Türkçe Üzerinde Oynanan Oyunlar !

Fevzi Moray

New member
Katılım
28 Eki 2010
Mesajlar
57
Tepkime puanı
0
Puanları
0
TÜRKÇE ÜZERİNDE OYNANAN OYUNLAR !

Değerli dostlarım ve kahraman silah arkadaşlarım, TEVHİD-İ TEDRİSAT kanununun kabul edildiği 03 MART 1924 tarihinde sizlerle bir şeyleri paylaşmadan geçemezdim..

Maalesef, tarihimiz ;Türk milletini yok etmek için zengin Türk dilini Türk insanına unutturmaya çalışan çok çarpıcı örneklerle doludur. Bu bilinçli uygulama ile Türk gencinin ne kadar kendi öz lisanından uzaklaştığını görmek için alim olmaya gerek yoktur sanırım...

İşin vahametini görebilmek için büyük şehirlerde, tatil beldelerinde bulunan otel ,dükkan vb. yerlerin isimlerine bakmanın yeterli olacağı kanısındayım. Bakınız Büyük önderimiz 'Atatürk' bu işin önemini 1930’larda nasıl çarpıcı şekilde dile getirmiş :

“Türk dili; dünyada en güzel, en zengin ve en kolay anlaşılabilen bir dildir.Bizde Türk dili, Türk milleti için mukaddes bir hazinedir.Çünkü Türk milleti geçirdiği nihayetsiz hadiseler içinde ahlakının, menfaatlerinin muhafazasını, dili sayesinde görür ve bilir”..

Türkçe konuşamayan bir insanın,Türk kültür gelenek ve hasletlerini anlamasına, Türk insanını ikna etmesine , onu kazanmasına imkan var mıdır? Hele! Hele, Alman General Liman Von Sanders’in 1- Dünya harbinde koskoca Osmanlı İmparatorluğunun ordularına başkomutanlık edip ,sevk ve idare etmesi düşünülebilir mi sorarım sizlere?

Ama gelin görün ki, Türkçeyi , yöreyi , daha da önemlisi Türk insanını bilmeyen Alman General Liman Von Sanders Osmanlı Ordularına Başkomutanlık etmiştir bu topraklarda. Fakat ve ancak! Türkiye’mizin makus talihini değiştirecek bu gelişme , aynı zamanda karanlığa gömülmüş Türk ulusunun üzerinde bir daha batmayacak güneşin doğmasına vesile olmuştur Allah’ın da yardımlarıyla.

O nedenledir ki, düşmanı dehşete düşüren , tarumar eden ve ülkemizi terk etmesine neden olan bu mücadelede Allah’ın da bizimle beraber olduğuna inancım vardır benim...

Yine malumunuz son zamanlarda yoğun bir şekilde Türkiye üzerinde ana dilde eğitim adı altında Kürtçe dili söz konusu edilerek Türk devleti bölünmeye ve yok edilmeye çalışılmaktadır. Bakın ! Cem BOYNER denen zat-ı muhteremin taze beyanatına:

“Bireyler devletin bölünmesinden daha önemlidir”. Holding sahibine verilecek yorumu yüce Türk milletine bırakıyorum..

Bilindiği gibi dil; bir topluluğun millet haline gelebilmesinde en önemli unsurdur.Dilde yazılı ve sözlü ifadelerin Hukuki,İlmi, Edebi, Teknolojik, Sanat ve Müzik ile ilgili zengin terimlere sahip olması gerekir.Bu haliyle olay değerlendirildiğinde , bölgede ne kadar Kürt adı altında birleştirilmeye çalışılan topluluk varsa, bir o kadarda Kürtçe vardır. Görev yaptığımız bölgelerde 10 km aralıklardaki köylülerin Kürtçede anlaşamadıklarına çok şahit olunmuştur. ÖzellikleKırmanci-ve Zazacada kelime hazneleri çok yetersiz ve Fen, Matematik, Modern Teknoloji terimlerine sahip değildir.

