Yılmadan, Usanmadan Anlatacaklarım Vardır Benim.

Fevzi Moray

New member
Katılım
28 Eki 2010
Mesajlar
57
Tepkime puanı
0
Puanları
0
YILMADAN, USANMADAN ANLATACAKLARIM VARDIR BENİM.

Sevgili dostlarım Şubat ayına girdiğimizde inanın içim ürperiyor ve kanım çekiliyor. Hocalıda yapılana katliam denmez de neye toplu kıyım denir anlamakta güçlük çekiyorum. Bu güne kadar haklı davamızı savunamayanlardan da nefret ediyorum.

Değerli dostlarım, kirlenmiş bu evrende maalesef iki çeşit tarih yazılıyor. Yalan yanlış yazılan bir tarih var ki , gerçekleri bilenlerin içini dağlıyor.

Kanla yazılarak harp ceridesine dönüşmüş gerçek tarihimizi dünya kamu oyuna kabul ettiremememizin bana göre bir nedeni de , bizi yönettiğini sananların diplomatik başarısızlıklarıdır. Kısa süre evvel sizlerle paylaştığım “Siyasi Güç ve Günün Savaşına Etkisi” başlıklı yazımda bir ülkenin ayakta kalabilmesi için ‘siyasi gücün’ ne kadar önemli olduğuna değinmiştim.

İsterseniz neden gerçekleri kabul ettiremediğimize kısaca bir bakalım:
Emperyalistler, bir ülkeyi yıkmak için iki kuralı hayata geçiriyor , Dil’i ( eğitim) ve Din’i bitiriyor. O nedenle önce Eğitim Ordumuz tarumar edilmiştir. Üzülerek belirteyim ki , beyinleri boşaltılmış insanlara, yazılan tarihin sahtesinin servis edilmesi hiç de zor olmamıştır.. O nedenle, içimizdeki hainlerce unutturulmaya ve saptırılmaya çalışılan ‘Ermenistan katliamının iç yüzünü bilmeliyiz diyorum.
Bir de çarpıcı olsun için tarihi saptırma misyonunu yüklenmiş dünya medya sektörüne kısaca temas etmek isterim.

19 Yüzyılda New York Times’ta yazan gazeteci Swinton , gazetenin bir Yahudi tarafından satın alınmasından sonra düzenlenen toplantıda kürsüye çıkarak , Amerika’da özgür basın konusuna bakınız nasıl açıklık getiriyor ve medyanın karanlık dünyasına ne şekilde ışık tutuyor..

Amerika'da 'Özgür, bağımsız basın' diye bir şey olmamıştır.

“Gazetecilerin işi; gerçeği yok etmek, düpedüz yalan söylemek, saptırmak, kötülemek,servet sahiplerine ve iktidara dalkavukluk etmek, kendi gündelik ekmeği uğruna yurdunu ve soyunu satmaktır.”

Sözlerine devamla, “çalıştığım gazete bana düşüncelerimi özgürce yazmam için değil, tersine yazmamam için bir ücret ödüyor.”

Dünya medyasının karanlık labirentindeki gizemini aydınlattıktan sonra katliamın gerçekleştiği o tarihe (1992) dönelim.. Ermenistan- Rus ve Türkiye sınır boyunda Hudut Tabur Komutanı olmam (1991-1993) nedeniyle edindiğim tecrübeleri , yaptığım saptamaları , gerçek tarihi öğrenmeye susamış siz değerli dost ve silah arkadaşlarımla tekrar tekrar paylaşmak isterim. O nedenle her Türk vatandaşının ‘Ermenistan katliamının iç yüzünü öğrenme mecburiyeti vardır diyorum.
Zira, Ermenilerce , 26 Şubat 1992 yılında Azerbaycan’ın Hocalı mevkiinde Azeri Soydaşlarımıza yapılan katliam tescillidir. Tek eksiğimiz bu tarihi gerçekleri ispat etmekteki zafiyetimiz , beceriksizliğimizdir..

Hiç şüpheniz olmasın ki, bu gün (26 Şubat 2011 ) yine içimizde yaşayıp kanımızdan beslenen bazı sapkınlar küresel güçlerden aldığı destekle tarihimizi çarpıtmanın , insanlığı kışkırtmanın ve aldatmanın amansız militanları olacaklardır. Vatan millet mevhumu olmayan bu alçaklar yeşil banknotların getirisiyle ,yakın tarihimizde gerçekleşen Hocalı katliamının üzerini bir kez daha hiç utanmadan örteceklerdir.

Yine bu gün , aynı vatansızlar (!?), televizyon ekranlarını mesken edinecekler, gazeteci yazar Swinton’un da açıkça belirttiği gibi utanmadan saptırdıkları tarihin amansız savunuculuğuna soyunacaklardır.

