Yönetim Krizi ! ! !

Ahmet Ötüken

Onursal Üye
Katılım
17 Nis 2012
Mesajlar
35
Tepkime puanı
0
Puanları
0
YÖNETİM KRİZİ ! ! !

Hakikaten ülke nereye götürülmek isteniyor?

Birisi çıksa ve dese ki; “suçlu ayağa kalk!” yerinden kımıldayıp da ayağa kalkacak bir tek kişi, bir tek kurum, bir tek örgüt ya da sendika “evet, gelinen noktada benim de şu kadar kusurum ya da payım var” der mi acaba?


Kişileri kurumları, sendikaları sarfı nazar edelim.


Ülkeminizin yönetiminde, şu veya bu dönemde, şu kadar ya da bu kadar süre bulunan bir tek siyasi parti dahi “bizim de yanlışlarımız, hatalarımız oldu; bu gün bu duruma düşülmesinde biz de sorumluluk sahibiyiz” diye suçunu ya da kusurunu Kabul edecek bir tek siyasi parti bulmak mümkün müdür dersiniz?


Ülkede ciddi sorunlar yaşanıyor!


Sektör temsilcileri açıklama üstüne açıklamalar yapıp içinde bulundukları zorlukları anlatmaya çalışıyorlar!


Grevlerin biri bitiyor, bir başkası başlıyor!


İnsan bir de dünyadaki ekonomik krizin ülkeler üzerinde yarattığı çok dah ağır tahribata baktığında düşünmeden de edemiyor.


Yoksa var olan sorunları büyütüp, “marazi” hastalığa mı yakalandık acaba!


Televizyon kanallarını izliyorsunuz; herkes ateşe körükle gidiyor. Hükümete yönelik eleştirilerin bini bir para!


Gazete sayfalarını açıyorsunuz, sayfalar dolusu eleştiri, sayfalar dolusu şikayet!


Sendikaların açıklamalarına bakıyorsunuz zehir zemberek!


Muhalefet partileri ‘sudan çıkmış ak kaşık’ misali iktidara veryansın edip duruyor!


Ülkede adeta ‘isyan’ havaları estiriliyor!


Grevler çığırından çıkmış!


Düşünebilirmisiniz!


Bu ülkenin sendika liderleri Başbakanlığa yürüyüp; polis engelini aşarak; avluyu çöp poşetleri atıyorlar!


Bir zamanlar; BRT Kurumunun önüne ‘bağırsak’ ve ‘ölü hayvan’ leşleri attıkları gibi.


Belediye çalışanlarının grevleri; pardon ‘iş yapmama’ eylemleri sürüyor.


İfede edildiğine göre; artık ‘defin’ işlemleri de yapmayacaklar. Halka su hizmetini de durduracaklar!


Bunlar olacak şeyler mi?


Halkı cezalandırmanın; başkenti çöpe, hastalığa ve mikroplara mahkum etmenin grevle ne ilgisi var?


Peki ya; “defin” işlerini aksatmak ve halkı susuzluğa mahkum etmekle ellerine ne geçecek!


Grev veya iş yavaşlatması her neyse; Belediye Başkanı ve Yönetimine karşı mı yapılıyor, yoksa halka karşı mı?


Halk bu konuda bile kamplara ayrılmış!


Ben merak ediyorum!


Diyelim ki; ödenmeyen iki aylık maaş miktarı bir yerlerden ‘okus pokus’la bulundu ve ödendi.


Ki ödenmesi de lazım! İnsanalr ve aileleri perişan!


Peki ‘ay kapının arkasında; 15 gün sonar ne olacak!


Çıkıp da sendikalar, ya da partiler; açık ve net olarak “şu şu tasarrup önlemleri alınsın” deyip; Belediyenin öncelikle gelir ve giderlerini dengeleyecek radikal önlemleri sıralama yani sorunu kökten çözecek çiddi bir proje ile ortaya çıkmak yok mudur

Ben merak ediyorum!

Belediyede ve diğer yerlerde yaşanan sorunlar hepimizin sorunları değil mi?


Sorunlar üzerinden muhalefet yapma anlayışı bu ülkede ne zaman son bulacak!


Peki ya “3 milyon sterlinlik yolsuzluk” iddiası!


