy veren kişi

TOYGA: 1- Toy sahibi, toy veren kişi, 2- Toylarda yapılan çorba, ayranlı çorba

TOYGAN: 1- Kurultay üyesi 2- Bir kuş türü 3- Genç, taze

TOYGAR: Tarla kuşu, çayır kuşu

TOYGUN: 1- Genç, taze, deneyimsiz 2- Doymuş

TOYGUR: Doymuş, gözü tok, olmuş, olgun

TOYLAK: 1- Toy yeri, toy yapılan yer 2- Karargah, ordunun toplandığı yer.

TOYLUK: Toy yeri, Toy yapılan yer

TOYMADUK: 1- Özlenen, özlemi duyulan 2- Hırslı, doyumsuz

TOYMAGUR: İştahlı, obur

TOYTİMUR: Ermiş, keramet sahibi, Şaman büyüğü, kam, rahip

TOZUN: 1- Tosun 2- Düzen, uyumluluk

TÖGİ: Cömert , eli açık

TÖGÜN: Çekici, yakışıklı

TÖKMEN: Çekici, yakışıklı

TÖKÜ: Eli açık, cömert, müsrif

TÖKÜŞ: Düğüş, savaş, vuruşma

TÖLEÇ: Ücret, yevmiye

TÖLEGEN: Olgun, kamil, yetişkin

TÖLEK: 1-Ücret, yevmiye 2- Sükunet, sakinlik

TÖLİS: Bölük, bölünmüş

TÖLÜK: Tuluk, tulum

TÖR: 1- Türemek, çoğalmak, yaratılış 2- Makam, mevki, onur yeri, şerefli yer 3-
Usul, kural, teamül

TÖRE: 1- Düzen, gelenek, usul, teamül, geleneksel hukuk 2- Türeyiş,yaşayış,
çoğalma, yaratılış

TÖRELİ: Töresi olan, töreye bağlı, geleneklerine bağlı

TÖREMEN: Görgülü, töreye bağlı

TÖREN: 1- Töreye uygun yapılan, töre gereği yapılan, merasim 2- Soylu, necip,
seçkin

TÖRKİN: Kök, menşe, dip, soy

TÖRÜ: 1- Yasa, devlet düzeni 2- Türeyiş, yaratılış

TÖRÜCE: Töreye ve yasaya uygun

TÖRÜİÇİ: Töreye uygun

TÖRÜLÜG: Töreye bağlılık, Töre bilgisi, Töre uygulaması

TÖRÜM: 1- Türeyiş, yaratılış 2- Töreye bağlılık

TÖRÜMÇÜ: Töreye bağlı, soyuna bağlı

TÖRÜN: 1- Soylu, soyluluk 2- Tören, merasim, ihtiram

TÖRÜTGEN: Yaratıcı, yaratan, halik

TÖŞTÜK: Düş, rüya

TÖZ: Kök, dip, temel, cevher, öz

TÖZLÜK: Öz, esas, asıl, kök, köklü, özlü

TÖZÜN: Soylu, temeli sağlam, köklü

TUNAY: Evlatlık kız çocuğu

TUDUN: (Tutun) 1- Tutunma, bağlılık, sadakat 2- Destek, güvence, tutunulacak
nesne

Hazar kağanlığı döneminde kullanılan “ vali “ unvanlarından

TUGAN: Doğan

TUGANA: Özel ok (İçi oyulmuş, içinde evrak gizlenen ok)

TUGAN: 1- Küçük ırmak, çay, akarsu 2- Togay

TUĞ: Sancağın tepesine takılan at kuyruğu, kıldan yapılan flama, Uğur ve Kut
işareti olarak kullanılır olmasına karşın, bundan daha çok savaş isteği,
başkaldırı ve isyan sembolü olarak kullanılmıştır. 2- Tıkaç,kapak, bent, set

TUĞANÇI: Doğancı, doğan terbiyecisi, doğan eğitmeni, doğan yetiştiricisi

TUĞCU: 1- Tuğ taşıyan kişi, alemdar 2- İsyancı, isyankar

TUĞÇE: Küçük tuğ, tuğcuk

TUĞLU: Tuğ sahibi, kutlu, uğurlu

TUĞLUK: Tuğlu, tuğu olan, tuğ taşıyan

TUĞMA: 1- Doğmuş, ortaya çıkan, boy gösteren 2- Tuğ kaldıran, isyankar

TUĞRUL: 1- Doğan kuşu, bir doğan türü 2- doğru, doğrulmuş, dik- ayakta 3- Türk
mitolojisinde, adı geçen, yarı insan, yarı kuş.

TUĞSAVUL: birl. Tu/Savul

Eski dönemlerde, ordu içinde tuğ taşıyan ve onu koruyup, önde tutmakla görevi
olan kişilere

verilen ad.

TULA: 1- Tolu, dolu, olgun 2- Ayna

TULAN: Dolu, olgun, kamil

TULAY: 1- Talay, taluy, okyanus, deniz 2- Ayna 3- Dolu, dolgun, olgun

TULGA: Tolga, miğfer

TULGAR: 1- Azim, kararlılık, inanç, güvenç 2- Gösteriş, heybet, heybetlilik

TULGAY: Tuga, Tolga, miğfer

TULİ: 1- Dolu, olgun, kamil 2- Ayna

TULKİ: Tilki

TULTAG: Sakin, kendinden emin

TULU: 1- Dolu, ergin, olgun 2- Ayna

TULUK: 1- Dolu, olgun, bilge 2- yayık, çömlek

TULUN: 1- Tolun, dolu 2- Çene kemiği

TUMA: Yeğen, kuzen

TUMAÇI: Erkek kuzen, (Amca, hala, dayı, teyze çocuğu)

TUMAÇIM: Kız kuzen

TUMAĞAN: 1- Nilüfer çiçeği 2- Duman, sis

TUMAN: Duman, sis

TUMAY: Sessiz, sakin, kendi halinde

TUMGAN: Tuman, sis

TUMRUL: Dumrul, Demir ucu

TUNA: (Tona) Varlıklı, zengin, gösterişli, ihtişamlı

TUNÇ: Bronz, Bakır, kalay karışımı

TUNG: Nüfus sahibi, kudretli, muktedir

TUNGA: 1- Kaplan, Asya kaplanı 2- Kudret, ihtişam, fevkaladelik

TUNGUÇ: Çocuk, evlat, evlatlık

TUNGUT: Evlatlık

TUNUÇ: Tunç

TUR: 1- Durmak, yaşam, canlılık 2- İrade, istek, yargı

TURA: 1- Dura, durak, ev, mekan 2- Deriden örülen kamçı 3- Sibirya bölgesinin
eski adı

TURAK: 1- Durulan yer, yaşanılan yer, mekan 2- Yaşam, ömür

TURAL: Durma, yaşama, ömür

TURAM: Olgunluk, kemal

TURAMUN: 1- Evcil, evcimen 2- Onurlu, onuruna düşkün

TURAN: Duran, yaşayan, ömür, ömürlü, yaşama direnci (Çocukları sık ölen
ailelerin, uzun ömür ve kalıcılık dileklerini içeren adlardan.

TURÇAK: Filiz, fidan

TURÇİK: 1- Durucu, kalıcı, uzun ömürlü 2- Fidan

TURDU: Durdu, sağ, salim, yaşar, yaşayan, kalıcı, ömürlü

TURGAK: Bekçi, muhafız, koruyucu

TURGAN: Duran, ömürlü

TURGAY: 1- Tarla kuşu, serçe 2- Türk/Ay

TURGUT: (Turagut) 1- Ömürlü, durucu, uzun yaşamlı 2- Belde, mekan mesken,
yaşanılan yer

TURKAK: Nöbetçi, bekçi

TURKU: Ateşli, heyecanlı

TURKUAZ:Rengi mavi ile (Türk mavisi) özdeş olmuş bir süs taşı

TURMUŞ: Ömür, yaşam, uzun ömürlülük (çocukları sık ölen ailelerin kullandıkları
adlardan)

TURNA: Leylek türü, iri ve geniş kanatlı bir kuş

TURSUN: Dursun, Durdu, duran, durmuş vb. yaşam, ömür, uzun ömür

TURŞAK : Filiz, sürgün

TURU: 1- Duru, saf, arık 2- Duran, yaşayan, ömürlü 3- Durgun,sakin

TURUM: 1- Yaşam, ömür 2- Sükunet, durgunluk

TURUMTAY: 1- Turum/Tay 2- Doğan türü, avcı bir kuş

TURUŞKAN: Dayanıklı, metanetli, dirençli, uzun ömürlü

TURUT: 1- Yer, yurt, durulan, yaşanılan yer 2- Ömür, yaşam

TUSİT: Göğün ötesi

Şamanist gelenekte, ulu ruhların gittiği yer. Göğün katlarından

TUSKAN: Akraba, yakın, hısım

TUŞGÜL: İşaret, iz, nişan

TUT: 1- Yakalayış, kavrayış, saklayış 2- Vuruşma, vuruş, yenme, ezme, koparma 3-
Ordu, ordugah 4- Kılıç ve benzeri silahların üzerindeki kir, pas

