AB Manevraları . . .

Seyyan Uzunoğlu

Onursal Üye
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
194
Tepkime puanı
0
Puanları
0
AB MANEVRALARI . . .

Değerli okurlarım. Hemen hemen, her kesimin, herkesin Avrupa Birliği diye feryat figan ettikleri ve, ne hikmetse şikar bir şey zannettikleri bu Avrupa Birliği’nin bazı manevralarını burada sayarak; bu Avrupa Birliği dedikleri sahtekar, çifte standartlı, kendini beğenmiş Hıristiyan kulübünün gerçek yüzünü ortaya çıkarmak istemiyle başladım bu yazıya...

Evvela baştan; Avrupa Birliği dedikleri bu topluluk; aslında ve orijinalde Hitler’in kurmuş olduğu ve sadece belirli bir ‘çekirdek kesim’ için var olan... Üyelerinin ‘aidatlarıyla’ diyelim yaşam sürdürebilen, sömürücü, asalak bir idarenin ta kendisidir bence. Verdiği hiç bir sözünde durmayan, adı büyük, içi kovuk... Kendi üyelerinin dertlerine bile deva olmaktan aciz.. Yardım isteyen üyelerine “Git falanını sat – Yunanistan’a “Adalarını sat...” demişti - kendi başının çaresine bak” demekten de utanmayan... Çekirdek kesimi beslemek için, sürekli sömürecek yeni yeni ülkeler – aslında kurbanlar - arayan bağnaz, bağnaz olduğu kadar da ırkçı ve aynı zamanda faşist bir Hıristiyan idare işte. Irkçı, çünkü haklı olarak Hıristiyan kulübü diye adlandırdığımız, ve, aslında, Hitler’den sonra, birkaç para babasının tekrardan ‘icadı’ bu ‘yönetime üye yapılmış bir Müslüman ülke olmuş mu şimdiye kadar? Veya, üyesi Yunanistan’da yaşam savaşı vermekte olan, dışlanmış, horlanmış... Sokakta kendi ana lisanını konuşmaktan ve Türküm demekten korkan/korkutulmuş... Camileri yakılmış, yıkılmış veya kapısına kilit asılmış; dini vecibelerini bile yerine getirmekten önlenmiş Müslüman Batı Trakya Türklerinin şikayetlerini kaale almış mı şimdiye kadar? Kapatılmış okulların açılması için kılını kıpırdatmış mı, bu, AB dediğimiz? Şikayet edenleri de, bugün değil, yarın gel martavalları ile mahkemelerde yıllarca süründürmekte. Yunanistan’ın, henüz 16 yaşındaki Türk çocuklarını mecburi askerliğe (!) almasına karşı mı çıkmış bu hipokrit yoksa? Etnik toplumların hakları fetvası vermekte iken; bir çok üye ülkelerinde, etnik toplumların ana dillerini yasaklanmakta ve, dış evliliklerini kısıtlanmakta; Müslümanları kışkırtıcı tavırlara girilmekte. O zaman bunlara Hıristiyan Kulübü demekte haksız mıyız?

Üye yapmayacağını bile bile, hiç bir ülkeye dayatmadığı, ancak Türkiye’ye yıllardır dayatmakta olduğu şartlar, normlar ve koparmakta olduğu tavizlerle, zaten alacağını almış, neredeyse her iki ayağını da Türk topraklarına yerleştirmiş, son darbeyi vurabilmek için perende almakta iken de, sizi istemiyoruz ama – topraklarınızı istiyoruz - , müzakerelere devam edelim diyor utanmadan! SEVR’e yanaştıkları hayalleriyle...

