34 Yılın Ardından "Kıbrıs Yavru Vatan"

Katılım
22 Ağu 2008
Mesajlar
204
Tepkime puanı
1
Puanları
0
34 Yılın Ardından
‘’ Kıbrıs Yavru Vatan.. ‘’

‘’ Bu yazımı, Yüce Türk Ulusunun birlik ve beraberliği ve vatan topraklarımızın bölünmez bütünlüğü uğruna hayatlarını seve, seve feda eden ‘’ Şehitlerimize ‘’ ithaf ediyorum..’’

‘’ Onlara öldü demeyiniz. ‘’ Şehitler ‘’ ölümsüzdürler..Onlar ‘’ Vatan ‘’ topraklarının asıl sahibidirler..’’
Bu yazımı kaleme almaya başladığımda vatanımızın bölünmez bütünlüğü uğruna yemin etmiş olan ve yıllardır terör belası ile uğraşan ülkemin korkusuz yiğitleri hudutlarımızda görev yaparken, P.K.K terör örgütünün kahpece saldırısına maruz kalmış ve elleri kınalı ana kuzuları ‘’ Mehmetçiklerimiz ‘’ Şehitlik ‘’ mertebesine ulaşmışlardı..Ancak yıllarını Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerinde geçirmiş bir ( E ) subay olarak hiç şüphem yoktur ki ülkemin son 25 yılında yaşadığı bu terör belasının mutlaka beli kırılacak ve yılanın başı ezilecektir..Şehitlerimizin Ay Yıldızlı Bayraklara sarılı olan o aziz bedenlerini son yolculuklarına uğurlarken, bir an 34 yıl önce Kıbrıs Milli Davamız uğruna Yavru Vatan Topraklarına emanet ettiğim ‘’Şehitlerim ‘’ geldi gözümün önüne.. Onlar ne yüce varlıklardı Yarabbim..O cehennemi ateşin üzerine ne büyük bir tevekkülle gitmiştik..Rum’un yağdırdığı mermi yağmuru Kahraman Türk Askerini hiçbir şekilde ıslatamamıştı!..
İşte bu yazımı bu duygu yoğunluğu ile yazıyorum..Bu yazımda hayatımın son 34 yılını adadığım Kıbrıs Milli Davamızda genç bir Türk insanı olarak ilk yaşadıklarımı anlatarak bu günler ile kıyaslayacağım!..
Bu yazımda, Yüce Türk Ulusunun ayrılmaz bir parçası olan Mücahit Kıbrıs Türk Halkının ada da ki var oluş mücadelesini neden terk etmediğini ve Vatan topraklarını neden Rum’a teslim etmeyeceğini anlatacağım!..
Bu yazımda, Kıbrıs Milli Davamızın 2002 yılından bu güne kadar geçen son 6 yılında ‘’verelim- kurtulalım’’ zihniyeti ile nereden nereye getirildiğine dikkat çekmeye çalışacağım!..
Ve son olarak bu yazımda Kıbrıs’ta 50 yıldır yaşanan tüm sorunların çözüm ilacı diye sunulan Hristofyas – Talat ikilisinin başlatmış oldukları müzakereler sürecinde bugüne kadar yapmış oldukları ve bundan sonra yapacakları görüşmeler sonucunda asla bir sonuca ulaşamayacaklarının nedenlerini anlatacağım!..
Yukarıda sıraladığım tüm konu başlıklarını bir tek yazı ile anlatmak mümkün müdür?..Tabii ki hayır!..Ama sıraladığım bu çarpıcı hususları en can alıcı noktaları ile hatırlatarak herkesi bir kez daha düşünmeye davet etmek, Gönderine Vatan Bayrağını çektiğimiz o topraklara ve ‘’ Şehitlerimize ‘’ olan boynumun borcudur diye düşünüyorum..
‘’ Tarih 19.Temmuz.1974.. 26 yaşında genç bir üsteğmen.. Görev yeri Kıbrıs adası.. görevi ise emir komutasında ki bölüğü ile birlikte Kıbrıs Türkünü top yekun ölümden kurtarmak ve Komutanlarının vereceği her görevi canı pahasına da olsa yerine getirmek..
Çelik başlığım, üniformam, savaş teçhizatım, botlarım, silahlarım ve bedenim; işte ben!..
