Alparslan Türkeş

Bülent Baysal

Dost Üyeler
Katılım
21 Ağu 2008
Mesajlar
481
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Tanrı ve Hıra Dağlarında
Mustafa Kemal Atatürk'ten sonra Tanrı'nın Türk Ulusu'na armağan ettiği değerli Büyüğümüz, Başbuğumuz, Sayın Alpaslan Türkeş'i rahmet, minnet ve saygı ile
anıyoruz. Sur üflendiğinde dileğimiz yine onlarla birlikte aynı saflarda olmaktır.
Tanrı Türk Ulusu'nu Korusun ve Yüceltsin. Amin.
 

Dr.Yalnızefe

Dost Üyeler
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,339
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Dualarla birlikte...Liderlerimizin mekanı cennet olsun....
Tanrı Türk'ü Korusun ve Yüceltsin...
 

20Temmuz

Alpagut Han
Katılım
20 Şub 2008
Mesajlar
838
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Beşparmaklar
Kıbrıs'tan Doğan Güneş

"Bekleyin görecektir duranlar yürüyeni
Sabredin gelecektir solmaz pörsümez yeni
Karayel bir kıvılcım simsiyah oldu ocak
Gün doğmakta anneler ne zaman doğuracak!"

Türkün ateşle imtihanını varlık yokluk ikileminde yaptığı yıllardır.Osmanlı-Türk coğrafyası parçalanmış; Kırım, Bosna, Selanik, Musul , Kerkük, Kosova ve daha nice kadim Türk yurtları düşman eline geçmiş, Kafkaslar ateş deryasının, Türkistan ise kızıl bir esaretin pençesindedir.

Elde kalan son vatan parçası Anadolu ise orduları yenilmiş, fertleri ümitsiz, heryanı işgal ordularınca ve onların beslemesi azınlık çeteleriyle işgale hazırlanmış ve paylaşılmış bir halde, imkansız bir kurtuluş mücadesinin arefesindedir.İşte şairin “Karayel bir kıvılcım simsiyah oldu ocak, Gün doğmakta anneler ne zaman doğuracak” mısraları, 25 Kasım günü tamamı İngiliz işgali altında bir Türk yurdu olan Kıbrıs’ta doğan güneşle cevaplanacaktır.

Aslen Kayserili olup Kıbrıs’a yerleşen Koyunoğlu ailesine mensup Tuzlalı Ahmet Hamdi Bey ve eşi Fatma Zehra Hanım’ın Ali Aslan ismini verdikleri biricik evlatları 20. yüzyıl Türk Dünyasına bir güneş ihtişamıyla doğan, sonraları hocasının koyduğu adla Alparslan ve nihayetinde milletinin verdiği ünvanla Başbuğ Türkeş’ten başkası olmayacaktır.

Esaret altında vatanın ve hürriyetin ne demek olduğunu iliklerine kadar hisseden genç Alparslan daha çocukluk yıllarında birbirinden değerli hocalarından aldığı feyiz ve imanla Türklük şuurunu kapar ve doğup büyüdüğü toprakları kurtarabilmek için asker olmak ümidiyle Türkiye’ye gitmek için yanar tutuşur.Yıllar sonra anne ve babasını ikna ederek hayallerini gerçekleştirebilmek için Türkiye’ye gelir ve Kuleli Askeri lisesine kaydını yaptırır.

Bundan sonraki yıllar Alparslan Türkeş’in kendini Türkiye ve esir Türk yurtları davasına adayacağı koca bir ömrün ilk kilometre taşlarıdır.

Yıl 3 Mayıs 1944.Üsteğmen Alparslan Türkeş, Atatürk’ün ölümüyle beraber sarsılmaya başlayan milli devletin ilk dış yalakalığının açık bir tezahürü olarak Sovyet Rusya’ya şirinlik adına Türkçülük ve Turancılık yaptığı gerekçesiyle diğer milliyetçi fikir adamlarıyla beraber yargılanarak, hapse atılır.Türkiye’ye ve esaret altında yaşayan diğer Türk topluluklarına yönelik ilgileri devrin iktidarı tarafından kendince cezalandırılırken, onlara yapılan bu zulümler Türk gençliğinde bir daha dinmesi asla mümkün olmayacak bir sevdaya dönüşüp nazlı bir bayrak gibi göndere çekilecektir.

