Türkiye'yi Türkler Yönetmeli

Salim Doğan

Onursal Üye
Katılım
7 Nis 2012
Mesajlar
52
Tepkime puanı
0
Puanları
0
TÜRKİYE'Yİ TÜRKLER YÖNETMELİ

Yeryüzünde yaşayan uluslaşmış milletler kendi yaşam habitatını oluşturmak için ortak bir kültür oluştururlar. Bu ortak kültür milletleri uluslaştırır ve birlikte yaşama kararlılığını ortaya koyar. Birlikte yaşamanın en önemli olgusu istendik davranışlardır. Uluslar aynı duyguları paylaşırlar. Bu duygu sevinç de olabilir, hüzün de. Halklar ancak hayati bir durum söz konusu olduğunda savaşabilir. Doğanın kanunu bu yöndedir. Dünya on milyar insanı barış ve huzur içerisinde yaşatacak kapasiteye sahiptir. Ancak dünya nüfusunun hızla artması insanlarda gereksiz bir korkuya ve paniğe neden olmaktadır. Gezegenimizin her yerinde aynı oranda bulunmayan kaynaklara ulaşmak, yaşama isteğinin vazgeçilmez gereğidir. Bu orantısız kaynak rezervleri nerede bulunuyorsa orada paylaşım sorunu ortaya çıkıyor. Doğal olarak bu durum sonucunda yaşanan anlaşmazlık uzlaşma yerine savaşmakla halledilmeye çalışılıyor.


Ulus kavramı millet kavramını kapsar. Ulus adını hakim sınıftan alır. Hakim sınıfı baskın kültür oluşturur. İşte devletler adını bu baskın kültürün oluşturduğu milletten alır. İngiliz milleti ve İngiltere gibi, Rus milleti Rusya gibi, Türk milleti Türkiye gibi adlandırılmaktadır. Amerika bir ulus değildir. O nedenle Obama başkan olabilmektedir. Amerika da seçimler CFR örgütü tarafından belirlenmekte ve aday ister cumhuriyetçilerden olsun ister demokratlardan olsun sonuç değişmemektedir. Ancak değişmeyen tek şey vardır ki o da seçimden sonra iktidara gelen başkan Amerikan başkanı olmakta, tüm halkı kucaklamaktadır. Bütün gücünü ve yetkilerini Amerikan halkının kazanımları için harcamaktadır. Amerikan emperyalizminin yaptığı savaşların arkasında uluslaşma çabaları yatmaktadır. Yani Amerika uluslaşmaya çalışmaktadır.


Ulus ile millet kavramları aynı olmasına karşın ulus kavramı kapsayıcıdır. Çünkü ulus içerisinde diğer alt kültürleri de barındırmakta ve onlara yurttaşlık bilinci içerisinde eşit yaklaşmaktadır. Hiçbir dünya devleti homojen değildir. Tek milletten oluşmamaktadır. Her devlet içerisinde alt kültürden topluluklar vardır. Bu alt kültür toplulukları çoğunluğun kurallarına uyarlar. Etnik kimliğe sahip topluluklar kendi kültürlerini de özgürce yaşarlar. Mustafa Kemal Atatürk (Ataları da Türk) Emperyalizme karşı verdiği Ulusal Kurtuluş Savaşını Başarıyla kazanarak Türk milletinin egemenliğini sağlamıştır. Yurdumuz topraklarında yaşayan etnik kimliğe sahip topluluklar Cumhuriyet devrimleri sayesinde en yüce değer olan yurttaşlık kavramıyla onurlandırılmıştır. Batının ve emperyalist güçlerin dayatmalarına rağmen içimizdeki etnik unsurlara azınlık gözüyle bakılmamıştır. Zira öyle olsaydı devletin yönetim kademesinde ve kritik görev yerlerinde bulunmaları imkansız olurdu.