Gümrük Birliği dediler/dedik; Gümrük birliğine girdik. Girdik girmesine de, bu birliğe bizi kara kaşımız kara gözümüz sevabına almadıkları da ortada! Dış ticaret politikamız bile Brüksel tarafından belirlenmekte! Adamlar mallarını bizim ülkemize gümrüksüz sokmakta iken; biz o ülkelere gümrüksüz tek bir cisim sokamıyoruz işte! Neden, çünkü Batı hayranlığından, burnumuzdan ötesini göremiyoruz da ondan! AB kasıtlı olarak Türk taşımacılığına darbe vurmakta, kota uygulamakta ve tabii Türkiye sanayisini olumsuz etkilemekte. Hal bu iken; şimdi de bu soysuzların, bu sahtekarların kulübüne üye olmakla, ki bu, olmayacak bir dua zaten; ama farz et ki gazara olduk diyelim;

* * * * *

Evet değerli okurlarım. AB’ne üyelik, aslında bir hayal bile değil. Çünkü AB’ye ille de üye olmak isteyenler; zaten yakın geçmişte, AB’yi bir Hıristiyan Kulübü olarak görüp, ona üye olmak istemediklerini kati surette söyleyenlerdir. Hal bu iken, o zaman diklenmek, gurur yapmak ‘kedinin ciğere yetişememesi’ meselesimiydi? Ve, şimdi ise, ‘yenemediğin düşmana katıl’ meselesiyle; bilmemiz istenmeyen başka başka nedenler; ve üstelik, olmazsa olmaz değerlerimiz yanında, dinimiz de dahil, her şeyimizle bu dün beğenmediğimiz kuruluşa teslim olmak; sömürgesi olmayı kabullenmek meselesi mi? Ve de, ne pahasına? Tek dişini bile açlığından kendisi yutmuş bu canavara (Gümrük Birliği’nde olduğu gibi) bedava bir VİRTİN, bir PAZAR MEYDANI ve hazır MÜŞTERİ olmak için mi? Onu zenginleştirirken, bizim iflas etmemiz için mi? Bizi, topraklarımızı ve yeraltı zenginliklerimizi, kansız belasız, hatta çabasız, elde etmek isteyen, ancak bugün can çekişmekte olan bu soysuzların derdine deva olmak, canlanıp da bizi yutmaları için, can suyu (kan) vermek, hortlatmak için mi? Bu hangi akla kulluk eder ve kime yarar? Çünkü bu, öyle Çanakkale’de yaralı bir düşman askerini merhametle kucaklayıp da kendi mevzisine taşıma meselesi değildir. Bu, resmen düşmana, savaşmadan, şerefsizce teslim olma meselesidir! Bu, bize koşarak yetişemeyen, ancak tepindiği yerden ağzını açmış; anka kuşu misali tavizlerle vb beslediğimiz; bizi çiğneyip yutmayı bekleyen bir canavarın bile bile ağzına girmektir! Bu, üyelik, paylaşma, katılma, dayanışma meselesi değil; bu resmen bu canavara YEM olmak meselesidir! Ve bu, zaten sadece bir değil; her iki ayakları da, ve, Türk Milleti’nin ensesinden kazandıkları paraları da Avrupa’da olup; Türkiye’yi bir vatan değil; sadece bir çiftlik; verimli bir arazi, bir para fabrikası, ve, insanımı da ucuz ırgat olarak gören beş on ‘bezirganı’ daha da zenginleştirmekten; semizleştirmekten başka da bir işe yaramaz!

AB’ın güya üyesi olmakla, Gümrük Birliği ile düşürüldüğümüz tuzak ve her yıl daha da artmakta olan zararın, on, hatta yüz katını yaşayacağımız da bir yana; o zamana, yani onların keyfi gelene kadar, ki, bu keyif de gelecek değil; çünkü ortada sadece taviz koparabilmek için verilen ve havada uçuşup kaybolan sözler var; hakaretler de cabası! Ve, bu gidişle, bizim elimizde ne pazarlık edecek, ne satacak bir şeyimiz; ne de yolunacak bir kanadımız kalacak! Onlara sadece ve sadece ırgat, işçi hatta köle olup asimile edileceğiz! Zaten hedefleri de o! Türk’ü Avrupa’dan, Orta Asya’dan; hatta dünya yüzünden söküp atmak! Bunu da yazınız bir kenara. Bari Gümrük Birliği’ni göz önünde tutup; sütten yandık, bu yoğurda üflemeliyiz diyemiyor muyuz biz? Bu adamlar sahtekar! Bu adamlar yalancı! Bu adamlar dolandırıcı! Bunlar geçmişte de, şimdi de SOYKIRIMICI! Bunlar yolacak kaz aramakta! Ancak bizi, gökte ararken yerde bulmuşlar belli! Çünkü bizi, değil üye, veya ‘çakma’ üye yapmak; bize bir müzakere tarihi vermek için bile bizi yolmakta; hem de adam akıllı yolmaktalar... Ve üstelik, yalan sözler verip, hiç birini de yerine getirmeden yolmaya da devam etmekteler!.