Genç Üsteğmen Alparslan Türkeş kendinden önceki neslin mücadeleci kurmaylık örneğinin en başcı temsilcisi olarak bundan sonraki hayatını bu davaya adayacaktır.Yıllar sonra 1960 yılında devrin kötü giden gidişatına Milli Birlik Komitesi olarak el koyuluş, Türkeş’i bu sefer ihtilalin kudretli albayı olarak Türk Milletinin karşısına çıkaracaktır.MBK’nde yaklaşık 5 buçuk ay gerçekleştirdiği başbakanlık müsteşarlığında kurduğu Tübitak, Devlet Planlama Teşkilatı, Devlet İstatistik Enstitüsü gibi kurumlar ve gösterdiği milliyetçi duruş yine Türklük düşmanlarının hoşuna gitmeyecek ve Türkeş beraberinde 14 arkadaşıyla beraber sürgüne gönderilecektir.Onunsa nasibine Hindistan düşer ve 2,5 yıllık sürgünlük hayatı başlar.

1963 yılında tekrar yurda dönen Türkeş bir lahza durmaksızın mücadeleye bıraktığı yerden başlar ve sineyi millete dönerek Türk milletine hakikat davasını anlatmaya koyulur.O yıllar Türk’ün yine ateş çemberinden geçtiği ve üzerinde büyük oyunların oynandığı yıllardır.Öteden beri üniversitelerde aşılanan komünizm propagandası türlü oyunlarla taraftar toplamış, ülkeyi Sovyet peyki haline getirmeye çalışan terör örgütleri üniversiteler, fabrikalar, cadde ve sokakları savaş meydanlarına çevirerek devlete açık bir harekata girişmişlerdir.Rus yayılmacılığının ve sıcak denizlere inme hedefinin komünizmle başlattığı Türkiye’yi imha planı, Alparslan Türkeş’in kurtarıcı bir lider olarak başlattığı iman mücadelesinde ülkücülerin göğüslerini vatana siper edişlerinde son bulacak ve dar alana sıkışan Sovyetler 5bini aşkın ülkücü gencin şehadetiyle ölümcül yara alacak ve avucunda tuttuğu Türk yurtlarını da birbir azat ederek tarihin karanlığında ki yerini alacaktır.

Ülkücülerin gösterdiği anlamlı duruşun milletçe benimsenmesi ve yapılacak olan ilk seçimlerde Türk Milliyetçilerinin iktidara alternatifsiz yürüyeceğinin kesin oluşu içte ve dışta Türklük düşmanlarını korkutmuş ve okyanus ötesi derebeyini yerli hainlere buyruk vermeye itmişti.”Our boy’s” iş başına, marş marş…Ve tarihe kara bir leke gibi düşen 12 Eylül ihtilali.İhtilal devlet ve millet düşmanlarına adeta yurtdışına kaçışı için göz işaretleri çekerken, vatanın öz evlatları birer birer alınır ve tutuklanır.12 Eylül gece baskıncılarınca alınan Ecevit ve Demirel birer ay, Erbakan ise 33 arkadaşıyla beraber bir sene yargılandıktan sonra beraat ettirilirken, Türklük düşmanlarının kanına dokunan Alparslan Türkeş ise 800 yöneticisi ve 2000’i aşkın evladıyla yargılanmakta ve kendi dahil 219 kişinin idamı istenmektedir.

Geçen uzun seneler birçok acılar, idamlar ve işkencelerle dolu yılları geride bırakır.Ülkücüler yeniden nerede kalmıştık sorusuna cevap ararcasına Başbuğlarının önderliğinde milli mücadeleye kaldıkları yerden devam ederler.Bu yıllar oyunun bir başka boyutta oynanıp ülkenin bir kısmının resmen bölünmesiyle sona erdirilecek bir isyanın zirve yıllardır.İsyancıların Mecliste,iş dünyasında ve sözde demokratik kitle örgütlerinde sayısız temsilcileri, yandaşları ve korkunç planları vardır.Bütün bu oyunlara karşı yine Türkeş sahnededir; “Ne mozaiği ulan!Mermeriz mermer” ya da “ Vatanımızın selameti için gerekirse kanda dökeriz!” haykırışları.Bu haykırışlar Türklük düşmanlarının gece uykularını kaçıran bir bozkurt uluması ve çakal düşlerini parçalayan Türkeş sesleriydi.İç politikanın denge taşı olan Başbuğ bir yandan Karabağ meselesine sahip çıkıyor öbür yandan Kafkaslara Çeçenya’ya el atıyor, güneyde Musul ve Kerkük yanımızdaysa Kıbrıs’a göz dikenleri öz evlatlarını gerektiğinde buralara yollamak pahasına adeta gözlerini oyuyordu.