TUTA: Bahşiş, armağan

TUTAÇ: Komşu, yakın, dost

TUTAÇI: Komşu, yakın

TUTAK: 1- Silah kabzası 2- Saldırı, hücum, taarruz 3- Evlatlık

TUTAM: Demet, buket, deste

TUTAN: Elinde bulunduran, yönetimi altında bulunduran

TUTAR: Tutucu, hükmedici

TUTAŞ: 1- Küçük hanım, evin en küçük kızı 2- Bekar, bakire kız 3- Komşu

TUTGAK: 1- İnilti, inleyiş, hüzün 2- Geceleri keşfe çıkan savaş birliği

TUTGAN: Tutucu, fanatik

TUTGUÇ: kahvaltı, kuşluk vakti yenen yemek

TUTGUN: Tutsak, esir, hapis,tutulu, tutulmuş, bağlanmış

TUTKU: Kapama, ele geçirme, bağlama, bağlanma

TUTGUK: Esir, hapis, tutsak

TUTNAK: Destek, arka

TUTNUK: Tutunulacak nesne, dayak, arka,destek

TUTSU: 1- Vasiyet, öğüt, nasihat 2- Bağımlılık

TUTSUK: Öğüt, nasihat, vasiyet

TUTU: Esir, tutsak, rehine 2- Çekici, cazip, güzel 3- Tutuş, savaş, dövüş

4- Ağırbaşlı,utangaç 5- Yiğit, batur, dövüşçü 6- Bakan, nazır, vali

TUTUG: Vali, askeri vali

Göktürkler döneminde kullanılan askeri unvanlardan

TUTUK: 1- Dövüş, savaş, savaşçı 2- Devlet görevlisi, devlete bağlı 3- Evlatlık
4- Büyü, sihir

5-Tutsak, esir, tutulmuş, rehin

TUTUN: Tutunulacak nesne, destek, arka, güvence

TUTUNÇ: 1- Evlat, oğul, uşak 2- Tutunulacak nesne, güvence

TUTUNGU: Öğüt, nasihat, vasiyet

TUTURGAN: Öğüt, nasihat, vasiyet

TUTURGU: Öğüt, nasihat, akılda tutulan

TUTUŞ: 1- Dövüş, savaş 2- Zapt etmek, egemenlik kurmak 3- bağlılık, sadakat 4-
Orduyu ve devleti düzene sokmak

TUTUŞUK: Demet, çiçek demeti,buket

Çengiz Kaan’ın Uygur kökenli danışmanı, oğullarının eğitmen ve atabeyi bu ulu
kişi,

imparatorluğun resmi dilinin “Türkçe” oluşunda ve Türk kültürünün egemen
kılınmasında, önemli etken olmuştur.

TUYAK: 1- Dayak, destek, değnek 2- Duyan, işiten, işitici, dikkatli, uyanık

TUYAN: Duyan, işiten

TUYGU: Duygu, his duyumu

TUYGUN: Doğan türü bir avcı kuş

TUYUK: Dayak, destek, arka

TUYUN: Saygın, muteber

TUZGU: Yemek, yoldan geçenlere verilen yemek

TUZAK: Sevgili,sevgili için söylenen söz

TUZAĞI: Sevgili, aşık, maşuka

TUZGUN: Armağan, sunu, bahşiş

TÜBE: 1- Tepe, yüksek yer 2- Siper, sütre

TÜBEK: Tübe, tepe

TÜGÜN: 1- Düğün, bağlılık 2- bahşiş, hediye

TÜGÜZ: Düz, tam, eksiksiz, mükemmel

TÜKEL: 1- Tüy, saç, kıl 2- Dik, dikili

Türk mitolojisinde, ağaçtan doğduğuna inanılan kişi

TÜKÜN: 1- Düğün, dernek, toplantı 2- Bahşiş, armağan

TÜLEK: 1- Zeki, kurnaz, fettan 2- Tüylü, kıllı

TÜLGÜ: Alaca, renkli bir karga türü

TÜLİN: 1- Ayna 2- Ayın çevresindeki ışık halesi

TÜLÜ: 1- Rica, yakarış 2- Düş, rüya

TÜLÜŞ: Ücret, değer, emeğin karşılığı alınan karşılık

TÜMEN: 1- Duman, duman, sis 2- On bin sayısının askeri terminolojideki
kullanılışı

TÜN: Gece

TÜNBAY: birl. Tün/Bay ( Kazak ve Kırgızlarda, yatak, şilte)

TÜNEK: Gece kalınan yer

TÜNG: 1- Gece, gece karanlığı 2- Olağanüstülük, fevkaladelik

TÜNKÜR: Peri, melek

TÜR: Soy, kök, orjin, çeşit, kan, damar, doğuş, yaratılış, oluş

TÜRE: 1- Töre 2- Tigin, prens, şehzade

TÜREL: Türeli, töreye bağlı, töresel, hukuk, hukuki, hukuka uygun

TÜRELİ: Türe sahibi, töreye bağlı, hukuka bağlı

TÜREMEN: Töreye bağlı, töreye göre yaşayan

TÜRENER: Töreye bağlı, töre sahibi

TÜRETGEN: Yaratıcı, mucit, üretken

TÜRK: Bu kutlu ad, birçok anlamları içinde barındırır. Türeyiş, doğuş, güç, erk,
soy, döl, çoğalma, düzen vb. ( Birçok dilbilimci, değişik anlatımlar yapıyormuş
gibi görünseler de aslında tek bir şey vardır ortada. O da Töreli, Töreye bağlı,
Töreye göre olmuş, Töre ile özdeş, iyilik, güzellik, doğruluk ve düzenlilik
içinde yaşayan, bunun için gerektiğinde, mayasından gelen güç ve erkini kullanan
kişi ya da kişiler topluluğu, anlamlarını net bir biçimde içinde barındırıyor
olması.)

TÜRK BİLGE KAĞAN: (Orhun anıtlarında, Bilge kağan kendini böyle tanıtır.)

TÜRKÜ: Türk dilinde söylenen, melodi

TÜRÜ: Dürülmüş, derli, toplu, düzenli

TÜRÜNG: Aktif, faal, çalışkan

TÜŞ: Düş, rüya

TÜŞTEMİZ: birl. Tüş/Temiz

TÜTSÜ: Güzel kokulu ot yakarak ortaya çıkarılan koku

TÜTSÜK: 1- Tütsü, tüten koku 2- Öfkeli, kinci, öç alıcı

TÜTÜK: 1- Güzel ve etkileyici koku, duman, tütme kokusu 2- Düdük, savaşlarda ve
savaş talimlerinde komut vermek için kullanılan düdük

TÜZ: Düz, düzen, kök, esas, kural, bütünlük, doğruluk, uyum, uyumluluk

TÜZE: 1- Düz, doğru, düzen, kural, uyum, ahenk 2- İdare, yönetim 3- Ulus,
topluluk, halk 4- Uyum, uyumluluk, barış, uzlaşı 5- Kusursuzluk

TÜZBAYKÜÇ: birl. Tüz/Bay/Güç Bütün, hepsi, hepsini içine alan

TÜZEN: Düzen, uyum, kurallar bütünü

TÜZLİ: Uyumlu, uygun, düzenli, idareci

TÜZLÜG: uyum, ahenk, geçim

TÜZÜK: (Düzük) 1- Düzen, düzülü, sıralı, düzenleme, düzenlenmiş, düzenli, 2-
Özel durumlara göre biçimlenmiş kurallar bütünü

TÜZÜL: 1- Düzülü, sıralı, muntazam, disiplinli, hiyerarşik 2- Anlaşmış,anlaşmalı

TÜZÜM: Düzgünlük, sıra, dizgi

TÜZÜN: 1- Düzen, kural, teamül, gidişat 2- Öz, kök, soy, soylu, seçkin, egemen
3- Uysal, yumuşak huylu ve davranışlı
 

DELİKURT

Dost Üyeler
Katılım
12 Haz 2008
Mesajlar
1,103
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Turan
Cevap: Türkçe isimler


(U) HARFİYLE BAŞLAYAN TÜRKÇE İSİMLER

UBUT:Ar, edep, tevazu, alçak gönüllülük

UC: Uç, sınır

UCAS: İddia, bahis

UCUD: Yeryüzü, dünya

UCUN: Uçta, sınırda, kenarda, uçbeyi

UÇ: 1- Son, bitim, sınır, kıyı 2- Aşırılık, ekstrem 3- Herhangi bir nesnenin
sivri kısmı

4- Ordu kanadı, kol, cenah

UÇA: 1- Koruma, himaye, arka 2- Uç, sınır, limit 3- Kendini aşmış, yüksek, ulu

UÇAR: 1- Haber, havadis 2- Kanıt, delil 3- Göğe yakın, Tanrıya yakın, dindar 4-
Uçarı,

vurdumduymaz

UÇBEY: birl. Uç/Bey

Sınır karakollarında görev yapan askeri birlik komutanı

UÇGUN: 1- Kam, baksı, kendinden geçmiş, transa girmiş 2- Kıvılcım

UÇKAN: Uçan, uçucu

UÇKARA: birl. Uç/Kara ..Sırtı renkli, kanatları kara bir kuş türü

UÇKUN: Uçuk, kendinden geçmiş, ateşli, heyecanlı

UÇMAĞ: (Uçmak) Cennet

UÇSIZ: Sınırsız, geniş, büyük, alabildiğine..

