Af Yasası Ne Anlama Gelir ?

Makbule ÖTÜKEN

Onursal Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
532
Tepkime puanı
0
Puanları
0
AF YASASI NE ANLAMA GELİR ?

Muhaceret Af Yasası ile Sosyal Sigorta affı, 9 Aralık 2011 saat 12.00 itibarıyla yürürlüğe girdi. Af Yasanın iki amacı var; biri muhaceret affı yani vatandaş olmayanların kontrol altına alınması için ücretsiz bu kişilerin Ülkeyi terk etmesini sağlamak, diğer amacı ülkedeki kayıt dışı çalışan kaçak işçileri denetim altına almak ve kaçak yaşama son vermek. Aftan yararlanma süresi ise 60gün.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sn. Şerife Ünverdi’nin açıklamasına göre; Muhaceret Affı ile Sosyal Sigorta Affı; ülkede kaçak duruma düşmüş yabancılar için büyük fırsat. Söz konusu durumdaki kişiler bu fırsatı asla kaçırmamalı. Zira Ülkede kaçak yaşayıp, kaçak çalışanlara; Hükümetin tanıdığı bu son fırsat. Yeni dönemde kayıt dışılıkla ilgili etkin önlemler alınacak.

Çalışma Bakanı, “affın ülkeye sosyal ve ekonomik katkıları olan kimi çalışanların çeşitli nedenlerle mağdur olduklarını ve cezalı duruma düştüklerini amacın bu kişilerin yasadışı durumdan kurtulup kayıt altına alınabilmesi olduğunu” söylemektedir.

Sn.İçişleri ve Yerel Yötimler Bakanı Nazım Çavuşoğlu ise, konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada; “af bittikten sonra tekrar kaçak durumda olanlara ve kaçağa düşenlere karşı ciddi bir mücadele başlatılacağını” ifade etti.

Kanımca; ülkede, kayıt dışı işçilik, kaçak yaşam ve kayıt dışı ekonomi adeta birbiri içine girmiş son derece karmaşık bir konudur. Bu konunun devamlı surette ülke gündemini işgal etmesi; hatta bir takım çevreler tarafından devamlı eşelenerek “Kuzey Kıbrıs asimile ediliyor. Türkiyelileşiyor” gibi gerçek olmayan propaganda yapmaları, Rum yönetimi’nin politik söylemlerine dayanak teşkil eden bir nitelik kazanmaktadır.

Bir kere kayıt dışı yaşam ve kayıt dışı işçilik ve bunun sonucu oluşan kayıt dışı ekonomi, Türkiye’den KKTC’ye gelen ve bu ülkede gelecek arayan ve herhangi bir nedenle ilgili kurumlara kaydı yapılmayan insanlarla sınırlı bir olay değildir. Ama her nedense “kayıt dışı işçilik ve kayıt dışı yaşam” dendi mi; Türkiye’den ülkemize gelen insanlar “adeta günah keçisi” olarak lanse ediliyorlar. Bu da yetmedi sanki Türkiye’nin bilinçli ve planlı politikaları sonucu Ülkemize nüfus kaydırılıyor. Bu konuda KTÖS ve diğer bazı örgütler işi o noktalara kadar vardırıyorlar ki; Hristofyas’tan uluslar arası mahkemelere başvurup, Türkiye’yi savaş suçlusu olarak dava etmesini talep ediyorlar.

Bunun adına biz “ihanet” diyeceğiz ama gelin görün ki; artık bu ülkede “ihanetin yivleri” bile işlevini çoktan yitirdi.

Ben açıkça sormak istiyorum: Bu ülkede kayıt dışı yaşam ve kayıt dışı çalışma sadece Türkiye’den gelen insanımızla sınırlı bir konumudur? Bu ülkede birilerinin deyimiyle“saf Kıbrıslı” olup da kayıt dışı yaşam sürdüren insanlar hatta zümreler yok mudur? Lafa gelince, yetkili yetkisiz herkes “ülkedeki kayıt dışı ekonominin toplam ekonomi içindeki yerinin %60’lara vardığını” dillendiriyor. Demek ki; devletin kontrol ve denetimi olmayan, ‘karanlık alan’da ciddi boyutlarda ekonomik faaliyetler bulunmaktadır. Bu faaliyetleri de sürdüren kuşkusuz insanlardır. Bunların kiminin mesleği,tüccar, kinin ki esnaf, kiminin ki işveren, kiminin ki öğretmenlik, kiminin doktorluk, kiminin teknisyenlik veya başka her hangi bir meslektir. Ya da en azından mesai saatleri dışında vekillerimizin ve kamu görevlilerince sürdürülen mesleki ve zirai faaliyetlerdir.

