Atatürk ve Kıbrıs

Bülent Baysal

Dost Üyeler
Katılım
21 Ağu 2008
Mesajlar
481
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Tanrı ve Hıra Dağlarında
ATATÜRK'ÜN KIBRIS VE KIBRIS TÜRKLERİNE VERDİĞİ ÖNEM

Atatürk'ün, Kıbrıs'a ve Kıbrıs Türklerine verdiği önem konusunda kendi yazdığı herhangi bir yazı veya doğrudan konuyla ilgili bir belge bugüne kadar ortaya çıkarılamamıştır. Buna karşın Atatürk'ün Cumhurbaşkanlığı döneminde Türkiye'den Kıbrıs'a ve Kıbrıs Türklerine yönelik kültürel faaliyetlerin yoğunluğuna, Kıbrıslı Türk gençlerin özel burslarla Türkiye'de eğitilmelerine, Türk basınına örtülü ödenekten verilen desteğe ve onca önemli ülke varken yeni Türkiye'nin o yokluk ve fakirlik günlerinde İngiliz sömürgesi olan Kıbrıs'ta bir konsolosluk bulundurmasına ve Atatürk'e atfedilen bazı anekdotlara bakarak O'nun Kıbrıs ve Kıbrıs Türklerine verdiği önem konusunda bir fikir sahibi olunabilir.

Bu çerçevede ilk olarak, Atatürk döneminde Kıbrıs Türkleri ile Türkiye arasında o günlerin tüm imkansızlıklarına maddi sorunlara ve ulaşım zorluklarına karşın geliştirilen kültürel ve sportif ilişkilerle Kıbrıs Türkleri arasında milli bilinci geliştirmek amacıyla gerçekleştirilen uygulamaları incelemekte yarar vardır.

Hiç şüphesiz bu faaliyetler, Kıbrıs'ta Türk Kültürünü, Türk dilini canlı tutmayı, Türkiye ile bağları güçlendirmeyi, Türk Toplumunda milli heyecan ve coşku yaratmayı, Atatürk ilke ve devrimlerini yaymayı amaçlayan planlı bir politikanın parçalarıydı.

KIBRIS SAVAŞI BİTER BİTMEZ KIBRIS'A KONSOLOS ATANIYOR

Atatürk Türkiyesi, Kurtuluş Savaşından çıkar çıkmaz ve Lozan Anlaşması imzalanır imzalanmaz ilk konsolosluklarından birini Kıbrıs'ta açmıştır.

Nitekim Konsolosluk 1925 yılında bir liman kenti olan ve diğer yabancı konsoloslukların da bulunduğu Larnaka'da açılmış ve ilk Konsolos Asaf Bey de 4.5 yıllık bir dönem için adaya gelmiştir. 1930'da görev süresi dolan Asaf Bey'in yerine ise Celal Bey Konsolos olarak atanmıştır.

Asaf Bey, Konsolosluğu döneminde, Lozan Anlaşması gereğince Kıbrıslı Türklere tanınan "Seçme Hakkı"nı (Hakk-ı Hıyar) kullanarak Türk vatandaşlığında kalma ve Türkiye'ye göç etme yolunu seçen Kıbrıslı Türklere, aldığı talimatlar çerçevesinde büyük yardımlarda bulunmuş, yüksek öğrenime gidecek olan gençlere her türlü imkanı sağlamış, birçok sosyal faaliyet içinde olmuş, dernek ve cemiyetlerin faaliyetlerini desteklemiş, milli günlerin kutlanmasına ön ayak olmuş, milli heyecan ve milli bilincin uyanması ve Atatürk devrimleri ile Kemalizmin Kıbrıs Türk Halkı arasında benimsenmesi için çalışmıştır.

Örneğin Asaf Bey'in girişimiyle 15 Şubat 1929'de Lefkoşa'da Himaye-i Etfal Cemiyeti (Çocuk Esirgeme Kurumu) şubesi açılmıştır.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nın 1925'de Konsolos Asaf Bey'in öncülüğü ile kutlanması ise muhteşem olmuştu. O günleri yaşayan Beria Remzi Özoran bu coşku ve gururu şöyle anlatıyor:

