AyrilikÇi KarabaĞ Ermenİlerİ, Sinir Tanimiyor

DELİKURT

Dost Üyeler
Katılım
12 Haz 2008
Mesajlar
1,103
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Turan
AYRILIKÇI KARABAĞ ERMENİLERİ, SINIR TANIMIYOR


Azerbaycan’da yayın yapan Ekspres Gazetesi’nde yer alan “Gukasyan haddini aştı. Hankenti’ndeki ayrılıkçılar, 10 yıldan bu yana söylemeye cüret edemedikleri planı açıkladılar” başlıklı habere göre; Ermenistan’ın desteği ile Yukarı Karabağ’da oluşturulmaya çalışılan illegal devlete, legal kimlik kazandırılmaya çalışılırken, Y.Karabağ çevresinde işgal altındaki Azeri topraklarına yönelik Ermeni yayılmacılığına da resmi bir nitelik verilmek isteniyor.

Karabağlı Ermenilerin Lideri Arkadi Gukasyan yönetiminden Armen Zalinyan’ın yaptığı sansasyonel açıklama, Yukarı Karabağ konusunda Ermeni cüretkarlığının vardığı son noktayı işaret ediyor. Erivan’da çıkan “Lragir” gazetesi muhabirine açıklama yapan Zalinyan, “Yukarı Karabağ kendi anayasasını kabul etmeye hazırlanıyor. Karabağ Ermenileri için temel yasa olacak bu belgede, dolaylı olarak, Yukarı Karabağ topraklarının yanı sıra, bugün kontrolümüzde olan ve Yukarı Karabağ çevresinde bulunan topraklar da yasal olarak bizim sayılacaklar” diyor.

Yukarı Karabağ’ın “anayasa” tasarısının hazırlanması amacıyla kurulan ancak, “anayasa”nın sadece konseptini hazırlayan komisyonun başkanı durumundaki Zalinyan’ın sözleri, Yukarı Karabağ Ermenilerinin Lideri Arkadi Gukasyan’ın 14 Ekim 2005’te yaptığı açıklama ile de doğrulanıyor.

Gukasyan, Yukarı Karabağ anayasa tasarısının artık hazır olduğunu ve yakın zamanda basına sunulacağını kaydederek, “Daha sonra müzakereler başlayacak ve anayasa tasarısına, bugün kontrolümüzde olan bölgeler de Yukarı Karabağ toprağı olarak girecek” şeklinde konuşuyor.

Ancak, Karabağlı Ermeniler tarafından dile getirilen söz konusu niyetler, bu kez Y.Karabağ sorunu nedeniyle derin çıkmaza giren Ermenistan’da da kaygıyla karşılandı. Yukarı Karabağ çevresindeki işgal altında olan Azerbaycan bölgelerinin Ermenilerin “anayasası”na girmesi, Yukarı Karabağ sorununun barışçıl yollardan çözümüne yönelik görüşmelerin fiili olarak fiyaskoya uğraması anlamına geldiğinden; Ermenistan, üzerinde yoğunlaşan uluslararası baskının daha da artacağından endişe ediyor.

Yıllardır, Azerbaycan’a yönelik provokasyon taktikleriyle, kışkırttığı Karabağ Ermenilerine ait sahte bir devlet için gereken her tür yardımı veren Ermenistan, Amerika ve Avrupa’dan gelen baskılar karşısında, mevcut konumundan asgari zararla, nasıl çark edeceğini hesaplamaya çalışıyor.

Nitekim Batılı ülkelerin, Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki Yukarı Karabağ anlaşmazlığının 2006 yılında çözüme kavuşturulması için baskı uyguladığı kaydediliyor.

Ermeni basın yayın organlarında yer alan haberlere göre; Ermenistan’da gerçekleştirilecek olan anayasa referandumu ile Azerbaycan parlamento seçimlerinin aynı ay içerisinde yapılacak olması konusunda, Ermenistan muhalefeti ile hükümet yetkilileri farklı yorumlar yaparken, referandum tarihinin batılı ülkelerle yapılan konsültasyon neticesinde belirlenmiş olması dikkatleri bir başka olasılığa çekiyor. Yukarı Karabağ sorununa yönelik görüşmelerin gecikme yaşanmadan devam etmesi ve konuya yoğunlaşılmasının istendiği düşünülüyor.