UÇUK: Uçmuş, kendinden geçen, mest olan kam, baksı

UÇUMAK: Uçmak, cennet

UÇUR: Devir, dönem

UÇURAN: Kam

UÇURUM: Son, uzak, uzak nokta, uçulan, uzaklaşılan, yüksek ve derin dağ yamacı,
yar

UÇUZ: birl. Uç/Uz 1- Alçak gönüllü 2- Basit, kolay

UD: (Ut) 1- Arka, geri, ardından gitme, takip 2- karşılaşma, çatışma, yenme,
utku 3- Uyuma, uyku

UDAR: 1- Takipçi, peşini bırakmayan, kovalayan 2- Yener, galip gelir

UDU: Uyku

UDUK: Uyanık, diri

UDUM: Art arka, arkası sıra

UDUN: 1- Hüner, beceri 2- Sönmüş, sönük

UDUZ: 1- Mürşit, yol gösteren, ardından gidilen 2- Yollayan, sevk eden

UGAN: Kaadir, yaratan ve hükmeden, Ali, yüksek, kudretli

Çok eski dönemlerden beri, Tanrı ve Tanrı sıfatı olarak kullanılan bu sözcük,
Türklerin ilk

Müslüman oldukları dönemlerde de, bir süre Tanrı adı olarak kullanılmıştır.

UGIN: Fikir, düşünce

UGIŞ: Zeka, üretkenlik

UGUZ: Kutlu, mübarek

UĞRAK: 1- başvurulan kişi, bilge ve deneyimli kişi 2- Savaşa giderken,
Askerlerin, aile ya da

eşyalarını topluca bıraktıkları yer 3- Uğranılan yer

UĞRAŞ: 1- Düşünce, tasarı, iş, çaba, meslek 2- Mücadele, savaşım, savaş,
Karşılaşma, karşı karşıya gelme

UĞRAŞI: Meslek, iş, çaba, savaşım, geçim

UĞRUK: Savaşa giderken, askerlerin eşyalarını bıraktıkları yer

UĞRUN: Yan bakış, gizlice bakış

UĞUR: 1- Baht, talih, iyilik, güzellik, kut, bolluk, bereket 2- Süre, zaman

UĞURAL: Uğurlu, kutlu, bahtı açık

UĞURÇAL: birl. Uğur/Çal (Sürmek, değdirmek)

UĞUŞ: Akraba, hısım, kan bağıyla birbirine bağlı kişilerden her biri

UKUŞ: Zeka, akıl, yetenek

UL: 1- Temel, esas, kök, oluş, oluşum, doğuş 2- İşaret, nişan, iz

ULA: Temel, esas, esaslı

ULAÇ: 1- Ulaştıran, bağlayan, bağlayıcı 2- İsabet 3- Tim, takım, müfreze

ULAÇLI: Ulaştıran, ulak

ULAĞ: 1- Soy, nesil 2- Maiyet, bütünlük 3- ulak, haberci 4- Bağ, zincir

ULAK: 1- Ulaştırıcı, ulaştıran, haberci, bağlantı sahibi

ULAKÇI: Haberci, ulaştırıcı, bağlayıcı, bağlantı

ULAM: 1- Eklenmiş, katılmış, tim, müfreze 2- Dizi, dizili, bağlı, dizgi 3-
yetenek, yetenekli

4- Ululama, selamlama, temenna

ULAN: 1- Bağlayan, bağlayıcı, birleştirici, etkileyici 2- Ulu, ululanmış,
saygıdeğer, söz dinleten 3- Taze, tazelik, gençlik, genç, cıvan

ULANBATUR: birl. Ulan/Batur Ünlü ve ulu kahraman

ULANDI: Ululandı, kutsandı, kutlu

ULANMIŞ: Ulu, kutsal, mübarek, saygıdeğer

ULAR: 1- Bağlayan, birleştiren, birleştirici 2- Erkek keklik

ULAŞ: 1- Ululuk, ululaşma, yücelik 2- Oluş, temel, kök, soy, soyluluk 3-
yetişme, kavuşma

Ulaşılacak olan, bağlanılacak olan, ülkü, ideal 4- uluyuş, kurt gibi uluma 5-
Savaş uranı,

savaş narası 6- Kent, kent arazisi 7- İsabet

ULAŞLU: 1- Amaçlı, idealist, ne istediğini bilen 2- Ulaşıcı, bağlayıcı,
birleştirici

3- Kentli, zengin, varlıklı

ULAT: Bağlayıcı, birleştirici

ULCA: 1- Ezeli, eskiden beri var olan 2- Pay, ganimet, savaş ganimeti

ULCAŞ: 1- Tazim, ululama, büyükleme 2- Bölüşüm, paylaşım, ganimet

ULDIZ: Yıldız

ULIÇ: Yavru, yaren, sevilen ve korunan

ULIÇIM: Yavru, yavrucak

ULIG: Uluma, yakınma, sızlanma

ULIŞ: Uluyuş, kurt gibi ulayış

ULU: (Ulug, Uluğ) Yüce, yüksek, mübarek

ULUCA: 1- Ululuğa yakın, saygıdeğer, hürmetli 2- Üst düzey yönetici, erk sahibi

ULUÇ: 1- Temel, esas, oluş, ulaş 2- Bağ, bağlantı, ilişki 3- Uluyuş, uluma

ULUĞAYGUÇİ: birl. Ulu/Ayguçi

Göktürkler ve özellikle Uygurlar döneminde başbakan ( sadrazam, baş vezir)
unvanı olarak

kullanılmıştır.

ULUĞNOYAN: birl. Ulu/Noyan

Çengiz Kagan döneminde “Başkomutanlık” sıfatı olarak kullanılan bir unvan

ULUKOYUN: birl. Ulu/Koyun

Yakut destanlarında adı geçen “Ateş Tanrısı”

ULULA: Yücelt, yükselt, mübarek kıl

ULUM: Debdebe, şaşa, gösteriş

ULUN: (Ulan, İlun) Ulu, ululanmış

ULUNYEGE: birl. Ulun/Yeke Sözü dinlenen, saygı duyulan, bilgi ve deneyimine
başvurulan hanım

ULURAK: Ulu, kebir, en büyük

ULUS: 1- Ul (Temel, kök, esas) dan...Ul/Uz 2- Ülüş, bölüm, kesim, topluluk...dan
boy, halk, millet,budun (Uygurlarda)

ULUŞ: Pay, bölüm

ULUTOYUN: birl. Ulu/Toyun

Yakut destanlarında, kişiler arasındaki ilişkileri düzenleyen Tanrı

UMAK: Irk, soy, kemik

UMAN: Umutlu, bekleyen

UMANÇ: 1- Umutluluk 2- İntizar

UMAR: Umutlu

UMAY: Koruyucu, şefkatli, iyiliksever

Eski dönem, Tanrıçalarından ( Halen, Altay ve tüm Kuzey Türkleri arasında
çocukları sevip,

koruduğuna inanılır)

