Azerbaycan Cumhuriyeti Siyasi Tarihi

Volkan

-Otağ Hanı-
Katılım
20 Haz 2008
Mesajlar
969
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Altaylar
Aynı kökten gelip aynı kültür birikimine sahip Türk Milleti, yaşamış olduğu coğrafi koşulların sonucu olarak ayrı devletler şeklinde yaşamak zorunda kalmıştır.

21. yüzyıla girerken beklenmedik bir anda dünya; siyasi ve ekonomik anlamda hızlı bir değişim sürecine girmiş, bunun sonucu olarak tıkanan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin siyasi yönetsel politikası ülkeyi dağılma arifesine getirmiştir. Hızlı değişim süreci ile beraber Orta Asya ve Kafkas Türkleri bağımsızlıklarını kazanarak dünya siyasi konjektüründe yerlerini almışlardır. Bu devletler Orta Asya’da; Özbekistan Kazakistan Türkmenistan, Kırgızistan ve Tacikistan ile Kafkaslarda; Azerbaycan Ermenistan ve Gürcistan’dırlar.. Bu devletlerin ortaya çıkması dünya büyük devletlerinin bölge politikalarını derinden etkilemiştir. Dünya devletleri, politikalarını Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağılmasından sonraki yeni konuma göre belirlemişlerdir. Özellikle Azerbaycan sahip olduğu zenginlikler ile dünya devletlerinin bölge politikalarının odak noktası olmuştur

Azerbaycan Türk Cumhuriyeti bağımsız bir Kafkas Ülkesi’dir. Bugün stratejik açıdan dünyanın önemli bir yerinde bulunmaktadır. Ülke yeraltı kaynakları açısından zengindir. Kurulduğu coğrafya ticaret yollarının geçiş noktası üzerindedir. Azerbaycan geniş bir coğrafya ve derin bir tarihe sahip olmasının yanında Türkiye ile sınırdaş ve Türk insanı ile etnik açıdan ırktaştır. Bu nedenle de Azerbaycan Cumhuriyeti Türkiye ve Türk İnsanı için çok önemli bir yere sahiptir.

Makalemizde genel olarak Azerbaycan adının nereden geldiği, Azerbaycan adının nasıl ortaya çıktığı, Azerbaycan’da otorite kuran devletler ve bu devletlerin Azerbaycan Coğrafyası’nda tarihsel otorite süreçleri, Türklerin Azerbaycan’a gelişleri, Türklerin Ruslarla mücadeleleri, Rusların Azeri Türklerini esaret altına alıp Türklere karşı uyguladıkları asimilasyon politikaları, Azerbaycan’ın ikiye bölünmesi, Azerbaycan’ın bağımsızlığı için vermiş olduğu çetin mücadele ile Azerbaycan’ın günümüzde stratejik olarak çok önemli hale gelen ve dünya gelişmiş milletlerinin çok önemsediği coğrafyası, buna bağlı olarak zenginlik kaynakları ile Azerbaycan’ın bağımsızlık süreci içerisinde günümüze kadar geçirdiği bağımsızlık evreleri ve günümüzde Azerbaycan Devleti ile Türkiye Cumhuriyeti ilişkilerini ele almaya çalıştık.

AZERBAYCAN MİLLİ MARŞI

Azerbaycan! Azerbaycan!

Ey kahraman evlâdın, şanlı vatanı!

Senin için can vermeye cümle kadiriz!

Senin için kan dökmeye cümle hazırız.

Üç renkli bayrağınla mesut yaşa!

Binlerce can kurban oldu!

Sinen harbe meydan oldu!

Hukukundan geçen asker,

Hep bir kahraman oldu!

Sen olasın gülistan!

Sana her an can kurban!

Sana bin bir muhabbet!

Sinende tutmuş mekan!

Namusunu hıfzetmeye,

Bayrağını yükseltmeye,

Cümle gençler müştaktır!

Şanlı vatan! Şanlı vatan!

Azerbaycan! Azerbaycan!



Bestesi ünlü Azeri bestekâr Üzeyir HACIBEYLi’ye aittir. Azerbaycan bağımsızlığını kazandığı zaman(1918) 246 sayılı Azerbaycan Gazetesi’nde açılan bir yarışma sonucu seçilip, 14 Kasım 1919 tarihinde kabul edilmiştir2.

I. BÖLÜM

A) AZERBAYCAN ADININ ORTAYA ÇIKIŞI

Azerbaycan adının ortaya çıkışı ve Azerbaycan isminin nereden geldiği hakkında muhtelif görüşler vardır. Mehmet Emin Resulzade’ye göre; Büyük İskender tarafından kurulan “Yunan-Bahter” imparatorluğuna karşı ilan-ı istiklâl eden “Atropet” tarafından tesis edilen memlekete Atropetenye denilmişti3. Ermeniler buna Aderbadegan demişler, bu kelimenin mu’arrebi (Arapçalaştırılmış şekli) olan Azerbaycan buradan ortaya çıkmıştır4. Bir başka görüşe göre Azerbaycan ismi Büyük İskender’in hizmetine giren İranlı Satrap Atropates’in adından gelmektedir. Atropates, İskender’in ölümünden sonra İskender adına yönettiği topraklarda müstakil bir krallık kurmuştur5. Bu krallığa Atropotes’in Ülkesi anlamına gelen Grekçe kökenli Atropatene adı verilmiştir. Daha sonra Ermenice’de Atrapatakan, Farsça’da Aturpatakan, Suryanice’de de Azerbaygan şeklinde telaffuz edilmiştir. Arapça’da da g/c değişikliği ile de bugün kullanılan Azerbaycan adını almıştır6. Zeki Velidi Togan’da Azerbaycan adını Büyük İskender’e iltihak edip M.Ö. 328’de onun namına Media’nın (Bugünkü Azerbaycan) bazı vilayetlerini idare eden Ahameni generali Atropates’in isminden geldiği düşüncesindedir7.

Oğuz Eli Azerbaycan kitabı yazarı Halil Açıkgöz’e göre ise, Pehlevi dilinden gelen “ateş” anlamındaki “Azar” kelimesi ile yine aynı dilde muhafız anlamına gelen “baygan” kelimesinin birleşmesinden türemiştir8. Taberi’ye göre ise ibadet edilen ateşin en büyüğünün burada bulunması dolayısıyla buraya ateşin ülkesi anlamına gelen Azerbaycan adı verilmiştir9.

Bize göre akla yatkın olan Taberi’nin de tespitler ile desteklediği Halil Açıkgöz’ün görüşüdür.

B) M.Ö. VII. YÜZYILDAN M.S. VII. YÜZYILA KADAR AZERBAYCAN

Azerbaycan tarih boyunca tabii yapısı, stratejik konumu, ticaret yolları üzerinde bulunuşu itibari ile toplumları kendisine çekmiş, coğrafyası itibariyle yoğun bir nüfus oluşumuna sahne olmuştur. Azerbaycan tarihte büyük göç ve istilalara sahne olmuş bir memlekettir 10.

Azerbaycan dünyanın en eski yerleşim yerlerinden birisidir11. Azerbaycan’da bu nüfus oluşumunu öncelikle Türkler başlatmıştır. Bugünkü Azerbaycan coğrafyasına baktığımızda söz konusu coğrafyada ilk Türk varlığının Saka Türkleri’nin M.Ö. 7. yüzyılda buralara gelip yerleşmeleri ile başladığını görüyoruz12. Saka Türkleri’nden sonra bölgeye Türk oldukları kabul edilen Ablanlar gelmişlerdir13. Ablanlar bölgede devlet kurmuşlar daha sonra bölgeye M.Ö. 395’li yıllarda Hunların bir kısmının kuzeyden Trakya’ya ilerlerken bir kısmının da Kafkaslar’dan Anadolu’ya geçtikleri bir kısmının ise Azerbaycan/ Bakü civarlarına yerleştiği tespit edilmiştir.14. Bu yüzyılda ( M.Ö. III. Yüzyıl) Büyük İskender bu bölgeyi hakimiyeti altına almıştır. İskender’in ölümü üzerine bölgede “Media-Atropotan” devleti kurulmuştur. Ateş Ülkesi anlamına gelen bu ülke adı, aynı zamanda bölgeye de adını vermiştir15.

MÖ. 120’lerde Türk Boylarından Hazarlar bölgeye gelip yerleşmişleridir16. Hazarların Bugünkü Azerbaycan topraklarındaki hakimiyetinden dolayı bu topraklara Hazarlar Ülkesi denilmiştir17. Hazarların ardından M.S. 224 yılında Azerbaycan topraklarına Fars olan Sasaniler hakim olmuşlardır. Bu dönemde bölgeye Hun Türkleri’nin de akını olmuştur18 . Sasaniler’in Azerbaycan Coğrafyası’ndaki hükümdarlığı 5. yüzyıla kadar tam; 5. yüzyıldan 7. yüzyıla kadar kısmen Bizanslılar ile ortaklaşa sürmüştür.