Tüm bedenimi sarmalayan, ruhumun derinliklerine kadar işleyen duygu karmaşası.. Beynim şu üç şeye kilitlenmişti: savaş, yaşamak ve ölmek..
Oh, ne güzeldi hayat!.. 26 yaşında bir Türk Genci.. Ama Vatan görevi her şeyden daha önemli ve daha güzel ve benim gibi on binlerce genç cesur yürek hepside bu konuda tek yürek..
Gün batımına 2-3 saat kalmıştı ertesi sabah Kıbrıs semalarında olacaktık..Zaman sanki kum saati şekline bürünmüş, kalan ömrümüzün hesabını yapıyordu!..Güneş kızıl bir tepsi gibi yavaş, yavaş Akdeniz’in o koyu lacivert sularına doğru gömülürken etrafına kıvılcımlar saçıyordu. Kor ateşin suyla buluşmasındaki ateş parçacıkları gibi..Yarın şafak vakti yepyeni bir yaşamın içerisinde olacağımızı düşünüp hemen bir niyet tuttum:
‘’ Allah’ım bu yaşamı bizim için kolaylaştır. Kolaylaştır ki sevdiklerimize sevenlerimize tekrar kavuşalım’’
Ufuk hattı o güzelim güneşi yutuvermişti!..Bir an bu hattın hemen gerisinde ağzından alevler fışkıran bir canavar bizi bekliyor gibi geldi..Savaş denen bu canavar işte orada ufuk hattının hemen gerisindeydi. Hayır, hayır korkmuyorduk ondan.Bizlerin asıl korkusu, görevlerimizi yapamadan kör bir kurşunla yenilmekti o canavara!..
Bulunduğumuz bölgede açık olan bir tek yer vardı!.. O da tek göz odalı bir postane. Vatanperver, kahraman, gözü pek bir PTT görevlisi görevinin başındaydı..Bir tek telgraf cihazı, tek bir masası ve tek başına hizmet veren posta memuruna yaklaşarak bir telgraf çekmek istediğimi söylemiş ve şunları yazmıştım son kez satırlara..
‘’ Yarın sabah Kıbrıs’a hareket ediyoruz..
Allah’a emanet olun..
Bizim için dua edin..
Atilla…..’’
Bu son veda idi son yazılan cümlecikle..
Günün ilk ışıkları Akdeniz’in o güzel yüzünü henüz aydınlatmıştı..Tabiat ana büyük bir suskunluk yaşıyor,yaz aylarının o cehennemi sıcağı bölgeye iyice sinmiş nefes alımını dahi zorlaştırıyordu..Yaşam az sonra büyük bir olay ile karşılaşmayı beklercesine tetikteydi sanki!..Aniden bu büyülü ortamı, ölüme benzeyen sessizliği, transistörlü bir radyonun sesi bozuverdi!..Takvimlerdeki zaman 1974 yılının 20 Temmuz’unu, saatler ise sabahın 05.00’ini gösterirken dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, tüm uluslara yeni bir özgürlük savaşının başladığı haberini veriyordu..Hem de Yeşil Ada’da, Aşk Adası’nda, Kıbrıs’ta!..
Kim bilebilirdi Girne’ye 10 km. mesafede adı Pladini olan küçücük bir kumsalın günün ilk ışıkları ile birlikte parıldayan süngülerle dolacağını?..Rum’ların bacaklarını titreten, yüreklerine korku saçan Mehmetçik ile karşı karşıya geleceğini?..Ahenkli bir melodiyi oluşturan o zarif dalgalarla oynaşan çakıl taşlarının, deniz kabuklarının, kararlı adımların ağırlığı ile bu kıyıda kaybolacağını?..Çevresindeki bitki örtüsünün, makilerin ve çalıların arasından fışkırmış mor çiçeklerin inanılmaz gözlerle izledikleri o yağız çehreli, etraflarına kısılmış ama kararlı gözler ile bakan ve gittikçe çoğalan Anadolu’nun o yiğit insanlarını göreceğini?..Koca, koca gemiler, bunların üzerinden geçen uçaklar ve dayanılmaz bir gürültü!