Türkiye'de konuşulan bu iki diyalektlerde ortak dilin Türkçe olduğu ve büyük ölçüde Türkçe kelimelerden istifade edildiği görülmektedir. Bu nedenle de, Kürtçenin dil özelliği taşımadığı ve bu dil yapısı altında millet olma ve devlet kurma teşebbüsünde dahi bulunamayacağı aşikardır.

Ancak bazı iç güçler , dış kaynaklı güçlerden aldıkları destekle ,Türk dilini hafife almakta, dil üzerinden Türk devletinin bölünmesine destek vermektedir. Dolayısıyla da emperyalist güçlerin ekmeğine yağ sürülmektedirler.

Biliyorsunuz, önceki papa’nın ülkesi Polonya idi.. Şimdiki papanın ülkesi ise bilindiği gibi Nazi Almanya’sıdır. Papanın İslam’dan çok Türkiye’yi yok etmeye odaklandığını söylersek abartı yapmamış oluruz.
Çünkü bu papa’nın Nazi askeri olduğu dönemlerden kalma bir inanışı vardır.:

“Türkler 2.dünya savaşında bizimle birlikte olsaydı Almanya savaşı kesinlikle kazanmış olacaktı.” Bu nedenle Türklere çok kızgın ve kin beslemektedirler..Bu konuda da Katolik dünyası Türklerin düşmanlığını hala içlerinde taşımaktadırlar. İdam edilmekte olan papaz bakın vasiyetinde biz Türk’lere yaklaşımını nasıl ifade etmiştir:

“Biz bu Türklerle savaşamayız.Çünkü onlar ölüm konusunu yenmişler. Ölmeyi cennete gitmek ve bir şeref olarak görüyorlar. Biz Hıristiyan dünyası ise bu korkuyu asla atamayacağız. Bu nedenle onları yenmenin bir tek yolu kalıyor.O yol da önce konumuza bahis olan lisanlarını yani ‘Dillerini’ sonra da inançlarını yani ‘Dinlerini’ bozmaya mecburuz. Bunun başka yolu yoktur” tespitinde bulunarak Türk düşmanlığını fanatikleştirmişlerdir.

İstanbullu olmam ve önemli olan bu konuda duyarlılığım nedeniyle zamanında insanın aklını durduran tespitlerim olmuştu. Dilimizin yozlaştırılması ve köylü usulü öğretilmek kaydıyla içimize sokulmaya çalışılan İngilizce için verilen mücadele de ilk seçilen şehir İstanbul Metropolü olmuştur. Daha sonra da ülkemizde çoğunluğun yaşadığı önemli kentler bu uygulamadan nasibini almıştır. Son sürat diğer illere de sirayet etmektedir..Ayrıca İstanbul’da uzun süre aktif görev yapmam nedeniyle yaptığım araştırmalar sonunda gördüğüm tablo karşısında çaresizlik içersinde kaldığımı da belirtmeliyim.. Adamlar ülkemiz de, sırf dilimizin tahribi ve saçma sapan donanımsız İngilizceyi yürürlüğe sokmak için yıllarca mücadele vermiştir. Hedefe ulaşmak için de "Yeni Bizans Belediyesi" adı altında faaliyet gösteren zabıtalarca teçhiz edilmişler , güzel Türkçemizi unutturmakta maalesef başarılı da olmuşlardır. Vatan Millet uğruna canını vereceğine inandığım bir çok esnaf çocukluk arkadaşlarıma bu konu da çıkıştığımda ise,"korkunç baskı ve cezai müeyyideler karşısında mecbur kaldık" şeklindeki açıklamalarından durumun vahameti anlaşılmaktadır..

Sonuç olarak temennim şudur:, Ülkesinin yüksek istiklalini korumasını bilen Türk insanı bu badireyi de atlatacak güçtedir. Türk milletinin fertleri olarak bizlerde güzel dilimizi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmaya azimliyiz.


