Türkçe; Yanlışlar ve Doğrular

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Türkçe; yanlışlar ve doğrular

Serap Besimoğlu

Mustafa Kemal’in yeni Türkiye Cumhuriyetini kurduktan sonra en çok önemsediği konu, Türk Dil Kurumu’nun(TDK) kurulması idi. Çünkü, Atatürk dilin en önemli kültür mirası olduğunu, korunması gerektiğini ve milletleri birleştirici bir unsur olduğunu biliyordu. Bu düşünceden yola çıkarak kurulan TDK bugün de aynı amaç ve gaye ile Türk diline hizmet vermektedir.
Gerçekten de “Dil” bir taraftan anlaşmayı sağlıyor, diğer taraftan kültürlerin hem görünen hem de görünmeyen yanlarına taşıyıcılık ediyor. Kısacası kültürümüzün aynası. Zira bize kimlik kazandıran bu üstün olguyu yitirirsek, kimliğimiz ve kültürümüz de kaybolup gider. Maalesef bugün Türkçemiz hem Avrupa Birliği sürecinin getirdiği yönelişler bakımından hem de günlük ihtiyaçlar ile kendini geliştirme anlayışındaki bocalayışlar bakımından korunmaya muhtaç duruma düşmüştür. Özellikle son zamanlarda yaygınlaşan (gençler arasında) konuşma biçiminin kimsenin dikkatinden kaçmadığını düşünüyorum. Yabancı dilde eğitim modası ve kendi dilini unuturcasına başka lisan konuşma çabası, hayret verici düzeyde... Nedense kendi dilimize aynı özeni göstermiyoruz. Örneğin, neden “dosdoğru git” denmez de “direkt git” denir. Birlikte anımsayalım. Şarkı sözlerinde olduğu gibi “Shake it up şekerim” , kardeşim bunun Türkçesi “Sallan şekerim” , kafa karıştırmaya ne gerek var bilinmez. Ya da “Red kuaför” ne münasebet şuna “Kırmızı Saç kesim” dense çok mu kötü? Yoksa müşteri mi kaçar bilemiyorum. Bir sohbetimizde bu konuları kendisiyle paylaştığım Indiana Üniversitesinde Halk Edebiyatı uzmanlarından Türkolog Prof. İlhan Başgöz hocanın dediği gibi, “İşte dillere gelen ” ölüt “ yani ” salgın “ bu bozuk Türkçeyle yayılıyor ve kültürler erozyona uğruyor” demişti. Çok doğru. Bir Amerikancılık modası almış başını gidiyor. Küreselleşme adı altında önemli bir parametre gibi gösterilen İngilizce, farklı milletlerle diyaloglarımızda önemlidir ama evrensel tek dilmiş gibi gösterilmesi de yanlıştır. Ne demişler; “Önce can, sonra canan.” Önce bizim olan dilimiz sonra öbürleri şeklinde düşünmeliyiz.
İşte tam bu noktada arayışlar sürüp, dilimizi nasıl daha yaygın ve diğer uluslarca talep gören bir dil haline getirebileceğ imizin yolları aranırken ciddi bir proje kapsamında 2003 yılından bu yana ülkemizde “Uluslararası Türkçe Olimpiyatları ” düzenleniyor. Bu yıl 7’ncisine ev sahipliği yapacağımız “Türkçe Olimpiyatları” tüm dünya’da “Türkçe” ye karşı büyük bir heyecan ve ilgi de uyandırdı. Katılım sayısı yıllar içinde 17 ülkeden 110 ülkeye son olarak da bu yıl 115 ülkeye çıktı. Olimpiyatlar Çarşamba günü Kızılcahamam Asya Fin Termal Tatil Köyü’ne girişle başladı, 10 Haziran Çarşamba gününe kadar sürecek. Yarışmacılar şarkı, şiir yarışmaları, makale, özel beceri, sunum gibi alanlarda kendilerini ifade edip, yarışacaklar. Anadil Türkçe yarışmaları için Türkiye’ye gönderilen eserler arasından ön elemeler yapılacak. Şölen 30-31 Mayıs tarihlerinde yani bugün Ankara Altınpark’ta devam etmekte. Yarışmacılar ülke tanıtım stantlarını açarak ülkelerinin tanıtımını hem de Türkçe yapacaklar.
Yarışmalar 2 ana başlıkta yapılıyor.
1- Yabancı dil Türkçe yarışmaları (Türkçe konuşma, sunum, şiir, makale vs.)
2- Anadil Türkçe kategorisi şeklinde olacak.
Finalde ise İstanbul ve Ankara’da eğlenceler, konserler ve yürüyüşler düzenlenecek. Bu da gösteriyor ki; dilimiz dünya sahnesinde hak ettiği yere doğru yürüyor. Dilerim ki sesimiz dünyanın her rengine ve iklimine ulaşır ve böylece sevgi, hoşgörü ve Türkçe tüm kapıların açılmasını sağlar.
 
Üst