Arkeo İlginç

TOZKOPARAN

New member
Katılım
17 Haz 2009
Mesajlar
23
Tepkime puanı
0
Puanları
0
500 yıldır böyle oturuyor
_inka.jpg

İnkalılar tarafından tanrıları için kurban edildiğinde henüz 15 yaşındaydı.

Kurban etme ritüelinin üstünden tam 500 yıl geçmiş olmasına rağmen yüzünün ifadesi, hüzünlü gözleri ona bakanların kanlarını donduruyor. Arkeoloji tarihine "La Doncella" ismiyle geçen küçük kızın cesedi Arjantin'deki High Mountain Arkeoloji Müzesi'nde bugüne kadar bulunmuş en eski ve en iyi korunmuş cesetlerden biri olarak sergileniyor.

Beyni, derisi, saçları tam olarak korunmuş olan La Doncella'nın cesedi 1999 yılında bulunduğunda, yanında iki çocuğun cesedi daha vardı. Onlara ise El Nino, La Nina del Rayo isimleri verildi.


6 Mayıs 2006 Yunanistan'da Zeus'a tapmak artık serbest

6 Mayıs 2006 Yunanistan'da Zeus'a tapmak artık serbest Yunanistan'da eski Yunan tanrılarına ibadet yasağı, bir mahkeme tarafından kaldırıldı. Böylece Olimpos Dağı'nda yaşayan 12 eski Yunan tanrı ve tanrıçasına tapanlar, 2000 yıl aradan sonra zafer kazandı. Artık, çoktanrılı (paganlar) inancı olanlar, Olimpos tapınağına gelerek Zeus, Hera, Hermes, Atena gibi tanrılara ibadet edebilecek. Orijinal gelenekleri savunduklarını söyleyen paganlar, şimdi hükümetin dinlerini resmen tanımasını istiyorlar. Vasillis Tsantilas adlı pagan Yunan vatandaşı, Guardian Gazetesi'ne yaptığı açıklamada şunları söyledi: AKROPOL'DE İBADET İSTEĞİ "Şimdi Yunan hükümetine dilekçe vereceğiz. Kabul edilmezse AB'ye başvuracağız. Akropolis gibi tapınaklarda ibadet etme hakkımızı isteyeceğiz. Kendi mezarlıklarımızı açmak ve gerekirse ölülerimizi yeniden defnetme hakkı isteyeceğiz." Yüzde 98'inin Ortodoks Hıristiyan olduğu Yunanistan'da Müslümanlık ve Yahudilik dışındaki tüm dinler yasak. Ancak paganlar, 2 binden fazla Yunanlının kendi hareketlerine katıldığını öne sürüyorlar. Ortodoks papazlar ise paganları, "ölmüş ve dejenere bir dini körükleyerek, geçmişin karanlığına gömülmüş korkunç düşleri geri getirmeye çalışan bir avuç sefil" olarak nitelendiriyor.


Dünyanın ilk aşk şiiri:

Dünyanın ilk aşk şiiri, yıllardır İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergileniyor. 4 bin yıllık çivi yazısı tablet, 14 Şubat Sevgililer Günü'nün yaklaşmasıyla, ayrı bir bölüme kondu. Şiir bugün için bile, erotik dizelerden oluşuyor. Sümerce çivi yazılı tablet, 1889 yılında, Bağdat'ın 150 kilometre uzağındaki Sümer kenti Nippur'da bulundu. Tablet 55 yıl önce ABD'li Sümerolog Samuel Noah Kramer tarafından okundu. Aynı dönemde tableti Türkçe'ye ise bugün 94 yaşında olan Türkiye'nin ilk Sümeroloğu Muazzez İlmiye Çığ çevirdi. Sözleri Sümer döneminin bir yansıması olan şiir, şubat ayı boyunca özel bir vitrin uygulamasıyla sergilenecek. Şiirin hikayesi: Sümer inancına göre, toprağın bereketini ve toprağın verimli olmasını sağlamak amacıyla, Kral'ın yılda bir kez Bereket ve Aşk Tanrıçası Enlil yerine bir rahibe ile evlenmesi kutsal bir görevdi. Bu şiir büyük bir olasılıkla Kral Şusin için seçilmiş bir gelin tarafından yeni yıl bayramını kutlama töreninde söylenmek üzere kaleme alınmıştı ve ziyafetlerde şölenlerde müzik, şarkı ve dans eşliğinde söyleniyordu.