UMDI: Arzu, beklenti

UMDU: Ümit, ümitli

UMUCA: Umutlu bekleyiş

UMUÇ: Rica, yakarış, beklenti

UMUG: 1- Ümit, destek, dayanak 2- Sığınma, iltica

UMUNÇ: Rica, beklenti

UMUR: Umar, ümitli

UMUŞ: Beklenti

UMUT: Umuş, ümit, beklenti

UNAT: Doğru, yerinde, uygun, olgun, yeterli

UNGAN: (Ungan) 1- Bağlı, bağımlı 2- Bahtiyar, doğru yolda olan

UR: 1- Uğur, baht, mutluluk 2- Vur, vurmak, darbe

URAGUT: Dişi, üretken, tohum, tohumluk

URAK: Orak, doğrayıcı, biçici

URAN: 1- Savaş narası, nara 2- Vuran, vurma eyleminde bulunan, döven 3- parola

URAS: 1-Kut, baht, mutluluk 2- Ateş bakışlı

URAZ: Uras, kut, baht

URAZLI: Mutlu, bahtiyar

URKU: Uğur, baht, talih

URPAK: (Urpağ) 1- Evlat, uşak 2- Kibar, nazik

URUK: 1- Boy, ok, ulus 2- Vuruk, vurgun

URUL: 1- Tür, cins 2- Örs

URULU: Cins, soylu

URUM: 1- Şeref, onur, haysiyet 2- Meleke, beceri, yatkınlık

URUMDAY: Panzehir ve tedavi için kullanılan bir taş

URUN: 1- Orun, şeref, itibar 2- Miktar, adet

URUNÇA: 1- Şerefli, onurlu 2- Emanet, rehin

URUNGU: 1- Şeref, onur, haysiyet, onurlu davranış 2- Eğitim ve talim kılıcı

URUS: 1- Orus, uras, uraz) 2- Uruş, kırış, savaş

URUŞ: Vuruş, döğüş, kırış, savaş

URUŞKAN: Savaşçı, cengaver

URUT: 1- Aşama, merhale 2- Amaç, maksat, hedef

URUZ: 1- Uraz, uras 2-Vuruş, dövüş

US: Öz, töz, yeti, anlayış gücü, akıl, zeka, uzluk

USAN: Uslu, akıllı, usta, uzman

USBOL: birl. Us/Bol ..Dahi, üstün zekalı

USLU: Akıllı, uzman, üstad

USLUM: Becerikli, mahir

USLUY: Deneyimli, tecrübeli

USUK: Uslu, akıllı, zeki

USUN: 1- Uzun, uzman, derin, engin, deneyimli 2- Gerçek, sahih

UŞAK: Çocuk, genç, taze, ufaklık

UTA: 1- Tedavi, onarım, tamir, iyileştirme 2- Zafer, galibiyet

UTACI: Doktor, eczacı, iyileştirici

UTAMAN: 1- Utkan, galip, muzaffer 2- Eczacı, doktor 3- Edepli, mahçup, sıkılgan

UTAN: 1- Galip, muzaffer 2- Utanma, ar, mahçubiyet

UTANGAN: Utangaç, mahçup, kendi kendini sıkan

UTAR: 1- Yener, utkan, galip 2- İyileştirici 3- Kovalayan, takip eden

UTAŞ. 1- Yardım, imdat 2- Galibiyet, zafer, utku 3- Takip, kovalamaca

UTGUÇU: Galip, muzaffer

UTKU: Zafer, galibiyet, yenme, üstün gelme, güçlüklerden sonra ulaşılan mutlu
son

UTLU: 1- Galip, muzaffer 2- Sıkılgan, mahçup

UTUGLU: Galip, muzaffer

UTUŞ: Yenme, galibiyet, zafer

UVUT: Utanma duygusu, edep, ar

UYAN: 1- Dikkat, itina, dikkatlilik, tedbir 2- İman, inanç

UYANIK: Dikkatli, tedbirli

UYAR: Uyumlu, uygun

UYAV: Uyanık, fatin, ferasetli

UYDAÇI: Mürşid, yol gösteren, öğretmen

UYGAN: 1- Uyumlu, geçimli, uysal 2- Bağlı, tabi, muti

UYGAR: (Uygur) çağdaş, uyumlu, uygun, uyarlı, medeni

UYGU: Ahenk, uyum

UYGUL: Uyumlu

UYGUN: 1- Yakışıklı, güzel, elverişli 2- Geçimli, dirlikçi, imtizaçlı

UYGUR: (uygar)

Türk boyları içinde, bu günkü anlamda bir kentleşmeye ilk başlayan Türk boyu.
Kağıdı,

akapunkturu, matbaayı, tekstil sanayiini ve daha birçok buluşu gerçekleştiren
Türk boyu

UYGUT: Uyumlu, ahenkli, uygar

UYGUTALP: birl. Uygut/Alp

UYLAŞ: 1- Uyum, geçim, dirlik, düzen 2- Fikir, düşünce, tefekkür

UYLAŞI: Uyum, geçim, barış

UYSAL: uyumlu, efendi,yumuşak başlı, halim, selim

UYTUN: Kutlu, mübarek

UYUM: Uygunluk, denklik, ahenk, armoni

UZ: Us, öz, erk, yetme, beceri, başarı, açılma, uzama, genişleme, açılım,
yayılım

UZA: 1- uzay, genişlik, uzunluk, yaygınlık 2- Eski, eskiye dayalı, kadim, mazi
3- Geçiş, geçit

UZAK. 1- Uzman, usta, sanatkar 2- Güçlü, egemen, başarılı

UZAM: Uzmanlaşmış, ustalaşmış, usta

UZAN: Uzman, usta, akıllı, bilgili, sanatçı, pir

UZAY: Feza, gök boşluğu, uzamış, genişlemiş, geniş

UZDU: Ezeli, çok eski, kadim

UZEL: birl. Uz/El Usta, maharetli, becerikli, sanat erbabı

UZELLİ: Usta, maharetli, elinden iş gelen

UZLUK: İhtisas, uzmanlık

UZMA: Kalifiye, uzman, pir

UZMAN: Usta, pir, otorite

UZUG: Uyanık, dikkatli, müteyakkız

UZUN: (Usun) 1- Uzman, pir, becerikli, iş bitirici 2- yaygın, geniş 3- kalıcı,daimi

 

DELİKURT

Dost Üyeler
Katılım
12 Haz 2008
Mesajlar
1,103
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Turan
Cevap: Türkçe isimler


(Ü) HARFİYLE BAŞLAYAN TÜRKÇE İSİMLER

ÜÇ:Üç sayısı. (Türklerin, dokuz, kırk gibi, uğurlu saydığı sayılardan)

ÜGE: (Üyge) Ünlü, meşhur

ÜGİT: Öğüt, nasihat, propaganda, ajitasyon

ÜĞDÜL: Bahşiş, ihsan

ÜKELGE: Armağan, bahşiş

ÜLEGÜ: Bölüm, kısım, pay

ÜLEŞÜR: Bölüşüm, paylaşım, paylaşımcı

ÜLGEN: 1- Ulu, kebir 2- İri, büyük, heybetli, geniş

Eski dönem Tanrılarından ( Türk mitolojisinde İyilik Tanrısı)

ÜLGİ: Örnek, numune

ÜLGÜDÜR: Örnek, numune

ÜLGÜT: Örnek, numune

ÜLKE: Bölüm, parça, toprak, diyar, memleket, vatan, yurt

ÜLKEM: Ülke, memleket sevgisi

ÜLKEN: (Ülgen)

ÜLKER: 1- yıldızlar topluluğu, yıldız kümesi 2- Yedi kardeşler de denen bir
yıldız grubu 3- Kadife,peşkir,gibi dokumaların üzerindeki, ince tüy, hav

ÜLKER ÇERİĞ: Savaş hilesi, savaş taktiği

ÜLKÜ: 1- İdeal, hedef, olacağına inanılan..”Olan, değil, olması gereken..” 2-
Prensip, adet, düstur 10- Üleşme, bölüşme, pay, pay ortaklığı

ÜLKÜCÜ: Ülkü sahibi, olması gerekeni düşünen

ÜLKÜDAŞ: Aynı ülküyü benimseyen ve aynı ülküyü paylaşan kimse

ÜLKÜM: Ülkü sevgisi

ÜLÜGLÜ: Talihli, kısmetli,bahtı açık

ÜLÜK: (ülüg) Kısmet, nasip, pay

ÜLÜKBULMUŞ: birl. Ülük/Bulmuş

Uygur kağanlarının unvanlarından

ÜLÜŞ: 1- Bölüş, bölüm, bölünen, pay 2- Konuk payı, komşu payı, ailenin
ihtiyaçları dışında, konu-komşu için ayrılan ve saklanan pay

ÜMİT: Umut ÜN: 1- Ses, seda 2- Şöhret, nam

ÜNAL: 1- Ün/Al 2- İnal (Han soyundan gelen, soylu ve imtiyazlı bey)

ÜNALDI: birl. Ün/Aldı Ünlü, meşhur

ÜNDEV: Namlı, meşhur

ÜNLÜ: 1- Meşhur, namlı, tanınmış 2- Gür sesli, sesini duyuran

ÜREGEN: Bereketli, münbit

ÜREGİR: Bolluk, bereket, üretkenlik

ÜREK: Yürek, kalp

ÜREKLÜ: Cesur, yiğit

ÜRENTUYUN: birl. Üren/Tuyun

Eski dönem, Yakut Tanrı adlarından

ÜRGAN: Kıvılcım, şerare

ÜRGÜÇ: Körük, demirci körüğü

ÜRK: Dehşet, korku, çekince

ÜRKMEZ: Cesur, korkusuz

ÜRKÜT: Ürkütücü, dehşet verici

ÜRÜK: Süregen, daimi

ÜRÜN: Döl, verim, ekin, üremiş, üretilmiş olan

ÜRÜNDÜK: Verimli, seçkin, güzide

ÜRÜNDÜL: Seçkin, güzide

ÜRÜNG: 1- Maneviyat, manevi güç, 2- Temiz, pak

ÜSTE: Galip, faik

ÜSTEK: Üstün, galip, faik

ÜSTÜN: Üstte olan, galip, faik, muzaffer

ÜSTÜNGÜ: Üstün gelme, üste çıkma, mertebe atlama, derece

ÜTGÜR: Hızlı, seri, çabuk

ÜYEN: 1- İlkeli, özüne bağlı 2- İyilik sever, temiz yürekli

ÜYGE: İyi, yararlı, zararsız

ÜYGEN: İyilik dolu, temiz kalpli

ÜYGENARIK: birl. Üygen/Arık

Altay, Tuva, Sogay destanlarında adı geçen bir Tanrıça

ÜZBE: Üzgün, kızgın, dargın, darlanmış, mahzun, sıkıntılı

ÜZLÜNÇÜĞ: Olağanüstü, fevkalade

ÜZÜT: Can, ruh, öz, tin

 

