2050 Hedefi...

Makbule ÖTÜKEN

Onursal Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
532
Tepkime puanı
0
Puanları
0
2050 HEDEFİ...

OECD raporlarına göre, Türkiye 2050 yılında Avrupa’nın en güçlü iki ekonomisinden biri olacak.

Baksanıza; Amerika bile ekonomik kriz ve gelir dengesizliklerinin yarattığı problemlerle boğuşuyor. Her geçen gün kitlelerin tepkisi sokaklara, meydanlara ve kentlere taşıyor.

Avrupa sallanıyor. “AB üyesi 27 ülkenin 16’sı kendi kurallarına uymadıkları için belki tarihlerinin en ağır krizlerini geçiriyorlar. Ama Türkiye bu kuralları uyguladığı onlardan daha iyi uyguladığı için AB’nin en hızlı büyüyen ülkesi haline geldi.”

Bu saptamaların sahibi, Türkiye AB Bakanı Ve Baş Müzakereci Sn. Egemen bağış.

Sn. Bağış AB’yi Türkiye’nin diyetisyeni olarak tanımlayarak şu yorumda da bulunuyor: “Her insanın sağlıklı bir yaşam için yemesine içmesine dikkat etmesi ve spor yapması gerekir. Ancak bunu tek başına yapamaz. Ne zaman ki bir diyetisyenin ve doktorun yardımına ihtiyaç duyar, bir reçete alır, rejim yapmağa başlar, düzenli spor yapar o zaman sağlıklı olur. AB Üyesi ülkelerin geçmişlerine baktığımızda muktesebatı uygulama konusunda, yani o diyetisyenin reçetesini uygulama konusunda çok önemli mesafeler aldılar. Bu gün AB’nin yani diyetisyenin sağlığının bozulması, kalp damarlarının bir kaçının tıkalı olması, reçetelerinin kötü olduğu anlamına gelmez..”

Hakikaten de AB ekonomik yönden sallanıyor. Birliğe üye ülkelerin ekonomileri birer birer çöküyor. Son gelen haberlere göre dünyanın yedinci büyük ekonomisi olan İngiltere bile tarihinin en ciddi ekonomik krizi ile karşı karşıya. Uluslar arası kredi derecelendirme kuruluşları çok sayıda İngiliz bankasının derecelendirme notunu düşürdü. İşsizlik her geçen gün yükseliyor. Halk krizin faturasının bankalara değil halka çıkarılacağının kaygısını taşıyor.

Yunanistan’ın durumu tam bir koma hali. İnsanlar her gün sokaklarda eylem yapıyorlar. 30000’in üzerinde kamu çalışanının daha işlerine son verilmesi söz konusu. Ekonominin temerrüde düşmesi, hatta Yunanistan’ın Auro bölgesinden çıkarılması konuşuluyor. Eğitim düzeyi yüksek aydınlar, birer bire ülkeyi terk ediyor. Emeklilerin maaşlarında çok yüksek oranlarda düşüşler var.

Portekiz, İspanya, İtalya, Fransa gibi ülkelerde bile krizin hangi noktalara ulaşacağını kestirmek güç. Bir de, vaktiyle Doğu Bloku’na bağlı AB üyesi fakir ülkelerin durumunu düşünün!

Türkiye de ekonomiden sorumlu Bakan Sn. Zafer Çağlayan İslam Bankasına üye ülkelere ekonomide kriz yönetimi konusunda konferanslar veriyor. AB ülkeleri Türkiye’nin gerçekleştirdiği ekonomik mucizeyi anlamaya çalışıyorlar.

Sn. Egemen Bağış’ın şu saptaması da çok önemli: “ Türkiye bir AB üyesi ülke olmadan da AB üyesi birçok ülkeden daha fazla yatırım yapıyor. AB üyesi ülkelerin hemen hepsinden daha iyi ekonomik büyüme ortaya koyuyor..Demek ki Türkiye AB üyesi olmadan da bunları yapabiliyor…Biz şuna inanıyoruz, haklı olmak yetmiyor, güçlü olmak lazım. Biz güçlendikçe gücümüzün farkına vardıkça başkalarının da bizim gücümüzün farkına varmalarını sağlayacağız..”

Düşünüyorum da Türkiye ekonomik mucizesinden de esinlenerek iki ülke arasında imzalanan “Mali İşbirliği Protokolü”ne CTP-BG’nin, ne TDP’nin ve sendika ağalarının neden karşı çıktıklarını anlamakta güçlük çekiyorum. “Biz kendi paketimizi kendimiz hazırlayacağız” diyorlar. Geçin bunları beyler. Bal gibi sizin niyetiniz başka. Açıkça “Biz KKTC’nin güçlenmesini istemiyoruz” deyin olsun bitsin bari! Bu bağlamda Hükümetin de “Mali İşbirliği Protokolunu” uygulamaya koymada yavaş hareket ettiğinin altını da çizmek isterim.

TÜRKİYE’YE PAZU GÖSTERME..!

Sn. Talat; “CTP çantada keklik değil” diyor. Haklı. Türkiye söz konusu olunca, diklenmeyi ve yüzlerini Güneye dönüp “Kıbrıs’ta barış engellenmez” diyerek Türkiye’ye pazu gösterme hevesine kapılanlar, Akel’in kuyruğunda maşrapa olmayı içlerine sindirebiliyorlar. Hristofyas’ın avukatlığını üstlenip; Florakis Deniz Üssündeki patlamayla ilgili komplo teorileri üretiyorlar ve “yargısız infaz yapıldığını” iddia ediyorlar.

Güneydeki tüm siyasi partiler ve halk Hristofyas’a karşı güvensizlik belirtip istifasını isterken; bizimkiler, Hristofyas’ın ve Akel’in cephesinde saf tutuyorlar.

NİCE YILLARA UBP!


Siyasal partiler, her ülkede olduğu gibi ülkemizde de siyasal yaşamın ve demokrasinin vazgeçilmezidir. UBP’yi ülkemizdeki diğer siyasi partilerden farklı kılan, devletin kuruluş sürecinde üslenmiş olduğu etkin roldür.

UBP Kıbrıs Türk Halkının özgürlük mücadelesinin efsanevi örgütü TMT’nin siyasi ifadesi olduğunu iddia eden partidir. Halen iktidar görevini sürdüren UBP’ye 36cı. Yaş gününde misyonuyla örtüşen nice başarılar diliyoruz.

 
Üst