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Minsk Grubu Başkanlığı ve iki devlet başkanının, Y. Karabağ konulu görüşmelerin 2006 Ocak ayından itibaren ciddi bir şekilde ele alınması konusunda karar birliğine vardıklarına değinen Ermenistan’da muhalif çizgide yayın yapan gazeteler, AGİT’in 2006 yılı içerisinde Yukarı Karabağ sorununda kesin bir anlaşmaya varılmasını istediğini kaydediyor. Dolayısıyla, AGİT yetkililerinin Y.Karabağ sorununun çözümü ile ilgili yaşanacak bir gecikmenin, özellikle Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) boru hattının faaliyete geçmesi sonrasında Ermenistan’a zarar vereceğini ve şartların Azerbaycan lehine değişebileceğini söylediği belirtiliyor.

Ermenistan’daki muhalif kanadın görüşlerine yer veren gazetelerde yer alan haberlere göre; Y.Karabağ sorununun çözümüne ilişkin bir anlaşmaya varılması halinde, İran-Ermenistan-Avrupa doğalgaz boru hattı projesinin daha gerçekçi değerlendirilebileceği, sözkonusu projenin Ermenistan bütçesine milyarca dolar getiri sağlayabileceği, gelişmelerin beklentiler doğrultusunda olması durumunda Ermenistan’a 10 milyar dolar verileceği söyleniyor. Böylece ülkenin, “işgalci”, “saldırgan”, “uzlaşmaz” etiketinden ve dünya siyasi arenasındaki yalnızlığından sıyrılmasını isteyen Ermenistan’daki ılımlı kesim, radikal Ermeni milliyetçilerine ısırmakta direnemeyeceği bir havuç sunmaya çalışıyor.

Daha çok muhalif kesim tarafından dile getirilen bu tarz maddi kazanım içerikli söylemler, Ermenistan’da Batı’ya açılımı savunan, Batı yanlısı muhalefetin, yine Batı’nın talep ettiği Karabağ sorununun çözümünü Ermeni radikallere deklare ettirmenin bir yolu olarak devreye konulurken, bir taraftan da, milliyetçilerin düşmanlık psikolojilerini de tatmin edecek şekilde, Karabağ sorununun çözümü, BTC’yi by-pass etmenin bir çaresi olarak gösteriliyor.

Dolayısıyla, Ermenistan’ın geleceğini Batı’da gören, bölgesel istikrarı kalkınmanın en önemli parçası olduğuna inanan, bu doğrultuda öncelikli olarak bölgesel izolasyonun sona ermesi için Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan ile ilişkilerin düzeltilmesine ihtiyaç olduğunu düşünen aydın kesim bile, radikalleri memnun edecek söylemlere başvurmak zorunda kalıyor.

Ermenistan’da daha çok Koçaryan karşıtı muhalif kesim arasında yer edinen aydınlar, Ermeni milliyetçileri ikna edebilse dahi, bu kez en büyük zorluğu, Ermeni yönetimler ve diasporanın ayaklandırdığı Karabağ Ermenileri ile yaşayacağa benziyor.

Zira daha geçtiğimiz günlerde, "International Crisis Group" (ICG) tarafından 11 Ekim 2005 tarihinde yayınlanan "Nogarno-Karabakh: A Plan For Peace" başlıklı raporda da, Yukarı Karabağ sorununa ilişkin bir çözüm planı önerilmiş, sözkonusu planda Ermenistan tarafından desteklenen Yukarı Karabağ Ermenilerinin, Yukarı Karabağ bölgesini çevreleyen Azerbaycan topraklarından çekilmesi talep edilmişti. Daha önceki nice uluslararası kuruluş gibi…

Ne var ki, Karabağlı Ermeni ayrılıkçılar, bölge ülkelerinin yanı sıra, Avrupa ve Amerika’dan gelen tüm baskılara rağmen, işgal ve saldırganlıkta sınır tanımıyor.
 
Üst