Atatürkçü Düşünce Sistemi Ve Atatürk İlkeleri...

kafkaslar

Dost Üyeler
Katılım
14 Kas 2010
Mesajlar
10
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
'' NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE ''
Web sitesi
www.antoloji.com
Atatürkçü Düşünce Sistemi Ve Atatürk İlkeleri...

/‘’Bugün hepimize düşen ortak görev; ulusal değerlere, bilince, Cumhuriyet'e sahip çıkmak, Çanakkale'yi, Kurtuluş Savaşı'nı kazanan ruhu korumak ve bu bilinci gelecek kuşaklara aktarmaktır. Türk Ulusu dili, kültürü, tarihi ve saygın kimliğiyle aydınlık yarınlara el ele güçlü biçimde yürüyecektir.‘’/

******* ******
#_Atatürkçülük;

Atatürkçülük; Türkiye gerçeklerinden doğan bir düşünce sistemi olup, Türk milletinin iradesiyle oluşmuş tarihi gelişimin ürünüdür, millet egemenliğinin ifadesidir, millete haklarını tanımadır, millete haklarını tanıtmadır, çağdaş uygarlığa ulaşmadır, çağdaş uygarlık yolunda ilerlemedir, modernleşmedir, kurtuluştur, milletçe bağımsızlığa kavuşmadır, hür düşünceyi temsil etmedir, demokrasidir, aydınlıktır…

Atatürkçülük kaynağını Kurtuluş Savaşından almaktadır…

******* ******
Atatürk ilkelerini; Temel İlkeler ve Bütünleyici İlkeler olarak iki gurupta ele alarak inceleyebiliriz.

Temel İlkeler; Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik,(Ulusçuluk, Ulusalcılık) , Halkçılık, Devletçilik, Laiklik ve İnkılâpçılıktır.

Bütünleyici İlkeler ise; Milli Egemenlik, Milli Bağımsızlık, Milli Birlik ve Beraberlik, Yurtta Sulh, Cihanda Sulh, Çağdaşlaşma, Bilimsellik ve Akılcılık, İnsan ve İnsanlık Sevgisidir.
Atatürk İlkelerini anlayabilmek için öncelikle Atatürk’ün bu konularla ilgili söylediği sözlerini, düşüncelerini bilmemiz, anlayarak incelememiz gereklidir. Çünkü Atatürkçüğün ve Atatürk ilkelerinin özünü bu şekilde daha iyi anlayabiliriz.

******* ******
#_ Temel İlkeler;

• Cumhuriyetçilik:
‘’ Bugünkü hükümetimiz, devlet teşkilatımız doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet ve hükümet teşkilatıdır ki, onun adı Cumhuriyet’tir. Artık hükümet ile millet arasında geçmişteki ayrılık kalmamıştır. Hükümet millet ve millet hükümettir. ‘’

‘’Türk milletinin karakter ve adetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir.’’

‘’Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemiyle devlet şekli demektir. ‘’

‘’Cumhuriyet, yüksek ahlaki değer ve niteliklere dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir... ‘’

• Milliyetçilik (Ulusçuluk, Ulusalcılık) :
‘’ Gerçi bize milliyetçi derler. Ama biz öyle milliyetçileriz ki, işbirliği eden bütün milletlere hürmet ve riayet ederiz. Onların milliyetlerinin bütün icaplarını tanırız. Bizim milliyetçiliğimiz herhalde hodbince ve mağrurca bir milliyetçilik değildir.’’

‘’Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk halkına Türk milleti denir.’’

‘’Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı hep bir soyun evlatları ve hep aynı cevherin damarlarıdır.’’

‘’Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk toplumudur. Bu toplumun fertleri ne kadar Türk kültürü ile dolu olursa, o topluma dayanan Cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur.’’

