Vay Ki Ne Vay..

Ahmet Ötüken

Onursal Üye
Katılım
17 Nis 2012
Mesajlar
35
Tepkime puanı
0
Puanları
0
VAY Kİ NE VAY..

Sn. Talat’ın çeşitli zamanlarda; Güneydeki liderliğin tutum ve davranışlarına yönelik saptamalarından iyice anlıyoruz ki; kendisinin Cumhurbaşkanlığı hatta Başbakanlığı süresince Hristofyas’la olan ilişkileri Akel’i ve Ruhani liderini daha yakından tanımasına vesile olmuştur.

Hatta söyleyebiliriz ki; kenidisi Kıbrıs’ta süregelen çözümsüzlüğün daha önceki görüşlerinin aksine başta Akel olmak üzere hakimiyetçi Rum siyasi elitlerinin olduğu sonucuna varmıştır.

Akel ile halen yakın temasta olan CTP yönetimi ile yan örgütleri konumundaki sendika ve diğer kuruluşların; Sn. Talat’ın görüşlerine ne kadar önem verirler o da ayrı bir mesele ama, Sn. Talat’ın saptamalarının dikkate alınması halinde eski partisi CTP’nin ısrarla müzakerelerin sürdürülmesi ve Sn. Eroğlu’nu uzlaşmazlıkla suçlamaya devam etmesi konularında yeni bir değerlendirme yapmasına neden oluşturabilir.

Sn. Talat yakın bir geçmişte; bir gazeteye verdiği mülakatta bakın Akel için neler diyor: ..”Akel inandıklarının tersini yapabiliyor ve her zaman yaptı. En tipik turnusol kağıdı 2004’tür Akel için. Ben Akel’e sözde komünist parti dıyorum. Bir şey söyleyeyim Akel aslında sol için bir hayal kırıklığı oldu. 2004’t3 Akel’in ‘hayır’ diyeceğine ben de inanmıyordum. Akel’in bir çok politikasını o döneme kadar görüp bilmiş olmama rağmen 2004’te ‘hayır’ diyeceklerini aklımın ucundan geçirmemiştim. Nitekim ben Burgenstock’ta sormuştum Hristofyas’a…Bana ‘delimizin, tabii ki evet diyeceğiz’ demişti. O olay beni şok etti.”

Sn. Talat paylaşım sitesinde de bakın Hristofyas’ı nasıl tanımlıyor:

“.. Pişkinlik ve Kıbrıs Rum milliyetçiliğine kapılan Rum Liderliğinin Kıbrıs Türkü’nün gözünün içine baka baka gerçekleri tahrif etmesi, susmayı bir suç haline getirmeye başladı diye düşünüyorum.

Aşağıya aldığım sözler Sayın Hristofyas'ın kendi çevirmenleri tarafından tercüme edilmiştir...

8 Nisan 2012 Pazar günü, Dali Halk Örgütleri Binasında, Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Mişaulis'i anma toplantısında, Hristofyas diyor ki: ‘Kıbrıs aleyhine işlenen çifte cinayetten yaklaşık 38 yıl sonra sorun çözümsüz kalmaya devam etmektedir. Kıbrıs sorununu bu kadar yıldır çözümsüz tutan ana faktör yaşayabilir ve işler bir çözüm için işbirliği yapmayı Ankara’nın reddetmesi ve Türk uzlaşmazlığıdır.’

Yani, bu sözlere söylenebilecek en edepli söz herhalde "insaf da dinin yarısı!" olabilir... Böyle bir şey nasıl söylenebilir? Gözümüzün içine baka baka bu kadar pişkinlik nasıl olabilir?.. Olur işte! Hatırlayın 2004'te, Hristofyas Annan Planı’na önce "evet" deme kararı verip sonra "hayır" deyince tüm sürecin kaderi değişmişti. Papadopulos'un yüzü suyu hürmetine BM Bütünlüklü Çözüm Planını reddeden AKEL, sözde "çözümü çimentolaştırmak için hayır" dedi. Onlar açıkgöz, herkes ahmak!.. 2004'ten bugüne 8 yıl geçti. Hani "çimentolaştırılan çözüm"? Yoksa çözümsüzlük mü çimentolaştı?..