"Türk mahalleleri, dükkanlar ve evler Konsolosluktan gizlice temin edilen bayraklarla donatılmış, çiçekler, mersin dalları ve renkli fenerler arasına yine konsolosluktan temin edilen Atatürk'ün resimleri asılmıştı. Üzerinde Türk bayrağının dalgalandığı Konsolosluk, bayrağa hasret adanın her tarafından akın akın gelen binlerce Kıbrıslı Türk tarafından ziyaret edilmiş ve Büyük Atatürk'le Cumhuriyet, Konsolos Asaf Bey'in şahsında selamlanmıştı. Konsolos Asaf Bey kutlama çerçevesinde yüzlerce kişinin katıldığı büyük bir de resepsiyon vermişti. Yabancı Konsolosluk ve şehbenderliklerin Cumhuriyet Bayramımıza hürmeten bayrak çekmeleri de Kıbrıs Türkleri için ayrı bir gurur ve iftihar vesilesi oluyordu. O akşam meydanlarda davul zurna çalınmış, kulüplerde bandolar milli marşlarla herkesi coşturmuştu. Meydanlarda, yollarda, kulüplerde, bayramlaşılmış, kulüp üyeleri misafirleri ağırlamışlardı. Sayın Şehbenderin (Konsolosun) Türk kulüpleri ziyaret ve Himaye-i Etfal yararına temsil verecek tiyatroya teşrifleri Kıbrıs Türküne heyecanlı anlar yaşatmıştı. Geçtiği yollarda halk 'YAŞASIN TÜRKİYE CUMHURİYETİ, YAŞASIN KEMAL PAŞA' nidalarıyla gösterilerde bulunuyor, her kulübe geliş ve gidişlerde İstiklal Marşı çalınıyordu. Tiyatroya teşriflerinde de herkes huşu içinde ayağa kalkıp onun locasına dönerek selam vermişti. Kıbrıs Türkü öksüzlüğün acısını Şehbenderliğin varlığıyla dindiriyordu. Lefkoşa'ya gelemeyenler, gelenlerden ve gazetelerden Şehbender Bf. Ve Şehbenderlik hakkında bilgi ediniyordu. Adanın diğer kasabalarında ve birçok köylerinde de imkan ölçüsünde kutlama törenleri yapılmıştı.


ATATÜRK TÜRKİYESİ'NİN KIBRIS'TA MİLLİ BİLİNÇ VE MİLLİ HEYECAN YARATMA ÇABASI

Yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin daha kurulduğu ilk günlerden ada Türkleri arasında milli bir bilinç ve milli heyecan yaratma çabası içine girdiği gözlenmektedir. Bu uğraşla görevli başlıca kişi ise hiç şüphesiz, daha Cumhuriyet kurulur kurulmaz ilk iş olarak adaya gönderilen Türk Konsolosu idi. Bu çerçevede, Türk kültür-sanat ve spor ekipleri ile askeri okul gemisi Hamidiye Kıbrıs'a gönderiliyor, Kemalist ve milliyetçi bir basınla milliyetçi aydınlar yetiştirme çabası içine giriliyordu.

Bu çabaları yakından izleyen İngiliz yönetimi ise rahatsızlığını belli ediyor ve Türk Konsolosu'nun geri çekilmesini istemeye kadar işi ileri götürüyordu. 1928 yılında adada görevli olan İngiliz vali Storrs İngiliz Sömürgeler Bakanlığına gönderdiği raporda bu konuda şöyle diyordu:

"1928'de ikinci kez konsolos olarak atanmasından sonra (ilk dönem 1925-1927 s.i.) dikkatini ve faaliyetlerini buradaki Türk vatandaşlarıyla ilgilenmeye ayıracağına, daha çok yerli müslüman ahalinin Ankara'daki siyasetle canlı şekilde ilgilenmelerini cesaretlendirmeye ve onların içinde TÜRK ULUSAL BİLİNCİNİ UYANDIRMAYA yöneltmiştir. Bu yöndeki faaliyetlerinin, resmi görevini aştığı ve ihlal ettiğine ilişkin kanıtlar elde etme olanağı bulunmamaktadır ama, Kıbrıs islam basınında TÜRK PROPAGANDASI NİTELİĞİNDE YAZILAR çıkmakta oluşu, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilanı gününün aktif şekilde adanın çeşitli yerlerinde kutlanması, ASAF BEY'in konsolos olarak atanmasından sonra başlamıştır ve bu etkinlikler kanımca onun kişisel etkisiyle olmaktadır."

Storrs raporunda Türk Konsolos'un ilk görev döneminde sadece Türkiye'ye göç etmek isteyen Türklere yardımcı olurken, ikinci görev döneminde TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ PROPAGANDASI YAPMAYA başladığını, kendisinin ise önde gelen Türkleri toplayıp bu konuda uyardığını belirtmekte ve adada başlayan İngiliz aleyhtarlığından Türk Konsolosunun sorumlu olduğunu yazmaktaydı.