DELİKURT

Dost Üyeler
Katılım
12 Haz 2008
Mesajlar
1,103
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Turan
Cevap: Türkçe isimler


(V) HARFİYLE BAŞLAYAN TÜRKÇE İSİMLER

VAR: (Bar) Oluş, ortaya çıkış, doğuş

VARAK: Menzil, varılacak yer

VARAN: 1- Varlıklı, zengin 2- Sonuca ulaşan, eren

VARGI: 1- Varılan yer, sonuç 2- mal, mülk

VARIM: 1- Servet, mal, mülk 2- Evlilik çağına gelmiş kız

VARIMLU: Evlilik çağına girmiş kız

VARIŞ: Menzil, varılacak yer

VARIŞLI: Menzil

VARLIG: (Varlık) 1- Mevcudiyet, var olma hali 2- Varlık, servet, zenginlik,
bütünlük 3- Evren, kainat

VAROL: birl. Var/Ol Uzun ömür dileği

VERDİ: Cömert, eli açık, bağışlayıcı, ihsanda bulunan

VERGİ: (Bergi, birgü) 1- Huy, tabiat, yaratılış, aitlik, özellik 2- Haraç, nüsum,
verilen, ödenen nesne

VERİM: Veriş, verme, bolluk, bereket

VURGUN: 1- Vurulmuş, aşık 2- Baskın, ırgalama, yağmalama

VURUŞ: Savaş, döğüş, kırış

 

DELİKURT

Dost Üyeler
Katılım
12 Haz 2008
Mesajlar
1,103
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Turan
Cevap: Türkçe isimler


(Y) HARFİYLE BAŞLAYAN TÜRKÇE İSİMLER

YABA: (Yapa, yapu) 1- Yapı, oluşum 2- Alet, edevat

YABAGU: Yabgu, genel vali

YABALAK: (Yablak) Dayanıklı, metin, mütehammil

YABAN: 1- Yabancı, yabani, vahşi 2- Yapan, yapıcı

YABAY: Yapay, yapan, yapıcı, yapılmış

YABGU: 1- Üst düzey yönetici, genel vali 2- Merkeze bağlı, özerk, bölge
yöneticisi

Göktürkler döneminde kullanılan unvanlardan

YABIR: 1- Yapıcı, pozitif kişilikli, aktif, çalışkan 2- Güreşçi, dövüşçü

YABIT: Yapı, yapıt, eser, mamulat

YAD: Yabancı, el, değişik, farklı

YADA: 1- Yabancı, yabancılık 2- Büyü, sihir, büyü yapmada kullanılan bir taş

YADAÇI: 1-Yaya, piyade 2-yada taşını kullanan

YADEL: birl. Yad/Er Gurbet, yabancı memleket

YADU: Yadçı, yad edici

YAGLA: Talan, yağma

YAĞADUR: Yağış, yağmur, bolluk, bereket

YAĞAN: (Yagan, yakan) 1- Ucu ateşli ok 2- Yağmur 3- Gökten inen nur 4- Yakın,
yar, canan

YAĞDIKAR: birl. Yağdı/Kar (kar yağarken doğan)

YAĞDIBASAN: birl. Yağdı/Basan Düşmana baskın yapan, düşmanı yok eden

YAĞISAVAN: birl. Yağı/Savan Düşmanı püskürten, düşmanı kovan, kovalayan

YAĞISIYAN: birl. Yağı/Sıyan (defeden,kovan)

YAĞIŞ: (Yakız- Yavuz) Kara, yanarak kararmış, karaya çalan mec. Cesur, gözü pek,
şiddetli, yaman,yiğit

YAĞMA: Ganimet, ganimet paylaşımı, bolluk

YAĞMUR: Yağmur yağışı

YAĞMURCA: 1- Sessiz ve kısa süren yağmur 2- Bir geyik türü

YAĞRIK: Yakarış, dilek, niyaz

YAĞRIKÇI: 1- Yakarıcı, duacı 2- Faydalı, yararlı, işe yarayan

YAĞUK: (Yavuk) Sevilen, yakınlık duyulan, gönül yakınlığı

YAKA: 1- Sınır, sınır bölgesi 2- Kıyı, sahil

YAKACIK: Dağ eteği

YAKAK: Ucu ateşli ok

YAKAN: 1- Yakıcı, yok edici 2- yağan

YAKARCA: Yakan, sıcaklığı artıran

YAKARI: Dua, temenni, yakarış, dilek

YAKI: 1- İlaç, em 2- Yakıcı, yakan

YAKIT: Yakılan, enerji, ısı kaynağı

YAKŞI: Yakışıklı, güzel, çekici, yakıcı, uygun, yakışan, doğru, iyi

YAKŞILIK: İyilik, güzellik, uygunluk

YAKTU: Işık, meşale, aydınlık

YAKURA: Yakın, yakınlık duygusu

YAKUŞUK: Yakışıklı, güzel, uygun, uyumlu

YAKUT: Yakıt, enerji, yakılan

YAKUZ: (Yağız)

YALABIR: Parlak, parıldayan

YALABUK: Parlak, parlayan, ışık saçan

YALAP: Parlak, ışıltı, ışık saçan

Eski dönem, Tanrı ad ve sıfatlarından

YALAV: Alev, yalaz

YALAVAÇ: (Yalvaç)

YALAZ: 1- Yalın, çıplak, aleni 2- Yalın, parlak, ışıklı, alev

YALÇIN: Dik, sarp, yukarıda, ulaşılmaz

YALDIR: 1- Parlak, parlayan 2- Yıldır, yıldıran,caydırıcı, ürkütücü

YALDIRAN: 1- Yıldırıcı, caydırıcı, ürkütücü 2- Parlak, parlaklık veren

YALDIRIM: Yıldırım

YALDIZ: Yıldız, ışık saçan parlaklık, parlayan, ışıyan

YALDRUK: (Yaldırık) Parlak, parlatılmış

YALGIN: Serap, yanıltıcı, görüntü

YALIM: 1- Ateş, kıvılcım 2- Kılıcın keskin tarafı, ince ağzı 3- Yüksek kayalık

YALIN: 1- Alev, parlaklık 2- Çıplak, net, açıkta olan, açık 3- Kınsız, kılıfsız
kılıç

4- Tek başına, yalnız, korumasız

YALINCA: Yalnız, tek başına

YALINÇAK: Fakir, çıplak, garip, korumasız, sahipsiz

YALMA: Yağmurluk, pelerin

YALMAN: 1- Kılıcın keskin ağzı, kılıcın uç kısmı 2- Eğimli, dik tepe

YALTUK: Yalınlık, yalın olma hali

YALUNMUŞ: Yalın, çıplak, saf, arınmış

YALUY: Büyü, tılsım, sihir

YALVAÇ: Elçi, resul, nebi, peygamber

YAM: 1- Ulak atı 2- At gibi, ata benzeyen 3- Çöl, kıymık

YAMAÇ: 1- Bayır, dik yokuş, dağ ya da tepenin herhangi bir yanı 2- karşı,
karşısı, öteki taraf

YAMAN: 1- Müthiş, dehşetli, etki ve beceri bakımından olağanüstü 2- kötü, fena,
üzücü