• Halkçılık:
‘’ Türkiye Cumhuriyeti halkını ayrı ayrı sınıflardan oluşmuş değil fakat kişisel ve sosyal hayat için işbölümü itibariyle çeşitli mesleklere ayrılmış bir toplum olarak görmek esas prensiplerimizdendir. ‘’
‘’İç siyasetimizde ilkemiz olan halkçılık, yani milletin bizzat kendi geleceğine sahip olması esası Anayasamız ile tespit edilmiştir.’’

‘’Halkçılık, toplum düzenini çalışmaya, hukuka dayandırmak isteyen bir toplum sistemidir. ‘’

• Devletçilik:
‘’ Devletçiliğin bizce anlamı şudur: Kişilerin özel teşebbüslerini ve şahsi faaliyetlerini esas tutmak; fakat büyük bir milletin ve geniş bir memleketin ihtiyaçlarını ve çok şeylerin yapılmadığını göz önünde tutarak, memleket ekonomisini devletin eline almak.’’

‘’Prensip olarak, devlet ferdin yerine geçmemelidir. Fakat ferdin gelişmesi için genel şartları göz önünde bulundurmalıdır. ‘’

‘’Kesin zaruret olmadıkça, piyasalara karışılmaz; bununla beraber, hiç bir piyasa da başıboş değildir. ‘’

• Laiklik:
‘’ Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye karşı değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasıt ve fiile dayanan tutucu hareketlerden sakınıyoruz. ‘’

‘’Laiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Bütün yurttaşların vicdan, ibadet ve din hürriyeti de demektir. ‘’

‘’Laiklik, asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi imkânını temin etmiştir. ‘’

• İnkılâpçılık; (Devrimcilik)
‘’ Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılâpların gayesi Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağdaş ve bütün anlam görünüşüyle uygar bir toplum haline ulaştırmaktır.’’

‘’Biz büyük bir inkılâp yaptık. Memleketi bir çağdan alıp yeni bir çağa götürdük. ‘’

‘’Devrimin amacını kavramış olanlar sürekli olarak onu koruma gücüne sahip olacaklardır.’’

***
Temel ilkelere Atatürk’ün kendi söylediği sözlerinin ışığında baktığımızda:
Cumhuriyetçiliğin siyasi bir devrim niteliğinde halk egemenliğine dayalı demokratik yönetim şekli olduğunu…
Milliyetçilik kavramının ırkçı yapıya dayanmadığını…
Dinsel, mezhepsel, etniksel ayrılıklara, bölmeye, bölünmeye ve cemaat olarak yaşamaya karşı olduğunu…
Halkçılık ilkesinin hiçbir bireyin, ailenin, sınıfın, gurubun veya organizasyonun diğerlerinin daha üzerinde olmasını kabul etmeme anlamına geldiğini, yani sınıf ayrıcalıklarına ve sınıf farklılıklarına karşı olduğunu, temelde Türk vatandaşlığını ifade eden fikre dayandığını, ulusal kimliğin ve milli birlik fikrinin kazanılmasına yardımcı olduğunu…
Devletçiliğin temel esasının ise; devletin ülkenin genel ekonomik faaliyetlerini düzenlenmesi olduğunu, yine özel sektörün girmek istemediği, giremediği veya yetersiz kaldığı alanlar ile ulusal çıkarların gerekli kıldığı stratejik alanlara devletin girmesi gerektiği anlamında olduğunu…
Kesin zaruretler olmadıkça devletin piyasalara karışmayacağını, bununla beraber hiç bir piyasanın da başıboş bırakılmayacağını…
Laikliğin yalnızca devlet ve dinin birbirinden ayrılması anlamında olmayıp eğitim, kültür ve yasama alanlarının da dinden bağımsız olması anlamını da taşıdığını…
Laiklik ilkesinin kesinlikle din karşıtı bir ilke olmayıp tam aksine Laikliğin dini siyasetin dışında tutan bir ilke olduğunu, Laikliğin vicdan, ibadet, din hürriyeti anlamını taşıdığını…
İnkılâpçılık (Devrimcilik) ilkesinin ise; çağın gerisinde kalmış gerici ve geleneksel kavramların kaldırılarak bunların yerine modern kavramların benimsenmesi olduğunu görmekteyiz...

