Yanlıştan Dönmedikçe -1- Rauf R. DENKTAŞ

Rauf DENKTAŞ

Admin
Admin
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
108
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Konum
K.K.T.C
Web sitesi
www.kibris1974.com
YANLIŞTAN DÖNMEDİKÇE -1-
Rauf R. DENKTAŞ

BM Genel Sekreteri Temmuz’da üçlü konferans öngörüyor. Maksat Kıbrıs meselesine “adil ve kalıcı” bir çözüm bulmak. Formülü de 1977-79’da benimle Makarios ve Kipriyanu arasında varılan anlaşma, yani, iki toplumlu, iki kesimli federasyon!

Her iki taraf da bu formülü papağan gibi tekrarlamakta fakat 34 yıldır görüşülmekte olan bu “adil ve kalıcı” uzlaşma formülü Rumlar tarafından istenmediği için, görüşmeleri devam ettirme oyununa ivme kazandırmaktan başka bir işe yaramamakta ve sahte “Kıbrıs Hükümeti” ünvanı altında seyreden Rum idaresinin Kıbrıs’a sahip çıkma eksersizini desteklemektedir.


BM Genel Sekreterinin bu konuya el atıp tarafları üçlü toplantıya davet etmeden önce 34 yıldır masada duran ve her yönü ile görüşülmüş olan “iki toplumlu, iki kesimli federasyon” formülünün niye sonuç vermediğini sorması gerekirdi. ABD ile garantör İngiltere’nin 1964’de aldırtmış olduğu Güvenlik Konseyi Kararının “adil ve kalıcı” bir anlaşmaya engel teşkil ettiğini Genel Sekreter halâ göremiyorsa, kendi prestijini ve inanırlığını ayaklar altında atıyor demektir. Hugo Gobi’nin el kitabını okusa, bu acı gerçeği teslim edecek ve belki rota değiştirecektir.


Bizim görevimiz kendisine yardımcı olmaktır. Bu nedenle şu gerçekleri tekrarlayacağız:


(1) 1960 Antlaşmaları BM’de kayıtlı, geçerli Antlaşmalardır. Bunlar, bir ortaklık devleti, fonksiyonlar açısından fonksiyonel federatif bir devlet meydana getirdi. Bu Enosis ile taksim (yani Yunanistan ile Türkiye) arasında bir uzlaşmaydı. Bunun kalıcı olabilmesi için iki NATO ülkesini savaşın eşiğine getirmiş olan kavgayı ve içte kendilerini Yunanistan’ın uzantısı olarak gören Rumlarla, kendilerini Türkiye’nin bir parçası olarak gören Türkler arasındaki boğazlaşmayı kalıcı şekilde önlemek için bu durum üç ülke tarafından garantilenmişti.


(2) Kıbrıs meselesi, Rum-Yunan ikilisi; ortaklık devletinin kuruluşun üçüncü yılında garantilerden kurtulup Enosis’in yolunu açmak için silaha sarılınca ortaya çıktı. 1964’de Güvenlik Konseyinde alınmış olan karar Rumlar açısından “hedefe varış” olarak kabul edildi. Rum liderliğinin uğraşı ve o gün, bu gündür şaşmayan beklentisi Kıbrıs Türklerinin garantilerden vazgeçerek, Rum idaresini meşru hükümet olarak benimsemesidir.


(3) 1977-79’da, “iki kesimli, iki toplumlu federasyon” kararı çerçevesinde yapılan görüşmelerde, zemin, bağlantısızlıktı; garantiler gündemde yoktu ve olamazdı; Kıbrıs, bir bütün olduğunda bile, Türkiye’nin üye olmadığı bir birliğe üye olamazdı; gündemde tek yanlı AB üyeliği ve buna dayanarak garantilerin ortadan kalkması yoktu. Federal Kıbrıs’ın merkezi idaresi, iki eşit egemen birimin mutabakatla merkezi hükümete verecekleri yetkilerle donatılacak, geriye kalan yetkiler, iki tarafa ait egemenlik yetkileri olacaktı.


Bu zemin, BM’nin ABD ile Garantör İngiltere’nin baskıları altında tamamen değişmiş ve Rum tarafının iştahını açmıştır. Rum’un uzlaşmaya ihtiyacı kalmamıştır çünkü o, “meşru Kıbrıs Hükümeti” olarak kabul görmesini adil ve kalıcı bir sonuç olarak değerlendirmektedir.