YAMÇI: 1- Ulak, postacı 2- Ulak atı, postacı atı 3- Yağmurluk 4- Kalın, kolsuz
yelek, kuzu

derisiyle kaplı giysi

YAMI: 1- Ulak atı 2- Çöp, kıymık 3- İtibar, nüfuz

YAMTAR: 1- Yaman, güçlü, kuvvetli 2- Yağmurluk 3- Obur, iştahlı

YAMUN: Denetleyici, murakıp, müfettiş

YANAÇI: (Yanaç) Canip, candan

YANAĞ: (Yanak) Yanak, kısım, yan

YANAR: 1- Işıltı, ışık 2- Ateşli, sıcak kanlı, heyecanlı

YANAŞIK: 1- Ev kızı 2- Evlatlık alınmış, kız çocuğu

YANBAŞ: Sadık, bağlı, yakın, yanında,yanı başında, vefakar

YANÇ: (Yanıç) Hilal, yarım ay biçiminde

YANÇI: At zırhı

YANÇUK: (Yancık) At zırhı, at örtüsü

YANDAŞ: Yanında duran, destekleyen, taraftar

YANDIK: Heybetli, gösterişli, azametli

YANDU: İnançlı, inanmış, imanlı

YANGAK: 1- Yanak 2- yanık, sevdalı

YANGAL: Isı, hararet, ateş, ateşlilik

YANGIR: Hazin söz, dokunaklı söz, hazin konuşma

YANI: Cilve, işve, can yakıcılık

YANIK: Sevdalı, aşık, istekli

YANIT: 1- Ödül, mükafat 2- Karışık

YANK: (Yang) Metod, tarz, usul

YANKU: (Yankı) Aksi seda, eko

YANKUÇİ: Mübaşir, mahkeme memuru

YANTIR: Şehla, şehla gözlü

YANTUK: Gösterişli, azametli

YANTUT: Bedel, tazminat

YANUÇ: İnce, zayıf, narin

YANUK: 1- Esmer tenli, kara 2- Tutkun, aşık, sevdalı

YANULMAS: Yanılmaz, deneyimli ve bilgili otorite

YANUT: 1- Yanıt, karşılık 2- Ödül, mükafat

YAPA: 1- Yaba, yapma, çaba, enerji 2- Bütün, hep, bütünlük 3- Vefa

YAPAGI: Yapağı

YAPAN: 1- Yapıcı 2- Yaban, vahşi

YAPAR: Yapıcı, üretken, olumlu

YAPARLI: Olumlu, yapıcı

YAPI: Mamul, yapılmış

YAPINÇ: (Yapınçak) Yapılmış, mamul, üretilmiş

YAPRAK: (Yapurgak) Ağaç ve çiçek yaprağı

YAPSIK: Memnuniyet, neşe, meftunluk

YAPŞIN: Yapıcı, olumlu, becerikli

YAPURGAK: (Yaprak)

YAR: (Yarı) 1- Uçurum, dik bayır 2- Tanzim, tertip, organizasyon

YARAGU: Yarar, fayda, faydalı, yararlı

YARAĞ: (Yara, yarag) 1- yarar, fayda, faydalı, yararlı 2- Silah, zırh, kalkan

YARAŞUK: Uyumlu, ahenkli, barışsever

YARAŞUR: Uygun, münasip, layık

YARATGAN: Yaratan, yaratıcı

YARATU: Yaratma, tertipleme, düzenleme

YARATUN: Yaratıcı, tertipli, düzenli, örgütlü

YARATUR: Yaptırır, yaptırımcı, buyurucu, örgütleyici

YARAY: Usta, ehil, beceri sahibi

YARAYLI: uygun, münasip, yararlı

YARÇI: Ortak, şerik, hissedar

YARDAK: Yardımcı, asistan, muavin, refik

YARGAN: 1- yararlı, faydalı, güvenilir, yakın 2- Koruyucu, muhafazakar 3-
Mahkeme,

yüksek mahkeme

YARGI: Hukuk, hüküm, mahkeme, adalet

YARGICI: (yarguçu, yagıçı, yargıç) Yargıç hakim, yargı mercii

YARGIÇ: Yargıcı, hakim

YARGIÇU: Yargıç

YARGIN: (yarkın) 1- Gün ışığı 2- Şimşek, çakın 3- Canan, arkadaş, dost 4- Güler
yüzlü

YARGUÇİ: yargıcı, yargıç, hakim

YARIM: 1- Yapıcı, yaparlı 2- yarış, müsabaka 3- Bölüm, bölünmüş

YARIP: Yarı, yarım, bölük, bölünmüş

YARIŞ: 1- Bölüş, bölüm 2- Müsabaka, karşılıklı, ileriye atılma

YARIZ: Yarıcı, seri, çabuk, hızlı

YARLIG: 1- Bağışlama, acıma 2- Ferman, buyruk

YARLIGAÇ: İnayet, yardım, bağış, merhamet

YARLIGAMAS: Acımasız, acımaz, bağışlamaz

YARLIGAMIŞ: Bağışlayıcı, merhametli, rahman

YARLIGAN: Rahman, bağışlayıcı

YARLIGAR: Bağışlayıcı

YARLIGASUN: Bağışlayıcı, rahman

YARLIK: 1- Esirgeme, bağışlama 2- Buyruk, ferman

YARLUĞ: İrade, istem, buyruk

YARLUK: Muhtaç, yoksul

YARLUKA: Bağış, lütuf, koruma

YARMAKAN: (Yarmayan) Armağan, hediye

YARP: (yarıp) Durgun, sabit

YARPAN: (Yarban, yarıban) Sabit, sakin, kendi halinde

YARŞI: Hissedar, ortak

YARTIM: 1- Kısım, bölük, fırka 2- yardım, inayet, destek

YARUK: 1- Işık, ziya, nur 2- Zırh, koruyucu

YASA: (Yasağ, yasak) Yasa, kanun, nizam, kural, kaide, yasak

YASAÇU: (Yasacı) 1- Parlamenter, Yasa yapan, yasa koyucu 2- Yasaya bağlı, yasal

YASAĞ: yasak, yasa

YASAL: 1- Disiplin, sıra, saf, ordunun yürüyüş düzeni 2- Yasalara uygun, nizami

YASAN: 1- Tertip, düzen, tasarı, plan 2- İşaret, alamet, karar

YASAR: (Yasur) yasaya uyan, yasayı uygulayan

YASATAN: Yasalara saygılı

YASATUR: birl. Yasa/Tur Yasaya bağlı, yasayı uygulayan

YASAVUL: Yasayı korumak ve uygulamakla görevli memur. Zabıta, polis

YASGUÇ: Nikap, gizlilik

YASUN: (Yisun, İsun) Doğa, tabiat

YASUT: (yasıt) Onur, şeref, haysiyet

YASVUL: (Yasavul) 1- Polis, bekçi 2- Mübaşir

YAŞ: Yaşam, ömür, dirilik, aydınlık, tazelik, ışımak, gelişim, yeşil, yeşillik,
gençlik

YAŞAGU: Ömür, yaşam, canlılık

YAŞAM: Hayat, ömür, dirlik

YAŞAR: Ömür, yaşam, hayatta kalış.

YAŞIL: 1- Yeşil renk mec.Tazelik, gençlik, zindelik 2- Yeşillik, çimenlik

YAŞIN: 1- Gizlilik, gizem 2- Şimşek, çakın

YAŞIT: 1- Genç, körpe, taze 2- Eş, denk, eşit

YAŞLAK: Giz, sır, esrar, gizli kalması gereken

YAŞRU: Giz, gizlilik, gizem

YAŞUK: 1- Işık, ışın, şua 2- Aşkın, aşık, aşmış

YAŞURGAN: Ketum, sıkı ağızlı, sır vermez

YATAĞAN: (yatağan, yatakan) 1- Kama türünde, iki tarafı da kesen bir bıçak 2-
Tembel, miskin 3-Borcunu ödemeyen, üstüne yatan (Uygurlarda)

YATI: Yatık, meleke, beceri, el yatkınlığı

YATKIN: Yatık, yatan, uygun, uygunluk

YATMAN: Muti, efendi, uyumlu, itaatkar

YATUK: 1- Yatkın, becerili, meleke sahibi 2- Tembel, ağır kanlı

YAVÇIN: (Yatçın) Konuk, yatıya gelen konuk

YAVGA: Soy, sop, nesil

YAVNIK: Sevinç, neşe

YAVRİ: Zayıf, güçten düşmüş

YAVRU: Zayıf, bakıma muhtaç, ilgi ve bakım bekleyen

YAVUK: Yakın, yakında duran, yakınlık duyulan, sevgili

YAVUZ: (Yağız) Kara. Mec. Sert, şiddetli, dehşetli, gözü kara, yaman

YAY: 1- Yaz mevsimi 2- Silah, ok atmaya yarayan, gergin ip, gerginlik

YAYAK: yaya, piyade

YAYGARU: Bahar, ilkbahar, yaza doğru giden zaman

YAYGIN: Yayık, yayılmış

YAYGIR: (Yaykır) Uzay, sema, yıldızlar alemi

YAYIK: 1- Yaygın, geniş, genişlemiş 2- Tufan, deprem 3- Altay destanlarında adı
geçen, Tanrı

Bayülken’in oğullarından

YAYIN: Serap, feyezan

YAYKIRU: Sema, feza, uzay

YAYLA: Yaz yeri, yazlık. Bahar, yaz aylarını geçirmek için çıkılan, yüksek
dağlık bölge

YAYLAERİ: birl. Yayla/Eri Yaylada yada yaylaya çıkarken doğan çocuklar için
kullanılan adlardan