C)AZERBAYCAN COĞRAFYASINDA ARAPLAR DÖNEMİ VE BÖLGENİN İSLAMLAŞMASI

( MS. VII. Yüzyıldan XVI.Yüzyıla)

Miladi 7. yüzyılda büyük bir İslam Devleti kurmak ve İslamiyet’i yaymak adına yola çıkan Araplar, Azerbaycan’a gelerek buraları ele geçirmişlerdir19. Azerbaycan toprakları İslamiyet ile dört halife döneminde tanışmış, bu topraklar 642’de Hz. Ömer zamanında fethedilmiştir20.

Arapların Azerbaycan topraklarını ele geçirme süreçleri kanlı olmuştur. Bölgede hakimiyet için uzun yıllar Hazarlarla kanlı mücadelelere girişmişlerdir. Özellikle Azerbaycan’ın Bezz Bölgesinde Babekler önderliğindeki Hurramiler Araplara karşı uzun yıllar mücadele yapmışlardır. Araplar gerek Emeviler gerekse Abbasiler döneminde Azerbaycan’ı tamamen ele geçirmişler, Bölgeyi valilikle yönetmişlerdir21. Azerbaycan bundan sonra İslami fetihler için önemli bir üs haline gelmiştir. Ayrıca bölge Kafkaslarda önemli bir ticaret merkezi olmuştur22. Sonraki yıllarda Emeviler ve Abbasiler’in otoritesi altına giren Azeri coğrafyası, Abbasi Devleti’nin zayıflaması sonucu Azerbaycan Coğrafyası’nda; Şirvanşahlar(799-1656), Sacoğulları(879-930), Sellariler(916-1090), Şeddadiler(951-1075) ve Ahmedililer(1108-1227) gibi mahalli hanedanlıklar kurulmuştur. İslam ordularının bu yüzyıllarda bölgedeki fetihleri neticesinde buralardaki Türklerin önemli bir kısmı Müslümanlığa geçmiştir23.

Abbasiler dönemi ve sonrasında İslamiyet’i kabul eden Türk komutanlar, bölgeye Türk unsurlarının yerleşmesini sağlamışlardır. Bu sayede Oğuz Beyleri önderliğindeki Oğuz Boyları buralara yerleşmişlerdir. Çağrı Bey Azerbaycan’a gelen İlk Selçuklu Beyi olmuştur24. Bu akınlarla Azerbaycan olanca hızla Türkleşmeye başlamıştır. 1054 yılına gelindiğinde Güney Azerbaycan’da hüküm süren bütün hükümdarlar, dönemin Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey’e itaat etmiştir. Bölge, Tuğrul Bey’den sonra Selçuklu hükümdarı olan Alp Arslan zamanında da Selçukluların elinde kalmıştır.

Azerbaycan XII.yy.da Selçuklu iktidarının bölgede zayıflaması ile Selçukluların yerini bölgede Harzemşahlar almıştır. Bölgede Harzemşahlar devletlerini kurmuştur. Harzemşahlar’ın bölgedeki otoritesi uzun sürmemiş 1155 lerde Azerbaycan’ın Şamahı bölgesinde Şirvanşahlar Devleti kurulmuştur. Şirvanşahların Azerbaycan topraklarındaki hakimiyeti 1551e kadar sürmüştür (yaklaşık dört yüzyıl).

Azerbaycan topraklarında Harzemşahlar ve Şirvanşahlar hakimiyet gösterirken ülke toprakları Moğol saldırılarına da maruz kalmıştır25. Moğol saldırılarından dolayı Azerbaycan toprakları ağır tahribat görmüştür. XV. Yüzyılın başlarında kısa bir süre için bölgeye Timur Devleti de hakim olmuş (1383-1405) Timur’un ölümünden sonra tahta çıkan oğlu Miranşah’ın Karakoyunlu Yusuf Bey tarafından yenilmesi ile bölgede Karakoyunlu Devleti kurulmuştur (1435)26. Karakoyunlu Devleti’nin bölgeye hakimiyeti esnasında Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın bölgeyi ele geçirme amaçlı Karakoyunlularla yaptığı savaşta Karakoyunluları yenilgiye uğratması ile bölgede Akkoyunlu hakimiyeti başlamıştır (1467). Akkoyunlulara ise bölgede ikinci büyük Türk Devleti’ni kuran Şah İsmail son vermiştir( 1502)27.

D) AZERBAYCAN TOPRAKLARINDA OSMANLI DÖNEMİ

( XVI. Yüzyıldan XIX. Yüzyıla)

Şah İsmail komutasındaki Safevi Devleti’nin Azerbaycan topraklarını ele geçirmesi ile Safevi Devleti’nin Osmanlı Devletine karşı beslediği yıkımcı politikada artmıştır28. Bu politikayı uygulama amaçlı Safeviler Osmanlı Devleti’nin Doğu Anadolu Bölgesindeki Şii Osmanlı Halkını Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklandırınca Osmanlı Devleti ile Safevi Devleti arasında husumet başlamıştır. 1512 yılında Osmanlı tahtına çıkan Yavuz Sultan Selim Safevi Devleti’nin Osmanlı Devletine karşı yıkıcı politikasından dolayı ilk seferini 1514’te Safevi Devleti üzerine yapmıştır. Safevi Devleti ile 1514 yılında Çaldıran Savaşı yapılmıştır. Çaldıran Savaşı İle İran topraklarının büyük bir kısmı ile Azerbaycan topraklarının büyük bir kısmı Osmanlı topraklarına dahil edilmiştir. Yavuz Sultan Selim (1512-1520) Çaldıran Zaferi’nden sonra Tebriz’i işgal etmiş, buradaki birçok Azerbaycanlı sanatçıyı İstanbul’a getirmiştir29. Yavuz Sultan Selim’in halefi Kanuni Sultan Süleyman Bağdat seferleri esnasında Azerbaycan’a uğrayıp Azerbaycan’da Osmanlı otoritesini sağlamlaştırmıştır30. Osmanlı Devleti’nin eline geçen Azerbaycan, uzun yıllar Osmanlı egemenliğinde yaşadıktan sonra Osmanlı dahilinde çıkan ayaklanmalardan yararlanan İranlılar Azerbaycan’ı işgal etmişler, 1639 Kasrı Şirin Anlaşması ile Güney Azerbaycan’ı Osmanlı’dan koparmışlardır. XVIII. yüzyılın sonlarına doğru Osmanlı Devleti’nin zayıflamasına bağlı olarak Ruslar I. Petro’dan başlamak üzere Hazar Denizi kıyılarına gelip Azerbaycan içişlerine karışmaya başlamıştır. Ruslar İran ile anlaşarak Osmanlı Devletini Azerbaycan topraklarından çıkarmayı planlamışlardır. Rus Çarı İran ile yaptığı anlaşmayı öne sürerek Osmanlı Devleti’nin Safevi topraklarından çekilmesini istemeye başladı31 . Böylece bölge toprakları Rusların eline geçmeye başlamıştır32.

E) RUSYA’NIN AZERBAYCAN TOPRAKLARINI İŞGALİ

( XVIII. Yüzyılın Başlarından XIX.Yüzyılın II. Çeyreğine)

Osmanlı Devleti XVIII. yüzyıl sonlarında eskiye oranla otoritesini kurduğu topraklarda gücünü kaybetmiştir. Osmanlı Devleti’nin gücünü kaybetmesine bağlı olarak 1739 yılında Nadir Şah’ın öldürülmesi Azerbaycan’ın küçük hanlıklara33 ayrılmasına sebep olmuştur. Osmanlı Devleti’ne bağlı yaşayan Azeri nüfusunun üzerinde Rusya ile İran’ın otorite kurma mücadelesine dönüşmüştür. XVIII. yüzyılın sonlarından, XIX. yüzyılın ilk çeyreğine kadar Azeri Hanlıkları kendi aralarında ittifaka girerek varlıklarını sürdürmüşlerdir. XIX. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren Transkafkasya üzerinde Rusya’nın gölgesi yükselmeye başlamıştır34. Bu dönemde Azerbaycan coğrafyası; Rus istilası, Rus tahribatı, Rus yağmacılığı ve Rus katliamlarına maruz kalmıştır. Rus Profesörlerden P. İ. Kovalevsky bu tarihte Rus hayatının çapulculuktan elde edilen ganimete bağlı olduğunu ve bunun için Rusların Azerbaycan’a saldırdıklarını yazmıştır35.