(… ) En derin saygılarımla

Fevzi MORAY
 

erolkara

New member
Katılım
26 Haz 2009
Mesajlar
9
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Türkçe Üzerinde Oynanan Oyunlar !

Çok önemli ve güzel bir konuya değindiğiniz için ellerinize sağlık. yaznızda İstanbulda yaşadığınızı belirtmişssiniz. Bugünlerde reklam panolarına baktınız mı. "İstanbul Shopping Fest" adında alışveriş haftası düzenlenmiş. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve T.C. İstanbul Valiliği himayesinde; İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve TİM desteğiyle; Alışveriş Merkezi Yatırımcıları Derneği (AYD), Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Derneği (AMPD) ve Birleşmiş Markalar Derneği (BMD) koordinasyonunda gerçekleştirilen İstanbul Shopping Fest (İSF)'in afişlerine baktığımda kendimi yabancı ülkede hissettim. Yukarıda belirtiğim isimlere dikkat edin. Kültür Bakanlığı , valilik, belediye ... Dilimiz için kayıp ilanı versek mi ?
 

technogod

New member
Katılım
12 Mar 2009
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Türkçe Üzerinde Oynanan Oyunlar !

image0041.jpg
 

technogod

New member
Katılım
12 Mar 2009
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Türkçe Üzerinde Oynanan Oyunlar !

Kendi sözleri varken ben yazmak istemedim. Lütfen kaynağından dinleyiniz.

Doğulu herkes Kürt mü (Oktay Sinanoğlu)



http://www.dailymotion.com/video/x67ahl_doulu-herkes-kurt-mu-oktay-sinanolu_news
oktay sinanoğlu türkçe yi koruyalım 1
http://www.dailymotion.com/video/x8x2u3_oktay-sinanoylu-turkce-yi-koruyalym_news
Toplumdaki uyuşukluk ve umursamazlık (Oktay Sinanoğlu)
http://www.dailymotion.com/video/x679pi_toplumdaki-uyuyukluk-ve-umursamazly_news

Oktay SinanoğluDoğum25 Şubat 1935
Bari, İtalyaMilliyetiTürkBranşıKimya, Moleküler BiyolojiÇalıştığı yerlerYale Üniversitesi
ABD Atom Enerjisi Merkezi (1959-1960)
Harvard Üniversitesi (1961)
Orta Doğu Teknik Üniversitesi (1964)
Yıldız Teknik ÜniversitesiAldığı ödüllerAlfred Sloan Ödülü (1962)
Tübitak Bilim Ödülü (1966)
Alexander von Humboldt Bilim Ödülü (1973)
Sedat Simavi Ödülü (1977)
Bilgi Çağı Ödülü (1992)
İLESAM Üstün Hizmet Ödülü (1995)
Uğur Mumcu Bilim Ödülü (2002)
Oktay SinanoğluDoğum25 Şubat 1935
Bari, İtalyaMilliyetiTürkBranşıKimya, Moleküler BiyolojiÇalıştığı yerlerYale Üniversitesi
ABD Atom Enerjisi Merkezi (1959-1960)
Harvard Üniversitesi (1961)
Orta Doğu Teknik Üniversitesi (1964)
Yıldız Teknik ÜniversitesiAldığı ödüllerAlfred Sloan Ödülü (1962)
Tübitak Bilim Ödülü (1966)
Alexander von Humboldt Bilim Ödülü (1973)
Sedat Simavi Ödülü (1977)
Bilgi Çağı Ödülü (1992)
İLESAM Üstün Hizmet Ödülü (1995)
Uğur Mumcu Bilim Ödülü (2002)
Oktay Sinanoğlu
Doğum 25 Şubat 1935
Bari, İtalya
Milliyeti Türk
Branşı Kimya, Moleküler Biyoloji
Çalıştığı yerler Yale Üniversitesi
ABD Atom Enerjisi Merkezi (1959-1960)
Harvard Üniversitesi (1961)
Orta Doğu Teknik Üniversitesi (1964)
Yıldız Teknik Üniversitesi
Aldığı ödüller Alfred Sloan Ödülü (1962)
Tübitak Bilim Ödülü (1966)
Alexander von Humboldt Bilim Ödülü (1973)
Sedat Simavi Ödülü (1977)
Bilgi Çağı Ödülü (1992)
İLESAM Üstün Hizmet Ödülü (1995)
Uğur Mumcu Bilim Ödülü (2002)
 