Damadım, kalbimin sevgilisi
Güzelliğin büyüktür baldan tatlı
Aslan, kalbimin kıymetlisi
Güzelliğin büyüktür baldan tatlı


Benim değerli okşayışlarım baldan tatlıdır
Yatak odasında bal doludur
Güzelliğinle zevklenelim
Aslan seni okşayayım
Benim değerli okşayışlarım baldan tatlıdır
Damadım benden zevk aldın
Annem söyle sana güzel şeyler verecektir
Babam, sana hediyeler verecektir.


Sen beni sevdiğin için
Lütfet bana okşayışlarını
Benim Tanrım, benim koruyucum
Tanrı Ellil'in kalbini memnun eden Şusin'im
Lütfet bana okşayışlarını


tarihi_bir_aciklama.jpg


Tatvan'da 5 Bin Yıl Önceye Ait H

Tatvan'da 5 Bin Yıl Önceye Ait Höyük Bulundu

Bitlis'in Tatvan ilçesinde günümüzden yaklaşık 5 bin yıl önceye ait bir yerleşim yeri bulundu. Bulunan seramik parçaları MÖ 3. binyıla tarihlendi. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Araştırma Görevlisi Sinan Kılıç, yerleşim yerinin Tatvan Feribot İskelesi içinde yer alan ve Kale Tepesi olarak adlandırılan büyük bir kayalık tepeden göle doğru uzanan burnun ucundaki bir höyük olduğunu söyledi. Höyükte yapılan incelemelerde arkeolojik kalıntılar ve defineci çukurlarıyla karşılaştıklarını dile getiren Kılıç, daha sonra Kale Tepesi'ne de çıktıklarını ve burada büyük bir taşocağıyla karşılaştıklarını belirtti. Mahalle sakinleriyle yapılan görüşmelerde burada eskiden bir kale olduğu, ancak 1965'te Feribot İskelesi yapımı başlayınca kalenin tamamen sökülerek iskeleye dolgu malzemesi yapıldığı ve daha sonra kayalık tepenin dinamitlerle parçalanarak mendirek inşa edildiği ortaya çıktı. 1950'li yıllarda yapılan araştırmalarda Urartu Kalesi olarak kayıtlara geçen Kale Tepe'deki tarihsel kalıntılardan bugün sadece Mağara denilen bir Urartu kaya mezarı kalmış durumda. Mezar odası defalarca define arandıktan sonra artık pislik içinde duruyor ve yapılaşma yüzünden yok olma tehdidiyle karşı karşıya. Tepenin batı yamacında bulunan eski Osmanlı mezarlığı ise cami inşa etmek için düzlenmiş. Bugün cami binası etrafında açık mezarlar ve ortalıkta insan kemikleri görülüyor. Kale Tepesi üzerinde yapılan incelemelerde de bazı tarihöncesi döneme ait seramik parçaları ele geçtiğini, dolayısıyla Tatvan'ın arkeolojik dönemleriyle ortaçağ tarihine ışık tutabilecek kalıntıların çoktan yok edilmiş olduğunu söyleyen Kılıç, "Dünyanın hiçbir yerinde kimse kendi tarihi kalıntılarını böyle öç alırcasına yok etmiyordur. Tatvan Kalesi'nden kalan birkaç tarihi kalıntı halen koruma altına alınabilir" dedi.

ULUBURUN BATIĞI
Uluburun Batığı kazısı, 1984'ten 1994'e 10 yıl sürdü. Sahilden 60 m. uzaklıkta olan batığın çıkarılması için 22 bin 500 dalış yapıldı. 33 asır denizin dibinde kalması ve kayalık bir yörede olması çalışmaları zorlaştırmıştı. 170 den fazla konik cam külçe çıkarıldı. Bunlar bu güne kadar bulunan en eski örnerkler. Batıkta ayrıca, Tunç Devrine ait, altın, gümüş eserler, fildişi figürinler bulundu. Batık ve buluntuları, Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesinde sergileniyor.