Rusya Korkunç İvan ve I. Petro dönemlerinde Kafkasya’yı fethetmek gayesi ile çok geniş bir uygulama programı hazırlamıştır. Rus Ordusu Gence’yi işgal ettikten sonra buranın adını Rus Çariçe’si şerefine değiştirerek Yelizevetpol yapmıştır. Camileri kiliseye çeviren Rusya, halka karşı kanlı katliamlara girişmiştir. Bu dönemde Osmanlı Devleti kendi iç ve siyasal meseleleri ile uğraşıyor olduğundan Rus mezalimine karşı Azeri Türklerine yardımda bulunamamıştır. Gence’nin işgalinden sonra Rus Ordusu, Bakü’yü işgal etmiştir. I. Petro Bakü’yü istila eden komutanı Matyuşkin’e: “Mektubunuzu aldım. Bakü’yü aldığınıza çok memnun oldum. Her halde şüphesiz Türklerden almışsınızdır.” Sonra komutanına şu emri vermiştir: “Burasını ne olursa olsun elden bırakmamalı, bu iş için ne lazımsa yapılmalıdır”36 demiştir. Rusya Gence ve Bakü hanlıklarından sonra diğer hanlıkları da birer birer ele geçirmiştir. Rusya özellikle kıyı bölgelerdeki hanlıkları ele geçirdikten sonra iç kesimlere yönelmiş ipekböcekçiliği ile ünlü olan Şeki Hanlığına saldırmıştır. Rus hakimiyetini kabul etmeyen Şeki Hanlığı Rusların Kafkasya’ya genel vali olarak tayin ettikleri Ermeni asıllı general Yermelov tarafından resmen ilhak edilmiştir37. Şeki Hanlığı, etrafından yardım alamayınca Rus işgaline boyun eğmek zorunda kalmıştır. Şeki Hanlığından sonra Ruslar, Şirvan Hanlığını işgal etmişler, Şirvan Hanı Mustafa Han Ruslara karşı Osmanlı ve İran’dan yardım istemesine rağmen yardım alamamış, kendi hanlığını kendisi savunup Ruslara karşı mağlup olunca İran’a sığınmak zorunda kalmıştır. Bütün direnmelerine rağmen Karabağ Hanlığı’nı(1822), Nahçivan Hanlığı’nı(1825) ve Revan Hanlığı’nı İşgal eden Ruslar böylece Kuzey Azerbaycan’ın işgalini tamamlamışlardır38.

F) AZERBAYCAN TOPRAKLARININ İRAN VE RUSYA TARAFINDAN PAYLAŞILMASI

1)Gülistan (12 Ekim 1813) ve Türkmençay Anlaşmaları

( 21 Şubat 1828)

Rusya’nın Azerbaycan toprakları üzerindeki hanlıkları39 birer birer istila etmesi o bölgede çıkarı olan İran Devleti ile Rusya’yı karşı karşıya getirdi. Çünkü Azerbaycan Anadolu ile İran arasında ticari bir yoldu.Aynı zamanda Azerbaycan, zirai ve yer altı kaynakları açısından zengin bir coğrafyaya sahip idi. Bu öneminden dolayı Rusya ile İran’ın Azerbaycan Toprakları üzerinde çıkarları çatışmıştır. Bu çıkar çatışması 1803-1813 yılları arasında Rus İran savaşlarına sebep olmuştur. Rusya ile İran arasında yapılan savaşa Osmanlı Devleti de taraf olmuş, Osmanlı Devleti savaşta açıkça İran’ı desteklemiştir. Osmanlı Devleti’nin İran tarafını tutuşu o dönemde Osmanlı İran yakınlaşması sağlamıştır.40. İngiltere de Rusya’nın güneye inmesini menfaatine bulmadığından Rusya’ya karşı İran’ı desteklemiştir. İran Osmanlı Devleti ve İngiltere’nin desteğine rağmen yapılan savaşlarda yenilmiştir. İran, Rusya ile 12 Ekim 1813 tarihinde Gülistan Antlaşmasını imzalamak zorunda kalmıştır41 . Anlaşma Karabağ’ın Gülistan Şehrinde İmzalanmıştır42.

Gülistan Antlaşması:

1)İran Şahı Rusya’nın Kafkaslarda işgal ettiği toprakları Rusya’nın bir parçası olarak tanıyacak.

2)Bu topraklar Kafkasların Dağıstan Bölgesi’nden Arpaçay-Aras Nehrine kadar uzanan Kuzey Azerbaycan, Gülistan Bölgelerini de içine alan bölgeyi kapsayacak.

3)Yukarıda zikredilen bölgelerin Rusların olduğunu yalnız Şah değil ondan sonra gen halefleri de kabul edecek.

4)Hazar Denizinde ticaret yapan Rus tüccarları İran, İran tüccarları Rus limanlarını serbestçe kullanabilecekler.

5)Alınan harp esirleri karşılıklı olarak serbest bırakılacak.

6)Her iki ülke birbirlerinin başkentlerine elçiler gönderecek

Maddelerini içermiştir43.

Antlaşma neticesinde, Azerbaycan toprakları ikiye bölünmüş (Taliş, Şirvan, Kuba, Bakü, Gence ve Şeki Hanlıkları Rus İmparatorluğuna, Erivan ve Nahçivan ise İran’a bırakılmıştır), Kuzey Azerbaycan Çarlık Rusya’sı tarafından, Güney Azerbaycan ise İran tarafından ilhak edilmiştir44. Bu antlaşmadan sonra Azerbaycan halkı tarihi, coğrafi ve iktisadi açıdan bütünlükten mahrum kalmış, Kuzey ve Güney Azerbaycan olmak üzere ikiye ayrılan Azerbaycan halkı farklı kaderleri paylaşmaya mecbur edilmiştir45.

Bu anlaşma ile Rusya ile İran Arasındaki bölgeye hakim olma mücadelesi sona ermemiştir. Nitekim Gülistan Anlaşmasından 13 yıl sonra Rusya ile İran arasında tekrar savaş başlamıştır. 16 Temmuz 1826’da İran ordusu 60.000 kişilik ordu ile Azerbaycan’ın kuzey bölgelerindeki işgal etmiştir. İran; Lenkeran, Salyan, Gence, Şamahı ve Şeki hanlıklarını almıştır. Ancak Ruslar Kafkasya’ya getirdikleri ilave kuvvetlerle birlikte İran ordusuna hücuma geçmiş ve Eylül 1826’da Şamhor yakınlarında İran Ordusunu büyük bir mağlubiyete uğratmıştır. Rus Ordusu işgali altında bulunan Azeri topraklarında çıkmış yer yer ayaklanmaları da bastırdıktan sonra Erivan ve Nahçivan Hanlıklarını da alarak 1827 yılının sonlarında Azerbaycan’ın Güney topraklarına girmiştir. Tebris’e doğru ilerlemeye başlamıştır. Urmiye ve Erbil’i de alan Rus kuvvetleri Tebriz’e çok yaklaşmıştır. Tahran Yolunun Ruslara açıldığını gören İran Şahı Ruslarla Barış yapmak için girişimlere başlamıştır. Yapılan görüşmelerden sonra Tebriz yakınlarındaki Türkmençay’da Türkmençay Antlaşması imzalanmıştır46.

Bu antlaşma:

1)Rusya Gülistan Antlaşması ile sahip olduğu topraklara ilaveten Revan ve Nahçivan hanlıklarını da topraklarına katacak.

2)Hazar Denizinde her türlü kontrol Rusların elinde olacak.

3)Taraflar mevcut sınırları tanıyacak.

Maddelerini içermiştir47.

1747 yılında başlayan daha sonra 1813 Gülistan ve 1828 Türkmençay Antlaşmaları ile devam eden Azerbaycan Toprakları’nın parçalanması olayı gerçekleşmiş ve bu antlaşma Azerbaycan’ı Aras ve Talış Dağları arada sınır olmak üzere Kuzey ve Güney Azerbaycan olmak üzere ikiye bölmüştür48.

Rusya bu antlaşma ile Azerbaycan topraklarındaki egemenliğini sağlamlaştırmıştır. 1828-1829 yıllarında Osmanlı Devleti’ne de savaş açan Rusya İran’dan sonra Osmanlı devletini kısmen de olsa yenmeyi başarmıştır. Rusya gerek işgal ettiği toprakları elinde tutmak gerekse Müslüman Osmanlı ve İran Devletlerinin Kafkaslara ilerlemesini önlemek için Osmanlı ve İran devletleri ile kendisine paralel uzanan bir tampon bölge kurmuştur. Bu tampon bölge için ise Ermenileri kullanmıştır49.

Ruslar Kafkaslarda Kuzey Azerbaycan’ı işgal ettikten sonra merkezi Erivan olan Ermeni devletini kurdurmuştur50. Bölgeyi Kafkas Ordusu komutanlığınca yönetmiştir. Kurulan Kafkas Ordusu 1917’ye kadar reforme edilip halk zulüm ve baskı uygulayarak ülkeyi yönetmiştir. Ordunun savaş masraflarını da hanlıklardan toplayan Ruslar, Azerbaycan topraklarına serflikten affettikleri binlerce köylüyü getirerek yerleştirmişler binlerce Azeri’yi toprağından etmişler, Azerileri farklı yerlere göç ettirmişlerdir. Bölgede Rus giderlerini karşılamak için Azeriler ağır vergiler vermeye mahkum edilmişlerdir. Azerbaycan halkı ağır olan vergileri zamanla ödeyemez hale gelmiştir. Rus subaylarının tecavüzüne uğrayan halk, dini inançlarından da baskıcı yönetimle mahrum bırakılmıştır51.

