25 yıl önce,
25 yıl sonra !..
‘’ Ey Kıbrıs Türk’ü unutma ki bu vatan toprakları sana atandan yadigardır..Bedeli Şehitlerimizin kanı ve canı ile ödenmiştir…’’
‘’ Takvim yaprakları 15 Kasım 1983 tarihini gösteriyor..Mevsimlerden sonbaharın hüznü ile uyanan Lefkoşa’nın Türk kesiminde ve Saray önü meydanındayız..Sabahın erken saatlerinden itibaren meydanı dolduran binlerce Kıbrıs Türk’ü özgürlüklerine kavuştukları 20 Temmuz 1974 tarihinden 9 yıl sonra Kıbrıs Türk Federe Devleti Meclisinin almış olduğu kararı büyük bir heyecanla dinliyorlar!...Kararı okuyan kişi, Kıbrıs Türk Halkının haklı davasında onların hak ve hukukunu savunan ve ömrünü Kıbrıs milli davasına adayan kişi Sayın Denktaş..O ünlü hatipliği ve etkili ses tonu ile halkına seslenirken; hemen yanı başın da mücadele yıllarının milli lideri Sayın Dr. Küçük aynı heyecanla dava arkadaşını dinliyor.. Ve Sayın Denktaş en sonunda heyecanla beklenen o haberi : ‘’ Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin ‘’ kurulduğunu tüm dünyaya ilan ediyordu..’’
İşte bugün K.K.T.C ‘’inde yaşayan on binlerce kardeşimizin beyninden, gönlünden ve gözlerinin önünden gitmeyen hafızalardan silinmesi mümkün olmayan en önemli gerçek o gün yaşananlardır..
Hayatlarının geride kalan çok uzun bir dönemini Rum’un baskısı, mezalimi ve katliamları ile geçirmiş olan bir neslin adada var olabilmek adına verdiği efsanevi bir mücadele.. Bu mücadelenin sonucunda da kendilerinden sonra gelenlere bırakılan hürriyet ve özgürlük coşkusu ile dolu.. Bedeli Şehitlerimizin kanı ve canı ile ödenmiş olan bir vatan..
Milletlerin yaşam mücadeleleri ve yaşadığı coğrafyada unutulmayacak olaylar vardır. K.K.T.C’nin kuruluşu da Kıbrıs Türk Halkı için bu olaylardan bir tanesi ve en önemlisidir..Sadece Türk oldukları için yaşam hakları elinden alınan ve neredeyse son ferdine kadar top yekun öldürülmelerine ramak kala Anavatan Türkiye’nin müdahalesi ile Kıbrıs’ta var oluş mücadelesi kazanılmış ve bu mücadele, 25 yıl önce Kıbrıs Türk’ünün 15. Kasım. 1983 tarihinde kendi devletini kurması ile taçlandırılmıştır..
O coşku ve zafer dolu mutlu günlerden 25 yıl sonra bugünlere gelindiğinde.. Kıbrıs Türk Halkının kanı ve canı pahasına elde etmiş olduğu tüm kazanımlarının ortadan kaldırılabileceği!.. Sırf birileri istiyor diyerek yıllardır yaşanan vatan topraklarının tekrar Rum’lar ile paylaşılabileceği noktasına gelineceğini kim tahmin edebilirdi?..
Hele, hele bugün Rum’lar ile yürütülen kimilerine göre çözüm!..Ama aslında tam tersine çözülmeye giden müzakere sürecinde; Kıbrıs Türk Halkını temsil eden müzakerecinin Cumhurbaşkanı sıfatını taşımasına rağmen, temsil ettiği K.K.T.C’nin tanınması için çaba göstermesini isteyenlere: ‘’ Ben aklımı peynir ekmekle yemedim!..’’ diyebileceği ve ‘’ Böyle bir kararın intihar etmek!..’’ olacağını söylemesi hiç akla gelir mi idi?..
Sanki 25 Yıl önce kendi devletinin kuruluşuna coşku ile tanıklık eden Kıbrıs Türk Halkı ve bu devletin kuruluşuna imza atanlar akıllarını peynir ekmekle yemişlerdi!...
Bugün devletinin tanınmasını intihar etmekle eşdeğer olduğunu ifade ederek!!.Aklımı peynir ekmekle yemedim!!..Diyecek kadar hezeyan içerisinde olan bir zihniyetin çözüme ulaşmak adına Rum’larla yürütmüş olduğu müzakerelerden, Kıbrıs Türk Halkının tüm kazanımlarını koruyan bir sonuç çıkabilir mi?..
Ancak Kıbrıs’ta son bir yıldan beri gerek ada içinde çeşitli kuruluşlarca yapılan ve gerekse AB’nin kendi yaptırmış olduğu kamu oyu yoklamalarında; Rum ve Türk kesimlerinden gelen sonuçlar bu müzakereleri yürütenlere tam bir şok yaşatmıştır!..Özellikle Kıbrıs Türk Halkının % 90 gibi ezici bir çoğunluğu devletine sahip çıkmakta ve K.K.T.C’nin yaşamasını istemektedir.