Ve tarih 4 Nisan 1997…Yüce emir, gel buyruğu ve Başbuğun Hakk’a yürüyüşü.Türk Milletinin başsız ve sahipsiz kalışı.Paralelinde gelişen olayları söyle bir zihnimizde sıralandırırsak Başbuğun nelere ve kimlere karşı aşılması imkansız olan bir set olduğunu daha iyi idrak edebiliriz.Onun vefatından sonra 28 şubat gerçek yüzünü göstermiş ve milletin inanç değerleriyle kasti oynamalar yapılarak bugünkü iktidara zemin hazırlanmıştır.Onun vefatından sonra yurt ve dünya sathında bu milletin parası ve evlatlarını kullanarak teşkilatlanan bir cemaat zıvanadan çıkarak ABD’nin adeta resmi propaganda aracı olmuş ve hoşgörü diyalog ekseninde ülkeyi haçlı seferleri misyonerler ve kiliseler cehennemine çevirmiştir.Yine onun vefatından sonra işdünyası çizmeyi aşmış, bölücü cepheler adeta kudurmuş, ülke azınlıklar pazarına çevrilmiştir.O gittikten sonra Kıbrıs tek devletlilik dayatmasıyla kaderine terkedelmiş, Kerkük-Musul ve milli yeminden vazgeçilmiş, Çeçenistan, Karabağ, Doğu Türkistan ve Kırım başsız kalarak unutulmuş, bağımsız Türk ülkeleri “Türkçe Konuşan Milletler” olarak anılmaya başlanmıştır.İşte Başbuğ Alparslan Türkeş bütün bu oyunlara karşı tek başına bir duruş, yıkılmaz ve sarsılmaz bir abideydi.Onun vefatı çok şeyi değiştirdi.Yinede Yüce Allah'a sonsuz şükürler olsun ki, yılgınlığa davasında yer vermeyen ve yollarının uzun ve çetin olduğunu bizzat başbuğlarından öğrenmiş bir ülkücü gençlik var.İşte bu gençlik Türk milletinin yegane ümit kaynağı ve Başbuğ yolunun devamcısı olmaya namzet bir mahiyette olmalıdır.Bütün bu sıkıntılar ve karmaşıklıklardan kurtulabilmenin yegane yolu da onun fikirlerine yeniden sarılmak ve onu yaşayan nesle mücadesi ve fikirleriyle anlatmaktan geçer.Ancak o zaman Başbuğun vasiyeti gerçekleşir ve biz ülkücü evlatlarına koyduğu 21.yüzyılın Türk asrı olacağına olan inancı ve hedefi hakikatleşir.Bunun için çok çalışmalı asla yılmamalı ve kararlılıkla hedeflerimize doğru yürümeli ve başarmalıyız.Gün Başbuğun gösterdiği hedefe kitlenme ve ”Türk Milletini çağlar üzerinden sıçratma” ülküsüne sarılma günüdür.Bir lahza geri durmak ise Türk Milletine ve Türk tarihine en büyük ihanettir.
Gökhan KESKİN​
 

cCcYALNIZKURTcCc

New member
Katılım
3 Mar 2009
Mesajlar
121
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
DOÐUANADOLU
Cevap: Alparslan Türkeş

"fazla hürriyet anarşi doğurur" başbuğ alparslan türkeş....mekanin cennet olsun başbuğum
 

Dr.Yalnızefe

Dost Üyeler
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,339
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Alparslan Türkeş

Keşke Başbuğumuz bugün hayatta olsaydı da bu acı tabloları düzeltecek çözümler sunsaydı...
Yeri hala doldurulamadı rahmetlinin..:(