Zamanla Ruslar kendi taraftarı hanları işbaşına getirmişler, bu hanlarda halka ağır zulümler yapmışlardır. Haksızlılara ve Rus sömürüsüne karşı iyice bunalan halk 1890 yılında Nebi isimi fakir bir köylünün başlattığı “Kaçak Hareketi”ni milli bir hareket haline dönüştürmüştür52.

Rusların özellikle kültürel alanlarda (dil, din…) Azeri halkına baskı yapması Azeri halkını yıldırmamış aksine bu dönemde milli şuur artmıştır. Bilhassa Gaspralı İsmail Bey’in tesiri neticesinde olanların politik sahaya taşınması sağlanmıştır, bu ise Rusya’yı büyük bir telaşa düşürmüştür53.

1905 Rus- Japon savaşı Rusların ağır yenilgisi ile sonuçlanmıştır. Bu yenilgi Rus aydınlarının harekete geçmesine sebep olmuştur. Savaşlardan iyice bunaldıklarını söyleyen Rus aydınları demokrasi ve insanca yaşamak istediklerini açıkça dile getirmeye başladılar. Bu olaylara Bolşeviklerinde Rusya’ya Komünizm’i sokma çabaları eklenince Çarlık Rusya’sı Meşrutiyeti ilan etmek zorunda kalmıştır. Rus ve Rusya içerisindeki azınlık milletlerden Duma Meclisi oluşturulmuştur. Rus olmayan topluluklar Rusya’nın yönetiminden memnun değillerdi. Kendi haklarının korunması, sosyo-ekonomik kalkınma için toplantılar tertip etmeye başlatmışlardır. Durumdan memnun olmayan II. Nikola Duma Meclisi’ni 3 Haziran 1907’de fesh etti( Dağıttı). Duma Meclisi’nin kapatılması, Müslüman aydınlar arasında çok büyük tepki ile karşılandı. O dönemde kurulan partilerin kuruluş gayelerinin ülkelerini milli istiklâle götürecek ülküde olmuştur. Bu ülkü çerçevesinde Azerbaycan’da kurulan Musavat Halk Partisi Azerbaycan’ın bağımsızlığı için çalışmalara başlamıştır. Partinin liderliğini “Açık Söz” gazetesinin baş yazarı Mehmet Emin Resulzade54 yapmıştır55.

II. BÖLÜM

A)AZERBAYCAN HALK CUMHURİYETİ VE AZERBAYCAN’IN BAĞIMSIZLIĞINI KAZANMASI

(1918-1920)

Birinci Dünya Savaşı’nın son yıllarında Azerbaycan halkı çok zor günler yaşamıştır. 1918 yılı başlarında Stephan Şamuyan başkanlığındaki Ermeniler üç gün içerisinde sadece Bakü’de üç bin Azeri’yi katletmiştir. Guba ve Şamahı kentlerinde de yine kıyımlar yapılmıştır. Ermeni Şamuyan 13 Nisan 1918 tarihinde Lenin’e yazmış olduğu mektubunda: “Düşman yok edildi” demiştir. İngiltere’nin Bakü Büyükelçisi de Londra’ya gönderdiği telgrafta: “Bakü’de ölülerden başka Müslüman kalmadı.” şeklinde olayın vahâmetini gözler önüne sermiştir56. Azerbaycanlıların bu zor dönemlerinde Türk Ordusu yardım elini uzatmış, Doğu Cephesi Kumandanı Kazım Karabekir Paşa Enver Paşa’nın kardeşi Nuri Paşa’yı 15 bin kişilik kuvvetle Nahçivan üzerinden Bakü’ye göndermiştir57. Bakü’yü alan Türk Askeri Mehmet Emin Resulzade’nin önderliğinde ve Fethali Han Foyiski başbakanlığında Müsavat Hükümetini, Milli Azerbaycan Şurası’nda58 şura kararı ile resmen kurmuştur59. 28 Mayıs 1918’de kurulan Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin başkenti Gence idi. Yeni kurulan Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin Başkenti Gence iken Azerbaycan hükümeti Türkçeyi Devlet’nin Resmi Dili ilan etmiştir60. Yeni kurulan devletin başkanlığına Mehmet Emin Resulzade, Meclis başkanlığına Rusya Müslümanları dayanışma Başkanı Ali Merdan, Başbakanlığa ve Dışişleri Bakanlığı’na Fethali Han getirilmiştir61. Daha sonra Bolşeviklerin elindeki Bakü şehri Türk Askeri tarafından alınarak Azerbaycan’ın yeni başkenti yapıldı62. Devlet kurulduktan sonra ülke genelinde yapılan seçimlerde Milli Müsavat Partisi halkın oyları ile iktidara gelerek parti programı çerçevesinde yeni bir Hükümet Programı oluşturmuştur63. Yeni Hükümet dış saldırılara karşı kendini koruyabilmek için 20.000 kişiden müteşekkil bir Azeri Ordusu kurulmuştur. Eğitim ve öğretim işleri için Türkiye’den öğretmen getirtilmiştir. Böylece yeni kurulan Azerbaycan Cumhuriyeti ile Türkiye arasında ilişkiler çok yönlü olarak gelişmeye başlamıştır64.

Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşu Azerbaycan Türkleri’nin devletçilik tarihinde bir dönüm noktası olmuştur. 1 yıl 11ay 29 gün bağımsız kalan Azerbaycan Halk Cumhuriyeti milli devlet kurmada önemli başarılar kazanmıştır65. Cumhuriyet, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü uğruna sürekli mücadele etmiştir. Milli ordunun kurulması ve milli kültürün geliştirilmesi için yoğun çaba sarf etmiştir. Milli Azerbaycan Hükümeti’nin faaliyetlerinin en önemli öğretici yönü Fethali Han Foyisky’nin şu sözlerinden kolayca anlaşılmaktadır : 66 “Hükümetin faaliyetlerinde ne kadar eksik ve kusurlar olmuşsa da, yol gösteren ışıklı yıldızı bu olmuştu: Milletin hakkı, istiklâli ve faydası!”.

Ruslar, Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin kurulmasını kabullenememişlerdir. Azerbaycan’ın başkenti Bakü’yü Anadolu’daki Türklerin istiklal mücadelesine destek veriyor bahanesi ile işgal etmişlerdir (27 Nisan 1920)67. İşgal ile Ruslar her girdikleri Azeri yerleşim yerinde yağmalama, şiddet ve vahşet uygulamışlardır. 27 Nisan 1920 günü Azerbaycan tarihine “Kara Gün” olarak geçmiştir. Azerbaycan’ı işgal eden Rusya, Cumhuriyet Dönemi’nde kazanılan hakların tümünü iptal etmiş, Azerbaycan Halk Komiserleri Sovyeti’ni kurarak başına Neriman Nerimanov’u getirmiştir. Böylece Müslüman Dünyası’nda kurulan ilk cumhuriyet olan Azerbaycan Halk Cumhuriyeti tarihe karışmıştır.

B) AZERBAYCAN’IN RUSYA TARAFINDAN İKİNCİ KEZ İŞGALİ

(1920-1991)

Azerbaycan Halk Cumhuriyeti, kuruluşundan itibaren büyük engellerle karşılaşmıştır. Gerek sahip olduğu petrol yatakları gerekse Rusya’nın emperyalist politikası, Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’ni Rusya tarafından bakıldığında cazip hale getirmiştir. 18 Mart 1918’de azılı bir komünist olan Lenin Bakü’de Komünizmi tesis etmek için görevlendirilmiştir. Lenin görevine başlamasıyla: “Bakü’nün Rusya’dan Ayrılmaz bir parça teşkil ettiğini ve buraların her ne pahasına olursa olsun Rusyanın elinde muhafazadilmesi gerektiğini” söylemiştir68. Bu cazibe Azerbaycan’ın Rusya tarafından ikinci kez işgal edilip Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin ilga edilmesine sebep olmuştur69.

Bolşeviklerin işgal hareketlerinin ilk günlerinden itibaren Azerbaycan Halkı Gence, Karabağ, Zagatala, Lenkaran gibi şehirlerde Sovyet hakimiyetine karşı isyana girişmiş, isyanlar karşısında Ruslar acımasız bir tavır sergilemiştir. Ruslar, 27 Nisan 1920 tarihinde Azerbaycan’ı tamamen istila etmiştir. Ruslar, Azerbaycan topraklarında girdikleri her yerde vahşet uygulamıştır. 27 Nisan 1920 günü tarihe Azerbaycan’ın kara günü olarak geçmiştir70.

