Yunanistan temyiz mahkemesinin karari

Kartal Gözü

Dost Üyeler
Katılım
6 Eki 2008
Mesajlar
1,388
Tepkime puanı
0
Puanları
0
bu yazı bir şekilde elimize geldi, ancak mahkeme kararını kontrol etme imkanımız yok. site aracılığı ile bu kontrolü yaparak, mahkeme kararının doğrulaması yapılabilir mi?


saygı ile,





YUNANİSTAN TEMYİZ MAHKEMESİNİN KARARI:



TÜRK ORDUSUNUN KIBRIS’A MÜDAHALESİ YASALDIR​


Yunanistan’ın Temyiz Mahkemesi 21 Mart 1979 tarihinde 2658/79 sayıyla bir karar veriyor.

Karar; Türk Ordusunun Kıbrıs’a müdahalesi yasaldır. Suç, Yunan subaylarına aittir, şeklinde özetleniyor.

Bu karar, o dönemin Başbakanı Konstantin Karamanlis tarafından, “Yunanistan aleyhine kullanılabilir” gerekçesiyle kamuoyuna duyurulması yasaklanıyor.

Arkasından, dava dosyaları “Çok gizli” kaydıyla kasaya konulup, saklanıyor.

Siyaset Bilimci, Hukukçu, Araştırmacı , Yazar Mustafa Nevruz Sınacı’nın internet dünyasından ve çok değerli Zeki Kentel Beyefendi tarafından bana ulaştırdığı “Kıbrıs’ta esas suçlu-Şahinlerin Gafleti-Zeki Kentel, 01 Eylül 2006” dipnotlu bilgi ve belge cümlelerinin yer aldığı sayfalardan anlaşılıyor ki:

OLAYLAR ŞÖYLE GELİŞİYOR

-”Türk Ordusunun Kıbrıs’a müdahalesi yasaldır” kararının alınmasıyla ilgili gelişmeler Şöyle karşımıza çıkıyor:

1976 yılında bir Yunanlı, mahkemeye başvurarak, 22 Temmuz 1974 tarihinde Lefkoşa üzerinde uçarken, bir uçak Güney Kıbrıslıların açtıkları ateş sonucu düşüp parçalanıyor. Yunan Delta nakliye uçağının içinde bulunan ve ölen oğlu için tazminat talebinde bulunuyor, davacı Yunan vatandaşı.

Atina Mahkemesi 1978 yılında bir karar veriyor.

Şöyle:
- “ Davacı davasında haklıdır. Hazineden tazminat alması gerekmektedir.” Ekonomi Bakanlığı tazminatı ödememek için, karara karşı çıkıyor ve temyize başvurarak, kararın bozulmasını istiyor.

KARAR BOZULMUYOR, AKSİNE GÜÇLENDİRİLİYOR

Yunan Temyiz Mahkemesi kararı bozmadığı gibi, güçlendirici bir karar veriyor. 21.03.1979 tarih ve 2658/79 sayılı kararın tam tercümesi şöyle efendim:

-”Davacı tarafından öne sürülen iddiaların gerçek olduğu, mahkememizce yapılan araştırma sonucu kanıtlandı. Zürich Antlaşmasını imzalayan taraflar, Yunanistan, Türkiye ve İngiltere “Garantör” devletler olarak, Kıbrıs’ın herhangi bir devlet ile birleşmesini ya da bölünmesini önlemek için, “Kıbrıs Cumhuriyeti” nin güvenliğini garanti altına alıp koruyacaklarına dair taahhütte bulunmuşlardır.

1974 Temmuz ayının ilk haftası içinde Kıbrıs Devlet Başkanı Makarios, Ada’da görev yapan bazı subayların, darbe girişimi hazırladığı içinde bulundukları ve kendisini öldürmeyi planladıklarını öğrenmiş ve durumu Atina’ya duyurarak, Yunanistan Devlet Başkanı General Gizikis’ten önlem alınmasını istemiştir.