İçim acıyarak kaleme aldığım Hocalı katliamının gerçeklerini , yöreye yakın bulunan ve aynı düşmanla savaş veren bir kişi olarak tekrar sizlere sunmaktan yılmayacağım.
Gerçekleri, güvendiklerinden öğrenen siz sevgili dostlarımın da bu satırları okuduktan sonra neler yapacaklarını çok iyi biliyorum.

Sonuç nedir derseniz?
Üzerinden 19 yıl geçmesine rağmen ispat etmekte zorlandığımız tüm gerçekleri bilmeliyiz. Bilmekle kalmayıp , dünyada yaşamakta ve ebediyete intikal etmiş olan değerli tarihçi, Devlet ve bilim adamlarının kaleme aldığı kitap ve dokümanlardan istifade etmeliyiz., Bununla da kalmayıp dünya insanını bir çatı altında toplayıp gerçek taşların eteklerden dökülmesinin amansız takipçisi olmalıyız..
Eğer bunları bilip de mücadele edecek yürekte değilsek , kapımızın her zaman bizi sıkıntıya sokacak şekilde çalınacağını unutmamalıyız.Şimdi olduğu gibi...

En içten sevgi ve saygılarım, gerçekleri saptıran sahtekarların , vatan hainlerinin
önünde yılmaz ve yıkılmaz kale gibi duranlaradır. 26 Şubat 2011
Fevzi MORAY
E.P.KD.Albay


Haydi buyurun efendim gerçek Hocalı Kıyımını bir de buradan okuyunuz:

HOCALI KATLİAMI Yer: Azerbaycan, Hocalı
Elleri bir ağaca arkadan bağlanan hamile bir kadının başına dikilmiş olan iki Ermeni yazı tura atıyordu. Bu kanlı kumarı yaklaşık 100 yıl önce Anadolu toprağında Kars'ta Ağrı'da Van'da Erzurum'da da ataları oynamıştı. Onlardan duymuşlardı.

Karnı burnunda Azeri kadının doğumu oldukça yakın görünüyordu. Çaresiz kadın bir hazan yaprağı gibi titriyordu. Elbiseleri yırtık, ayakları çıplaktı..Ermenilerin uzun boylu olanı elindeki AK-47 model Rus yapımı otomatik tüfeğinin namlusuna monte edilen seyyar kasaturayı çıkartırken,diğeri elindeki demir parayı havaya attı:
Akçik, manç?.. (Kız mı, oğlan mı?)
Akçik... (Kız)
Bu cevap üzerine 'oğlan' diyerek bahse giren Ermeni, elindeki kasatura ile hamile kadının karnını bir hamlede yarıp çocuğu çıkarttı. Kan bürülü gözleri bebeğin kasıklarına kilitlendi.


Tun şahetsar,ınger. (Sen kazandın,yoldaş)
Yes şahetsapayts ays bubrikı inç bes bidigişdana...(Ben kazandım ama bu bebek nasıl beslenecek?)
Mayrigı bedge gişdatsine
. (Annesi besleyecek elbette

Bunun üzerine daha kısa boylu olan Ermeni, bir hamlede kasaturaya geçirdiği bebeği annesinin göğsüne yapıştırdı:
-Mayrig yerahayin zizdur. (Çocuğa meme ver)

Aynı dakikalarda Hocalının başka bir semtinde tek kale futbol maçı hazırlığı vardı. İki kesik Azeri kadın başını kale direği yapmışlar, top arayışına girmişlerdi. Başı tıraşlı bir çocuk bulup getirdiklerinde ise Ermeni çeteci sevinçle bağırdı:
-Asixn ma/,çimi yev bızdıge, aveg gındırnadabidi. Gıdıresek...


(Bu hem saçsız hem de küçük, iyi yuvarlanır. Kopartın...)

Aynı anda çocuğun gövdesi bir tarafa,başı da orta yere düşmüştü.. Ermeniler zafer naraları atarak, kanlı postalları ile kesik çocuk başına vurarak kanlı bir kaleye gol atmaya çalışıyordu.

Bu iki olay Hocalıda bundan çok değil yalnızca 18yıl önce yaşandı.


Her iki olay da ermeni çetecilerin katliamlarına bizzat şahit olan görgü tanıklarının anlatımlarıdır.

Ne yazık ki 26 Şubat 1992 günü binlerce Azeri türlü yöntemlerle vahşice katledilmiştir. Ajanslar, katliam haberini bütün dünyaya hızla geçerken, arşı titreten ağır bir vahşet yaşanan Hocalı halkından geri kalanlar ise çaresizlik içinde kıvranıyordu. Türkiye'de büyük bir dehşet uyandıran katliama ilişkin ilk görüntüler ise TRT aracılığı ile duyurulmuştu.