İşgalin ardından Cumhuriyet Dönemi Devlet Adamları ağır takibe maruz kalmıştır. 1920-1921 yıllarında Milli Hükümet’in eski başkanları F. Hoyski ve N. Yusufbeyli ve Cumhuriyet Parlamentosu’nun önde gelen parlamenterlerinden birçoğu Ermeni teröristlerce öldürülmüştür71. M. Emin Resulzade, Moskova’ya götürülerek hapse atılmıştır. Moskova’dan 1922’de Finlandiya’ya, oradan da Türkiye’ye göç eden Resulzade, göç ettiği yıllarda bağımsız Azerbaycan Devleti’nin tekrar kurulması için faaliyetlerine davam etmiştir.

C) RUS İŞGALİNİN ARDINDAN AZERBAYCAN’IN TÜRKİYE’DEN YARDIM TALEBİ

1918 yılında kurulan Bağımsız Azerbaycan Halk Cumhuriyeti devrin büyük devletlerinden olan Osmanlı Devleti, İran, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya ve Almanya tarafından tanınmıştır. İlk defa Azerbaycan adıyla kurulan Türk Devleti’nin hükümet başkanı Feth Ali Han ile Osmanlı Devleti arasında Batum’da Azerbaycan’ın iç ve dış asayiş ve emniyetini sağlamak amacı ile anlaşma yapıldı72. Yapılan anlaşma ile Osmanlı Devleti, Azerbaycan’ın garantör devleti konumuna gelmiştir.

Mondros Mütarekesi’nden sonra Osmanlı kuvvetleri anlaşma gereği Azerbaycan’dan çekildiler. Osmanlı kuvvetlerinin çekilmesinin ardından bölgeyi İngiliz kuvvetleri işgal etmiştir (Kasım 1919). Bu sırada müttefik devletler Azerbaycan’ın bağımsızlığını resmen tanımıştır. Rusya ise 27 Nisan 1920 yılında Azerbaycan’ı resmen işgal ettiğini duyurmuştur73.

Rusya’nın Azerbaycan’ı 27 Nisan 1920’de işgali ile Bakü’de Bolşevik rüzgarı esmeye başlamıştır. Bolşevikler ve Ermeniler ittifak ederek Azeri Türklerine katliam ve zulüm hareketine girişmiştir74. Azeriler yeterince silah ve teçhizatları olmadığı için Ermeni ve Ruslara karşı koyamamıştır. Ancak zulme uğrayan Azeriler, Türkiye’den daha önce imzalanmış antlaşmalar çerçevesinde yardım istemiştir. Azerbaycan Hükümeti Hariciye Vekili Mehmet Hasinski Türk Hükümeti’ne yaptığı müracaatta şöyle demiştir:

“ Son günlerde istiklâlini ilan ile Devlet-i Aliye-i Osmaniye ile muhadenet ahidnamesi bağlıyan Azerbaycan Hükümet-i Cumhuriyesi Rusya ihtilalinin neticesi olarak dahilde büyük müşkülata maruz bulunuyor.

Azerbaycan arazisinden büyük bir kısmı isyan bayrağı kaldırmış ve kendilerine “Bolşevik” adını takmış olan eşkıya çeteleri memleketin idare merkezi servet kaynağı, bir söz ile can noktası bulunan Bakü’yü şehir ile beraber Bakü vilayetini dahi ellerine geçirerek ahaliyi yağma ediyor Azerbaycan Hükümeti’ni tanımamakla binaları sarsıyor, kendilerine tabi olmayanları ise ateş ve kılıç ile istisal ediyor, şehri yakıyor, mamureleri yıkıyor, ahaliyi katliam ederek servet ve sâmânını yağma ediyorlar. Vilayet merkezi olan Bakü’den başka Şemahi, Kuba, Lengiran gibi sancaklarla sancak merkezleri bulunan şehirler dahi merkum eşkıyaların cebir ve istilasına maruz kalarak Gence Vilayeti taht-ı tehditte bulunuyor. …

Yukarıda mezkur tehlikenin vücudu ve saltanat-ı Seniyye-i Osmaniyye ile Azerbaycan Cumhuriyeti meyanında bağlanan muhadenet muahedesinin dördüncü maddesine binaen, Zat-ı Devletlerine müracaatla Hükümet-i Seniyye’nin Kuva-i Askeriye-i Osmaniyye vasıtası ile Bolşevik eşkıya çetelerinin tenkil ve tedibi babında hükümet-i metbuama yardımda bulunmalarını istidaya cesaret ederim.

Azerbaycan ahalisinin muktedir ve hayırdan hemseyeleri bulunan Türkiye Devlet-i Muazzamasına karşı vaki olan bu istimdatların kabul edileceğine kanaatlerim berkemal olduğu ile ihtiramat-ı faikamın kabulünü rica ederim”75.

Bu yardım ricasını kabulü için ayrıca Azerbaycan Milli Şura Reisi Mehmet Emin Resulzade Türk Hükümetine müracaat etmiş Türk Hükümeti bu rica ve müracaatı derhal kabul ederek, Bolşevik ihtilalinin patlak vermesi ile kapanan Kafkas cephesi askerlerinden bir bölümü olan 8500 kişilik bir kuvveti Nuri paşa komutasında Azerbaycan’a göndermiştir. Azerbaycan’a giden Türk Askerleri Azeri Türklerince büyük sevinçle karşılanmıştır. Türk Ordusu 15 Eylül 1918’de Bakü’yü işgalden kurtarmıştır. Ancak Osmanlı Devleti’ni mağlup sayan Mondros Mütarekesi’nin (30 Ekim 1918) 11. maddesine göre Türk Ordusu Azerbaycan’ı boşaltmak zorunda kalmıştır76.

Azerbaycan Türklerinin bağımsızlıklarını kazandıkları dönem de işgale maruz kaldıkları dönem de Anadolu Türklerinin büyük sıkıntılar içinde olduğu döneme rastlamıştır. Buna rağmen Azerbaycan Türkleri’nin Ruslar tarafından işgasl edilmesi karşısında Osmanlı Devleti’nden yardım isteği olumlu karşılanmıştır. Azerbaycan Cumhuriyeti ile Osmanlı Devleti arasında 4 Haziran 1918 tarihinde iki ayrı anlaşma yapılarak taraflar arasında siyasi, hukuki, ticari, iktisadi ve kültürel sahalarda karşılıklı yardımlaşma kabul edilmiştir77.

D) AZERBAYCAN’DA SSCB DÖNEMİ

1)Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti

Kızıl Ordu 27 Nisan 1920 yılında Azerbaycan’ı işgal etmiştir. Rusya tarafından 28 Nisan 1920 yılında Azerbaycan’da “Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti” kurulmuştur78. Kurulan cumhuriyetin hükümeti Azerbaycan’da fevri bir yönetimde bulunmuştur. Toplu tutuklamalar ve katliamlar gerçekleştirmiştir.Bu dönemde Azerbaycan petrolleri yalnız Rusya’ya nakledilmiştir. Azerbaycan petrol zenginliğinden Azeri Türkleri yararlanamamıştır. Bu sayede Rusya ekonomik dar boğazdan kurtulmuştur. Azerbaycan servetleri vahşice talan edilmiştir. Azeri halkı sefil bir şekilde yaşamaya mahkum edilmiştir79.

İşgalin ardından Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin 15 cumhuriyetinden birisi haline gelmiştir80. Bolşevik hükümeti tarafından kolektifleşme adı altında köy gelir kaynakları dağıtılmıştır. Özel mülkiyet lağv edilmiştir. Zengin şahıslar hapishanelere atılmışlardır. Sanayileşme adı altında özel teşebbüs yok edilmiştir. Medeni devrim adı altında aydınlar tavsiye edilmiştir. El yazması eserler yakılmış, kullanılan alfabe değiştirilmiştir. Halkın adından ”Türk “ çıkarılarak “Azerbaycanlı” denilmesi zorunlu kılınmıştır. Milli şuur ve kimlik bu sayede yok edilmeye çalışılmıştır81.

1930’lu yıllarda ülkede Sovyet yanlılarının güçlenmesi Azerbaycan Türklerinin aleyhine olmuştur. Milli aydınlar, görkemli din alimleri; Pan-Türkçü, Pan-İslamcı, Türk ajanı damgası ile toplu halde zindanlara atılmışlar, öldürülmüştür. Bu dönemde Bolşevik uygulama ve baskıları sonucu 29.000 Azerbaycan Türkü öldürülmüştür82. Rusların Azerilere karşı vahşet uygulamasında o dönemde özellikle Rus yönetiminin yüksek kademelerine kadar gelen Ermeniler büyük rol oynamıştır.

II. Dünya Savaşı sırası ve sonrasında Rusların Azerilere karşı uyguladığı politika daha da katılaşmıştır. Sovyet baskıcı rejimine karşı bu dönemde dışarıdaki siyasi muhacirler önemli rol oynamıştır. Bağımsız Azerbaycan Devletini yeniden tesis etmek için, 1949 yılına M. Resulzade Ankara’da “Azerbaycan Kültür Derneği’ni” kurmuştur83. Bu dernek Bağımsız Azerbaycan’ın tekrar kurulması için büyük çaba göstermiştir84.

