Zirvede Olmanın Tehlikeleri...

Makbule ÖTÜKEN

Onursal Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
532
Tepkime puanı
0
Puanları
0
ZİRVEDE OLMANIN TEHLİKELERİ...

Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik yeni ‘zirve’ye sayılı günler kaldı ya; muhtemel sonucuyla ilgili yorumlar da sıklaşmağa başladı.

Genelde, sadece siyasi çevrelerde değil, her iki halkın vatandaşları arasında da olumsuz hava hakim.

Bunun elbette birçok nedenleri vardır. Ancak işin özünde; taraflar arasında hiçbir ortak kesişme alanının bulunmaması! Üstüne üstlük; kanın, kinin, intikamın her iki tarafta yarattığı derin güven bunalımı.

Bu konuları yani yeni zirveyle ilgili görüşlerimizi günler yaklaştıkça daha sık ve daha detaylı şekilde kendi penceremizden yorumlamağa çalışacağız.

O nedenle şimdilik bu konuya nokta koyup; genelde zirve kavramıyla ilgili güncel bir fikir eksersizi yapmayı düşündüm.

Yazılanlardan pay çıkarmak isteyen çıkarır, istemeyense yoluna devam edip gider. Sonuçlarına da elbette katlanır. Çünkü herkes, kendi geleceğini sadece ve sadece kendisi belirleyebilir.

Kimseye yol göstericilik yapmak gibi bir niyet içinde de değiliz aslında. Ancak diyeceğimiz şu ki; düz ovada insanın ayağı takılırsa çok çok sendeler, ya da yere düşüp bir yerini incitir, hepsi o kadar.

Ancak konu zirve olunca işler değişir. Zirveden düşmenin ceremesi büyük bir ihtimalle bedeli ağır, hatta kimi zaman telafisi olanaksız sonuçlar yaratır.

Zirve nedir? Kimi zaman servet, kimi zaman ün, kimi zamansa tüm ülkenin kaderiye oynayabilecek düzeydeki siyasi makamlardır.

Servet, ün ve makam sahibi olmak hem zordur, hem tehlikelerle doludur. O nedenledir ki; çoğu insanların yükseklik fobileri vardır. Kimilerininse, yükselme hırsları.

Zirve çoğu zaman insanı insan olmaktan çıkarır. İnsanın başı döner, adeta sarhoşluk geçirir. İnsanoğlu “artık güç bende” deme noktasına gelmişse, çevresini görmez olur.

Teamüller, gelenek ve görenekler, insana dair dostluk, arkadaşlık ve benzeri değerler, hukuk, yasa, anayasa anlamını yitirir. “siyasette; “ben yaparım olur” mantığı da zaten bunun için söylenmiştir.

İnsan zirvede de olsa aslında, “başı göğe ermez.” Çünkü; para da, servet de, şan ve şöhret de, makam ve mevkiler de hepsi, ama hepsi gelip geçici şeylerdir. Önemli olan zirvede iken, kendini bilmektir. Önemli olan çevrenin sizinle ilgili yargılarıdır. Ve önemli olan, irtifa kaybına uğrarken, arkanızdan konuşulanlar ya da size selam verenlerin, arayıp soranların azlığı veya çokluğudur.

Zirveye tırmanmak aslında kolay olmayan bir süreçtir. Emek ister, sabır ister, iddia ve heyecan ister, bir de zaman ister.

Ha; kolayca zirvede olmak da mümkündür. Bu bir nevi şansı gerektirir. Ansızın bir rüzgar eser ve kendinizi hiç ummadığınız şekilde, ummadığınız zamanda ve hak etmeden de zirveye konabilirsiniz.

Zaten tehlikeli olan da, insanı sarhoş eden de; “güç bende” dedirten de rüzgarın gücüyle, para, şan, şöhret ve makam sahibi olmaktır. İşte o zaman nasıl geldiyseniz, o şekilde de gidersiniz! Yani rüzgarla gelen rüzgarla gider. Bu iş yaşamında da, siyasi yaşamda da adeta bir kuraldır. “Rüzgar eken, fırtına biçer” denir ya tam da öyle bir şey!

Şimdi bunları niçin eşeleyip duruyorsunuz, denilebilir. Hemen söyleyelim; hatırlayınız; 2003’lü yıllarda; batılı emperyalistlerin ‘Annan Planı’ ile estirdikleri rüzgar ve siyasi ortam içerisinde; CTP-BG hiç ummadığı siyasi bir güce ulaştı. Sn. Talat o günkü ortamda CTP’nin sandıktan iktidar gücüyle çıkışını ‘sessiz bir devrim’ olarak nitelendirmişti. Normal koşullarda; milletvekilliğini hayal bile edemeyen kimileri rüzgarın etkisiyle kendilerini meclis ve bakanlık koltuklarında buldular. Kolayca zirvede yer aldılar.

Sonuçta ne oldu? “artık güç bizde” duygusunun yarattığı sarhoşluk, birçok yanlışı beraberinde getirdi. Ülke bu süreçten zararlı çıkarken, rüzgarla gelenler, fırtınayla gittiler.

Şimdi; ters esen bir rüzgarla iktidar koltuklarında UBP oturuyor. Belki farkında olmayanlar olabilir ama zaman su gibi akıp geçiyor. UBP bu sınavdan ya alnının akıyla çıkacak ya da bildik yoz siyasi alışkanlıklar ve ülke koşullarıyla örtüşmeyen icraatlar sonucu, ilk genel seçimde halkın oyuyla muhalefet sıralarını boylayacak.

Kriz dönemleri ülkeler ve iktidarlar için risklerle doludur; ancak iyi, adil ve arkasına halk desteğini alabilen iktidarlar riskleri avantaja dönüştürebilirler. Umalım ki UBP bunu başarsın. Çünkü, bu zor süreçte ülkenin hiç olmadığı kadar istikrara, iyi yönetilmeye, adalete, diyalog ve uzlaşmaya ihtiyacı vardır.

Günün Sözü:
"Sen seni bil, sen seni, sen seni bilmezsen, patlatırlar enseni."
Ziya Paşa

 
Üst