Bu çarpıcı gerçek ortadayken bunu görmezden gelmek!..Yürütülen müzakerelerde bu tercihi sürekli gündemin dışında tutarak; çözümü kendi teslimiyetçi tercihlerine göre gerçekleştirebileceğini sanmak kadar hayalperestlik olabilir mi?..
Kan ve can bedeli ödeyerek kurmuş olduğu devletinin yaşatılmasını isteyen bir halk..Ama halkının en haklı olduğu bu isteğini görmezden gelen bir devlet başkanı!..
Şimdi bu tespitin üzerine şunu sormak gerekir!..Halkın bu tercihini görmezden gelmek, aklın peynir ekmekle yenmesi değil de nedir?..
Anlaşılan o dur ki!..Yürütülen müzakerelerde Kıbrıs Türk Halkı kendi geleceği ile ilgili olarak nelerin feda edildiğini öğrenemeden bu süreç devam edecektir!..Zaten görüşmeleri yürüten Sn. Talat’ın da kimseye açıklama yapmak gibi bir niyeti yoktur ve bunu da açıkça ifade etmiştir!..
Bu süreç devam ederken aynen 4 yıl önce Annan planı döneminde yaşandığı gibi ‘’ Birleşik Kıbrıs’a ‘’ ulaşabilmek için Kıbrıs Türk halkının değişik kesimlerinden yüzlerce kişi Avrupa fonlarının euroları kullanılarak’’Yenilikçi eğitim ‘’ adı altında ve değişik Avrupa ülkelerinde birleşmenin alt yapısı için hazırlanmaya başlamışlardır!..Bu teslimiyetçi hazırlıklar ve beyin yıkama operasyonları devam ederken, kalemleri satın alınan kimi kiralık köşe yazarları da Rumlarla iç, içe yaşamanın pembe tablolarını yazarak!.. Halka bu teslimiyetin nimetlerinden bahsetmektedirler!..
Dikkat edilecek olursa, yine paranın gücü ile vatanseverliğin gücü karşı karşıyadır!..Bu operasyonlarda en çarpıcı olan icraat; Kıbrıs Türk Halkının Vatanına, Bayrağına ve tüm ulvi değerlerine olan bağlılığını çözebilmek için paranın her kılığa girerek K.K.T.C’nin ortadan kaldırılabilmesi için bolca kullanılmasıdır!..
Onun içindir ki!..25 yıl sonra bugün gelinen bu noktada, Kıbrıs Türk Halkı tüm bu dayatmalara ve teslimiyetlere umutsuzluğa düşmeden karşı koymalıdır..İçerisinde bulunduğu tüm ekonomik zorluklara, mevcut iktidarın partizanca davranışlarına, sergilenen onca ihanete ve verelim kurtulalım zihniyetçiliğine aldırış etmeden, onlar için en vazgeçilmez olanın kurmuş oldukları K.K.T.C devleti ve bu devletin sarmaladığı vatan toprağı olduğu gerçeğini asla unutmamalıdırlar..Kıbrıs Milli Mücadelemizin şanlı tarih sayfaları; vatanseverliğin gücünü kullananların, paranın gücünü kullanan ihanet severleri ezip geçmiş olduğu örnekler ile dopdoludur..
Kıbrıs Türk Halkı bu müzakereler sonucunda bir kez daha ona sorulmadan, görüşü alınmadan ve sadece Rumların tercihi esas alınarak ortaya çıkan bir teslim modeli ile karşı karşıya kalacak ve kendisinden bunu kabul etmesi ve K.K.T.C’den vazgeçmesi istenecektir!..
Bu defa sadece Rum’un kabul edebileceği bir çözüm modelinin referandumu için yeniden sandık başına gidecek olan Kıbrıs Türk Halkı; 25 yıl önce Saray önü meydanında ki o coşku dolu günü hatırlamalı, bu gün varlığını borçlu olduğu K.K.T.C’yi kuran nesle ve Devletinin kuruluşuna imza atan devlet büyüklerine olan borçlarını yerine getirerek vatan bellenen ata yadigarı bu topraklarda ki egemenliklerinden ve özgürlüklerinden asla vazgeçmemelidirler..
K.K.T.C’nin varlığı dışında her türlü çözüm modeline ‘’ Hayır ‘’ diyen bir sandık sonucu, çözüm diye dayatılan ‘’ Birleşik Kıbrıs’’ için çaba sarf eden müzakereci zihniyete!..Bu zihniyeti temsil eden tüm politikacılara!..Özel danışmanlara!..Rum işbirlikçilerine ve Rum’lara verilecek en anlamlı cevap olacaktır..
Bu cevap aynı zamanda K.K.T.C devletini görmezden gelebilme cüretini gösterebilen ve aklını peynir ekmekle yiyen herkese ders olacaktır!..
Bedeli Şehitlerimizin canı ve kanı ile ödenen K.K.T.C’nin 25’inci kuruluş yıl dönümü ‘’ Gümüş Yıl ‘’ kutlu olsun..
Ne Mutlu Kıbrıs Türk Halkına..NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE..
Atilla ÇİLİNGİR.