UZLAŞMADAN SONRA? Rauf R. DENKTAŞ

Rauf DENKTAŞ

Admin
Admin
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
108
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Konum
K.K.T.C
Web sitesi
www.kibris1974.com
UZLAŞMADAN SONRA?
Rauf R. DENKTAŞ


1960 Antlaşmaları ile denenmiş olan “iç içe ortaklık” formülü, 1960’ın sağlam addettiğimiz Garantilerine rağmen Rum liderliği tarafından üç yılda yerle bir edildi. Niye? Çünkü Yunan toprağı addettikleri ve “Megali Nisi” (büyük ada) dedikleri Kıbrıs’ın “anasına kavuşmasını” Türk azınlığı (!) önlemekteydi.

Türklerle eşit şartlarda ortaklık Kilisenin Türk düşmanlığı ile vaftiz ettiği ve eğitimcilerin beyinlerini yıkadıkları bu insanlar tarafından kabul edilemezdi. Papadopullos’un ölümüne beş altı hafta kala yaptığı son beyanat “1960 Cumhuriyeti ortaklık değildi; devlet üniter bir devletti” olmuştur. Bunların en ılımlısı diye takdim edilen Yorgo Vasiliyu, sahte “Kıbrıs Cumhurbaşkanı” unvanı altında Almanya’da televizyonlara “Kıbrıs Türkleri 400 yıllık misafirlerimizdir” demişti. Şimdi de Uluslararası Kriz Grubu ile yaptığı bir söyleşide “uzlaşmadan yana olduğum için bana yapılan saldırıları tahmin edemezsiniz. Gelecekte uzlaşmadan yana olanların başarı sağlayamamalarının nedeni içimizde uzlaşma olacak diye ölümden korkar gibi korkanların var oluşlarıdır. Bunlar federasyon istemiyorlar” dedikten sonra, bunun nedenini de şu sözlerle izah ediyor: Biz Kıbrıslı Rumlar adayı Yunan adası olarak görüyoruz. Kıbrıslı Türklere ise muhallebici, fakir, garip işlerde çalışan ve daha alt kesimden insanlar olarak bakıyoruz. Siyasi eşitliği kabul etmek bizim için son derece zor” diyor. Kriz Grubuna Lefkoşa’da Ekim 2007’de verilmiş olan bu mülâkat Kriz Grubunun 10 Ocak 2008 tarihli ve 190 sayılı raporuna alınmıştır.

Vasiliyu yine nazik davrandı Kıbrıslı Türkler hakkında söyledikleri diğer iğrenç deyimleri kullanmadı. Ancak Ortaklığın yıkılış nedenlerine baktığımızda bunun “deli Türklerle ortaklık” düşüncesinin hazmedilemez oluşuna da dayandığını teslim etmemek mümkün değildir.

17 Ocak 2009’da Rum tarafında Türkler sopalarla kovalandı, arabaları ezildi. Rum polisler insanlarımızı hududa getirip teslim etti. Bu, organize bir saldırı ve ne ilkidir ne de sonu olacaktır! Şimdi düşünelim. Bu ve benzeri olaylar uzlaşmadan sonra da vuku bulduğunda Türkler de Rumlara ayni şekilde mukabele etmeyecek mi? Bu tür kavgalar gün gelecek, yaralamalara, öldürmeye dönüştüğünde iki taraf yeniden mevzilere koşmayacak mı? Bu sürtüşmeler ve küçük kavgalar gün gele, çılgın bir papazın veya liderin tahriki ile toplu bir saldırıya dönmez mi? Çare iki kesimlilikte ve garantilerin devamında bulunmuştu. İki kesimlilik 20 yıl bekledikten sonra iki devletliliğe dönüştü. Rum liderliği şimdi iki kesimliliği de sulandırmak için elinden geleni yapmakta ve katiyetle Garantiler olamaz demektedir. Muhallebici Türklere 1960’daki haklar bile çok görülmektedir. 1960’ın düzenini bu nedenle yıkmışlardı. Biz şimdi 1960 düzeninin bir benzerini yaratmak için uğraşıyoruz ve başarırsak bunun adına 21. Yüzyılın mucizesi diyerek bayram yapacağız. Birkaç yıl sonra feryadımıza gelebilecek bir Anavatan bulamayacağız. AB üyesi Kıbrıs’a dıştan müdahale olmaz diyerek karşımıza duvar gibi çıkacaklar. Daha ne diyeyim?
 