Kartal Gözü

Dost Üyeler
Katılım
6 Eki 2008
Mesajlar
1,388
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Türkçe Üzerinde Oynanan Oyunlar !

Herkes uzmanı olduğu alandan yazsa konuşsa daha iyi değil mi?

NOT: Sözüm Fevzi MORAY'a değildir.
 

Fevzi Moray

New member
Katılım
28 Eki 2010
Mesajlar
57
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Türkçe Üzerinde Oynanan Oyunlar !

Değerli kardeşim Erol bey, size duyarlılığınızdan ve konuya katkılarınızdan dolayı teşekkür ederim. Hal böyle giderse çok yakın bir zamanda ben Türk'üm , bu vatan için canımı seve seve veririm diyenlerin yeri üzülerek söylemeliyim ki kodes olacaktır..
Dün yani 26 Mart 2011 günü " Vardiya bizde", "Vatanseverlere özgürlük" ve "Cumhuriyet için güç birliği" etkinliğine İzmir'de Eşimle katıldım..İyi ki katılmışım. Çünkü Türk halkı artık olayların farkında ve sustukça sıranın kendisine geleceğini çok iyi biliyordu..O nedenle diyorum ki biz bu mücadeleden başarıyla çıkacağız..
Saygılarımla..
 

Fevzi Moray

New member
Katılım
28 Eki 2010
Mesajlar
57
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Türkçe Üzerinde Oynanan Oyunlar !

Değerli Kartal Gözü, uzmanı olanların susturulduğu , korkunun ecele faydası olmadığını düşünenlerin korkusuzca ülkesine faydalı olmaya çalıştığı bir ülkede yaşıyoruz maalesef..Beni kastetmediğinizi belirtmenize rağmen önemli gördüğüm bir hususu lütfen hatırlatmama izin veriniz.
Biz askerlerin bir görevi de herşeyi bilmek ve okuma yazması olmayanlara bile okuma yazma öğretmektir. "Asker ve asker çocuğu olmak" yazımı saygılarımla sunarım..
ASKER VE ASKER ÇOCUĞU OLMAKLA İLGİLİ GÖRÜŞ VE DÜŞÜNCELERİMDİR
***Türkiye Cumhuriyet’inde asker ve asker çocuğu olmak en kutsal görevi yerine getirmekle eş değerdir.Aşağıdaki yaşanmışlıkları açtığımızda ne kadar meşakkatli görevi yerine getirdiğimizi siz değerli ve kadirşinas dostlarımın takdirine sunuyorum.
***Memleketi ,T.C. ‘in her köşesidir.Prensip, olarak ayağını basmadığın yer üzerinde ahkam kesme imkanın yoktur. Nobel ödüllü O. Pamuk”un “ Kar “adlı eseri buna çok güzel bir örnek teşkil etmektedir. Kitaplarda yazılanlara mahkum kalanlara, yaşanmamışlıklar üzerine kitap yazanlara, ne kadar güven duyulacağını da siz değerli dostlarımın takdirlerine sunuyorum.

Şahsımla ilgili vereceğim örnekler ; kutsal görevi özveri ile yapan tüm Silahlı Kuvvetler personelinin yaşadığı gerçeklerdir. Ve bunu da açıklamaktan gurur duymakla birlikte , esas görevi olanların görevlerini yapmanın burukluğunu yaşadığımı da belirtmek istiyorum.