Ancak Atina’daki yönetim, bu talebe resmi bir cevap vereceği ya da önlem alacağı yerde, 15 Temmuz 1974’de General Yoannidis, Makarios’a karşı, Kıbrıs’taki Yunan Birliğinin Komutanı General Yorgitsis ve General Yanakodimos ile birlikte 102 Yunan subayının da yer aldıkları darbeyi gerçekleştirdi ve Makarios’u öldürmeye teşebbüs etti.

Lefkoşa’daki Başkanlık Sarayı ağır silahlarla ateşe tutulmuş, Başkan Makarios bu saldırıdan bir mucize olarak kurtulmuştur.

Kıbrıs Anayasası asi Yunan subayları tarafından çiğnendikten sonra, Nikos Samson başa getirildi.

Türkiye İse 20 Temmuz 1974’de, yaratılan durum nedeniyle hukuki hakkını kullanarak Kıbrıs’a müdahalede bulunmuştur”

BU KARARLA​

Bu kararla, Türkiye’nin 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası ve Garanti Anlaşmasının 4 ncü maddesi uyarınca, Türkiye’nin hukuki haklarını kullandığı ortaya çıkıyor.

Yunanistan tarafından gönderilen bin Generalin yönettiği ve üst düzey subayların neredeyse tamamı Yunanlı olan RMMO’ya esir düşenler, hayatını kaybedenler, aileleri, yaşamları ve düzenleri bozulanlar, işlerini kaybedenler, yerini-yurdunu terk edip göç etmek zorunda kalanlar ve mağduriyete uğrayan herkes, Yunanistan’a karşı tazminat davası açabilecektir. Bu yolun açıldığı, açık olduğu görülmektedir.

TÜRKİYE İŞGAL ETMEDİ​

Türkiye, Zürich ve Londra Anlaşmalarıyla kurulan “Kıbrıs Cumhuriyeti” ni ne parçalamış ne de işgal etmiştir.

Zaten bu müdahale, işgal olarak kabul edilmiş olsaydı, uluslararası tepki herhalde çok daha farklı boyutlarda gelişirdi.

1974 yılından bugüne kadar geçen zaman içinde, Birleşmiş Milletler’in ortaya koyduğu çözüm formüllerini, Kıbrıs Türk tarafı hiçbir zaman reddetmedi. Hep tartışmaya açık tutmuş olmasına rağmen, karşı taraf her defasında anlaşma masasından kaçmış, dünya kamuoyunun karşısına değişik ve anlaşılması zor koşullarla çıkmıştır.

Ne var ki, AB başta olmak üzere, Batı dünyasındakilerin büyük bir bölümü, bu gerçeğin ya farkında değildir, ya da politikaları gereği böyle davranmaktadı rlar.

ÇOK ÖNEMLİ NOT: Türkiye, "acilen ve derhal" bu ve benzer karinelerle LAHET YÜKSEK ADALET DİVANI'na başvurmak ve DAVA AÇMAK suretiyle; Güney Kıbrıs'ın, "Kabul Görmüş ve Tescil Edilmiş Evrensel Hukuka Aykırı Olarak" AB'ye kabu ve katılımının "keellemyekün" (bütün sonuçları ile) FESİH VE İPTALİ için dava açmalıdır. AÇMAK ZORUNDADIR DA.....


Prof. Dr. İSA KAYACAN
 

Dr.Yalnızefe

Dost Üyeler
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,339
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Çok güzel bir bilgi ve de belge..
Bu belgeyi rumların,yunanlıların ve dünyanın gözüne her gün sokmak lazım...
Kendi tescillerini şimdi nasıl inkar edebildiklerini bu şekilde ortaya koyabiliriz..
 

Kartal Gözü

Dost Üyeler
Katılım
6 Eki 2008
Mesajlar
1,388
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Önce bu kararın delilini elde etmemiz lazım.

Sınacı, Kayacan ve Kenteli netten tanıyoruz.

ancak belgeyi de sağlıkla elde etmemiz lazım. zira diplomatlarımız çoğu zaman hangi ülkenin diplomatı olduklarını şaşırabiliyorlar.

öte yandan üzerine fazla gidilirse elde edilebileceklerimiz de var muhakkak.

saygı ile,
 
Üst