TTK ve Y
 

cCcYALNIZKURTcCc

New member
Katılım
3 Mar 2009
Mesajlar
121
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
DOÐUANADOLU
Eğer BAŞBUĞUMUZ sağ olsaydı ne akp olurdu nede çıkardıkları ihanet yasaları hatta nede dtp liler o mecliste olurdu.
dtp nin en çok korktuğu isim BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞTİ.
hatırlıyorum 1993 yada 1994 yılıydı show tv de orhan doğan (cehennemin dibindedir inşallah)soysuzuyla proğramdaydı, nasıl kükremişti nasıl TÜRKİYEYİ sarsacak çıkış yapmıştı.
HALA VATAN HAİNLERİNİN KORKULU RÜYASI BAŞBUĞUM ah Bahçeli ah BAŞBUĞUMUZDAN hiçmi ilham almadın MHP nin liderisin o yüzden başka şey yazmak istemiyorum yazacak çok şey var ama...

Başbuğ Alparslan Türkeş
Ebulfeyz Ali Elçibey
İsa Yusuf Alptekin
Rauf Denktaş
Cemil Kırımoğlu
H. Nihal AtsIz (türkün pusulası)
dr. Sadik Ahmet.
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
Cevap: Alparslan Türkeş

225.jpg


Alparslan Türkeş ( 25.11.1917)- (04.04.1997) Alparslan Türkeş 25 Kasım 1917‘de Lefkoşe’de doğmuştur. Babası Ahmet Hamdi Efendi, annesi Fatımatül Zehra Hanım’dır. Alparslan Türkeş; aslen Kayserilidir. Büyük dedesi Arif Ağa Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesinin Yukarı Köşgerli Köyünden Kıbrıs’a göç etmiş ve buraya yerleşmiştir. İlk ve orta eğitimini Lefkoşe’de tamamlamıştır. O yıllarda İngiliz işgal idaresi altında bulunan Kıbrıs’tan ailece Türkiye’ye göç etmişler ve İstanbul’a yerleşmişlerdir.

Kuleli’den Harp Okulu’na

Askerlik mesleğine büyük sevgisi olan Alparslan Türkeş 1933 yılında Kuleli Askeri Lisesi’ne girmiş başarı göstererek, 1939 yılında bu liseden mezun olmuş ve Harp Okulu’a geçmiştir.1939‘da Harp Okulu’ndan mezun olarak orduya katılmıştır. Orduda muntazaman terfi etmiş ve harp akademisi imtihanını kazanarak akademiye geçmiştir. Başarılı bir eğitim dönemi sonrasında kurmay subay olarak mezun olmuştur.

Evlilikleri

1940 yılında Isparta'da Muzaffer Hanım’la evlenirler. Ayzit, Umay, Selcen, Sevenbige (Çağrı) ve Yıldırım Tuğrul adlı çocukları dünyaya gelir.Muzaffer Hanım 1974 yılında vefat eder.Alparslan Türkeş 1976 yılında Sevâl Hanım'la ikinci evliliğini yapar. Bu evlilikten Ayyüce ve Ahmet Kutalmış adlı iki çocuğu olmuştur.

1944 Milliyetçilik Olayı

3 Mayıs1944... Ankara'da bir yürüyüş vardır. Türk Milletinin ve Devletinin bekası fikrine sahip aydınlar ve onların izindeki gençler, basın ve üniversite kadrolarına sızan ve kendilerini cumhuriyetin gerçek sahibi diye gösteren dönme-devşirme ittifakının oyunlarına karşı ideolojik tavrını koyar.

Yürüyüşten sonra bir grup milliyetçi aydın tutuklanır.CHP faşizminin açtığı Türkçülük-Turancılık Davası başlar. Milliyetçiler tabutluklara atılırlar, işkencelere uğrarlar.Genç Üsteğmen Alparslan Türkeş de bu aydınlar arasındadır.