Volkan

-Otağ Hanı-
Katılım
20 Haz 2008
Mesajlar
969
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Altaylar
Cevap: UZLAŞMADAN SONRA? Rauf R. DENKTAŞ

saygı deger büyügüm ve Cumhurbaşkanım RAUF DENKDAŞ ,tanrıdan tek dilegimiz ;seçimlerde Kıbrıs'taki Türk kardeşlerimizin sandıktan
gereken cevabı vermesidir.Kıbrıs bir Türk adasıdır ,yurdudur.ve inşaallah öyle kalacaktır.saygılarımla.

TTK.
TMT.
 

tunaboylu

New member
Katılım
13 Eyl 2008
Mesajlar
8
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: UZLAŞMADAN SONRA? Rauf R. DENKTAŞ

İŞTE KİMLİKSİZLİĞİN ÖDÜLÜ !!!!!

Lise kitaplarına «Kabul ediyoruz... Ermenileri öldürdük!» ayarı...

Milliyet Çarşamba, 21 Ocak 2009 15:40

Öğretmenler, "asılsız" veya "sözde Ermeni soykırımı" yerine "1915 olayları" diyecek.

8. sınıflarda okutulan "Türkiye Cumhuriyeti İnkilap Tarihi ve Atatürkçülük" kitabında değişiklik yapıldı.

8. sınıf İnkılap Tarihi'nde artık öğretmenler, "asılsız" veya "sözde Ermeni soykırımı" yerine "1915 olayları" diyecek

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), ilköğretim 8. sınıf İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük ders kitabında bulunan Türk-Ermeni konusu işlenirken, öğretmenlerden bu konuyu 1915 olayları çerçevesinde anlatmalarını istedi. Öğretmenler, öğrencilere konuyu anlatırken, "asılsız" veya "sözde Ermeni soykırımı" ifadelerini kullanmayacak.

Milli Güvenlik Kurulu bünyesindeki Asılsız Soykırım İddiaları ile Mücadele Koordinasyon Kurulu (ASİMKK) ile MEB ortak bir çalışma yaptı. MEB'in müsteşar düzeyinde temsil edildiği ASİMKK'daki bu çalışmaya Talim ve Terbiye Kurulu (TTK) yetkilileri de katıldı.

"1915" denilecek

ASİMKK'nın görüşleri doğrultusunda öncelikle İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük Dersi 8. sınıf öğretim programında değişikliğe gidildi. Kitabın, "Atatürk'ten Sonra Türkiye: İkinci Dünya Savaşı ve Sonrası" başlıklı 7. ünitesindeki "Ermeni sorunu" ifadeleri yeniden düzenlendi. Eski programda yer alan,

"Türk-Ermeni ilişkilerinin tarihsel gelişimi ve Ermeni iddiaları, terörizm, misyonerlik faaliyetleri, irtica, bölücülük konuları ele alınacaktır"

ifadesi,

"Türk-Ermeni ilişkilerinin tarihsel gelişimi, 1915 olayları ve bu olaylara ilişkin Ermeni iddiaları, terörizm, misyonerlik faaliyetleri, irtica, bölücülük konuları ele alınacaktır"

Şeklinde değiştirildi. Öğrencilere, ünite kapsamında "Ermeni sorunu" ile ilgili belgesel filmler izletileceği de öğrenildi.

"Örgüt'e geçit yok

TTK yetkilileri, değişikliğin dersin öğretim programında yapıldığını belirterek,

"Kitaplarda bu ifadeler varsa, bunlar kullanılmayacak. Öğretmenlerden de dersi anlatırken, "asılsız" ve "sözde Ermeni soykırımı" ifadelerini kullanmamaları istenecek. Değişiklik, dersin çerçevesini belirleyen öğretim programında yapıldı. Bu nedenle, eğer kitaplarda "asılsız ve sözde Ermeni soykırımı ile ilgili ifadeler" varsa bunlar okutulmayacak"

Dedi.