*** Türkiye’nin en ücra köşelerinde hayatı idame ettirmek, mahrumiyeti yaşamak , geriden gelenlere ilkelliği yaşatmamanın yollarını tespit etmek ve hayata geçirmek demektir, asker ve asker çocuğu olmak.(görevi olmadığı halde)

Kimin görevi idi dersiniz? Bölgede yangın çıktığında , tabii afetlere maruz kalındığında vb. ilk müdahale eden acaba, kim olmaktadır? Tabii ki, asker olmaktadır dediğinizi işitmeye şu sıralar o kadar ihtiyacımız var ki….. Vatanın kurtarılmasında ve bizlerin huzur ve güven içerisinde yaşamasında, diğer yörelerdeki insanımız kadar büyük emekleri yadsınamayan doğulu ve güney doğulu insanımız, acaba neden memleketlerini terk edip, büyük şehirlere göç etmek durumunda bırakılmıştır? Bu önemli konulara çözüm bulacakların, zamanında asli görevlerini bir tarafa bırakarak ,geri kalmamızı hızlandırıcı ne gibi uygulamaları gerçekleştirdiğini hiç düşündünüz mü?Halkın hiç güven duymadığı kurumların başını çeken siyasetçileri, başımızda görmek istemediğimiz halde, neden bizi yönettiklerini düşündünüz mü?Ülkenin ufkunu açacak, kalkınmasını sağlayacak, her sorunun çözümünü iyi bilmelerine rağmen , dokunulmazlıkların kaldırılması, seçim ve partiler yasasının değiştirmesi vs. vaatleriyle başa geçenlerin daha sonraları verilen sözleri tutmamaları nedeniyle, istemediğimiz halde başımızda neden bulunduklarını bilmek için ,kain olmaya gerek var mıdır? Kürt,Türk,Çerkez,Laz vb. ayrımı yapmadan insanlara yaklaşıp dertlerine derman olacak ve ihtiyaçlarını karşılayacak olanlar , neden ,görevlerini yapmayarak, bu güzelim insanları ve kıymetli(verimli) toprakları, adeta , vasıfsız insanların ellerine teslim etmişlerdir?

*** Mesleğimiz; vatan sevgisinin aileden ön planda tutulduğu,. baba hasretiyle büyüyen çocuklarımızın babalık görevlerinin, annelerce yerine getirildiği, kutsal bir meslektir.

Benimle konuşma imkanı bulamayan kızımın , 1980’li yıllarda istikbalini etkileyecek, belki de ruhsal çöküntü yaşamasını ateşleyecek, “Anne,ben burada yeni arkadaşlar edindim okulumu,öğretmenlerimi çok seviyorum. Yoksa yine tayinimiz mi çıkacak?”sorusunu , ancak emekli olduğum 1999 yılından sonra duyduğumda., neler hissettiğimi açıklamaya gerek var mıdır? Yine devlet memurlarının terör nedeniyle gitmekten çekindiği, öğrenim seviyesi itibarıyla lisenin dahi bulunmadığı,Türkiye’nin en ücra köşelerinde görev yaparken, kızım , İstanbul’da okumak durumunda kalınca , bizlerin anne ve babaları olarak hangi ruh halini yaşadığımızı düşünebiliyor musunuz? Ancak mektuplaşarak irtibat kurabildiğim kızım, mektubunun bir yerinde, “Terör belasının yüksek yoğunlukta yaşandığı bir dönemde , hayatı idame ettirme güçlükleri nedeniyle insanların istifa edip gitmediği, yoğun savaşların verildiği bölgeye, hiç tereddüt etmeden gittin. Bu nedenle seninle iftihar ediyorum.Bende burada anne ve baba hasreti çekmek pahasına da olsa ,sizleri mahcup etmeden var gücümle çalışıp başarılı olacağımın sözünü veriyorum” ifadesi beni hayata bağlamakla kalmamış, aynı zamanda var olan gücüme güç katmıştır.Tarif etmeye çalıştığım böylesine ürpertici ortamda, bizleri ayakta tutan ve verilen savaşta başarılı olmamızı sağlayan,ne paradır ne de pul!!! Başarılarımızı olumlu yönde etkileyen tek şey!!ruhumuzu okşayan bir çift sözdür söz!!!