Gerçek O Ki;
Savaş Başlamıştı!....’’
Yukarıda ki paragrafta çok kısa bir şekilde yaşadığım olayları anlatmaya çalıştığım Kıbrıs Barış Harekatı ile tarihimize şan ve şereflerle dolu bir dönem daha ilave edilmiş.. Ay Yıldızlı Bayrağımız Göndere çekilmişti..Türk Askeri ve Mücahit Kıbrıs Türk’ü kanı ve canı pahasına ata yadigarı toprakları yeniden Vatan yapmanın gururunu yaşıyordu..Kıbrıs Türk Halkı onca yıldır çektiği Rum mezaliminden kurtarılmış hayatta kalabilmenin ve özgür olmanın mutluluğunu paylaşıyordu..
İşte ben Kıbrıs Milli Davamızla böyle tanıştım..Ve o topraklara çekilen ‘’ Bayrağımızın ‘’ bana vermiş olduğu onuru hayatımın en önemli armağanı olarak sakladım ve hala da saklıyorum..
1974 sonrası zaman bir su gibi aktı gitti..Kıbrıs Türk Halkı elde ettiği kazanımlarını kendi devletinin ilanı ile taçlandırdı..
Her Türk evladı gibi ben de gururlandım..O devletin bir zerresine dahi katkı koymamın onurunu yaşadım..Yıllar, yılları kovaladı.. 1974 yılında halledilen bu bitmeyen dava bir türlü siyasi başarı ile taçlandırılamadı!..Dünya devlerinin bu stratejik ada üzerindeki bitmez tükenmez emellerine karşı konulamadı!..
Aslında Türkiye ne dedi ise Kıbrıs Türk Halkı onu yaptı..Ve en sonunda 40 yıllık dik duruşumuz Kıbrıs’taki haklarımızı Milletimizin kabul ettiği kırmızı çizgiler ile savunmamız statüko denerek vasıflandırıldı ve gün geldi davanın lideri Sayın Denktaş bile devre dışı kaldı!..Kimilerine göre değişimin zamanı gelmiş ve biz yenilikçiyiz diyenler iktidara getirilmişti!..
Artık uğruna Şehitler verdiğimiz Kıbrıs avucumuzun içerisinden kayarak gitmekte, AB macerası uğruna birileri Kıbrıs’taki tüm kazanımlarımızı elimizden çeke,çeke almak için her türlü oyunu oynamaktaydı!..Halk şaşkın ve bıkkındı!.. onlara verilen hiçbir söz yerine getirilmemişti.. Annan Planın da kendilerine oynanan oyunun geç de olsa farkına varmışlardı!..İktidar partisine verilen oylar ile Annan planına verilen oyların oranı tersine dönmüş, bir de yaşanan ekonomik kriz CTP- ÖRP iktidarının aldığı oyları tamamen silip götürmüştü!..
K.K.T.C’de yaşayan Kıbrıs Türk Halkı kendisine vaat edilenlerin hiç birisini yerine getiremeyen bir yönetim ile yönetilirken, bir de Rum’lar ile yeniden başlatılan müzakerelerin sonucuna katlanmak zorunluluğu ile karşı karşıya kalacaktı!..Bu halk ki Rum’lar yüzünden adada ki var oluş mücadelesinde binlerce evladını feda etmiş, defalarca göçlere maruz kalmış, yüzlerce köyü yine Rum’lar tarafından yakılıp yıkılmış;canlı ,canlı toplu mezarlara gömülmüş ama yine pes etmemiş, Rum’un karşısında diz çökmemişti.. Çünkü onlar birilerinin uydurduğu kimlikle ‘’ Kıbrıslılar’’ değil..Türk oğlu Türk Olmanın gururunu taşıyan Milletimizin ayrılmaz bir parçasıydılar..Asırlar boyunca atalarından emanet aldıkları örf ve adetlerini yaşatmışlar, yeri geldiğinde İngiliz sömürgeciliğine kafa tutup, yeri geldiğinde de Rum’a teslim olmamak adına özgürlük ve egemenlik uğruna seve,seve ölüme gitmişlerdi..Çünkü onların damarlarında asil Türk Ulusunun kanı dolaşıyordu.Siyasilerin tercihleri ne olursa olsun!.. Bu gün de Kıbrıs Türk Halkının duruşunda değişen bir şey yoktur.. Vatan topraklarını Rum’a asla terk etmeyeceklerdir. Eğer gerekirse adada ki var oluş mücadelesini yeniden vereceklerdir..Ve ne yazık ki 34 yıl sonra Kıbrıs’ta geldiğimiz nokta budur!..