1950’li yıllarda Stalin’in ölümünden sonra (5 Mart 1953) Azerilere karşı uygulanan politikada yumuşama olmuşsa da fazla sürmemiş, o dönemde Azerbaycan lideri Babırov hapse atılmıştır85.

1970’li yıllar bütün SSCB’de olduğu gibi Azerbaycan’da da tarihe durgunluk yılları olarak geçmiştir. Azerbaycan’da bu yıllarda bütün ülkede olduğu gibi bir çok fabrika ve müesseseler yapıldıysa da, yüksek okullar açıldı ise de iktisadi durum ülke genelinde kötüye gitmiştir. Ülkede et, yağ ve diğer erzaklar bulunamaz hale gelmiştir. Ülkede 1990’lara ekonomik sıkıntı içerisinde girilmiştir86.

E) RUSYA’NIN AZERBAYCAN TÜRKLERİNE UYGULADIĞI ASİMİLASYON POLİTİKASI

Ruslar, Azeri topraklarını işgal edince bu toprakların tabii zenginliklerini keşfedip bu ülke topraklarını kolonileştirme yoluna gitmişlerdir87. Özellikle 1920 sonrası Ruslar işgal ettikleri Azeri toprakları üzerindeki Müslüman halkı dini asimilasyona uğratmak için büyük çaba sarf etmişlerdir. Rus Nikolay İlminski’nin kurmuş olduğu okullarda Azeri öğrencilere kendi kültürel değerlerini unutup Rus kültürel değerleri aşılamak için büyük çaba sarf edilmiştir88.

Kültürel manada ise Ruslar, Azerileri özellikle İslami Kültürlerinden koparıp Sovyet kültür potası içerisinde eritmeyi hedeflemiştir. Ruslar, Azerbaycan üzerindeki bütün politikalarını bu amaç çerçevesinde şekillendirmiştir. Bu politikalar neticesinde Azerbaycan’da İslami kültürel değerleri yaşamak, örf ve âdetleri devam ettirmek kanunen yasaklanmıştır. Bu yasağa uymayanlar ise ağır bir şekilde cezalandırılmıştır. Böylece İslamiyet Azerbaycan’da adı bilinen sembolik bir din haline getirilmiştir. Azerbaycan’da İslamiyet’in gericiliğin simgesi olduğu, insanları ilerlemekten alıkoyan bir afyon olduğu tezi kabul ettirilmeye çalışılmıştır. Okullarda İslamiyet yerine Ateistlik Azeri öğrencilerine aşılanmıştır. Hatta okullarda verilen ateistlik dersleri ile de yetinilmemiş Azeri yetişkinlerine ateistlik kursu tertip edilmiştir89.

İkinci olarak Ruslar esas asimilasyon politikasını Azerilerin ana dilleri üzerinde yoğunlaşmıştır. Azeri Türkçesi lehçelerinin ayrı birer dilmiş gibi kullanılma zorunluluğu getirilmiştir. O dönemde Ruslar tarafından bütün Türkistan Türklerinin kullandığı Arap Alfabesi yasaklanmış, 1928’de Arap Alfabesi yerine Kril alfabesi kullanma zorunluluğu getirilmiştir. Azeri eğitim öğretim kurumlarında eğitim iki dilde Azeri Türkçesi ve Rusça olarak yapılmıştır. Azeri Türkçesine ilkokul ve ortaokul seviyesinde izin verilirken esas Eğitim dili Rusça kabul edilmiştir. Hatta yüksek öğretim tamamen Rus dili ile sürdürülmüştür90.

Ruslar, bir taraftan kültürel asimilasyonlarını sürdürürken diğer taraftan da sınırları dahilindeki Müslüman Türklerin huzur içinde yönetimden memnun olarak yaşadıklarını dış dünyaya beyan etmek için hiçbir zaman Sovyet Türk Müslümanlarının okuma fırsatı bulamadığı, “Sovyet Müslümanları” adlı dergiyi çıkarmıştır.

III. BÖLÜM

A) AZERBAYCAN’IN RUSLARA KARŞI İKİNCİ İSTİKLÂL MÜCADELESİ

1917 Ekim Devrimi ile kurulmuş olan Sovyetler Birliği’nin kaderini 1985 yılından itibaren iki sözcük değiştirmişti: “Glastnost” (Açıklık), “Perestroyka”

(Yeniden Yapılanma). Bu iki sözcük Sovyetler Birliğini yeni yapılanmalar ve yeni oluşumlara sürüklemiştir. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin başına Mihail Gorbaçov’un geçmesi ile ekonomik olarak hantallaşmış olan SSCB’nin çıkmazları gün yüzüne çıkmıştır. Bu hantallaşmışlıktan kurtulmak için Gorbaçov tarafından bir dizi reform yapılmıştır. Gorbaçov öncesi yönetimlerin başarısızlığını göstermek için Komünist Partisi; Stalin Dönemi’ni “Diktatörlük”, Kruşçev Dönemi’ni “Voluntarist”, Brejnev Dönemi’ni ise “Durgunluk Dönemi” olarak adlandırmıştır.

SSCB, 1985’lere kadar siyasi ve kültürel özgürlüklerin kısıtlandığı bir “Milletler Hapishanesi “ haline gelmiştir. O döneme kadar imparatorluk baskıcı ve şiddete dayalı yönetim anlayışı ile ayakta durmuştur. Gorbaçov ile beraber ülkede gerçekleştirilen reformlar SSCB içindeki değişik unsurların siyasi örgütlenmesine olanak tanımıştır91. Bu ortamda bütün Türk Dünyası’nda olduğu gibi Azerbaycanda da “Halk Cephesi” kurulmuştur. Halk Cephesi mitingler düzenleyerek, uygulamaları protesto ederek “Bağımsızlık mücadelesi vermeye başlamıştır. Mehmet Emin Resulzade milyonlarca Azeri Türkünü cesaretlendirmiş, Azeri Türkleri içerisinde birlik ve beraberlikle bağımsızlık mücadelesi başlatılmıştır92.

Glasnost ve perestroyka sloganları ile durgunluğa son vermeye çalışan Komünist Partisi bağlı Cumhuriyetlerde yönetim anlayış değişikliğine giderek Cumhuriyet Yönetimleri’nin hürriyetlerinin çerçevesini genişletmiştir. Neticede SSCB’ye bağlı cumhuriyetlerde “Halk Cepheleri” kurulmaya başlanılmıştır. Azerbaycan’da Rusların yıllardır uyguladıkları asimilasyon politikaları, Azeri Petrolleri’ni tamamen kendi çıkarları yönünde kullanmaları, Azerbaycan’da yetiştirilen pamuk, ipek ve meyvelerin Rusya tarafından değerinin altında alınması Azerbaycan Türklerini Ruslara düşman etmiştir. Gorbaçov’un açıklık ve yeniden yapılanma politikası 1988-1989 yıllarında diğer Cumhuriyetler’de olduğu gibi Azerbaycan’da da açıkça dile getirilmeye başlanılmıştır93. Bu hürriyet havası içerisinde Azerbaycan’da Halk cephesi etrafında SSCB’ye karşı bir muhalefet oluştu94. 1989 yılı Haziranında Bakü’de yapılan toplantıda Azerbaycan Halk Cumhuriyetinin programı ve yönetmeliği kabul edildi. Sovyet döneminde Rus zulmüne karşı mücadele ederek isyancı olarak tanınmış olan Ebulfeyz Elçi Bey95, Azerbaycan Halk Cephesinin başına getirilmiştir96. Azerbaycan Halk Cephesi Azerbaycan’da geniş halk desteği bulmuştur. Azerbaycan Halk Cephesi faaliyetleri ile ülkede sosyal ve siyasi açıdan önemli roller üstlenmeye başlamıştır. Ülkedeki komünist idareye karşı sosyal bir darbe başladı. Bu durumda Azerbaycan’daki zengin kaynaklarını kaybetmek istemeyen Sovyet Yönetimi Azerbaycan’daki bağımsızlık hareketini bastırmak için 19 Ocaktan 20 Ocak’a geçilen gece Bakü’ye saldırarak büyük bir kanlı katliam yaptı. Bakü başta olmak üzere diğer şehirlerde 131 kişi katledilip. 744 kişi yaralanmış. 400 kişi hapsedilmiş. 4 kişi de kaybolmuştur97. Yapılan katliamlar bir süreliğine Azerbaycan bağımsızlık hareketini durdursa da o dönemde gerek Ermeni saldırılarının artması gerekse Moskova’daki karışıklıklar Azerbaycan’ın bağımsızlığını zaruri kılmıştır98.