*** Kaybettiğimiz o muhteşem insan ve toprakları kazanmaktır,asker ve asker çocuğu olmak.(Görevimiz olmadığı halde)

80 Km sorumluluk alanında sayısız köy, kasaba,mezraların
elektriği,suyu,yolu,insan ve hayvanlarının sağlığı, okulların onarımı asker eşlerinden öğretmenlik yapacakların görevlendirilmesi ile benzeri her ihtiyacın kim tarafından yapıldığını düşünüyorsunuz?Zamanında bilinçli olarak hizmet götürülmeyerek ihmal edilenler, kaybedildikten sonra , esas görev yapması gerekenler, tarafımızdan, görevlendirildiğinde (TEK-DSİ-TCK VB) yetkililerin talepleri çok dikkat çekicidir. “Komutanım, hizmet verirken siz emniyetimizi sağlamadığınız takdirde bizi öldürürler.”

Son söz!:
yaşanmış tüm gerçekleri ortaya çıkarmak açısından önemlidir sevgili dostlarım., Yukarıda açıklamaya çalıştığım yaşanmış gerçekleri Hepinizle paylaştığımı ümit ediyor ve en derin sevgi ,saygılarımı arz ediyorum.
Fevzi MORAY
 

Kartal Gözü

Dost Üyeler
Katılım
6 Eki 2008
Mesajlar
1,388
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Türkçe Üzerinde Oynanan Oyunlar !

Sayın Moray, ülkemizde asker kaçağı bir kaç korkak ve hain ile engelliler dışındakiler hep asker, çocukları da hem asker hem asker çocuğu. Asker çocuğu olmayan varmış gibi sürekli bu söz neden tekrarlanır anlaması güç.

Bu asker ve asker çocuğu laflarından ben sıkıldım artık. Gerçekten hele bir de zorunlu askerlik hizmeti dışında askerliği tanımayanları düşünün. Hele hele de emir eri ve postalık yapanların terhis sonrası anlattıklarını dinleyerek tanıyanların ne kadar bunaldıklarını düşünelim.

Askerlik bir meslektir, erkekler için de kamu da görev yapmak en çok asker ve polise yakışıyor bana göre ama bu da bir görevdir, incelikleri vardır kabul. İyi de başka görevlerin özellikleri incelikleri yok mudur, vardır elbette. Her meslek bir ülke için aynı öneme ve önemsizliğe sahiptir. Hiç birisi bir diğerinden daha iyi, daha üstün, daha şu veya bu değildir ki. Her birisi bir diğerinin bütünleyenidir.

Bizdeki asker söylemlerinde belirgin bir abartı aldı başını gidiyor. Şimdi ben size soruyorum, ülkemiz insanının yarısı elinizden, ocağınızdan eğitim aldığı halde askere duyulan sevgi ve saygı ülkemiz nüfusunun yarısının altına düştü, neden?

En azından zorunlu askerlik hizmetini yapanlar ve birinci derece yakınlarının saygısının ve sevgisinin daha fazla olması gerekmez miydi? Haydi bunlardan çok azı yüzde ondan daha azı haylazdı kötü yanınızı gördü ya diğerleri?

Bakınız Atatürk zamanında Türk Hava Kurumu kurulduğunda her evden en az bir üyesi varmış. Pek çok evde yaşı müsait olan aile fertlerinin hepsi üyeymiş. Aradan geçen zamanda Hava Kurumu kaba bir söylemle halkı dışladı ve halkın derneğini Hava Kuvvetlerinin derneği haline getirdi. Özal döneminde dernek gelirleri birer birer kesilirken kimsenin ruhu bile duymadı. Şimdi derneği kurban derisi kavgası dışında anan kaç kişi var? Bu dahi asker ve asker çocuğu dememek için yeterli bir örnek.