(Devam edecek)

 

Seyyan Uzunoğlu

Onursal Üye
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
194
Tepkime puanı
0
Puanları
0
AB MANEVRALARI . . .

Evet değerli okurlarım. AB bizi, zayıf ve aciz dış politikamızdan cesaretlenerek yoluyor.. Doğru dürüst savunma yapmadığımızdan hız alarak yoluyor. İftiralarına suskun durmamızdan yoluyor. Yalan vaatlerle yoluyor; iftirayla yoluyor... Bugünün devre başkanlarının verdiği sözü, bir sonra gelen devre başkanı bozarak yoluyor. Bize işlemediğimiz suçları kabul ettirmek için şantajla yoluyor... Kurnaz, maksatlı ve lastikli kelimelerle yoluyor. Kısacası giden yoluyor, gelen yoluyor... Ama biz hala “şuna buna rağmen AB yoluna devam edeceğiz” diyerek; bir adım önde ve her ne pahasına olursa olsun, AB’ye ille de üye olma sevdamızla, elimizi zayıflatıyoruz. Aleyhimize alınmakta olan kararlara vurdumduymazlığımız, ve umursuzluğumuzla AB’yi de Rum-Yunan’ı da, her seferinde biraz daha arsızlaştırıyor, biraz daha hırslandırıyoruz. Yok denecek kadar az, aciz ve ‘gönülsüz’ savunmamızla cesaretlenen AP; gerek Türkiye, gerekse KKTC üzerindeki baskıları ve dayatmaları giderek artırıyor, daha bir vurguyla, daha bir hiddet ve üstelik korkusuzca yapıyor.

Adadaki gerçek istilacının Yunanistan olduğunu bildiği halde; Doruk Antlaşmalarının kendisine tanıdığı Garantörlük haklarıyla, soydaşlarının soykırımını önlemek ve adaya barış getirmek için müdahalede bulunmuş Türkiye’yi, istilacılıkla suçlamaya devam ediyor; biz susuyoruz... Papandreu’nun bizi, kendi ülkemizde istilacılıkla suçlamasını sineye çektiğimiz, hiç bir tepki göstermediğimiz, sustuğumuz gibi.. AP de son aldığı kararla; adada on binlerce (istilacı) Yunan askerlerini vb görmezlikten gelerek; Türkiye’ye askerini adadan hemen çekmesini emrediyor. Güney Yönetimi’nin, dünyanın dört bir köşesinden taşıdığı ve apar topar vatandaş da yaptığı, ev, toprak ve arazi de verdiği nüfusa göz yumarken, Türkiye’den gelen kardeşlerimizin adadan kovulmasını istiyor... Rum malları (!) üzerinde inşaat yapılmasının hemen durdurulmasını emrediyor! Biz susuyoruz...

Orijinal AB kulübün çekirdeklerinin başta gelen devleti Almanya’nın Başbakanı Merkel Türkiye’ye, sizi üye almamız olanaksız diyor. Ve, anlaşmaların kasıtlı olarak Rumlar tarafından sabote edildiğini, yaşayabilir bir çözüme ulaşılmasını çeşit vesile ile engellediğini; (ki, Rum Yönetimi bunu defalarca ifşa etmiştir) bu gerçeği Merkel de bildiği halde: “Rum tarafı bir anlaşma için her çabayı gösteriyor, ancak Türk tarafı buna yanaşmıyor” diyerek bizi suçluyor, Rum’a destek çıkıyor, Rum’a yalakalık yaparak, AB’nin, Kıbrıs Adası’nın çevresindeki petrol çıkarlarına/payına hizmet ediyor/koruyor ve Türkiye’yi dışlamak için elinden geleni ardına koymuyor!