YAYLAK: Yayla, yazlık, sayfiye

YAYLIM: Yayılım, yayılma yeri, otlak, mera

YAYMUT: birl. Yay/Mut Yaz sevinci

YAYUÇI: Yayıcı, dağıtıcı, haber yollayan

YAYUK: 1- Yayvan, yayık, uçsuz bucaksız, geniş 2- Deprem, yer sarsıntısı

YAZAL: Takı, süs, ziynet, mücevher

YAZDIÇ: Anıt, kitabe

YAZGAN: Yazan, yazıcı, yazgıyı tayin eden

Eski dönem Tanrı ad ve sıfatlarından

YAZGI: 1- Yazı, kader, mukadderat, alın yazısı 2- Tanrısal, ilahi

YAZGULU: Talihli, bahtı açık

YAZIÇU: Yazıcı, katip

YAZIM: Yazgı, mukadderat

YAZIN: 1- Yaz vakti, bahar vakti 2- Kader, alın yazısı

YAZINÇ: Kader, alın yazısı, yazgı

YAZIR: 1- Çok ülkeler gezmiş, görmüş 2- Çok ülke fethetmiş, fatih 3- yazar,
yazıcı, katip

YALIKSUZ: Günahsız

YEDEN: 1- Yedeği olan, yedeğine alan, tedbirli 2- Yetkin, yeterli, usta

YEĞ: (Yek, yeke) 1- Yüksek, ala, eftal, iyi, daha iyi 2- Soylu, asil, seçkin,
güzide, mümtaz

YEĞEN: 1- Yeğ, üstün tutulan, yeğin, yeğlenmiş 2- Kardeş çocuğu (Babası ya da
anası

ölmüş, ya da uzakta olup da yakın akrabaları tarafından yetiştirilen çocuklar
için kullanılan adlardan) 3- Güveyi, damat

YEĞİN: 1- Üstün, faik 2- Bereketli 3- Çok güçlü, hızlı, şiddetli

YEĞİNEK: 1- Yığınak, küme 2- Üstün, faik, daha iyice

YEĞNİ: 1- hafif 2- Alçak gönüllü, mütevazı

YEĞREK: (Yekrek) Etfal, evla, iyi, üstün

YEKREK: Evla, iyi, üstün, daha iyi

YEKSEK: Tedbirli, ihtiyatkar

YEKÜL: (Yeğül) Yeğni, faik, üstün, muzaffer

YEL: Rüzgar, esi

YELÇİ: Yel gibi, hızlı

YELEÇ: Havadar, yel alan

YELEGEN: Hızlı, süratli, yel gibi

YELEĞİN: Yel alan yer, rüzgarlı yer

YELEK: 1- yel gibi, hızlı 2- Okun arkasına takılan tüy, denge tüyü 3- Kolsuz ve
yakasız üst giyeceği

YELEKİN: (Yeleğin) Rüzgarlı, yel esen yer, yel alan yer

YELEN: 1- Arzu, istek, dilek 2- Fırtına

YELES: Yel esintisi, havadar, rüzgarlı

YELESER: birl. Yel/Eser Esintili, havadar, yel esen..

YELESEY: birl. Yel/Esey Yel esintisi

YELİM: Hareket, eylem, devinim

YELİN: 1- Yel uğrağı, yel alan yer 2- Yel değişi, yel teması

YELİS: Havalı, havadar, rüzgarlı

YELİZ: birl. Yel/İz Havadar, rüzgarlı, havalı

YELKİM: Havadar, havası güzel yer

YELKİN: 1- Konuk 2- Hızlı, yol gibi

YELME: Öncü, yol gösteren, mihmandar

YEN: 1- Yenmek, alt etmek 2- Deri 3- Yeni, yenilik, orijinal

YENCİLEK: Hafif, yeğin, narin, ince

YENDÜN: Tercih, seçim, referans

YENGİ: 1- Yeni, orijinal 2- Zafer, utku

YENİN: Galip, muzaffer, utkan

YENİŞ: Galebe, galibiyet, utku

YENTÜR: Kalender

YENÜL: Mütevazı, alçak gönüllü

YEPREM: Aktif, faal, becerikli, çalışkan

YERÇİ: Başkan, yol gösteren, mürşit.

YERÇİLİG: İzci, takipçi

YERGİN: Mahzun, hüzünlü, bitkin, yere bakan, boynu bükük

YERİNÜR: Durağan, üşengeç, müşkülpesent

YERÜNMES: Hamarat, çalışkan, vurdumduymaz

YESUGA: (Yesuge, yasagay) Yasa, yasak, yasaya bağlı, yasadan yana

YESUKEN: (Yasuga, yasag, yasa) Yasa, yasak, yasalı, yasaya bağlı

YEŞİL: (Yaşil) 1- Tazelik, taze, körpe 2- Çimen, çimenlik

YEŞİM: Eski dönemlerde, Türklerce kutsanmış, değerli taş

YET: (yeti, yete) Kudret, kuvvet, güç, yeterlilik, yetenek, beceri, maharet

YETEK: Gaye, emel

YETEN: Yeterli, yetkin, usta

YETER: Yeterli, yetkin, uzman, usta

YETGİN: (Yetkin) Çok çocuklu ailelerin, doğan çocuklarının sonuncu olması

dileği ile verilen adlardan

YETİ: 1- yetenek, kabiliyet 2- Yetkin, kamil, olgun, becerikli, mükemmel

2- Etki, etkileyici 3- Yitik, kayıp, harcanmış, zayi olmuş

YETİŞGİN: (yetişkin) Yetişmiş, olgun, kamil, mükemmel, yetenekli

YETİZ: Hazır, amade, yeterli, olgunluğa ermiş

YETKİ: Sorumluluk, maharet, iş bitirme gücü

YETKİN: 1- yetişkin, ehil, uzman, yeterli 2- Etkileyici, çekici, mükemmel

YETMEN: Olgun, gelişkin, uzman, yeterli, yetenekli

YEYGÜ: Armağan, bahşiş, ihsan

YEYİN: Galip, kavi, üstte olan

YEYNİ: Ehven, iyi

YEYREK: Makbul, kabul gören, beğeni toplayan

YEYTEM: Eski, kadim

YIBAR: 1- Koku, parfüm 2- Kokulu mum

YIĞ: Yığılı, toplu, birikim

YIĞAÇ: 1- Ağaç 2- Erkeklik organı 3-Yığıcı, toplayıcı

YIĞAN: (Yıkan) 1- Yığıcı 2- Yıkıcı

YIĞIN: Birikim, kitle, yığılı olma hali, yığılmış, istifli

YIĞINAK: Toplum, kitle

YIĞINCA: Genel, teamül, sosyal kural, toplumun benimseyip uyguladığı kurallar

YIĞLINÇ: (Yığlınçı) İffetli, edepli, namuslu

YIĞNAK: Yığın, yığınak, toplum, cemaat

YIĞRIK: Mahçup, utangaç

YIKIN: (yığın) Afet, yıkım , zarar

YIKINÇ: Yıkmış, yıkıcı

YIKMIŞ: Yıkıcı, devirici, güçlü

YILDIKU: Yıldız, yıldız kümesi

YILDIR: Yıldırıcı, ürkütücü, heybetli, dehşetli, şiddetli, gözü kara, korkusuz

YILDIRAN: Ürkütücü, korkutucu, heybetli, gösterişli

YILDIRGAN: Yıldıran, ürküten, korkutan, şaşalı, gösterişli

YILDIRIM: (Yaldırım) 1- Berk, yüksek voltajlı elektrik 2- Göz kamaştırıcı, ışık,
aşırı parlaklık

YILDIZ: Yaldız, parlak ışık, parlayan, ışıyan

YILDURU: Berrak, net, temiz, billur

YILGI: Yılma, dehşet, ürküntü

YILGIN: Yılmış, ürkek, bezgin

YILIĞ: Yılgın, yılmış, yılık

YILKI: 1- At, at yavrusu 2- At sürüsü

YILMA: 1- Yılmaz, azimli, dayanıklı, cesur, korkusuz 2- Dik yokuş, dağ yamacı

YILMASIN: Yılmaz, korkusuz

YILMAZ: Gözü pek, korkusuz, batur, dayanıklı, azimli

YIRAGU: Yırcı, çalgıcı, enstrüman çalan, müzisyen

YIRAK: Irak, uzak, mesafeli

YIRI: Sol, sol taraf, tek taraf, tek taraflı

YIRIM: 1- Solak 2- Yarım 3- yurt, toprak

YIŞ: (Yaş, yaşıl) Orman, yeşillik içindeki bölge

YIŞIK: 1- Tulga, demir örgülü tulga 2- ışık

YİBEK: Ateşli, hararetli, heyecanlı

YİGE: Dayanıklı, kavi, metin

YİĞENEK: 1- Toplum, kitle, cemaat 2- Yeğen, yeğencik

YİĞİN: Daha iyi, sıkı, dayanıklı, üstün, tercih edilir

YİĞİT: 1- Yeğ, yiğ, iyi, daha iyi, sıkı, sağlam, güçlü, batur, cesur 2-
Delikanlı, cıvan, genç 3- Koca, eş

