Turpun Büyüğü Çuvalda!

Seyyan Uzunoğlu

Onursal Üye
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
194
Tepkime puanı
0
Puanları
0
TURPUN BÜYÜĞÜ ÇUVALDA! (1)

Evet değerli okurlarım. Turpun büyüğü çuvalda! Ve bu, aslında bundan sonra olacakların çok daha büyük olacağını anlatan bir deyim. Umalım ki bu çizgiyi artık kaybetmez ve, AP’nin alt komisyonculuğunu, simsarlığını yapmak maksadıyla, Talat-CTP vs. Hükümetinin de yardımlarıyla ‘tertiplenmiş’ diyelim ve ne hikmetse HALA yürürlükte ve marifetlerine devam etmekte olan bu Taşınmaz Mal Komisyonu tezgahının, yeni yeni oyunlarına gelmeyelim artık... Çünkü bunca yıldır bu büyük turpun çuvalda olduğunu ve bu büyük turpun halis muhlis Ata, Vakıf Malı olduğunu da bilmemize rağmen; bu mandacı komisyonun, kendi Anayasamıza aykırı olmasına karşın, keyfince aldığı kararlarla Vakıf Mallarımıza kadar Rumlara hibe etmesi ve üstüne üstlük, durup dururken Rum-Yunan’ın üzerimize yükledikleri ani ve kalleş bir savaşı biz kaybetmişiz de, mağdurlara (!) manevi tazminat ödememiz de kaçınılmazmış gibi milyonlarca da Dolar/Avro/KL savaş tazminatı da ödemeyi kabul etmesi ve ödemesiyle, çeşit yönden düğümlenmiş, mağdurken suçlu durumuna düşürülmüşüz... Türkiye’ye bir garantör ülke olarak tanınmış haklarla, adadaki katliamlara ve soykırıma son vermek ve tüm adaya barış getirmek maksadıyla yapmış olduğu haklı müdahalesinin bile hala bir ‘işgal’ olduğu ve dolayısıyla Kıbrıs Sorunu(!)nun 1974’te başladığı iddiasında olanlara çanak tutmuş, suçluluğu kabullenmiş ve sesimizi çıkaramama durumunda bırakılmıştık...

Kıbrıs Türklerinin malını mülkünü korumak için değil de, Rum’un malını ve AB’nin çıkarlarını korumak için tezgahlanmış bu teslimiyetçi, mandacı komisyonun icraatları sonucu da, topraklarımızı göz göre göre ve üstelik sahte belgelerle sahiplenmeğe uğraşanlara, gerçeği bir türlü anlatamamış; daha doğrusu anlatmışız da, gerçek belgelere ve mahkeme kararlarına rağmen inandıramamış, kafalarına sokamamışız. Çünkü anlamak, inanmak istememişler! Çünkü ‘tertipleyerek’ yanlarına aldıkları bu manda komisyonunun da yardımlarıyla mal bulmuş Mağribi gibi hareket etmiş Haçlı Seferlerin asıl maksadı, Talat-CTP vs Hükümeti’nin de “Birleşik Kıbrıs” rüyaları, ve işbirlikçi yardımlarıyla, Türkleri topraksızlaştırmak, Türk’ün malını şöyle veya böyle sahiplenmek, adayı Haç’lamak, Türk’ü ve İslam’ı bu adadan sürmek ve tabii Akdeniz’i bir Haçlı gölüne dönüştürmekti! Ve, hiç kimsenin kuşkusu olmasın ki, hala ENOSİS ve MEGALİ İDEA (Büyük Bizans) hayalleri ile nefes almakta olan bu, gerçek kimliğini unutmuş, sonradan Elen, Yunan olduklarına inandırılmış, ondan bundan toplama toplum, analıkları, hamileri Yunanistan ve taraftarları, Avrupa ve ABD’yi de arkalarına almış, Türkiye topraklarında Bizans’ı yeniden hortlatmak için Anavatanımı Güney’den de kuşatmak hevesinde... Ancak şimdi, elinde bir koçanı bile olmayan Arestis’in, babasından kaldığı iddiasıyla talep etmekte olduğu malın, Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesinin almış olduğu “Abdullah Paşa Vakfına Aittir” kararıyla, Mülkiyet Konusu’ndaki zemini değiştirmiş ve, bu ‘tezgah masa’ da dönmüş, keser de dönmüş, sap da dönmüş, ne haber?


(Devam edecek)
 

Seyyan Uzunoğlu

Onursal Üye
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
194
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Turpun Büyüğü Çuvalda!