Bütün olanları batılı gazeteciler, özellikle de New York Times belgeledi.

26 Şubat'ta güçlü silahlarla donatılmış Ermenistan silahlı kuvvetleri ile Hankendi'nde konuşlanmış bulunan Albay Zarvigarov komutasındaki 366'ncı Rus Motorize Alayı, Hocalıya saldırarak tarihin en vahşî katliamlarından birini yaptılar. 26 Şubat gecesi Rus motorize alayının tanklarından açılan top ve roket saldırıları ile Hocalı Havaalanı kullanılamaz hâle getirilerek kentin dış dünya ile ilişkisi de tamamen kesildi.

Savunmasız kalan kente giren Rus destekli, Ermeni askerleri, çocuk, yaşlı, kadın, bebek demeden birçok insanımızı vahşîce katlettiler. Ermenilerin işgal ettikleri Hocalıda dehşet verici olaylar yaşandı.

Canlı, canlı insanların kafa derilerini yüzdüler, sağ olarak ele geçirdiklerini ise sistematik bir işkenceye ve tıbbî deneylere tâbi tutarak, insanlık dışı muamelelere maruz bıraktılar.

Hızar ve testereler ile diri, diri insanların kol ve bacaklarını kestiler. Genç kızların önce saçlarını, sonra da kafa derilerini yüzdüler.

Babanın gözü önünde evladını, evladın gözü önünde babayı kurşunlara dizdiler. Kesik kafaları sepetlere doldurdular.

Peki neydi bu düşmanlık? Ermenistan'daki okul duvarlarında asılan haritalarda Türkiye'nin 12 ili yer almaktayken, Ermenistan'ın bayrağında Türkiye hudutları içindeki Ağrı Dağı'nın resmi varken, Ermenistan Millî Marşı'nda 'Topraklarımız işgal altında, bu toprakları azat etmek için ölün, öldürün' denmekteyken, başkaca bir neden aramaya zaten gerek yok sanırım.

Dağlık Karabağ Bölgesi'nde bulunan Hocalıya, eski Sovyet İttifakı Silahlı Kuvvetleri'ne ait 366.Alay'ın desteği ile Ermeni Silahlı Kuvvetleri tarafından düzenlenen saldırılar sonucu 613 Azerbaycan Türk'ünün hayatını kaybettiği resmî olarak açıklandı. Ancak kayıp sayısının bu rakamların çok, çok üstünde olduğu bilinmektedir.

56 hamile kadın karnı yarılmış durumda bulunmuştur.
Bu alçak saldırıda 487 kişi ağır yaralanırken, 1275 kişi ise rehin alınmış, geri kalan nüfus da bin bir zorlukla canını kurtarmış ancak bu olayın tahribatından ruhları ve hafızaları asla bir daha kurtulamamıştır.

Şahitlerin anlattıklarını dinleyenler önce kulaklarına inanamadı. Fakat katliam sonrası Hocalıya girdiklerinde ise, görgü tanıklarının abartmadığını kısa sürede anladılar.

Hocalı' da katliam bölgesini gezen Fransız gazeteci Jean-Yves Junet'nin gördükleri karşısında söyledikleri, katliamın boyutunu da anlatıyordu:

'Pek çok savaş hikâyesi dinledim. Faşistlerin zulmünü işittim, ama Hocalıdaki gibi bir vahşete umarım kimse tanık olmaz'

Peki 26 Şubat 1992 günü yaşanan bu katliamın emrini kim vermişti; Ermenistan Devlet Başkanı sıfatını taşıyan Robert Koçaryan denilen kirli katilden başkası değildi. Yaptığı terör faaliyetlerinin oranı nispetinde terfi eden Taşnaksutyun örgütü liderlerinden Robert Koçaryan, 20 Mart 1996'da Ermenistan Başbakanı oldu.

Karabağ'da barış istediği için aşırı milliyetçilerin tepkisine daha fazla direnemeyen Levon Ter Petrosyan istifa edince de 30 Mart 1998 yılında ondan boşalan Devlet Başkanlığı koltuğuna,'Hocalı Katliamı’ baş sorumlusu olan azılı terörist Robert Koçaryan oturdu.
Ermeniler Türk hamile kadınlarına tecavüz edip karnını hamile olduğu halde taş ile doldurup , küçük Türk kızlarına tecavüz edip öldürmüşlerdi.

İşte bilinmesi gereken acı gerçekler bunlardır dostlar...
 
Üst