******* ******
# _ Bütünleyici İlkeler;

• Milli Egemenlik:
‘’Toplumda en yüksek hürriyetin, en yüksek eşitlik ve adaletin sağlanması, istikrarı ve korunması ancak ve ancak tam ve kesin anlamıyla milli egemenliği sağlamış bulunması ile devamlılık kazanır. Bundan dolayı; hürriyetin de eşitliğin de, adaletin de dayanak noktası milli egemenliktir. ‘’

‘’ Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkûmdurlar.’’

‘’Yeni Türkiye devletinin yapısının ruhu milli egemenliktir. Milletin kayıtsız şartsız egemenliğidir. ‘’

‘’Uluslar, egemenliklerini geçici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi gereğinden fazla inanmamalı ve güvenmemelidir. Çünkü meclisler bile despotluk yapabilir ve bu despotluk bireysel despotluktan daha tehlikeli olabilir. Meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar ulusun yaşamına giderilmesi olanaklı olmayan zararlar verebilir.’’

• Milli Bağımsızlık:
‘’Türk Milleti bağımsız yaşamış ve bağımsızlığı var olmalarının yegâne koşulu olarak kabul etmiş cesur insanların torunlarıdır. Bu millet hiçbir zaman hür olmadan yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır. ‘’

‘’Tam bağımsızlık, ancak mali bağımsızlık ile mümkündür. Bir devletin maliyesi bağımsızlıktan yoksun olunca,o devletin bütün hayat ışıklarında bağımsızlık felç olur.‘’

‘’Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklâle timsal olmuş bir milletiz.’’

‘’Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz.’’

‘’Tam bağımsızlık denildiği zaman, elbette siyasi, mali, iktisadi, adli, askeri, kültürel ve benzeri her hususta tam bağımsızlık ve tam serbestlik demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan mahrumiyet, millet ve memleketin gerçek anlamıyla bütün bağımsızlığından mahrumiyeti demektir. ‘’

‘’Türkiye devletinin bağımsızlığı mukaddestir. O, ebediyen sağlanmış ve korunmuş olmalıdır. ‘’

'Rica ile merhamet dilenmekle bir millet ve devletin şeref ve istiklâli kurtarılmaz. Türk milleti, gelecek nesiller için bunu unutmamalıdır.’’

“Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize görecekleri öğrenimin sınırı ne olursa olsun, ilk önce ve her şeyden önce Türkiye’nin bağımsızlığına, kendi benliğine, milli geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek gereği öğretilmelidir. ”

• Milli Birlik ve Beraberlik:
‘’Millet ve biz yok, birlik halinde millet var. Biz ve millet ayrı ayrı şeyler değiliz.’’

‘’Biz milli varlığın temelini, milli şuurda ve milli birlikte görmekteyiz. ‘’

‘’Toplu bir milleti istila etmek, daima dağınık bir milleti istila etmek gibi kolay değildir. ‘’

• Yurtta Sulh (Barış) , Cihanda Sulh:
‘’Türkiye Cumhuriyeti’nin en esaslı prensiplerinden biri olan yurtta sulh, cihanda sulh gayesi, insaniyetin ve medeniyetin refah ve terakkisinde en esaslı amil olsa gerektir.’’

‘’Sulh milletleri refah ve saadete eriştiren en iyi yoldur.’’