TURPUN BÜYÜĞÜ ÇUVALDA... (2)

Geçmişte de birçok milletlerin gözdesi... Akdeniz’in incisi bu ada yüzyıllarca ne eller değişmiş... Ne ihanetler, ne haksızlıklar, ne savaşlar ve ne acılar yaşamış... Korsanlar tarafından saldırılar ve yağmalamalar, katliamlar ve ölümler görmüş... Eften püften haksızca zindanlarda çürütülenleri ve sayılarını unutmuş... İşkenceler çekmiş ve kafaların uçtuğuna, ırmaklar gibi kan döküldüğüne şahit olmuş... Ta ki Osmanlı’nın fethi ile Ada barış, huzur ve adalete ulaşana kadar... Haliyle Ada en son, 1571’de azınlık ve Katolikler tarafından köle misali kullanılmakta olan ve kendilerine o zaman ‘Rum’ diyen toplumun defa defa Osmanlı’ya gidip kendilerini bu zulümden kurtarması için yalvarmaları sonucu, Osmanlılar tarafından fethedilmiş ve 1571’den beri adanın gerçek sahibi Osmanlı Türkleri olmuştur. Bu gerçek, her ne kadar İngiliz’in art niyeti ve kalleşlikleri ile sonradan da Osmanlı’dan ‘güya’ kiralanmış, ancak II. Dünya Savaşı’nda Almanların savaşı kaybetmesini fırsat bilerek adayı istila etmiş olsa da, Kıbrıs Adası’nın bu güne dek gerçek sahibinin Osmanlı olduğu ve adanın kullanılabilinir topraklarının %30 küsurunun da Vakıf Malı olduğu iddia kaldırmaz bir gerçektir ve tarih de bunu kaydetmektedir...

Evet. Art niyetli kalleş İngiliz’in adayı istilasından sonra, sırf Türkleri topraksızlaştırmak için Vakıf Mallarını sahte belgelerle Kiliselere, belediyelere ve hatırı sayılır Rumlara devretmeye başlamış... Ancak şeytan da kendinden kurnaz olduklarını zanneden bu soysuzlara oyununu oynamış ve İngiliz’in Arestis’e çıkarmış olduğu sahte koçana, muhakkak ki yanlışlıkla “mülhak” kelimesi yazılmış. Mülhak, Hakkın, Tanrı’nın malı anlamına gelir ve hiç bir fani (insan) tarafından ne satılır ne hibe edilir, ne de devredilebilinir. Ve bu, sadece Osmanlı yasası değil, bu, Uluslararası Yasalar ve Avrupa tarafından da kabul edilmiş bir yasadır aynı zamanda. Dolayısıyla bu Vakıf Mülkü’nün Lala Mustafa Paşa Vakfı tarafından Arestis ailesine verilmiş olması mümkün değildi. Ancak “Bana babamdan miras kaldı” yalanıyla utanmadan mahkemeye de baş vurmuş arsız Arestis’in elinde bu sahte koçan bile bulunamadığından (çünkü güya Abdullah Paşa Vakfı tarafından – burada tarihe dikkat - 15 Eylül 1913 yılında Arestis’in dedesine verildiğini yazan bu sahte belge, Maraş’taki bir otelin bodrum katında bulunmuş 80 çuvaldan birinin içinden çıktı. Ve, tabii 15 Eylül 1913 tarihinin düzmece ve yalan olduğu da... Çünkü Ankara 25. Hukuk Mahkemesi’nin, Arestis’in talep ettiği Maraş’taki mülkün, Abdullah Paşa Vakfı’na ait olduğu ve soyağaçlarıyla Abdullah Paşa Vakfı ‘evladı’ oldukları tescillenmiş 23 ‘evlat’ın elinde, Maraş’taki Abdullah Paşa vakfı’ndan 1932 yılına kadar aldıkları KİRA MAKBUZLARI VAR!... ) ve mahkemenin koçanı görme isteyeceği ihtimali üzerine, Rum İçişleri Bakanlığı’na gidilir ve “Bu mülkün sahibidir” diyen yine ‘sahte bir kağıt’ alınır. Bu resmen Bizans oyunu değilse, nedir şimdi? Ancak...