Hristofyas'a göre çözümsüzlüğün sorumlusu Türkiye... Hadi canım, buna herkes güler! Türkiye Hükümeti'nin o dönemde her şeyi -askeri darbeyi bile- göze alarak çözümü desteklediğini unutmak mümkün mü? Peki; bugün Hristofyas hangi yüzle bu şekilde konuşabiliyor? Onu dinleyenler hangi sabırla ona kulak verip hatta -ayıp olmasın diye- alkışlayabiliyor?

Aslında Hristofyas'ın bu söylemi daha referandumun ertesi günü Papadopulos tarafından dile getiriliyordu... Hristofyas bu retoriği Papadopulos'tan öğrendi ve o günden beridir tekrarlıyor. Sözleri aslında kendi icadı değil. Papadopulos'un tekrarı!..

Tabii iş burada bitmiyor. Bakın, o kadar katılımcı önünde; aralarında Kıbrıslı Türkler de var ve devam ediyor: ‘Görüşmeler sürecinin devam etmesi için tamamen hazır olduğumuzu bir kez daha vurgulamak istiyorum. Görüşmelerin devamında bugüne kadar üzerinde anlaşmaya varılan prosedüre saygı gösterilmelidir. Yapay takvimlerin, hakemliğin, arabuluculuğun ve üzerinde anlaşmaya varılan önkoşullar yerine gelmeden zamansız bir uluslararası konferansın toplantı çağrısının olmayacağı bir sürece saygı gösterilmelidir.

Sürecin tek taraflı değiştirilmesi yönünde olası bir uğraşı, özünde müzakerelerin sonlandırılması uğraşısını teşkil edecektir.’

Anladınız mı? Tehdit büyük... BM Genel Sekreterine müzakerelerin sonlandırılması tehdidinde bulunuyor. Takvim, hakem, arabulucu ve önkoşulları yerine getirilmemiş uluslararası konferansı tehdit olarak görüyor! Barış isteyen birisi bunları söyleyebilir mi? Bunları birisi burada söylese anında çözüm karşıtı ilan edilir!

Takvim istemiyor... Sonsuza kadar görüşme... Hatta AB Dönem Başkanlığı başka, görüşme başka; olduğuna göre görüş babam görüş!.. Ne ucu var ne bucağı.

Hakem, kesinlikle olamaz! Halbuki eski yıllarda nasıl olsa Türk tarafı kabul etmeyecek diye hakemliğe oldukça sıcaktı... Peki; her konuda uzlaşmak mümkün mü? Annan Planı gibi bir plana ihtiyaç yok mu? Annan Planı sunulduğunda -nasıl olsa Türk tarafı reddedecek diye düşünerek- itiraz edilmemişti. Hatta Annan Planını Kıbrıs Türk parti liderlerine ilk kez Hristofyas'ın kendisi vermişti ve hiç de şikayetçi değildi. Hatta plan reddedildikten sonra bile AKEL ile CTP Annan Planında yapılabilecek değişiklikleri görüşüyorlardı...

Her neyse dün dündür, bugün de bugün... Artık "Kıbrıs Cumhuriyeti" AB'de olduğuna göre sonsuza kadar hakemsiz ve takvimsiz görüşebilir...

Hakemi bir tarafa bırakın, arabulucu da olmaz! Düşünebilir misiniz, iki tarafın arasını bulmak için çaba ortaya konmasına da karşı çıkıyor. Bu nasıl çözüm isteme, anlayan beri gelsin.

Uluslararası konferans ise tüm iç konular bitmeden olmaz! Ve üstelik -burada söylemiyor ama defalarca açıkladığı için biliyoruz- konferansa Türkiye, Yunanistan ve İngiltere'nin yanı sıra BM Güvenlik Konseyinin beş daimi üyesi de katılacak (Rusya ve Fransa'dan vazgeçemiyor). Bu da yetmedi, Kıbrıs Rum ve Türk ‘toplumları’nın üstünde de Kıbrıs Cumhuriyeti oturacak!.. Vay ki ne vay... Ve inanacaksınız ki bu yolla barışa ulaşacaksınız.

Belki inanmak zor ama Hristofyas işte bunları söylüyor. Çözüme katkı yapma ihtimali olan herşeye OHİ diyor. Herşeyi de unutarak tek suçlunun "Türk tarafı" olduğunu söyleyebiliyor...

Tam bir yavuz hırsız davranışı...”
 
Üst