• Çağdaşlaşma:
'Türkiye Cumhuriyetinin, özellikle bugünkü gençliğine ve yetişmekte olan çocuklarına hitap ediyorum: Batı senden, Türk'ten çok geriydi. Manada, fikirde, tarihte bu böyleydi. Eğer bugün batı teknikte bir üstünlük gösteriyorsa, ey Türk Çocuğu, o kabahat da senin değil, senden öncekilerin affedilmez ihmalinin bir sonucudur. Şunu da söyleyeyim ki, çok zekisin! ... Bu belli. Fakat zekânı unut! ... Daima çalışkan ol...'

‘’Milletimizi en kısa yoldan medeniyetin nimetlerine kavuşturmaya, mesut ve müreffeh kılmaya çalışacağız ve bunu yapmaya mecburuz. ‘’

‘’Biz Batı medeniyetini bir taklitçilik yapalım diye almıyoruz. Onda iyi olarak gördüklerimizi, kendi bünyemize uygun bulduğumuz için, dünya medeniyet seviyesi içinde benimsiyoruz. ‘’

• Bilimsellik ve Akılcılık:
Bilimsellik; ‘’Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, başarı için en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir.’’

‘’Türk milletinin yürümekte olduğu ilerleme ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale müspet bilimdir. ‘’

Akılcılık; ‘’Bizim, akıl, mantık, zekâ ile hareket etmek en belirgin özelliğimizdir.’’

• İnsan ve İnsanlık Sevgisi:
‘’ İnsanları mesut edeceğim diye onları birbirine boğazlatmak insanlıktan uzak ve son derece üzülünecek bir sistemdir. İnsanları mesut edecek yegâne vasıta, onları birbirlerine yaklaştırarak, onlara birbirlerini sevdirerek, karşılıklı maddi ve manevi ihtiyaçlarını temine yarayan hareket ve enerjidir,’’

‘’Biz kimsenin düşmanı değiliz. Yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız. ‘’

‘’ İstiklal, istikbal, hürriyet, her şey adaletle kaimdir! ’’

******* ******
Mustafa Kemal Atatürk; “Benim Türk milletine, Türk cemiyetine, Türklüğün istikbaline ait ödevlerim bitmemiştir, siz onları tamamlayacaksınız. Siz de, sizden sonrakilere benim sözümü tekrar ediniz.”sözleriyle Türk Milletine, Türklüğün istikbaline ait ödevlerinin devam ve tamamlama görevini bizlere vermiştir. Fakat ne yazık ki bizler bize verilen ve üzerimize düşen bu ödevleri / görevleri yeterince yerine getiremediğimiz gibi, Atatürk’ü ve Atatürkçülüğü de özde değil, yüzeysel olarak sözde sahiplenmişiz…

Gelinen süreç sonucunda içerisinde bulunduğumuz döneme baktığımızda ise, Atatürk ilkelerinin bir kısmının içinin boşaltılmaya, bir kısmının da rafa kaldırılmaya çalışıldığını açıkça görmekteyiz.