(devam edecek)
 

Rauf DENKTAŞ

Admin
Admin
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
108
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Konum
K.K.T.C
Web sitesi
www.kibris1974.com
Cevap: Yanlıştan Dönmedikçe -2- Rauf R. DENKTAŞ

YANLIŞTAN DÖNMEDİKÇE-2-
Rauf R. DENKTAŞ

Rum tarafına göre “adil ve kalıcı” formül 1963’de yerle bir ettikleri Cumhuriyetin üniter bir devlet olduğunu kabul etmemize bağlıdır.”Ortaklık ne demek?” diyorlar. “Kıbrıs’ta tek halk vardır” diyerek, eski ortakları olan Kıbrıs Türklerini azınlık sınıfına alıyorlar. Eşitliği kabul etmiş gibi davranarak görüşmelere devam etmeleri; Klerides’in itiraf ettiği gibi, taktiksel bir yaklaşımdan ibarettir.


O halde, Sayın BM Genel Sekreteri üçlü konferanslara prestijini yatırmadan önce “Kıbrıs meselesinin” Rumlar açısından Kıbrıs’ın tümüne sahip çıkmak için “milli bir mesele” olduğunu ve Kıbrıslı Türk ortağın, Garantör Türkiye ile birlikte buna asla boyun eğmeyeceği bir hak ve hürriyet meselesi olduğunu teslim etmelidir.

1960 devletinin ortaklık olduğunu, Rumların Türklere tahakküm hakkı olmadığını, Kıbrıs’ın AB üyeliğinin Kıbrıs Türklerini bağlamadığını, garantilerin gündeme alınamayacağını, Kıbrıs meselesinin 1974’de başlayan bir istila meselesi olmadığını; bunun 1963’de başlayan bir Rum-Yunan taarruzu olduğunu; 1963’den bugüne Kıbrıs Türk halkına yapılan zulüm için tazminat ödenmesi gerektiğini; bu konuda Yunanistan’ın da Rum idaresi kadar sorumlu olduğunu kabul ve tescil etmeden Kıbrıs meselesinin halledilemeyeceğini 1968’den bu yana yaşananlar teyit etmemişse, hiçbir şey teyit edemeyecektir demektir. O zaman, çare, görüşmelerden ve BM’den ümidi keserek, KKTC’nin kendi yoluna devam etmesidir.

Sayın Genel Sekreter! “Kıbrıs Hükümeti” olarak karşınıza aldığınız Rum idaresinin 1960’daki ortaklık hükümeti olmadığını, tam aksine BM’de tescil edilmiş olan o hükümeti yıkan ve Türk ortağa yıllarca zulüm yapan Rum idaresi olduğunu bilmemeniz mümkün değildir. Bunların “meşru hükümet” iddiaları hak ve hukuka dayanmıyor; gaspa, cinayete, insan haklarını kökten ihlâle dayanıyor. Halbuki, 20 yıl devlet dışında bırakılarak yok edilmek istenen Kıbrıs Türklerinin hür iradeleri ile kurdukları KKTC meşru bir doğuştur. Buna ABD ve Garantör İngiltere “UDI” diyorlar diye, siz bu mantıksız değimi benimsemeye mecbur değilsiniz. KKTC, meşru bir kuruluştan kopmuş, ayrılmış değildir. Meşru 1960 ortaklık devletinden silah zoru ile kopup ayrılan taraf Rum tarafıdır. Bunların kan akıtarak, masum Türk halkını toplu mezarlara gömerek, ABD ve İngiltere sayesinde elde ettikleri bir ünvan sizi yanıltmış olamaz. Adil bir anlaşma, sahtekârlara ve toplu mezar kazıcılara prim vererek elde edilemez. Kalıcı bir anlaşma garantilerin dokunulmazlığının ve iki eşit egemen halkın varlığının teyidine bağlıdır. Türk garantisi tartışılmazdır. 29 yaşına gelmiş KKTC’nin varlığı da tartışılmazdır. Bu garanti olmasaydı bugün Kıbrıs’ta Türk kalmayacaktı. KKTC olmasaydı, Kıbrıs çoktan bir Yunan adası olacaktı.

O halde Kıbrıs meselesi, Türk-Rum ortaklığının Rum ortak tarafından yıkılması meselesidir. Adil ve kalıcı bir anlaşma, bu ortaklığın, yeniden, Rum’un yıkamayacağı bir şekilde oluşmasıdır. Bu da, iki egemen halk, iki devlet esasına dayanmalıdır. Başka çare yoktur.
 
Üst