Nitekim Vali Storrs'un bu şikayeti üzerine İngiliz Dışişleri Bakanlığı Ankara'daki Büyükelçisine talimat vererek Türk hükümetinin protesto edilmesini istiyordu.

Yeni Türk Cumhuriyeti'nin temsilcisi olan Türk Konsolosunun faaliyetlerinde mutlaka Dışişleri Bakanlığı ile Hükümetinin bilgi ve onayı olduğu düşünülürse, Konsolos Asaf Bey'in bireysel bir tavırla değil, aldığı talimatlar ve yetkiler çerçevesinde hareket ettiği ve Atatürk Türkiyesi'nin Kıbrıs Türklerine yönelik politikasını yürüttüğü ortaya çıkmaktadır. Bu da bize Atatürk'ün Kıbrıs ve Kıbrıs Türklerine yönelik politikası hakkında önemli bir ipucu vermektedir.

Nitekim İngiliz Valinin tepkisine karşın Bakanlığından aldığı talimatlar çerçevesinde hareket eden Türk Konsolosu, 1930 yılında yapılan ve İngilizci adaylarla Kemalist adaylar arasında ciddi bir yarış şeklinde geçen Kavanin Meclisi secimlerinde de önemli bir rol oynamıştı.

Seçimler sonunda İngiliz sömürge yönetiminin üç kişilik listesinden sadece bir aday kazanırken Türk milliyetçisi Kemalist adaylardan oluşan listeden 2 kişi seçimi kazanmıştı.

İngiliz yönetiminin desteklediği listeden Baf bölgesinden aday olan Dr. Eyyup Necmettin, 18 Ağustos 1930'da vali vekili Henniker Heaton eliyle Sömürgeler Bakanlığına bir mektup göndererek Türk Konsolosunun Kemalist adaylar lehine faaliyet yaptığını bildiriyordu. Mektupta şöyle deniyordu:

"Larnaka'da oturan Türk Konslosu Asaf Bey, son zamanlarda iki kez Baf'ı ziyaret ederek seçimlerde bana karşı çıkan tüm muhaliflerimle temaslar yapmış, ayrıca bazı köylere de gitmiştir. Seçimlerin arifesinde Türk konsolosunun seçim bölgemizi ziyareti ve sadece bana karşı olanlarla görüşmesi derin kuşkular yaratan bir durumdur."

Bu gelişmeler üzerine İngiliz Dışişleri Bakanlığının talimatı çerçevesinde Ankara'da Türk Dışişleri Bakanlığına giden İngiltere Büyükelçisi, Türk konsolosunun Kıbrıs'ta Kemalistlere verdiği desteği protesto eder. 17 Kasım 1930'da ise görev süresi dolan Asaf Bey adadan ayrılarak yerine Celal Bey gönderilir.

ASKERİ OKUL GEMİSİ HAMİDİYE'NİN KIBRIS'A GÖNDERİLMESİ VE TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİN GELİŞMESİNE ETKİSİ

Atatürk'ün Kıbrıs'a Kıbrıs Türklerine verdiği önemin bir diğer kanıtı da ölümünden 4.5 ay önce Deniz Harp Okulu eğitim gemisi HAMİDİYE'yi Kıbrıs'a göndermesi ve büyük bir ulusal heyecan yaratmasıdır.

20 Haziran 1938'de Kıbrıs'ı ziyaret eden HAMİDİYE personeli, Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan veya Osmanlı askerlerinin adayı terk etmesinden sonra, Türk ordu mensuplarının gerçekleştirdiği ilk ziyaretti.

Yıllar sonra beyaz üniformaları içinde Türk ordu mensuplarını karşılarında gören Türk Halkı, büyük bir sevinç, mutluluk ve heyecan dalgası içinde muhteşem bir karşılama ve ağırlama yapmış, milli gurur ve Türkiye sevgisi doruk noktasına çıkmıştı.

Nitekim binlerce kişi Mağusa Limanı'na gelen Hamidiye'yi karşılamış ve gözyaşları içinde muhteşem bir karşılama yapmıştı. Hamidiye subaylarının aynı gün Lefkoşa'yı ziyaretleri ise büyük coşku yaratan bir olay olmuştu. Hamidiye denizcilerine Türk Halkının yaptığı kabul resmi görmeye değerdi.

Türk denizcileri, subayları ve bando takımı Lefkoşa tren istasyonunda coşkun sevgi gösterileriyle karşılanmıştı.

