Aktif İktidar Etkin ve Yapıcı Muhalefet...

Makbule ÖTÜKEN

Onursal Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
532
Tepkime puanı
0
Puanları
0
AKTİF İKTİDAR ETKİN VE YAPICI MUHALEFET...

Ülkenin rejimini demokratik kılan o ülkedeki etkin muhalefet değil midir?


Bir ülkede siyasal iktidar ne oranda keyfi davranıyorsa, ne oranda sorumsuzca eylemlerde bulunuyorsa, bunda iktidar kadar, etkin olmayan muhalefetin de sorumluluğu yok mudur?


Kanımızca ülkede; siyasal iktidar partizan uygulamalar yapıyorsa, devletin imkanlarını yurttaşların menfaatleri hilafına kullanıyorsa böyle durumlarda da yine o ülkenin siyasal iktidarı kadar muhalefetin de sorumluluğu vardır.


O halde, siyasal iktidarı kontrolsüz güç olmaktan men etme görevi o ülkedeki siyasal muhalefetindir.


Eğer muhalefet halk iyice ezilsin, canı burnuna gelsin!


Feryat, figan olsun!


Toplum huzuru bozulsun!


Halk isyan edip yollara dökülsün!


Biz de o zaman kolayca iktidara geliriz hesabı yapan bir muhalefet anlayışına ise, ‘şark kurnazlığı’ veya ‘kasaba siyaseti’ denir.


Ne yazık ki ülkemizde siyasettin manzarası bundan ibarettir.


Meseleler karşısında yeterli etkinliği, kararlılığı ve isabetli politikaları uygulamakta tökezleyen bir iktidar; böyle bir iktidar yapılanması karşısında ise pasif, pısırık ve sorunlar üzerinden söylem geliştiren hazırcı bir muhalefet profili ile karşı karşıyayız!


Peki; halk bu durumda ne yapsın? Kime güvensin!


Sorunlarının çözümü için hangi adrese gitsin.


Dikkat ederseniz; kamuoyu yoklamalarına göre iktidar yıpranıp, güven yitirirken, muhalefetse oylarını artırmıyor. Tam tersi; muhalefetin oy göstergelerinde de düşüşler yaşanıyor.


Kuşkusuz bunda CTP-BG iktidar döneminin büyük hayal kırıklıklarının yol açtığı başarısızlıklarının da halk arasında bir türlü unutulmadığının etkileri de yadsınmaz bir gerçektir.


Çağımız demokrasilerinde, meşru ve demokratik zeminlerde gelişen sivil toplum örgütleri ile meslek kuruluşları ile çok sesli bir yapı sergileyen basın yayın kuruluşlarının da yadsınmaz önemi ve yeri vardır.


Ama en önemlisi vatandaşın uyanık bilinci ve etkin denetim kültürüdür ki; demokrasileri güzelleştirir, zenginleştirir ve etkin kılar.


Doğrusu; halkımız, ziyadesiyle demokratik bir ortamda, huzur ve refah içinde yaşamayı hak eden bir toplumdur. Çünkü ulusal mücadelelerin özünde sadece özgürlük ve bağımsızlık değil, demokratik bir yaşam ve refah özlemi de yer alır. Bağımsız olmuşsunuz da ülke ‘oligarşik’ bir yapılanma içinde ise, halkın mutluluğundan bahsetmek olası değildir. Özgürlüğü anlamlaştıran bir tek değer vardır; o da çağdaş, katılımcı, denetleyici ve hesap sorucu nitelikleri barındıran demokratik sistemdir.


Ne yazık ki, bizde her seçim dönemi sonrasında; halk yanılmış olmanın hayal kırıklığını yaşar. “Keşke elim kırılaydı” diye dert yanar. İşte bu dert yanış aslında temiz ve dürüst siyaset özleminden başka bir şey değildir.


Son zamanlarda sergilenen uygulamalara bakınız. Hükümet bir karar alıyor, arkasından tepkiler gelince; aynı hükümet birkaç gün önce aldığı kararı geri çekiyor. Bunun anlamı şudur. Demek ki; ya alınan karalarda halkın duyarlılıkları dikkate alınmıyor, ya da keyfi bir şekilde kararlar üretiliyor. Kimi bakanlar; alınan karaların altına imza atıyor, sonra da altında imzaları bulunan kararları fiskos masalarında hatta ekranlarda eleştirmeye kalkıyor.


Halbuki; bir iktidar her hangi bir konuda karar oluştururken, halkın hissiyatını dikkate almalı; alacağı kararları tartışarak önce olgunlaştırmalı sonrada karar safhasına dönüştürmelidir.


Bir iktidar; iktidarını ‘yaz-boz’ şeklinde bir zeminde yürütmeğe kalkarsa o iş bitmiştir demektir.


Karar alırken dikkat edilmesi gereken diğer bir konu ise; ülkenin içinden geçtiği durumu asla göz ardı etmeme duyarlılığıdır. Siz; halktan fedakarlık isterken, zamlarla hayatı pahalılaştırırken, bütçe açıklarını asgariye indirmek için dolaylı vergi uygulamalarını yaşamın her alanına yayarken; bakanlarınız için makam aracı yenileme yanılgısına düşerseniz; halk işte buna isyan eder. Sadece halk değil; partililer bile bunu sineye çekemez ve çekmez de!


Uzatmadan noktalayalım; ülke siyaseti iktidarıyla muhalefetiyle ne yazık ki iyi bir görüntü ve iyi bir sınav vermiyor.


Sendikalarsa; kendi dar çıkar alanlarına hapsolup kaldılar. Halkı kucaklayacak bir vizyonları yok. Üstüne üstlük; Rum tezlerini destekleyecek görüşler üretip, eyleme dönüştürüyorlar. Halk da bunun farkında. O nedenle; sendikalar da sıfırı tüketmiş durumda!


Peki; çare nedir? Çare elbette yine demokrasi ve halkın kendi seçtiklerini denetleme cesaretini sergilemesidir. Başka türlü kantarın topu dengeye gelmeyecektir.
 
Üst