Halk ordu için önemli zira halk ordunun insan kaynağı ve insan kaynağı ordunun olmazsa olmazı. Teknik donanım ne olursa olsun insan ordunun ana kaynağı. Asker ve asker çocuğu söylemleri işte bu noktada muvazzaflarca dile geldiği için halkın tepkisini çekiyor.

Halka rağmen veya daha açık ifade ile millete rağmen mi askerlik olacak, mümkün mü bu, değil elbette.

Bakınız, Ahmet Şerif İzgöreni tanırsınız, kendi anlatımında diyor ki; teğmenlikten üstteğmenliğe geçtiğim zaman heyecan duymadım, bu beni rahatsız etti ve istifa ettim." Ahmet beyi öyle iyi anlıyorum ki, ben mesleki eğitim sınavını kazandığım zaman üç gün mutluluktan ağzımı toplayamamıştım. Şef olduğumda hele bir hafta ayaklarım yere basmamıştı. Şube müdürü olabilmek için 4 aşama sınava girdim. Her aşama için sınav hazırlığım sınavdan en az bir sene önce başlardı. Sınavlar yazılı ve sözlü olur, kazananlar oldukça zorlu seminer aşamasına gelir, seminer sonunda da tez aşaması olurdu. Semineri de öyle sıradan bir seminer sanmayın, her konuda önce eğitim alır ayrıca yeniden yazılı veya sözlü sınava girerdik üstelik de habersiz. Ben şube müdürü olmak için bu kadar uğraştım ya bir emekli albay veya siz ne yaptınız bu seviyeden emekli olmak için? Tayinse biz de yaşadık, taşınmalar ev bölünmeleri her kurumda olan şeyler.

Ha can riski mi, işte onun için bizden fazla bir takım haklarınız var. Bu hakları halk askere ve polise verirken, " benden üstün olsun askerim, polisim diye vermiyor, aksine olası kargaşada beni yaşatmak için ölsün, ölebilsin" diye veriyor. Ama terör bölgesinde kamu görevlileri de az zarar görmediler ve ne yazık ki önce sizler tarafından unutuldular.

Lütfen artık halka rağmen asker olmayın, bunda da daha fazla direnmeyin. Atatürkün kalplerde bıraktığı asker sevgisi bir dünya hata ile kaybedildi, hatada ısrar etmeyelim. Halka bunu yapmaya kimsenin hakkı yok.

Gelin bir araya gelelim ve nerede hata yapıldı bunu tespit edelim. Yeniden ordu halk, millet bütünlüğünü sağlayalım.

Bakın mesela 1960 ihtilaline katılan harp okulu öğrencilerinin en çok okudukları kitaplardan birisi de "Beyaz Zambaklar Ülkesi" isimli kitapmış. Öğrenince hemen kitabı edindim ve okudum. Mükemmel diyebiliriz değil mi, kitap çeriğine. Okumadıysanız bile en azından içeriği hakkında fikriniz vardır. Bu kitapta subaya verilen öğütleri okuduğum zaman dondum kaldım. Bizim subaylarımız en çok okudukları kitapta yazılanların tam tersine davranıyorlar. Askerine astına küfür ediyor, hakaret ediyor, dövüyorlar. Bu nasıl okumaktır Fevzi bey? Bu kişler halk ile ordu arasına soğukluğu senelerdir sokuyorlar. İçinizden kaç kişi bu gidişi görüp durdurmaya çalıştı?

Beyaz zambaklar Ülkesi veya Ülkesinde kitabın ismi okumayan varsa tavsiye ederim. Sorumlu vatandaşlık, sorumlu hizmet, sorumlu insanı çok güzel anlatan bir cep kitabı. Herkese şiddetle tavsiye ederim. Okunması kolay, akıcı, kendimizi bulacağımız, minicik bir kitap. Sabah başlayınca öğlen bitiyor, Haydi akşama bitsin :) ama okuyun derim.