Ya günümüzde yeniden başlatılan müzakereler çerçevesinde ortada duran gerçekler nedir?..
Rum tarafının lideri Hristofyas:’’ Kıbrıs Cumhuriyetinden vazgeçilemez’’, ‘’ Türk Askeri işgale son vererek adayı terk etmelidir ‘’ beyanlarını yinelerken, Rum Dış işleri bakanı Kiprianu ‘’ Ulusal tezlerimizden bir adım geri atılamaz’’ diye buyuruyor!..Rum Meclis başkanı Karoyan ise,’’ Türkiye’nin garantörlüğünden bahsedilemez ‘’ diyerek kestirip atıyordu!..
Ya K.K.T.C Cumhurbaşkanı Sayın Talat bu müzakerelerde öncelikli olarak neyi dile getiriyordu!..’’Birleşik Kıbrıs hedefimizdir!..Tek devlet, tek kimlik ve tek egemenlik anlaşabileceğimiz ortak paydadır!..’’ Bu nokta da kendisini eleştirenlere cevaben de, Sn. Talat Cumhurbaşkanlığı görevini devr aldıktan sonra kendisini seçenlere ‘’ Kıbrıs meselesini halletme’’ sözünü verdiğini hatırlatmaktadır..
Bende buradan Sayın Talat’a şunu hatırlatmak isterim: Kıbrıs Türk Halkı sizi Cumhurbaşkanı seçmiştir ama kendisini devletsiz bırakma ve egemenlikten vazgeçme yetkisini size vermemiştir!..Ettiğiniz yeminin içerisinde verilmiş böyle bir sözde yoktur!..Onun için edilen yemine sadakat sizin vicdanınıza emanet edilmiş bir borçtur..
Ve son sözü söyleyecek olan Türk Milleti ve onun ayrılmaz bir parçası olan Kıbrıs Türk Halkı ise görüşmecilere bir kez daha şunları hatırlatıyordu:
-Kıbrıs Türk Halkının Rum’a yamanması kabul edilemez..
-Türkiye’nin garantörlük hakkından ödün verilemez
-Türk Askerinin adayı terk etmesi söz konusu bile olamaz
-Göndere çekilen Ay Yıldızlı Bayrak asla oradan indirilemez..

Çok önemli madde başlarını sıraladığım yukarıdaki gerçekler ortada iken bu görüşmelerden bir sonuç alınabilir mi?..Kıbrıs Türk Halkının K.K.T.C’ne olan bağlılığı gün geçtikce artarken mevcut iktidarın bunu göz ardı etmesi kabul edilebilir mi? Halkının isteğine kulak asmayan böyle bir iktidar görevde kalabilir mi?..
Kıbrıs Türk Halkının adadaki var oluşunun pazarlık masasına yatırıldığı bu kritik dönemde muhalefette bulunan tüm partilere ve özellikle devletin yaşatılmasını savunan tüm sivil toplum kuruluşlarına ama özellikle bu topraklar benim vatanım diyen her Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Vatandaşına büyük görevler düşmektedir..
Bu görevlerin en önemlisi, 25 yıldır yaşayan K.K.T.C’ne sahip çıkılarak Rum’a yamanmanın yeni adı olan‘’Federal Birleşik Kıbrıs Cumhuriyetine ‘’ karşı çıkmak ve gönderde ki Ay Yıldızlı Bayrağı indirmeye yeltenenlere gerekli dersi vermektir!..

Atilla ÇİLİNGİR.
 
Son düzenleme:
Üst