Valideki cesarete bakın

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Valideki Cesarete Bakın
--------------------------------------------------------------------------------
Büyük Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim, Trabzon Valiliği'nde bulunmuştu.Bir gün konağının balkonundan etrafı seyrediyordu. Sahilden balıkçıların şen gürültüsü geliyordu. Bu gürültüyü dinlemeye bayılırdı. Dertlerinden kurtulur, içi neşeyle dolardı.Birden gürültü acılaştı. Çığlıklar koptu. Ne olduğunu anlamak için kulak kabarttı. Fakat anlayamadı. Uzun uzun baktı, ama kalabalık kümeleştiğinden olanı biteni göremedi.Hemen atına atladığı gibi sahile gitti. Kalabalığı birkaç omuz darbesiyle yardıNe oluyor, bre!..Aynı anda, ne olduğunu gördü Gemicilerden biri maçulaya sıkışmıştı; hem de iki bacağı birden...Yüzü sapsarıydı. Bacakları neredeyse kopacaktı. O maçulaya, koca geminin ağırlığı asılıydı.Açsanıza maçulayı! diye gürledi.Yaşlı gemi reisi, saygıyla Şehzade Selim'e yaklaştıDevletlü Şehzadem!.. diye konuştu, Maçulayı açamayız. Buna insan gücü yetmez. Açsak bile gemi kızaktan atıp devrilir, mahvolur. Bunu o da istemez. Zavallı adam, konuşulanları duymuş, Şehzade Selim'i de tanımıştı; bitkin bir sesleİstemem! diye inledi. Bir can için bir gemi mahvolmamalı.Şehzade Selim'in gözlerine yaşlar hücum etmişti. Kenidini tutmasa herkesin içinde ağlamaya başlayacaktı. Dişlerini sıktı.Benim nazarımda can kıymetlidir, aslanım!.. dedi, Allah'ın (c.c) yardımıyla seni kurtaracağım!Herkesin hayret dolu bakışları arasında maçulanın altına girdi. Kalın gövdesini, yere çakılı demir bir kızağa dayadı. Kasıldı.Arkadaşlarından Malkoçoğlu Ali Bey, Şehzade'nin ne yapmak istediğini anlamıştı Koca geminin ağırlığını çeken maçulayı tek başına açmaya çalışacaktı. Fakat olur iş değildi. İnsan gücü buna yetmezdi. Yetse bile Şehzade'nin canı tehlikeye girerdi. Atıldıİzin verin, biz halledelim Şehzadem!..Şehzade Selim, ateş saçan gözlerini Malkoçoğlu'na diktiGeri dur! Etrafı boşaltın. Gemi devrilirse kimse zarar görmesin.Fakat şevketlü Şehzadem!..Şehzade Selim, aslan gibi kükrediEtrafı boşaltın dedik! Duymaz mısınızEmre uyup etrafı boşalttılar. Ama başta Malkoçoğlu olmak üzere birkaç arkadaşı gelip Şehzade'nin yanıbaşına çömeldiler Ona bir şey olursa kendiler yaşamak istemiyordu. Şehzade, bu kadarına ses çıkarmadı. Sitemli gözlerle bakmakla yetindi. Kalabalık dalgalanıp duruluyor, sesler duyuluyorduBir gemicinin canı için kendi canını tehlikeye atıyor, bre!..Böyle bir kumandanın ardında ölüme gitmek bile zevk!Maçulaya ben sıkışmak isterdim!Şehzade Selim bütün gücüyle maçulanın kasnağını itmeye koyuldu.Gerçekten çok güçlüydü. Bir yumrukta bir boğayı yere seriyordu. Fakat bu işi başarabilecek miydiAllah, Bismillah!.. diyerek abandı.Birden halatlar gevşedi, maçula boşaldı ve sıkışan gemici kurtuldu. Gemi ise gürültü ile devrildi.Şehzade Selim, ağır ağır geri çekildi. Yaralı gemicinin başını dizine koyup saçlarını okşadı. Merhamet ve sevgi dolu bir sesleİyileşeceksin, aslanım!.. dedi, Allah'ın (c.c) izniyle iyileşeceksin.Gemici Şehzade'ye sarılmış hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Fakat acısından değil, sevincinden ağlıyordu. Şehzade'nin davranışı karşısında kendi acısını unutup gitmiştiSenin yolunda ölüm ne ki Şehzadem, ölüm ne ki.. diye fısıldadı.Şehzade ağır ağır doğruldu. Benim yolumda değil. dedi, Allah (c.c) yolunda, Kur'an yolunda, Peygamber (s.a.v) yolunda ölüm ne ki..
Gemiciyi özel doktoruna emanet edip düşüne düşüne konağına döndü. Bu insanlar kendisiyle oldukları müddetçe dünyayı fethetmek bile zor görünmüyordu ona...
 
Üst