Günümüzde batının insan haklarını, demokratikleşmeyi, çağdaşlaşmayı, uygarlaşmayı sulandırarak kendince yorumlaması kişi hak ve özgürlüklerini bireyselciliğe indirgemesi bunu topluma bir kültür olarak tanıtlaması boşuna değildir. Okullarda bireyselci eğitimi uygulamanın arkasında sisice planlar yatmaktadır. Günümüz gençliği yurdunu, milletini, tarihini inkar durumundadır. Bu on yıllardır uygulanmakta olan bir toplumsal kültürlemenin sonucudur. Eğitim bilimsel normlar doğrultusunda üretime katkıda bulunmak, insanın doğayla mücadelesinde başarılı olmasını sağlamak için belli bir plan çerçevesinde milletin kültürüne ve taleplerine uygun olarak tek bir elden Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılmalıdır. Eğitim kişisel tatmine dayalı ve başka bir milletin kültürünü dayatarak yapılmamalıdır. Bu gün okullarımızda Arap kültürü dayatılmaktadır. Mustafa Kemal Atatürk’ün Göktürklerden sonra dünyada ikinci kez Türk adıyla kurduğu Türkiye Cumhuriyeti boşuna değildir.


Türk milletinin tarihinde kırık dönemlere sıklıkla rastlanmaktadır. Bu durumun nedeni oldukça açık olmasına rağmen millet tarihten ders alamamaktadır. Türk ulusunun en zayıf noktasını Araplar yakalamışlar ve bu durumdan da 1342 yıldan beri hem Araplar hem de batı oldukça yararlanmışlardır. Ulusal kültürün terk edildiği ve başka bir milletin kültürünün egemen olduğu dönemlerde hep bu fetret devini yaşamıştır Türk milleti. Mustafa Kemal Atatürk Orta Asya da bin kilometre karelik bir alanda bengi taşlar üzerinde yazılı olan kitabeleri inceleyen Danimarkalı bilim adamı (1893 Thomsen) bu anıtları okuyup çözümledikten sonra gençliğe hitabeyi yazmıştır. Bu Türk tarihinin en önemli iki kitabesi kültür aktarımının abidesidir. Bu gün emperyalizm Türk kavramından, kültüründen, tarihinden korkmakta bunu tehdit olarak algılamaktadır. O nedenle Mustafa Kemal Atatürk’e karşı Türk ulusuna, tarihine, kültürüne karşı savaş başlatmıştır.


Türk milleti kendisini yönetecek kişileri kendi içerisinden seçmediği sürece bu fetret devri devam edecektir. Tarihi iyi araştırın göreceksiniz ki devlet yönetiminde yer alan ari ırklar belli bir güce eriştikten sonra yetkilerini kendi etnik topluluklarına hakim kılmaya çalışmışlardır. En tehlikeli durum bu sinsi oyunun farkına varamamaktır. Millet kendisinden sandığı kişilere verdiği destekle başına ne belalar aldığını anladığında ise iş işten geçmiş bulunmaktadır. Ulus kendinse ihanet edildiğini anladığında çok büyük fırtınalar kopmuştur ülkede. Çok kelleler alınmış, kanlar akıtılmıştır. Yine Türk tarihine baktığımızda bu yüce millet kendisine ihanet edenleri en ağır şekilde cezalandırmıştır. "Türk demek, dil demektir. Millet olmanın en belirgin niteliklerinden biri dildir. 'Türk milletindenim.' diyen kişi, her şeyden önce kesinlikle Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir kişi, Türk kültürüne ve milletine bağlılığını öne sürerse buna inanmak doğru olmaz. Mustafa Kemal Atatürk


Yüce Türk milleti! Seni senden birinin yönetmesine fırsat vermediğin sürece üçüncü fetret devrini yaşamak üzeresin. Emperyalizmin bir ahtapot gibi sarmaladığı açmazdan ancak bu şekilde kurtulacaksın.
 
Üst