İçişleri Bakanlığı da Sosyal Bilgiler 5. ve 7. sınıf öğretim programında değişiklik istedi. Buna göre, "sivil toplum örgütü" yerine, "sivil toplum kuruluşu" kullanılacak.

www.milliyet.com.tr ANKARA, 21 Ocak 2009 Çarşamba

VE EŞ ZAMANLI OLARAK ???

Ermenistan ‘ dan Türkiye ye sert mesaj

Ermeni bakandan hayal kırıklığı yaratan açıklama

Ermenistan Dışişleri Bakanı Edward Nalbandyan, Ankara ile ilişkileri normalleştirmek amacıyla “fedakarlıklar” yapmayacaklarını vurgularken, “Türkiye ilişkilerimizi normalleştirerek bize bir iyilik yapmıyor” dedi. Nalbaldyan, “Ermenistan, soykırımın tanınmasını amaçlayan politikadan hiç bir zaman vazgeçmeyecek" şeklinde konuştu.

Edward Nalbandyan, düzenlediği basın toplantısında Ermenistan’ın hükümetler arası bir komisyonun kurulmasını, ancak Türkiye’nin sınırı açması ve ön koşulsuz olarak Ermenistan ile diplomatik ilişkileri kurması halinde kabul edeceğini bildirdi.

Ermeni basınına göre, Nalbandyan, “Türkiye, ilişkileri normalleştirerek Ermenistan’a bir iyilik yapmıyor” ifadesini kullandığı basın toplantısında “Yerivan, Ankara ile ilişkileri normalleştirmek için fedakarlıkları yapmayacak” dedi. Nalbandyan şöyle konuştu:
“Ermenistan, Ermeni Soykırımı’nın uluslar arası toplum tarafından tanınması amaçlayan politikadan hiçbir zaman vazgeçmeyecek. Tarihin kara sayfalarının çevrilmesi gerekir ancak geçmişin dersleri hiçbir zaman unutulmamalı. Ermenistan hiçbir zaman Ermeni Soykırımı gerçeğini sorgulamayacak.”

"BABACAN İLE MUTABIKIM"

Ermenistan Dışişleri Bakanı, mevkidaşı Ali Babacan’ın iki ülkenin barışmaya yakın olduğu yolundaki değerlendirmesi ile mutabık olduğunu da söyledi. Ancak Nalbandyan “Sorunlar, sadece Türkiye, koşulsuz olarak Ermenistan ile diplomatik ilişkileri kurmayı kabul ederse çözülür” dedi.

Bu arada, Nalbandyan, Türkiye’nin önerisi olan Kasfas İstikrar ve İşbirliği Platformu’nun planlanan toplantısına katılacağını da bildirdi.

Vatan - Gündem Haber 21.01.2009 Çarşamba

Derleyen
Ertan Tunaboylu
TC Vatandaşı
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: UZLAŞMADAN SONRA? Rauf R. DENKTAŞ

Müzakereler din ile ilgili bir konu değil. Ama müzakerelerin hedefi, yani Ada’daki anlaşmazlığın çözülmesi doğrudan kilisenin çıkarlarını ilgilendiriyor. Bu nedenle, nasıl ekonomi konusundaki bir gelişmede sanayiciler ve bankalar açıklama yapıyorsa, Kıbrıs’ta da her türlü gelişmenin ardından ilahi kudreti temsil eden kilise, dayandığı dogmalar, inandığı kutsal değerler ve sahip olduğu menfaatlere göre beyanat veriyor.
Bu durumun dikkat çekici bir ayrıntısı ise, Hrisostomos’un daima “sanki Hristofyas’ın ikinci bir sözcüsü gibi” ve “Makarios’un reenkarnasyonu gibi” davranması. Sanki Kıbrıs’ta birileri de söylemek isteyip, söyleyemediklerini de Rumların ruhban liderlerine dedirtiyor.
Acaba AB’nin geriye kalan diğer üyelerinin herhangi birinde cumhurbaşkanı, kararlarını ve uygulamalarını din adamlarının meclisine gidip onaylatmak, onlardan onay ve destek almak zorunda mı? Makarios tohumları üredikçe barış olmaz ve olmasınıda şahsen istemiyorum.
 
Üst