Ülkemizin stratejik öneme sahip devasa kurumlarından, aynı zamanda ülkemiz ekonomisinin temel lokomotif yapı taşlarından olan, Petkim, Tüpraş, Telekom, vb… (yabancı sermaye girişi, bütçe açıklarını kapatma, dış borç ödemesi adı altında) gibi kurumlar ulusal çıkarlarımız gözetilmeden gelişigüzel özelleştirilerek yabancılara satılmıştır. Bu şekilde gelişigüzel yapılan yanlış özelleştirmelerle devletçilik ilkesi ortadan kalkmıştır. Oysaki hem stratejik öneme sahip, hem de ekonominin de temel lokomotif yapı taşlarından olan böyle devasa kuruluşların ulusal çıkarlarımızın gözetilmesi bakımından devletin kontrolü altında olması gereklidir, özelleştirilse bile yabancılara satılmaması gerekirdi. (Bu özelleştirmelerde ulusal çıkarlarımız gözetilmediği gibi, ileriye dönük olarak da stratejik bakımdan ulusal çıkarlarımızı koruyucu yeterince bağlayıcı hükümlerde konulmamıştır.)
Alt kimlik üst kimlik gibi saçma sapan söylemlerle, demokratik açılım safsatalarıyla halkın arasına ayrımcılık sokularak etnik kökene dayalı milliyetçilik hortlatılmaya çalışılmaktadır. Halk arasında her yönden keskin çizgilerle aşırı sınıfsal ayrıcalıklar ve sınıfsal farklılıklar oluşturulmaktadır. (Bir tarafta her şeyde tam söz sahibi olan, ülke nimetlerinin neredeyse tamamından faydalanan ve çok fazlasıyla her şeyi sahiplenen bir avuç azınlık kesim, diğer tarafta kesinlikle hiçbir söz hakkı tanınmayan ve hiçbir söz hakkı olmayan, ezilen, yokluğa ve yoksulluğa mahkûm edilerek sefalet içerisinde yaşayan çoğunluk kesim.) Halk ulusal kimliğinden uzaklaştırılmaya, ulusal kimlik ve milli birlikten koparılmaya çalışılarak halkçılık ilkesi zayıflatılmaya çalışılmaktadır.
Din siyasete, devlet ve millet işlerine alet edilmektedir. Bugün laiklik ilkesinin tam anlamıyla uygulamada var olduğunu söyleyemeyiz. Modern kavramlardan yavaş yavaş uzaklaşılarak inkılâpçılık ilkesiyle bağdaşmayan uygulamalara yol açılmak istenmektedir.
Sürekli olarak gündemde tutulan demokratik açılım ve başkanlık sistemi söylemleriyle ulusal, üniter devlet yapısının ortadan kaldırılması planlanarak bölgesel/eyalet, özerk yönetim sistemine geçiş amaçlanmaktadır.

Temel ilkelerle bütünleyici ilkeler özünde birbirine bağlı ilkeler olduğundan dolayı yine içerisinde bulunduğumuz şu dönemde bütünleyici ilkelerin neredeyse tamamı (Milli Egemenlik, Milli Bağımsızlık, Milli Birlik ve Beraberlik, Yurtta Sulh, Cihanda Sulh, Çağdaşlaşma, Bilimsellik ve Akılcılık, İnsan ve İnsanlık Sevgisi) ortadan kaldırılmaktadır. Ekonomik yönden dışa bağımlı, milli birlik ve beraberlikten kopmuş, çağdaşlaşmadan, bilimsellikten, akılcılıktan, insan ve insanlık sevgisinden uzaklaşmış/uzaklaştırılmış ülke ve millet haline getirilmek istenmektedir.

******* ******
Dünyada yaşanan bilimsel ve teknolojik küreselleşme nedeniyle emperyalizm gelişen ve gelişmekte olan ülkelere siyasal küreselleştirmeyi de dayatarak ulus devlet anlayışını yok etmeyi amaçlamaktadır. Yine piyasa ekonomisi, küreselleşme ve özelleştirmenin bayraktarlığını yapanlar ile siyasal İslamcılarda ulus devlet yapısına karşıdırlar. Dünyada ulus devlet anlayışının sonunun geldiğini ve kalkması gerektiğini savunan emperyalist devletlerin tümüne baktığımızdaysa hepsinde ulus devlet yapısının var olduğunu görmekteyiz. Gelişen ve gelişmekte olan ülkelerden gelen mallara kotalar konulması, yasaklar uygulanması, ülkelerine vizesiz girilememesi gibi nedenlerin uygulanması ulus devlet yapısı ve anlayışı gereğince kendi ülkelerini ve vatandaşlarını korumaya yönelik sebeplerdir. Yine bu emperyalist ülkelere baktığımızda dil, din, ırk bakımından farklılıklarla dolu oldukları halde kendilerinin parçalanıp bölünmesine izin vermezlerken gelişen veya gelişmekte olan diğer ülkelerin küçük parçalara ayrılarak bölünmesini uygun görmektedirler. Bu şekilde küçük parçalara bölünen ülkeleri kontrol etmek, yönetmek, sömürmek onlar için daha uygun ve kolaydır. Bugün ülkemizde uygulanmak istenen demokratik açılımların altında ki ana sebepler hep buna dayanmaktadır.

