Unutmak İhanettir!

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
Evrenin yaratılması ve başmisafiri insanoğlunun içine yerleştirilmesi ile günümüze kadar önemini yitirmeyen bir kavram karşımıza çıkmıştır.

Mücadele..

Evet, insanoğlu genleriyle alakalı olan bir durumdan ötürü birbiri ile kıyasıya bir mücadele içinde olmuştur. Elindeki ile yetinmeyip daha fazlasını isteme duygusu ile karşısında ne olursa olsun, amacına ulaşabilmek için gerektiğinde acımasızca bir şekilde yok etmeye varan davranışlar içine girebildiği görülmüştür. Zaman mefhumunun ilerlemesiyle birlikte insanoğlu, bireysel yaşamdan toplumsal yaşama geçmek gibi zorunlu bir süreçle karşı karşıya bulunduğunda önümüze çıkan kavram, yani mücadele, yine değişmemişti.

Dolayısı ile insanoğlunun milletleşme sürecine tam olarak girmesiyle birlikte mücadelenin biçimi, boyutu ve uygulayacağı metotta da farklılıklar görülmüştür. Birbirinden daha güçlü ve rahat bir yaşam sürme isteği beraberinde yıkmak, bölmek ve yok etmekle sonlanacak ızdırap verici durumları getirmiştir. Bu yüzden, insanoğlunun gelişim dönemine bakıldığında milletleşme sürecinde dikkatlerden kaçmayan bir tanımlama ile yüz yüze geliyoruz.

Şöyle ki: tarihin bir milletler mücadelesi olduğunu ve bu mücadelenin kıyamete kadar son bulmayacağını, bu mücadelede şartların çok çetin olduğunu, hak kavramının bulunmadığını ve kuvvetli olanın haklı olacağı bir anlayışın esas alındığını anlamaktayız.

O bakımdan tarihin en eski milletlerinden biri olan Türk milletinin; gerek geçmişinin şan ve şerefle dolu olması, gerek yaradılışında üstün vasıflar barındırması, gerekse de bütün milletlere örnek teşkil edecek şekilde doğru, dürüst, cesur ve faziletli olması, kendisi üzerinde sürekli hesaplar yapılmasına vesile olmuştur.

Tarih sayfalarına 16’sı ‘Cihan’ olmak üzere, 160’ın üzerinde devlet kurmak suretiyle adını yazdıran büyük Türk milleti;

Osmanlılar ile milletler tarihine, medeniyetler tarihine, sanat ve estetik tarihine, düşünce ve bilim tarihine birçok devlet ve milletin bırakamadığı eserleri bırakmış ve mümtaz şahsiyetler yetiştirmiştir. Beşeri ilişkilerinin çok sağlam olması, devlet yönetmedeki engin tecrübesi, bünyesinde bulunan tebaalara karşı hakkaniyetli davranması, din ve vicdan özgürlüğüne önem vermesi, atılganlığı ve üstün cesareti neticesinde Osmanlı Devleti, oldukça kısa diyebileceğimiz bir zamanda sınırlarını genişletmesini ve her alanda ilerlemesini bilmiştir. Ancak, tarih bir gerçeği tekrar gün yüzüne çıkarmıştır. Bu gerçek; zirveye çıkmak kadar, orada kalabilmenin de belli şartlara bağlı olduğu gerçeğidir.

Evet, büyük gururumuz Osmanlı, beylikten devlete, devletten imparatorluğa uzanan yükselme sürecinde, zaman zaman kendi hataları, zaman zaman da o parmak ısırtan ihtişamlı görüntüsünden rahatsız olan, dönemin güçlü olmaya aday devletleri tarafından içeriden parçalama operasyonuna maruz kalmıştır.

Netice itibariyle koskoca devlet bizatihi iç mihrakların yoğun desteği ile kalenin surları geçilerek bünyeye sızmış hainler tarafından bölünmüş, parçalanmış ve yok edilmiştir. Bu ızdırap verici tarihi hatadan gerekli dersi çıkaran Gazi Mustafa Kemal ve inanmış silah arkadaşları, gerekli olan yeni cumhuriyeti kurmak için destansı bir mücadelenin içine girmişlerdir. Büyük kayıplar verilerek kurduğumuz genç cumhuriyetimizde yeniden kalkınmanın, çağdaş ve modern devletlerin seviyesine ulaşmanın ve yaralarımızı sarmanın gayretleri içindeyken erken diyebileceğimiz bir yaşta Atamızı kaybetmek suretiyle yeniden duraklama ve gerileme dönemine girmişizdir.

Bu ölüm sıradan bir ölüm değildi! Acısını ve değerini ileride zaman geçtikçe daha iyi anlayacağımızın farkında olmadan kaldığımız yerden yaşamaya devam ettik.Tabi her geçen yıl, devletin iç ve dış ilişkilerde devasa şekilde yanlışlar yapması, cumhuriyetin ilelebet yaşamasını yürekten isteyen Türkiye sevdalılarında geleceğe dönük kaygı uyandırmış ve tedbir almaya yönelik girişimlerde bulunmasına sebep olmuştur. Bu girişimler başta Milli Şef ve dönemin iktidarı tarafından engellenmiş ve milliyetçiler yargılanmaya başlamıştır. Yıllar yılları takip ettikçe Türkiye, beceriksiz ve basiretsiz hükümetlerin sayesinde milli ruh, milli bilinç ve milli devlet anlayışından uzaklaşmış, dolayısı ile dışa bağımlı olmaya başlamıştır.

Artık tehlike kapıyı çalmaktaydı. Türkiye, stratejik hatalarının bedelini ödemeye doğru hızla ilerlemekteydi.Soğuk savaş mücadelesini vermiş, başta iki süper güç adayı devlet olmak üzere dış devletlerin çeşitli zararlı akımlarını ve anlayışlarını hatta kültürlerini benimsemeye başlamıştı. 1968 – 1970 yıllarının hemen akabinde başlatılan tarihi operasyondaki ana hedef: Türkiye Cumhuriyeti devletini bölmek, parçalamak ve yok etmekti!

Yani oyun, aynı oyundu!


Unutmadık,Unutmayalım,Unutturmayalım.

Ve Artık Bu Laf Bir Klişe Olmaktan Çıkacak;

Bir Gece Ansızın!-ibibikler öter ötmez-...
 
Üst