Demişsiniz ki "uzman olanların susturulduğu"... malum davayı kastettiniz sanıyorum. Aynı nedenlerle ben de iki defa göz altına alındım 4 defa da ifade verdim. Halen devam eden bir kaç soruşturma var. Benden daha yakın olsaydınız olanlara, burada yazıyor olmazdınız değil mi, demek ki benim kadar yakın değilsiniz!..

Onları anlıyor yaşadıklarını birebir biliyorum, tahmin etmiyorum. Her şeye rağmen de sükunetimi muhafaza ediyorum. Sizin bu tavrınız olmasaydı da bilmezdiniz zaten. Sorulan soruları da biliyorum.

Bu dava çok fazla abartılıyor. Hamasetten uzak değerlendirmek lazım.

Benim "herkes uzmanı olduğu alanda konuşsun" sözüm sinanoğlu içindi. Vatandaş kimya profesörü, öğrencleri dışında kimya ile ilgli herhangi bir konuşmasına denk gelen oldu mu acaba, sanmam. Belki de öğrencileri de duymamıştır?

Oğlunun Türkçe konuşamadığı, Türkçe bilmediği söylenir yalanlanmadı kaç senedir. Yanlış değil mi bu. Sen oğluna dilini öğretme gel millete Türkçe giderse Türkiye gider telkini yap. Psikolojik savaş işte, "Türkçe üzerine bu kadar tartışılıyor o halde biz bittik" mesajını da gizliyor. Ha bir de kitapların ilk yazıldığı tarihe dikkat ederek değerlendirelim elbette. Kendisine olan tepkimi anlarsınız sanıyorum.

Mümkünse artık kendisinden kimya konusunda bilgi isteyelim. Özgeçmişindekileri burada yani Türkiyede de başarmasını isteyelim. Senelerdir görevli olduğu üniversitede kimya başarısı nereden nereye geldi bilen var mı?

Şartlarımızı iyi değerlendirelim, bilmediğimiz konularda tahminler üzre lafları hamaset ile sunmayalım. Kimseye iyilik yapmıyor aksine kötülük yapıyoruz. Bu otağ eğriliklerin değil doğrulukların otağı.

 

Türkiye Sevdalısı

Dost Üyeler
Katılım
26 Eki 2010
Mesajlar
190
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Tanrının emanet verdiği bedende
Cevap: Türkçe Üzerinde Oynanan Oyunlar !

Sayın Kartal Gözü,

Bir tartışma platformumuzun açılmasını istememin nedeni işte bu. Kişilerin görüşlerinden ziyade genele yayılması için bu tür konuların tartışılabileceği bir tartışma platformunun açılması son derece faydalı olcaktır. Konunun kişiselleştirilmesinin kimseye faydası yoktur.

Yazdıklarınıza tamamen katılıyorum. Şehit kamu görevlilerini de unutmayalım. İmamından öğretmenine kadar vatana hizmet uğruna gittikleri vatan topraklarında katledildiler. Bu vatan uğruna şehit olan her kim olursa olsun bizlerin kalbinde yatmaktadır. Bu vatan için her kim (Ermenisi, Rumu, Çerkesi, Lazı. Kürtü) ne şekilde hizmet etmiş olursa olsun, aşkla bağlıysa bu millete bizim kanımızdır, canımızdır.

Hiçbir kimsenin yaptığı hizmetin, fedakarlığın diyetini istemeye, yaptığı hizmet ve fedakarlığa karşılık sesini yükseltmeye, kendini belli bir mevkiye oturtmaya çalışmaya hakkı yoktur. Millet alır, millet verir hakedileni.

Tek bir şey söylemek isterim.

HER TÜRK ASKER DOĞAR

Gerisi boş laftır.

Bu konuda çok şey söylemek isterim ama yeri burası değil, zamanı ise hiç değil.
 
Son düzenleme:
Üst