Yine ülkemizde bugünkü çoğu yazılı ve görsel basınının işlediği konulara, isteklerine, amaçlarına baktığımızdaysa; insan hakları, daha fazla demokratikleşme, demokrasinin nimetlerinden daha fazla yararlanma maskesi altında Kurtuluş Savaşı’nın en büyük düşmanı mütareke basınının o dönemde ki isteklerini günümüzde farklı tarzda işleyerek o dönemin mütareke basınıyla aynı doğrultuda hareket ettiğini görmekteyiz.

Bugün Güneydoğuda yaşanan sorunların aynısını 1919’larda Yunanlıların Karadeniz’de Trabzon merkezli Pontus devletini kurmak istemeleri ile yaşanmıştır. O dönemde Yunanlılara diğer emperyalist devletlerde yardım etmişlerdir. Rusya’dan getirilen Rum ve Ermeniler silahlandırılarak bunlara çeteler kurdurulmuş ve Karadeniz kıyılarındaki Türkleri kırarak tamamen temizlenmeleri amaçlanmıştı. Bugün Güneydoğu da terör örgütünün yaptığı da aynı şeydir. Terör örgütü dış güçlerce her yönden desteklenmektedir. Bugün Kürt ve Ermeni sorunlarıyla karşı karşıyayız, bu batının o günden beridir süregelen inadından vazgeçmediğinin göstergesidir. O dönemde İngilizler bu oyunlarda çok başarılıydılar, bugün İngilizlerin yerini Amerika almıştır. Güdülen amaç Türkiye Cumhuriyeti Devletini bölmek, Lozan’ın yerine Sevr’i geçerli kılmaktır. (Lozan’ı tanımayarak imzalamayan tek ülke Amerika'dır.)

Yine AB bizimle olan ilişkilerini Sevr hükümlerine göre yürütmektedir. Kıbrıs, Ege, Heybeliada Ruhban mektebi, Patrikhane gibi meseleler dayatmacı özelliğe sahip AB uyum yasalarına göre halledilmek istenmektedir. Dayatmacı AB uyum yasaları ile laikliğinde içi boşaltılmaktadır.

******* ******
Gerçekten bugün kaçımız ulusal değerlerimize, ulusal bilincimize, cumhuriyete sahip çıkabilmekteyiz, kaçımız Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı’nı kazanan ruhu korumak ve bu bilinci gelecek kuşaklara aktarmak için çalışmaktayız, kaçımız Türk ulusunun dili, kültürü, tarihi ve saygın kimliğiyle aydınlık yarınlara el ele vererek güçlü şekilde yürümekteyiz…

Atatürk’ünde ifade ettiği gibi; ‘’Uluslar, egemenliklerini geçici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi gereğinden fazla inanmamalı ve güvenmemelidir. Çünkü meclisler bile despotluk yapabilir ve bu despotluk bireysel despotluktan daha tehlikeli olabilir. Meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar ulusun yaşamına giderilmesi olanaklı olmayan zararlar verebilir.’’
Her birey bu bilinç içerinde ulusal görevini ve sorumluluğunu bilmeli, memleket meseleleri üzerinde bu görev ve sorumluluk düşüncesiyle düşünerek hareket etmeli ve çalışmalıdır…


******* ******
Yararlanılan Kaynaklar: Atatürkçü Düşünce Derneği; Türkiye Büyük Millet Meclisi; Atatürk Araştırma Merkezi; Prof. Dr. Metin AYIŞIĞI; (Atatürkçü Düşünce Sistemi )

Dinçer Demirel
26.03.2011
 
Üst