B) SSCB’NİN DAĞILMASI VE BAĞIMSIZ AZERBAYCAN DEVLETİ’NİN KURULMASI

Sovyetler Birliği’nde meydana gelen Ağustos 1991 darbesinden sonra ülke genelindeki çözülmeler arttı. Azerbaycan’da ise Mehmet Emin Resulzade tarafından başlatılan birlik ve beraberlik içerisindeki bağımsızlık hareketi çığ gibi büyüyerek Azeri Halkını tek bir gövde haline getirilmiştir99. Azerbaycan Halk Cephesi Lideri Ebulfeyz Elçi Bey: “ Azerbaycan Milli Cumhuriyeti bayrağında yer alan renklerin milli ülkülerini sembolize ettiğini, AHC kuruluş gayesinin Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün ve tam egemenliğinin tesis edilmesinin sağlanması olduğu, bunun Azerbaycan Halkı’nın temel gayesi olduğunu bildirmiştir.”100 Şubat 1991’de Azerbaycan Meclisi’nin kararı ile ülkenin adı Azerbaycan Cumhuriyeti101 olarak adlandırılmıştır. Böylece Azerbaycan’a giren Rus tankları “ özgürlük” hareketini ezememiş, nihayet Azerbaycan 18 Ekim 1991 tarihinde bağımsızlığını ilan etmiştir102. Âli Sovyet (Yüksek Meclis) 18 Ekim 1991 tarihindeki Azerbaycan bağımsızlık bildirgesini kabul edilmiştir. Böylece 1920 yılından 1991 yılına kadar Azerbaycan’da geçen Bolşevik iktidarı sona erdi103. Mayıs 1992’de Azerbaycan Milli Devleti sembolünü, 1993 yılı başlarında Milli Azerbaycan Bankası ve Milli Azerbaycan Parası olan Manat kabul edilmiştir. Azerbaycan’ın bağımsızlığı 1993 yılı başlarına kadar 116 devlet tarafından tanınmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Azerbaycan’ı tanıyan ilk devlet olmuştur.104.

Azerbaycan’ın bağımsızlık mücadelesinde Ebulfeyz Elçi Bey’in büyük rolü olmuştur. Elçi Bey Azerbaycan Bağımsızlık mücadelesi için: “Ben bu davanın rütbesiz eriyim,” demiştir105. Azerbaycan’ın bağımsızlığından 5 ay kadar sonra 7 Haziran 1992’de yapılan seçimlerde Ebulfeyz Elçi Bey oyların %54.9 unu alarak Azerbaycan Devlet Başkanı seçilmiştir106. Ancak Halk Cephesi iktidarı Azerbaycan’a bir yıl içinde beklenen refah ve düzeni sağlayamamıştır. Bolşevik Rusyası’nın izleri ülkeden silinememiştir. Ülke genelinde halkın beklediği köklü reform hareketleri yapılamamıştır. Rüşvet, partizanlık ve adam kayırma ülke genelinde artmıştır. Bu durum da ülkede genel tedirginliğe sebep olmuştur. Suret Hüseyinov Rusların kendisine bıraktığı silahlarla Gence’de iktidara karşı ayaklanmıştır. Bunun üzerine Elçi Bey o sırada Nahçivan’ı idare eden Haydar Aliyev’i107 Parlemento ile birlikte Bakü’ye davet etmiştir. Kendisi “Kardeş kanının dökülmesini istemiyorum” deyip doğduğu köy olan Nahçivan’ın Keleki köyüne çekildi. Haydar Aliyev (1923-2003) 3 Ekim 1993 yılında yapılan seçimlerde 5 yıllığına Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Aliyev başkan seçildikten sonra ülke dahilindeki karışıklıkları düzletme yoluna gitti. Bu amaçla, Aliyev’in Azerbaycan’a yaptığı en büyük hizmet, bu kritik dönemde iç istikrarın sağlanması ve devlet otoritesinin hakim kılınması oldu. Aliyev döneminin ikinci başarısı Rusya Federasyonu, Türkiye ve İran’la birlikte Batı çıkarlarının kesiştiği bir coğrafyada denge siyasetini yürütebilmesi olmuştur. Azerbaycan gibi stratejik enerji kaynaklarının mevcut olduğu bir coğrafyada Sovyetler-sonrası karmaşık dönemde hakimiyet sağlayıp bölgesel anlamda istikrara katkıda bulunmak, yani “güvenlik üreten” bir ülke konumuna gelmek büyük oranda Aliyev iktidarının gerçekleştirdiği bir başarı olmuştur. Ülkede iç istikrarı sağlayan Azerbaycan dış politikasına yön verip tutarlı bir politika izleyen Aliyev, 11 Ekim 1998 tarihinde 2. kez Cumhurbaşkanlığına seçildi. 12 Aralık 2003 tarihinde görevinin başındayken ölmüştür. Ölümünün ardından Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı’na halefi İlham Aliyev Seçilmiştir108.


not: alıntıdır.
 

Volkan

-Otağ Hanı-
Katılım
20 Haz 2008
Mesajlar
969
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Altaylar
Cevap: Azerbaycan Cumhuriyeti Siyasi Tarihi

TÜRKİYE AZERBAYCAN İLİŞKİLERİ

Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Devleti ortak tarih, ortak kültür ve ortak değerlere sahip iki devlet bir millettir. Azerbaycan Coğrafyası ile Anadolu Coğrafyasının tamamen Türklerin eline geçmesi kısa aralıklar ile de olsa aynı döneme rastlar109. Oğuzların her iki ülke coğrafyasına hakim olmalarının ardından gerek Selçuklular gerekse Osmanlılar döneminde iki ülke halkları arasında iyi ilişkiler kurulmuştur. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde 1918 yılında Mehmet Emin Resulzade’nin önderliğinde kurulan Azerbaycan demokratik cumhuriyeti ile Osmanlı İmparatorluğu arasında dostane ilişkiler yaşanmıştır. 1918 yılında Ermeni çetelerinin Azeri Halkına yapmış oldukları insanlık dışı katliamları önlemek amacı ile Osmanlı imparatorluğu içinde bulunduğu buhranlı döneme rağmen Bakü’ye Azeri Türklerini Ermenilerden korumak için asker çıkarmıştır. Osmanlı Devleti’nin bu yardımı Azerbaycan halkını sevince boğmuştur110.

Anadolu Türkleri 1920’de Anadolu’da Türkiye Cumhuriyetini inşa ederken Azerbaycan, Bolşevik Rusya’sının işgaline uğramıştır. Azerbaycan yaklaşık 70 yıl kadar Komünist Rusya’nın işgali altında kalmıştır. Azerbaycan işgal altında ekonomik yönden Rusya tarafından sömürülmüştür. Rusların baskıcı politikaları sonucu bu dönemde Türkiye Azerbaycan ilişkileri kopma noktasına gelmiştir. Ancak 9. Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’in 1960’lı yıllarda Başbakan olarak Rusya’ya yapmış olduğu ziyarette Azerbaycan Türklerini ziyaret etmesi ilişkileri tekrar eski seviyesine getirmiş, 1990’lara kadar Türk Cumhurbaşkanının esaret altında bulunan Azerbaycan’a yaptığı bu ziyaret geniş yankı bulmuştur111.

Azerbaycan Türklerinin 1990’lı yıllarda Ebulfeyz Elçibey başkanlığında başlattığı özgürlük mücadelesi amacına ulaşmış Azerbaycan ikinci defa bağımsızlığını kazanmıştır. Azerbaycan’ın bağımsızlığını kazanmasının hemen ardından Azerbaycan ile Türkiye arasında ilişkiler üst düzeye çıkmıştır. Türkiye Cumhuriyeti, Azerbaycan Cumhuriyetinin bağımsızlığını tanıyan, Azerbaycan Cumhuriyeti ile diplomatik ilişki kurarak Azerbaycan’da büyükelçilik açan ilk devlet olmuştur112.

Ancak Azerbaycan’ın Rusperest anlayışın etkisinden yeterince kurtulamaması, Türk-Azeri ilişkilerinin ileri gitmesini istemeyen dış güçlerin etkisi, Türkiye’nin Sovyetler Birliği’nin dağılması ile Sovyetlerin işgali altında yıllar yılı sömürülen Türk halkların bağımsız devletlerini koruyabilecekleri yönünde hazırlığının olmaması, Azerbaycan Türkiye ilişkilerini olması gereken noktanın çok gerisinde bırakmıştır. Bütün bu olumsuzluklara rağmen Azerbaycan-Türkiye ilişkileri günden güne gelişmiştir113.

Rus tanklarının ezemediği Azerbaycan Özgürlük hareketi 18 Ekim 1991’de Azerbaycan’ın bağımsızlık ilanı ile sonuçlanmıştır. “Ben bu davanın rütbesiz eriyim,” diyen Ebulfez Elçibey yapılan seçimlerin ardından “Azerbaycan Cumhurbaşkanı” seçilmiştir114. Elçibey, Azerbaycan’ın her alanda çok yönlü ilerlemesinin Türkiye ile birlikte gerçekleştirilecek projelere bağlı olduğu anlayışı benimsemiştir. İki ülke arasında bu dönemde ekonomik, ticari, enformasyon, telekominikasyon, eğitim, sosyal ve kültürel alanlarda işbirliği anlaşması imzalanmıştır. 3000 Azeri öğrenci öğrenim için Türkiye’ye gelmiştir. Bu öğrencilerin Türkiye’ye getirilmeleri iki ülke ilişkilerinin uzun vadede güçlenmesi yönünde önemli bir adım olmuştur115.

