Atatürk ve Tango

hazaryalı

-Otağ Hanı-
Katılım
26 May 2008
Mesajlar
131
Tepkime puanı
0
Puanları
0
ATATÜRK BÜYÜK ANANLA DANS ETTİ Mİ?

Medyada; sözde "aydınlar" âleminde, bir takımadamlar var; tarihin çöplüklerini eşeleyip, Mustafa Kemal Atatürk’ü, akıllarınca, “vuracak” tezvirat malzemesi arıyorlar. ”Acaba Mustafa Kemal aleyhinde gizli sırlar vb, bulabilir miyiz” diye, özel hayatını, ailesini, yakın çevresini karıştırıyorlar. Mesela Mustafa Kemal’in anı defterinde acaba, neden, iki günün kaydı yok diye altında bir şeyler arıyorlar! Açıkça söylemeseler de, “Mustafa Kemal’in zaafları” vardı demek istiyorlar.

ATATÜRK TANRI DEĞİLDİ!

Hemen söyleyeyim; Mustafa Kemal, ne bir “tanrı” idi, ne de dokunulmaz bir tabu! O, insancıl zaafları, hataları ve sevaplarıyla, kendi deyimiyle, “vücudu şimdi toprak olmuş, bir fani” ama çok büyük bir “fani”! Ne yaptıysa, milletinin gözleri önünde yaptı halkın ortasında yaşadı. İçki içerdi, kadınları severdi ama çocukları da çok severdi. En büyük acısı kendisinden bir çocuğu olmamasıydı!

Bütün bunlarla, Mustafa Kemal Atatürk, tarihin zamanımızın, en büyük adamlarında biri idi. Lord Kinross’un dediği gibi, “savaşta, devlet idaresinde, dış ilişkilerde bunlardan bir tekinde, başarılı olsa bile, gene “Büyük Adam” olurdu!

YIKAMADILAR YIKAMAYACAKLAR

Şimdiye kadar, dışarıdan ve özellikle, içerden, O’nu, heykellerinden, fotoğraflarından başlayarak, yıkmaya çalıştılar, ama yıkamadılar. Milletin sinesindeki Atatürk sevgisini yok edemediler! O’nu, her vesileyle, Anıtkabirinde tavaf edenler, O’ndan yardım isteyenler, oraya devlet zoruyla gitmiyorlar; son umutları O!

Atatürk, tabii ki bir “ilah” değil, ama “O’nu sevmek” bizler, milyonlarca Türk için, ibadet! Türkler, Türkiye ve TC durdukça ona hep ibadet edecekler. Evlerinin duvarlarını, O'nun resimleri süsleyecek! Alanlardaki heykellerini, okul bahçelerindeki büstlerine gelince: bunları yıkmak isteyeceklerdir. Bu Cumhuriyeti yıkmak isteyenler, önce, TSK’den ve Atatürk’ten kurtulmak isterler! Fakat bunlar da, Türk Gençliliğine ve ordusuna emanet!

Atatürk'ün, milleti indindeki saygınlığımı, pespaye, süfli dedikodularla, sinsice, yok etmeye çalışan, dedikoducu “çokbilmişler –ukalalar! Eğer Atatürk olmasaydı, bilmem, şimdi, nerelerde olurlardı. Layık oldukları gibi yabancıların tuvaletlerini temizliyor olacaklardı!

Bu dedikoducuların en önde geleni Engin Ardıç- (Galatasaray lisesinde arkadaşlarının ona taktıkları lakabı, o arkadaşlarına sorsun!) adlı bir yazar müsveddesi, kendi deyimiyle ağız kokularını etrafa saçıyor!

Başlıca merakı, malzemesi süfli dedikodular; “Yok Atatürk anasını sever miymiş? Atatürk Tango sever miydi? Aklınca bunları yazmakla, hem çokbilmişliğini, “ıvır zıvır bilgiçliğini” gösterecek, hem de aklı sıra, bunlardan Atatürk'ün bir zaafını, sırrını ortaya çıkaracak!

“Atatürk Tango sever miydi?” diye sormak, kendi deyimiyle, “kel alaka”. Atatürk Tango da severdi vals yapardı, Safiye'yi, Münir Nurettin’i sever, Şubert'ten de hoşlanır ve de herkesin önünde vals da yapar, harmandalı da oynardı! Ama ne bunlar ne de aksi, Atatürk’ün büyüklüğünden hiç bir şey götürmez!

Ardıç, Atatürk’ün, bir ara, radyoda Türk müziğini kaldırmasına takmış; “ Emir ve komuta zinciriyle batılılık bu kadar söker.” Sadece müzikte değil, bütün devrimler söz konusu olunca, demeye getiriyor! Atatürk, çok geçmeden bunun da, “Güneş-Dil Teorisi” ve “ kafatası ölçmek gibi” büyük hata olduğunu anlamış ve hemen, hatasından dönmüştü! Bu da ”Büyük Adamlığının” kanıtı!

Ve Ardıç'a sormalı; TC nasıl kurulacak devrimler nasıl yapılacaktı? Bazı yazarların aydınların,"ulemanın" cevaz vermesiyle mi veya "%47 oy çoğunluğu" ile mi?

Ardıç, son olarak “Bursa Nutuk”una Mustafa Kemal’in, gençliği, gerektiğinde, göreve çağıran, ünlü Nutuk’una, bu ayrı bir yazı konusu, ama bakın, bu adam bu ajan kışkırtıcı zehrini nasıl dökmüş; “Yoksa hıyarlık, Atatürk'ü peygamber, sözlerini hadisi şerif, resimlerini ikona, Büyük Nutuk'u kutsal kitap, Çankaya'yı Kâbe, Anıtkabir'i de türbe gibi görmekle mi başlıyor? “.Yanı Atatürk’ü sevmek “hıyarlık”!

Engin Ardıç, Atatürk’ün “yakın çevresine, babamın da dâhil olduğu, “mutat zevata” dokundurdu. Atatürk”ün “bu çevreden” kurtulamadığından” yakındı! Eğer, Atatürk, o “çevreden” kurtulmak isteseydi, bunu da çekinmeden yapardı. Ama tecrübeleriyle sabit; bir tehlike karşısında, bu “mutat zevat”, vücutlarını O’na siper ederek koruyacaklar ve öldüğü dakikaya kadar da başından ayrılmayacaklardı! Merak bu ya; bu zevat Kurtuluş savaşında, Mustafa Kemal’in yanında mücadele ederlerken, Ardıç’ın dedeleri, neredelerdi? Eğer, bu Mücadeleye katılmışlarsa, o zaman bu adam nereden peydahlandı? Katılmamışlarsa, bu da, belli oluyor!

“Atatürk tango sever miydi” diye soran, Ardıç’a, ben sorayım;
”Senin anan, büyük anaların güzel miydiler? Atatürk onlarla dans etti mi? Ama Atatürk zevk sahibi idi!"

Altemur Kılıç
 
Üst