1210_0.jpg


HELAL OLSUN

Mustafa Aydın Gaziantep Arkeoloji Müzesi'ne 27 yılda 6020 eser kazandırdı
eylul 2004
Gaziantep'in İslahiye ilçesinde saat tamirciliği yaparak hayatını kazanan Mustafa Aydın, vatandaşlardan edindiği tarihi eserleri Gaziantep Arkeoloji Müzes^'ne kazandırıyor. Mustafa Aydın 27 yıldan bu yana müzeye tarihi eser verdiğini belirterek, ÒEserlerin kötü niyetli kişilerin eline geçmesine engel olduğum için mutluyum. İslahiye'de hemen herkes beni tanır ve güvenir. Bu nedenle müzeye gideceğinden emin oldukları için ellerine geçen tarihi eserleri gönül rahatlığıyla bana verirler. Gaziantep Arkeoloji Müzesi'ne ilk kez 1977 yılında tarihi eser verdim. Bu eserler devletimizin, milletimizin ortak malı. Üzüntü verici ama gerçek, ülkemizde hala çok sayıda tarihi eser kaçakçısı var ve eserlerimizin bu kişilerin yardımıyla yurtdışına kaçırıldığını biliyoruz. Bunu önlemek yalnızca polisin ve jandarmanın görevi olmamalı. Vatandaşın bana bıraktığı eserleri vakit geçirmeden Gaziantep Arkeoloji Müzesi'ne götürüyorum. Müze yönetimi eserin değerini belirleyip ödemede bulunuyor. Eserlerin emin ellerde korumaya alındığını bilmek yapılan ödemeden çok daha önemliÓ diye konuştu. Gaziantep Arkeoloji Müzesi'ne bir müze açmaya yetecek kadar tarihi eser teslim ettiğine dikkati çeken Aydın, 1977 yılından bu yana kayıt tuttuğunu, müzeye teslim ettiği tarihi eser sayısının 6020'ye ulaştığını söyledi. Gaziantep Arkeoloji Müzesi Müdürü Hamza Güllüce de yaptığı açıklamada, bilimsel kazıların yanı sıra bağış ve satın alma yoluyla da tarihi eserleri sahiplendiklerini belirtti. Elinde tarihi eser bulunan vatandaşı tarihi eser kaçakçılarına gitmekten alıkoymaya çalıştıklarını belirten Güllüce, ÒTarihi eser kaçakçıları elinde tarihi eser bulunan vatandaşlar müzeye gitme başın ağrır ya da elindeki eseri yok fiyattan alırlar gibi gerçek dışı ifadelerle korkutuyor. Ama bu iki ifade de yanlış. Biz müzeye getirilen tarihi eserin nereden ve nasıl temin edildiği üzerinde durmuyoruz. Çünkü biliyoruz ki vatandaşı biraz sıkıştırsak bir daha ki sefer bize değil kaçakçılara gidecek. Müzeye getirilen tarihi eserin parasal değerini ise kurul olarak belirliyoruz, eserin değerini tutanak düzenleyerek eseri getirene ödüyoruzÓ dedi. ŞARK YILDIZI (Van) Sayı: 1155


TUTANKAMON kırmızı şarapla gömülmüş!

Mısır'ın ünlü firavunu Kral Tutankamon'un mezarında bulunan kuru şarap izleri üzerinde yapılan analizler Tutankamon'un kırmızı şarap içtiğini gösteriyor. Kuru şarap izlerini analiz eden Maria Rosa Guasch-Jane, arkeologların antik şarapların rengini tespit etmesine yarayacak bir yöntem bulduğunu, ayrıca antik Mısır'da en değerli içki "Şede" adı verilen likörün kırmızı üzümden yapıldığını ortaya çıkardığını söyledi. Guash-Jane, Kral Tutankamon zamanında şarap şişelerinin üzerindeki etiketlerde, ürünün isminin, mahsulün yılı ve asma yetiştiricisinin adının bulunduğunu, ancak şarabın renginin belirtilmediğini söyledi. Araştırmalar, anti Mısır kralları ve üst sınıfa mensup kimselerin düzenli olarak şarap içtiğini, ancak halkın şarabı sadece festivaller ve özel durumlarda tükettiğini gösteriyor. Guasch-Jane, şarabın törenlerde tanrılara sunulduğunu ve kralların, yaşarken yedikleri gıdaların benzerleri ve şarap çömlekleriyle birlikte gömüldüklerini de söyledi. 27.10.2005 Kaynak : AA






 
Üst