(Devam edecek)
 

Seyyan Uzunoğlu

Onursal Üye
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
194
Tepkime puanı
0
Puanları
0
TURPUN BÜYÜĞÜ ÇUVALDA... (3)

Ancak, bütün bu sahtekarlıklar alenen ortada dönmekte iken, ve üstelik Abdullah Paşa Vakfı ve Lala Mustafa Paşa Vakfı’nın Gazimağusa Mahkemesi’ne açtıkları ve Abdullah Paşa Vakfı davası 27 Aralık, Lala Mustafa Paşa Vakfı davası da 28 Ocak 2002’de mahkeme kararının söz konusu taşınmazların bahse konu iki vakfa ait olduğu kararı çıkmasına rağmen; Arestis’in işgal ettiği ve Abdullah Paşa Vakfı’na ait mallar üzerine ve üstelik yasalara aykırı olmasına karşın inşa ettiği binaların kullanım kaybı için maddi ve manevi tazminat talebi, gerçeklere rağmen çifte standartlı ve ‘taraf’ AİHM, Arestis’e 855,000 Euro tazminat kararı alır! Halbuki Kapalı Maraş, 1878 yılından itibaren hukuka aykırı bir şekilde Kıbrıslı Rumlar tarafından gasp edilmiş ve, Vakıf emlakten ötürü Kıbrıs Türküne 100 YILLIK TAZMİNAT HAKKI doğmuştur... Mal Tazmin Komisyonu denen manda kuruluş da utansın! Evet, aklımızı kullanalım ve emanetlerimize sahip çıkalım artık. Çünkü çuvaldaki o büyük turp işte bu 100 YILLIK TAZMİNAT HAKKIMIZDIR!!!

Ancak Türk tarafı bunca yıl Maraş’taki mülkiyet konusunda acizlik göstermiş umursuz kalmıştır. Değerli dostumuz Prof. Dr. Ata ATUN’un, yıllarca ve azimle onca çalışmalarından sonra gerçekleri kanıtlayan belgeler ve dosyalarla gittiği Sn. Talat’ın: “Rumları üzmeyelim, gücendirmeyelim. Unut bunları” emriyle karşı karşıya bırakılmış ve bu haklı davamızı açığa çıkarmamız da 2009’a kadar engellenmiş, dondurulmuştu maalesef...

Gerek aramızdan türemiş işbirlikçilerin nankörlükleri ve düşmana yardımları, gerekse zayıf savunmamız veya ilgisizliğimiz, acizliğimiz yüzünden... Artı, AP’nin ve Rum’un komisyonculuğuna, simsarlığına soyunmuş Mal Tazmin Komisyonu’nun, babasının malıymış gibi Rum’a bonkörlüğü yüzünden şımartılmış; adanın gelmiş geçmiş şu ve bu milletlerinden toplama... Osmanlı’nın kendilerine özgürlük ve insanca yaşama hakkı verdiği tarihe kadar Katoliklerin köleleri olarak yaşam savaşı vermiş bu çulsuzlar, şimdi ne hikmetse, meşhur müzikal ‘paçavralardan zenginliğe’ misali, sadece Vakıf Mallarımızı gasp etmekle de kalmamış, Güzelyurt verilmezse anlaşma olmaz... Efendim Maraş da bizim, Girne de. Girne Kalesi’ne Yunan bayrağı dikilmeden olamaz. Karpaz’da kanton ve benzeri yaygaralarla tüm adaya sahip çıkma çabasında... Yani Türkleri Beşparmak Dağları’nın Güney yamaçlarında ve sahillere yasak, orta kuru bölgede ablukaya alarak OSMOSİS’i kolayca gerçekleştirebilme rüyası görmekte. Federasyonu ‘kerhen’ de olsa kabul etmelerinin yegane nedeni de bu işte! Ama dedik. Turpun büyüğü çuvalda ve bu turpu vakit varken yerine koymasını da bilmez, aklımızı başımıza alıp, atalarımızın bize emanet ettiklerine sahip çıkmazsak; kimseyi suçlamaya ne yüzümüz, ne de hakkımız olacak. Göz göre göre, bu ata emaneti adayı altın tepside bu çulsuzlara teslim etmiş ve emanete de gelecek nesillerimize de ihanet etmiş; kısacası, kendi ipimizi kendimiz çekmiş olacağız. Tanrı göstermesin, topraksız, vatansız kalacak ve tarihe de “Kendi kendini tüketen halk” olarak geçeceğiz! Gelecek nesiller tarafından lanetle anılacağız! Onun için hesabımızı, yabancıların önerileri ile değil; gerçeklere dayanarak, devletimize, egemenliğimize, haklarımıza ve emanetlerimize gerektiği gibi sahip çıkarak yapalım artık.............
 
Üst