Sarkozi de, “AB yüzünüze söyleYEmiyor (çünkü daha alacakları var, ve, çeşmenin kapanmasından korkuyor) ama sizi istemediğini arkanızdan söylüyor” diyen Sarkozi, sadece, Asya’ya da kolayca ulaşabilmemiz için ‘köprü’ olunuz; (yani hem veriniz) hem de Doğu Batı arasında çöpçatanlık (!) yapınız diyor... Çalacağı minareye kılıf hazırlamakta olan AB, kendi yasalarına da aykırı olmasına rağmen apar topar himayesine aldığı Güney Yönetimi’nin üyeliği ile Türkiye’yi kıskaca sokuyor! Ve, ‘AB’ye üyelik istiyorsan, evvela baştan üyemi tanımalısın, ona limanlarını açmalısın!’ vb dayatmalar yapıyor! Ancak biz o’na (AB’ye), Kıbrıs konusunu önüme getirmeyeceğinize söz verdiğini hatırlatma cüretini bile gösteremiyoruz! Verdiği sözlerde durması ısrarı yapamıyoruz! Biz tepki göstermez, suskun dururuz da, onlar istemez mi? Biz AB’ye sevdalanırız da, onlar yüz görümlüğü dayatmaz mı? Biz veririz de onlar almaz mı? Bizim müdafaamız yoksa, dik duramaz, sürekli başımızı eğersek, onlar suçlamaz mı?

Evet değerli okurlarım. Zayıf veya ‘olmayan’ diyelim, müdafaamız da bir yana; Sn. Erdoğan, Güney Rum Kesimi’nde Merkel’in alçakça yapmış olduğu beyanlara darılmış! Darılmış darılmasına da, darılırken de halkın unutmuş olmasını ümit ederek mi, yoksa gazara mı ne, Annan Planı Referandumu öncesi Rum tarafının Referandum’u erteleme önerisi üzerine Annan’ın Sn. Erdoğan’a bu hususta fikrini sormasıyla, Sn. Erdoğan’ın buna cevaben, Davos’ta vermiş olduğu sözün arkasında olduğu taahhüdü; yani Güney’den de ‘Evet’ çıkması halinde, Türk Askeri’nin adadan çıkarılacağına onay verdiği de ortaya çıkmıştı! Ve, burada da, Rum’un arsızlığına dua edelim, yoksa şimdiye OSMOSİS de, ENOSİS de almış başını gidiyor olacak ve sıra MEGALİ İDEA’ya gelecekti...

Merkel’in, Türkiye’nin AB’ye üye yapılmasına karşı çıkmasının en büyük nedenlerinden biri de, Karpaz bölgesi ile İskenderun Körfezi arasındaki doğal gaz ve petrol yataklarıdır! Rum’un da Karpaz’da kanton dayatması, ve zaten okuldur, onlarca öğretmendir, çalışanları ve aileleridir... Kilisedir, Papazlardır... Efendim, Manastırdır, keşişlerdir vb derken orada rahatlıkla kolonileşmeye başlamış olması da çalma niyetinde olduğu minareye, kılıf hazırlama meselesinden başka da değildir. Ve tabii, bütün bunlar da AB sahtekarının kendi çıkarları için, onayı ve yardımları ile! Ama biz, barışçı! Biz, uyumlu, ılımlı! Efendim biz, ne ise, ben söylemeyeyim...

Güney komşu, bir yandan ordusunu füzeler, en modern silahlar ve tanklarla donatmakta iken; - ki, burası bir ada, tanklar denize giremeyeceğine göre, bu hazırlık Kıbrıs Türkü’ne karşı bir hazırlık değilse nedir? – hal böyle ve Güney de TEKRAR saldırıya, istilaya hazırlanmakta iken; biz, ılımlı, uslu çocuk ve barışçı olmaya devam ededuralım... Hedeflenen, Kıbrıs Cumhuriyeti Federasyonu safsatasıyla KKTC’nin tasfiyesi ve haliyle de Türkiye ve Türk Askeri’nin önce Kıbrıs Adası’ndan sonra da Akdeniz’den çıkarılarak, Kıbrıs Türkü’nün de cellatlarına teslimi ile asimilasyonudur! Meselenin tatlılıkla halledilmiş olacağı ve, böylelikle, Kıbrıs Adası’nın da, Akdeniz’in de Türklerden temizleneceğidir...