Kardeşim; çamur at da izi kalsın, yaklaşımı yerine, elinde belge varsa gidip de bu belgeleri, polise, savcılığa niye teslim etmiyorsun! İddialarını isbatla mükellef değilmisin?


Hükümete bakıyoruz!


Onlarda bir alem ki sormayın gitsin!


Makamlar arası kısır çekişmeler girdabında tam bir yönetim krizi sergileniyor!


Doğrusu paylşaşılamayan nedir? Varsa hangi fikir ayrılığı bu kavganın temelini oluşturuyor?


Bu halkın bunları bilme ve ona göre, bir kanaate varma hakkı yok mudur?


Haliyle bütün bu karmaşa ve çelme takma operasyonlarında; siyasete ve siyasi sisteme güven sıfırı vuruyor!


Sadece ikitdarın değil, muhalefetin de güveni yerlerde sürükleniyor!


Diyelim ki; bu hükümet gitti yerine CTP ya da bir başka parti geldi!


Mali krize ve yapışal sorunlara karşı ne gibi önlemler alacak? Ve sendikalar bu önlemlere destek verecekler midir?


Açık yürekle bunun yanıtının verilmesi lazım!


Lefkoşa’nın eski Beldiye Başkanı ve CTP’nin son kurultayındaki başkan adaylarından Sn. Kutlay Erk bir köşe yazısında bakın neler diyor:


“..Umutsuzluğun girdabında bir halk


Kıbrıslı Türkler, siyasal ve ekonomik ve sosyal depresyon sarmalında umudunu da, varlığını da tüketiyor… “Hiçbir şey değişmez” düstur olmuş, “herşeyi berbat ettik” besmele gibi…


Kendine güveni yitmiş, kendi siyaset unsurlarına saygısı ve sevgisi ve onlardan bir beklentisi kalmamış… Karamsar ve kötümser ve umutsuzluk girdabında çaresiz… Siyasetin iktidar kanadına öfkeli; muhalif kanadına küskün ve ne yapsalar ‘sandalye kavgası’ diye görüyor artık… Sendikalara ise, tahammülü kalmamış, eylemlerine duyarsız…


Bu girdaptan Kıbrıslı Türkleri çekip alacak olan kol, demokrat ve ilerici siyasi unsurlardadır. Bu unsurların, Kıbrıslı Türklere, onları nasıl kurtaracaklarını ekonomik programlarla, somut ve uygulanabilir projelerle anlatamaları ve ulaşılabilir gerçekci bir vizyon göstermeleri gerekiyor. Demeçler, sloganlar, pankartlar, kitleselleşmemiş eylemler artık fantazi kalıyor; karanlık girdaptan çıkışın ışığı değil bunlar…


Defalarca bu köşeden yazıldı, yorumlandı; siyaset, insanlara hedef gösteremiyorsa, program ve proje veremiyorsa, ağzı ile kuş tutsa, insanların güvenini kazanamayacak ve siyaset hep seçmenler için “koltuk kavgası” içeriğinde görülecek. Seçmen, kendisini kurtaracak olduğuna inandığına, koltuğu kendisi teslim etmekte tereddüt etmez ama inanması gerek, hatalı seçim yapmamak için görmesi, okuması, anlaması, tartışması, sindirmesi gerek… Bir seçimlik seçim bildirgesiyle olmaz, seçmen o bildirgeleri “kandırmaca, atmaca – tutmaca” görür…


Şimdi, şimdi ki ufukta seçim de pek görülmüyor, seçmenin önüne konan programlar, projeler ve vizyonlar, seçmenin ilgisini çekecek, dinlemesini, tartışmasını, değerlendirmesini, ikna olması ve karar vermesini sağlayacaktır. Ve en önemlisi, ortada seçim yokken bugünkü girdaptan nasıl çıkılacağına dair bir program çıkaran siyasi hareket, seçmenin sempati ve güvenini de kazanacaktır.”


Sn. Yorgancıoğlu; iktidara geldik geliyoruz havaları estirmeye çalışıyor ama; partisinin ağır toplarından Kutlay Erk’in bu saptamalarına ne demeli?


Beyler; siyasi sistem duvara vurdu? Artık gidecek yer kalmadı!

Daha ne zaman kadar bu gerçeği görmezden gelip; o parti gitsin, bu parti gelsin teranesini çalmaya devam edeceğiz.
 
Üst