4.30'da Mağusa treniyle Lefkoşa'ya gelmesi beklenen Türk denizcilerini karşılamak için binlerce Kıbrıslı Türk saat 13.00 olmadan tren istasyonuna birikmiş ve kızgın güneş altında saatlerce beklemişti. Tren istasyona girince halk milli bir heyecan ve seygiyle vagonlara saldırmış ve askerleri kucaklayıp öpmeye başlamıştı. Misafirler özel arabalarla Lefkoşa'daki KARDEŞ OCAĞI binasına götürülerek ağırlanmış, coşkulu bir toplantı yapılmış ve unutulmaz duygulu anlar yaşanmıştı.

Sömürge yönetimi Valisi bile bu coşkuya kapılmış ve Vilayet Konağı'nda Kaptan Necati Özdeniz, yardımcısı Bahaeddin Oytun ve Binbaşı Ali Alper'le Türk Toplumu ileri gelenlerinin katıldığı bir yemek vermişti.

Adadaki Türkiye Konsolosu Ekrem Arar ve eşi de konuklar onuruna Türk Toplumunun geniş katılımıyla bir kokteyl vermişti. Kokteylde HAMİDİYE BANDOSU da bir konser vermişti.

Konuklar onuruna KARDEŞ OCAĞI, TÜRK SPOR KULÜBÜ, MAĞUSA BELEDİYESİ, MAĞUSA TÜRK OCAĞI da HAMİDİYE asker ve subayları şerefine yemekler vermiş, caddeler süslenmiş, toplu anı fotoğrafları çekilmiş, o günlerin gazetelerinde duyulan milli heyecan ve gururu ortaya koyan coşkulu yazı ve yorumlar yayınlanmış Türk ordusuna duyulan sevgi dile getirilmişti.

Hamidiye adada iki gün kaldıktan sonra 22 Haziran 1938 Çarşamba günü Türk halkının sevgi gösterileri ve gözyaşları arasında adadan ayrılmıştı.

Hamidiye'nin yani ilk kez bir Türk askeri gemisinin Atatürk tarafından Kıbrıs'a gönderilmesi, oldukça anlamlı ve iyi düşünülmüş bir politikanın sonucuydu. Nitekim bu ziyaret Türk Halkı arasındaki milliyetçi duyguların doruğa çıkmasına, Anavatan'a olan güven ve bağlılığın sergilenmesine, Türklük bilinci ve milli şuurun güçlenmesine ve Türk milliyetçiliğinin Kıbrıs'ta kökleşmesine neden olunmuştu.

İngiliz Sömürge yönetimi de bu durumdan rahatsızlık duymuş ve Sömürgeler Bakanlığına gönderdiği 24 Temmuz 1938 tarihli bir raporda HAMİDİYE'nin yarattığı milli coşku ve heyecandan duyduğu rahatsızlığı dile getirmişti. Raporda, SÖZ ve SES gazetelerinin HAMİDİYE ziyaretini milli duyguları kamçılayacak şekilde verdikleri ve daha önce defalarca uyarılmalarına karşın milliyetçi propagandayı tırmandırdıkları belirtilmekteydi.

Hamidiye adadan ayrılır ayrılmaz 24 Haziran'da Sömürgeler Bakanına yeni bir rapor gönderen İngiliz vali, SÖZ ve SES gazetelerinin, Türkiye'den "ANAVATAN" ve Atatürk'ten "ATATÜRKÜMÜZ" diye söz edildiğini belirtiyor, Türk ulusal propagandası yaptıkları, hükümeti küçük düşürdükleri, İngilizlerin, Türkiye ve Atatürk'e karşı düşmanca duygular içinde olduklarını yazdıkları, Hamidiye'nin gelişi vesilesiyle bu tür yayınlarını yoğunlaştırdıkları belirtiliyor ve adı geçen iki gazetenin bu nedenle SANSÜR edildikleri bildiriliyordu.

Raporda, "Türk milliyetçilik hareketinin ENOSİS ve KEMALİZM temaları çerçevesinde ORTAK BİR DAVA YARATMA çabası içinde olduğu ve HAMİDİYE'nin ziyaretinin Kıbrıs Türk Ulusal Bilincinin gelişmesine katkı yaptığı, bunun da İngiliz idaresi bakımından potansiyel tehlikeler içerdiği" belirtilmekteydi.


O zamanlarda Başbuğ Atatürk Türk asaletinin bir örneği olarak düşmanlarına "geldikleri gibi giderler diyordu".
Şimdi iktidarda bulunan iktidarsızlar ise kırmızı halılarla karşılıyorlar.
Burada MAT denilen şahsiyet hafta sonları rum tarafına konuk oluyor.
Türk Ordusu var da içimiz rahat,oldukça da burası geçilemez.
Kıbrıs Türk'lerindir.

Yaşasın Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
 
Üst