Az daha unutuyordum. Yakın çevremden bildiğim için iddialıyım. Hemen hemen ev sahiplerinin çoğu; evlerini okumak için öğrencilere, çalışmak için gelen insanlara kiralamayı yeğliyor. Neden derseniz, bu insanlarla ‘kira mukavelesi’ yapmıyor da ondan. Peki mukavelesiz kira bedelinden devlet vergi alabilir mi? bana göre hayır. Devlete vergi vermeyen ev sahibi de bir anlamda kayıt dışılık oluşturmuyor mu?

Merak ediyorum; yukarıda mesleklerine işaret ettiğim iş sahiplerinin kayıt dışılıkları ne derece denetim altındadır?

Kanımca; devletin gelirlerini, ekonomik faaliyetlerin rekabet edebilirliğini ve sosyal güvenlik kurumlarının işleyişini ciddi anlamda olumsuz etkileyen olgu da bu olsa gerek! Bu güne kadar hükümetler, sendikalar ve diğer ilgili kurumlar ‘şikayetin’ ve bir acı gerçeği dillendirmenin ötesinde ne yaptılar? Asıl bunun üzerinde durmak ve bu konu üzerinde samimiyet testi yapmak gerekmez mi?

Şimdi deniliyor ki; CTP’nin de desteği ile ‘kaçak yada kaçak duruma düşmüş’ Türkiye kökenli işçilere af çıkarıldı. Kusura bakmayın beyler, Güney Kıbrıs dahil gelişmiş ülkelerde, kaçak işçi çalıştırmanın işverene yüklediği ağır cezalar vardır. Bizim ülkemizde kaçak işçi çalıştıran, bu işçileri sömüren, emekleri ve alın terleri ile köşe dönüp servet sahibi olan işverenlere kaç kuruşluk cezalar öngörülmektedir. Kaçak işçi çalıştırmanın suçlusu, çalışan mı, çalıştıran mı?

Uzatmayalım; aslında; topluma “af” gibi takdim edilen konu adeta bir toplu sürgünü andıran insanlık dışı bir olgu gibi durmaktadır. Bu yasa kapsamında ‘aftan’ yararlanacak çoğu insanlar aslında bu ülke yasalarına göre vatandaş olmaya hak kazanmış ancak vatandaş yapılmamış insanlardır. Bu uygulama ile bu insanlar, sırf işvereni gerekli yasal yatırımlarını yapmadı diye, ya ülkeyi terk edecekler ya da 60 gün dolunca hala bildirim yapmazlarsa; ödeyemeyecekleri cezalara çarptırılıkdıkları için, zorla sınır dışı edilecekler.

Beyler bu ülkede kaçak işçilik gerçeğinin mağdurları, 60 gün içinde ülkeyi terk etmesi istenenler, suçluları ise işverenler, etkin denetim yapmayan hükümetler ve sorunu siyasi ve ideolojik renge büründürüp Hristofyas’ın ekmeğine bal süren sözde kimi sendika yönetimleri ve siyasal partilerdir.

Kaçak işçilik, kayıt dışı yaşam ve kayıt dışı ekonominin; sadece bu ülkede kaçak duruma düşen savunmasız insanlarla sınırlandırılması bir insan hakları ihlali olduğu kadar, olayın boyutunu sadece Türkiye’den gelen insanlara indirgeme ve buz dağının altındaki gerçek ‘aysbergi’ görmeme anlamını taşır.

Yok eğer bu düzenlemeden murat edilen Hristofyas’ı ve BM’yi tatmin etmekse o da ayrı bir mesele!
 
Üst