20 Ekim 1944'te kendisini "vatan hainliği" suçlamasıyla sorgulayan Savcı’ya "Diğer sanıklar gibi bana da vatan hainliği suçu isnad edilmiştir. Bunu şiddetle redderim. Ben yeryüzünde herşeyden çok milletimi ve vatanımı severim" cevabını verir. Ancak mahkeme tarafından, 9 ay 10 gün hapis cezasına çarptırılır ve mahkeme süresince bir yıl hücre hapsi yattığı için tahliye edilir. Kendisine verilen ceza daha sonra Askeri Yargıtay tarafından bozulur ve 2 numaralı mahkemede beraat eder.

Yurtdışı Görevleri

1948 yılında Genel Kurmay tarafından açılan imtihanları kazanmış ve bütün eğitim dönemindeki başarılarıda gözönüne alınarak Amerika’ya tahsile gönderilmiştir.Amerika’da piyade okulu ve Amerikan Harp Akademi’sinde tahsil görmüş buralardan da iyi dereceler ile mezun olmuştur. 1955‘de kurmay binbaşı olan Alparslan Türkeş (Amerika’da) Washıngton’da bulunan daimi gurup nezninde Türk Genelkurmayı’nın Temsil Heyeti üyeliğine tayin edilmiştir. 1957 yılının sonuna kadar vazifesini sürdürmüştür. Bu süre içerisinde Üniversity of America (Amerika Üniversitesi)‘ya devam etmiş, International Economics tahsili görmüştür. Daha sonra yurda dönen Alparslan Türkeş, 1959‘da Almanya’ya Atom ve Nükleer Okulu’na gönderilmiş, bu okulu da başarı ile bitirmiştir. İyi derecede fransızca ve ingilizce bilen Alparslan Türkeş, 27 Mayıs 1960 yılına kadar Avrupa’da muhtelif Nato toplantılarında ve askeri mevzularda Türk Genel Kurmay Başkanlığı’nın temsilcisi olarak bulunmuştur.

27 Mayıs 1960 Darbesi

27 Mayıs 1960 Askeri Darbesinin önde gelen simalarından olan Alparslan Türkeş, bu hareketi partilerüstü ve milli birliği sağlayacak bir reform hareketi olarak düşünmüştür. Müdahaleden sonra Milli Birlik Komitesi üyesi olarak, Başbakanlık Müsteşarlığı yapmıştır. Görevde bulunduğu 27 Mayıs 1960-25 Eylül 1960 tarihleri arasında, ülke ve kültür bütünlüğü kanun tasarısını ve Devlet Planlama Teşkilatı kanun tasarısını kanunlaştırmıştır.CHP’li bazı politikacıların Milli Birlik Komitesi üyelerine yapmış oldukları bazı telkinler ile 13 Kasım 1960 tarihinde 13 arkadaşı ile Mili Birlik Komitesi’nden çıkarılmış ve Mürtet Hava Üssünde hapsedilmiş, daha sonra da, CHP’lilerin rahat hareket etmeleri için 19 Kasım 1960‘ta Türkiye’den, hükümet müşaviri görevi ile Hindistan Yeni Delhi’ye mecburi ikâmetgah olarak gönderilmiştir. Alparslan Türkeş Hindistan’da iken hükümet yöneticilerine mektuplarla sürekli ikazlarda bulunmuştur.

23 Şubat 1963‘ta yurda dönen Alparslan Türkeş, dava arkadaşlarıyla birlikte kadro oluşturup partileşmek amacıyla "Huzur ve Yükseliş Derneği" adlı bir dernek kurar.

Talat Aydemir Olayı

Kısa bir süre sonra Talat Aydemir'in giriştiği darbe teşebbüsüne karıştığı iddiası ile 21 Mayıs 1963’te tutuklanır ve Mamak Askeri Cezaevinde dört ay hücre hapsinde yatar. Yargılama sonucundae beraat eder. 5 Eylül 1963‘te tahliye olur.

CKMP Dönemi

31 Mart 1964‘te Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP)’ne üye olmuş ve Parti Genel Müfettişliği görevini almıştır. 1 Ağustos 1965‘de CKMP’nin kongresinde parti üyeleri tarafından genel başkanlığa seçilmiştir. (8-9) Şubat 1969 CKMP’nin Adana’daki kongresinde Alparsalan Türkeş’in teklifiyle partinin ismi Milliyetçi Hareket Partisi olarak değiştirilmiştir.

