Yayladan Gel Kömür Gözlüm

Firuze

Dost Üyeler
Katılım
18 Tem 2011
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Maviliklerde

Sarı Çiçek yaylasını duydunuz mu bilmem? Belki bir türküde duymuşsunuzdur, diye anlatıyorum. Hikayemizde geçen mekan burası ama aslı itibari ile bu bir Arguvan türküsü. Neyse efendim, artık hikayemize başlayalım...

Birinci Dünya Savaşı yıllarıdır, Ermenilerin Doğu ve Orta Anadolu'dan Suriye'ye sürüldüğü yıllara rast gelmektedir hikayemizin başlangıcı. İşte bu tehcire bizim oralardan ve baska yörelerden katılan gençlerin bazıları, yanlarında bir Ermeni genç kızla dönerler köylerine. Bir kısmı bunlarla evlenirken, bir kısmı da ikinci eş olarak kuma getirir birinci eşlerinin üzerine. İşte hikayemizin can alıcı yeri de tam burasıdır.

Bizim köye yakın köylerden bir oğlan, ikinci eşi olarak, kaçırdığı bir Ermeni kızla evlenmeye karar verir. Verir vermesine, ama ailesi ve çevresi bu duruma pek iyi bakmaz. Neyse, yıllar sonra biri Ermeni eşinden olmak üzere, iki erkek çocuğu dünyaya gelir adamın. Yalnız, bir evlat diğeri kadar önem taşımaz çocuğun ailesi için. Çünkü, Ermeni gelinden dünyaya gelmesi, dışlanmasına ve hor görülmesine neden olur. Ne annesi, ne çocuğu mutlu bir hayat yaşayabilir o ailenin içinde. Yıllar yılları kovaladıktan sonra, iki oğlan da büyür evlenecek yaşa gelir. İşin ilginç yanı da burada başlar. İki oğlan aynı kıza vurulur, ama kızımızın gönlü Ermeni olandan yana çarpar. Yaylada, köyde her yerde kaçamak da olsa buluşurlar. Oğlan annesine, annesi babasına açılsa da, aile meclisi kızın diğer oğlanla evlenilmesine çoktan karar vermiştir bile. Yaylaya çıkılmıs ve düğün günü belirlenmiştir artık. Kızımız biriyle haber uçurur sevdiği yarine "ya gel beni kaçır, ya da vur öldür, ama yar etme başkalarına" diye.

Genç oğlan, yaylada dügünü basar, sevdiği kızı kaçırır, ama bir derede köprünün başında sıkıştırılırlar ikisi. Oğlan çaresizlikten kızı vurmak zorunda kalır. Daha kendini bile öldüremeden linç edilerek öldürülür iki ailenin fertleri tarafından. Bu olayın üstü örtülmek istendiğinden her ikisinin de cesetleri dereye atılır.

İşte efendim, böyle bir hikayedir yayladan gel kömür gözlüm. Artık türküleştiği için 50 yıl da, 100 yıl da geçse, üstü örtülemeyecek olan bir olayın öyküsüdür. Şimdi yıllar sonra Muharrem Temiz'in o duru sesiyle bambaşka bir acı içinde dinleriz bu halk eserini.

Gelin Oldun Garabelin Eline
Yedi Bayram Gına Yakma Eline
Gurban Olam Senin Gibi Geline
Yayladan Gel Kömür Gözlüm Yayladan

Senin Baban Karşı Köyün Hocası
Çok Peşime Düştü Genci Kocası
Bana Derler Şu Kötünün Kocası
Yayladan Gel Kömür Gözlüm Yayladan

Ne Kadar Methetsem O Kadar Güzel
Top Bürür Saçını Gözünü Sürür
Muskalar Yazdıram Değmesin Nazar
Yayladan Gel Kömür Gözlüm Yayladan​


 
Üst