AB, bir yandan üyeliktir, çakmalıktır diye diye AKP’yi oyalamakta iken; diğer yandan da işte yukarıdaki hesapları yapmakla meşgul. Büyük Ortadoğu Projesi ile planlanmakta olanlar da, Türkiye’nin Güney Doğusu’nu da sağlam kazığa bağlamakla, Türkiye tamamıyla devreden çıkarılmış olacak. O zaman AB vb için SEVR’e ulaşmak, bir adım değil, an meselesi olur... Tanrı o günü göstermesin, ancak AB’nin de, ustası ABD ve, inanınız ki başkalarının da hesabı bu!

Diğer yandan Yunanistan, güya Türkiye’den Yunanistan’a kaçak göçmenler meselesini bahane ederek, Türkiye ile arasına 12.5 kilometrelik duvar örüyor! Berlin Duvarı’nı yıkılması için yırtınmış, ön ayak olmuş AB, bu duvara ses çıkaracak mı? Kesinlikle hayır! Hem neden ses çıkarsın ki? AB’nin işine gelir! O’nun da ona göre planları var!

Bu arada, Yunanistan’dan esinlenmiş, suskunluğumuzdan, zafiyetlerimizden cesaretlenmiş olacak ki, Bulgaristan da Türkiye arasına dikenli tellerle 143 kilometrelik bir sınır örme çabasında! O’nun da bahanesi hayvanlar! AB suskun! Ama, bu çifte standartlı AB utanmadan Türkiye’ye; Kıbrıs’ı birleştir! Kıbrıs Türk halkını Rum’a teslim et! (korsan) Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanı; limanlarını aç, Karpaz’ı, Maraş’ı ver; Ve, Kıbrıs Adası’ndan askerini de, Türkiye’den gitmiş halkını da hemen çek! Sözde Ermeni Soykırımı’nı tanı vb dayatmalar yapmakta iken de; hem bizi üye olarak istemediğini söylüyor; hem de “yoksa AB’ye üye olamazsın” şantajı yapıyor! Bu nasıl turşuysa... Ama biz, hala bu sahtekarın önerileriyle; normdur, müktesebattır... Efendim, iyileştirmedir, sıfır sorundur, açılım, saçılımdır.. Dinlerarası Diyalog, Din Özgürlükleri ve Küreselleşmedir, özerkliktir vb diyerek; Türkiye’mi baştan başa haçlamakta, Cami olarak kullanılan veya köhne Kiliseleri baştan yaratma çabasındayız! AB denen bu çıkmaz yolda bir adım önde topallayarak devam ederek, bu olmayacak duaya da hala amin deyip; tüm kapılarımızı, limanlarımızı ve hatta tabularımızı bile sonuna kadar ‘germe’ yoluna giderken, daha doğrusu gitmişken ; güya SIFIR SORUN (!) ancak her fırsatta bize zehir kusmakta olan Yunanistan’ın ve Bulgaristan’ın duvarları da ne iş diye sorgulamıyoruz! Bunların sınırlarla, duvarlarla uğraşması neden; AB neden suskun diye düşünecek, şüphelenecek, sorgulayacak mıyız, Yoksa.....


(Devam edecek)
 

Seyyan Uzunoğlu

Onursal Üye
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
194
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: AB Manevraları . . .

AB MANEVRALARI . . .