MHP Dönemi

65-69, 69-73, 73-77 ve 1977‘den 12 Eylül 1980‘e kadar dört dönem, Ankara ve Adana’dan milletvekilliği yapmıştır. 1975‘den sonra kurulan 1. ce 2. Miliyetçi Cephe hükümetlerinde başbakan yardımcılığı görevlerinde bulunmuştur. 12 Eylül 1980 hareketinden sonra sıkıyönetim tarafından tevkif edilmiş ve 29 Nisan 1981 tarihinde, MHP ve Ülkücü Kuruluşlar davası adı ile sıkıyönetim mahkemelerinin karşısına çıkarılmıştır. Yargılandığı dava nedeni ile uzun süren tutukluluğu, 9 Nisan 1985‘de tahliyeyle son bulmuştur.

MÇP Dönemi

Bu dava nedeniyle dört buçuk yıl tutuklu kalmıştır. 6 Eylül 1987‘de siyasi yasakların referandum ile kalkmasından sonra 20 Eylül’de Alparslan Türkeş MÇP’ye törenle kaydolmuştur. 4 Ekim 1987 tarihinde yapılan olağanüstü 2.Kongre ile Milliyetçi Çalışma Partisi Genel Başkanlığı’na seçilmiştir.

24 Eylül 1991 tarihinde 19. Dönem Milletvekili seçimlerinde MÇP’nin, IDP, RP ile üçlü ittifak yapmasıyla Yozgat’dan milletvekili seçilmiştir. 15 Kasım 1991 tarihinde 18 arkadaşı ile ittifaktan ayrılarak bağımsız milletvekili olmuştur. 25 Aralık 1991‘de Demokratik Hareket Partisini kurmuştur.Kurucular Kurulu kararı ile parti kapatılarak, Milliyetçi Çalışma Partisi’nin 29 Aralık 1991 tarihinde yapılan 3. Olağan Genel Kongresi’nde MÇP’nin Genel Başkanlığı’na seçilmiştir.

MÇP’den yeniden MHP’ye

12 Eylül 1980 hareketinin kapattığı siyasi partilerin isim ve amblemlerinin kullanma yasağının kalkması ile, 27 Aralık 1992 tarihinde, kapatılan MHP’nin ogünkü delegelerinin katıldığı kongrede, MHP’nin isim, amblem kullanma yetkisi tekrar kurucu Alparslan Türkeş’e devredilmiştir.
24 Ocak 1993 tarihinde yapılan kongrede, MÇP yerini MHP’ye bırakmış, Genel Başkanlığa da Alparslan Türkeş seçilmiştir.

Alparslan Türkeş 24 Aralık 1995 tarihinde yapılan genel seçimlerde Adana’dan milletvekilliği adaylığını açıklamıştır. Milliyetçi Hareket Partisi, 24 Aralık 1995‘te yapılan genel seçimlerde %10‘luk ülke barajına takılarak meclise girememiştir.

Alparslan Türkeş 4 Nisan 1997 tarihinde vefat etti, Ankara Beşevler’deki kabrinde medfundur.

HAKKINDA YAZILANLAR

1.Alparslan Türkeş’in Liderlik Sırları Dr.Arslan Tekin
Okumuş Adam Yayıncılık ve Eğitim Hizmetleri İstanbul 2000

Tarihte iz bırakan kaç lider vardır? Türkeş, çok partili hayatımızda, başta Türk dünyası olmak üzere dünyaca tanınan ve yakından takip edilen liderlerin en başında geliyordu. 80 yıllık ömür, turan bayrağını yükseltme, Türk adını dağa, taşa, Ay'a, Marsa'a yazdırma kavgasıyla geçmiştir. Dağınıt milliyetçiler onun etrafında toplanmış Türk Siyaset hayatının belirleyicisi olmuştur.
İhtilal yapmış ve ihtilaller yaşamış bir lider olarak en kötü demokrasiyi en iyi ihtilale tercih eden Alparslan Türkeş'in liderliğinin bilinmeyen pek çok noktası ilk defa bu kitapta Dr. Arslan Tekin'in kaleminden aydınlığa çıkıyor.

2.Alparslan Türkeş, MHP ve Bozkurtlar
Olaylar, Belgeler, Hatıralar
Cemal Anadol
Kamer Yayınları
 
Üst