YİLUN: (Yulun) İri, heybetli, gösterişli, cesim

YİNÇKE: İnce, zarif, narin

YİNÇKELÜ: Nazik, anlayışlı, kibar

YİNÇÜ: 1- İnce, zarif 2- İnci

YİNDEK: Daimi, ebedi, sürekli, kalıcı

YİR: Yer, toprak, arazi, arz, yeryüzü, dünya

YİRÇİ: Kılavuz, izci, rehber, yer bilen, yer bildiren

YİRDEŞ: Yurttaş, hemşehri, aynı toprağı paylaşan

YİRDİNÇÜ: (Yirtinçü) Evren, kainat

YİRGA: Mesut, mutlu, mutluluk dolu

YİRTİNÇÜ: Evren, kainat

YİSUN: (yasun, yosun) Doğa, tabiat, yeşillik

YİTER: Varis, mirasyedi

YİTİK: 1- Yetik, olgun 2- Keskin 3- Kayıp

YİTİRMİŞ: Yitik, kayıp, kaybetmiş, yoksul

YİTÜT: Meziyet, maharet, beceri

YİZEK: Askeri kılavuz, öncü

YOĞANAK: Yığınak, kütle

YOĞÇI: Yuğcu, yuğ yapan, yokluk çeken, yas tutan, yasçı

YOĞUN: Kalın, gür, iri, sık, sıkı, cüsseli, fazla, fazlalaşmış, katılaşmış

YOKUŞ: Yukarı, yukarı doğru çıkan, dik yol, bayır

YOL: Üzerinden gidilen...mec. 1- Kut, mut, baht, yazgı, kader 2- Örf, adet,
töre, gelenek

teamül, ilke, tarz, gidişat

YOLA: 1- Örf, adet, usul, erkan 2- Meşale, kandil

YOLAÇ: Yol gösterici, mihmandar, rehber, önder, öncü

YOLAÇAN: birl. Yol/Açan Önder, öncü

YOLAK: birl. Yol/ak 1- Dürüst, namuslu, temiz 2- Çığır, yenilik, gidişat 3-Kısa
yol, kestirme yol

YOLALDI: birl. Yol/Aldı 1- İlerleme kaydeden, gelişen, uzman, profesyonel 2-
Terbiyeli, yola gelmiş, geleneklerine bağlı

YOLBAK: (Yolbaka, yolbakan) Konuksever, misafirperver

YOLBİLİR: birl. Yol/Bilir Görgülü, bilgili, usul erkan sahibi

YOLÇU: 1- Önder, başkan, şef, lider 2- Peygamber, nebi 3- Gelenekçi, muhafazakar
4- Yolcu, yola çıkmış, yolunda giden

YOLDAM: 1- Uysal, yola gelen, yolunda giden 2- Usul, metot, tarz

YOLDAŞ: Aynı yolun yolcusu, aynı yolu paylaşan, aynı yola gönül vermiş, aynı
yola baş koymuş,aynı, töre ya da prensipler üzerinde, fikir ve gönül birliği
eden, çok yakınlaşmış dost, dava arkadaşı

YOLERİ: birl. Yol/Eri 1- Töreye bağlı, edep erkan sahibi, bilgili, deneyimli

YOLKULU: birl. Yol/Kulu mec. Töreye ve kurallara bağlı

YOLLUK: (Yolluğ) 1- Kutlu, mübarek 2- Olgun, ergin 3- Halas bulmuş, huzura
kavuşmuş, mesut,bahtiyar

YOLOĞLU: birl. Yol/Oğlu 1- Fedai, serdengeçti 2- Adak, adanmış, kurban 3- Bağlı,
kendini töreye bağlamış

YOLUM: Usul, kaide, prensip

YONAT: Tam, eksiksiz, kusursuz

YONCA: Sulu yerlerde yetişen bir bitki türü

YORÇU: 1- Askeri kılavuz, öncü, yol gösteren 2- Yorumcu, yorumlayan, eleştirmen

YORDAM: 1- Alışkanlık, eğilim, usul, meleke, beceri 2- Jest, eda, işve, naz

YORGA: (Yurga) Rahvan giden at

YORNUK: İstirahat, istirahatgah, dinlenme yeri

YOVAŞ: (Yavaş) Çelebi, efendi, ağırbaşlı, halim

YÖNDEM: (Yöntem) Usul, tarz, teamül, töreye uygun biçimde olan

YÖNET: 1- Biçim, tarz, yöntem 2- uygun, uyumlu, uysal, geçimli

YÖNTEM: (Yöndem)

YÖNTEN: Uslup, tarz, biçim

YÖRGENÇ: Dağ dönemeci, dağ yolu

YÖRTEM: Usul, biçim, tarz

YÖYEN: Mevsim, sezon

YUĞAK: Bir su kuşu

YUĞKA: İnce

YUĞRUŞ: (Yukruş, Yukruç) Eskiden, halktan biri olmasına rağmen, gösterdiği
performans ve

yararlılıklardan sonra, bey mertebesinde değerlendirilerek, devletin üst düzey
kademelerinde görev alan kişi.

YULA: 1- Su kaynağı, yerden fışkıran su, göze 2- Işıldak, ışık veren, meşale,
kandil

YULU: Adalet

YULYU: (Yulu, yuluk, Yulug) 1- Yardımcı, yardımsever, fedakar, adil 2- haraç,
cizye, vergi 3- traş,traşlı, bakımlı 4- Yağma, yağmacı

YULUĞBİRİM: birl. Yuluğ/Birim

Uygurlar döneminde alınan mahsul vergisi

YULUK: 1- Traşlı, matruş, bakımlı 2- Yağmacı

YULUM: 1- Fedakar, yardımsever 2- Yolcu, yoluna bağlı, töresine bağlı

YULUN: Yolcu, yola giden

YUM: Mutluluk, neşe, ferahlık, rahatlık

YUMLU: Mutlu, kutlu, mübarek, huzurlu

YUMRU: 1- Yumulu, yumuk, yumruk 2- İri, heybetli, gösterişli

YUMUK: Gül, goncagül

YUMUŞ: (Yumuç) 1- Söz, öğüt, nasihat 2- Emir, ferman, buyruk 3- Müjde, müjdeli
haber 4- Yumuk,yumulmuş, yumruk

YUMUTGAN: Yapıcı, birleştirici, pozitif kişilik

YUNAK: Üzerinde çamaşır dövülen ve yıkanan, büyük taş parçası

YUNMUŞ: Yıkanmış, temiz, titiz, arık

YUNT: 1- Çadır, oba, ev, yurt, vatan 2- Terbiyesi tamamlanmamış, yarı yabani at
3- Uygarlık,medeniyet

YURÇI: 1- Becerikli, mahir 2- Yirçi, yer gösteren, rehber

YURGA: Rahvan giden at.

YURT: 1- Vatan, kutsanmış toprak 2- Kaynak, asıl, kök 3- Uygarlık, medeniyet 4-
Çadır, oba, ev

YURTLAK: Yurt, vatan, sonradan yurt edinilmiş yer, yurtlaştırılmış yer.

YUTLUK: Kayıp, zarar

YUTUM: Yudum, damla, tike, parça

YUVANÇ: Teselli

YÜCE: Yüksek, ulu, alicenap, haşmetli

YÜCEL: Yücelik, ululuk, haşmet.

YÜĞNEK: Alçak gönüllü, mütevazı.

YÜĞNÜK: Salih, temiz

YÜĞRÜK: Yürük.

YÜĞÜNT: Selam

YÜKNÜ: Secde, secdede olan

YÜKSEL: Yükseklik, ululuk, büyüklük

YÜKSELEN: Ulu, kişi.

YÜKSELİŞ: Büyüklük, ululuk, ikbal

YÜKÜN: Baş eğme, saygı duruşu, tazim.

YÜKÜNÇ: Eğilme, reverans

YÜKÜNGEN: Eğilen, reverans yapan, saygılı

YÜKÜNTÜR: Baş eğdirir, diz çöktürür.

YÜKÜNÜK: Eğilme, reverans

YÜKÜNÜR: İbadet eden

YÜLEK: Okun arkasındaki, denge tüyü.

YÜNKÜL: Hafif, narin

YÜRE: Daire, helezon, çember

YÜREĞİR: Yürekli, cesur

YÜREKLİ: Cesur, korkusuz.

YÜRİK: Yaşam, hayat,, ömür, geçim.

YÜRÜM: Yaşam, hayat, ömür

YÜZAK: birl. Yüz/Ak Masum, günahsız.

YÜZAKI: birl. Yüz/Akı Masumiyet, temizlik, namus, namusluluk, başarı, beceri

YÜZLÜG: (Yüzlüg, yüzlük) Soylu, dürüst, namuslu.

 
Üst