Yaşıyorum..

DOĞUKAN

New member
Katılım
18 Eki 2008
Mesajlar
2,057
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
K.K.T.C.

Geçtiğimiz günlerde beni, hatırlamak bile istemediğim eski hatıralarım kadar boğan, tüm günlerim doluyken bile amaçsızlık ve gereksizlik hissi veren bir boşluk sardı.



Nedendir bilmem, çocukluğumdan beri bağrımdaki bir dumanla boğulur ağlarım bazen. Laf aramızda, gereğinden fazla narinim sanırım=). Velhasıl kelam; ardından kendimi inanılmaz derecede hızlıca ve güçlü bir edayla toparladım ve madem her şey sadece gözündeki gözlüğü değiştirmekten ibaret, bunu herkesle paylaşayım da kendime öğrendiğimle kalmayayım dedim. Şu küçük kızın günlük niyetine karaladığı birkaç satırı aynen aktarıyorum:
"Her biri başka yana vuran dalgaların tam ortasında kalmak, dört bir kıyıya da sonsuz uzaklıkta... Bugüne değin avuçlarının arasında sımsıkı tuttuğun küreklerin olmadan üstelik... Girdaplara yazar gibi hatıralarını, dünlerine tutunmaya çalışıyorsun farzet. Ya da unutmaya daha dün gibi hatırladığın yıkıcı günlerini... Halsiz düşüyorsun düşünmekten. İçinde kocaman bir güneş taşıdığının farkında olsan bile, tir tir titriyor, üşüyorsun. Gün geliyor, üşümekten yorgun düşüyorsun, üşümekten...

Ayaklarını yere basmaktan mı bahsediyor birileri? Ne kadar mümkün ki akıp giden suyun üzerinde sıkıca basmak yere! Ne kadar mümkün gücün kalmamışken dizlerinde, dik tutmak omuzlarını? Ne mümkün, Tanrım ne mümkün...

İki adım geri çekilip hayatını seyre dalıyorsun istemeye istemeye, içini sızlatan bir dram misali. Sen yazamıyorsun artık, sen yönetemiyorsun... Oynuyorsun yalnızca eline verilen piyesi elin mahkûm. Sonunu bilmeden, merak etmeye bile korkarcasına bilmeden, telaş etmeye aşina olurcasına bilmeden; kumar oynarcasına... Bağrındaki dumanı süpürüp silemeden!
Daracık bir küp gibi boğarken seni hayat, dört köşe oluyor sanıyorsun zevkten. 6 yanın da ayna kaplı, vuruyorlar yüzüne yüzünü! Parıldatamıyorsun artık gözbebeklerini, tebessümün bayat. Ne bekleyebilirsin ki zaten; ilhamın hayat..."

İşte böyle bir karanlıktan çıkılan aydınlığı yazacağım şimdi de sizlere ve yolu tarif edeceğim:
" Sandığımın tam aksine, kendi kumandam tam da avuçlarımın içinde! Bugün bir şeylerden mahrum kaldığımdan şikâyet ediyorsam eğer, elbet kendimi hepsinden geri çekmemin doğru sebepleri var... Evet, sebeplerim var benim; sahiplendiğim sonuçlarım var! Yüzümü güneşe dönüp koştuğum yolum, yolum var benim! Sorguladıklarım ve yargıladıklarım var, infazlarım ve ödüllerim... Yücelttiklerim var, baş tacı ettiklerim. Kalemim, ritmim, tatlarım, dostluklarım, hayallerim, ümitlerim... Ay ışığım da var güneşlerim de... Varlığım, farkındalığım; benliğim var benim!

Yaşıyorum işte, var mı âlâsı? Hem de öğrenerek, hem de gözlerim açık... Dünümde sırlanan her acı yarınımda bir pırıltı daha belki. Belki daha fazlası... Yaşıyorum işte, yaşı-yorum her insan gibi; daha özgürüm bugün, daha olgunum, daha çok tanıyorum kendimi ve dünyayı. Daha fazla yaşıyorum demektir öyleyse bugün...

Karanlık bir tünelden geçiyormuş aydınlığa giden yolum demek ki... Demek her şeyin bir anlamı varmış göremediğim. Demek böylesine güç zamanlardan sonra böylesine güç verebilecekmiş bana ′yaşıyorum!′ demek. Ellerim tutuyor, ayaklarım da öyle. Çiçekleri görebiliyorum penceremden baktığımda ve kokularını çekiyorum içime doyana dek... Bir çocuk geçse yanımdan başını okşayıp sohbet ediyorum onunla, selamlar veriyorum tanımadığım insanlara bile. Yaşıyorum işte, yaşı-yorum, var mı âlâsı?"

alıntı: Ezgi ŞAMAKİ
 
Üst