Elçi Bey yönetimi döneminde ülkenin demokratikleşmeye geçiş sürecinde büyük sıkıntılar yaşanmıştır. Halkın büyük çoğunluğunun köklü reformlar beklentisi içerisinde olması, rüşvet, partizanlık ve adam kayırmanın bu dönemde artması sonucu ülke iç karışıklığın eşiğine gelmiştir. Bunun üzerine Elçibey ülkede iç karışıklığı önlemek için o sırada Nahçivan’ı idare eden Haydar Aliyev’i Parlamento ile birlikte Bakü’ye davet etti. Elçibey “Kardeş Kanının dökülmesini istemiyorum” diyerek doğduğu kasaba Keleki’ye çekildi. Önce parlamento başkanı olan Aliyev daha sonra Devlet başkanlığına seçildi116. Elçibey’in ardından Devlet Başkanı olan Aliyev döneminde de Türkiye Azerbaycan ilişkileri güçlenerek devam etmiştir. Azerbaycan Türkiye arasındaki dostluk, kardeşlik ve işbirliği artmıştır117 Türkiye, “Eximbank” kanalı ile Azerbaycan’a 250 milyon dolarlık kredi açmıştır. Azerbaycan bu kredinin %40ını kullanmış olup kalan kısmını kullanmak için de projeler geliştirmektedir. Ayrıca ülkemiz kardeş Cumhuriyet Azerbaycan’a ihtiyaç duyduğu alanlarda insani yardım da yapmıştır. Günümüzde 70 in üzerinde Türk Şirketi Azerbaycan’da iş yapmaktadır. 8. Cumhurbaşkanımız Turgut Özal Dönemi’nde başlatılan sıkı diyalog ve iş birliği devam ettirilmiş, Eski Cumhurbaşkanlarımızdan Süleyman Demirel ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in sıkı dostlukları neticesinde Türk Azeri ilişkileri daha da iyiye gitmiştir. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev’in halefi İlham Aliyev Dönemi de Türk Azeri ilişkileri Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün 10 Ocak 2004 tarihinde Bakü ziyaretinin ardından gelişerek devam etmektedir. 13-15 Mart 2004 Tarihinde Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev Türkiye’ye resmi bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Ziyareti boyunca Türkiye cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, TBMM Başkanı Bülent Arınç, Başbakan Recep Tayip Erdoğan, Dış İşleri Bakanı Abdullah Gül, Muhalefet Partilerinin Liderleri Deniz Baykal ve Mehmet Ağar ile görşmüştür. Ziyaret sırasında İki cumhurbaşkanın imzası ile “Ortak Bildiri yayınlanmıştır. Ayrıca Türkiye ile Azerbaycan arasında sivil havacılık, kültür, sanayi, gümrük ve ekonomi alanlarına ilişkin işbirliği anlaşmaları imzalanmıştır118.

SONUÇ

Adını Pehlevi Dilinde ateş manasına gelen “Azar” kelimesinden alan Azerbaycan, tarih boyunca bulunduğu coğrafi konumundan dolayı sürekli istilalara maruz kalmıştır.

MÖ. 7. yüzyılda Saka Türklerinin bölgeye gelmeleri ile başlayan bölgenin Türkleşme süreci MÖ. 4. yüzyılda buralara Hun Türklerinin akın yapması ile devam etmiştir. Özellikle MÖ. 2. yüzyılın ikinci çeyreğinde Azerbaycan Topraklarına Türk boyları kalıcı olarak gelip yerleşmişlerdir. MS. 3. yüzyıldan 7. yüzyıla kadar bölgede Fars olan Sasanilerin hükümranlığı sürmüştür. MS. 7. yüzyıldan 16. yüzyıla kadar bölgeye Araplar hakim olmuştur. Arapların bölgede hükümranlığı sırasında 11. yüzyılda bölgeye Selçuklu akınları yapılmıştır. Bu akınlarla Azerbaycan toprakları hızlı bir şekilde Türkleşmiştir. Selçukluların zayıflamaya başlaması ile beraber bölgeye Harzemşahlar hakim olmuşlar, Harzemşahların kısa süren hükümdarlığının ardından bölgede Şirvanşah Devleti kurulmuştur (1115). Uzunca bir süre Şirvanşahlar Devleti Azerbaycan Topraklarına hakim olmuş Moğol saldırıları ile devlet zayıflamaya başlamıştır. Şirvanşahlar Devleti’nin ardından bölgeye Timur Devleti hakim olmuş Timur Devleti’nin ardından 16. yüzyılın ilk çeyreğinde Çaldıran Savaşı(1514) ile bölgeye Osmanlı Devleti hakim olmuştur. Azerbaycan toprakları 1639a kadar Osmanlı Devleti hakimiyetinde kaldıktan sonra bölgede İran ve Rusya ağırlık kazanmaya başlamıştır.

Osmanlı Devleti’nin ardından bölgede başlayan Rusya ile İran rekabetinde gerek Osmanlı gerekse İngiltere İran’ı desteklemesine rağmen Rusya Azerbaycan’da kurulan hanlıkları birer birer işgal etmiştir. Gülistan( 1813) ve Türkmençay1828) Antlaşmaları ile bölgede Rusya tamamen hakimiyet kurmuştur.

Rusya’nın bölgedeki otoritesini sağlamlaştırması ile birlikte Ruslar Azerbaycan Türklerine baskı uygulamaya başlamışlardır. Rusların baskıcı politikaları beraberinde Azerbaycan Türklerinin bağımsızlık mücadelesine girişmelerini sağlamıştır. Bu mücadele süreci Azerbaycan Türklerinin 1918 yılında bağımsızlılarını ilan etmeleri ile sonuçlanmıştır. Ancak Azerbaycan bağımsızlığını yaklaşık iki yıl sürdürebilmiştir.

Kısa bir bağımsızlık döneminin ardından Azerbaycan Toprakları ikinci kez Ruslar tarafında işgal edilmiştir. Azerbaycan topraklarının Rusya tarafından işgali üzerine Azerbaycan Türkleri, Osmanlı Devletinden yardım istemişler, Osmanlı Devleti sıkıntılı bir dönemde olmasına rağmen Azerbaycan Türklerinin yardım talebine olumlu cevap vermiş, Azerbaycan Devleti ile siyasi, ekonomik içerikli bir işbirliği antlaşması imzalamıştır.

Azerbaycan’ın ikinci kez Sovyet Rusya tarafından işgalinden sonra Ruslar Azerbaycan Türkleri üzerinde amcasızca asimilasyon politikası uygulamışlar, Azerbaycan Türk Kültürünü Rus potası içerisinde eritmeyi amaçlamışlardır.

1985 yılına iktidara gelen Gorbaçov döneminde Rusya’nın başta ekonomik olmak üzere çeşitli alanlarda iflas ittiğinin açığa çıkması Gorbaçov’u Glastnost(Berraklık), Perestroyka(Yeniden İnşa) ve Demokratizatsiya (Demokratikleşme) politikalarına yönelmeye mecbur etmiştir. Bu politikalarına neticesi olarakta Sovyetler Birliğini oluşturan esir milletlerde bağımsızlık fikri yanmıştır.

Ağustos 1991 darbesi ile beraber Azerbaycan Türkleri 18 Ekim 1991 de bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Bağımsızlık ilanı ile Ebulfez ELÇİBEY Azerbaycan Devlet Başkanı seçilmiştir. Azerbaycan’ın demokratikleşme süreci ile beraber çıkan iç çalkantılardan Elçibey bir darbe ile görevinden alınmış Yerine Haydar Aliyev Seçilmiştir. Haydar Aliyev’in 2003 yılında ölümü üzerine yerine halefi İlham ALİYEV seçilmiştir.

Günümüzde Azerbaycan ile Türkiye; siyasi, kültürel ve ekonomik işbirliği içerisindedir. Türkiye Azerbaycan ilişkileri günden güne gelişmektedir. Azerbaycan, Türkiye’nin Kafkas Türk Cumhuriyetlerine açılan kapısı durumundadır. Ayrıca Azerbaycan Türkleri konuştukları dilleri yaşattıkları adet gelenek ve görenekleri ve bulundukları coğrafya itibari ile Türk Toplulukları içerisinde Türkiye’ye en yakın topluluktur.

Temennimiz Azerbaycan ile Türkiye ilişkilerinin her alanda daha da gelişip güçlenmesidir.

not : alıntıdır.
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Azerbaycan Cumhuriyeti Siyasi Tarihi

Görülüyor ki, “İki millet, bir devlet” şiarı sadece kültürel ve hissi değildir; aynı zamanda jeopolitik, stratejik ve hayati enerji bağlarıyla da birbirine bağlanmış olmayı ifade ediyor. Kopması iki ülke için de çok büyük zararlara yol açar.
 
Üst