Evet değerli okurlarım. Yunanistan da, Bulgaristan da Türkiye arasına duvarlar, dikenli teller örmekte! İkisinin de hazır mazeretleri de var dediklerine göre, de; bu duvarlar ve teller, gerçekten Yunanistan ve Bulgaristan’ın, Türkiye arasına mı örülüyor? Yoksa burada bizden alacağının neredeyse tümünü de almış... Dinlerarası Diyalogunu da, Din Özgürlüğünü vb kabul ettirip uygulamaya da koydurmuş... Kilise açılımları, Ruhban Okulu vb meseleleri yanı sıra; Başpapazı aklınca ekümen de yapmış ve, başka başka ince işler yanında, İstanbul’u da neredeyse Konstantinopolis’e çevirmiş... Türkiye’yi baştan başa Haçlandırma yoluna girmiş... Ve, ‘kalenin’ içerisine yerleştirilmiş elemanları ve işbirlikçilerinin de yardım ve yataklıklarıyla; her iki ayağı da Türkiye’de olup; sinsi ve kalleş planlarını rahatça ve serbestçe uygulamakta olan Avrupa ve ‘ustası’ ABD’nin kafalarında; ‘artık işi fiiliyata döndürelim’ meselesi mi yatmakta? Ve, bu duvarlar, aslında, Yunanistan’la Bulgaristan’ın, Türkiye ile aralarına değil de; Türkiye ile Avrupa arasına mı çekilmekte? Türkiye, daha şimdiden hem içten hem dıştan ablukaya mı alınmakta? Ne? Çünkü haritaya bakınca; ortaya çıkan fotoğraf hiç de iç açıcı değil... Ve, bu fotoğraftan çıkan hikaye de, mutlu sonu olacak bir hikaye asla değil! Ve bunlar, ne felaket tellallığı ne de farazilerdir. Bütün bunlar, kalleş AB’nin Akdeniz’deki emelleri... Genelde uzaktan kumandacı ABD’nin, İsrail vb ile sürdürmekte olduğu Büyük Ortadoğu Projesi meselesi... Dünyayı, içindeki her şeyi ve halklarıyla yönetme sevdası... Ve, her iki arsızın da (ABD, AB), Akdeniz’deki güç paylaşımı yarışmaları ile; hedefledikleri ülkeler, (Irak, şimdi de Kuzey Afrika’daki vb olduğu gibi); ve arada kurban edilecek masum insanların fotoğrafıdır! Bu arada Türkiye’yi bölüp parçalama ve paylaşma emellerinin de yürürlüğe konmuş olması yanında tabii... Ve, bunun da şakası yok! Çünkü, görünen köy, kılavuz istemez!

Bugün Ortadoğu’da; Irak bir yana; hala devam etmekte olan İsrail-Filistin savaşları ve; yakın geçmişte de iki askerinin ‘güya’ kaçırılmasını bahane ederek, İsrail’in Lübnan’a karşı başlatmış olduğu saldırılarıyla; fırsatçı AB’nin bazı üyelerinin de Lübnan’ı sebep göstererek; yeni kardeşleri AB üyesi Güney komşumuz Rum Yönetimi’nin, havasına, toprağına, kıyısına, kenarına yerleştirdiği kuvvetler... Artı, ABD’nin de paylaşmakta olduğu İngiliz üsleri... Türkiye’min Doğu’daki kardeş Azerbaycan sınırı, Rus zırhlı alaylarının yardımlarıyla, Ermenistan’ın; 1992’de, 25 Şubat’ı 26 Şubat’a bağlayan gece Azerbaycan Türklerine uygulamış olduğu baskınlar ve katliamlar sonucu, Karabağ’ı istilasıyla; Azerbaycan’la kara yolumuzun şimdiki resmi; ortaya çıkan ve neticelenmeyi bekleyen senaryo...

Ve değerli okurlarım, bugün Türkiye ve Avrupa arasında dikenli teller ve duvarlar örülmekte iken; AB’nin ille de birleştirmek istediği Kıbrıs ve haliyle Türk Askeri’nin adadan çıkması... Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin sulandırılması; hatta yok edilmesi... Ve, açılmasını dayatmakta olduğu Ermenistan Sınırı, Türkiye’nin Doğuyla bağlanması meselesi değil; tam da aksi, bir yandan Füze Kalkan meselesiyle İran’la Türkiye’yi küsüştürürken, diğer yandan da Azerbaycan’dan da ayırarak, Türkiye’mi hepten yalnızlaştırma meselesidir... Ve, sözde Ermenistan Soykırımı’nı Türkiye’ye kabullendirme dayatması da, soykırımcı Ermenistan’ın Türkiye’ye ‘uzanabilmesi’, ‘yayılabilmesi’ ve, Türkiye’den koparabileceği toprak ve tazminat meselesidir! AB MENEVRALARIDIR! HAÇLI SEFERLERDİR!!! SEVR meselesidir, SEVR!!!!!!!!.

(Devam edecek)
 
Üst